The European Security Architecture and Turkey
In: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-030
In: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-030
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 17, Heft 1, S. 1
ISSN: 1309-1034
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-033
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-025
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 16, Heft 2, S. 1
ISSN: 1309-1034
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 28, Heft 1, S. 1
ISSN: 1309-1034
Yönetim devamlı bir süreçtir. Yönetim süreci, pek çok iç ve dış koşulların, çok yönlü faktörlerin etkisiyle oluşan insani, maddi ve manevi faaliyetlerin toplamıdır. Görünen yönetim karmaşasını netleştirmek, anlaşılır hale getirmek, şeffaflaştırmak, kamu reformu ile ele alınan yeni yönetim yaklaşımının özünü oluşturmaktadır. Bu süreçte stratejik yönetim ve stratejik planlama öne çıkmaktadır. Tıpkı işletmelerde olduğu gibi kamu ve yerel idarelerde de stratejik plan yaparak hayatiyetini sürdürmektedir. Türkiye'de yerel idarelerin de içinde bulunduğu kamu gerçeğine bakmakta yarar vardır. Kamu mevcut ve yapısal durumu bilinmeden üzerine bina edilecek her türlü çaba sonuçsuz kalacaktır. Şimdiye kadar yapılan reform çabalarının tutmaması da bu gerçeğe dayanmaktadır. Türkiye'de, kamuda kaynaklarının etkin ve verimli kullanılmadığı görüşü hakimdir. Toplum kamudan kaynaklarının etkin, verimli, kaliteli ve amaca yönelik kullanımını beklemektedir. Beklentisine temel gerekçe de, gelişmiş ülkelerde kaynakların etkin, verimli ve üretime dönük kullanıldığını görmesidir. Stratejik planlama tam bu noktada toplum talepleriyle stratejik plan sunumunda kesişmektedir. Artık kamu, çevreyi inceleyerek analiz ederek vizyon, misyon, hedef, strateji ve önceliklerini belirleyerek plan geliştirecek; bunları uygulayacak sonuçlarını izleyerek ölçecek bir yönteme sahiptir. Bunu katılımcı yönetim anlayışı içinde gerçekleştirecektir. İşletmelerde müşteri memnuniyetine paralel kamu, vatandaş memnuniyeti odaklı çalışacaktır. Böylece uluslararası standartların kabul ettiği katılımcılık, şeffaflık, hesap verirlilik, paylaşımcılık, anlayışı kamu yönetimimizin olguları haline gelecektir. Artık kamu yönetiminde ve yerel idarelerde stratejik davranmak ilkesi kabul görmektedir. Eğitim, sağlık, tarım, sanayi, ketleşme başta olmak üzere öncelikli alanlarda rekabet etmek stratejik yönetim anlayışı ile olacaktır. Kısaca durumsal yaklaşımdan, stratejik yaklaşıma geçiş sağlanmaktadır. Bu geçiş gelecek referanslı yönetim anlayışına sahip olmak, idareyi kendi koşulları içinde rakipleri ve benzerleri ile karşılaştırarak rekabetçi bir temelde ele almak, bütüncül, entegre bir planlama anlayışıtaşımak anlamına gelmektedir. İş dünyasında alınan önemli mesafenin burada da ele alınabilmesi için öncellikle yerel idareyi yöneten üst düzey yönetici anlayışının değişmesi kaçınılmazdır. ; Administration is a continious process. Administrative process is the total of the moral, physical and humanitarian activities which are formed by many inside and outside conditions and multi-dimensional effects. Making the apparent chaos of administration clear,transparent,understandable are the nucleus of the new administrative approach which is at hand.Like private institutions,the local and public administrations can survive by the help of strategic planning. During this process strategic planning and administration come into foreground. It is beneficial to look closely at the public reality including local administration in Turkey. Every effort made without any knowledge of the present situation and structure will be futile. That is the reason why so many reforms have failed so far. Widely held opinion is that the resources in Turkey cannot be benefıted from effectively or efficiently.But the public expects these resources to be taken full advantage of. The main ground for this demand is that the resources in developed countries are utilized in an effective,efficient and productive way. These demands and strategic planning interject at this point. From now on,the public will develop plans by investigating and analysing the neighbourhood determining mission, vision, strategy, targets and priorities. The public has the administration to be able to carry out them and assess the results. They will be put into practice by participatory bureaucracy. The focus will be the on citizen satisfaction just like the customer satisfaction in private institutions. So internationally accepted concepts such as participation, transparency, accountability and sharing will be a part of our administrative structure. In today`s world the principle of strategic action is widely held. Competition in primary areas such as agriculture,education,urbanization and industry are only possible in this way. Shortly from situational administrative approach to strategic one is aimed at. These transition means having an administrative approach with a future reference,handling the administration under its conditions by comparing and contrasting with its competitors and having an integrated and holistic approach. To be able to be succesful like private insitutions, it is inevitable to have a change in the concept of senior administrators managing local government.
