Today, new communication technologies, which are used very actively in almost all areas of life, have brought about creation of the new communication platforms. These technologies, which build new processes especially in terms of the rapid and easy dissemination of information, are indispensable for the people. The field of education has also been heavily influenced by new technological developments and a wide variety of different education systems connected to technological tools have emerged. These structures, which are defined as distance education systems and created as a result of the union of new communication technologies and the field of education, continue to become widespread day by day in Turkey and in the world. When the studies in the literature are examined, the concepts of communication and interaction come forward as the main problem of distance education systems, and the similarity of the education process and the communication process draws attention. When looking at both processes, the feedback mechanism functions as a control. Therefore, success cannot be achieved in a process without this feedback mechanism. In addition, the person who is going to teach should have the skills to effectively manage the communication process. Distance education systems have an important place, especially at the higher education level. These systems, which have become competitors of traditional education systems, are a very current topic. In the study, starting from the concept of new communication technologies, the relationship between these technologies and distance education systems was emphasized and the necessity of the concepts of communication and interaction for distance education systems was emphasized. Within the scope of the research, the distance education portal of Fırat University was examined by using the descriptive analysis method, and the problems experienced in this process were determined and suggestions were made to solve these problems.
In the globalizing world, quality in communication and internationalization are important. Higher education institutions are taking the necessary steps for the standardization. Quality commissions are formed to maintain the education given at universities to a certain standard, and private organizations and associations are widely engaged in communication. The European Association for Communication Studies and Education operates internationally works on various themes in communication. In Turkey, Communication Research Association established to accredit programs related to communication education; evaluates training programs upon the application of institutions, carries out the training activities of those who will take part as evaluators in accreditation studies, assists programs in meeting the necessary criteria, and carries out joint projects with educational institutions. The aim of this study is to reveal the relationship of the keywords determined as quality, internationalization and communication through the example of ECREA and to compare these themes with ILEDAK themes. Information about the similarities and differences between the quality standards of communication education in Turkey and Europe is obtained. The method is thematic content analysis. The data presented within the program outputs determined for the communication basic areas on the official websites of ECREA and ILAD.
Uluslararası iletişim düzenindeki asimetrik karşılıklı bağımlılık, reform tartışmalarına yol açmaktadır. Alanyazında bu sorun sıklıkla eleştirel kuram bağlamında özellikle ekonomi politik açıdan ele alınmıştır. Uluslararası İlişkiler'in temel paradigmaları realizm ve liberalizme göre yapılandırılmış olan ve güç ilişkilerine dayalı bu düzende, reforma yönelik çabalar beklentileri karşılamaktan uzaktır. Bu çalışmanın amacı, soruna farklı bir açıdan yaklaşarak, iki baskın teorinin uluslararası iletişim düzeninde reforma yönelik katkı potansiyellerinin incelenmesidir. Neorealist ve neoliberal analizlerde sosyolojik ve normatif unsurların giderek daha fazla dikkate alınmasının gerekçesi yine küreselleşmeyle artan karşılıklı bağımlılıktır. Dolayısıyla bu teorik çalışmada, karşılıklı bağımlılık ve reform kavramlarının, uluslararası iletişimin farklı analiz düzeylerini içeren (1) enformasyon toplumu, (2) kültürlerarası iletişim ve kamu diplomasisi ve (3) küresel yönetişim unsurları bağlamında betimsel ve karşılaştırmalı bir analizi yapılmaktadır. Teorik çerçeve olarak realizm ve liberalizmin seçilmesinin nedeni, realist ve liberal temellere dayalı iletişim düzeninde reformun yine bu teorilerin kavramları üzerinden tartışılmasının faydalı olacağı tezidir. Reform ve çözüm çabalarında politika üretilmesi ve harekete geçilmesi beklenen alanlar; küresel bir enformasyon toplumu, ortak değer ve çıkarlar için uluslararası kamuoyunun oluşturulmasını sağlayacak kamu diplomasisi uygulamaları ve uluslararası kuruluşlar aracılığıyla daha etkin ve adil bir küresel yönetişimdir. ; In the international communication order, the asymmetry in mutual interdependence leads to discussions on reform. In the literature, this dilemma is mostly studied through political economic lenses of the critical theory. The major paradigms, realism and liberalism in International Relations have shaped the structure of this order based on power relations and the efforts for a reform have been far away from meeting the expectations. The purpose of this paper is to approach the problem differently and investigate the potential of these theories for a reform. In the neorealist and neoliberal analyses, the sociological and normative concerns are increasingly taken into consideration also owing to increasing mutual interdependence with globalization. Therefore, in this theoretical paper, a descriptive and comparative analysis of the concepts mutual interdependence and reform is made according to (1) information society, (2) intercultural communication and public diplomacy and (3) global governance that involve different levels of analysis in international communication. The theoretical framework is constructed on realism and liberalism because of the thesis that a discussion on reform according to their perspective may prove more fruitful since the communication order is already based on realist and liberal concepts and arguments. In the quest for reform, the issue areas that require policies and action are a global information society, public diplomacy for an international public opinion and an effective and just global governance through initiatives of the international organizations.
