Uzun yıllar boyunca Avrupalı devletlerin sömürgesi altında kalan Afrika kıtası devletleri, 1960'larda başlayan bağımsızlık hareketleri ile birlikte bir bir prangalarını kırmış ve bağımsızlıklarını elde etmişlerdir. Daha sonraki süreçte çoğunluğu itibariyle iç savaşlar, darbeler ve karışıklıklarla mücadele etmek zorunda kalan Afrika, 2000'li yıllara gelindiğinde sahip olduğu zenginlikler ve potansiyel ile birlikte parlayan bir yıldız haline gelmiştir. İşte Afrika'daki bu potansiyelin değerlendirilmesi Türkiye için büyük bir fırsattır. Bu çalışmanın amacı, Afrika Açılımı ile birlikte Afrika politikasında değişikliğe giden ve ilişkileri ortaklık seviyesine kadar getirmeyi başaran Türkiye'nin bu süreçteki kazanımlarını ve bundan sonra yapılabilecekleri irdelemektir. Çalışmada öncelikli olarak Afrika kıtasının genel özelliklerinden bahsedildikten sonra Afrika'daki örgütlenmelerve Afrika'nın sorunlarına değinilmiştir. Türkiye'nin Afrika ile olan ilişkilerinde tarihsel süreç ve Afrika'da sivil toplum kuruluşlarının faaliyetleri irdelendikten sonra son kısımda da diplomatik, ekonomik ve ikili ilişkilere yer verilmiştir. ; The African continent states, which had been under the colonization of European states for many years, broke chains and gained independence with the independence movements that started in the 1960s. Later, Africa has become a shining star with its wealth and potential in the 2000s, mostly forced to fight civil wars, coups and disturbances. The assessment of this potential in Africa is a great opportunity for Turkey. The aim of this study is to examine the achievements of Turkey in this process, which has changed the African policy with the African Expansion and has managed to bring the relations to the level of partnership. In this study, after mentioning the general features of the African continent, was mentioned the organizations in Africa and the problems of Africa. Examining the historical process in Turkey-Africa relations and the activities of NGOs in Africa, in the final, diplomatic, economic and bilateral relations between Turkey and Africa were mentioned.
A developmental state is both a theoretical construct and a description of the political economy of certain nations, primarily in East Asia, over a specified time period. Theoretically, a developmental state is a particular type of state with a high degree of autonomy and solid institutional competence, allowing it to undertake a series of effective state-interventionist policies in pursuit of developmental objectives. Statism and state autonomy underpin the conceptual framework of the developmental state. The developmental state defied the neoclassical orthodoxy in development economics. Despite lacking the attributes of the mainstream neoclassical consensus in development economics and facing an uphill battle from such institutions, developmental states in various regions of the world have achieved high levels of economic growth. This study seeks to investigate the developmental state trajectories of Mauritius in relation to vital elements of developmental states. In an effort to do so, this study poses the following question: "What accounts for Mauritius' development state success in Africa?". By looking at the link between institutional building and economic performance, the study finds that Mauritius has replicated key developmental state institutions, including embedded and autonomous bureaucracy, making it one of Africa's most successful developmental states.
