ISLAM AND TURKISH NATIONAL IDENTITY : A REAPPRAISAL
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-007
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-007
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 033-048
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-016
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-040
In: Kolloquium Fremdsprachenunterricht 50
"Yükselen İslamofobi'nin Avrupa Kimliğine Etkisi" konulu tez, inşacı yaklaşım ile Hristiyan ve Müslüman kimliği arasındaki ihtilaf sürecini açıklamaya çalışmıştır. İslamofobi algısını oluşturan dinamikler kapsamında karşıt kimliklerin nasıl oluştuğu ile çokkültürlü yapının ve çokkültürcü politikaların kolektif kimliğe etkisi irdelenmiştir. 1960'lı yıllardan itibaren sanayi alanındaki atılımlarla ekonomik ve sosyal kalkınmayı başarılı bir şekilde gerçekleştiren Avrupa Birliği ülkelerinde fabrikalarda çalışacak iş gücüne ihtiyaç duyulmaya başlamıştır. Bu yıllarda ülkelerine göçmen gelmesine izin veren, hatta bunu özel programlarla da teşvik eden AB ülkeleri, 90'ların sonuna doğru katı bir sınır kontrolü politikası gütmeye başlamış ve göçmenlerin ülkelerine girmesini engellemeye çalışmıştır. Bu politikalar zamanla kamuoyuna yabancı düşmanlığı şeklinde tezahür etmiş özellikle sağ muhafazakar partilerin popülist propagandalarına malzeme edilmiştir. Bu propagandaların önemli bir kısmı İslam karşıtlığı üzerinden yürütülmüştür. Bu da bizi şu gerçeğe götürmektedir: Kimliğin ve kültürün inşası için yaşanmış bir tarih duygusunun, ortak toplumsal belleğin ve geleneklerin, sürekli canlı tutulması gerekir. Kolektif belleğin oluşmasında biz ve öteki kavramlarının canlı tutulabilmesi, içerme ve dışlama koşullarının sürekliliği çok önemlidir. Ancak AB'nin, içinde barındırdığı çeşitli ulus devletler, farklı kültürler ve dinler, kolektif kimliğin ya da başka bir deyişle bir üst Avrupa kimliğinin oluşumundaki engellerden sadece birkaçıdır. Ortak bir üst kimlik yerine farklı kimliklerin kültürlerini ötekileştirmeyen farklı bir kavram da ortaya atılmıştır: Çokkültürlülük. Bir zamanlar karşılıklı anlayış çerçevesinde geliştirilmiş olan bu kavram, sonraları devam ettirilememiş, ülkelerin sırasıyla, kavramın iflas ettiğini açıklamasına neden olmuştur. İçerideki faklılıkların yanı sıra dış dinamiklerin de çokkültürlü yapının iflasına zemin hazırladığı bir gerçektir. 11 Eylül saldırılarından sonra İslam'ın terörizm ile birlikte anılmaya başlamasıyla AB içerisindeki Müslüman kimlik ötekileştirilmeye, bir düşman olarak görülmeye başlamıştır. AB üyesi ülkeler son yıllarda her ne kadar sınır kontrollerini katılaştırsalar da kaçak yollardan gelen göçmenlere engel olamamaktadır. Aslında göçmenlerin yasal yollar dışında AB ülkelerine gelmeleri, bu grubun insan hakları ve işçi hakları sözleşmelerinden mahrum kalmasına neden olmuştur. Aslında güvencesi olmayan ucuz iş gücü, küreselleşmenin ve kapitalist ekonomik sistemin çok da karşı çıkmadığı bir durumdur. Fakat yine de bu durum, sağ muhafazakar partilerin; göçmenleri, popülist söylemlerine malzeme etmesine, ırkçılığın ve milliyetçiliğin yükselmesine engel olamamıştır. ; Abstract ; This thesis titled "The Impact of Rising Islamophobia to the European Identity", aimed to explain the process of discord between Christian and Muslim identity by using constructionist approach. In this study, within the scope of dynamics that make up the perception of Islamophobia, how opposite identities formed and the effect of multicultural structure and multiculturalist policies to collective identity are examined. Since 1960's, EU countries which performed a successful economic and social development thanks to progress in the field of industry, began to need manpower to work in the factories. EU countries that allow migrants to come, even encourage them with a special programs during these years, at the end of 1990's they began to implement a strict border control policy and tried prevent immigrant to enter their countries. These policies were manifested in the form of xenophobia in public opinion in time and especially right-wing conservative parties used