A brief appraisal of the Turkish economic development
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 265-271
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 265-271
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 265-271
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 28, Heft 1, S. 1
ISSN: 1309-1034
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 20, Heft 2, S. 1
ISSN: 1309-1034
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 55, Heft 3, S. 1
ISSN: 1309-1034
In: Liberal Düşünce Dergisi, Band 0, Heft 109, S. 79-103
Bu çalışmada ekonomik gelişme ve ekoloji alanları arasındaki ilişkiler ele alınmaktadır. Bu ilişkilerin sosyal ve doğal yaşamdaki karşılıklı etkileşimleri ortaya konarak insan-doğa ilişkisinin sürdürülebilirliği açısından bazı tespitler yapılmaktadır. İnsanın ekonomik davranışları ile doğa yasaları arasındaki ilişkilerin uyumu ya da uyumsuzluğu, her iki varlık alanının da geleceğini etkilemekte ve belirlemektedir. Bu ilişkilerin felsefi ve bilimsel düzlemde ele alınması, hem kısa dönemdeki güncel sorunlara bir ışık tutabilir ve hem de uzun dönemli yapısal sorunlara çözüm önerileri vadedebilir. Toplumların ekonomik gelişmesi hem ekolojik dengeye ve hem de uygulanan iktisat politikalarına bağlıdır. Otoriter bir felsefi temele sahip olan müdahaleci iktisat politikaları hem ekonomik ve hem de ekolojik sorunlar yaratmaktadır. Kendiliğinden doğan bir düzene sahip olan piyasaya yönelik devlet müdahalesi ekonomik krizleri yaratır iken, doğal dengeye yönelik insan müdahaleleri de ekolojik sorunlar yaratmaktadır. Çalışmada bu sorun alanlarına doğal özgürlük sistemi paradigmasından bakılmıştır. Aynı zamanda, çalışmada ekonomi ve ekoloji bilimleri açısından ortak ilkeler ve yasaların neler olduğuna dair çıkarımlar yapılmıştır. Ekolojiden hareketle yapılan bu çıkarımların sonuçlarına göre her iki yaşam alanının dengeli bir şekilde devam edebilmesi için gerekli olan temel felsefi zemin minimum müdahaledir.
TEZ9907 ; Tez (Doktora) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2015. ; Kaynakça (s. 244-265) var. ; xviii, 266 s. ; 29 cm. ; Sosyal bilimlerin birçok alanında kullanılan, disiplinler arası bir kavram olan kurumlar, iktisat yazınında önemli bir yer tutmaya başlamıştır. North'un kavramsallaştırması ile oyunun kuralları olarak tanımlanan kurumlar, bireylerin davranışkalıplarını belirleyen kısıtları koymaktadır. Bu kısıtlar resmi veya gayri resmi nitelikte olabilir. İnsan davranışları üzerindeki etkisi her geçen gün daha fazla kabul gören kurumlar, iktisadi ve siyasi olarak sistemin işleyişini, sistemin kazan ve kaybedenlerini de belirleme gücüne sahiptir. Bu işleyiş birçok araştırmacı tarafından farklı yönleri ile alınarak kavramsallaştırılmıştır. Kurumların gelişmişlik düzeyi üzerindeki etkisini ele alan birçok kuram geliştirilmiştir. Kurumlar literatürüne bu anlamda katkı sunan önemli isimlerden biri de Daron Acemoğlu'dur. Kurumların kapsayıcı veya dışlayıcı niteliğe sahip olmasını toplumsal atışma teorisi temelinde ele alan Acemoğlu'na göre kapsayıcı kurumlara sahip ülkeler gelişme gösterebilmektedir. Çünkü bu ülkeler farklı sosyal gruplar arasında uzlaştırıcı bir iktisadi ve siyasi sistem kurgulayarak siyasi gücün tek bir kişi veya grup elinde toplanmasını engellemektedir. Böylelikle yatırım ve yenilik yapma isteği, kendi kazancına ve mülkiyetine sahip çıkabileceğini bilen bireylerin oluşturduğu toplumlarda gelişmiş olmaktadır. Gelişme probleminin önündeki en önemli sorun, elindeki siyasi gücü kaybetme kaygısı taşıyan seçkinlerin toplumun elindeki kaynakları sadece kendileri için kullanmasıdır. Siyasi kaybedenler hipotezi olarak ifade edilen bu yaklaşım, siyasi gücün ve siyasi kurumların önemine de vurgu yapar. Bu çalışmada siyasi kaybedenler hipotezi Türkiye özelinde de ele alınarak değerlendirilmiştir. Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar farklı sosyal gruplar arasındaki çatışmaları uzlaştırıcı kapsayıcı kurumların oluşturulamaması, yönetişim başarısızlıklarının temel sonucu olarak görülmektedir. Ayrıca yapılan panel ; Institution as an interdisciplinary concept which is used in a vast range of social sciences has a great importance in economics literature nowadays. Related to the North, we can define it as the rule of games, which means that institutions put constrains on individuals' behaviors. These constraints can be in formal forms as well as informal ones. That the human behaviors are designed by institutions is becoming a wellaccepted idea day by day, therefore it is the same to accept thefunctions of institutions in economics and social process; its power on determining the losers and winners of society. This process with its different sides has been investigated by scientists. Several theories are constructed for understanding therelations between institutions and development level. Daron Acemoğlu is one of the economists who have important contributions to the institutional theory. He uses inclusive and exclusive institutions concept with social conflict theories for explaining the reason for that some countries have better development level in compare to others. Since these countries succeed in establishing political and economic institutions which have ability solve social conflicts in order to prevent elites' selfinterested behaviors for using societies' resources. Therefore incentives for investment and innovation can grow societies which have well protected property rights and gains. The most important problem for development is the fear of elites who do not want to lose their political power. This theory is called political losers hypothesis and it underlines the importance of political institutions accompanied with political power. In this study, political losers hypothesis was investigated as a case study for Turkey's history. The main result is that Turkey's exclusive institutions have inability to solve social conflicts which cause the governance problems. Additionally, the panel data analysis results support the informal institutions' effects on development and shows how it affects the changes related to development level. ; Bu çalışma Ç.Ü. Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi tarafından desteklenmiştir. Proje No: İİBF2012D4.
BASE
SSCB dağıldıktan sonra bağımsızlığa kavuşan Orta Asya Cumhuriyetleri, planlı ekonomik sisteminden rekabete açık Pazar sistemine geçtikten sonra zor şartlara karşı karşıya geldiler ve bu güçlükler hala daha devam etmektedir. 20 yıl geçmesine rağmen anılan ülkeler gelişme yolunda iken devamlı zorluklar çekmektedirler. Orta Asya Ülkeleri için turizm ve ticaret fazlasıyla önem taşımaktadır. Çalışmada asayiş ile istikrar konularına değinmiştir. ; Central Asian Countries decolonized by break up of USSR, struggle with the important and unsolvable problems during the process of transition from an implicit and statist economic system to the capitalist system. Although 20 years have passed, the liberal countries adopted the free market economy, face the big handicaps in the transition process of their economic system to the modern capitalist system. I have been in these territories in the transition process from socialist system to the capitalist system. So I am sure that the field of tourism, trade, industry, agriculture and service has the important role in the development planning of the countries. In this study I will try to emphasize the significance and necessity of political stability and social peace and comfort to the development of tourism and trade. My former studies focused on some countries of the Central Asian Countries, had got great attention in the international congresses. Now, I will try to review the importance of tourism and trade in the development of Kazakhstan, Turkmenistan, Kyrgyzstan, Uzbekistan and Tajikistan, and necessity of political stability and the advantages and disadvantages of these countries in this way. Naturally, underground and over ground treasures, geopolitical, geostrategic, geo-economic positions, political systems, social structures of this region and regional balances affect directly or deviously the political stability of above countries. In this study I will try to offer suggestions in view of the fact that these interactions.
