In recent years, there has been an increase in the international activities of local governments in Turkey. Local governments conduct international activities by establishing sister city relations, becoming members of international organizations, and signing cooperation protocols, and memoranda of understanding/goodwill letters. The present study aimed to investigate the activities regarding the international activities of local governments in Turkey. In the study, lectures on international activities, following the description of theoretical, historical and legal backgrounds of international relations, the statistical data on the activities of local governments in Turkey are presented, and some observations and assessments were made through the information obtained from the relevant unit managers of six metropolitan municipalities in Turkey which have the strongest memberships in international organizations. As a result, it was determined that there has been an increase in the number of international activities of local governments in Turkey, memberships to these organizations have been effectively carried out, the municipalities have become a member of international organizations which are expected to benefit from, a purpose was determined by these municipalities before becoming a member, and these municipalities have become stakeholders of international organizations and have gained significant benefits through these joint projects.
Bilişim teknolojilerinin gelişmesi, kamu hizmetlerinin sunumunda bir felsefe değişimi ortaya çıkarmıştır. Küresel ölçekte uzun yıllardır varlığını sürdüren ve gelişim halinde olan e-devlet uygulamaları çeşitli uluslararası kurullarca gözlenmeye değer bulunmuştur. Evrensel bir e-devlet standardının bulunmaması uluslararası alanda bir inceleme gerekliliğini ortaya koymuştur. Bu amaçlarla BM, AB ve Waseda Üniversitesi & IAC gibi yapılar, e-devlet alanında çalışmalar yapmaya ve belirli aralıklarla raporlar yayınlamaya başlamışlardır. Türkiye de bu çalışmalara konu olmaktadır. Bu makalede; kamu yönetiminde köklü değişiklikler meydana getiren e-devlet kavramı açıklanmış, Türkiye'nin e-devlete geçiş süreci ve sunduğu hizmetler ile günümüzdeki durumu irdelenmiş, son olarak sözü edilen kuruluşların yayınladığı raporlar detaylı olarak incelenmiştir. Bu raporlara göre Türkiye, dalgalanmalar yaşansa da her üç endekste de gelişmişlik puanını artırma eğilimindedir. Endekslerde yer alan diğer ülkelerin de gelişmeler gösterdiği düşünüldüğünde, Türkiye'nin e-devlet gelişmişlik puanları yükselmesine karşın sıralamalarda hem yükseliş hem de düşüşler gösterdiği sonucuna ulaşılmıştır. Özetle Türkiye, sıralamalarda sıçrama gerçekleştirmese de gelişimini istikrarlı biçimde sürdüren bir ülkedir. ; With the development of information technology, the philosophy of providing of public services started to change. Living for many years and developing on a global scale, e-government has been researched by various international organization. Because of the absence of a universal e-government standard, a research is required on global scale. For these purposes, structures such as the UN, EU and Waseda University & IAC have started to work in the field of e-government and to publish reports periodically. Turkey is also the subject of these studies. In this article; the concept of e-government which introduced radical changes in public administration was explained, Turkey's transition process to the e-government, the services it provides and the current situation have been examined and finally, the reports issued by the mentioned organizations have been examined in detail. According to these reports, Turkey tends to increase its development score in all three indices even though there are fluctuations. Other countries in the indices are also improving. Although Turkey has improved its e-government development scores, there is both a rise and a fall in the rankings. As a result, Turkey is a country that continues its development stably even if it does not make a leap in order.