this problem in their propaganda. An important part of their propagandas were carried out over anti-Islam. This fact leads us to the following; for the construction of identity and culture, common sense of history and common social memory and traditions need to be kept constantly alive. For the formation of collective memory, the concept of "we" and "the other" can be kept alive, continuity conditions for inclusion and exclusion is very important. The various nation-states, different cultures and religions EU contained are just a few of the obstacles in the formation of collective identity or in the other words a supra-European identity. Instead of a common supra identity, a different concept not marginalizing cultures of different identities have been proposed: Multiculturalism. This concept which was developed within the framework of mutual understanding in the past wasn't sustained later and this lead to states respectively declared the collapse of concept. It's obvious not only internal differences but external dynamics has great effect on the failure of the multiculturalist structure. After the attacks of September 11, together with associating Islam with terrorism, Muslim identities in the EU was marginalized and began to be seen as an enemy. EU member states, although they hardened the border controls I recent years, they cannot interfere with smuggled immigrants. In fact, arrivals of immigrants to Europe in illegal way lead to this group is deprived of human rights and workers' right contracts. In fact, it is a condition that is not opposed by globalization and the capitalist economic system: cheap labor without assurance. However, this still didn't stop right-wings conservative parties to use migrants in their populist discourse and the rise of racism and nationalism.
BASE
Modernleşme süreci Türkiye'sinde siyasi ve sosyal dönüşümün çok tartışılan alanlarından biri demilli kimlik olgusunun kapsam ve özellikleridir. Osmanlı Devleti'nden ulus devletine geçiş sürecindeOsmanlılık ve Türklük kimliği üzerinden en gerilimli tartışmaların odak noktasının milli kimliğin inşasımeselesi olduğu açıktır. Türkiye'deki siyasi ideolojilerin milli kimliğin tanımı ve özellikleri söz konusuolduğunda Müslüman ve gayrimüslim toplulukları öteki ve yabancı kılacak tanım ve tavsiflerdebulunarak Türklük, Müslümanlık ve Batılılık özelliklerini öne çıkaran tanımlamalarda bulunduklarıgörülmüştür. Türkiye'de milli kimliğin etnik ve kültürel özelliklerinin On dokuzuncu yüzyıl siyasalideolojilerince öncelik ve sıralaması değişirken, Türk kimliğinin etnik ve kültürel özelliklerinin içerikve yorumlarının da farklılıklar arz ettiği görülmektedir. Meşrutiyet dönemi siyasal partilerinde,konumu bakımından zayıflayan ve sahip olduğu yetkiler anayasal hükümlerle sınırlandırılmakistenen bir padişah portresi vardır. Sultana bağlılık ve saygının azalması zaman içerisinde seküler birhukuk düzeninin alanının genişlemesi ile alakalıdır. Türk Milli kimliğinin inşası sürecinde, gelenekseltoplumsal yapının eleştirisi, bunun yanında halkın bütününün hukuk-ı siyasiyesini güvence altınaalan bir demokratik yapılanma siyasal parti programlarında yer almıştır. Osmanlı devletinde yaşayanfarklı etnik ve inançta halkların devlete olan bağlılığını sağlamaya dönük çabalar, dönemin siyasiparti programlarında demokratik ilke ve politikaların belirginleşmesini gerektirmiştir. ModernTürkiye'nin köklerini oluşturan ve insan unsuru bakımından Osmanlı dönemi Türk toplumunun birdevamı olan Türk toplumunun, Osmanlı kimliğinden Türk kimliğine geçişi, siyasi ve sosyal olarakkimlik değişiminin temel problemleri bu çalışmanın konusunu teşkil etmektedir. Bu dönemin siyasiparti programları, tüzük ve beyannameleri, siyasi partilerin yayın organlarında Osmanlılık, İslâmlıkve Türklük kavramlarına ilişkin yaklaşımlar, kimlik siyasetinin öncelikleri bu çalışmada incelenmiş vedeğerlendirilmiştir. ; One of the most debated areas of political and social transformation in Turkey, which is within the modernization process, is the scope and characteristics of the national identity phenomenon. It was obvious that