EVOLVING PRAGMATISM IN INDO-TURKISH RELATIONS : FROM COLD WAR TO POSTCOLD WAR PERIOD
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-017
52 Ergebnisse
Sortierung:
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-017
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-036
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-029
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-018
Soğuk Savaş Sonrasında Avrupa Birliği'ne Üyelik Kriterlerinin Neo Fonksiyonalist Teori Açısından Analizi Elif Toprak Doktora, Uluslararası İlişkiler Bölümü Tez Danışmanı: Prof. Dr. Mehmet Genç Bu tez, Avrupa Birliği'nin son genişleme süreci olan Orta ve Doğu Avrupa genişlemesini, neo fonksiyonalist ve sosyal yapısalcı kuramlar açısından incelemektedir. Tezin temel argümanı, referans alınan iki kuramın sosyal ve kurumsal varsayımlarına dayanarak; genişleme sürecinde elitler başta olmak üzere resmi ve gayri resmi grupların, kurumların, hatta bireylerin ve dolayısıyla öğrenme ve sosyalleşme süreçlerinin, devletlerin tercih ve kararlarının oluşumunda önemli rol oynadığıdır. Bu amaçla, neo fonksiyonalizmin tarihsel gelişimi, etkilediği teoriler (karşılıklı bağımlılık, rejim teorileri ve kurumsalcılık) ve bunların hükümetlerarası entegrasyon yaklaşımlarından farklılıkları ortaya konmuştur. Neo fonksiyonalizmin esin kaynağı olduğu sosyal yapısalcı yaklaşımın Avrupa Birliği (AB) çalışmalarına uygunluğu; ve sosyolojik ve kurumsal yaklaşımın gerekliliği üzerinde durulmuştur. Olay incelemesi olarak, AB'nin Orta ve Doğu Avrupa genişlemesi, Birliğin politika ve stratejileri açısından tarihsel ve teorik olarak analiz edilmiştir. Üyelik kriterleri, Orta ve Doğu Avrupa devletleri ve Türkiye açısından karşılaştırmalı olarak incelenmiş ve süreçlerin ve yaklaşımların farklılıkları ortaya konmuştur. Uluslarüstü (supranasyonel) ve hükümetlerarası öğelerin dengesi açısından sorgulanan genişleme sürecinde, varılan sonuç hükümetlerarası unsurların ağır bastığı olmuştur. Ancak ulusaşın (transnasyonel) etkilerin bireysel, toplumsal ve kurumsal tabanda yoğun olduğu argümanı, neo fonksiyonalist ve sosyal yapısalcı çerçevede savunulmuştur. Soğuk Savaş'm sona ermesi ile beraber Birlik, genişleme-bütünleşme tercihi aşamasında, kurumsal reformlar ile esnek entegrasyon anlayışım birleştiren bir genişleme stratejisi seçmiştir. Amsterdam, Nice ve Anayasal Andlaşmalar ile gerçekleştirilen kurumsal değişiklikler sınırlı ancak önemli adımlar olarak kabul edilmektedir. Ortak Anayasanın onaylanması sürecinde olan AB için yeni üye devletlerin adaptasyonu ve aday devletlerin hazırlıkları süreci, ortak AB kimliği açısından önem taşımaktadır. ; This dissertation analyses the last enlargement process of the European Union, namely Central and Eastern European (CEEC) enlargement from neo functional and social constructivist perspectives. The basic argument of the dissertation is that, based on the social and institutional assumptions of the two theories referenced; governmental and non-governmental groups mainly elites, institutions, even individuals, thus related learning and socialization processes have played important role in shaping state preferences and decisions. For this research interest; first of all, the development of neo functionalism and the theories inspired by it (interdepence, regime theories, institutionalism) and their differences from intergovernmental approaches have been elaborated. The necessity and the appropriateness of the social constructivist perspective (also inspired by neo functionalism) to EU studies and importance of institutional and social approaches have been emphasized. As the case study, the EU's CEEC enlargement, the Union's policy and strategies are historically and theoretically analysed. The accession criteria are examined with an eye to the differences of Turkey's candidacy from that of CEECs. Questioning the enlargement process as regards the balance of supranational and intergovernmental elements, the conclusion reached is that the intergovernmental practices overwhelm. But the transnational network of relations affect the decisions and even shape them, both at the domestic and the European level. With the end of the Cold War, the EU came to the point of deciding between enlargement and deepening. The Union has chosen an enlargement strategy uniting institutional reform with flexible integration. The institutional reform realized by the Amsterdam, Nice and the Constitutional Treaties have been modest but important. For the EU on the way to an European Constitution, the adaptation of the new member states and the preparation for the waiting candidates are vital for a common European identity.