Türkçede fiiller son zamanlarda çoğunlukla tematik ya da anlamsal olarak tasnif edilmektedir. Fiil sınıflarının, dar anlamda ise iletişim fiillerinin tematik esasa dayalı sınıfları hem sayı hem de nitelik açısından araştırmacıdan araştırmacıya farklılık gösterir. Fiil sınıflarının araştırmadan araştırmaya farklılaşmasının nedeni fiil sınıflamalarının çoğunlukla araştırmacıların sezgilerine dayanmasıdır. Bu tutum anlamları, söz dizimi, üye ve rol yapısı, söz dizimsel davranışları farklı olan fiillerin aynı sınıfta değerlendirilmesine yol açmıştır. Fiillerin gerçek anlam sınıfları araştırmacıların sezgilerine değil daha güvenilir, tutarlı dil bilimsel esas ve ölçütlere göre belirlenebilir. Bugün dil bilimi araştırmalarında tematik esasa dayalı tasnif çalışmaları çoktan terkedilmiş, fiiller genellikle dillere özgü geliştirilmiş dilsel esas ve ölçütlere göre tasnif edilmekte ve hibrit yaklaşımlar kullanılmaktadır. Bu tür yaklaşımlar, fiillerin eş anlamlılık, yakın anlamlılık, alt anlamlılık, çok anlamlılık gibi anlam ilişkilerini de betimleyen, anlam duyarlı fiil sınıflarının belirlenmesini kolaylaştırmaktadır. Bu çalışmada iletişim fiillerinin alt sınıflarını belirleyebilmek için Türkçeye özgü beş (5) farklı dilsel esas ve ölçüt geliştirilmiştir: üye ve rol yapısı, üye yapı yapıları, olay yapı zinciri, söz dizimsel yapı ve sözlüksel yapı. İletişim fiillerinin alt sınıfları bu esas ve ölçütlere dayanarak belirlenmiş, tematik esasa dayalı sezgisel fiil sınıflamalarına nazaran daha tutarlı ve hassas sınıflar oluşturulmuştur. İletişim fiilleri dilsel ölçütler ışığında yedi (7) ana sınıfa ayrılmıştır. Sonra her ana sınıfın fiillerin söz dizimsel yapı ve davranışlarına göre belirli söz dizimsel alt sınıflara ayrılmıştır. Diğer ölçütlerin yardımıyla her ana anlamsal ve alt söz dizimsel fiil sınıfı dört (4) farklı fiil tipiyle etiketlenmiştir. En son aşamada sınıfı en iyi temsil edebilecek prototip bir fiil ve anlamına göre sınıflandırma yapılmıştır. Bu süreç, anlam duyarlı I. tip otuz bir (31) iletişim fiil sınıfını ortaya çıkarmıştır.