the focal point of the tensest debates over the identity of Ottomanism and Turkishness during the transition period from Ottomanism to the nation-state is the question of the construction of national identity. When it comes to the definition and characteristics of national identity, it was observed that the political ideologies in Turkey make definitions highlighting the characteristics of Turkishness, Islamism, and Westernism by making definitions and characterizations that would make the Muslim and non-Muslim communities other and foreign. While the priority and rank of the ethnic and cultural characteristics of the national identity in Turkey were changed by nineteenthcentury political ideologies, the content and interpretations of the ethnic and cultural characteristics of the Turkish identity were observed to differentiate. In the political parties of the Constitutional Era, there was a portrait of a sultan who became weakened with regard to his position and whose powers were intended to be limited by constitutional provisions. The decrease in loyalty and respect for the sultan is related to the expansion of the area of a secular legal order over time. In the process of building the Turkish National identity, the criticism of the traditional social structure, and also, a democratic structuring securing the political rights of the whole people were included in the political party programs. The efforts to ensure the loyalty of the people of different ethnicities and beliefs living in the Ottoman state to the state required the democratic principles and policies to become evident in the political party programs of that period. The transition of Turkish society, that forms the roots of modern Turkey and is a continuation of the Ottoman period Turkish society with regard to human factor, from Ottoman identity to Turkish identity, and main problems of political and social identity change constituted the subject of this study. The political party programs, regulations and statements of this period, the approaches regarding the concepts of Ottomanism, Islamism and Turkism in the media organs of political parties, and the priorities of identity politics were examined and evaluated in this study.
BASE
In: Akademik İncelemeler Dergisi: AİD = Journal of academic inquiries, Band 18, Heft 2, S. 470-489
ISSN: 2602-3016
Göçmenlerin farklı kimliklere sahip olmaları ötekileştirilme deneyimlerini arttırmaktadır. Başka bir deyişle; göçmenlerin farklı kültürel, etnik ya da dini kimliklere ilişkin olarak ötekileştirilmeleri daha olasıdır. Bu önermenin sonucu olarak ötekileştirme, onunla mücadeleyi merkeze alan politikalar tarafından "aşılması olası" ve yapaylığı ima eden bir olgu olarak ele alınmaktadır. Bu çalışma; "öteki"nin varlığını kimliğin oluşumu açısından kaçınılmaz görerek ötekileştirmeyi "olumsuz bir doğal" yapan unsurun sosyal bilişsel bir süreç olan "stereotipleştirme" üzerinden okunması ve çözümün burada aranması gerektiği savını, Henri Tajfel ve John Turner'ın Sosyal Kimlik Teorisini temel alarak günümüzde "öteki" sıfatının atfedildiği göçmenler bağlamında ele almaktadır. İnsanların tarih boyunca doğal, sosyal, politik ve ekonomik sebeplerle başvurduğu göç eyleminin günümüzde yoğun kitlesel hareketliliğe dönüşmesi göçmen kimliğinin görünürlüğünü arttırmış ve bu kimliği küresel ölçekte ötekileştirmenin nesnesi tayin etmiştir. Ötekileştirmenin psikolojik ve politik bileşenlerinin etraflıca tetkiki, söz konusu fenomenin toplumsal çıktılarının ayrıştırıcı etkisini bertaraf edebilmek için bir başlangıç noktasıdır. Bu gaye ile çalışmada ötekileştirme pratiğine farklı bir zaviyeden yaklaşılmış, ötekileştirmeyi toplumsal yaşam açısından olumsuz sonuçlara eviren bilişsel sürecin tespitleri göçmenler üzerinden değerlendirilmiştir. İlgili alanlarda teorik ve ampirik kaynakların taranması neticesinde edinilen bulgularla çalışma, sosyal psikolojik unsurların politik uygulamalara dâhil edilmesine dair yöntemlere ulaşma çabası ve toplumsal bütünlüğün tesis/muhafaza edilmesi için sunduğu politik psikolojik çözümler ile literatüre eklenmeyi hedeflemektedir.
