Ukrayna-AB ilişkilerinin temel unsurunu Avrupa Komşuluk Politikası (AKP) oluşturmaktadır. Kasım 2013'e kadar Ukrayna-AB arasında görüşmeler yapılmış bir Ortaklık Anlaşması yapılması hedeflenmiştir. Ancak, Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç Ortaklık Anlaşmasını imzalamayacağını açıklamıştır. Bu çalışmada, Yanukoviç dönemi UkraynaAB ilişkileri AKP özelinde vaka analizi yöntemiyle incelenmiş ve Ortaklık Anlaşmasının Yanukoviç tarafından neden imzalanmadığı ve bu kararı almasında etkili olan faktörler analiz edilmiştir. ; The European Neighborhood Policy (ENP) is the main element of UkrainianEU relations. Although it was aimed to negotiate an Association Agreement between Ukraine and the EU by November 2013, the President of Ukraine Viktor Yanukovych announced that he would not sign this Association Agreement. In this article, Ukraine-EU relations in the period of Yanukovych were analyzed by case analysis method and the reasons why Yanukovych was not signed by Yanukovych and the factors that were effective in making this decision were analyzed.
TEZ5929 ; Tez (Doktora) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2006. ; Kaynakça (s.137-149) var. ; xii, 152 s. ; 29 cm. ; Son yarım yüzyıldır Türkiye'nin çok önemli hedeflerinden birisi Avrupa Birliği'ne (AB) tam üye olmaktır. Türkiye ile Avrupa Ekonomik Topluluğu (sonrasında Avrupa Topluluğu (AT) ve Avrupa Birliği (AB)) arasındaki ilişkiler 1963'te Ankara Anlaşmasıyla başlamıştır. Gümrük Birliği'nin (GB) temelleri 1970'de imzalanan ve 1973'de hayata geçirilen Katma Protokol ile atılmıştır. Türkiye ile AB arasında Gümrük Birliği Anlaşması 6 Mart 1995 imzalanmıştır. Türkiye'nin GB'ne geçişi, AB'ye tam üyeliğe doğru bir adım alarak dikkate alınmaktadır. Türkiye ile AB arasındaki GB'nin en önemli özelliği ise Türkiye'nin AB'ye tam üye olmadan GB aşamasına geçen ilk ve tek ülke olmasıdır. Çalışmanın amacı, Türkiye'nin seçilmiş 11 AB üyesi (Danimarka, Beluks - Belçika ve Lüksemburg-, Hollanda, Fransa, Almanya, Yunanistan, İrlanda, İtalya, Portekiz, İspanya ve İngiltere) arasındaki genel ve sektörel dış ticaretine, GB Anlaşması'nın etkilerinin test edilmesi ve bu doğrultuda ülke ve sektör ayrışımlarına yoluyla Türkiye'nin ilgili ülkelerle sektörel dış ticaretinde etkili ülke ve stratejik sektör tespitinin de yapılabilmesidir. Bu doğrultuda, 1988-2002 dönemine ait ithalat ve ihracat verileri Panel Veri Yöntemi kullanılarak test edilmiştir. ; The relationship between Turkey and The European Economic Community (EEC) (then The European Community (EC) and later The European Union (EU)) has started with the association agreement signed in Ankara, in 1963. The foundations of the Customs Union were laid by an additional protocol which was signed in 1970 and enacted into law in 1973. Therefore, one of the most crucial targets of Turkey has been full membership to the EU since 1960s. The Customs Union Agreement between the EU and Turkey signed on March 6th, 1995. Turkey's participation into the Customs Union Agreement has been considered as a step towards its full membership to the EU. An important feature of Turkey-EU Customs Union Agreement is that Turkey is the first and the only country to enter into such an advanced form of economic integration without full membership. The aim of this study is i) to test the effects of Customs Union Agreement on Turkey's general and sectoral foreign trade with the 11 chosen EU countries (Denmark, Belux -Belgium and Luxembourg-, Netherlands, France, Germany, Greece, Ireland, Italy, Portugal, Spain, and the United Kingdom) and ii)to perform detection of the effective country and strategic sector in Turkey's sectoral foreign trade with 11 EU countries by means of country and sector separation (separability). In that direction, data of import and export on the Turkish manufacturing industry between 1988-2002 are tested by using panel data method. ; Bu çalışma Ç.Ü. Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi Tarafından Desteklenmiştir. Proje No:
21 Kasım 2013'te Yanukoviç hükümetinin, Avrupa Birliği ile Ukrayna arasında imzalanması planlanan Ortaklık Anlaşmasını askıya aldığını açıklamasından sonra başlayan protestolar, kısa sürede genişleyerek iktidar karşıtı protestolara dönüşmeye başlamış ve büyük bir iç siyasi mesele haline gelmiştir. Ukrayna bu sorunun çözümü için uğraş verirken, Rusya Federasyonu 2014 Mart ayı başlarında Kırım'a asker göndermiş ve 16 Mart 2014'te yasadışı bir referandum sonucu Kırım ile Akyar'ı (Sivastapol), kendi federal bölgesi olarak ilan etmiştir. Bu işgal ve yasadışı ilhaka birçok devlet ve uluslararası örgütten tepki gelmiştir. Bu çalışma, Kırım'ın yasadışı ilhak sürecini irdelemekte ve bu yasadışı ilhaka Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, NATO, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, Şanghay İşbirliği Örgütü, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü ve İslam İşbirliği Teşkilatı gibi önde gelen uluslararası örgütlerin tepkilerini incelemektedir ; The protest, which started on 21 November 2013 after Yanukovych government's announcement about the suspension of the Association Agreement, which was planned to be signed between the European Union and Ukraine, soon evolved into anti-government protests and turned into a major domestic political issue. While Ukraine was struggling to solve this problem, Russian Federation sent its troops to Crimea in early March 2014 and annexed Crimea and Akyar (Sevastapol) following an illegal referendum held on 16 March 2014. Many states and international organizations react to this occupation and illegal annexation. This study reviews the process of the illegal annexation process of Crimea and examines the reactions of the leading international organizations, namely, United Nations, European Union, North Atlantic Treaty Organization, Organization for Security and Cooperation in Europe, Shanghai Cooperation Organization, Collective Security Treaty Organization and Organization of Islamic Cooperation.
