1979 İran İslam devrimi sonrası Türkiye, İran ilişkileri
In: Yayın / Beta 2005
In: Politika dizisi 1
Turkey; foreign relation; Iran; 1979-
222 Ergebnisse
Sortierung:
In: Yayın / Beta 2005
In: Politika dizisi 1
Turkey; foreign relation; Iran; 1979-
In: Çağrı yayınları 27
In: Çağdaş hukuk eserleri dizisi 1
Bugün İran diye bildiğimiz coğrafya birçok kavmin, milletin yaşadığı; çeşitli devletlerin, imparatorlukların kurulduğu geniş bir alanı temsil etmektedir. Bu coğrafya üzerinde yaşanan tarihsel ve siyasi olayları sosyolojik bakış açısıyla incelemek ve İran İslam Devrimi'ne giden süreçte toplumun geçirmiş olduğu evreleri tüm yönleriyle araştırmak çalışmamızın esas konusunu oluşturmaktadır. İran İslam Devrimi sürecinde ve İslam Devrimi'nden sonra İran'da toplumsal, siyasi ve dini alanlarda yaşanan gelişmelerin neler olduğunu anlamak ve bu sürecin nasıl geliştiğini, devrimden sonra ortaya çıkan yeni yapıyı açıklamak, sonrasında da devam eden bu süreci bilimsel yollarla temellendirmek bu araştırmadaki temel amaçtır. İran toplumunu, devlet yapısını ve dış politikasını anlamaya yönelik bu çalışma, monarşi geleneğinden Cumhuriyet kurumları ile Şii mezhebinin harmanlandığı bir siyasi sistemi anlamak üzere ele alınmıştır. Bu açıklamalarda çeşitli kitap, makale, dergi ve internet kaynaklarından faydalanıldığı gibi bireysel olarak gözlemlenen siyasi gelişmeler dikkate alınmıştır. Ayrıca ülke içerisindeki genel durum ve kanaatler araştırılıp incelenmiştir. ; The geograpy that we know as Iran stands for a wide region in which various empires and states has been built. The principles of our study consist of examining historical and political scenes which lived in this area with the sociological perspective and searching all phases that the people lived through in the process leading to Islamic revolution of Iran. The essential factors within the this searching are understanding what and how the cases made progress in the religional, political and communal realms and during the Islamıc Revolution of Iran and later, explaining the new structure came out following this revolution, and subsequently justifying this process with the historic and scientific methtods. The studying intended for understanding Persian community, state structure and its foreign polycies prepared in order to clarify a political system that blended with the republical institutions reamins from monarchic tradition and the sect of Shia. İn this statements, political improvements observed personally have been considered as well as it exploited various books, magazines, papers ands web sources. Besides general perspectives and opinions in the country has been explored and examined.
BASE
anemon ; Çağdaş dünyada Azerbaycan ve İran gibi birbirlerine coğrafi yönden yakın olan devletlerin stratejik iş birliği, bölgesel durumun değişmezliğine ve güvenin temin edilmesine, karşılıklı ekonomik ve kültürel ilişkilerin geliştirilmesine uygun şartların ortaya çıkarılmasında önemli rol oynar. Azerbaycan ve İran önemli jeopolitik öneme, stratejik önemi yüksek büyük enerji hammaddelerine sahip olan devletlerdir. Ortak tarih, kültür ve din iki devlet arasında ilişkilerin yüksek seviyede korunmasını şart hale getiren amillerdir. İran (1648 bin km2) göre Yakın ve Orta Doğu'nun en büyük devletidir, açık denizlere çıkışı vardır. Bu amil İran'ın dünyanın birçok ülkeleri ile ekonomik ilişkilerini kolaylaştırır. 