This article aims to analyze the identity politics in Kosovo after the independence. It employs social constructivist approach to argue that the enmity between Albanians and the Serbs of Kosovo is not natural or primordial but socially constructed as a by-product of Albanian and Serbian national building processes. Considering nation and national identity as socially constructed and therefore a process never completed, the article claims that it is theoretically possible to construct an all embracing "Kosovar" identity in the post-independence Kosovo by emphasizing citizenship rather than ethnic or religious affinities by the new Kosovo state. However, as the independence period and its aftermath was analyzed, it was concluded that the successful formation of a Kosovar identity remains heavily dependent on the degree to which the newly established Kosovo state is able to apply constitutional principles such as supremacy of law and human rights indiscriminately to all its citizens.
BASE
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-021
In: Liberal Düşünce Dergisi, Heft 106, S. 77-96
Kimliğin özgünlüğünden ve farklı değerlerinden bahsederken referans verilen noktalardan birisi kimliğin sahip olduğu dini hassasiyetlerdir. Kimileri bu hassasiyetleri konuşma dilinde kullanarak dini hassasiyetlerle örülü bir kimlik algısı oluşturmak isterken, kimisi de aynı algıyı örtülü şekilde söylem içerisinde sunar. Bu nihayetinde özgürlüğün bir ifadesi olarak insanın kendinde hissettiği sorumluluk halinin farklı şekillerde yansıtılmasıdır. Açık veya örtülü olarak yaratılmak istenen algının siyasi argümanlar ile kurulan bağlantısı, siyasi özgürlük ile söylem özgürlüğünü buluşturmaktadır. Siyasi argümanlar içerisinde öne çıkan değişken ise iktidarların dine bakış açısı paralelinde gelişen söylem dilidir. Kurumsallaşmış bir dinin doktrinleri ile geleneksel doktrinleri içerisine alan söylem dili, kimlik algısında benzer amaçlara hizmet etmektedir. Geleneksel dindarlıktan modern dindarlık üzerine gidilen yolda söylem dili, kimlik üzerinden yaratılmak istenen algıda niyet ve ameller arasındaki ayrımı ortaya koymayı zorlaştırmaktadır. Bu çalışmada, yorumsayıcı (hermeneutik) metodoloji kullanılarak, söylem dilinde yer verilen dini terminolojinin kimlik algısı üzerinde bir etki yarattığına dair bir yorum geliştirilmek istenmektedir.