Bağımsızlığından sonra, Makedonya Cumhuriyeti'nin anayasal adı başta Türkiye olmak üzere bütün ülkeler tarafndan kabul görülmüştür. 2005 yılında adaylık statüsü kazanması ile Makedonya, IPA fonlarından yararlanarak AB adaylık sürecinde bir çok engel ile karşı karşıya kalmıştır. AB'ye üye olmayı bir ana politika olarak hedefleyen Makedonya, Kopenhag kriterlerini yerine getirmiş ve komşu ülkelerinden olan Yunanistan ile isim sorununu ortadan kaldırarak AB ile NATO üyeliğinde önemli bir adım atmıştır. Politik sorunların dışında ekonomik istikrarsızlıklarda düzenlemeler meydana gelmiştir. 2000'li yıllarda AB ile İstikrar ve Ortaklık anlaşmasının imzalanması ile Türk yatırımcılarının mağdur durumda düşmesine rağmen, günümüzde ülkeye en çok yabancı yatırımlar gönderen ülkeler arasında Türkiye'de bulunmaktadır. Bu çalışmanın amacı adaylık statüsü kazanan Makedonya'nın üyelik süreci öncesinde ekonomik durumunu ve adaylık statüsü kazandıktan sonra AB'nin Makedonya'ya etkilerinden bahsetmektir. Ayrıca bu süre zarfında Makedonya ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki ekonomik ilişkilerinin zamanla nasıl şekillendiğini görebilmektir. ; After independence, the constitutional name Republic of Macedonia recognized by many countries, but primarily by Turkey. In 2005, by gaining candidate status, Macedonia benefiting from IPA funds, faced some obstacles in the EU candidacy process. Aiming to become a member of the EU as a main policy, Macedonia has fulfilled the Copenhagen criteria and has taken a significant step towards EU membership by eliminating the name problem with its neighboring country, Greece. Apart from political problems, economic instability has occurred. With the signing of the Stabilization and Association Agreement with the EU in the 2000, despite the decline of the situation of Turkish investors, actually Turkey is between the countries, which sends the most investments in this country. The aim of this study is to mention about Macedonia, who gained the status of candidate, its economy before the process of its membership and the effects of EU to Macedonia after it gained the candidacy status. In addition, we could see how over the time they are strengthening the economic relations between Turkey and the Republic of Macedonia during this period.
AB vize politikası 1957 tarihli Kişilerin Serbest Dolaşımına ilişkin Anlaşma çerçevesinde Avrupa Konseyi üyesi ülkeler arasında visesiz seyahatin gerçekleşmesi ile başlamıştır. AB vize politikasının gelişimi ise Schengen Anlaşması, vize taşıması gereken üçüncü ülke vatandaşlarına ilişkin Avrupa Konseyi'nin 539/2001 Sayılı Vize Tüzüğü ve Avrupa Konseyi'nin 1683/95 Sayılı Tek Tip Vize Tüzüğü ile olmuştur. AB vize politikası ortak bir vize (Schengen Vizesi) uygulaması ile de entegrasyon seviyesine ulaşmıştır. Avrupa Konseyi bünyesinde oluşan 1957 tarihli Kişilerin Serbest Dolaşımına ilişkin Anlaşmaya Türkiye de taraftı. Hem Türkiye hem de Avrupa Topluluğu üyesi ülkeler 1957 tarihli Kişilerin Serbest Dolaşımına ilişkin Avrupa Konseyi Anlaşmasına taraf olduğundan, söz konusu Anlaşma çerçevesinde vizesiz seyahat uygulaması her iki tarafın vatandaşları için de geçerliydi. Bu bağlamda, 1980 tarihine kadar Türkiye ve AB arasında kişilerin serbest dolaşımı bulunmaktaydı. Buna karşın AB üyesi ülkeler söz konusu Anlaşmayı Türkiye'ye yönelik askıya alarak Türk vatandaşlarına karşı vize uygulamaya başlamışlardır. Bu bağlamda çalışmada Türk vatandaşlarının vizesiz seyahate ilişkin ortaklık hukukundan kaynaklanan hakları ele alınmakta ve AB'nin Türk vatandaşlarına yönelik uygulamalarının ortaklık hukukuna aykırı olduğu savunulmaktadır. Bununla birlikte, çalımada vize konusu üzerinden Türkiye-AB ilişkileri ele alınarak AB'nin olumsuz tutumunun Türkiye'nin üyelik sürecine etkisi sorgulanmaktadır. Bu anlamda çalışmada, AB'nin olumsuz tutumuna karşı Türkiye'nin tercih edebileceği alternatif politika önerileri değerlendirilmektedir. ; European Union's visa policy started with abolution of visa requirements between the member states of the Council of Europe within the framework of the Council of Europe Agreement on Free Movement of Persons in 1957. The development of the European Union's visa policy has been with Council Regulation (EC) No 1683/95 of laying down a uniform format for visas, Council Regulation (EC) No 539/2001 of listing the third countries whose nationals must be in possession of visas and Schengen Agreement. In addition to this, European Union's visa policy with a common visa (Schengen Visa) has reached the level of integration. Turkey also was bound to the Council of Europe Agreement in 1957 governing Free Movement of Persons between Member States of the Council of Europe. Because both Turkey and the member states of European Community were parties to the Council of Europe Agreement on Free Movement of Persons in 1957, visa free travel application within the framework the agreement was valid for nationals of each sides. In this context, there was free movement of persons between Turkey and the EU until 1980. However the member states of European Union suspended the application of the agreement with regard to nationals of Turkey. In this context, in the study are examined the rights of Turkish nationals arising from Additional Protocol providing rules on the implementation of the Ankara Agreement relating to visa-free travel and are argued that EU's practices against Turkish nationals are contrary to association law. In addition to this, in the study are examined EU and Turkey relations relating to visa issues and are questioned to effect on Turkey's EU accession negotiations of the EU's negative attitude. In the study are evaluated the alternative policy recommendations Turkey might prefer against the EU's negative attitude.