BASE
Devletin çok eski çağlardan günümüze kadar çeşitli şekillerde ortaya çıktığı bilinmektedir. Tarih boyunca ?devlet?i tanımlama çabası, siyasi düşünürlerin temel uğraşlarından biri olmuştur. Günümüz devlet anlayışının temelleri 1648 Westphalia Barışı ile ortaya çıkmıştır. Bu tarihten günümüze devletin ne olduğu sorusu ve günümüzdeki anlamıyla ulus-devleti oluşturan unsurların neler olması gerektiği üzerinde çeşitli görüşler ortaya atılmıştır. Devletlerin sayısal olarak Westphalia Barışı'ndan bu yana artış gösterdiği bilinmektedir. Özellikle 20. yüzyıl bu artışın en çok görüldüğü dönem olmuştur. Bu dönemin başında imparatorlukların dağılması sonucu devlet sayısında önemli atışlar meydana gelmiş, 1945 yılından Soğuk Savaş'ın bitimine kadar olan dönemde ise dekolonizasyon süreci ile birlikte uluslararası sistemde devlet sayısı hızla artmıştır. Soğuk Savaş'ın sona ermesinin ardından sosyalist değerlerin dünyadaki prestijinin sarsılmasıyla birlikte bu savaştan galip çıkan liberal dünya değerleri uluslararası sistemin yapısını kökten değiştirmiştir. Demokrasi, insan hakları, liberal ekonomi politikaları artık hemen hemen tüm devletler tarafından olmazsa olmazlar arasına girmiştir. Soğuk Savaş sonrası totaliter ve sosyalist rejimlerin istenmediği ve bu gibi yönetimlerin devlet olma arzularının uluslararası toplum tarafından kabul görmediğini söyleyebiliriz. Yugoslavya farklı etnik kökenden halkları barındıran yapısıyla, Soğuk Savaş sonrası gelişmeler ve milliyetçi akımların tekrar yükselişe geçmesiyle birlikte parçalanarak uluslararası sistemde yeni devletlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Soğuk Savaş'ın galibi Batı, sosyalist rejimlerin yerine liberal değerleri benimsemiş rejimleri destekleyerek bu parçalanmaya katkıda bulunmuştur. Kosova'nın Yugoslavya'yı oluşturan diğer devletler gibi bağımsızlık yönündeki talebine Yugoslavya içindeki özel durum ileri sürülerek reddedilmiş ve uzun süre Kosova bağımsızlığını elde edememiştir. Kosova'nın 18 Şubat 2008 tarihinde Sırbistan'dan tek taraflı bağımsızlık ilanının ardından Soğuk Savaş sonrası devletlerin hangi şartlarda ortaya çıktığı tekrar sorgulanmaya başlanmıştır. ; States are known to have occurred in various sorts since prehistoric times. Throughout the history, defining what state is has been one of the chief concerns of political philosophers. The fundamentals of today?s understanding of what state is dates back Westphalia Treaty in 1648. Since then, there have been several speculations over the question of what the state is and what the components of a nation-state should be. It is known that the number of states has increased since Westphalia Treaty. Particularly, this increase was seen in the period of the 20th century. At the beginning of this period, the number of states increased because of the collapse of empires, and in the period from 1945 onwards until the end of cold war, the number of states in international system increased dramatically within decolonization period. Following the cold war period with the collapse of the prestige of the socialist values in the world, liberal victorious war leaders of the world fundamentally changed the structure of international system. Democracy, human rights, liberal economic policies in almost all states by now had become the sine qua non. We can say that totalitarian and socialist regimes were not desired and that the desires of such governments were not accepted by international communities. With a structure of having peoples from different ethnic origins, Yugoslavia caused new states to emerge in international system because of the developments in postwar period and the rise of nationalist movements. West, the winner of the cold war, adopted the liberal values instead of the socialist regimes, contributing to this fragmentation by supporting them. Kosovo?s demand for independence like other states constituting Yugoslavia was rejected due to the claims that it had special status in Yugoslavia, and thus Kosovo was not able to declare its independence for a long time. Following the unilateral declaration of independence of Kosovo from Serbia on 8 February 2008, the conditions from which states emerged in postwar period were questioned again. ; Bu çalışma Selçuk Üniversitesi BAP koordinatörlüğü tarafından 09203021 nolu YL tez projesi olarak desteklenmiştir