8 milyar ton belirlenmiş petrol hammaddesi bakımından İran dünyada ilk sıralarda yer alan bir devlettir. İtiraf etmek gerekir ki, çeşitli alanlarda uzun zamanlı Azerbaycan – İran münasebetlerinin geliştirilmesi için uygun zemin vardır. ; Azerbaijan and Iran are states geographically close to each other. This proximity plays an important role in strategic cooperation, ensuring the stability of the regional situation and establishment of trust, and in revealing the conditions suitable for developing mutual economic and cultural relations. Azerbaijan and Iran are states with large energy raw materials of geopolitical and strategic importance. Common history, culture and religion are agents that make it necessary to maintain a high level of relations between the two states. Iran is the largest state in the Near and Middle East, with its territory (1648 thousand square kilometers). This factor facilitates the economic relations of Iran with many countries of the world. Iran is one of the top countries in the world with its determined 8 billion tons of petroleum raw materials. In this case, it must be admitted that there is a suitable ground for developing long-term Azerbaijan-Iran relations in various fields. ; 712411
BASE
ÖZET1990'lar boyunca güvenlik sorunları nedeniyle negatif bir seyir izleyen Türkiye-İran ilişkileri 2002 yılında Türkiye'de iktidara gelen Ak Parti döneminde olumlu bir seyir izlemiştir. Ak Parti'nin komşularla karşılıklı ekonomik bağımlılık oluşturma politikası, iki ülke arasındaki ticaret hacmini tarihinin en yüksek seviyelerine çıkarmıştır. Ticaret hacminin artışında en büyük payı ise iki ülke arasındaki enerji ticareti oluşturmaktadır. Bu çalışmanın amacı Türkiye ve İran arasındaki ekonomik ilişkileri bağımlılık ve karşılıklı bağımlılık teorileri açısından ele alarak Türkiye-İran enerji ilişkilerinin geçmişi, bugünü ve iki ülke arasında oluşabilecek enerji iş birliğinin sonuçlarını incelemektedir. Bunun için önce Türkiye ve İran'ın petrol, doğalgaz ve elektrik enerjisindeki durumu veriler yardımıyla gösterilmekte ve sonra iki ülke arasındaki enerji ticareti kapsamlı bir şekilde ele alınmaktır. Bununla birlikte enerji jeopolitiği ve enerji güvenliği açısından iki ülkenin iş birliği yapması durumunda ortaya çıkabilecek sonuçlar incelenmektedir. Çalışmada, Türkiye'nin İran'a yönelik karşılıklı ekonomik bağımlılık kurma hedefinin iki ülke ticaretinin hala düşük miktarlarda olması ve bölgesel rekabetin getirdiği güven sorunu nedeniyle başarısız olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca İran'a yönelik uluslararası yaptırımların iki ülkenin enerji politikalarında iş birliğine gitmelerini engelleyen önemli bir faktör olduğu tespit edilmiştir. Ancak bu bulgulara rağmen, Türkiye'nin son 5 yıldaki petrol ithalatında en çok tercih ettiği ve doğalgaz temininde Rusya'dan sonra ikinci kaynak ülke olması dolayısıyla İran, Türkiye için önemli olmaya devam etmektedirABSTRACTHaving followed a negative course because of the security problems in 1990s, the relations between Turkey and Iran have grown positively during the last decade since the JDP came into power in Turkey in 2002. Due to JDP's policy of forging economic interdependence with its neighbors, trade volume of the two countries reached an all-time high. In increasing the trading volume, it is the energy trade that takes the lion's share. Drawing on dependence and interdependence theories to analyze Turkish-Iranian economic relations this study aims to examine the current situation and the history of the energy trade between Turkey and Iran, and the probable outcomes of energy cooperation of the two countries. To this end, first current situations of Turkey and Iran in terms of electrical energy, oil and natural gas are elaborated using pertinent data, and then the energy trade between the two countries is covered comprehensively. Besides, the probable outcomes of contingent cooperation between the two countries in terms of energy geopolitics and energy security are examined. In conclusion, this study argues that Turkey's desire to forge bilateral economic dependence vis–à–vis Iran has failed because of low bilateral trading volumes and lack of trust caused by regional competition. Furthermore, international sanctions against Iran seem to be some of the most important factors preventing the two countries from cooperation. Notwithstanding these findings, Iran maintains its significance for Turkey, as it has been the most-preferred country for the last five years in Turkey's oil import and the second energy source after Russia in natural gas.
