The cold war re-visited: explaining and understanding of the end of the cold war in light of neo-realism
In: The Turkish yearbook of international relations, Band 49, Heft 0, S. 1-20
251 Ergebnisse
Sortierung:
In: The Turkish yearbook of international relations, Band 49, Heft 0, S. 1-20
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-044
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 153-164
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-012
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-017
YÖK Tez No: 599307 ; İkinci Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru Sovyetler Birliği'nin toprak ve üs talepleriyle karşı karşıya kalan Türkiye, Batı ülkeleri ile ilişkilerini geliştirmeye başlamıştır. Savaş sonrası Sovyetler Birliği'ne karşı yeni stratejiler geliştiren ABD, bu stratejileri ve çıkarları gereği Türkiye'ye destek verme kararı almıştır. Bu kararın ilk uygulamaları 1947'de Truman Doktrini ve 1948'de Marshall Planı çerçevesinde olmuştur. Türkiye, 1950'de başlayan Kore Savaşı'nda Batı ülkelerinin yanında yer alarak Kore'ye asker gönderme kararı almış ve 1952'de ABD'nin de desteğiyle NATO'ya resmen üye olmuştur. Bu tarihten sonra NATO, Türkiye-ABD ilişkilerinde çok önemli bir mihenk taşı haline gelmiştir. Türkiye, NATO'ya üye olduktan sonra özellikle güvenlik boyutunda ABD ile daha sıkı ilişkilere girmiştir. İlk dönemde şartların zorlaması ve iki ülkenin ihtiyaçları çerçevesinde pürüzsüz başlayan ikili ilişkilerde, daha sonra ABD'nin Soğuk Savaş politikaları çerçevesinde ciddi sorunlar ortaya çıkmıştır. Soğuk Savaş döneminde iki ülke arasındaki stratejik ittifak dönemi, Kıbrıs sorunu ile sarsılmaya başlamıştır. Kıbrıs Türklerine karşı yapılan saldırılar nedeniyle 1964 yılında Türkiye adaya müdahale etmek istemiş, fakat ABD'nin tepkisiyle karşılaşmıştır. ABD Başkanı Johnson'un 5 Haziran 1964 tarihinde gönderdiği mektup, Türkiye-ABD ilişkilerine ağır bir darbe vurmuştur. Sarsılan ilişkiler, 1969 Savunma ve İşbirliği Anlaşması ile bir düzene oturtulmak istenmişse de 1974 Kıbrıs Barış Harekatı ve ertesinde Türkiye'ye uygulanan silah ambargosu ilişkileri kopma noktasına getirmiştir. İki ülke arasındaki ilişkilerin tekrar yakınlaşmaya başlaması, 1978'de ambargonun kalkması ve arkasından 1979'da Savunma ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması'nın imzalanmasıyla mümkün olmuştur. İmzalanan anlaşmalar ile ABD'nin Türkiye'deki askeri varlığı da yeniden ele alınmıştır. 1980'li yıllarda iki ülke arasında her ne kadar bazı sorunlar yaşansa da ilişkilerde yeniden bir yakınlaşma dönemi başlamıştır. Bu çalışma, Soğuk Savaş döneminde Türkiye-ABD ilişkilerini incelemeyi amaçlarken söz konusu dönemde iki ülke ilişkilerinde ortaya çıkan önemli anlaşmazlıklara da dikkat çekmeyi hedeflemektedir. Ayrıca bu dönemde, Türkiye-ABD ittifakının temel özelliklerini ortaya koymaya çalışmaktadır. Bu bağlamda Türkiye'nin ne derecede ABD'nin etkisi altında kaldığı da incelenmektedir. ; Towards the end of the Second World War, Turkey, who was confronted with land and military base demands of the Soviet Union, started to develop her relations with Western countries. The United States of America, who was developing new strategies against the Soviet Union after the war, decided to help Turkey because of her strategies and interests. First applications of these