Bu çalışmada, politik kimliklerin dış politikayı etkilediği varsayımı kabul edilmektedir. Bu varsayım çerçevesinde, Kemalist ve liberal-muhafazakâr politik kimliklerin, Türk dış politikasını (TDP) kendi dünya tasavvurları çerçevesinde etkiledikleri iddia edilmektedir. Bu iddiayı desteklemek için sosyal inşacılık, çalışmanın temel kuramı olarak seçilmiştir. Sosyal inşacılar; normların, ideolojilerin, kimliklerin ve fikirlerin oluşturduğu soyut unsurların dış politikayı şekillendirdiğini iddia ederler. Böylece sosyal inşacılar, soyut alanı hem anlamaya çalışır hem de dış politika analizlerinde kullanırlar. Bu çalışmada yorumsamacı (hermeneutik) metodoloji kullanılarak Kemalist ve liberal-muhafazakâr kimliklerin benlik tanımları, dış politikadaki öteki algıları ve uluslararası yapının hangi kültürüne yakın oldukları tespit edilmeye çalışılmıştır. Kemalist kimliği, CHP ve ordu sahiplenirken liberal-muhafazakâr eklemlenmeyi, ANAP ve AK Parti sahiplenmiştir. Kemalist kimlik, dış politikada emperyalist söyleme sahip Batılı devletleri genelde nötr öteki ve bazen de uzak öteki olarak tanımlamıştır. Komünist Rusya ve Orta Doğu ülkelerini kendine uzak öteki olarak görmüştür. Sovyetler sonrası Rusya'ya karşı nötr davranmıştır. Liberal-muhafazakâr kimlik, Batılı ve Orta Doğu devletlerini kendine yakın görürken Komünist Rusya'yı kendine uzak öteki olarak görmüştür. Sovyetler sonrası Rusya'ya karşı nötr davranmıştır. Kemalist ve muhafazakâr liberal politik kimliklerin uluslararası yapının ortaya çıkardığı kültürlerle uyumu tartışılırken Alexander Wendt'in "üç anarşi kültürü" kullanılmıştır. Kemalist kimlik, dış politikayı yönettiği zamanlarda uluslararası yapıyla uyum içinde çalışmıştır. Kemalistler, Lockecu kültüre sahip olmakla birlikte Kantçı kültüre askerî temelde yönelmişlerdir. Benzer şekilde liberal-muhafazakâr kimlik de dış politikayı yönettiği zamanlarda uluslararası yapıyla uyum içinde olmuştur. Liberal-muhafazakârların Kemalistlerden farkı, Lockecu kültüre yakın olmakla birlikte Kantçı kültüre hem askerî hem siyasi hem de iktisadi boyutta yönelişleridir. ; In this study, it is argued that political identities affect foreign policy. In the framework of this assumption, it is the argument of the study that the Kemalist and liberal-conservative syntheses political identities influenced Turkish foreign policy within the context of their own world imagination. In order to support this argument, constructivism has been chosen as the basic theory of the study because of the fact that constructivists claim that norms, ideologies, identities and ideas shape foreign policy. In this way, they count in identities and ideas into the foreign policy analysis. Interpretative (hermeneutical) methodology has been used in the study. It has been tried to determine the definition of Kemalist and liberal-conservative identities self-perception, the definition of their other-perception, and which cultures of international structure they are near via interpretivist methodology. While CHP and the Turkish military have adopted Kemalist identity, ANAP and AKP have adopted liberal-conservative articulation. Kemalist identity on foreign policy is generally in neutral, and sometimes in distant against Western states having imperialist discourse. In addition, it had been in distant against communist Russia and Middle East states, but after the falling of communist Russia it has become in neutral against Russia. Liberal-conservative's identity has been in close proximity to Western and Middle East states. Further it had been in distant communist Russia. However, it has been in neutral against Russia after the falling of Soviet. Alexander Wendt's three anarchy cultures have been used in discussing with which cultures of international structure Kemalist and liberal-conservative political identities conform. Liberal-conservative has worked in harmony with the international structure at the time when they managed Turkish foreign policy like Kemalist. Although Kemalists have a Lockean culture, they are oriented towards Kantian culture on the military basis. Liberal-conservatives have differentiated from Kemalists, because liberal-conservative identity is oriented towards Kantian culture military, cultural and economic basis.