Yerel yönetimlerin mali yapısını da kapsayan reform çalışmalarında başarıya ulaşabilmek açısından uluslararası entegrasyon sürecinin yerel yönetimlere olan etkilerini analiz etmek son derece önemli bir konudur. Uluslararası entegrasyon sürecinin yerel yönetimler maliyesi üzerindeki etkilerinin analiz edildiği bu tez çalışmasında konular üç ana başlık altında incelenmektedir. Birinci bölümde uluslararası entegrasyonlar ve küreselleşme olgusu ele alınmıştır. Bu bölümde ekonomik entegrasyonların özellikleri, aşamaları, ve uluslar arası entegrasyonlara ilişkin çeşitli konular kavramsal çerçevede değerlendirilmektedir. Küreselleşme kapsamında ise; Küreselleşme süreci, küreselleşmenin özellikleri, küreselleşmenin kamu yönetimi üzerindeki etkileri, küreselleşmenin ulus devletleri ne şekilde etkilediği ve küreselleşme ile yerelleşme arasındaki ilişki ortaya konulmaktadır. Yine küreselleşme sürecinde yerel yönetimleri ve maliyesini derinden etkileyen uluslararası ekonomik ve mali kuruluşlara bu bölümde değinilmektedir. Đkinci bölüm ise; uluslararası entegrasyon ve küreselleşme döneminde yerel yönetimlere hakim olan politikalara ayrılmıştır. Yerel yönetimleri hemen her alanda derinden etkileyen yaklaşımlar bu bölümde ayrıntılı bir incelemeye tabi tutulmuştur. Üçüncü bölüm ise; uluslararası entegrasyonların en popüler ve başarılı örneklerinden olan Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği'nin yerel yönetimler maliyesi üzerindeki etkilerinin ayrıntılı bir analizine ayrılmıştır. Özellikle Avrupa Birliği'nin yerel yönetimlere yaklaşımı ve Birlik müktesebatı çerçevesinde yerel yönetimlere biçilen yeni rol ve bu rolün yerel yönetimler maliyesi üzerindeki etkileri bu çalışmanın son bölümünde ağırlıklı olarak yer almaktadır. Avrupa Birliği'nin yerel yönetimlere yönelik mali yardımları ve Birliğin adaylık sürecinde ve tam üyelikte Türk yerel yönetimlerine olası etkileri de bu bölümde ele alınan diğer konulardır. Uluslararası entegrasyonlar entegrasyona dahil olan ülkelerin yerel yönetimlerinden entegrasyonun amaçlarının gerçekleştirilmesi ve böylelikle entegrasyonun kökleşmesi için faaliyette bulunmalarını talep etmektedir. Ayrıca, entegrasyonun sağlıklı bir şekilde işlemesi ve istikrarı için entegrasyon tarafından belirlenen sınırlamaların ve taahhütlerin üye ülkelerde yerel yönetimlerin de dahil olduğu kamu kesimince yerine getirilmesi talep edilmektedir. Uluslararası entegrasyon süreci yerel yönetimleri hemen her alanda etkilemektedir. Yerel yönetimler maliyesi de bu süreçlerden etkilenen başlıca alanlar içerisinde yer almaktadır. Uluslararası ekonomik ve mali kuruluşlar ile çok uluslu şirketlerin de belirleyici aktörler olarak yer aldıkları küreselleşme ve uluslararası entegrasyon süreci, yerel yönetimleri finansman, hizmet sunma yöntemleri, merkezi yönetimle aralarındaki ilişkiler (görev ve kaynak bölüşümü, idari vesayet, merkezi idare bankaları vb.), personel, denetim, yurtiçi ve sınırötesi işbirliği, katılım, uluslararası kuruluşlar ve yabancı sermaye piyasalarıyla olan ilişkiler gibi pekçok konuda derinden etkilemiştir. Kimi zaman bunun da ötesine geçilerek, Avrupa Birliği entegrasyonunda olduğu gibi birliğin amaçlarının gerçekleştirilmesinde bölgesel ve yerel yönetimler başlıca aktörler olarak görülmekte ve bu amaçların gerçekleştirilmesi için yerine getirilmesi gereken faaliyetlerin mümkün olduğunca halka en yakın yönetim birimlerince ifa edilmesi (subsidiarite) esası getirilmektedir. Bu kural birlik müktesebatının bir parçası yapılmakta ve hazırlanan birlik anayasa taslaklarında bu ilkeye yer verilmektedir. AB'ye uyum sürecinde yerel yönetimlerimize de önemli görevler düşmektedir. Avrupa Birliği, kaynak kullanımında etkin, katılımcı ve halka yakın bir yerel yönetim sistemi öngörmektedir. AB'nin birlik politikalarının uygulanmasında yerel yönetimlere biçtiği rolü sağlıklı olarak saptayabilmek ve bunun gereklerini yerine getirmek için gerekli yasal ve idari tedbirleri almak merkezi yönetim ve yerel yönetimlerin başlıca görevlerindendir. ; To analyse the effects of the international integration process on the local governments is considerably important study field in terms of achieving the reform studies including the financial structure of local governments. The topics in this thesis research, which the effects of the international integration on the local governments finance are analysed, are examined under three major headings. The fact of international integrations and globalization is mentioned in the first section. In this part, the features of financial integration, its stages and various topics related to the international integration are evaluated within a conceptual framework. As for the globalization, the process of globalization, its features, the effects of globalization on public governments, how it affects the national states and the relationship between globalization and localization are introduced. The international economic and financial institutions affecting the local governments and its finance profoundly in the globalization process are once again mentioned in this part. The second section is left for the policies that dominate