BASE
Yüksek Lisans Tezi ; 1946 yılında bağımsızlığını kazanan Suriye ile Türkiye arasındaki ilk ciddi bunalım 1957'de yaşanmıştır. Suriye'de 1960'ların ikinci yarısından itibaren yönetimde etkili olmaya başlayan Baas Partisi, Hatay'ın Suriye'nin toprağı olduğunu iddia etmiş ve bu konuda hem kendi kamuoyunda hem de Arap dünyasında propagandalar yapmıştır. Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Projesi'ne başlamasından sonra su sorununu gündeme taşıyan Suriye, Türkiye'yi su emperyalizmiyle suçlamış ve Arap ülkelerini Türkiye aleyhine kışkırtmıştır. Arap ülkelerinden, Suriye, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nden tehdit algılayan Türkiye, İsrail ile stratejik işbirliği içine girmiştir. Güneydoğu Anadolu Projesini engellemek için Türkiye'ye karşı olan terörist örgütlere destek veren Suriye, Türkiye'ye 1984'ten bu yana ciddi zararlar veren PKK Terör Örgütü'ne 1998 yılına kadar yardım etmiştir. Türkiye'nin İsrail ile işbirliğine gitmesi Suriye'nin kendini bir anda çevrelenmiş hissetmesine yol açmıştır. 16 Eylül 1998'de Orgeneral Atilla Ateş ile başlayan Suriye'ye uyarı ve tehdit mesajları Ekim ayında Türkiye ile Suriye'yi savaşın eşiğine kadar getirmiştir. Özellikle Mısır'ın arabuluculuğu ve diğer Arap ülkelerinin desteğiyle imzalanan Adana Mutabakatı sonrası Suriye, PKK'ya olan desteğini kesmiş ve PKK'nın elebaşı Abdullah Öcalan'ı sınır dışı etmiştir. Adana Mutabakatından sonra ilişkiler yumuşamaya başlamıştır. 2000 yılında Suriye'de iktidarı devralan Beşar Esad, Türkiye ile olan ilişkilere önem vermeye başlamıştır. ABD'nin Orta Doğu'daki emperyalist tutumu Suriye ve Türkiye'yi 2002'den sonra yakınlaştırmıştır. ; First serious conflict between Turkey and Syria which gained its indendency in 1946, occured in 1957. Ba'ath Party which had taken the power since second half of the 1960s, claimed Hatay was a Syria's land and made propagandas both in Syria community and in the Arabic World. After Turkey had decided to begin the Project of Southeastern Anatolia, Syria brought up the water conflict issue, accused Turkey of water imperialism and provoked Arabian Countries consistently against Turkey. Turkey perceiving threats from Arabian Countries, Syria, Greece and even Greek Cypriot Administration of Southern Cyprus formed a strategic association with Israel in this period. To hinder the Southeastern Anatolia Project, Syria supported the terrorist groups against Turkey with material and logistics and helped and laid up the PKK terrorist organization which has been seriously harming Turkey since 1984. Association with Israel and Turkey caused Syria to feel itself encirled. The warning and threat messages which were started on 16th September 1998 by General Atilla Ates brought Turkey and Syria on the verge of a war. After Adana Congruity signed by the support of Arabian Coutries and especially with the help of mediatoring efforts of Egypt, Syria interrupted its support for PKK and deported the terrorist Abdullah Ocalan, following the Adana Congruity, Relations have started to calm down. Bashar Asad, who took over the government of Syria in 2002 started to attribute importance to the relations with Turkey. The imperialist manner of conduct of USA in Middle East caused Turkey and Syria to become Closer after 2002.