BASE
Bu çalışmada üniversitede okuyan öğrencilerin kimlik ve siyaset algıları ölçülmüştür. Araştırmaya katılanların ,2'si kadın, ,8'i erkektir. Araştırma kapsamında Gümüşhane Üniversitesi'nde farklı bölüm ve sınıflarda okuyan öğrenciler arasından basit tesadüfü örneklem yöntemi kullanılarak belirlenen 233 öğrenciye anket uygulanmıştır. Araştırmanın saha çalışması Aralık 2017'de yapılmıştır. Araştırma tarama modeline uygun şekilde tasarlanmıştır. Araştırmanın amacı, üniversite öğrencilerinin kimlik ve siyaset algılarını tespit etmektir. Bu bağlamda araştırma, üniversite öğrencilerinin kimlik ve siyaset algıları nasıldır?, siyasete katılım düzeyleri nedir?, siyasi-dini-ideolojik olarak ve modern-geleneksel düzlemde hangi kimlikleri kendisine uygun görüyorlar?, vatandaşlığı nasıl tanımlıyorlar? gibi soruların cevaplarını aramaktadır. Araştırmanın sonuçlarından bazıları şöyledir: Katılımcıların çok yüksek bir oranı (,5), modern-gelenek düzleminde, kendilerini biraz modern biraz geleneksel olarak görmektedir. Katılımcıların önemsedikleri ve önceledikleri üç toplumsal aidiyetin/kimliğin Müslüman gibi dini, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gibi siyasi ve Türk gibi etnik/siyasi aidiyetler olduğu görülmektedir. Araştırmanın bir başka sonucu ise, katılımcıların siyasal katılımlarının daha çok seçimlerde oy verme şeklinde olduğudur. Ayrıca, katılımcıların sivil toplum örgütlerine katılım düzeyi çok düşüktür. Yine katılımcılara göre, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak için, hukuki statü yeterlidir; ancak bir kişinin Türkiye'nin Cumhurbaşkanı olması için ise Müslüman olması gerekmektedir. Araştırma sonuçlarına göre, Türkiye'nin en önemli sorunları arasında öne çıkan ilk üç sorun sırasıyla; terör, adaletsizlik ve eğitim olduğu görülmektedir. ; In this study, the identity and political perceptions of the students studying at university are measured. 54.2% of the participants were female and 45.8% were male. Within this research from the University of Gumushane students studying in different sections and classes using a simple coincidence sampling method was applied to 233 students in the survey. The fieldwork of the research was carried out in December 2017. The research was designed in accordance with the screening model. The aim of this study is to determine the identity and political perceptions of university students. In this context, how is the identity and political perceptions of university students?, What are the levels of political participation?, What identities do they see fit politically, religiously, ideologically and on a modern-traditional level?, How do they define citizenship? are looking for answers to such questions. Some of the results of the survey are as follows: A very high proportion of participants (88.5%) regard themselves as somewhat modern and somewhat traditional on the modern-tradition level. They care about the participants and they preceded the three social belonging / religious identity as Muslims, citizens of the Republic of Turkey as well as political and ethnic Turks as / is observed that political affiliations. Another consequence of the survey is that the political participation of the participants is more like voting in the elections. In addition, the level of participation of NGOs in civil society organizations is very low. According to the participants, to be citizens of the Republic of Turkey, it is sufficient legal status; but for a person to become Turkey's president must be a Muslim. According to the survey, Turkey's most important outstanding issue between the top three issues respectively; terror, injustice and education.