Günümüz uluslararası ilişkilerinde, ulusal çıkarların savunulması artık bildiri, diplomatik inisiyatif ve diplomatik muhtıra gibi klasik diplomasi yöntemlerinin çok ilerisine geçmiştir. Bugün pek çok devlet, yabancı kamuoylarının gözünde olumlu imaj yaratmak amacıyla aktif kamu diplomasisi çalışmaları yürütmektedir. Bu çalışmanın amacı, artık klasik diplomasi yöntemlerinin yeterli olmadığı devletlerarası ilişkilerde protokol esaslarının doğru kullanılması, diplomasi ve protokol kavramlarının ilişkilendirilmesi ve seçilen örneklem dahilinde yaşanmış bazı krizlerin çerçevelenerek incelenmesi amaçlanmıştır. Bu çalışmada protokol çeşitlerine göre yaşanmış diplomatik krizler incelenirken Entman'ın çerçeveleme teorisinden derin ilham alınmıştır. Başarılı ve başarısız yönetilen yaşanmış bazı krizlerin protokol çeşitlerine göre sınıflandırılarak çerçevelenmesi ve analiz edilmesiyle literatüre katkı sağlamak amaçlanmıştır. ; In today's international relations, the defense of national interests has now gone far beyond classical diplomacy methods such as the declaration, diplomatic initiative, and diplomatic memorandum. Today, many states are actively conducting public diplomacy studies to create a positive image in the eyes of foreign public opinion. This study aims to use the protocol principles in interstate relations where classical diplomacy methods are not sufficient anymore, associate diplomacy and protocol concepts, and examine some crises experienced within the chosen sample by framing. In this study, while examining the diplomatic crises experienced according to protocol types, deep inspiration was taken from Entman's framing theory. It is aimed to contribute to the literature by classifying, framing, and analyzing some crises that have been successfully and unsuccessfully managed according to protocol types.
Kurumsal yönetişim, kurumsal iletişim ve iç paydaş kavramlarının, her geçen gün gelişerek ilerleyen kavramlar olduğu görülmektedir. Kurumların uzun ömürlü iş yaşamına sahip olmalarında ve iç paydaşlarıyla olan iletişimlerinde yalnızca özgün ve başarılı faaliyetlerde bulunmaları yeterli değildir. Kurumsal yönetişim ilkelerinin kurum kültürüne yerleştirilmesi ve iş tanımlarının bu perspektifte oluşturulmasıyla her kurum, kendisini tanımlayabilir ve inovatif perspektifle büyüyen öğrenen organizasyon ismini alabilir. Dünyanın küresel bir köy olarak tanımlandığı günümüzde kurumların da küreselleşmeden etkilendikleri önemli bir gerçekliktir ve bu etkileşimden en az zararla ve en yüksek karla çıkabilmeleri gerekmektedir. Bu gereklilik her kurum açısından kurumsal yönetişim ilkeleri eşliğinde planlanan dinamik ve stratejik kurumsal iletişim faaliyetleri, interaktif iç paydaş etkileşimi ile mümkün olmaktadır. Çünkü iç paydaşlar, temel yönetişim prensipleri göz önünde bulundurulduğunda bir kurum için en temel değerdir. Bu sebeple iç paydaş memnuniyeti ve sadakati sağlanamamış bir kurumun kurumsal yönetişim ve kurumsal iletişim prensiplerini yerine getirmekte güçlük çektiği söylenebilmektedir. "Kurumsal Yönetişim Sürecinde İç Paydaşların Katılımında Kurumsal İletişimin Rolü" konu başlıklı tez çalışmasında yer verilen araştırma kapsamında İstanbul"da yer alan X kurumuna gidilmiş ve altı kişi ile birebir derinlemesine görüşme gerçekleştirilmiştir. Bu görüşme için 4 konu başlığı ve her konu başlığı için ayrı ayrı, toplam 21 adet derinlemesine görüşme soru formu oluşturulmuştur. Araştırma kapsamında incelenen X kurumun kurumsal yönetişim, kurumsal iletişim ve iç paydaş kavramlarına yönelik yaklaşımını incelemek amaçlanmıştır. Bu kapsamda tez çalışmasının en önemli sorunsalını yine tez çalışmasının konu başlığı oluşturmaktadır. Çünkü kurumsal yönetişim kavramı sürekli öğrenen, gelişen, kendini yenileyen, değişime açık, risk alabilen ve riskleri yönetebilen bir kurum olmayı ifade eden iletişimsel bir yönetim sürecidir. Bu yönetim sürecini de kurumsal iletişim faaliyetleri