Hızla gelişen ulaştırma, haberleşme teknolojisi dünyada fiziki ve fikri sınırları ortadan kaldırırken, sermaye birikimine bağlı olarak artan araştırma geliştirme bütçeleri, hep daha iyiyi arayan yönetim anlayışı ile birlikte enerji ve üretim teknolojisindeki gelişim her geçen gün yeni ürünleri, daha fazla sayıda insan hayatına sokma başarısını göstermektedir. Üretim tarafındaki bu olağanüstü gelişimin sürdürülebilmesi ise ancak üretimi teşvik edecek tüketim talebi ile mümkündür. Oysa bu o kadar kolay değildir. Öncelikle ürünleri talep eden zengin Avrupa ve Amerika başta Kuzey Yarıküre'nin gelişmiş toplumlarında tüketici nüfusu artmak bir yana büyük bir gerileme söz konusudur. Pek çok üründe doyuma ulaşmış tüketicilerin medyan yaşı 40'ın üzerinde olup hızla yaşlanan toplumların tüketim talebi de daha azdır. Üstüne bu zengin tüketicileri hedefleyen çok sayıda rakip vardır. Orta gelir düzeyindeki ülkelerin tüketicileri ise gerek korumacı politikalar, gerekse ölçek ekonomisinden yararlanarak maliyet avantajına sahip üreticiler tarafından sarılmıştır. Yine pompalanan tüketimle artan hane halkı borçluluk oranları yeni tüketimi geliştirmenin önünde engeldir. Bu açmazdan en önemli çıkış fırsatlarından biri, belki de en önemlisi yeni doymamış pazar arayışları olarak değerlendirilmektedir. Bugünden kıtanın geleceğinde yer tutmak isteyen ülkeler tarafından yapılan doğrudan yatırımlar kıtadaki güçler mücadelesine ilişkin önemli ipuçları ortaya koymaktadır. Türkiye gibi gelişmekte olan ve dünya ekonomisinde ilk 10 içerisinde yer alma iddiasında olan bir ülke için bu mücadelede yer almak kaçınılmaz bir gerekliliktir. Kıtayla ilişkileri 15. yy'a dayanan ve sömürgeci gibi olumsuz algısı bulunmayarak önemli avantaja sahip ülkemizin, Afrika potansiyeli ile doğrudan yatırım yapan eski ve yeni sömürgeci rakiplerini değerlendirmesinde yarar bulunmaktadır. ; The developing energy and production technologies have been succeeding to introduce an ever-increasing number of new products to the usage of human lives, with the help of boosting research and development budgets as a consequence of capital accumulation, as well as today's management philosophy of searching for the best, while the rapid developments in transportation and information technology have been lifting the physical and intellectual barriers. The continuity of this outstanding development in the production site would be possible only with the existence of a consumption demand that will encourage production. However, this is not that much easy. First of all, the demanding rich and developed nations of Northern hemisphere especially Europe and America is not increasing but losing their consumer population. Further, the consumers of these nations whose median age is over 40 and increasing so after, has been mainly saturated and have a decreasing consumption demand due to ageing. Besides, there have been many rivals targeting the same rich groups. On the other hand, the consumers of medium income countries, have been surrounded by protectionist policies or by the producers using the cost advantage of economies of scale. The increased household debts because of pumped consumption stand as an obstacle before the new consumption development. One of them or the best option to exit from this closed cycle is regarded as the search for unsaturated new markets. The direct investments of those countries which want to take a part in the Continent's future by today reveal certain hints of this power struggle. Being part of the struggle in Africa is an inevitable must for Turkey as a developing country which tries to reach the target of climbing to the list of top 10 economies of the World. Turkey which has deep relations with the Continent starting early as 15. Century and has no shame of colonisation, definitely has benefits to investigate the potential and rivals investing in Africa.