BASE
Teknoloji her geçen gün ilerlemektedir. Gelişen ve değişen teknolojiye ayak uydurmak güç hale gelmiştir. Değişen bu teknolojiye ayak uyduran ülke ekonomileri ayakta kalabilmektedir. Özellikle gelişen teknolojik faaliyetleri lojistik sektörüne uyarlayan devletler, ekonomide çığır açmaktadır. Ülkemizin 2023 hedefleri doğrultusunda "Dünyada İlk On Ekonomi İçerisine Girme" planı olduğu bilinmektedir. Türkiye bu hedefe akıllı siyaset, planlı altyapı ve güçlü ticari ilişkilerle ulaşılabilecektir. İran ve Türkiye arasındaki ilişkiler çok eskiye dayanmaktadır. İran, ticari ilişkilerimizin güçlü olduğu sınır komşumuzdur. Aynı zamanda İran ile siyasi birlikteliğe, sosyal ilişkilere, kültürel alışverişlere ve ticari altyapıya sahibiz. İki ülke arasında özellikle enerji alanında anlaşmalar mevcuttur. Dış ticaretimizin önemli bölümünde söz sahibi olan İran ile ilişkilerimiz ilerleyen yıllarda da devam edecektir. ; Technology advances each passing day. It is getting hard to keep pace with developing and changing technology. Especially countries adapting that technology to logistic sector achieve a significant breakthrough in economy. Turkey is known to have plan to become one of top ten countries in economies in the World. She'll reach her goal only with smart policies, planned infrastructure and strong commercial relations. Relations between Iran and Turkey date back to very old times. Iran is a border neighbour with which Turkey has not only a strong commercial relations, but also political union, social relations, cultural exchanges and commercial infrastructure. Besides there are accords on energy sector between two countries. It is clear that relationship between Turkey and Iran which has a say in a huge part of foreign relations of Turkey is going to be continued.
BASE
ÖZETTürkmenler denince genelde Türkmenistan'da yaşayan Türkmen kesim akla gelmektedir. Oysa, Türkmenlerin yaklaşık 4 milyon kadar bir nüfusu bugün İran'ın Türkmen Sahra ve Kuzey Afganistan'da yaşamaktadır. Maalesef İran ve Kuzey Afganistan'daki Türkmenler hakkında birkaç çalışma dışında yeterli kadar araştırma yapılmamıştır. Bu yüzden bu doktora çalışmasının amacı İran Türkmenlerinin varlığına dikkat çekmektir. Çalışmamıza 1881 tarihinden itibaren başlatmamızın nedeni bu tarihte Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerin Rusya ve Kaçarlar arasında yapılan anlaşmayla Türkmen yurtlarının bölünmesine dikkati çekmektir. O tarihten bugüne kadar Türkmenlerin bir kısmı İran sınırlarında kendi adlarıyla anılan Türkmen Sahra arazisinde oturmaktadırlar. İran'da yaşayan Türkler arasında geleneksel boy kimliklerine bağlı kalarak varlıklarını sürdüren İran Türkmenleri milli ve geleneksel değerlerine en fazla sahip çıkan bir Türk toplumudur. Bugün İran Türkmenleri boy kimliği açısından esasen Yomutların Caferbay ve Atabay kollarından ve Göklenlerden müteşekkildirler. Caferbaylar esasen Hazar Denizi kıyısında yer alan Kümüştepe, Hocanefes ve Bender-e Türkmen bölgelerinde iskân tutarken; Atabaylar Türkmen Sahra'nın Akkala, Günbed-e Kavus bölgesinde daha yoğun yerleşmektedirler. Göklenler ise bölgenin doğusunda kendilerine mekân edinmişlerdir. İran Türkmenlerinin nüfusu hakkında resmi bir istatistik yapılmadığından tahmini bilgiler bulunmaktadır. 1956 yılı sayımına göre İran'daki Türkmen nüfusu 330 000'di. Bugün için İran Türkmenlerinin sayısı 1 500 000 civarındadır. Nüfusları ve coğrafi konumları bakımından Türkmenler İran'ın kuzeydoğu kesimin en büyük etnik kesimini oluşturmaktadırlar. İran Türkmenleri İran'da gördükleri yüzyıla yakın baskı ve zulüm karşısında çoğu zaman silaha ve toplumsal tepkiye başvurmak yolunu seçmişlerse de bugüne kadar bu haklı mücadelelerinde hep yenilgiyle karşılaşmışlardır. Bunun sonucunda çok sayıda Türkmen ülkesini terk ederek başta Türkiye olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerine dağılmışlardır. Özellikle Türkiye'yi tercih eden Türkmenler burada eğitim alarak önemli konuma gelmişlerdir. Bunun yanında Türkmenler arasında Türkiye'nin sarsılmaz ve ulaşılması yüksek bir imajı vardır. ABSTRACTThe word "Turkmen" generally reminds some part of the people who live in Turkmenistan. This kind of a defination is a bit lack. So, about 4 million Turkmens live in the region of Turkmen Sahara in Iran and North Afganistan. Unfortunately except for a few studies, we could not find enough reseach on Turkmens who inhabit in the region of Iran and South Afghanistan. So