ve iç paydaşlarla birlikte yürüterek ileriye götürmeyi amaç edinmiştir. İstanbul"da yer alan X kurumunda tez konu başlığının varlığı araştırılmış ve bu doğrultuda yarı yapılandırılmış soru formları oluşturulmuştur. Hazırlanan yarı yapılandırılmış soru formları görüşme yapılan kişilere dağıtılarak araştırma gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda X kurumunun kurumsal faaliyetleri, kurum-çalışan etkileşimi incelenmiş ve gözlenmiştir. Vaka analizi ile elde edilen veriler içerik analizi kullanılarak çözümlenmiş ve bulgular yorumlanmıştır. Bulgular kapsamında araştırmanın gerçekleştirildiği X kurumunda, kurumsal yönetişim kavramının sistem içerisinde tam uygulanmadığı bu sebeple kurumsal iletişim sürecinin yönetişim noktasında fazla aktif kullanılmadığı, yönetişim anlayışıyla ilerlemediği, iç paydaşların kurumsal yönetişim sürecinde çok fazla katılımlarının gerçekleşmediği kanaatine varılmıştır. Elde edilen ve çözümlenen bulgular sonuç ve öneriler bölümüne aktarılarak detaylı bir biçimde tartışılmıştır. ; The concepts of institutional governance, institutional communication and internal stakeholders have been gaining popularity day by day. Operating in an efficient and unique manner may not be deemed adequate for the institutions to maintain a long life cycle and a proper interaction with the internal stakeholders. Any institution may define its function and structure in a proper way and may be entitled as "a continuously learning organization equipped with innovative perspective" upon adopting institutional governance principles in institutional culture and reframing definitions of positions accordingly. Institutions are clearly affected by globalization today when world may be defined as a global village, thus, they have to survive attaining minimal loss and maximum profit principle which can be maintained through dynamic and strategic institutional communication activities along with interactive interaction with internal stakeholders as internal stakeholders may be defined as basic assets from elementary governance principles. An institution which could not maintain internal stakeholder satisfaction and loyalty may be deemed to fail to adopt institutional governance and communication principles. This dissertation entitled "Role of Institutional Communication in Participation of Internal Stakeholders in Institutional Governance" covers fieldwork of in-depth interviews with six employees recruited by X in İstanbul. A total of 21 in-depth interview forms structured on 4 topics for each has been formed for interviewing purposes. The aim of the research is to analyze attitude of X towards concepts of institutional governance, institutional communication and internal stakeholder, thus, the title of the dissertation may be deemed to represent the main research question. Institutional governance may be defined as a communicational management process to attain an institutional structure of constinuous learning which is apt to develop, to take and manage the risks. The abovementioned management process may be developed through institutional communication activities and participation of internal stakeholders. This dissertation aims to trace institutional communication in X in İstanbul, thus, a number of semi-structure interview forms has been formed for this purpose and these forms has been distributed to the interviewees. Institutional activities and institution-employee interaction in X has been observed and inspected. Data gathered has been analyzed and interpreted through content analysis method. The findings of the research imply that institutional communication is not adopted in a complete manner within the system, thus, it can not be operated efficiently in governance and internal stakeholders can not participate in institutional communication in a proper way. Findings has been discussed in conclusion and further recommendations chapter in detail.