URL: http://dergipark.gov.tr/susead/issue/28423/302677 ; Avrupa Birliği, bugünkü durumuna ulaşana kadar geçirdiği bütünleşme sürecinde çok önemli uygulama ve yenilikleri başarı ile ortaya koyabilmiştir. Avrupa bütünleşmesi içerisinde en önemli hususlardan bir tanesi de işçilerin serbest dolaşımıdır. Birlik içerisinde işçilerin serbest dolaşımı kavramından; üye ülke vatandaşlarının diğer üye devletlere serbestçe girebilmesi, oturabilmesi, işlere başvurabilmesi, mesleğini icra edebilmesi ve kaldıkları ülkelerin vatandaşlarıyla sosyal haklardan eşit bir biçimde yararlanması gibi durumlar anlaşılmaktadır. Son dönemlerde AB ile olan ilişkileri farklı boyutlara taşınan Türkiye'nin işgücünün serbest dolaşımı konusunda Birlik ile arasında olan münasebetleri Ankara Antlaşmasının yapılması ve Katma Protokolün uygulanması ile başlamış, bunlara dayanılarak alınan Ortaklık Konseyi Kararları ve Avrupa Topluluğu Adalet Divanı kararları ile şekillenmiştir. Gelinen noktada Avrupa Birliği ve Türkiye Arasında en önemli müktesebat konularından birisi olan İşgücünün Serbest Dolaşımını hukuki belgeleri esas alarak inceleyen bu çalışmada önce konuya AB müktesebatı açısından yaklaşılmış, ardından konunun Türkiye-AB ilişkileri açısından önemli görülen kısımlarına değinilmiştir. ; The European Union successfully put forward significant applications and innovations during its integration process until it reached its current state. One of the important subjects in the European Integration is freedom of movement of workers. Insıde the Union, from the notion of free movement of workers such condition as freedom of movements, freedom of establishment of member states in other member states, freely applying for jobs, freely practicing their jobs and benefitting equally from the social rights along the citizens of the resident states is understood. The relations with the Union about free movement of Turkey's workforce, whose relations with the EU recently moved to other levels, began with the Ankara Agreements and the application of the Additional Protocol and were shaped with the decision of Association Council and Court of Justice of The European Communities. In this study which examines the free movement of workforce, which is the most important acquis between the European Union and Turkey at this point, on the basis of legal documents, firstly the subject was approached from the acquis of the EU, and later the parts which were regarded important in terms of Turkey were mentioned.
Basit bir tanımla, ülkelerin aralarında ekonomik, sosyal ve kültürel bağlarını güçlendirmek amacıyla iki ya da daha fazla ülkenin aralarında kurdukları ortaklık anlaşması olarak tanımlayabileceğimiz ekonomik birleşmeler; günümüzde oldukça büyük bir önem kazanmıştır. Son yıllarda ülkeler arasında bu tür birleşmeler yaygınlaşmış, böylelikle ekonomik faaliyetlere hız kazandırılmış, ülkelerin ekonomik, sosyal ve kültürel alanda birbirilerine entegre olması hızlanmıştır. Bu tür birleşmeler, ülkelerin ticaretlerinin yönünü belirledikleri gibi, kültürel ve sosyal alanlarda da ülkeleri etkilemekte ve aynı zamanda ülkelerin politikalarını geliştirirken ya da yeni politikalar belirlerken göz önünde bulundurulan önemli bir etken olmaktadırlar. Ülkeleri hemen hemen her alanda etkileyen bu tür ekonomik birleşmelerin en önemlilerinden biri de gümrük birliğidir. Türkiye'nin Avrupa ile ilişkileri çok eskilere dayanmakla beraber, Avrupa ve Türkiye'yi gümrük birliğine götürecek olan süreç, Türkiye'nin 1959 yılında AT'ye başvurmasıyla başlamış, 1963 yılında Ankara anlaşması ile resmiyet kazanmış ve 1996 yılında ise Gümrük Birliği Anlaşması ile hedeflenen Gümrük Birliği tamamlanmıştır. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyelik süreci ise hala devam etmektedir. Bu çalışmada ekonomik entegrasyon türlerinden önemli bir ekonomik birleşme türü olan gümrük birliği açıklanarak Avrupa Gümrük Birliği ayrıntılı olarak incelenmiştir. Gümrük birliği kapsamında Avrupa'nın Türkiye ekonomisi ile ilişkilerine değinilerek, Avrupa Gümrük Birliği'nin Türkiye ekonomisi üzerindeki etkileri ve gelecekteki olası etkileri irdelenmiştir. Bu çalışmada 1959 yılından başlayıp ve gümrük birliğine tam üyelikle devam eden süreç ayrıntılı bir biçimde bilimsel olarak incelenmiş ve Türkiye'nin 2023 hedefleri doğrultusunda Avrupa ve Türkiye arasında gelişebilecek politik ve ekonomik gelişmelere değinilmiştir. ; Economic Coalition which with a simple description we can describe as articles of association that two or more countries' make with each other in order to reinforce their cultural, social, and economic relationship has become more of an issue recently. In the last years, these kinds of collations have become common between countries and so economic activities are accelerated and integration of countries in the fields of economical, social and cultural domain has sped up. These kinds of coalitions not only determine the way of countries' trade and affect the countries socially and culturally but also become an important factor which is taken into consideration while improving countries' politics or determining new politics. One of the most important economic coalitions which affects the countries almost in every field is Custom Union Besides the relationship between Turkey and Europe dates back very old times, the process which will take Turkey and Europe to Custom Union started with Turkey's applying to European Union and became official with Ankara Agreement in 1963 and completed in 1996 with Custom Union which is aimed with Custom Union Agreement. The process of full membership of Turkey to European Union is still continuing. In this study, Custom Union which is one of the most important economic coalition integration types has been explained and Europe Custom Union has been examined in detail. In the content of Custom Union, Europe's relationship with Turkish Economy is mentioned and the effects of Europe Custom Union on Turkish Economy and probable future effects are scrutinized. In this study the process which started in 1959 and continued with the full membership to Custom Union has been examined scientifically in detail and politic and economic improvements which will be able to develop between Turkey and Europe towards Turkey's 2020 goals are mentioned.