the local governments in the period of international integration and globalization. In this part the approaches which have an influence on the local governments profoundly in almost every area are analyzed in detail. The third section is about a detailed analysis of the effects of the European Council and European Union, the most popular and most successful examples of the international integration, on the local governments finance. Especially the approaches of European Union to the local governments and a new role assigned to the local governments within the framework of acquis communataine and the effects of this role on local governments finance are largely included in the final part. The financial support of the European Union for local governments and possible effects of the Union to Turkish local governments in the period of candidateship and a full membership are also the other topics included in this vi section. International integrations demands that local governments of the countries which are included in integration realize the aims of the integration and thus work for taking root of the integration. Furthermore, its demanded that the restrictions and undertakings determined by the integration are fulfilled by the public sector including the local governments in member countries in order to make it work in a good and stable way. Process of the international integration affects the local governments in almost every area. The finance of the local governments is among the major ones which is affected by these processes. The process of globalization and international integration which the international economic and financial institues and multinational companies as well take part as determinative actors affects local governments profoundly at various topics such as financing, the methods of serving, the relationship with central government (task and source distribution, administrative tutelage, central government banks etc.), staff, supervision, domestic and transfrontier cooperation, attendance, international institutions and foreign capital market. Sometimes by passing beyond this as well, regional and local governments are seen as major actors in order to realize the aims of the union as it happens in European Union Integration and that the activities, which must be fulfilled to realize these aims, are held by the units that are the closest to public as far as possible, namely principal of subsidiarite is brought. This rule is made a part of acquis communautaire and this principal is included in the constitution outlines. Local governments have important mission in the adaptation process to European Union. European Union stipulates a system of a local governments which is active in using source, participant and close to public. To be able to determine correctly the role which European Union assigns to local governments in the application of unity policies and to take necessary legislative and administrative precautions in order to fulfill it are the primary mission of central and local governments.
Yüksek Lisans Tezi ; Ulus üstü bir örgütlenmeye sahip olan Avrupa Birliği'nin temelleri 1951 yılında imzalanan Paris Antlaşması ile Almanya, İtalya, Fransa ve Benelüx ülkeleri arasında oluşturulan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu'na dayanmaktadır. Bu süreçte kurucu antlaşmalar ve devamında katılım antlaşmaları birlik kurma düşüncesinin gelişimine katkıda bulunmuşlardır. Birliğin yapısını ve işlevini daha iyi kavrayabilmek açısından organları da detaylı olarak incelenmiştir.Avrupa Birliği Hukuku'nun dayandığı temel ilkeler ilgili antlaşma maddeleri çerçevesinde ele alınmıştır. Avrupa Birliği Adalet Divanı'nın içtihat ve kararları incelemeler bakımından yol gösterici olmuştur. Yerel yönetimler konusu yerel özerklik, subsidiarite ilkesi ve Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı kapsamında incelenmiştir. Özerklik şartı yerel idarenin güçlendirilmesi ve özerkliklerinin savunulması düşüncesinden hareketle oluşturulmuş ve 1988 yılında yürürlüğe girmiştir. Böylesine büyük ve karmaşık bir yapıda tüm ülkeler için ortak bir yerel yönetim yapısından bahsetmek mümkün olmamaktadır. Bu durumu daha iyi kavrayabilmek açısından Avrupa Birliği üyesi olan bazı ülkelerde yerel yönetim yapıları ele alınmıştır. ; The European Union, which has a supranational organization, is based on the European Coal and Steel Community formed between Germany, Italy, France and the Benelux countries with the Paris Treaty signed in 1951. In this process, the founding treaties and the accession treaties contributed to the development of the idea of unity. In order to better understand the structure and function of the Union, its organs have been examined in detail. The basic principles on which the European Union Law is based have been discussed within the framework of the relevant treaty articles. The case-law and judgments of the Court of Justice of the European Union have been guiding in terms of examination. The issue of local governments has been examined within the scope of local autonomy, principle of subsidiarity and European Charter of Local ...