the basic goal of this study is to take attention to existance of Iranian Turkmens. At the same time the study goes back to the date of 1881 in order to focus on the division of the Turkmen lands between Qajars and Russians. From 1881 up to now a considerable part of Turkmens have been living in the Turkmen Sahra where take place on the borders of Iran. Iranian Turkmens who have achieved to be alive by their high dependency on general sect identities are one of the most conservative sects from the perspective of their national and traditional values. It is obvious that today's Iranian Turkmens are rooted in Caferbay, Atabay and Goklans branches of Yomuts. While most of Caferbays live in the districts of Kümüştepe, Hocanefes and Bender-e Turkmen region on the side of Caspian Sea; Atabays inhabit especially in Akkala, and Gunbed-e Kavus districts of the Turkmen Sahara region. On the other hand the inhabitants of the east part of the same region are Goklans. There is not a recently made census about the population of Iranian Turkmens. According to the 1956 population census the number of Turkmen population in Iran was 330 000. Considering these kinds of information it can be said that today the estimated population of Iranian Turkmens is 1 500 000. With this considerable population, Turkmens is the most crowded ethnic minority of this region of Iran. Iranian Turkmens have been the targets of suppressions and violations in Iran for years. Their social reactions and resistance movements to these violations have been oppressed. In another word it can be said that their every uprising was defeated by the central authorities. Because of oppressions, so many Turkmens have left their country and immigrated to the different regions of the world. In this period with a good image amoung Turkmens, Turkey was and is their first choice. The Turkmens who chose to immigrate Turkey has also an opportunisty to be educated and came important and effective posts.
BASE
ÖZETKüreselleşen dünya düzeninde Ortadoğu'nun öneminin arttığı kaçınılmaz bir gerçektir. Bu gelişme Ortadoğu'nun iki büyük gücü olan Türkiye ve İran arasındaki ilişkileri geniş perspektiften ele almamıza neden olmuştur. Günümüzdeki Türkiye-İran İlişkilerini daha iyi kavrayabilmemize yardımcı olacağı düşüncesiyle 1918-1960 yıllarındaki Türkiye-İran İlişkilerini araştırmayı karar verdik.Bugün Türkiye'nin en önemli komşularından biri hiç şüphesiz İran'dır. Türkler ile İranlılar aynı coğrafyayı asırlar boyunca paylaşmış bin yılı aşkın siyasi, askeri ve kültürel münasebetlerde bulunmuş ve büyük medeniyetler kurmuş iki büyük millettir. Araştırmamıza 1918-1960 yılları arasındaki Türkiye-İran İlişkilerini konu edindik. Çünkü Türkiye-İran ilişkilerinin tarihi seyrini incelediğimizde, bu dönemin en önemli özelliğinin iki ülke arasındaki anlaşmazlıkların çözümünün bu ülkelerin çıkarları için ne kadar önemli olduğunu ortaya koymasıdır. Birinci Dünya Savaşı'ndan mağlup olarak çıkan Osmanlı Devleti ile savaşa fiilen girmemesine rağmen savaşın her türlü etkisine maruz kalan İran da yeni gelişmeler ortaya çıkmıştır. İşgalci kuvvetlere karşı verilen bağımsızlık mücadelesi iki ülkenin birbirine yaklaşmasında önemli rol oynamıştır. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ile İran Devleti'nin kurtarıcısı Rıza Şah Pehlevi izledikleri siyasetle kendilerine miras kalan sorunları çözüme kavuşturarak Türk-İran dostluğunun temelini attılar. İki ülke arasındaki samimi ilişkiler İkinci Dünya Savaşı'yla birlikte bir süre kesintiye uğrasa da Demokrat Parti ve Muhammed Rıza Şah Pehlevi döneminde Türk-İran dostluğu tekrardan daha güçlü bir şekilde tesis edilmişti. Atatürk ve Rıza Şah Pehlevi döneminden temeli atılan, Demokrat Parti ve Muhammed Rıza Şah Pehlevi döneminde de daha da kuvvetlendirilen Türk-İran dostluğu 1979'daki İran İslam Devriminden sonra önemini kaybetmiş olup ikili ilişkiler dalgalı bir seyir izlemeye başlamıştı.ABSTRACTIt is inevitable reality that increasing the importance of the Middle East in order of the global world. This mature is been the cause that we took up the relations between Turkey and Iran as widely perspective. We decided to research the relations between Turkey and Iran between the years 1918-1960 for you to comprehend the relations between Turkey and Iran better at the present time.One of the most importance neighbors of Turkey is Iran as certain on today. Turks and Iranians are great nations which have