BASE
Türkiye Cumhuriyeti dış politika olarak her zaman Batı ülkeleri ile olan ilişkileri ön planda tutmuştur. Bu ilişkiler Türkiye'nin içinde bulunduğu siyasal durum kadar, Dünya siyaset ortamındaki dengeler ile de doğrudan ilişkilidir. Sovyetler Birliğinin dağılması ile bu ilişkiler değişmiş ve artık yeni bir dünya düzeni ortaya çıkmıştır. Türkiye, yeni düzen içinde alacağı yer ile Batıya olan bağlılığını ve dengesiz politikasını lehine düzeltme fırsatını yakalamıştır. Etnik ve kültürel açıdan ortak yanları bulunan eski Sovyetler Birliği ülkeleri ile ilişkiler kurmuş yeni fırsatlar yakalamıştır.Genel olarak bu çalışmada, Sovyetler Birliğinin dağılmasının ardından ortaya çıkan yenidünya düzeni, bu düzen içerisindeki fırsatlardan faydalanmak için hakimiyet arayan dünya güçlerinin faaliyetleri değerlendirilmiştir. Bunlara ek olarak bu çalışmada Avrasya olarak tanımlanan bölge üzerindeki fırsatlar Türkiye açısından değerlendirilmiş ve bölge ülkeleri ile olan ilişkiler incelenmiştir. Bu incelemede Türkiye'nin özellikle, Rusya, Azerbaycan ve Gürcistan ile olan ilişkilere daha fazla yer verilmiştir. Ve Ortaya çıkan tablo üzerinden Türkiye'nin dış politikasında yakaladığı ekonomik ve siyasal fırsatların analizi yapılmaya çalışılmıştır. Son olarak da Türkiye'nin yürüttüğü Kültürel faaliyetlere yer verilmiştir.Çalışmanın oluşturulmasında, siyasi tarih kitapları, strateji kuruluşları, birçok makale ve Internet üzerinden faaliyet gösteren birçok düşünce kuruluşuna ait yayınlardan faydalanılmıştır. Ayrıca TİKA'ya ait olan ülke raporları ve Avrasya Etütleri başlıklı çalışmalarda bilgi toplama noktasında geniş yer tutmuştur. ; The Republic of Turkey always used to give priority to its relationships with Western countries in its foreign policy. These relationships were directly related to the balance of world politics as well as the political status of Turkey. The relationships changed with the break up of the Soviet Union, and a new world order started to emerge. Turkey, having taken its place within this new order, took the opportunity of amending its unbalanced politics and dependence on the West to favor itself. It established relationships with former Soviet Union countries that had common beliefs and cultural characteristics, and gained new opportunities.Overall, this study aims to evaluate the emerging new world order after the break up of the Soviet Union, and the actions of the world powers that sought domination by exploiting the opportunities arising from this new order. Additionally, opportunities in the region know as Eurasia were considered, in terms of Turkey and its relationships with the countries in this region. In this review, Turkey?s relationship with additional countries were also considered, especially with Russia, Azerbaijan and Georgia. An analysis of the economic and political opportunities with Turkey?s foreign policy was also conducted. Lastly, the cultural policies carried out by Turkey were considered.During the development of this study, political history books, strategy organisations, numerous articles, and publications from organisations from the Internet were reviewed. Furthermore, the country reports from TİKA and studies from ?Avrasya Etütleri? were other sources used.