BASE
Bu çalışmada, politik kimliklerin dış politikayı etkilediği varsayımı kabul edilmektedir. Bu varsayım çerçevesinde, Kemalist ve liberal-muhafazakâr politik kimliklerin, Türk dış politikasını (TDP) kendi dünya tasavvurları çerçevesinde etkiledikleri iddia edilmektedir. Bu iddiayı desteklemek için sosyal inşacılık, çalışmanın temel kuramı olarak seçilmiştir. Sosyal inşacılar; normların, ideolojilerin, kimliklerin ve fikirlerin oluşturduğu soyut unsurların dış politikayı şekillendirdiğini iddia ederler. Böylece sosyal inşacılar, soyut alanı hem anlamaya çalışır hem de dış politika analizlerinde kullanırlar. Bu çalışmada yorumsamacı (hermeneutik) metodoloji kullanılarak Kemalist ve liberal-muhafazakâr kimliklerin benlik tanımları, dış politikadaki öteki algıları ve uluslararası yapının hangi kültürüne yakın oldukları tespit edilmeye çalışılmıştır. Kemalist kimliği, CHP ve ordu sahiplenirken liberal-muhafazakâr eklemlenmeyi, ANAP ve AK Parti sahiplenmiştir. Kemalist kimlik, dış politikada emperyalist söyleme sahip Batılı devletleri genelde nötr öteki ve bazen de uzak öteki olarak tanımlamıştır. Komünist Rusya ve Orta Doğu ülkelerini kendine uzak öteki olarak görmüştür. Sovyetler sonrası Rusya'ya karşı nötr davranmıştır. Liberal-muhafazakâr kimlik, Batılı ve Orta Doğu devletlerini kendine yakın görürken Komünist Rusya'yı kendine uzak öteki olarak görmüştür. Sovyetler sonrası Rusya'ya karşı nötr davranmıştır. Kemalist ve muhafazakâr liberal politik kimliklerin uluslararası yapının ortaya çıkardığı kültürlerle uyumu tartışılırken Alexander Wendt'in "üç anarşi kültürü" kullanılmıştır. Kemalist kimlik, dış politikayı yönettiği zamanlarda uluslararası yapıyla uyum içinde çalışmıştır. Kemalistler, Lockecu kültüre sahip olmakla birlikte Kantçı kültüre askerî temelde yönelmişlerdir. Benzer şekilde liberal-muhafazakâr kimlik de dış politikayı yönettiği zamanlarda uluslararası yapıyla uyum içinde olmuştur. Liberal-muhafazakârların Kemalistlerden farkı, Lockecu kültüre yakın olmakla birlikte Kantçı kültüre hem askerî hem siyasi hem de iktisadi boyutta yönelişleridir. ; In this study, it is argued that political identities affect foreign policy. In the framework of this assumption, it is the argument of the study that the Kemalist and liberal-conservative syntheses political identities influenced Turkish foreign policy within the context of their own world imagination. In order to support this argument, constructivism has been chosen as the basic theory of the study because of the fact that constructivists claim that norms, ideologies, identities and ideas shape foreign policy. In this way, they count in identities and ideas into the foreign policy analysis. Interpretative (hermeneutical) methodology has been used in the study. It has been tried to determine the definition of Kemalist and liberal-conservative identities self-perception, the definition of their other-perception, and which cultures of international structure they are near via interpretivist methodology. While CHP and the Turkish military have adopted Kemalist identity, ANAP and AKP have adopted liberal-conservative articulation. Kemalist identity on foreign policy is generally in neutral, and sometimes in distant against Western states having imperialist discourse. In addition, it had been in distant against communist Russia and Middle East states, but after the falling of communist Russia it has become in neutral against Russia. Liberal-conservative's identity has been in close proximity to Western and Middle East states. Further it had been in distant communist Russia. However, it has been in neutral against Russia after the falling of Soviet. Alexander Wendt's three anarchy cultures have been used in discussing with which cultures of international structure Kemalist and liberal-conservative political identities conform. Liberal-conservative has worked in harmony with the international structure at the time when they managed Turkish foreign policy like Kemalist. Although Kemalists have a Lockean culture, they are oriented towards Kantian culture on the military basis. Liberal-conservatives have differentiated from Kemalists, because liberal-conservative identity is oriented towards Kantian culture military, cultural and economic basis.
BASE