BASE
Yeni Kurumsal İktisat Okulunun sunduğu katkılar çerçevesinde kurumların iktisadi gelişme için önemli olduğu genel kabul gören bir önerme hali almıştır. Gelişmişlik farklarının açıklanmasına ilişkin ilgili literatürde kurumların analize dahil edilmesi gelişme iktisadı teorisine yeni bir boyut kazandırmıştır. Bu gelişmenin politik yansıması başta Dünya Bankası, IMF gibi uluslararası gelişme politikalarına yön veren kurumlar üzerinden gerçekleşmiş ve beraberinde iyi yönetişim tartışmalarını gündeme getirmiştir. Çalışmada Washington Uzlaşmasından Post Washington Uzlaşmasına geçişin zeminini oluşturan kurumlar ve yönetişim tartışmaları, gelişme iktisadı teorisine ve politikasına etkileri bakımından ele alınmıştır. İktisadi gelişme için doğru kurumların ve yönetişim mekanizmalarının hayata geçirilmesinde, ülkelerin bulundukları gelişmişlik düzeyinin belirleyiciliği üzerinde durulmuştur. Çalışmanın ampirik kısmında hem yatay kesit bağımlılığını dikkate alan hem de heterojenliği açıklayan bir test olarak öne çıkan Bootstap panel Granger nedensellik analizi kullanılarak kurumlar ve iktisadi gelişme arasındaki nedensellik ilişkileri incelenmiştir. Çalışmada kurum göstergesi olarak Dünya Bankası Yönetişim Göstergelerinden (WGI) üçü ele alınmıştır. Ekonomik kurumları temsilen düzenleyicilik kalitesi, yasal kurumları temsilen hukukun üstünlüğü, politik kurumları temsilen ise yolsuzluğun kontrolü göstergeleri seçilmiştir. Panelde ele alınan 31 ülke, Dünya Bankası Atlas metoduna göre sınıflandırılmış, kurumlar ve iktisadi gelişme arasındaki nedensellik ilişkileri her bir gelir grubu için ayrı ayrı incelenmiştir. Ampirik sonuçlar kurumlar ve iktisadi gelişme arasındaki nedensellik örüntülerinin farklı kurum göstergelerine ve farklı gelişmişlik düzeylerine göre değişiklik gösterdiğini ortaya koymaktadır. ; Within the framework of the contributions of the New Institutional Economics School, it has become a generally accepted proposition that institutions are important for economic development. The inclusion of institutions in the ...
BASE
In: Yayın / Beta 2100
In: İşletme-ekonomi dizisi 310
Türkiye, planlı dönemle birlikte uygulamaya başladığı bölgesel gelişme ve bölgeler arasındaki dengesizlikleri giderici yöndeki politikalarını günümüzde yeniden gözden geçirme zorunluluğu ile karşı karşıyadır. Bu zorunluluğun esas nedeni Avrupa Birliği'ne katılım sürecinde bölgesel gelişme politikalarının entegre edilmiş olmasıdır. Bu nedenle Türkiye, yaklaşık 40 yıldır uygulamakta olduğu bölgesel gelişme model, politika ve araçlarını bir yana bırakarak yeniden bir yapılanma süreci içine girmiştir. Bu yeni yapılanmanın ana öğesini Bölgesel Kalkınma Ajansları (BKA) olarak adlandırılan birimler oluşturmaktadır. Kalkınma Ajansları, bir ülkenin belli bir coğrafi bölgesi içerisindeki özel ve kamusal tüm şirketler, yerel otoriteler ile sivil toplum kuruluşları arasında işbirliği sağlayarak, o bölgenin ekonomik açıdan gelişmesini hedefleyen ve yasal bir hükme dayanarak kurulan yapılar olarak tanımlanmaktadır. Küreselleşme süreci beraberinde getirdiği yapısal uyum politikaları ile birçok konuda özgün süreçler ve araçlar geliştirilmesini gerekli kılmıştır. Bu süreçte Türkiye'ye de AB tarafından bölge planlamanın yeni bir anlayışla ele alınması gerektiği ve bunun aracının da BKA'lar olduğu ifade edilmiş ve konu ilk kez AB'ye tam üyelik müzakereleri ile başlamıştır. Bu dönemin başlangıcı sayılacak süreç ise adaylığın ilk kez tescil edildiği 1999 Helsinki Zirvesi sonunda olmuştur. AB Komisyonu'nun hazırlamış olduğu Katılım Ortaklığı Belgesi'nde orta vadede yapılması gereken düzenlemeler arasında yer alan BKA'ları oluşturmak amacıyla yasal düzenlemeler süreci başlatılmıştır. Bu doğrultuda öncelikle Topluluk kurallarına uygun olarak kısa vadede istatistiksel bölge