decisions were the Truman Doctrine (1947) and Marshall Plan (1948). Turkey took side with Western countries and decided to send troops to Korean War that began in 1950 and became a NATO member in 1952 with the support of the United States. After this date, NATO has become a very important milestone with regards to the Turkey-US relationship. After joining NATO, Turkey had closer relations with the US especially on security dimension. At the beginning, enforcement of conditions and framework of two countries' needs led to smooth bilateral relations. Later, serious problems arose because of the Cold War policies of the United States. Cold War strategic alliance era between the two countries began to be shaken by Cyprus issue. Due to attacks against the Turkish Cypriots, Turkey wanted to intervene to the island in 1964, but US opposed that intervention. US President Johnson's letter, which was sent on 5 June 1964, inflicted a heavy blow on the Turkey-US relations. Even if shaken relations were tried to be reconciliated with Defense and Cooperation Agreement in 1969, 1974 Cyprus Peace Operation and after that arms embargo imposed on Turkey brought relations to the breaking point. The resumption of relations between the two countries became possible with the disembargo in 1978 and signing of the Defense and Economic Cooperation Agreement in 1979. US's military presence in Turkey was also reconsidered by these agreements. Although there were some problems between two countries in the 1980s, a rapprochement period began. This study aims to examine Turkey-US relations during the Cold War Era and draw attention to significant disputes that emerged between two countries. Additionally, this study tries to reveal basic features of Turkey-US alliance during this period. In this regard, to what extent Turkey was under the influence of the United States is examined.
BASE
YÖK Tez No: 604385 ; Soğuk Savaş, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra başlayan ve 1991 yılına kadar ABD ve Sovyetler Birliği'nin önderliğindeki iki kutup arasında süren siyasi, askeri, teknolojik ve ekonomik boyutları olan güç mücadelesidir. Bu dönemde Türkiye'nin dış politikasının oluşmasında dış faktörler iç faktörlere göre daha etkili olmuşlardır. Yeni dünya düzeninde Türkiye, kendisi için tehdit unsuru olan SSCB'ye karşı ABD ve Batı Bloku tarafında bulunmayı tercih etmiştir. Bu çalışma, İkinci Dünya Savaşı'nın bitmesiyle oluşan iki kutuplu uluslararası sistemde Türkiye'nin sistemdeki yerini ve Soğuk Savaş dönemi Türk dış politikasını realist teorik yaklaşım çerçevesinde incelemeyi amaçlamaktadır. ; The Cold War was a power struggle with political, military, technological and economic dimensions that began after the Second World War and continued between the two poles led by the U.S. and the Soviet Union until 1991. During this period, external factors became more effective than internal factors in the formation of Turkey's foreign policy. In the new world order, Turkey, because of the threat to itself from the USSR, chose to be on the U.S. and the Western Bloc side. The aim of this study is to investigate Turkey's position in the bipolar international system after the end of World War II and examine the Turkish foreign policy during the Cold War within the context of the realist theoretical framework.