21. yüzyılda özellikle küreselleşmenin etkisiyle uluslararası örgütlerin işlevi ve önemi gün geçtikçe artmaktadır. Bölgesel örgütlenmelerin önem kazandığı günümüzde Avrupa Birliği (AB) benzeri örgütlenmelerin önemi ve uluslararası ilişkilerdeki etkinliği artmıştır. Uluslararası örgütlerin etkinliğinin artması bölgesel entegrasyonların oluşmasını hızlandırmıştır. Afrika kıtası da bu bağlamda özellikle bağımsızlık sonrası dönemde kıta içinde çeşitli entegrasyonlara girişmiştir. Kıta, iç sorunlarını bölgesel örgütler aracılığıyla aşmaya çalışmaktadır. Afrika kıtasında şu an BM genel kuruluna üye 54 ülke bulunmaktadır. Bu sayı dünya'da bulunan devlet sayısının yaklaşık dörtte birini oluşturmaktadır. Bu bağlamda bakıldığında 54 devletin oybirliğiyle aldıkları kararlar BM çatısı altında önemli bir ağırlığa sahiptir. Fakat Afrika kıtasında siyasi bir bütünlük henüz bulunmamaktadır. Bunun en büyük nedenlerinden biri sömürge sonrası dönemde bağımsızlığını yeni kazanmış devletlerin kıta içerisinde bir bütünlük oluşturamamalarıdır. Bu çalışmada Afrika kıtasında, kıta çapında tüm devletleri kapsayan siyasi bir bütünlük ve küresel anlamda uluslararası güce sahip etkin bir örgütün neden henüz oluşmadığının cevabı aranmaktadır. Afrika'daki siyasi, bölgesel ve sosyo-kültürel entegrasyonlar sınıflandırılıp kuruluş amaçları ve etkinlikleri üzerinde inceleme yapılmıştır. Kıtada oluşturulan entegrasyonların hangi iç dinamikler doğrultusunda meydana geldiği incelenmiştir. Bu bağlamda kıtada kolonyal bağların etkisinin neo-kolonyal dönemde de devam ettiği ve bölgesel örgütlenmelerde belirleyici olduğu sonucuna ulaşılacaktır. ; In 21st Century, under the influence of globalization, international organizations's importance and functions are growing of day by day. Especially coming into prominence of regional organizations, The effectiveness European Union (EU) and similiar organizations has been increased in international relations.The increasing effectiveness of international organizations has accelerated the emergence of regional integrations. Even The Continent of Africa has created difirent kinds of integrations, especially in the post-independence period. Continent is trying to solve the problems through regional organizations. There are 54 member states in UN General Essembly from the continent of Africa.This number is the one-quarter of the states in all over the world. In this context, decisions taken by 54 state's unanimity, occupies important weight under the umbrella of UN. However there are no political integrity within the states of Africa continent. One of the greatest reason is that the newly independent states could not create an integrity within the continental, especially in the post-colonial period. In this study is trying to provide answer to why not formed yet, such a political integrity and an effective organization with the international force that includes all states within the continent. The political,regional and socio-cultural integrations of Africa has been classified and examined in accordance with their organizational goals and events. The established integrations in the Continent, were examined in accordance with the internal dynamics of integrations. In this context, the effect of colonial ties over continent has been maintained during the neo-colonial period. Also this ties are decisive over regional organizations.
Bu çalışma, yumuşak güç ve kamu diplomasisi kavramları çerçevesinde Türkiye'nin 1998 yılında başlattığı Afrika açılımından 2019 yılının sonuna kadar sürdürdüğü faaliyetlere odaklanmaktadır. Yumuşak güç ve kamu diplomasisi kavramlarına özel bir önem atfedilen çalışmada, zaman içerisinde Türkiye'nin Afrika'ya yönelik kamu diplomasisinin nasıl bir süreçten geçtiği ve etkileri farklı boyutlarda incelenmektedir. Çalışmada yer alan Afrika örneğinde, Türkiye'nin dış politikasında yumuşak güç kaynaklarına bağlı olarak sürdürdüğü kamu diplomasisi faaliyetleri ele alınmıştır. Çalışmada Türkiye'nin sahip olduğu yumuşak güç kaynaklarının, Afrika'ya yönelik kamu diplomasisi faaliyetlerinde farklı şekillerde kullanıldığı görülmüştür. Kamu