With the Iast cut in world history occurring in 1989 and throughout the destruction of communist dictatorships and the Soviet World Empire, a new stage in the planetary process of globalization began, in which most countries in the world labelled themselves as democratic states, "ruled by the people". The increasing trend of 40 in 1972 up to the currently estimated 1 23 democratic countries of the 192 states registered in the United Nations may continue in the future. Speculation of various theories, such as Francis Fukuyama's The End of Hjstory and the Last Mon (1992)l , that liberal democratic nation-states were the universal standard form of human society has been disproved through the globalization process which abolished the boundaries and led liberal democracies over the state borders to a supranational world society. Transformation to global democracy threatens the fundamental principles of the former liberal nation-state democracy.
Türkiye, demokrasinin siyasal olmayan bir takım güçler tarafından kesintiye uğraması sorununu dönem dönem yaşamış bir ülkedir. Bu bakımdan demokrasinin kurumsallaşması konusu, üzerinde incelikle durulması gereken bir konudur. Demokrasinin kurumsallaşmasının sosyolojik temellerinin ortaya konulması ve siyaset bilimi çerçevesinde incelenmesi gerekmektedir. Bu çalışmada da bu amaçlanmıştır. Bu anlamda, çalışmanın birinci bölümünde; araştırmanın amacı, konusu ve kapsamı ile ilgili genel bilgiler verilmiş; ikinci bölümünde, kurum ve kurumsallaşma kavramları üzerinde durulmuş, bu kavramların demokrasi ile bağlantısı incelenmiştir. Üçüncü bölümünde, demokrasi kavramı açıklanmıştır. Çalışmanın dördüncü bölümünde, demokrasinin kurumları belirtilerek, kurumsallaşmasının teknik boyutlarına değinilmiş ve demokrasinin kurumsallaşmasının kriterleri ortaya konulmuştur. Çalışmanın beşinci bölümünde, söz konusu kriterler ekseninde, 1982'den sonra Türkiye'de demokrasi konusu incelenmiştir. Çalışma, tarihsel anlamda ?1982'den günümüze? olarak, coğrafî anlamda ?Türkiye? ile sınırlandırılmıştır. Türkiye'de 1980 müdahalesinden sonra getirilen 1982 Anayasası'ndan sonra yeni bir anayasa yapılmadığı için ve demokrasinin yakın tarihteki kurumsal durumunu tartışabilmek için bu çalışmada 1982'den sonraki Türkiye incelenmektedir. İyi bir yönetim biçimi olarak benimsenen demokrasinin nasıl daha kurumsal, daha istikrarlı hale gelebileceği, işlevselliğinin nasıl daha da artırılabileceği, toplumsal kurumlar içerisindeki yerinin araştırıldığı bu çalışma, kesintisiz bir demokrasi modeli uygulama konusunda katkı sağlayabilir. Anahtar Kelimeler: Kurum, Kurumsallaşma, Demokrasi, Kurumsal Demokrasi, İstikrar ; Turkey is a country which cyclically experienced the issue that her democracy process was interrupted by several unpolitical powers. In this context, the institutionalization of democracy is a topic which should be meticulously handled. The sociologic basis of the institutionalization of democracy should be put forth and analyzed in accordance with political science and this is the principal aim of this study. In the first part, general information related to the aim, subject and the scope of the study are given. The second part focuses on the concepts of institution and institutionalizing and their tie with democracy is analyzed. The concept of democracy is explained in the third part. The forth part points out the institutions of democracy, mentions the technical dimensions of the institutionalizing and introduces the criteria of the institutionalization. The fifth part deals with the developments in Turkish democracy of post-1982 in the axis of the mentioned criteria. This study is limited with ?from 1982 to present time? in historical sense and ?Turkey? in regional sense. In order to discuss the institutional status of democracy in the near history, Turkey of post-1982 is analyzed in this study as no new constitution was prepared after the constitution of 1982 which was presented following the military intervention of 1980. This study dealing how to increase the stability of democracy which is accepted as one of the best polity more, increase its functionality and define its place in the social institutions may have contributions to an uninterrupted democracy model. Key Words: Institution, Institutionalization, Democracy, Institutional Democracy, Stability