Yüksek Lisans Tezi ; İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'da birlik çalışmalarının ilk temelini 1952 yılında kurulan Avrupa Kömür Çelik Topluluğu (AKÇT) oluşturmuş ve bunu 27 Mart 1957'de imzalanan Roma Antlaşması ile oluşturulan Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ve Avrupa Atom Enerjisi Birliği'nin (EURATOM) izlemiştir. Bu üç topluluğun kaydettiği olumlu gelişmeler Avrupa'daki diğer devletlerin katılımıyla genişlemiş, Aralık 1991'de Maastricht'de alınan kararlar doğrultusunda Avrupa Birliği Anlaşması (ABA) oluşturularak 1992 yılında yürürlüğe girmiştir. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) üyelik süreci 1964 yılında yürürlüğe giren Ankara Anlaşması ile başlamış, çeşitli dönemlerde ara verilmesine rağmen 1999 yılında gerçekleştirilen Helsinki Zirvesi ile AB ile yeni bir sürece girilmiş ve bir anlamda Türkiye'nin AB'ye adaylığı teyit edilmiştir. Türkiye ile AB arasında müzakere sürecine 3 Ekim 2005'te başlanmış olup, bu süreç içinde ekonomik yapı analiz edilirken, küçük ve orta ölçekli işletmelerin (KOBİ) de konu olması gerekmektedir. Ekonomik yapı içinde Dünya'da ve Türkiye'de önemli bir yere sahip olan küçük ve orta ölçekli işletmelerin (KOBİ), Türkiye ve Avrupa Birliği açısından rekabet edebilirlik yönünün incelenmesi ve özellikle ihracata dayalı faaliyet gösteren KOBİ'lerin rekabet şartlarından nasıl etkilendiklerinin üzerinde durulması önem arz etmektedir. AB'nin KOBİ'lerle ilgili tanımlamaları ve yasal düzenlemelerinin Türkiye'deki karşılığının incelenmesi ve bunun ihracatçı KOBİ'ler açısından ortaya konulması gerekmektedir. Dolayısıyla ihracata dayalı faaliyet gösteren KOBİ'ler açısından yoğun bir yapılanmaya sahip Trakya Bölgesi temel alınması ve rekabet gücünün ortaya konması önemli bir gösterge oluşturmaktadır. ; After the Second World War, the first basis of the endeavors for a unity in Europe was established by the European Coal and Steel Community (ECSC) which was founded in 1952 and it was followed by the European Economic Community (EEC) which was created by the Treaty of Rome that was signed on March 27, in 1957 and by the European Atomic Energy Association (EURATOM). The positive developments recorded by these three communities were enlarged with the participation of the other countries in Europe and in line with the decisions taken in December, in 1991, in Maastricht, the Treaty on European Union (TEU) was formed and it entered into force in 1992. Turkey?s European Union (EU) process started with the Ankara Agreement which was enacted in 1964 and although the relations were broken at various times, with Helsinki Summit that was held in 1999, a new process started for Turkey and in a sense, Turkey has been confirmed as a candidate country. Negotiation process between Turkey and the EU started in October 3, 2005 and while the economic structure during this process is analyzed, small and medium-sized enterprises (SMEs) should be one of the issues to be analyzed. The power of the small and medium-sized enterprises to compete in terms of Turkey and the EU and how they are affected by the competitive conditions, especially for export-oriented SMEs are important as small and medium-sized enterprises (SMEs) have an important role in the economic structure of both Turkey and the world. It is necessary to investigate EU's definitions and legal regulations of SMEs and it is necessary to display them for the exporter SMEs. Therefore, the region of Thrace that has an intensive structure in terms of export-oriented SMEs will be taken as the basis and it is an important indicator to put forward the competitive power.