diplomasisi aktörlerinin zaman içerisinde faaliyetlerinin arttığı ancak Türkiye'nin Afrika'ya yönelik kamu diplomasisi etkinliğinin zaman içerisinde farklılıklar gösterdiği gözlemlenmiştir. Bu kapsamda çalışmanın ulaştığı en temel sonuçlardan birisi, Türkiye'nin Afrika'daki kamu diplomasisi faaliyetlerinin birbirinden farklı etkilere ve yansımalarsa sahip olduğudur. Dolayısıyla Türkiye'nin Afrika'daki kamu diplomasisi faaliyetlerinin zaman içerisinde geliştiği ancak her zaman etkili olamadığı savunulmaktadır. Türkiye, Afrika'ya dış politikasında ayrı bir önem vermekte ve Afrika'daki varlığını artırmak istemektedir. Çalışmada, Türkiye'nin Afrika'ya yönelik kamu diplomasisi faaliyetlerinin etkinliğini artırma ve geleceğe taşıma gayreti içerisinde olduğu savunulmuştur. ; This study focuses from African expansion which Turkey started in the year 1998 to its activities maintainig to the end of the year 2019 within the frame of soft power and public diplomacy. In the study which attributed a special significance to the notions of soft power and public diplomacy, it is examined at the different dimensions how Turkey's public diplomacy towards Africa go through a process in time and its influences. At the case of Africa in partaking of the study it has been handled the public diplomacy activities which maintaing depending Turkey's soft power sources at its foreing policy. In the study it has been seen that has been used differently Turkey's soft power sources at the public diplomacy activities towards Africa. It has been observed that the public diplomacy agents increase their activities in time but Turkey's public diplomacy influence towards Africa shows differences in time. In this context the one of the common conclusions which the study extrapolate that public diplomacy activities of Turkey in Africa have from each other different influneces and reflections. Accordingly it is asserted that public diplomacy activities of Turkey in Africa develop in time and are not effective every time. Turkey attaches extra importance to Africa at its foreing policy and want to increase its position in Africa. In study it is asserted that Turkey is in a endeavour to increase the influence of public diplomacy activities towards Africa and to carry into future them.
Dünyanın en geri kalmış kıtası olarak Afrika'nın dünya ülkeleriyle ilişkileri köle ticareti ve sömürgecilikle başlamıştır. II. Dünya Savaşı sonrasında özgürlüklerine kavuşan Afrika ülkeleri sahip oldukları hammadde ve doğal kaynaklar nedeniyle sürekli büyük güçlerin ilgi odağında olmuştur. Gelişen teknoloji ile hammaddeye duyulan ihtiyacın artması hem gelişmiş hem de gelişen ülkelerin Afrika ile yakın ekonomik, ticari ve kültürel ilişki içine girmesine yol açmıştır. Türkiye de günümüzde dünya ile bütünleşme çabasında olan Afrika ile çok yönlü ilişki kurma amacına yönelmiştir. 1998 Afrika Açılım Planı ile başlayan süreç büyük bir ivme ile geliştirilerek, işbirliği ve stratejik ortaklık aşamalarına ulaşmıştır. Gelişen Türkiye Afrika ilişkileri artık Türkiye Afrika Ortaklığı hedefini gerçekleştirmeye yönelmiştir. ; As the most underdevelopment continental, Africa's relations with the other countries had begun with the slave trading and colonization. The African countries, which had regained their freedom after the Worl War II, have been in the spotlight of the big Powers, because of the raw materials and the natural sources that they have. The rise of requirement to the raw materials owing to the improving technology causes that both the developed and the developing countries has established close economic, commercial and cultural relations with the African countries. Turkey has also leaned to establish multiletaral relations with the Africa which has been trying to be integrated to the world nowadays. The process beginning with the 1998 Action Plan of Turkey's Opening Policy to Africa has been improved by a great momentum and come up to cooperation and the strategic partnership phases. The relations between developing Turkey and Africa are heading towards to fulfill the aim of "Turkey Africa Partnership".