BASE
During their life times, societies have always wanted to symbolize everything that constantly required remembering or being remembered. That kind of desire to symbolize came out as monuments in the course of time. Monuments have always changed and renewed as with the changing world. During this process, it has been one of the most important components to monitor the cultural changes of societies. Time has attributed them the characteristics such as holding the traits of construction period and describing this peculiar time. Along with developing societies, monuments have lost their characteristic as the only single structure and they have been considered as small finds from the past as well as settlements that exist in real life. The tradition of monument together with the concept of time has shown itself in Turks that have roots deep in history. Monuments in Turkish civilizations have exhibited different characteristics in the course of time and changed with social, religious, political and economic developments. Turkish people reflected the characteristics of the term in a regional integrity to make monuments everywhere they went. The Atatürk Monument in Konya in Neo‐Classic Age style appears as the synthesis of monument‐statue approach in the early Republic Years. Therefore, the study of Konya Atatürk Monument is important in terms of shedding light on the monument understanding as well as the architecture of the term. ; Toplumlar, yaşantıları boyunca, sürekli anımsanmak ve anımsatmak gereğini duyduğu her şeyi simgelemek istemişlerdir. Bu simgelemeği isteği, zamanla anıt olarak karşımıza çıkmıştır. Anıtların biçim ve nitelikleri, değişen dünya ile birlikte değişmiş ve yenilenmiştir. Bu süreç içerisinde, toplumların kültür değişikliklerinin izlenebileceği en önemli unsurlardan biri olmuşlardır. Zaman onlara, yapıldıkları dönemin özelliklerini barındırma ve anlatabilme görevini yüklemiştir. Anıt, gelişen toplumsal anlayışla, sadece tek bir yapı olma anlayışının değişmesini sağlamış, geçmişten kalan küçük bir buluntu, yaşam içinde varolan bir yerleşme merkezi olarak da düşünülmeye başlanmıştır. Zaman kavramı ile var olan anıt geleneği, köklü bir tarihe sahip Türklerde de görülmektedir. Türklerde anıt zaman içerisinde farklı biçimler ve özellikler göstermiş, toplumsal, dini, siyasi ve ekonomik gelişmelerle değişmiştir. Türkler gittikleri her yerde dönemlerinin özelliklerini yöresel bir bütünlük içerisinde anıtlaştırmışlardır. Konya Atatürk Anıtı'da, son Osmanlı dönemi Neo‐Klasik anıt anlayışı ile Cumhuriyetin ilk yıllarındaki anıt‐heykel anlayışının bir sentezi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle de Konya Atatürk Anıtı'nın incelenmesi, dönemin mimarisine ve anıt anlayışına ışık tutması açısından önemlidir.