AB SÜRECİNDE TÜRKİYE TARIMIAvrupa Birliği (AB); siyasi ve ekonomik anlamda uluslararası bir bütünleşmedir. Avrupa'da siyasi ve ekonomik bütünleşme Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun (AET) kurulmasıyla başlamıştır. 1951 yılında kurulan Avrupa Kömür ve Çelik Birliği (CECA) bütünleşme yolunda atılmış ikinci adımdır. Ekonomik yönden birleşme fikrine yoğunlaşılması sonucunda 25 Mart 1957 tarihinde Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (EURATOM) kurulmuştur. Bu topluluklar AB'nin temelini oluşturmaktadır. 1 Ocak 1958 tarihinde kurucu altı ülke (Almanya, Fransa, İtalya, Belçika, Hollanda, Lüksemburg) tarafından imzalanarak yürürlüğe giren Roma Anlaşması ile Avrupa Ekonomik Topluluğu bugünkü adıyla Avrupa Birliği kurulmuştur. AB, Avrupa'da yaşanan savaşların tekrardan çıkmasını engellemek, ekonomi alanında yaşanan işsizlik sorunu çözmek, az gelişmiş bölgelerin kalkındırılması ve yaşam standartlarının yükseltilmeyi amaçlamaktadır.Avrupa Birliğinin İç politikalarının temeli, 'Serbest Piyasa Düzeni' oluşturmakla beraber birçok korumaya yönelik önlemler ve birlikte hareket etme prensibine önem verilmektir. Dış Politikaları ise, Topluluğun çıkarlarını temel almaktadır. Dış Politikalar; Ortak Tarım Politikaları, Ortak Ticaret Politikaları, Ortak Sanayi Politikaları ve Ortak Sosyal Politikalardan oluşmaktadır.Haziran 1993 tarihinde düzenlenen Kopenhag Zirvesinde, AB'ne üyelik koşulları belirlenmiştir. Bu koşullar üyelik için başvuran tüm aday ülkelerin yerine getirmesi gereken asgari koşullar olarak nitelendirilmektedir. Bu koşullar, siyasi, ekonomik kriterler ve müktesebat uyumu olmak üzere üç grupta toplanmaktadır.Türkiye AB ilişkileri 31 Temmuz 1959 tarihinde Türkiye'nin AETye ortaklık başvuru ile başlamıştır. Gümrük Birliği ve tam üyeliğe yönelik ilk adımlar 1 Aralık 1964 tarihinde yürürlüğe giren Ankara Antlaşması ile atılmıştır. Türkiye Avrupa Topluluğu (AT) ile 1963 yılında imzaladığı Ankara Anlaşması ve 1970 yılında imzalanan Katma Protokol ile; Topluluğa tam üyeliği amaçlanmakta ve taraflara bazı yükümlülükler getirilmektedir.Bu yükümlülüklerden birisi, Türkiye ile AT arasında emeğin serbest dolaşımı konusudur. Emeğin serbest dolaşımı konusu, Ankara Anlaşması ve Katma Protokol ile 1976-1986 tarihleri arasında aşamalı olarak gerçekleşmesi öngörülmüş olsa da bu durum AT tarafından kabul edilmemiştir. Türkiye AB' ne katılım süreci içerisindeki aday adayı ülke konumundan 1999'da düzenlenen Helsinki Zirvesi ile aday ülke konumuna geçmiştir. Ayrıca AB, bu süreçte Türkiye'nin diğer aday ülkelerle aynı şartlara sahip olacağını belirtmiştir.1923-1950 yılları arasında tarımsal KİT'ler kurulmuştur. Türkiye ekonomisinde 1960'lı yıllardan sonra planlı döneme geçilmiştir. 1960-1970 yılları arasında tarımsal girdi kullanımının teşviki ve sulama alanlarına yönelik yapılan yatırımlarla sağlanan verim artışı sonucunda destekleme alımları yapılmış ve desteklenen ürünlerin sayısı arttırılmıştır. Bu dönemde yaşanan sosyal ve siyasal istikrarsızlık, Kıbrıs Savaşı, petrol krizi ve döviz darboğazından dolayı ekonomide durgunluk yaşanmıştır. Bu gelişmeler sonucunda Hükümet önlemler almaya başlamış, 1978 yılında "istikrar programı "nı açıklamıştır. İstikrar programı içerisinde yer alan ve uygulanan önlemler; KİT açılarlını kapatmak amacıyla KİT ürünlerine zam yapılmış, ithalat zorlaştırılmış ve devalüasyon yapılmıştır. 1979 yılında uygulana yeni bir program ile KİT ürünlerine yönelik zam uygulamasına devam edilmiş, faiz oranları yükseltilmiş ve Türk Lirası yeniden devalüe edilmiştir. Enflasyona engel olunamamasından ve durgunluğun devam etmesinden dolayı 24 Ocak1980 Kararları alınmıştır. 1980 sonrası dönemde 24 Ocak 1980 Kararlarıyla; devletin tarım sektörüne sağladığı destek azalmıştır. Fiyat yoluyla desteklenen ürün sayısı, 1980 yılında 24 iken, 1981 yılında 20'ye, 1985 yılında 18'e,1990 yılında ise 10'a düşmüştür. Nisan 1994'de yaşanan ekonomik kriz nedeniyle desteklenen ürün sayısı azaltılmış Bu süreç 2001 yılı sonuna kadar devam etmiştir. 2000'li yıllara gelindiğinde etkinliğini yitiren tarım politikalarının yerini, rekabete dayalı, adil, çiftçinin gelir düzeyini yükseltmeyi amaçlayan çevreci olan daha etkin tarım politikaları almıştır. Yeni tarım politikalarının hedeflerine ulaşmak için kullanılan araç, Doğrudan Gelir Desteği Uygulaması'dır. Bu uygulama AB'nde uygulanan Tek Çiftlik Ödeme Yöntemi için temel oluşturma niteliğindedir.1980'li yıllarda AB üyelik sürecine yönelik atılan önemli adım Gümrük Birliği Anlaşması olmuştur. Gümrük Birliği sayesinde Türkiye ekonomisi AB pazarında rekabet edebilme gücünü deneme fırsatı bulmuştur. Ayrıca Gümrük Birliği ile rekabet, fikri sınai mülkiyet hakları, tüketicinin korunması gibi bir çok konuda gerçekleştirilen mevzuat uyumu sayesinde Türkiye küreselleşme sürecinde yol kat etmiştir.Türkiye toprakları içerisinde dağlık alanların geniş yer kaplamasına rağmen mevcutta tarıma elverişli alanların etkin kullanılması durumunda tarımsal üretimimiz kendimize yeterlilik düzeyini de aşarak dış ticaretimiz içinde önemli bir yere sahip olmasını sağlayacaktır.TURKEY AGRİCULTURE İN THE PROCESS OF EUROPEAN UNİONEuropean Union (EU), an international political and economic integration. Political and economic integration in Europe, the European Economic Community (EEC) began with the establishment. Founded in 1951, the European Coal and Steel Community (Ceca) towards a second step of integration. Economic aspects to the idea of combining the results concentrate on the March 25, 1957 the European Atomic Energy Community (EURATOM) was established. These communities form the foundation of the EU. On January 1, 1958 the six founding countries (Germany, France, Italy, Belgium, Netherlands, Luxembourg) signed by the Rome Treaty enters into force today with the European Economic Community was founded with the