Bu çalışma, Türkiye'nin Afrika politikasında yumuşak güç unsurlarının rolünü konstrüktivizm çerçevesinde analiz etmektedir. Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze çeşitli kimlik dönüşümleri yaşayan Türkiye, 2002'de iktidara gelen AK Parti ile dış politikada bir kimlik dönüşümü daha yaşamıştır. Türkiye 2000'li yıllarda dış politikada yaşadığı dinamizme bağlı olarak farklı dış politika araçlarını ve kurumlarını devreye sokmuştur. Yumuşak gücün oluşturulmasında oldukça etkili olan bu araçlar arasında başta Dışişleri Bakanlığı olmak üzere Türkiye İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı, Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı, Türk Hava Yolları, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ve sivil toplum kuruluşları gibi kurum ve kuruluşlar bulunmaktadır. Osmanlı dönemi sonrasında kurulan cumhuriyet Türkiye'sinin 1998 Afrika'ya Açılım Eylem Planı'na kadar yaşadığı süreç, 1998 Afrika'ya Açılım Eylem Planı ve 2005'te Afrika Yılı'nın ilan edilmesiyle ilişkilerdeki dönüşüm temel boyutlarıyla incelenmiştir. Türkiye'nin Afrika politikasındaki başarısının yansıması olarak Somali politikası temel parametreleriyle birlikte incelenmiştir. Dış politikanın değişen dinamikleri çerçevesinde Türkiye'nin Afrika politikasındaki yumuşak güç unsurlarını ve bu unsurların kısa ve orta vadeli etkileri ortaya konmuştur. ; This study investigates the role of soft power in Turkey's Africa policy in the context of constructivism. Turkey had lived various identity transformations since the foundation of the republic, and lived one more transformation in foreign policy after AK Party came to power in 2002. By the effect of dynamism in foreign policy Turkey lived in 2000s, Turkey has activated different foreign policy tools and instutitions. Starting from the Ministry of Foreign Affairs; Turkish Cooperation and Coordination Agency, Presidency for Turks Abroad and Related Communities, Turkish Airlines, Prime Ministry Disaster and Emergency Management Authority and non-govermental organisations are the institutions that are quite effective in the creation of soft power. The period between the foundation of Turkish Republic and 1998 Opening to Africa Action Plan; and the transformation of relations with 1998 Opening to Africa Action Plan and the 2005 announcement of "Africa Year" have been investigated with it fundamental dimensions. As the reflection of Turkey's success in Africa policy, Turkey's Somalia policy has been examined with it fundamental parameters. In the context of changing dynamics of foreign policy, Turkey's soft power elements in Africa policy and the effect of these elements in short and middle run have been analyzed.
Devletler, uluslararası sistemde dış politikalarını yumuşak güç yönünde değiştirecek olan faaliyetlere öncelik vermeye ve uygulamaya geçmişlerdir. Küreselleşme ile değişen güç ve güç unsurları nedeniyle devletler, oluşturdukları ulus ötesi topluluklarla dış politikalarına yön vermeyi tercih etmektedirler. Dış politikalarını hükümet içi ve dışı kuruluşlarla çeşitlendirmek isteyen devletler, çok amaçlı ve yönlü stratejilerini gerçekleştirmeyi hedeflemektedirler. Bu doğrultuda Türkiye'de dış politikasını değiştirerek dış yardımlarla uluslararası politika çerçevesinde kültürel diplomasiyi benimsemiştir. Zengin kültürel değerlere sahip olan Türkiye'nin bu bağlamda yumuşak güç kapasitesi artmakta ve yaratılan yeni kuruluş ve kurumlar da bunda etkili bir rol oynamaktadır. Bu çalışmanın amacı Türk dış politikası kapsamında 2016 yılında kurulmuş olan Türkiye Maarif Vakfı, Vakfın Türk dış politikasının şekillenmesindeki rolü ve özellikle Doğu Afrika'daki faaliyetleri