olarak bilinen AB (NUTS) sistemi 22 Eylül 2002 tarih ve 4720 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile kabul edilmiştir. Daha sonra da 2003 yılı Katılım Ortaklığı Belgesinde, katılım öncesi mali yardım programından yararlanabilmek için BKA'ların kurulması öngörülmüştür. Takip eden süreçte 32 esas ve 5 geçici maddeden oluşan, 5449 sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun, 25.01.2006 tarihinde TBMM Genel Kurulunda görüşülerek kabul edilmiş, 08.02.2006 tarihli ve 26074 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Ülkemizde, 5449 sayılı Kanunun birinci maddesinde ifade edildiği üzere; ?kamu kesimi, özel kesim ve sivil toplum kuruluşları arasındaki işbirliğini geliştirmek, kaynakların yerinde ve etkin kullanımını sağlamak ve yerel potansiyeli harekete geçirmek suretiyle, ulusal kalkınma plânı ve programlarda öngörülen ilke ve politikalarla uyumlu olarak bölgesel gelişmeyi hızlandırmak, sürdürülebilirliğini sağlamak, bölgeler arası ve bölge içi gelişmişlik farklarını azaltmak amacıyla? BKA'lar kurulmaktadır. 6 Temmuz 2006 tarih ve 26220 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan ?Bazı Düzey 2 Bölgelerinde Kalkınma Ajansları Kurulmasına Dair Bakanlar Kurulu Kararı? ile ilk olarak 06.01.2007 tarihinde Adana ve Mersin illerini kapsayan Çukurova Kalınma Ajansı ve 13.01.2007 tarihinde de İzmir ilini ve çevresini kapsayan İzmir Kalkınma Ajansları kurulmuştur. Kalkınma ajansları; ? Bölgesel gelişme uygulamalarımız ile bölge planlarımızın etkinliğinin ve başarısının yükseltilmesini; bölgelerin ülkemizin genel büyümesine, gelişmesine, refahına ve istikrarına katkısının artırılmasını; sosyal uyum ve adaletin güçlendirilmesini ve değişen küresel rekabet şartlarına adaptasyonunun hızlandırılmasını sağlayacak, ? Yüksek nitelikli personeli, esnek kaynak ve istihdam yapısı ile kurum, kuruluş ve şahıslara sağladığı idari, mali, teknik desteklerle başta girişimciler olmak üzere bütün yerel aktörlerin kalkınma çabalarına katılımını teşvik edecek, ? Sağlayacağı proje ve faaliyet desteklerinde kişi, kurum ve kuruluşların eş finansmana dayalı ortak proje üretme ve yönetme kültürü ve yeteneğini geliştirecek; sahiplenme ve işbirliği duygusunu güçlendirecek; bölgenin girişimcilik potansiyelini harekete geçirecek ve sürekli olarak yükseltecek, ? Yerel potansiyeli, dinamikleri, özgünlükleri, kaynak ve imkânları ortaya çıkararak harekete geçirecek ve ulusal, uluslararası pazarlarda ekonomik, sosyal, kültürel birer değer haline dönüştürecek; Sonuç olarak, hem ulusal, hem de bölgesel-yerel düzeyde başta istihdam ve gelir olmak üzere ekonomik ve sosyal göstergelerin iyileştirilmesine, bölgeler arası ve bölge içi gelişmişlik farklarının azaltılmasına ve dolayısıyla ülkenin genel refahının artırılması ve istikrarının pekiştirilmesine olumlu katkılar sağlayacaktır. ; Turkey today faces the necessity to reexamine its policies, begun to be implemented since the planned period, which aims to eliminate the imbalances between regional development and regions. The main reason of this necessity is that regional development policies weren't integrated in the process of participation of European Union. Therefore, Turkey went into a reconstruction process by abandoning the regional development model, policy and tools that it had been has been using for 40 years. The units called Regional Development Agencies (RDA) constitute the main element of this construct. Development Agencies, all private and public enterprises within a certain geographical region of a country, are defined as structures that aim the economic development of that region by providing cooperation between local authorities and civil society organizations, and that are founded on the basis of a legal provision. As is known, globalization process entails