Siyaset ve iletişim kavramları günlük hayat ilişkilerini yönlendirmektedir. Bu iki kavramın bir araya gelmesiyle oluşan siyasal iletişim ise, en çok uğraş verilen çalışma alanları içerisinde yer almaktadır. Bu açıdan bakıldığında siyasal adayların, seçmenleri etkilemek amacıyla siyasal iletişim uygulamalarına daha çok önem verdikleri görülmektedir. Bu bağlamda yerel seçimlerde siyasal adayın imajı ve bu imajın seçim döneminde seçmenler üzerindeki etkisi, araştırılması gereken bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.Bu çalışmayla 2014 Konya Yerel Seçimleri sürecini siyasal iletişim kavramları açısından incelemeye yönelik olarak, seçmenin kararında etkili olan, adayların imajına etki eden faktörlerin ne olduğu ve nasıl değiştiği üzerine odaklanılmaktadır. Çalışma bu yönüyle, hem adaylar hem de seçmenler açısından, siyasal iletişimde ortaya çıkan sorunların tespiti ve çözümü, daha sağlıklı bir seçim sürecinin oluşumu için alan araştırmasına dayalı veriler sunmaktadır.Araştırmanın evrenini, Konya merkezde yaşayan ve oy verme hakkına sahip olan vatandaşlar oluşturmaktadır. Örneklem seçiminde rastlantısal örneklem alma tekniği esas alınmıştır. Araştırmada katılımcılara yüz yüze anket uygulanmış, 388 anketin analiz için uygun olduğuna karar verilmiştir. Verilerin analizinde; faktörlerle çeşitli değişkenler (katılımcıların parti bağımlılığı, oy verme karar zamanları, siyasal kimlikleri, oy vermede etkili faktörler, aday yüz yüze görüşme durumu ve 2014 Yerel Seçiminde oy verilen parti) arasındaki ilişkinin anlamlılığını ortaya koymak için Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) kullanılmıştır. Çoklu karşılaştırmalarda Tukey Testi esas alınmıştır. Cinsiyet ile faktörler arasındaki ilişki ise Bağımsız Örneklem T- Testi ile ortaya konulmuştur.Araştırma bulgularına göre Konya'da yaşayan seçmenler yerel seçimlerde adayın partisini ve adayın kendisini oy verirken daha çok önemseyerek tercihlerini bu yönde kullanmaktadırlar. Araştırmaya katılanların partiye olan bağlılıkları güçlendikçe, oy vermede adayın kendisini daha etkili bulmaktadırlar. Yine seçmenlerin siyasal kampanya ve konulara ilgi düzeyleri arttıkça, parti bağlılık düzeylerinde de bir artış yaşandığı tespit edilmiştir. Katılımcıların siyasal kampanya ve konulara orta düzey ilgi gösterdikleri dikkat çekmektedir.Siyasal bilgilenme açısından takip edilen ve önemsenen kitle iletişim araç ve yöntemleri incelendiğinde; aritmetik ortalama değeri açısından önemsenen iletişim araçları içerisinde televizyon ilk sırada yer almaktadır. Bunu adayın miting ve toplantıları, aile ve yakın çevre izlemektedir.Araştırma sorularına cevap veren seçmenlerin büyük çoğunluğu belediye başkanlığı seçimleri için adayın mesleğinin çok önemli olmadığını ve bunun yanında mimar ve mühendisliğin aranan bir meslek olduğunu ifade etmektedirler.30 Mart 2014 Konya Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde en çok oy verilen partiye bakıldığında katılımcıların yüzde 58.2'si AK Parti'yi desteklediklerini ifade etmişlerdir. Yine araştırmaya katılanların yüzde 63.6'sı sağ seçmen grubunda yer almaktadır. Konya örneğinde yürütülen bu yerel seçim araştırmasının bulguları; katılımcıların yarıdan fazlasının seçim öncesinde hangi partiye oy vereceği belli olan seçmenlerden oluştuğunu göstermektedir. ; The concepts of politics and communication are directed the everyday life. The political communication which is blended with these two concepts, is included one of the field of occupation. Within this scope, it is clear that political candidates give more importance to political communication practices in order to influece the voters. Therefore, the style of political candidates and the impact of the style over the voters during local election are the subject to be analysed.This article focuses on the factors affected on the decisions of voters and the factors affected on political candidate with the scope of political communication concepts observed during 2014 Konya Local Elections. The article submits the date based on field survey regarding the problems and solutions occured in the political communication both the perspective of voters and candidates together with healthier voting process.The population is included the citizens who live in Konya city center and carry the right to vote. Accidental sampling is based on for the sampling process. Face to face questionnarie was conducted during the research and 388 of the surveys was evaluated as applicable. One-Way Analysis of Variance (ANOVA) was conducted in order to reveal the meaningfulness the relation within the various variables such as the political party dependency of the attendees, voting decision time, political identification, the factors affected on voting, the status candidate of face to face interaction, the political party voted at 2014 Local Election. Tukey's test is based on for multiple comparisons. The factors related with gender is based on Independent Sample T- test. In accordance with the findings, the voters loceted in Konya give more importance and prefer the party of the candidate and the candidate himself while voting. It was observed that the stronger the voter advocate the political parties, the more possible the voter vote for the candidate. Furthermore, if the attention of voters go up towards the election campaigns, it was analysed that their independency level goes up, too. However; it was pointed out that the attendees show moderate interest in election topics and campaign.As per analysing mass media and its methods which are followed and minded for political informing by voters, television takes place on the top based on the arithmetic avarage. It is succeeded by "public demonstration" and "family and immediate environment". The majority of the attendees do not regard the occupations of the candidates as an important factor for mayorship election. However, the occupations such as artchitecture, engineering are prefered. When the most voted party is analysed at Konya Metropolitan Municipality Election on 30th March, 2014, 58.2 % of attendees stated that they voted for Justice and Development Party (AK Parti). The findings based on the related local election, shows that the attendees consist of the voters who take their choice before the election occurs. Besides, 63.6 % of the attendees are on the right wing.