BASE
In: Turquoise series 10 [i.e.9]
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-036
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-036
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 71, Heft 3, S. 827-853
ISSN: 1309-1034
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-043
Geçmişten günümüze dünya siyasetinde aktif rol oynamış tüm uluslararası aktörlerin ilgisini çeken Balkanlar, tarihsel çerçevede Rusya'nın dış politikası bağlamında incelenecektir. Rusya, Balkanlarda meydana gelen Bosna ve Kosova krizlerine kalıcı çözüm getirememiştir. Bu bölgede nüfuz alanını genişleten ve aktif rol oynayan aktörler ABD ve AB'dir. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra kendi iç siyaset problemleriyle uğraşan Rusya, Balkanlarda kaybettiği ve pasif rol oynadığı dönemden sonra bölgede tekrar güçlü ve aktif bir rol oynamak için siyasi nüfuzdan çok enerji ve ekonomik dış politika araçlarını kullanmaya başlamıştır. Soğuk Savaş sonrasında kendi siyasi ve ekonomik krizleriyle ilgilenen ve yeni dünya sistemine entegre olmaya çalışırken, demokratikleşme ve serbest piyasa ekonomisini hayata geçirmeye çalışan Rusya, Balkan coğrafyasından Bulgaristan ve Yugoslavya üzerinde etkin bir siyasi güç olamamıştır. Yeltsin ve sonrasında Putin liderliğinde Moskova hükümeti bu bölgede kaybettiği imajı yenilemek ve uluslararası siyaset alanında güçlü bir Rusya için dış politika doktrinlerini devreye sokmuştur. Soğuk Savaş sonrası 1989'dan 2000 yılına kadar olan dönemde Rusya'nın Balkan coğrafyasındaki dış politikası özellikle Bulgaristan ve Yugoslavya ile siyasi, ekonomik ve askeri ilişkileri detaylı şekilde tezde ele alınacaktır. ; The Balkans, which have attracted the attention of all international actors who have played an active role in world politics from the past to the present, will be examined in the context of Russia's foreign policy. Russia has failed to provide a permanent solution to the Bosnian and Kosovo crises in the Balkans. The US and the EU are the actors that have an active role in this area. Russia, dealing with its domestic political problems after the dissolution of the Soviet Union, started to use the energy and economic foreign policy instruments to play a strong and active role in the region after the period it lost and played a passive role in the Balkans. After the Cold War, Russia was not an effective political power over Bulgaria and Yugoslavia from the Balkan region while dealing with its own political and economic crises and trying to integrate with the new world system while trying to implement democratization and laissez faire economy. Under the leadership of Putin, the Moscow government has revised the image it has lost in this region and introduced foreign policy doctrines for strong Russian in the field of international politics. The political, economic and military relations of Russia with the former Soviet Union States, Bulgaria and Yugoslavia are discussed in detail. The foreign policy of Russia following the Cold War from 1989 to 2000 will be explained in detail in the thesis.
BASE
12 Eylül 1980 askeri darbesinin başlamasıyla birlikte, Türkiye hem iç hem de dış politikada yeni bir döneme girmiştir. 13 Aralık 1983 yılında, Başbakan seçilen Turgut Özal, "ekonomik temelli dış politika anlayışı" yürütmeye başlatmıştır. Türk dış politika ilişkileri de bu temele göre gelişmiştir. Türkiye'nin ABD ile olan ekonomik ilişkilerine paralel olarak, SSCB ile de ekonomik ilişkilerin gelişmesine büyük önem vermiştir. Fakat SSCB'nin dağılması sonucunda, Türkiye'de yeni sorunlar ve beklentiler ortaya çıkmıştır. 3 Kasım 2002 tarihine kadar, Türkiye'nin dış politikada ekonomik kazanımlar sağlamasına rağmen, birçok problemle de karşı karşıya kaldığı görülmüştür. 12 Eylül 1980 ile 3 Kasım 2002 tarihleri arasında Türkiye'nin dış politikasındaki gelişmeler iki bölümde incelenmiştir. İncelenen bu iki bölümde, Türk dış politikasının soğuk savaş öncesi ve sonrası dönemde nasıl bir boyut kazandığı ve soğuk savaşın bitmesiyle birlikte dış politika anlayışında bir farklılığın olup olmadığı incelenmiştir. Ayrıca, soğuk savaş öncesi dönemdeki dış politika hedeflerinin sağlanıp sağlanamadığı ve soğuk savaş sonrası döneme göre nasıl bir değişiklik gösterdiği araştırılmıştır. Sonuç olarak bu çalışma, Türk dış politikasının soğuk savaştan önce ve sonra nasıl etkilendiğini analiz ederek elde edilecek kavramları yorumlamayı amaçlamaktadır. ; With the start of the 12 September 1980 military coup, Turkey has entered a new era in both internal and foreign policy. On 13 December 1983, Turgut Özal, who was elected as the Prime Minister, initiated an "economic-based foreign policy understanding". Turkish foreign policy relations has developed on this basis. In parallel with the Turkey economic relations with the US, the USSR has attached great importance to the development of economic relations. But as a result of the collapse of the USSR, it has revealed new challenges and expectations in Turkey. Up to 3 November 2002, despite providing economic benefits to Turkey's foreign policy has shown to be faced with many problems. In the process of between 12 September 1980 and 3 November 2002 developments in Turkey's foreign policy has been examined in two parts. In these two chapters examined, it is examined how Turkish foreign policy has gained a dimension in the pre-cold war and post- cold war period and whether there is a difference in the foreign policy understanding with the end of the cold war. In addition, it has been investigated whether the foreign policy goals in the pre-cold war period achieved and how it changes according to the post-cold war period. As a result, this study aims to interpret the concepts that will be obtained by analyzing how Turkish foreign policy is affected before and after the cold war.