Devletlerin iç hukuklarında, seçme hakkının da içerisinde bulunduğu belirli temel hak ve hürriyetler, anayasa ve ilgili kanunlar tarafından düzenlenme altına alınmış, sınırları tanımlanmış ve bireylere de etkili bir şekilde kullanım imkânı tanınmıştır. Seçme hakkının varlığı, demokratik bir seçim müessesinin bulunmasına bağlıdır. Demokratik bir seçimle iktidara gelmeyen yönetim, diktatör rejimin başlıca kaynağıdır. Seçme hakkı Türkiye'de sadece Türk vatandaşlarına tanınmıştır. Ancak seçme hakkı ile ilgili çağdaş düzenlemelerde yerleşik yabancılara yerel seçimlerde seçme hakkı tanınmasına yönelik bir eğilim söz konusudur. Seçme hakkı, Anayasalarda, bir temel hak ve özgürlük olarak düzenlenmiş ve kabul edilmiş haklardandır. Ancak seçme hakkı da toplumun bu haklar ile ilgili beklentisinin en adil yollardan sağlanması için diğer haklar gibi sınırlandırılabilmektedir. Demokrasi ile yönetilen ülkelerin olmazsa olmazı seçme hakkını kullanılmasının, kişilere külfet ve zahmet olacak şekilde yansıtılmaması ve seçme hakkının kullanılmasını teşvik eden yöntemler bulunması gerekir. Bu nedenle, ülkenin her toprağında, seçimlerin güvenli bir şekilde gerçekleşmesi sağlanmalı, seçmenler üzerlerinde etki ve baskı olmadan seçim sandıklarına gitmeleri ve tercihlerini özgür bir şekilde sandığa yansıtabilmeleri gerekmektedir. ; In the domestic law of the states, certain fundamental rights and freedoms, including the right to vote, have been regulated by the constitution and related laws, their borders have been defined and individuals have been given the opportunity to use them effectively. The existence of a right to vote depends on the existence of a democratic election institution. The government, which has not come to power with a democratic election, is the main source of the dictator regime. The right to choose is only granted to Turkish citizens in Turkey. However, there is a tendency towards the right to vote in the local elections for foreigners who are resident in the contemporary arrangements concerning the right to vote. The right to vote is one of the rights that are regulated and accepted as a fundamental right and freedom in the Constitution. However, the right to choose can be limited as other rights to ensure the society's expectation about these rights in the most fair way. The use of the right of choice for the countries which are governed by democracy should not be reflected in the way they are burdened and inconvenient, and there should be methods that encourage the use of the right to elect. Therefore, in every country of the country, elections should be ensured safely, voters should go to the ballot boxes without any influence and pressure and they should be able to freely reflect their preferences to the ballot box.
Yumuşak güç kavramı akademik literatürde 90'lı yıllardan sonra girmeye başlamış ve üzerine yapılan akademik çalışmaların boyutu gittikçe artan bir kavram olmuştur. Recep Tayyip Erdoğan Hükümetleri Dönemlerinde (2003-2014), Türkiye ilk defa çeşitli uluslararası kurumlar tarafından dünyada yumuşak güç kaynağına sahip ülkeler sıralamalarına girmiştir. Yine Erdoğan Hükümetleri dönemlerinde Türkiye'deki yükseköğretim kurumlarında ciddi bir artış meydana gelmiştir. Bu artışın bir sonucu olarak da Türkiye'ye gelen uluslararası öğrenci sayılarında artışlar yaşanmıştır. Çalışmada Erdoğan Hükümetleri Dönemlerinde (2003-2014) Türkiye'nin yumuşak güç kaynaklarının artmasına bağlı olarak Türkiye'ye gelen uluslararası öğrenci sayısındaki artışların temel nedenlerinden biri olarak çeşitli kaynaklardan beslenerek ortaya çıkan yumuşak gücümüzün artması sebep olmuştur. Türkiye'ye gelen uluslararası öğrenci sayısındaki değişmeyi tespit etmek amacıyla da 1995-2003 ile 2003-2014 dönemlerinde Türkiye'ye gelen uluslararası öğrenciler, bölgelere ve ülkelere göre listelenip yorumlanmış ve Türkiye'ye gelen uluslararası öğrenci sayısındaki artışın temel nedenlerinden birisi olarak yumuşak gücümüzün artışı olduğu tespit edilmiştir. ; The concept of soft power has begun to enter the academic literature after the 90s and the format of academic studies have become a growing concept. Our country has entered the rankings of countries with soft powers ources in the world by various İnternational in stitutions for the first time during the period of Recep Tayyip Erdoğan Governments (2003-2014). Yet, there has been a serious in crease in higher education in stitutions in our country in the period of Erdogan Governments. As a result of this in crement, the number of İnternational students coming to our country was increased. In the study in the period of Erdogan Governments (2003-2014) have caused an increment of our emerged soft power feding from various sources dueto increasing of the soft power supply of the increment in the number of İnternational students coming toTurkey as one of the main reasons. On the purpose of detecting changes in the number of İnternational students coming to Turkey with the period 1995-2003 with 2003-2014 were listed and interpreted according to the region and countries andt he main reason for the increase in the number of international students coming to our country has been determined growth of our soft power.