BASE
BALKANLARDA İŞBİRLİĞİ:SOĞUK SAVAŞ SONRASI DÖNEME İLİŞKİN BİR ANALİZSoğuk Savaş sonrası dönemde uluslararası işbirliği, uluslararası ilişkiler teorisinde yer alan realizm ile neoliberal kurumsalcılık ekolleri arasında sürdürülen önemli bir tartışma konusudur. Realistler, Soğuk Savaş sonrası dönemde, önceki dönemlere göre değişen bir olmadığını belirterek, anarşinin uluslararası sisteme hakim olduğu savından hareketle, işbirliğinin mümkün olmadığını iddia etmektedir. Öte yandan neoliberal kurumsalcılar ise Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle birlikte uluslararası işbirliğinin önündeki engellerin kalktığını savunmaktadır. Balkanlarda işbirliğinin incelendiği bu çalışma, her iki paradigmanın bakış açıları dikkate alınarak, uluslararası işbirliğinin Soğuk Savaş sonrası dönemde bölgede nasıl şekillendiğinin bir analizidir. Balkanlarda işbirliği üç analiz düzeyi ile işlemselleştirilmiştir: Bölgesel aktörler olarak Türkiye ve Yunanistan'ın Balkanlar özelinde dış politikaları ve bölgesel işbirliğine katkıları, bölgesel işbirliği girişimleri,Yugoslavya'nın dağılmasının ardından ortaya çıkan Bosna-Hersek'teki savaş özelinde Balkanlardaki çatışmalar karşısında uluslararası işbirliğinin durumu. COOPERATION IN THE BALKANS:AN ANALYSIS in the POST-COLD WAR CONTEXTThe international cooperation in the post-Cold War period is under discussion among realists and neoliberal institutionalists. Realists argue that the international cooperation is still not possible in the post-Cold War period in which the anarchy is still dominant and nothing has changed in the 1990s compared with the previous eras. Neoliberal institutionalists, on the other hand, argue that the new era in the international politics has created such an atmosphere that actors in the system are able to cooperate in order to maximize and realize their common interests. This study analyses the cooperation in the Balkans in the post-Cold War context. The analysis has been explored within the framework of the debate between realist and neoliberal institutionalist approaches to the international cooperation. The cooperation in the Balkans in the post-Cold War period has been operationalized through three analysis-levels in this study: First of all, the cooperation in the Balkans is analysed within the framework of region-oriented foreign policies of the powerful regional actors, that is to say, Turkey and Greece. The rivalry in the Balkans between Turkey and Greece, a new dimension in their foreign policies in the 1990s, is reviewed as one of the factors that facilitate the cooperationin the Balkans. Secondly, regional initiatives, emerged in the 1990s as to promote cooperation among the Balkan states are examined. Finally, international cooperation is discussed by taking into consideration of the role of international community during the Balkan conflicts in the post-Cold War period, particularly, Bosnian War in 1991-1995.
BASE
Soğuk Savaş döneminde gelişen Türk-Amerikan ilişkileri sonucunda Türkiye daha önce bir başka ülke ile olmadığı kadar ve tarihinde görülmediği ölçülerde ABD ile ittifak ilişkisi içerisine girmiştir. İlk başta şartların zorlaması ve iki ülkenin ihtiyaçları çerçevesinde pürüzsüz başlayan ikili ilişkilerde daha sonra Amerika'nın klasik Soğuk Savaş politikaları çerçevesinde ciddi sorunlar ortaya çıkmış ve Kıbrıs sorunu Amerika ile yaşanan çatışmanın en bariz örneğini teşkil etmiştir. Soğuk Savaş sonrasında bu ilişkiler daha fazla sorgulanmış ve bu ilişkilerin bir ittifak olup olmadığı ve ittifak değilse bu ilişkileri nasıl tanımlamak ve nasıl anlamak gerektiği yönünde çabalar sarf edilmiştir. Ancak bu dönemde de iki tarafın birbirlerine olan ihtiyaçları devam etmiş ve her iki taraf ta ilişkileri zayıflatmak yerine geliştirmeyi seçmiştir. Bu yazıda geriye giderek Türk-Amerikan ittifak sürecinin irdelenmesinin bugünkü tartışmalara olumlu yönde faydasının olacağı kanaatindeyim. ; Increasing relations between Turkey and the United States during the Cold War period, spawned a deep alliance between Turkey and the United States in a degree that, politically, Turkey never involved in a such alliance with any other power before. Close relations between Turkey and the United States developed fast at the beginning of the Cold War according to Soviet pressures and bilateral interests. But those smooth relations deteriorated when the U.S pursued classical Cold War policies which did not meet Turkey's expectations and Cyprus issue turned the difficulties in a crisis between Turkey and the United States. At the end of the Cold War, the status of the Turkish-American relations were widely discussed. Turks and Americans tried to figure out that, would these two states choose to go on their allied relations? In post-Cold War period neither United States nor Turkey wanted to decrease the relations, in reverse, they wanted to fix and improve the relations respecting their political priorities. In this essay, I tried to go back to near past and reargue the establishment of the Turkish-American alliance to help today's unclearness.