name of the European Union.EU to leave Europe to avoid repetition of recent war, the economy experienced in the field to solve the unemployment problem, to the development of underdeveloped areas and living standards are intended to be promoted.The European Union's internal policies based on the 'Free Market Order' measures aimed at protecting and creating together with many moving important principle. Foreign policy, the Community's interests are based. Foreign policies, the Common Agricultural Policy, Common Commercial Policy, Common Industrial Policy and Social Policy is made up of partners.Held on June 1993 in Copenhagen, the EU membership requirements have been identified. These conditions of all candidate countries applying for membership must meet the minimum requirements are being considered. These conditions, the political, economic criteria and the acquis compliance are to be grouped under three.EU-Turkey relations on July 31, 1959 began with Turkey's application for association AETye. Customs Union and the first steps towards full membership, which came into force on December 1, 1964 have been taken by the Treaty of Ankara.Turkey and the European Community (EC) signed in 1963 with the Ankara Agreement and Additional Protocol, signed in 1970, aimed at being a full member of the community and are parties to certain responsibilities.One of these obligations, Turkey and the EC is a matter between the free movement of labor. The issue of free movement of labor, with the Ankara Agreement and Additional Protocol between 1976 to 1986 was predicted to occur in phases, although this was not accepted by the EC.Turkey EU accession process and in what position the nominated candidate countries held in Helsinki in 1999 and became a candidate country. The EU, Turkey and other candidate countries in this process will have the same conditions stated.Agricultural state enterprises has been established between the years 1923-1950. Turkey's economy was in the late 1960s, after the planned period. Between 1960-1970 the use of agricultural input subsidies and investment in irrigation areas provided for an increase in productivity as a result of purchases made to support and increase the number of products are supported. The social and political instability experienced in this period, Cyprus, War, oil crisis and recession in the economy has experienced due to foreign exchange bottlenecks. As a result of these developments the Government has started to take measures, in 1978, "stabilization program" for oxychlorination. Stabilization program in place and implemented measures, in order to close açılarlını Kit Kit allowance made products, imports have been customized and made devaluation. Kit with a new program implemented in 1979 hike application was continued for products, interest rates raised and the Turkish lira was devalued again. Prevent inflation and recession because of the ongoing 24th Ocak1980 decisions taken. In the period after 1980 to January 24, 1980 Decision of the State to provide support to the agricultural sector has declined. The number of supported products through the price in 1980 was 24 in 1981 to 20 in 1985 to 18 in 1990, while 10 declined. April 1994 due to the economic crisis reduced the number of supported products until the end of this process has continued in 2001. When it comes to events in the 2000s to replace lost agricultural policy, competitive, fair, aiming to raise the income level of farmers with environmentalists was more effective agricultural policies. New agricultural policy tools used to achieve their goals, Uygulaması'dır Direct Income Support. This application of EU Single Farm Payment Methods applied for the basic building characteristics.In the 1980s, the important steps taken towards EU membership process has been the Customs Union Agreement. Customs Union with Turkey's economy to compete in the market power of the EU had the opportunity to experiment. Moreover, the Customs Union with the competition, intellectual and industrial property rights, consumer protection legislation is carried out a lot about the way the process of globalization has come through Turkey.Turkey in the mountainous area of land available in spite of the large space to be used effectively in the case of arable fields, our agricultural production ourselves in our foreign trade to exceed proficiency levels also have an important place will ensure that .
Doktrinde anlaşmazlık ve uyuşmazlık terimlerini genellikle birbirinin yerine kullanılmasına rağmen, bu iki terim arasında önemli bir farklılık bulunmaktadır. Anlaşmazlık, birbirine zıt veya düşmanca bir durum ya da bir mücadele veya kavga olarak tanımlanır. Bir uyuşmazlık, dava konusu olabilen meseleler şeklinde ortaya çıkan bir anlaşmazlık çeşidi olarak görülebilir. Uyuşmazlık, müzakere, arabuluculuk veya üçüncü kişinin hüküm vermesi yoluyla çözülebilecek meseleler üzerinde anlaşmazlığa düşülmesini gerektirir. Uyuşmazlık karşı tarafa açıklanan, kişiler arası bir anlaşmazlıktır. Bir anlaşmazlık, birbirine uyumayan bir durumun anlaşılması veya çatışan bir talepte bulunulması şeklinde bir kişiye beyan edilmedikçe uyuşmazlığa dönüşmeyebilir. Alternatif uyuşmazlık çözümü (ADR), mahkemeler tarafından uygulanan şeklî mücadeleci usûllerden, şeklî olmayan usûllere doğru bir yönelişi temsil eder. ADR, dünya çapındaki adalete ulaşma hareketinin çatısı altında görülebilir. ADR nin doğuşu Birleşik Devletler de 1970 e kadar uzanır. Federal bölge mahkemelerinde uygulanan ilk arabuluculuk ve tahkim programı 1970 tarihlidir. Buna ek olarak ADR de diğer bir gelişme 1988?de Birleşik Devletler Kongresinin on adet bölge mahkemesinde zorunlu tahkim programı kurması ve diğer on adet bölge mahkemesini gönüllü tahkim programı oluşturması için yetkilendirmesiyle görülmüştür. ADR nin hızlı gelişimine katkıda