Bu çalışma marka özgünlüğü, marka güveni, marka sadakati ve ağızdan ağıza iletişim arasındaki ilişkileri hizmet sektörünün gelişen bir alt dalı olan kahve işletmeleri özelinde incelemeyi amaçlamaktadır. Kahvenin zaman içerisinde yaşadığı dönüşüm onu bir içecek olmanın ötesine taşıyarak modern toplumun sosyalleşme araçlarından birisi haline getirmiştir. Kahvenin dönüşümü, mantar gibi çoğalan kahve işletmeleri arasında rekabetin giderek şiddetlenmesine yol açmıştır. Bu durum işletmeler için özgün ve güvenilir bir markaya sahip olmayı stratejik bir rekabet aracına dönüştürmüştür. Araştırma nicel yönelimli, tarama türünde kesitsel araştırma olarak tasarlanmıştır. Araştırma, hizmet sektöründe faaliyet gösteren kahve işletmeleri müşteriyle gerçekleştirilmiştir. Araştırmada kahve işletmelerinin müşterilerine kolayda örnekleme yöntemi ile ulaşılmıştır. Araştırma verilerinin toplanmasında anket tekniği kullanılmış ve toplamda 402 kişiye ulaşılmıştır. Değişkenler arasındaki ilişkilerin test edilmesinde yapısal eşitlik modellemesi kullanılmıştır. Araştırmada marka özgünlüğünün marka güveni ve marka sadakatini pozitif ve anlamlı şekilde etkilediği; marka güveninin marka sadakati ve ağızdan ağıza iletişimi pozitif ve anlamlı bir şekilde etkilediği, marka sadakatinin ağızda ağızdan ağıza iletişimi pozitif ve anlamlı şekilde etkilediği sonuçlarına ulaşılmıştır.
In: Ortadoğu etütleri: siyaset ve uluslararası ilişkiler dergisi = Middle Eastern studies : journal of politics and international relations, Band 14, Heft 3, S. 323-344
Günümüzde uluslararası ilişkiler alanında etkisini artırmak isteyen ülkeler askeri ve ekonomik girişimlerin maliyetlerinden kaçınmak ve iletişimin gücünü kullanarak halkları ikna etmek amacıyla yumuşak gücü ve algı yönetimi stratejilerini kullanmayı tercih etmektedirler. İran'ın bölgesel duruşunda ve algı yönetimi ile etki alanını genişletmesinde Şii jeopolitiği önemli bir yere sahiptir. Orta Asya'nın kilit taşı olarak değerlendirilen Afganistan, tarihi İpek Yolu'nun da ikiye ayırdığı jeopolitik önemi yüksek olan bir ülke olarak dikkat çekmektedir. Afganistan'da yaşanan gelişmelerin etkileri, bulunduğu bölge itibarıyla kendi sınırları dışında da hissedilmiş, bu nedenle birçok ülke Afganistan ile ilgili gelişmelere kendi politikalarında da yer vermiştir. Bu ülkelerden birisi de İran İslam Cumhuriyeti'dir. Afganistan'a sınır komşusu olan İran, bölgesel etki alanını genişletme ve ulusal güvenliğini sağlama gayretleri çerçevesinde Afganistan'da sosyal, siyasi, ekonomik ve güvenlik alanlarında etkinlik göstermeye çalışmaktadır. Bunu yaparken çeşitli enstrümanlar kullanmaktadır. İran bu faaliyetlerinde etnik, mezhepsel, kültürel ve coğrafi yakınlıktan faydalanmaya çalışmaktadır. Çalışmanın temel amacı ABD'nin 2021 yılında Afganistan'dan çekilme kararı ile yönetimi ele geçiren 2. Taliban döneminden önce İran'ın Afganistan'da Şiilik üzerinden uyguladığı algı yönetimi stratejilerini analiz etmektir. Çalışma içerisinde algı yönetimi unsurları ele alınarak, İran'ın çok çeşitli yumuşak güç unsurlarından biri olan Şiiliğin kültürel, dinî ve siyasî boyutu üzerinden kurumlar ve şahısların Afganistan üzerinde oluşturduğu etki alanı incelenecektir.