araştırılmıştır. Çalışmada yazılı dokümanlar incelenmiş, kaynak taraması yapılmıştır. Türk dış politikasında uygulanan stratejiler içerisinde bulunan yumuşak güç uygulamaları arasında Türkiye Maarif Vakfı önemli bir unsurdur. FETÖ'nün ABD bağlantısı göz önüne alındığında, Türkiye'nin dış politikasını Batı'nın ve ABD'nin etkisinden çıkararak, yeni politikalar üretmeye çalışması gerekmektedir. Araştırma Türkiye Maarif Vakfı'nın sadece Doğu Afrika'daki faaliyetleri ile sınırlandırılmıştır. Türkiye Maarif Vakfı'nın faaliyetleri bu kapsamda olumlu değerlendirilmektedir. Türkiye'nin iş birliği içinde olduğu ülkelerde kültür ve medeniyet bakımından etkileşime neden olan Vakfın, uluslararası eğitim alanında Türkiye ile dünya arasında bir köprü olduğu şeklinde bir değerlendirme yapılmaktadır. Çalışmanın birinci bölümünde dış politika kavramı, yumuşak güç kavramı, Türkiye'nin yumuşak güç kaynakları, Türkiye'nin dış politikasında yumuşak güç kullanımı üzerinde durularak açıklamalara yer verilecektir. Çalışmanın ikinci bölümünde Türkiye Maarif Vakfı ve dış politikada rolü araştırılmıştır. Bu kapsamda Vakfın kuruluşu, faaliyet, amacı, organları ve personeli değerlendirilmiş, Vakfın Türk dış politikasının şekillenmesinde nasıl bir rol oynadığı, Vakfın toplumdaki önemi ve yeri, dış politikadaki yeri, Doğu Afrika'daki faaliyetleri araştırılmış ve değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Türkiye Maarif Vakfı, Dış Politika, Yumuşak Güç, Doğu Afrika ; States have prioritized and implemented activities that would change their foreign policy in the direction of soft power in the international system. Due to the changing power and power elements with globalization, states prefer to direct their foreign policies with the transnational communities they form. States that want to diversify their foreign policies with internal and external governments aim to realize their multi-purpose and directional strategies. In this regard, the international policy framework for external assistance with changing the foreign policy Turkey has adopted cultural diplomacy. Rich cultural values that have increased Turkey's soft power capacity in this regard and created new organizations and institutions also play an effective role in this. The purpose of this study, which was founded in 2016 under the Turkish foreign policy, Turkish Maarif Foundation, the Foundation's role in shaping Turkish foreign policy and especially the activities in East Africa has been investigated. In the study, written documents were examined and a literature review was made. Among the soft power practices included in the strategies applied in Turkish foreign policyTurkish Maarif Foundation is an important factor in Turkish foreign policy. Given FETÖ's US connection, Turkey's foreign policy by removing the influence of the West and the United States must work to produce new policies. The research is limited to the activities of Turkish Maarif Foundation only in East Africa. The activities of Turkish Maarif Foundation are evaluated positively in this regard. In countries where the culture of Turkey's cooperation in terms of civilization and the foundation of interference, an assessment is made as to be a bridge between the world and Turkey in the field of international education. In the first part of the study the concept of foreign policy, the concept of soft power, Turkey's soft power resources, Turkey's foreign policy with emphasis on the use of soft power will be explained. In the second part of the study it was examined in Turkish Maarif Foundation and foreign policy. In this context, the foundation, activity, purpose, organs and staff of the Foundation were evaluated, the role of the Foundation in shaping Turkish foreign policy, the importance and place of the Foundation in society, its place in foreign policy, its activities in East Africa were investigated and evaluated. Keywords: Turkey Maarif Foundation, Foreign Policy, Soft Power, East Africa