shared same geography as long as centuries have been in political, military and cultural relations more than one thousand years and have established great civilizations. We have taken Turkey-Iran relations between years 1918-1960 as a subject in our research. Because, when we examine historical progress of Turkey-Iran relations we can see that how much it is importance for these countries to solve disagreements is the most important property of this period. There have been some develops in Ottoman Emperor which is been out of First World War as defeated and in Iran which has taken all the effect of the war although hasn't got into the war. The struggle of independence which was against to occupation powers was been an important role for both two countries to approach each other. Mustafa Kemal Atatürk who was the founder of Turkish Republic and Riza Shah Pahlavi who was the savior of Iran Government have based friendship of Turkish-Iranian by solving the problems which is been as a inheritance to theirselves. The cordial relations between two centuries drop by piece cut off Second World War although Turkish-Iranian Friendship is been established as strongly in the period of Democratic Party and Mohammed Riza Shah Pahlavi. Turkish-Iranian Friendship what was based on the period of Atatürk and Riza Shah Pahlavi and after more strengthened on the period of Democratic Party and Mohammed Riza Shah Pahlavi has lost itself importance after Iranian Islamic Revolution in 1979 then dual relations has been going on wavy progress.
BASE
06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan "Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" ile 18.06.2018 tarihli "Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge" gereğince tam metin erişime açılmıştır. ; SAÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tez ÖzetiTezin Başlığı: Hatemi Dönemi Türkiye- ran lişkileriTezin Yazarı: Nurhan KOCATÜRK Danışman: Yrd. Doç. Dr. Kemal NATKabul Tarihi: 18 Eylül 2006 Sayfa Sayısı: VII (ön kısım) + 147 (tez)Anabilim Dalı: Uluslararası lişkiler Bilim Dalı: Uluslararası lişkiler?Hatemi Dönemi Türkiye- ran ilişkileri? iki ülke ilişkilerinde sürekli bir sorun olarakgösterilen ideoloji konusunun, aslında ilişkileri çokta olumsuz etkilemediğini, dönem dönembu sebepten kaynaklandığı söylenen problemlerin de aslında Türkiye ve ran'ın kendi içpolitikalarından kaynaklandığını ve kamuoyuna da ideolojik çerçevede yansıtıldığınıanlatmaktadır.1979 yılına kadar uluslararası ve bölgesel alanda herhangi bir problemle karşılaşmayan ranözellikle Humeyni önderliğinde gerçekleşen 1979 ran devrimi neticesinde kendi kabuğunaçekilerek yalnızlaşma politikası takip etmiştir. Bu tarihten itibaren ran'ın, ulusal çıkarlarınısağlamak için, dış politika söyleminde slam'a çok fazla vurgu yapması, Türkiye'de slam'labağdaştırılan her türlü konun arkasında, öyle olmasa bile, ran'ın görülmesi sonucunudoğurmuştur. Çünkü Türkiye'nin ideolojik yapısı laikliğe dayanmaktaydı. Doğal olarak busüreç içerisinde Türkiye- ran ilişkileri sürekli dalgalanmalar göstermiş, çok kaygı vericiolmamakla birlikte iki kez büyükelçilerin gönderilmesi ile sonuçlanmıştır.Zamanla rejim kendi içinde inandırıcılığını yitirmeye başlamış, bunun üzerine Humeyni vetaraftarları rejimi meşrulaştırabilmek için halk üzerindeki baskılarını arttırmış ve halkınzaman içerisinde reform ihtiyacı duymasına sebep olmuştur. Tabi bu durum 1997 yılındayapılan ran seçimlerini, reform yanlısı Hatemi'nin kazanması sonucunu doğurmuştur. Ancakran'daki Velayet-i Fakih sistemi, ulema yönetiminin meşruiyet temeli olarak kalmış,yönetim, sivil toplum ve yargı üzerinde sürekli varlığını hissettirmiş reformcu kesiministediği reformları gerçekleştirmesine engel olmuştur. Ancak yinede tam anlamıyla olmasabile yönetimde meydana gelen bu değişiklik, Türkiye- ran ilişkilerindeki iyileşmeyi gözlegörülür şekilde arttırmıştır. ran'ın artık dış politika söyleminde slami öğelere çok fazlavurgu yapmaması, Türkiye'nin, ran'a yönelik ideolojik kaygılarının azalmasını ve budoğrultuda her alanda işbirliğinin gündeme gelmesini sağlamıştır.Ancak son dönemde ran halkının değişime yönelik umutlarını kaybetmesi ve aradığınıreformcu kanatta bulamaması sonucu muhafazakar kanattan aday olan Ahmedinecat'ıcumhurbaşkanı olarak seçmeleri ve Ahmedinecat'ın da nükleer güç elde etme konusunda,Batıya yönelik uzlaşmaz tavırları, Türkiye- ran ilişkilerini ileriki dönemde zora sokacağabenziyor.Anahtar