Çağdaş demokrasilerin temel özelliklerinden sorumlu/hesap verebilir hükümet ilkesi, hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı gibi anayasal demokrasinin temel ilkeleriyle yakından ilişkilidir. Devleti oluşturan erklerin karşılıklı "denge ve fren" sistemi içinde işlemeleri, hem istikrar ve güven açısından hem de hesap verme sorumluluğu açısından vazgeçilmezdir. Hükümet modelleri yasama ve yürütme erkleri arasındaki güç paylaşımı ve ilişkiye göre biçimlendiğinden, hesap verebilirlik ve etkinlik bağlamında her iki hükümet modelinin de bir takım güçlü ve zayıf noktaları bulunmaktadır. Genel olarak, parlamenter sistemlerde yasama ve yürütme erklerinin fonksiyonlarının kaynaşması, siyasal kararların etkinliğini artırırken, erkler arasındaki sınırların belirsizliği hesap verebilirliği güçleştirmektedir. Başkanlık modelinde, ise başkanın yasama organınca düşürülememesi "istikrar" ve "katılık" paradoksuna neden olabilmektedir. Sonuç olarak, her siyasal sistem için ideal bir hükümet modelinden bahsetmek mümkün değildir. Hükümet modellerindeki güçlü ve zayıf noktaların sistemde ne ölçüde tıkanmalara yol olacağı veya istikrar ve hesap verebilirliği ne ölçüde destekleyeceği her ülkedeki demokrasinin yerleşme düzeyi ve sosyo ekonomik gelişmişlik düzeyi gibi faktörlere bağlı gözükmektedir. ; The principle of responsible government, which features the contemporary democracy, is relevant to the principles of constitutional democracy such as the rule of law and the divisions of power. For ensuring democratic stability and confidence as well as democratic accountability, it is necesary for powers to operate in line with the system of checks and balances. Since the systems of government are determined by divisions of power and relations between parliament and executive, each system of government has some strong and weak fetaures as regards accountability and efficiency. Generally, in parliamentary models, while the fusion of powers enhances the efficiency of political decisions, the unclear boundary between powers may pose a challenge for public accountability. In presidency model, the fact that the directly elected president can not be dissolved may cause the dichotomoy of stability and rigidity. Accordingly, there exists no ideal the system of government for all political systems. The fact that the extent to which the strong and the weak features of each government system lead to bottlenecks or promote stability and accountability seems dependent on the factors such as the level of demomcracy and socio economic level of development.
Bu makalenin amacı Azerbaycan ve Türkiye'nin yabancı yatırım hukuku ve siyasal yapısını mukayeseli açıdan değerlendirmektir. Geçilen on yılı aşkın zaman içerisinde, Azerbaycan ve Türkiye hükümetleri hem siyasal istikrar ve hem de teşvik edici yatırım ortamı kurmuş ve bunları da gerek iç hukukları üzerinde yapmış oldukları düzenlemeler aracılığıyla, gerekse de ikili ve çok taraflı anlaşmalara taraf olarak gerçekleştirmişlerdir. Türkiye, sınırlayıcı yapıya haiz olan önceki yabancı yatırım kanunu ve politikasını özgürleştirerek yabancı yatırımcıyı teşvik eden bir politika izlerken, benzer bir şekilde Azerbaycan ise yabancı yatırımcıyı teşvik amaçlı birçok kanun ve yasal düzenlemeleri, kanun çıkarmaya yetkili otoriteleri vasıtasıyla gerçekleştirmiştir. Bu çalışma gösterdi ki, yabancı yatırımcı için Azerbaycan ve Türkiye'de yatırımcı dostu bir ortam bulmasına rağmen, bu ülkelerdeki bazı problemler, yatırım yapılabilirliği hususunda engel teşkil etmektedir. Bürokratik verimsizlikler, yetersiz şeffaflık ve yüksek derecede ki yolsuzluk Azerbaycan'da yatırım açısında problem teşkil etmektedir. Türkiye'nin yabancı yatırımcı açısından başlıca sorunu ise, yargı sistemindeki aşırı iş yükü ve ağır bürokrasidir. ; The purpose of this article is to examine Foreign Investment Laws, and Political Structure of Azerbaijan and Turkey from a comparative perspective. The governments of Azerbaijan and Turkey have both secured political stability and established an appealing investment environment via adjustments to their domestic law, as well as signing up to bilateral and multilateral international investment treaties over the past decade. Turkey has liberalised its previously restrictive foreign investment law and policy to give encouragement to international investors. Similarly, since the establishment of the Republic of Azerbaijan, its legal authorities have been active in passing various laws with regard to foreign direct investment. The work has provided that although foreign investors seem to have found a friendly investment environment in Azerbaijan and Turkey, there are some major problems which render doing business problematic. Inefficient bureaucracy, a high level of corruption and a lack of transparency in legal and political processes are the major problem for Azerbaijan. From the perspective of investors, Turkey's chief weaknesses lie in its overburdened judiciary system and its cumbersome bureaucracy.