the development of authentic processes and tools in many cases regarding structural adaptation policies that it brought along. In this process, it was explained to Turkey by EU that regional planning should be approached with a new understanding and RDA?s are the means for this and this first started with the negotiations of full membership to EU. The process that can be counted as the beginning of this period is the end of Helsinki Summit of 1999 when the candidateship was first enrolled. The legal regulations process was initiated so as to constitute RDA?s that are among regulations which should be implemented in medium term in Accession Partnership that European Commission arranged. Accordingly, EU (NUTS) system that is known as short term statistical region was initially approved by Cabinet decree no 4720 in September 22 of 2002 in accordance with the rules of congregation. Later in the Accession Partnership of 2003, it was anticipated that RDA's be constituted in order to be able to utilize the pre-accession financial support programmes. In the following process, the law number 5449 regarding the Establishment, Coordination and Missions of Development Agencies that consists of 32 major and 5 temporary articles was debated and approved in General Assembly of Grand National Assembly of Turkey and went in effect after being published in Official Journal of number 26074 and date 02.08.2006. In our country, as stated in the first article of law number 5449, RDA?s are constituted ?in order to accelerate the regional development, to insure its maintainability, reduce the differences of interregional and regional development, compatible with the principles and policies anticipated in national development plans and programmes by developing the cooperation among public sector, private sector and civil society organizations, ensuring the effective usage of resources and activating the local potency?. By ?the Cabinet Decree Regarding the Establishment of Development Agencies in Certain Level 2 Regions? that was published in Official Journal number 26220 of July, 6, 2006, Development Agencies were constituted in Cukurova regions that include Adana and Mersin and Izmir regions including Izmir, and Cukurova Development Agency officially opened in 01.06.2006 and Izmir Development Agency in 01.13.2007. Development agencies; ? Will ensure the promotion of effectiveness and success of our region plans with our regional development applications; increasing of regions' contributions to the general growth, development, welfare and stability of our country; reinforcement of social adaptation and justice and, acceleration of adaptation to changing conditions of global competition, ? Will encourage the participation of all local actors in development attemps, especially administrative, financial and technical supports that it provides to corporations, establishments and persons with its highly qualified crew, flexible resource and employment structure, ? Will improve the culture and ability to produce and manage associate projects that are based on co-financing of person, corporation and establishment in project and activity supports; reinforce the sense of ownage and cooperation; active the entrepreneurship potency of the region and keep improving it, ? Will activate the local potency, dynamics, individualities by revealing the resources and possibilities, and turn into an economic, social and cultural values in international market; Consequently, will contribute to the improvement of economic and social indicators, especially employment and income in both national and regional- local level; reduction of differences of interregional and regional development and thus increasing of general prosperity of the country and solidifying of stability.