Kelimeler: Türkiye ve ran lişkileri, ran Devrimi, deoloji, Reform, Nükleer Güç ; Sakarya University Insitute of Social Sciences Abstract of Master?sThesisTitle of the Thesis: Turkey-Iran Relations Term of KhotemiAuthor: Nurhan KOCATÜRK Supervisor: Asist. Prof. Dr. Kemal NATDate: 18 September 2006 Nu. of pages: VII (pre text) + 147 (main body)Department: International Relations Subfield: International Relations?Turkiye-Iran Relations Term of Khotemi? tells that the ideology subject, which iscontinuously shown as a problem in relations of both countries actually does not affect therelations in a very negative way, those cyclical problems which are told to be sourced fromthis reason are actually sourced from Turkish and Iranian domestic policies and it is reflectedto the public opinion in ideological frame.Iran had not meet with any international and regional problems till 1979 and as the result ofthe 1979 Iran Revolution which is carried out especially in the Khomeini?s leadership it hascrept into its own skin and followed up an isolated policy. From that date forward, Iran?semphasizing the Islam too much in the foreign policy for its own benefits, brings forth theresult of Iran being at the back of all the subjects reconciled with the Islam in Turkiye, evenif it is not so. Because Turkish ideological structure leans on the secularism. Naturally withinthis period Turkiye-Iran relations continuously showed fluctuations and notwithstanding thatit is not a matter of concern, it is resulted with sending back the ambassadors twice.In the course of time, the regime had began to lost its plausibility within itself and hereuponKhomeini and his supporters increased the pressures on people for legitimizing the regimeand caused people to need reform by the time. Of course this situation brought forth theresult of Khotemi?s, who supports the reform, winning the Iran elections in 1997. However,the Velayet-i Fakih system in Iran has remained as the legitimizing base for the governmentof body of mullahs, always made its existence felt by the government, non-governmentalorganizations and judgment and disrupted the radicals to realizes their reforms. Butnevermore it is not in the proper sense, this change occurred in the government crudelyincreased the improvements in Turkiye-Iran relations. Iran?s not emphasizing the Islamicitems too much in its foreign policy expressions anymore provided the Turkish decreasingIran oriented ideological anxieties and bring up full cooperation.However, as result of Iranian people surrendering their hopes towards the change andreformists? not being able to meet their needs, electing Ahmedinecat, who is candidate ofconservatives, as the president of republic and his uncompromising attitudes towards theWest on having nuclear power seems to make Turkiye-Iran relations difficult in the future.Keywords: Turkiye and Iran Relations, Iran Revolution, Ideology, Reform, Nuclear Poweriii
BASE
In: http://hdl.handle.net/11684/2382
Bu çalışmada Bosna Savaşı döneminde Türkiye ve İran'ın bölgedeki pozisyonları ve bölgeye yaklaşımları analiz edilmeye çalışılmıştır. Bu konuda öncelikle Yugoslavya'nın dağılması ile Bosna Hersek'te patlak veren iç savaşı daha iyi anlayabilmek adına Bosnalı Müslümanların milli kimlik oluşumu tarihi süreç içerisinde açıklanmıştır. Bağımsız Bosna Hersek devletinin kurulmasına giden süreçte Boşnak kimliği açıklanmaya çalışılmıştır. Bosna Savaşı'nın başlaması ile birlikte ise Türkiye ve İran bölgeye ilk ulaşan ülkelerden olmuştur. Çalışmada bu iki aktör hangi araçlar ve söylemler ile bölgeye yaklaşmıştır, yaklaşımlarında ne gibi farklılıklar olmuştur ve bunların nedenleri nelerdir gibi soruların cevapları aranmaya çalışılacaktır. Sonraki bölümde, Bosna Savaşı dönemindeki dengeler ile önce Türkiye'nin daha sonra İran'ın buradaki etkinlikleri ayrı ayrı açıklanmıştır. Soğuk Savaş'ın bitmesinin ardından şekillenen yeni uluslararası sistemde Türkiye ve İran'ın yeri anlaşılmaya çalışılmıştır. Bosna Savaşı'nda aktörlerin davranışları, tarihi, sosyal ve kültürel arka planı düşünülerek incelenmeye çalışılmıştır. Sonuç olarak ise Türkiye ve İran'ın Bosna Savaşı'na yaklaşımları karşılaştırılmış ve Türkiye'nin Bosna Hersek'e yardımlarının yanı sıra İran'ın da bu bölgede savaş sırasında da etkili olduğu anlaşılmıştır. Böylelikle araştırmada, İran'ın Bosna Hersek'te yeterince fark edilmeyen fakat bölgede derin izler bırakan önemli ülkelerden biri