How do non-state actors frame climate change in a region labelled as a climate hotspot? To answer this question, this article explores the climate communication strategies of non-state actors with various country origins. Adopting the quantitative content analysis method, it comparatively analyses differing frame utilizations (e.g. ecological/meteorological, policy, economic and energy interests, culture, science and technology, civil society) of non-state actors in their selected climate change/global warming-related reports (n=89) on the Mediterranean. The findings provide clues on the cosmopolitan framing of non-state actors on the regional level.
Türkiye'de pek çok darbe ve antidemokratik sürece şahitlik eden asker-siyaset ilişkilerini, 1960'a kadar vesayet, 2007'ye kadar kurumsal çatışma, sonrasını ise normalleşme kavramlarıyla tanımlayan bu makale, öncelikle ordu ile siyasal iktidar arasında ilişki boyutundan iletişim boyutuna geçilmesini demokrasi lehine bir kazanç olarak kabul etmektedir. Devlet içi bürokratik kanallarla da hızlanan siyasal iletişim süreci hem bir normalleşme eğilimini başlatmış, hem de tarafların birbirini daha iyi anlayarak demokrasi, ekonomik refah, kalkınma, sivil toplum gibi ortak paydalarda buluşmasını hızlandırmıştır. 2003 yazında MGK Genel Sekreterliği'nin yapısında meydana gelen değişiklikler, Nisan 2007'deki e-muhtıraya hükümet tarafından verilen tepki, 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi ve sonrasında Genelkurmay Başkanlığı'nın Millî Savunma Bakanlığı'na bağlanması sivil ve iyimser bir yaklaşımla, 'kurumsal çatışma' döneminin sonu-'normalleşme' sürecinin işaretleri olarak değerlendirilmektedir. Halen devam eden normalleşme eğiliminin medya, sivil toplum kuruluşları ve kamusal mekanizmalar üzerinden işlemeye başlayan siyasal iletişim süreçlerinin de etkisiyle demokratikleşme yönünde seyrettiği ileri sürülmektedir. ; This article, which defines the military-politics relations in Turkey, which have witnessed numerous coups and anti-democratic processes, as tutelage until 1960, as institutional conflict until 2007 and as normalization thereafter, acknowledges the transition from a relationship into communication between the military and the political power as a gain for democracy. The political communication process, which has gained momentum via bureaucratic channels within the state, has initiated a normalization trend while also accelerating the course in which the parties better understood each other and met on common grounds such as democracy, economic welfare, development and civilian society. The changes made in the structure of the Secretariat General of the National Security Council in 2003, the government's reaction to the ememorandum in April 2007, the attachment of the General Staff to the Ministry of National Defense following the July 15 coup attempt staged by the Fetullah Terrorist Organization (FETO) are, in a civilian and optimistic approach, viewed as signs indicating to the end of the "institutional conflict" era and to a "normalization" process. The article proposes that the ongoing normalization trend advances towards democratization as a result of the political communication processes which have begun to work via media, civilian society organizations and public mechanisms.