Yüksek Lisans Tezi ; Dünya üzerinde yatırım yapılabilecek fiziki yapı bakımından en uygun alan Afrika Kıtası'dır. Gelecekte kıtanın daha da çok değerleneceği göz önünde bulundurulduğunda Dünya üzerindeki birçok ülkenin Afrika üzerinde özel bir politika geliştirmesi kaçınılmaz olmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti kültürel mirasın ve din kardeşliğinin etkisi ile Afrika kıtasına olan bakış açısını 1998 yılında hazırladığı Afrika'ya Açılım Eylem Planı ile değiştirmiş ve 2002 yılında Ak Parti'nin iktidara gelmesi ile çok yoğun bir şekilde kıta üzerinde faaliyetlerini artırmıştır. Özellikle Dışişleri Bakanlığınca "Afrika sorunlarına Afrikalı çözümler" bakış açısı ile yıllar boyunca sömürülen Afrika insanına destek verilmesi amaçlanmıştır. Bu politikanın amacı, hiçbir sömürme gayesi gütmeden Afrika ülkelerinin yine kendi vatandaşlarının özgür iradeleri ile kalkınmasına yardımcı olmaktır. Çalışma, kuramsal bir altyapıda Afrika ile Türkiye ekonomik ilişkilerini ele almaktadır. Bunun temel sebebi yapılacak bir ampirik çalışmada ihtiyaç duyulan verilerin Afrika ülkelerinin birçoğu için sadece son birkaç yıl için elde edilebilmesidir. Çalışmanın temel amacı ise Afrika-Türkiye ilişkilerinin özellikle Afrika Açılım Eylem Planı sonrasında gösterdiği ekonomik gelişmeyi ortaya koymaktır. ; The most suitable area for investments in terms of physical structure in the world is the African Continent. Since it is expected that the continent will be valued even more in the future, it is inevitable that many countries in the world will develop a special policy on Africa. Republic of Turkey's cultural heritage and a religious brotherhood. In 1998, it changed its perspective on the African continent with the Opening to Africa Action Plan. With the coming to power of the AK Party in 2002, it has intensely increased its activities on the continent. In particular, the Ministry of Foreign Affairs initiated the "African solutions to African problems" perspective. Thus, it was aimed to support the African people who were exploited for years. The ...
Bu çalışmanın amacı Sahra-altı Afrika ülkeleriyle Türkiye arasındaki ekonomik ve ticari işbirliği imkânlarının değerlendirilmesidir. Türkiye'nin Sahra-altı Afrika bölgesi olan siyasi ilişkileri çok gerilere gitmesine rağmen bu bölgeyle olan ticari ilişkilerimiz henüz yenidir. Bu çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, ekonomik bütünleşmeler ve ekonomik etkileri ele alınmıştır. İkinci bölümde Sahra Altı Afrika bölgesinin ekonomik yapısı ve muhtemel işbirliği alanları incelenmiştir. Üçüncü bölümde, işbirliğinin geliştirilmesine yönelik değerlendirmeler ve politikalar ortaya konmuştur. ; The aim of this study is to evaluate the economic and commercial cooperation opportunities between the countries of sub-Saharan Africa and Turkey. Although Turkey's, political relations with sub-Saharan Africa date back to past years, the economic relations with that region are relatively new. This study consists of three chapters. In the first chapter, economic integrations and their economic effects have been examined. In the second chapter, the economic structure of the region and possible economic cooperation fields has been studied. In the third chapter, the assessments and policies towards the development of economic cooperation with the region have been put forward.