Gerçek anlamda siyasi partilerin ortaya çıkması, demokrasi kavramına göre oldukça yeni olmasına rağmen siyasi partiler, demokrasinin vazgeçilmez unsuru olmuştur. Parti içi demokrasi, demokratik kuralların parti içinde uygulanmasıdır. Yani parti içinde herhangi bir kişi veya grubun üstünlüğü ya da baskısı olmaksızın düşüncelerin özgürce paylaşıldığı demokratik uygulamalar olmalıdır. İktidara gelen partiler, ülke genelinde uygulayacağı demokratik yapının benzerini kendi iç işleyişlerinde de uygulamak zorundadırlar. Bu çalışmada siyasi partilerin iç örgütlenmeleri, genel seçimlerde aday belirleme yöntemleri ve parti içi siyasal karar alma ve uygulamaları açısından siyasi parti içinde demokratik bir işleyişin olup olmadığı incelenmiştir. Bu incelemeyi yaparken parti içi demokrasiyi etkileyen faktörlere ve Siyasi Parti Kanunu'ndan parti içi işleyişin demokratikliğini etkileyen maddeler ele alınmıştır. Aynı zamanda AKP, CHP ve MHP'nin tüzüklerinden parti içi demokrasiyi etkileyen maddeler karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak ülkemizde partilerin iç yapılanmasına baktığımızda, oligarşik eğilimler ve liderlik egemenliği görülmektedir. Bu durumu önlemek için ise Anayasa Mahkemesi'nin parti içi demokrasi ilkelerine aykırılık hususunda, partilere maddi bir yaptırım cezası öngörmeli ve Siyasi Partiler Kanunu'nda milletvekili aday belirleme yönteminde, partilere adaylarını ön seçimle belirleme zorunluluğu getirilmelidir. İktidar parti liderlerine, parti içinde mutlak hâkimiyet sağlayan anayasal haklara düzenleme getirilmelidir. Örneğin, Başbakan'ın bakanları belirleme yetkisi, milletvekillerini bakan olmak arzusuyla Başbakan'a daha bağlı kılmaktadır. Aynı zamanda partilerin genel başkanlarına başarısız olmaları halinde dönem sınırlaması getirilmelidir. ; Political parties have become irreplaceable components of democracy even though the appearance of political parties in real terms is quite new compared to the concept democracy. In-party democracy means the implementation of democratic rules within the party. In other words, there must be democratic executions within the party in which opinions are shared freely without any pressure and dominance of any person or groups. The parties which come into power have to execute the similar type of democratic structure which they will put into practice throughout the country in their internal affairs. This study was carried out to investigate whether there is a democratic process within the parties in terms of their internal organizations, nomination methods for general elections, decision-making and execution processes or not. During this investigation, the factors that affect the in-party democracy and the items that affect the democratic in-party functioning from the Political Parties Law were dealt with. At the same time, the items which affect the in-party democracy existing in the constitution of Justice and Development Party (AKP), Republican People's Party (CHP) and the Nationalist Movement Party (MHP) were compared. Consequently, oligarchic tendencies and leader's domination are observed when the internal organizations of the political parties in our country. So as to prevent this, the Constitutional Court must project a pecuniary enforcement for the parties in terms of opposition to the principles of in-party democracy and primary elections must be obligated during the nomination process for members of parliament in the Political Parties Law. The constitutional rights which provide the party leaders who are in power with autarchy within the party must be reregulated. For example, the Prime Minister's authority to define the ministers make the members of parliament to become blind obedient to the Prime Minister for becoming a minister. At the same time, period limitation must be put into practice for the political party leaders when they are considered unsuccessful.