Cumhuriyetimiz bugüne kadar belli baslı dönemlerden geçmistir. Atatürk döneminde dıs politika öncelikleri Lozan Antlasmasının genç Türk devletine sagladıgı yeni uluslararası kimlik ve hakların uygulanarak pekismesi, dıs iliskilerin gelistirilip çesitlendirilmesi, uluslararası çok taraflı siyasi faaliyetlere katılım, iktisadi hayatımızın ve silahlı kuvvetlerimizin modernlestirilmesini hedefleyen çalısmalar seklinde özetlenebilir. Atatürk'ün vefatı üzerine Cumhurbaskanı olan smet nönü, devleti otoriter ve duruma hakim bir sekilde yönetmis, Akdeniz'de Mussolini tehlikesi karsısında ve çok yakınlasmıs olan II. Dünya Savası öncesi ngiltere ve Fransa'yla dayanısmaya dogru bir dıs politika çizgisine yönelmistir. nönü'nün dikkatli ve ihtiyatlı tutumu Türkiye'yi savasın dısında tutmus ve altı yıla yakın süren ve özellikle Avrupa ve Asya için felaketli bu dönemde Türkiye, hem batılı müttefiklerin kendisini savasa sürükleme taleplerini savusturmus, Almanya ile çatısma durumuna girmemis ve SSCB ile iliskilerde zorluklar yasanmasına mahal vermemistir. 1950 Mayıs'ındaki seçimlerde yirmi yedi yıldır süren tek parti iktidarı sona ermis ve Demokrat Parti'nin on yıl sürecek iktidarı baslamıstır.Bu dönemde Cumhurbaskanı Celal Bayar ve Basbakan Adnan Menderes Hükümetleri'nin dıs politikası batı dünyası ile iliskilerin sıkılastırılması, güvenligimiz için NATO'ya girmek, dıs yardımlardan azami istifade ile yetersiz ve köhnelesmis altyapıyı güçlendirecek yatırımları ve iktisadi kalkınmayı saglamak seklinde özetlenebilir. 27 Mayıs 1960 Askeri darbesi ile Demokrat Parti iktidardan uzaklastırılmıs ve bir süre askeri bir yönetim iktidarda kalmıstır. Bu dönemde Türkiye uluslararası taahhütlerini sürdürmeye devam etmistir. 1961'de yeniden çok partili siyasi hayata geçilmistir. Kıbrıs sorunu artık Türkiye'nin dıs politikasında devamlı bas köseye oturmus ve dıs iliskilerini hayli etkilemeye baslamıstır. Özetle; Türkiyemiz jeostratejik konumu, jeopolitik önemi ve milli hedefleri ile çevresindeki kritik olaylara büyük bir duyarlılık içinde, problemlerle dolu dıs iliskilerinde büyük gayretler ve gelismelerle Atatürk'ün yolunda azimle devam etmektedir. ; Türkiye has been passed through many important eras. In Atatürk's era, political priorities are strengthen the national identity and rights, which were taken in Loussane Treaty, improving international relatioans,take part in multinational activities, improving financial status and strengthen the army . After Atatürk's death, nönü became president. He ruled the state very strictly and tough. With the threat of Mussolini and inevitable II. World War he built close relations with England and France. With nönü's cautious international relations Türkiye avoided the II. World War, avoided the attempts to drag Türkiye to War by Allies, avoided the conflict with Germany and SSCB for six disastrous years for all Asia and Europe. In 1950's elections 27-year-single-ruling party era ended and began the 10 year era of Domocrat Party. President Celal Bayar and Vice President Adnan Menderes built close relations with western powers, took part in NATO, took international helps to modernize the country, modernized the old infrastructure and developed economy of the country. After military coup in 1960 military power, Democrat Party was abstained from ruling the country so the military power ruled the country for a while. In this period Türkiye announced that he will stick to international promises though. 1961 the country transform to multi-party democratic elections again. Cyprus became a main issue of our international relations from now on and effected our international relations severely. Türkiye with its geopolitik and geostrategic position, will keep its promises heading to Atatürk's path beware of critical issues, full of problems in international relations and events around him.