BASE
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 58, Heft 1, S. 1
ISSN: 1309-1034
Soğuk Savaş sonrasında Afrika'da demokratik normların gelişmesine ilişkin önemli ilerlemeler sağlanmasına rağmen; kıtadaki silahlı çatışmalar günümüze kadar süregeldi. Son yirmi yıl içinde birçok Afrika ülkesinde uyuşmazlık nedenleri ulusal güç, ideoloji, otonomi, ayrılık, toprak/bölge, doğal kaynaklar ve diğer nedenler olarak kategorize edilebilecek şiddetli çatışmalar yaşandı. Afrika Birliği Örgütü, Afrika'nın entegrasyon sürecinde 1963'de kuruldu ve 2002'deki dönüşüm sonrasında anılan örgüt yerini Afrika Birliği'ne bıraktı. Her iki kuruluşun barış ve güvenliğin sağlanmasına yönelik yapılanmaları ve yaklaşımları farklılık göstermektedir. Afrika Birliği Örgütü'nün öncelikli hedefleri; "Afrikalı" kimliğin güçlendirilmesi, kıtada sömürge yönetimi altındaki ülkelerin özgürlüklerini elde etmelerinin sağlanması ve Afrika'nın entegrasyonu olarak belirlendi. Afrika Birliği ise, önceki baskın prensip kıtadaki devletlere "müdahale yok" yerine, Kurucu Yasa'da belirtilen koşullarla uyumlu olarak müdahaleye olanak veren "ilgisizlik yok" prensibini kabul etti. Barış ve güvenliğin sağlanmasına yönelik çabaların sonucunda oluşturulan Afrika Barış ve Güvenlik Mimarisi, 2002'den itibaren fonksiyonel hale geldi. Afrika Birliği, kıtadaki bölgesel ekonomik topluluklardan güvenlik alanında yararlanarak; bunların Mimariye entegre edilmesini amaçlamaktadır. Bu çalışmada Afrika'nın entegrasyon sürecinde barış ve güvenliğin sağlanmasına yönelik çabalar, kıtada görülen silahlı çatışmalar ve örnek olay bağlamında Darfur krizi analiz edilmekte; kolektif savunma ve güvenlik anlayışıyla oluşturulan Afrika Barış ve Güvenlik Mimarisinin kapasitesi yorumlanarak yetersizliğinin giderilmesine yönelik çözümler önerilmektedir. ; Although important progress regarding development of democratic norms has been maintained in Africa after Cold War, armed conflicts on the Continent have been held until nowadays. Violent armed conflicts, dispute reasons of which are categorized such as national power, ideology, autonomous, secession, territory, natural resources and others have been witnessed in most of African countries in the last twenty years. In the integration process of Africa, the Organization of African Unity (OAU) was established in 1963 and after transformation in 2002 the aforementioned organization left its place to African Union (AU). Structures and approaches of both organizations towards maintaining peace and security show diversities. The primary objectives of OAU were defined such as strengthening of African identity, acquiring independence of countries, which were under colonial administration and integrating Africa. In regards to AU, instead of former dominant principle "non intervention" to the countries on the Continent, AU adopted "non interference" principle, which provides intervention possibility in line with mentioned conditions in the Constitutive Act. African Peace and Security Architecture (APSA), which was constituted as a result of seeking efforts towards maintaining peace and security, has become functional since 2002. AU aims to integrate Regional Economic Communities (RECs) on the Continent into APSA by making use of RECs in the field of security. In this study, efforts towards ensuring peace and security in the process of African integration; armed conflicts on the Continent and Darfur crisis, as a case study, are analyzed; capacity of APSA, which was established with the understanding of collective defense and security approach, is commentated and solutions to overcome its insufficiency recommended.
BASE
Politik çalkantılar ve "plansızlık" bir ülkenin yabancı dil politikasını her zaman olumsuz etkilemiştir. Örneğin, Türkiye'nin yabancı dil politikası son yarım asırdır yazboz tahtasına dönmüştür. Zira her bir politik çalkantı Milli Eğitim Bakanını, her bir bakanda ülkenin yabancı dil politikasını baştan aşağı değiştirmiştir. Fakat ülke politikaları sabit ve tutarlı olmak zorundadır. Bir başka deyişle, eğitim politikaları veya bu tür reform hareketleri uygulamaya konmadan önce iyi hazırlanmalı, doğru planlanmalı ve pilot uygulamaları başarılı olmalı. Ne yazık ki, geçmişteki yabancı dil politikaları sıkıntılı olmuştur. Daha da kötüsü bu durum kendini tekrarlayacak gibi görünmektedir. Bu nedenle, bu makale Amerika'yı yine ve yeniden keşfetmeden önce geçmişte olan bitenlerin tekrar gözden geçirilmesini önermektedir. ; Political fluctuations and unplannedness have strong influences on different aspects of language planning policies of a country. For example, the foreign language policy of Turkey has turned to a scratch pad in the last four decades. That is, each fluctuation changed the ministers of national education and each minister entirely changed the foreign language policy from top to down. Nevertheless, state policies need to be stable and consistent. It should not be dependent on individuals or political disturbance. That is, before putting an educational policy or a reform movement into practice, it needs to be well prepared, in depth planned and successfully piloted which was not the case with foreign language policies in the past. What even worse is, nowadays the history seems to repeat itself and therefore this paper suggests re-evaluating what earlier in the history has happened before discovering America once and again.
BASE
In: İmge Kitabevi yayınları 13