BASE
Kurumsalcı yaklaşımlar, bölgesel iktisadi gelişme yörüngesini şekillendirmede kurumsal faktörlerin önemini vurgulamaktadır. Kurumsallaşma kapsamında ortaya atılan ve yerel/bölgesel ekonomik kalkınma çerçevesinde yoğun olarak tartışılan kavramların (kurumsal yoğunluk, yerel yerleşiklik, ağlar, yönetişim, yerel beceriler) yerel ekonomik kalkınma sürecinde önemli bir rol oynadığı iddia edilmektedir. Bölgeler bu yeni kapitalist gelişme çizgisinde mekânsal organizasyon ve üretimde temel birimler olarak görülmekte ve bölgesel düzenleme, ekonomik gelişmenin devam ettirilmesinde kritik bir rol üstlenmektedir.Bu çalışmada, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana yerel/bölgesel ekonomik kalkınmanın teorik temelleri, üretim ve düzenleme mekanizmalarındaki dönüşümler ve bölgesel kalkınmada etkili olduğu düşünülen kurumsal unsurlar incelenmiştir. Çalışmanın son bölümünde ise Kırklareli ilinin gelişiminde kurumsal unsurların etkinliği, bölgede faaliyet gösteren imalat sanayi firmalarında anket çalışması yapılarak değerlendirilmiştir. Anket çalışmasının sonuçlarına göre kurumsal atmosferin iktisadi kümelenmelerin yaratılması ve devamlılığından etkin birincil faktör olmadığı, gelişmede bölgenin İstanbul ard bölgesinde yer alması başta olmak üzere, iktisadi ve fiziki unsurların etkili olduğunu anlaşılmıştır. ; Institutional approaches emphasize institutional factors in shaping in regional economic development trajectories. The concepts which has been introduced within the context of institutional turn in economic geography and discussed intensively in local economic development context (institutional thickness, embeddedness, networks, governance, local competence ) are claimed that has important implications in local economic development. In this capitalist development trajectory regions are seen the primary unit of spatial organization and production and regional regulation has a critical role to maintain economic development in the new global competition.In this thesis, since Second World War foundations of regional economic development, transformations in production and regulation mechanisms, institutional factors which are claimed to have a direct impact on regions competitive potential have been examined. After this theoretical perspectives, finally, for the importance of on institutional atmosphere a survey have been performed with in the regions manufacturing industry through the case of Kırklareli. Survey results showed that in the creation and maintenance of an agglomeration, economic and physical conditions are more effective rather than institutional factors. The fast industrialization is related to the spatial distrubition of industry around İstanbul.
BASE
Today, although governance is important for every country, it is of great importance in solving economic and social problems especially in developing countries. Many studies in the literature reveal that the understanding of governance affects the economic performance of countries positively. In this context, it is possible to evaluate countries comparatively by considering the effects of their governance quality on national economies. In this study, it is aimed to emphasize that the countries that are in a good position in terms of governance indicators are generally more successful in sustainable economic growth and development, and it has been tried to show that institutional differences are effective on the development gap between countries. In this study, the role of governance on economic growth and development was discussed and comparisons were made between Turkey and G7 countries based on the governance indicators in The Worldwide Governance Indicators (WGI) of the World Bank and economic performance data obtained from the World Bank. Governance indicators and macroeconomic data obtained from the World Bank are tabulated and the current situation of Turkey and G7 countries is interpreted. Significant differences were observed in the comparisons made. G7 countries have high scoring governance indicators that can produce positive economic results. On the other hand, Turkey's economic and governance indicators lag behind the averages of developed countries. ; Günümüzde yönetişim herülke için önemli olmakla birlikte