Ortadoğu, gerek stratejik konumu gerekse yeraltı kaynakları bakımından tüm dünyanın dikkatinin yöneldiği bir bölgedir. Bu coğrafyada sürekli yaşanan gerilimler Ortadoğu'nun devamlı dünya gündeminde kalan bir bölge olmasını hazırlamıştır. Bu sorunlardan en bilinenleri kronik hale gelen İsrail-Filistin çatışması, İsrail-Lübnan gerginliği ve ABD'nin Irak işgali sonrası ülkenin içine sürüklendiği iç savaştır. Sorunlarının sadece başlıklarıyla uzun bir liste oluşturulabilecek Ortadoğu'da Türkiye sorunların çözümüne katkı sağlamaya çalışmıştır. 1980 sonrasında Ortadoğu'da daha aktif bir rol arayışına giren Türkiye'nin I. Körfez Krizindeki tutumu nedeniyle ekonomik anlamda yaşadığı kayıpların telafisi güç olmuştur. 11 Eylül sonrasında yine Ortadoğu bölgesinde ortaya çıkan olumsuz gelişmeler Türkiye'yi bu coğrafyada aktif bir politika izlemeye yöneltmiştir. İktidarda olan 58. ve 59. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetlerinin Ortadoğu'da sergiledikleri aktif politikalarla, ülkenin bölgesel güç olma hedefi bağlamında önemli yol kat etmesi sağlanmıştır. İzlenen Ortadoğu politikası nedeniyle iç ve dış kamuoyunda eleştirilmiş olmakla birlikte her iki hükümet de geliştirdikleri çok yönlü açılımlar ve uyguladıkları pro-aktif diplomasi ile uluslararası arenada Türkiye'den söz ettirmişlerdir. 58. ve 59. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetlerinin iktidar dönemi, tarih sahnesinden çekilişi yüz yılı bulmamış Osmanlı Devleti'nin stratejik iktidar alanlarından olan Ortadoğu'da yürütülecek çok yönlü politikalarla Türkiye'nin hareket kabiliyetinin gelişeceğinin görüldüğü bir dönem olmuştur. Tarihsel süreç içerisinde bir çatışma alanı olarak karşımıza çıkan Ortadoğu bölgesinde 58. ve 59. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri döneminde yaşanan gelişmelere ilişkin yürütülen politikaların incelendiği bu tez Türkiye'nin yakın gelecekte bölgede üstlenmesi muhtemel role ışık tutmaktadır. ; The Middle East, due to its strategic position and underground resources, has taken the primary attention of the world. The continuous tension in the region has made the Middle East a region of cardinal interest in the world. The most well known among these problems is the invasion of Iraq by US forces which led to the breakout of a civil war in the country and serious turmoils of Israel-Lebanon and Israel-Palestine conflicts. The Middle East defined through a long list of problems has produced a vicious circle of unsolvable quarrels. Turkey has tried to find solutions to resolve those conflicts in this neighborhood. In the post-1980 Turkey searched ways of being more active in the Middle East although Turkey has been unable to reclaim the economic losses it suffered due to its stance in the Gulf War I. After 9/11 negative developments in the region has redirected Turkey to pursue a vigorous political strategy. As a result, Turkey has earned its position as the most influential country in the Middle East. Active political approaches pursued in the Middle East by the 58th and 59th Turkish governments led Turkey to become a regional power. Due to the political views of these governments, some domestic and foreign criticisms have been harsh, but the diplomacy that they followed and their political views have settled Turkey in a new place within the international arena. The Middle East, was one of the most important region of the Ottoman Empire has become one of the most important areas for the 58th and 59th Turkish governments just after less than a century of the dismemberment of the Ottoman Empire. The active political approaches reinforce the weight of the Turkish Republic in the Middle East. This thesis analyzes the policies of the 58th and 59th Turkish governments concerning the Middle East and try to show the role that Turkey can play in this region in the future.