BASE
Dünya tarihinde en ilgi çekici dönemlerden birisi Soğuk Savaş yıllarıdır. II. Dünya Savaşı'nın son bulmasıyla başlayan ve SSCB'nin dağılması ile sona eren dönem dünyayı küresel ve yerel sorunlara gebe bırakmıştır. Yaşanan yerel doğum sancılarının en acı şekilde hissedildiği bölgelerden birisi de Balkanlar olmuştur. Bu bölge sahip olduğu kaotik yapısı ve konumu itibariyle bilhassa Soğuk Savaş sonrası yıllarda uluslararası güçlerin hesaplaşma alanı olmuştur. Soğuk Savaş sonrası Balkanlar üzerinde yaşanan karmaşık gelişmeler sonucunda, Sırpların Kosava'ya saldırması kaçınılmaz olarak Kosava'nın bağımsızlığına giden süreci başlatmıştır. Bu çalışmada ise Soğuk Savaş sonrasında Kosava'nın bağımsızlığına giden süreç ve Kosava'nın bağımsızlığını kazanmasında NATO'nun Soğuk Savaş sonrası dönüşümü ve KFOR'un bu sürece etkisi kronolojik olarak anlatılmıştır. ; The period of The Cold War is one of the most interesting periods in the world history. The period, wich starting with the end of World War II finished with disintegration of the USSR caused global and local problems. From this point of view, the Balkans is one of The regions strongly effected by these problems . International actors, especially after the Cold war used this zone as a competition area because of its importance. In this study (after the Cold War) complicated developments, chronological cries in this region are clarified. Moreover, the process going towards the independence of Kosovo after the Cold War, NATO?s transformation on the path of gaining Kosovo?s independence, and KFOR?s effects on the process are explored. Regarding the developments encountered the independence of Kosova, KFOR and these effects on the period are denoted.
BASE
Güvenlik kavramı günümüzde önemini koruyan en önemli kavramlar arasında yer almaktadır. Soğuk Savaş döneminde var olan güvenlik algılamaları ile günümüzdeki güvenlik algılamaları arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır. Bu çerçevede, Soğuk Savaş döneminde ön planda olan askerî güvenlik algılamalarına ilave olarak siyasî, iktisadi, sosyal ve çevresel güvenlik algılamalarına daha fazla önem ve öncelik verilmektedir. Ayrıca, Soğuk Savaş sonrası güvenlik kavramı hem çok boyutlu bir niteliğe bürünmüş hem de çok karmaşıklaşmıştır.Soğuk Savaş döneminde NATO şemsiyesi altında güvenliğini tesis eden Avrupa, Soğuk Savaş sonrasında kendi güvenliğinde daha fazla rol almaya çalışmakta, NATO dışında özerk yapılanmalar oluşturmaya çalışmaktadır. Bu kapsamda AB'nin Ortak Dış ve Güvenlik Politika (AGSP)'nın alt bileşeni olan Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası ön plana çıkmaktadır.Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası 1999'dan sonra gelişmeye başlamış ve önemli bir mesafe kaydetmiştir. AGSP, 2001 yılında operasyonel hâle gelmiş ve NATO unsurlarının kullanımına ilişkin varılan anlaşma çerçevesinde 2003'te AB yönetimindeki sivil ve askerî kriz harekâtlarını icra etmeye başlamıştır.Türkiye, Soğuk Savaş döneminde Avrupa güvenliğinde etkin rol oynamıştır. Soğuk Savaş sonrasında ise Türkiye'nin dünya ve Avrupa güvenliğine yapabileceği katkılar azalmamış tam tersine artmıştır. Türkiye, BM ve NATO denetimde icra edilen harekâtlarda her yönüyle kendini ispatlamış ve dünya güvenliğine önemli katkılar yapmıştır. Türkiye'nin Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi Soğuk Savaş sonrasında da Avrupa güvenliğine önemli katkılar yapacak imkan ve kabiliyete sahip olduğu, Türkiye'nin aktif desteği olmaksızın Avrupa güvenliğinin tam anlamıyla tesis edilemeyeceği düşünülmektedir. ; The concept of security is one of the most important issues which maintains its importance today. There are significant differences regarding security perceptions from the Cold War era and the post Cold War era. In this respect, nowadays, more and more importance and priority is given to political, economic, social and environmental security perceptions, besides military security perceptions. Furthermore, security