bulunan büyük bir etken, 1976 da Amerika Barolar Birliğince düzenlenen Adalet Yönetimindeki Kamusal Tatminsizliklerin Nedenleri Hakkında Ulusal Konferans olmuştur. Bu konferansta, uyuşmazlık çözümündeki alternatif usûllerin, özellikle arabuluculuk ve tahkimin, tıkanmış halde bulunan mah-kemeleri rahatlatacağı, uyuşmazlıkların çözüm süresini kısaltacağı ve giderlerini asgariye indireceği sonucuna varılmıştır. Arabuluculuk hizmeti sunan mahalli adalet merkezlerinin ve çok seçenekli mahkeme teşkilatı programlarının kurulması teşvik edilmiştir. Çok seçenekli mahkeme teşkilatı terimi (ya da çok seçenekli ADR), bir dizi seçimlik uyuşmazlık çözüm usûlü sunan mahkemeleri ifade eder. Bu programlar, ihtilaflı tarafları, onlar için en uygun olan uyuşmazlık çözüm yöntemine yönlendirirler. Bunlar: Kolaylaştırma, arabuluculuk veya tahkimdir. Bazı çok seçenekli mahkeme teşkilatı prog-ramları belli türdeki bütün davaları belirli bir ADR programına havale et-mekteyken, diğer bazı programlar davacılara seçimlik bir liste sunmaktadırlar. ADR, uyuşmazlık çözümü için mahkemeler vasıtasıyla yürütülen davalarda alternatif olarak işleyen, genellikle tarafsız bir üçüncü kişinin aracılığı ve yardımını içeren bir dizi usûller olarak tanımlanır. Doktrine göre ADR usûlleri aşağıdaki yararları içerebilir: 1. Mahkemelerin iş yükünü ve giderlerini azaltmak, 2. tarafların yargılama için harcadıkları giderleri ve zamanı azaltmak, 3. topluluklara veya tarafların ailelerine zarar veren uyuşmazlıkların hızlı bir şekilde çözümünü sağlamak, 4. bireylerin adalet sisteminden daha iyi bir şekilde tatmin olmasını sağlamak, 5. tarafların ihtiyaçlarına uygun olan çözümleri teşvik etmek, 6. tarafların uyuşmazlık çözüm usûllerine gönüllü olarak uymalarını sağlamak, 7. komşuluk ve topluluk değerlerini ve toplulukların ilişkilerini onarmak, 8. ihtilaflı taraflarca ulaşılabilecek usûller oluşturmak, 9. halka, uyuşmazlıkların çözümünde ihlâl ya da dava yolu yerine daha etkili olan usûlleri denemelerini öğretmek, ADR tarafların bir araya getirilmesinde pek çok farklı yöntem gerektirir; bununla birlikte temel ADR usûlleri arabuluculuk ve müzakeredir. Arabuluculuk ve uzlaştırma terimleri eş anlamlı olarak kullanılırlar. Arabuluculuk (veya uzlaştırma), tarafların bir anlaşmayı müzakere etmeleri için onlara yardım eden tarafsız bir üçüncü kişice gerçekleştirilen bağlayıcı olmayan bir müdahaledir. Üç tür arabuluculuk vardır. Bunlar geleneksel arabuluculuk, yargısal arabuluculuk ve modern arabuluculuktur. Arabulucunun yapısı ve işlevi, arabuluculuk usûlünü diğer uyuşmazlık çözüm usûllerinden ayırmaktadır. Arabulucu bir kolaylaştırıcıdır. Arabulucu, ihtilaflı konular üzerindeki kendi kararını taraflara dikte etmemelidir. Arabulucululuk esnek yapısıyla şekillenerek farklı bir usûl haline bürünür. Arabulucunun yaklaşımı doğrudan veya dolaylı ya da bunların arasında bir usûlde kendini gösterebilir. Arabuluculukta bir ya da birden fazla oturum olabilir. Arabuluculuyla caucuses adında ayrı toplantılar yapılabilir. Arabuluculuk oturumları gizlidir ve tarafların iletişimine yadım etmek amacıyla gerçekleştirilir. Arabuluculuk geliştikçe, kolaylaştırma ve değerlendirme arabuluculuğu gibi farklı arabuluculuk türleri ortaya çıkmaktadır. Mahkeme veya arabulucu tarafından hangi arabuluculuk modelinin izlendiğine bakılmaksızın, arabuluculuk usûllerinin çoğu aşağıdaki aşamaları izler: Arabuluculuk öncesi aşama, arabuluculuk aşaması ve arabuluculuk sonrası aşama. Türk hukuk sisteminde Avukatlık Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, İş Kanunu, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve Vergi Usûl Kanunu gibi kanunlarda ADR ile doğrudan ilgili düzenlemeler bulunmaktadır. Türk hukukunda, ADR ye ilişkin iki temel düzenleme mevcuttur. ADR yi destekleyen ilk yasal düzenleme Avukatlık Kanunundadır. Avukatlık Kanunu nun 35/A maddesine göre, müvekkilin talep etmesi halinde bir avukat, dava veya duruşma başlamadan önce ihtilaflı tarafları uzlaştırabilir. Kanun, tarafların uzlaştırma süreci sonunda bir anlaşmaya varmaları halinde, taraflar ve avukatların uyuşmazlığı çözen bir yazılı anlaşma yapmalarını hükme bağlamıştır. Uzlaşma tutanağı olarak adlandırılan bu anlaşma avukatlar ve müvekkillerince imzalanır. Uzlaşma tutanağı diğer mahkeme hü-kümleri gibi icra edilebilir. İkinci düzenleme, 1 Nisan 2005 te yürürlüğe giren yeni Ceza Muhake-mesi Kanunu ve Ceza Kanununda bulunmaktadır. Ceza Muhakemesi Kanununun 253. maddesi ve Ceza Kanununun 73. maddesi, savcının veya hâkimin kararına bağlı olarak, bir ceza davasında mağdur-fail uzlaştırmasına ilişkin hükümler içermektedir. Sadece takibi şikâyete bağlı suçlar uzlaştırmaya uygundur. Kanımca, ADR Türk yargı sisteminde medenî hukuk, ticaret hukuku ve ceza hukuku uyuşmazlıklarının çözümünde temel bir işleve sahip olacaktır; zira, yargılama üzerinde çalışan veya dava yolunda büyük güçlüklerle karşılan avukatlar, ADR nin, hukuk davalarının tamamına teşmil edilmesini be-lemektedirler. Hukuk Muhakemeleri Kanunu hâlen, ADR nin kullanılması için gereken yetkiyi vermemektedir. Ancak, ADR yollarının hukuk davalarının tamamında kullanılması için, Hukuk Muhakemeleri Kanunda geniş bir yetki verilmesi gereklidir. Yakın bir gelecekte, özel hukukun bütün alanlarında ADR nin daha önemli ve merkezî bir rol oynayacağı açıktır. There is an essential distinction between conflicts and disputes, though the literature often uses the two terms interchangeably. Conflict is defined as a stole of opposition or hostilities a fight or struggle. A dispute may be viewed as a class or kind of conflict which manifests itself in distinct, justiciable issues. It involves disagreement over issues capable of resolution by negotiation, mediation or third party adjudication. A dispute is an interpersonal conflict that is communicated or manifested. A conflict may not become a dispute if