olduğu sonucuna ulaşılmıştır ; In this study, Turkey and Iran's activities were analyzed during the Bosnian civil war. In this regard, firstly for a better understanding of Bosnian outbreak with the dissolution of Yugoslavia, national identity creation of Bosnian Muslims was explained within the historical process. Bosniak identity was tried to be explained in the process leading to the establishment of the independent state of Bosnia and Herzegovina. With the start of Bosnian war Turkey and Iran was one of first countries that reached the region. Thus these two actors' tools and discourses, their approaches to the region, the differences in their approaches and the reasons for their differences will try to be answered. Thereinafter, first Turkey then Iran's activities were described separately with the balances during the war in Bosnia Herzegovina. In the new international system formed after the end of the Cold War, Turkey and Iran's position has tried to understand. The civil war of Bosnia and Herzegovina was tried to be examined by considering the actors' behavior, historical, social and cultural background. As a result, the study's main purpose was to compare Turkey and Iran's approach and show that as well as Turkey's helps in Bosnia Herzegovina Iran, during the war in this region was quite effective. Thus, in this research it was aimed that in fact Iran was one of the important countries that are not recognized enough in Bosnia Herzegovina but left a lasting impression
BASE
Demokrasi, toplumsal ve ekonomi durumu gözetmeksizin tüm vatandaşların eşit sayıldığı, halkın özgür ve adil seçimler yoluyla temsilcilerini seçme hakkına sahip olduğu barışçıl bir yönetim sistemidir. Uluslararası İlişkiler literatürüne 1980'lerden itibaren giren Demokratik Barış teorisi de bir ülkenin yönetim sisteminin dış politikasındaki davranışlarını belirlediğini dolayısıyla yönetim sistemi demokrasi olan ülkelerin dış politikalarında barışçıl yaklaşımlarda bulunduklarını ve aralarındaki çıkan sorunları savaş ya da çatışma yöntemlerine başvurmadan çözmeye çalıştıklarını savunmaktadır. Tarihte çeşitli nedenlerden dolayı ülkelerarasında birçok anlaşmazlık yaşanmıştır. Ülkelerarasında yaşanan anlaşmazlıklardan biri de nükleer silahlanma yarışıdır. Tek bir hamleyle orduları, şehirleri hatta bölgeleri tamamıyla ortadan kaldırabilecek kapasitede olan nükleer silahlar, yok etme gücüyle tüm dünyanın korkulu bir rüyası haline gelirken diğer taraftan da askeri, siyasi, ekonomi, diplomasi gibi birçok alanda sağladığı avantajları elde etmek için ülkeleri peşinden sürüklemiştir. Nükleer silahların ülkeler arasında yayılması nükleer savaş tehlikesini arttıracağından dolayı uluslararası ortamda endişe oluşturmuştur. Bu noktada tez, bu endişelenmede demokrasinin rolünü, nükleer silahlar ile demokrasi arasındaki ilişkiyi İran nükleer programı üzerinden Demokratik Barış teorisi varsayımları çerçevesinde açıklamayı amaçlamıştır. ; Democracy is a peaceful government system in which all citizens are considered equal regardless of the social and economic situation, and the people have the right to elect their representatives through free and fair elections. The Democratic Peace approach, which has entered into the International Relations literature since the 1980s, also asserts that the administrative system of a country determines the behaviors in its foreign policy, therefore countries with democratic governance systems adopt a peaceful approach in their foreign policies and try to solve the problems between them without using war or conflict methods. There have been many conflicts between countries for various reasons in history. One of the disagreements between countries is the nuclear armament race. While nuclear weapons, which are capable of destroying armies, cities and even regions completely with a single move, have become a nightmare of the whole world with their destructive power, on the other hand, they have trailed countriesin order to gain advantages in many areas such as military, political, economy and diplomacy. The spread of nuclear weapons among countries has raised concerns in the international environment, as it will increase the danger of nuclear war. At this point, the thesis aims to explain the role of democracy in this concern and the relationship between nuclear weapons and democracy within the framework of the assumptions of democratic peace through the Iranian nuclear program.