Çevresel sorunların ve çevresel bozulmaların ozon tabakasının seyrelmesiyle beraber 1980'li yıllarda insan hayatını etkilemeye başlaması sonucunda çevre faktörü Soğuk Savaş'ın ardından başlayan güvenlik tartışmalarında yer edinmeye başlamıştır. Güvenlik kavramının genişletilmesi ve güvenlikleştirmeyle birlikte hızla küreselleşen dünyada çevre meselesi önemli bir güvenlik unsuru olarak görülmeye başlamıştır. Çevresel güvenlik kavramının güvenlik çalışmalarında ayrı bir alan olarak yer tutmasıyla birlikte çatışmaların, özellikle şiddetli ülke içi çatışmaların ardında yatan çevresel nedenler ihtiyaç ve kaynak temelli çatışmalar açsından çeşitli çalışma gruplarında irdelenmeye başlamıştır. Bu çalışma, çevresel güvenliğin kavramsal gelişimine ışık tutarak Ruanda ve Burundi'nin tarihsel sürecini çevresel güvenlik kaygıları açısından değerlendirmekte ve bu analiz üzerinden ihtiyaç ve kaynak temelli çatışmalara dair çatışma çözümleme örnekleri sunmaktadır. ; The environmental factor started to take its place in security debates introduced right after the Cold War as environmental problems and environmental derogation start to have a negative effect on human life with the depletion of ozone layer in the 1980s. The environmental factor became an important security issue in a very globalizing world with the extension of security concept and securitization. Environmental causes underlying conflicts especially the violent internal ones started to be studied among different study groups in terms of needs-based and resource-based conflicts since the concept of environmental security was introduced as a separate field in security studies. This study highlights the conceptual development of environmental security and evaluates the historical context in Rwanda and Burundi in terms of environmental security concerns. It also offers conflict resolution samples for needs-based and resource based conflicts with this analysis.
Türk dış politikası ekseninde kamu diplomasisi uygulamaları 11 Eylül 2001 terör saldırıları sonrası dönemde Türkiye ve Sahraaltı Afrika (SAA) ilişkileri örneğinde incelenmektedir. Sert ve yumuşak güç unsurlarının birlikte değerlendirildiği bütünleşik güç yaklaşımının kamu diplomasisine etkisi temel alınmaktadır. Bu doğrultuda, sosyal inşacı yaklaşım perspektifinde Türkiye ve SAA ilişkilerinde kamu diplomasisi sürecinin yorumlanması amaçlanmaktadır. Özellikle 11 Eylül sonrası uluslararası ilişkiler düzenindeki değişim, kamu diplomasisi sürecini ve uygulamalarını önemli hale getirmiştir. Kamu diplomasisi kavramı etrafında yapılan tartışmalar 11 Eylül sonrası Türk dış politikasını etkilemiştir. Tez çalışmasında nitel araştırma tekniklerinden belge incelemesi ve görüşmeler yoluyla araştırma verileri toplanmıştır. Ayrıca Kasım 2014-2019 yılları arasında Türkiye ve SAA ülkeleri arasında gerçekleştirilen üst düzey ziyaretlerde yapılan resmi açıklamalar kamu diplomasisinin temaları doğrultusunda söylem ve içerik analizine tabi tutulmuştur. Sonuç olarak Türkiye ve SAA ilişkilerinde kamu diplomasisi uygulamalarının bir dış politika stratejisi olarak kullanıldığını ileri sürmek mümkündür. Ülkeler arası iletişimi merkezine alan kamu diplomasisi sürecinde sosyal ve kültürel unsurlar esas iken resmi açıklamalarda ekonomik ilişki temasının ön planda olduğu sosyal ve kültürel ilişki ve siyasi ilişki temalarının daha sonra geldiği saptanmıştır. ; Public diplomacy practises in the axis of Turkish foreign policy is analyzed in the example of Turkey and Sub-Saharan Africa (SSA) relations after the 11 September 2001 terror attacks. The impact of integrated power approach, in which hard and soft power elements are evaluated together, on public diplomacy is based. Accordingly, commenting on public diplomacy process in the Turkey and SSA relations within the perspective of social constructivist approach is aimed. Especially, the change in international relations order after September 11 has rendered the public diplomacy process and practices important. Arguments around public diplomacy concept have affected Turkish foreign policy after September 11. In the thesis study, research datas are collected with qualitative technics which are document review and interview. Moreover, official statements, which are made during the high level visits between Turkey and SSA countries between November 2014-2019, is subjected to discourse and content analysis within the direction of public diplomacy themes. As a result, it is possible to argue that the public diplomacy practices in Turkey and SSA relations are used as a foreign policy strategy. While social and cultural factors are main in the public diplomacy process centered on international communication among the countries, it is detected that economic relation theme is at the forefront in the official statements, social and cultural relation and political relation themes come after.