Bu çalışma, Hannah Arendt'in eserlerinde doğrudan yer almayan demokrasi kavramının anlamının ortaya çıkarılmasına ve sınırlarının çizilmesine odaklanmaktadır. Bu amaçla, modern dünyanın dinamikleri ile Arendt'in demokrasisi olarak isimlendirilen kavramın benzeştiği ve çatıştığı alanlar ile içinde yer alabilecek aktörlerin rolleri de tartışılmaktadır. Yurttaşların itaat eden varlıklar haline geldiği, sorgulama ve bireyliğini ortaya koyma yetisini harekete geçirmesine ket vurduğu, insani çoğulluğun zedelendiği durumlar, düşünce ve eylem dünyasının kopukluğunun zirve yaptığı noktalardır. Arendt'in tasvirinde, düşünceden kopuk bir egemenlik anlayışı, temsili demokrasinin sınırlarını en başından belirler. Bu durumda, özgürlük, egemenlik tanımına yakın ya da eşdeğer kabul edildiğinden, yurttaşların ortak iyiye ulaşma beklentisi eksik kalmaktadır. Bir başka deyişle, toplumsal sözleşmenin belirli çıkarlar karşılığında rıza yoluyla devredilmesi ortak iyinin garantisi olmadığı gibi, bireyler 'çoğulluğun ikilemi'nde sıkışıp kalmaktadır. Bu ikilemden kurtulmanın çaresi Arendt'e göre, bir uyanış ve yeniden doğuş gibi hayal ettiği sorumlulukla hareket eden etkin yurttaşların kamusal alanda eyleme geçmesidir. Politik sorumluluğu taşıyanlar etkin yurttaşlar olacaktır. Bir başka deyişle Arendt'in demokrasisi, varoluşsal sorumlu yurttaş olabilmenin yollarını keşfetmek isteyenler için bir kılavuz önermesidir. Bu önermenin kısıtları incelendiğinde, ortaya elit bir demokrasi anlayışının çıktığı sonucuna varılmaktadır.
Yerel demokrasi üzerine güncel kurumsalcı bakış açısı kentlerde yaşanan yıkıcı dönüşüme yanıt vermekten uzaktır. Bu çalışmada, bu sorunla başa çıkabilmek amacıyla, yönetişim, ağ demokrasisi ve kent hakkı kavramlarının bir arada düşünülmesi önerilmektedir. Yerel demokrasinin katılımcıları, kent hakkı perspektifinin yerel yönetişimle bütünleştirilmesiyle somutlaşabilirken, diğer taraftan ağ demokrasisi ve yeni yerel siyasal liderlik kentte farklılıkların uyumunu mümkün kılabilecektir. Böylece yerel demokrasinin neoliberal kentleşmenin etkilerini aşmayı mümkün kılacak yeni bir anlaşılma biçimi inşa edilebilecektir. ; Current institutionalist perspective on local democracy could not engage with the destructive transformations in the cities. In this work, to cope with this problem, it is proposed to make an intersection between the concepts of governance, network democracy and right to the city. While participants of local democracy could be embodied by integration of the perspective of right to the city and local governance, on the other hand the cohesion of diversities in the city could be possible by network democracy and new political leadership. So a new understanding toward local democracy which surpasses the impacts of neoliberal urbanization could be constructed.
Bu çalışmada Suriye krizinin çözülmesi ve Suriye'nin geleceğiyle ilgili önerilen yönetim modellerinden agonistik demokrasi anlayışı üzerinde durulmuştur. Suriye'nin toplumsal yapısını ve yönetim durumu ele alan bu çalışma, özellikle farklı dinsel, mezhepsel ve etnik gruplardan oluşan ülkelerde ortak yaşam biçimi olarak önerilen agonistik demokrasi modelinin Suriye bağlamında mümkün olup olmayacağını analiz etmektedir. Dış güçler tarafından bir devlete müdahale aracı olarak kullanılan ve bilinen demokrasinin tanımı dışında agonistik demokrasi ile hegemonya ilişkisine değinen bu çalışma, üniter Suriye bağlamında agonsitik demokrasinin zayıf ve güçlü yönlerini incelemektedir. ; Dealing with the resolution of the Syrian crisis, thisstudy examinesthe concept of agonistic democracy which is proposed for Syrian governance and Syrian future. Taking into account the Syrian social structure and the situation of governance this study analyzes whether the model of agonistic democracy is possible in the context of Syria, as agonistic democracy is proposed for countries including different and decomposed ethnic, religious and sectarian groups. Analyzing the relation between hegemony and agonistic democracy apart from familiar definition of democracy which is used by external powers as means of intervention into States, this study examines the weak and strong aspects of agonistic democracy in the context of a unitary Syria