BASE
Orta Doğu coğrafyasının önemli ve büyük devletlerinden olan Türkiye ve İran'ın binlerce yıllık geçmişe sahip siyasî ve kültürel ilişkileri vardır. Bu uzun ve zengin tarihi arka plan iki ülke arasında zaman zaman dostane zaman zaman gergin ilişkiler örüntüsünü oluştururken, kaçınılmaz olarak karşılıklı etkileşimi de beraberinde getirmiştir. Geçmişte siyasî/ideolojik çatışma, jeostratejik rekabet, ekonomik hâkimiyet ve dinî ihtilaflar nedeniyle karşı karşıya gelen iki ülke; Türkiye'de cumhuriyetin kurulması İran'da Kaçar Hanedanlığına son verilmesiyle birbirine yakınlaşmaya başlamışlardır. Bu yakınlaşmada her iki ülkede söz konusu değişimleri gerçekleştiren ve ülkelerinde batılılaşma politikaları uygulayan milliyetçi karizmatik liderlerin büyük etkisi olmuştur. Bu sayede iki ülke arasında süregelen ihtilafların halli ve ilişkilerin sağlam hukukî zemine oturtulması mümkün olabilmiş, iki ülkenin ilişkilerini gölgeleyen kuşku ve önyargı bulutları dağıtılmıştır. Ortak güvenlik kaygılarını taşımaları ekonomik ve toplumsal gelişmeyi arzulamaları ve milliyetçi, modernist yaklaşımları iki ülkeyi yekdiğeriyle işbirliğine daha çok itmiştir. Yine iki ülkeyi tehdit eden ayrılıkçı/Kürtçü akımlarla ortaklaşa mücadele zarureti de iki ülke ilişkilerini etkileyen bir diğer faktör olmuştur. Yabancı aktörlerin de müdahil olduğu bu süreçte iki devlet birbirleriyle rekabet ve çatışma yerine uzlaşma ve işbirliği siyasetini takip ettikleri sürece kârlı çıkacaklarının farkında olarak ilişkilerini bu doğrultuda sürdürmeye gayret etmişlerdir. Ancak içsel ve dışsal bir dizi faktörün izin verdiği ölçüde bu politika sürdürülebilmiş ve bölgesel işbirliği çabalarında da ortak hareket ederek birlikte yer almışlardır. ; The relations of Turkey and Iran, which are important and strong states in the Middle-East, date back to thousands years ago. The relations which characterised sometimes with tension sometimes with friendship have caused an inevitable interaction between the two countries throughout history. The two states, which confronted with each other due to the reasons such as political/ideological tension, geo-strategical rivalry, economic hegemony and religious contraversy in the past, have started to get closer to each other since the foundation of Turkish Republic in Turkey and since the owerthrown of the Kaçar dynasty in Iran. In improving the relations of the two states the nationalist charismatic leaders who have been the main actors in change and Westernisation policies, have played very important roles. Thus, the contraversies between the two countries have been solved and the relations have been placed a solid legal ground, ending the suspicion and prejudice characterised the relationships between the two states for a long time. The common security concerns, aspiration for economic and social development and nationalist modernist aprroaches have forced each country to cooperate with the other one. Moreover, the necessity for common combat against seperatist Kurdish movement which thretaens both states is another factor which affect the two countries' relations. In the process which foreign (outsider) actors have also involved, the two states recognised that if they develop peaceful agreement and cooperation instead of rivalry and conflict, it would be more in favour of them, and they shape their relations accordingly. They have sustained this policy as long as internal and external factors let to do so and they have taken place in regional cooperations, acting together.
BASE