it is not communicated to someone in the form of a perceived incompatibility or a contested claim. Alternative dispute resolution (ADR) represents a movement, away from formal adversarial proceedings on the part of the courts, toward informal processes. ADR can be seen as lying within the framework of the world-wide access-to-justice movement. The beginning of ADR is usually traced to the 1970s in the United States. In the federal district courts, the first mediation and arbitration programs date from the 1970s. Additional expansion of ADR occurred in 1988 when the United States congress authorized ten district courts to implement mandatory arbitration programs and an additional ten to establish voluntary arbitration programs. A major impetus for ADR s rapid growth was a 1976 American Bar Association sponsored National Conference on the Causes of Popular Dissatisfaction with the Administration of Justice. The Conference concluded that alternative forms of dispute resolution, in particular mediation and arbitration, would ease congested courts, reduce settlement time, and minimize costs. The development of neighborhood justice centers (which practice mediation) and multi-door courthouse programs were encouraged. The terms of multi-door courthouse or multi-option ADR describe courts that offer an array of dispute resolution options. These programs direct disputants to the most appropriate dispute-resolving mechanism: facilitation, mediation or arbitration. Some multi-door courthouses refer all cases of certain types to particular ADR programs, while others offer litigants a menu of options. ADR is defined as a range of procedures that serve as alternatives to litigation through the courts for the resolution of disputes, generally involving the intercession and assistance of a neutral and impartial third party. Accordingly in literature the benefits provided by ADR processes may include: 1. lower court caseloads and expenses, 2. reduce the parties? expenses and time, 3. provide speedy settlement of those disputes that were disruptive of the community or the lives of the parties? families, 4. improve public satisfaction with the justice system, 5. encourage resolutions that were suited to the parties? needs, 6. increase voluntary compliance with resolutions, 7. restore the influence of neighborhood and community values and the cohesiveness of communities, 8. provide accessible forums to people with disputes, and 9. teach the public to try more effective processes than violence or litigant for settling disputes. ADR involves many different techniques of bringing parties together, however the main ADR processes are negotiation and mediation. The terms mediation and conciliation are used synonymously. Mediation (or conciliation) is the non-binding intervention by a neutral third party who helps the disputants negotiate an agreement. These are traditional mediation, judicial mediation and modern mediation. The nature and role of the mediator is what distinguishes the process of mediation from other dispute resolution processes. The mediator is a facilitator. The mediator should not impose his or her own judgment of the issues upon that of the parties. Mediation is characterized by its flexibility, taking shape in a variety of models. Mediator approach may manifest in either directive or non directive fashion, or somewhere in between. There may be only one session or several. There may or may not be separate meetings, called caucuses, with the mediator. Mediation sessions are confidential and structured to help parties communicate. As mediations develops, distinct mediation strategies such as facilitative and evaluate are emerging. Regardless of which mediation model a court or mediator follows, most mediations progress through the following stages: Pre-mediation phase, the mediation proper and post-mediation phase. There are direct interested provisions about ADR in the Turkish law system such as Code of Lawyer, Code of Criminal Procedure, Code of Labor, Code of Consumer Protection, and Code of Tax Procedure. There are two main provisions on ADR in the Turkish Law. The first statutory provision that supports ADR is in the Code of Lawyer. According to the article 35/A of the Code of Lawyer if the client claims for conciliation, an attorney may invite the opposite sides to conciliation when the case or the trial is not commenced. If the parties reach an agreement at the end of the conciliation, the statue provides that the parties and the attorneys will execute a written agreement disposing of the dispute. The agreement called conciliation minute? signed by clients and their attorneys. Conciliation minute is enforceable in the same manner as any other final judgment. The second provision is in the new Code of Criminal Procedure and in the Penal Code which came into force on June 1, 2005. Article 253 of the Code of Criminal Procedure and article 73 of the Penal Code, contain provisions about victim-offender mediation in a criminal case, depend on a decision by the prosecution or the judge. Only offenses which can be prosecuted by the public prosecutor only upon complaint of the injured party are suitable for mediation. In my view, ADR will be recognized in Turkish judicial system as having a fundamental role to play in the resolution of civil, commercial and criminal disputes. Because lawyers who work on trials or those who encounter enormous difficulties in litigation expect the ADR to be extended to all civil cases. Nowadays, the Code of Civil Procedure does not provide necessary authority to use ADR. However, a broad authority for using ADR process in all civil actions must be given in the Code of Civil Procedure. It is clear that in all fields of civil dispute resolution ADR will play a central and rather important role in the near future.