Demokrasi kilidinin anahtarı pozisyonundaki seçimler, bireylerin geleceklerini inşa etmeye aday siyasi partiler arasından seçim yapmak suretiyle iktidarı belirlediği en etkin siyasi denetim aracıdır. Seçimlerin siyasal hayatı şekillendirmedeki rolü, seçimlere büyük ilgi gösterilmesine neden olmaktadır. Seçimler, geçmişte sadece siyasi iktidarı belirleme aracı olarak görülürken, günümüzde özellikle de 2000 Amerikan Başkanlık seçimleri ve sebep olduğu gelişmelerinde tesiriyle, siyaset kurumunun ve akademik dünyanın ilgi odağı haline gelmiştir. Demokratik olsun ya da olmasın, diktatörlükle yönetilen ülkeler hariç, dünyadaki bütün ülkelerde iktidarlar seçimle belirlenmektedir. Dünya ülkelerinin siyasal ve tarihsel olarak farklı tecrübelere sahip olmaları ve kendilerine has siyasal geleneklerinin varlığı farklı seçim sistemlerinin kabulüne de beraberinde getirmiştir. Bu farklılık, seçimlerin işleyişi faaliyetlerinde de değişik yöntemlerin ve modellerin benimsenmesine neden olmuştur. Seçmen tercihlerinin sandığa adil ve dürüst şekilde yansıdığı bir seçim gerçekleştirme arzusu, seçimlerin ülke genelinde iyi teşkilatlanmış, liyakat esasına göre belirlenmiş personelin istihdam edildiği, teknolojik alt yapıya sahip ve toplumsal itibarı ve intibaı yıpranmamış ve siyasi iktidarın müdahale alanından tamamen uzaklaştırılmış özerk ve kurumsal yapıları zorunlu kılmaktadır. Adil ve dürüst seçimlerin mümkün kılınabilmesi ancak seçimlerin yönetim ve denetiminden sorumlu kurum ve kurulların etkin yönetim ve denetim mekanizmaları ile donatılmış olmasıyla mümkün olabilecektir. Seçimlerin yönetimi ve denetimi faaliyetleri, ülkelerin benimsedikleri seçim yönetim ve denetim modellerinin farklılık göstermesi sebebiyle ülkeden ülkeye farklılık sergilemektedir. Bu farklılığa rağmen, bu modellerin hepsinin ortak amacı, seçmen iradesinin sandığa yansıması sürecini sağlıklı bir şekilde yönetmek ve sürece ilişkin yaşanabilecek hukuksuzluklara engel olmaktır. Bu anlamda bu kurum ve kurullara demokrasinin sürdürülebilirliğinin sağlanması adına çok önemli görevler düşmektedir. Söz konusu kurum ve kurulların gösterecekleri olumlu performans seçim sürecinin adil ve dürüst bir şekilde yürütülmesi ve sonuçlandırılmasının teminatını oluşturacaktır. Türkiye'de seçim teşkilatı ile seçimlerin işleyişinin karşılaştırmalı hukuk perspektifinden tüm yönleriyle ele alındığı bu çalışmanın amacı; ülkemiz açısından daha etkin bir seçim yönetim ve denetim mekanizmasının hayata geçirilebilmesi için uygulayıcılara karşılaştırmalı hukuk pratikleri perspektifinden bir model önerisi sunmaktır. ; Elections, which are the key to democracy, are the most effective means for political supervision in which individuals make choices from among political parties, which compete to build their lives. The role of elections in shaping political life causes them to be paid enormous attention. In the past, elections were regarded as a means to determine the political power only, but today, especially under the influence of the 2000 American presidential elections and the developments it led to, they have become the center of attention for politics and academic World. Whether they are democratic or not, governments are determined through elections all over the world except for countries that are governed by dictatorships. The fact that countries of the world have different political and historical experiences and have their own unique political traditions have caused different elections systems to be adopted. This difference in turn has caused different methods and models to be adopted in the activities conducted during the implementation of elections. The desire to hold an election where voters' choices are reflected fairly and honestly in the ballot boxes requires autonomous and organizational structures that are well-organized, where personnel determined on the basis of merit are employed, that possess the technological infrastructure, have an undamaged social prestige and image and are totally out of reach of the interference of the party in power. Fair and honest elections will be possible only when institutions and boards that are responsible for the management and supervision of elections are equipped with effective managerial and supervisory mechanisms. Activities aimed at managing and supervising elections exhibit variations because the election management and supervision models which countries adopt change from country to country. In spite of this difference, he common goal of all these models is to manage the process of transferring voters' will to the polls properly and prevent injustices that might arise in the process. In this sense, these institutions and committees have very serious tasks and obligations in ensuring sustainability of democracy. Positive performance that will be displayed by the said institutions and committees will guarantee that the election process will take place and be completed fairly and honestly. The purpose of this study, in which election organization and election mechanisms have been handled in all aspects from the perspective of comparative law, is to propose a model to implementers from the perspective of comparative law practices in order to put into a practice a more effective election management and supervision mechanism.