özellikle gelişmekte olan ülkelerde yaşanan ekonomik ve sosyal sorunların çözümünde büyük önem arz etmektedir. Literatürde birçok çalışma yönetişim anlayışının ülkelerin ekonomik performansını olumlu yönde etkilediğini ortaya koymaktadır. Bu bağlamda ülkeleri yönetişim kalitelerinin ülke ekonomileri üzerinde yarattığı etkileri ile ele alarak karşılaştırmalı olarak değerlendirmek mümkün olabilmektedir. Bu çalışmada yönetişim göstergeleri açısından iyi konumda olan ülkelerin, sürdürülebilir bir ekonomik büyüme ve gelişme konusunda genellikle daha başarılı olduğu vurgulanmak istenmiştir ve ülkeler arası gelişmişlik farkı üzerinde kurumsal farklılıkların etkili olduğu gösterilmeye çalışılmıştır. Çalışmada yönetişimin ekonomik büyüme ve gelişme üzerindeki rolü ele alınmış olup Türkiye ile G7 ülkeleri arasında Dünya Bankası'nın The Worldwide Governance Indicators'da (WGI) yer alan yönetişim göstergelerine ve Dünya Bankası'ndan elde edilmiş ekonomik performans verilerine dayanarak karşılaştırmalar yapılmıştır. Dünya Bankasından elde edilen yönetişim göstergeleri ve makroekonomik veriler tablolaştırılarak Türkiye ve G7 ülkelerinin mevcut durumu yorumlanmıştır. Yapılan karşılaştırmalarda önemli farklılıklar olduğu gözlemlenmiştir. G7 ülkeleri olumlu ekonomik sonuçlar doğurabilen yüksek puanlı yönetişim göstergelerine sahiptirler. Türkiye'nin ise hem ekonomik hem de yönetişim göstergeleri gelişmiş ülkelerin ortalamalarının gerisinde kalmaktadır.
BASE
In: TASAM yayınları 24
In: Enerji 1
Son yıllarda ön plana çıkan iktisadi kalkınma ve ülkelerin kalkınma tecrübelerinin karşılaştırılması ile ilgili çalışmalarda kurumsal bakış açısı önemli bir yer tutmaktadır. Söz konusu çalışmalar her ne kadar ülkeler arası gelişmişlik farklarına tarihsel yönden farklı açıklamalar getirmeye çalışsalar da tarihi kurum ve tecrübelere bakışları, bu kurumların kendi tarihsel bağlamları içinde incelenmesi ve bu kurumları ortaya çıkaran fikirsel altyapının, iktisadi sistem tasavvurunun incelenmesi anlamında eksik kalmaktadır. Bu çalışma Osmanlı Devleti tecrübesinde kurum olarak vakıfların ve özelde para vakıflarının önemini ve işlevini tarihi vesikalarla incelemekle beraber bu kurumların ortaya çıkmasına sebep olan iktisadi düşünce altyapısına dikkat çekiyor. Bunu yaparken, kurumsal teori çerçevesinde iktisat tarihi, siyasal iktisat, iktisadi kalkınma ve iktisadi fikirlerin kurumların oluşumuna yaptığı etki ile disiplinler arası bir bakış açısı ile para vakıflarını ortaya çıkaran iktisadi zihniyeti gözden geçiriyor. Bu çalışma gösteriyor ki, para vakıfları dışlayıcı değil kapsayıcı kurumlar olarak yüzyıllar boyunca tarihi şartlara uyum göstermiş, Osmanlı Devleti siyasal ve iktisadi sisteminin sürdürülebilir kılınmasında önemli etkenlerden biri olmuşlardır ve günümüzdeki sürdürülebilir ve eşitlikçi gelir paylaşımı tartışmalarına da ışık tutmaktadırlar. ; In the last few years institutional perspective has an important place in researches on economic development and comparative analysis of economic development experiences in different states. Even though these studies try to bring a historical perspective to the divergence of economic development levels among states, they come short in their analysis with respect to their views on historical institutions and experiences, explanation of these institutions within their historical context and the ideational foundation, economic system vision that gives rise to these institutions. This study not only examines the importance and functioning of awqafand more specifically cash waqfsas institutions in the Ottoman State experience, but also draws attention to the foundation of economic ideas that enables the rise of these institutions. In doing so, this research utilizes institutional theory perspective with an interdisciplinary orientation of economic history, political economy, economic development and the influence of economic ideas on institutional formation. This study shows that cash waqfsas inclusive institutions have adapted to the historical circumstances, have been one of the essential elements in ensuring the sustainability of the economic and political system in the Ottoman State and they shed light to the contemporary debates on sustainable and egalitarian wealth distribution.
BASE