is turned into more complex and multi-faceted concept after the Cold War period.European Security was established under the NATO?s umbrella until the end of the Cold War. But today, European States are focusing on their own security and making autonomous exercises not only in NATO organizations, but also in other international initiatives. Additionally, these countries are establishing new security telationships with each other but NATO. In this context, the European Security and Defense Policy (ESDP) stands in the forefront, which is organized under the EU?s Common Foreign and Security Policy (CFSP).European Security and Defense Policy has started to develop from 1999 and made significant progress. ESDP became operational in 2001. Later, after the agreement between NATO and the EU regarding the usage of NATO?s components by the EU, EU-led civilian and military crisis operations had started in 2003.Turkey played an effective role in the European Security during the Cold War. Turkey?s contribution to the world and European security has not decreased after the Cold War. Turkey has proved herself under the NATO and UN led operations. Turkey has great power and ability to contribute European security like the Cold War period. To me, European Security can not be established entirely without Turkey?s contribution.
BASE
Bir dış politika aracı olarak dış yardımlar 18. yüzyıldan beri kullanılmakla birlikte asıl önemini Soğuk Savaş ile birlikte kazanmıştır. Soğuk Savaş döneminde birçok ülke etki alanlarını artırmak için dış yardımları sürekli olarak kullanmışlardır. Dış yardımları etkin olarak kullanan ülkelerden biri de ABD'dir. ABD Soğuk Savaş'ın ilk yıllarından bugüne kadar çok farklı ülkelere farklı amaçlarla dış yardımlarda bulunmaktadır. Bu yardımların hepsini ekonomik ve siyasal amaçlı olarak değerlendirmek mümkün değildir. İnsani yardımlar başta olmak üzere acil müdahale yardımları ve diğer yardımlar Amerikan yardımlarında önemli bir dilimi oluşturmaktadır. Amerikan yardımları 1961 yılından itibaren USAID (United States Agency for International Development) bünyesinde dağıtılmaktadır. ABD yardımları bir dış politika aracı olarak dış yardımların anlaşılmasında en iyi örnektir. Türkiye ise Soğuk Savaş'ın sonra ermesi ile bölgesinde yaşanan gelişmelerin de etkisi ile dış yardım veren ülkeler arasında önemli bir pozisyon edinen ülkelerden biri olmuştur. Özellikle 1992 yılında kurulan TİKA'nın da (Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı) etkisi ile Türkiye başta bölge ülkeleri olmak üzere dünyanın birçok ülkesine dış yardımda bulunan bir ülke haline gelmiştir. Dış yardımlar Türkiye'nin bölgesel ve küresel ölçekte giderek daha etkin bir aktör olmasını sağlamıştır. ; Foreign aid has been used as a foreign policy tool since 18th century but gained significant importance with the Cold War. During the Cold War many countries permanently used foreign aid in order to expand their influence areas. One of these countries is U.S.A. Since the early years of the Cold War U.S.A. has been providing foreign aid to many different countries for various purposes. It is not possible to categorize all of them as having economic and political purposes. Most of the aid provided is comprised of humanitarian relief, emergency intervention relief and other kinds of foreign aid. U.S.A. has been providing aid via USAID (United States Agency for International Development) since 1961. U.S.A. aid is the best exemplar in order to understand the role played by foreign aid in foreign policy. Turkey, on the other hand has become one of the most important aid providers in its region after the end of the Cold War. Especially due to the activities of TIKA (Turkish International Cooperation and Development Agency) established in 1992, Turkey has become an aid provider to the countries in its region and to many other countries in the world. Foreign aid has gradually rendered Turkey a more effective actor both regionally and globally.
BASE