BASE
Bu tezin amacı, Soğuk Savaştan sonra Güney Kafkasya bölgesinde önemli birer aktör olan Türkiye ve İran'ın bölgedeki politikalarını incelemektir. Sovyetler Birliğinin ortadan kalkması ile birlikte bu bölgede Türkiye ve İran etkili politikalar izlemeye başlamıştır. Güney Kafkasya bölgesi etnik, dil, din açısından dünyanın en karmaşık bölgelerinden biridir. Ek olarak bölgenin coğrafi konumu, stratejik önemi ve zengin enerji kaynakları günümüz güç mücadelelerinin bu bölgede yaşanmasına neden olmuştur. Sovyetler Birliği'nin çöküşü ile bu coğrafya küresel siyasetinin odak noktası olmuş ve uzun yıllar sonra tekrar dış dünyaya açılmıştır. Hem Türkiye'nin hem de İran'ın bu coğrafya ile sınırı bulunmaktadır. Ayrıca her iki ülke de bu coğrafyada bulunan devletlerle kültürel, ekonomik ve siyasi bağlara sahiptir. Azerbaycan ile Türkiye'nin ortak kültürel bağa sahip olması, İran içerisinde Azeri nüfusu barındırması, Ermenistan'ın dezavantajlı coğrafi konumuna rağmen bölgede etkili olmak istemesi, Gürcistan'da süregelen iç karmaşalarının bölge devletlerini etkilemesi, Hazar'ın zengin enerji kaynakları; bu bölgede Türkiye ve İran'ın politikalarını şekillendiren sebeplerden bir kaçıdır. Bu yüzden Güney Kafkasya bölgesi, Türkiye ve İran'ın güvenliği ve çıkarları açısından büyük öneme sahiptir. ; Kadimoğulları, Buket Yemen.After the Cold War Turkey Iran's South Caucasus Policy. Master Thesis, Ankara, 2019. Thesis is aimed to analyze the Turkey and Iran policies after the Cold War in South Caucasus. With the disappearance of the Soviet Union, Turkey and Iran has started to effective policies in this region. The South Caucasus region is one of the most complex regions in the world because of ethnicity, language and religion. In addition, the geographic location, strategic importance and rich energy resources of the region have led to today's power struggles in this region.With the collapse of the Soviet Union, this geography became the important point of global politics and it was reopened to the outside world. Turkey and Iran have border with this geography.Also, both countries have cultural, economic and political ties with the states in this geography.Azerbaijan and Turkey share a common cultural bonds,Iran have population of Azerbaijanis,Armenia's wish to become effective in the region despite the disadvantageous geographical location,Georgia have lots of chaosand this chaos influence the states in this region, the rich energy resources of the Caspian Sea; In this region, Turkey and Iran are just a few of the reasons that shape their policies.That's why the South Caucasus region, Turkey and has a great importance for the security and interests of Iran.
BASE