Türkiye'de demokratikleşme sürecinde 12 Eylül 1980 Askeri Müdahalesi ve Kırşehir Basını isimli çalışmamda ilk olarak demokrasi, demokratikleşme, ihtilal gibi kavramların anlaşılması gerektiği düşüncesindeyim. Demokrasi, vatandaşların, devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir. Cumhuriyet halkın egemenliğine dayanan bir sistem, demokrasi ise cumhuriyetin uygulanış şekillerinden biridir. Demokrasiye uygun bir şekilde yaşama biçimine ise demokratikleşme denilmektedir. İhtilal, Bir ülkenin siyasal, sosyal ve ekonomik yapısını veya yönetim düzenini değiştirmek amacıyla kanunlara uymaksızın kuvvet kullanarak köklü bir değişiklik için yapılan militarist bir hareketidir. Ülkemizde yaşanan askeri müdahalelerin gerekçeleri; ülke bütünlüğünü korumak, millî birlik ve beraberliği sağlamak, muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek, devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis etmek ve demokratik düzenin işlemesine mani olan sebepleri ortadan kaldırmak olarak gösterilmiştir. Geçmişte çeşitli sebeplerle yaşanılanlar da göstermiştir ki demokrasinin işlemesi ve yürütülmesi için çalışan parlamento kapatılarak demokrasi ve demokratikleşme sağlanamaz. Müdahaleyi yapanların her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezaî, malî veya hukukî sorumluluk iddiası ileri sürülemez ve bu maksatla herhangi bir yargı merciye başvurulamazlığı sağlayan anayasa maddesi 2010 referandumu sonrası değiştirilmiş ve o dönemle ilgili yargılama 13 Eylül 2010 tarihinde başlamıştır. Şu da bir gerçektir ki hiçbir askeri müdahale ülkeyi rahata, huzura götürememiştir. Müdahale sonrası; ister sağ, ister sol kesimden olsun -Türkiye?nin yarınları, umutları belki de gelecekleri olan büyük çoğunluğu gençlerden oluşan ülkesini milletini seven- birçok insanın mağduriyetine herkes tanık olmuştur. 12 Eylül ülkenin geçmiş birikimini, deneyimini belki de en önemlisi yarınını ortadan kaldırmıştır. Türkiye, 27 Mayıs 1960,12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980?leri yaşayarak, demokrasisi çeşitli sebeplerle askıya alınarak bugünlere gelmiştir. Eğitim seviyesi yükseltilerek ülkenin varlığı ve birliği için çalışan sivil toplum kuruluşlarının daha da yaygınlaşması, temel haklarını bilen vatandaşların yetişmesi ve demokrasinin birlikte yaşama anlayışı olduğunun anlaşılması olarak kabul edilmesi rahat, mutlu, huzurlu ama kesintiye uğramayacak demokratik yarınların göstergesi olacaktır. Evrensel değerler bağlamında amaç birlik ve beraberlik içinde daha güzel, daha mutlu yarınlara ulaşmaktır. Anahtar Sözcükler: Demokrasi, Demokratikleşme, Askeri Müdahaleler ve Basın. ; In my study that named `September 12th, 1980 Military Intervention and the Kırşehir Press in the process of democratization in Turkey?, firstly it should be understood the terms such as democracy, democratization and revolution. Democracy is a form of government that all citizens have equal rights in shaping government policy. Republic is the system that based on the sovereignty of the people, democracy is on the other hand one of the forms of implementation of the republic. Living in accordance with democracy called as `democratization?. The revolution is a wide public movement for a radical change by using force in order to change a country?s political, social and economic structure or layout of the managament. The reasons for military intervention in our country are shown as to protect the integrity of the country, to ensure national unity and solidarity, to prevent a possible civil war and fratricidal quarrel, to re-establish the existence of state authority and to eliminate the raesons that prevent functioning of the democratic system. The events about past for various reasons have shown that by closing the parlament which functioning and executing for democracy, it is not possible to achieve democracy and democratization. Because of their all kind of decisions and possessions for the people who interfere it is not asserted the claim of criminal, financial and legal responsibility and for this purpose it may not be applied any judicial authority. The constitutional court were changed after the 2010 referandum and the trial about that period began 13th September 2010. But this is also a fact that no military intervention take the country to peace and comfort. After the intervention, whether right or left part supporter, many people were lost especially and vast majority of them youngs who are Turkey?s tomorrows, prospects and perhaps the future and this fact has witnessed by many people. September 12th eliminated the country? s past knowledge, experience and perhaps most importantly its future. Turkey has survived until today by living May 27th 1960, March 12th 1971, September 12th 1980 and by suspending its democracy for various reasons. It will be the indicator of comfortable, happy, peaceful but uninterrupted democratic future as the expansion of non-governmental organizations that are working for their country?s existense and cooperation by taking into account or even increasing the level of education,the growth of citizens who know their fundemantal rights and adoption of democracy as the understanding of living together. In the context of üniversal values the aim is to achieve happier and more beautiful future living unity and solidarity. Key words: Democracy, Democratization, military Interventions and Press
anemon ; Localization discourses coming to the fore after the eighties gained power with the demands of international organization and had coverage in the legal basis with European Charter of Local Self Government in the nineties. The agreement in which our country made reservation for some of its articles due to our unitary structure seems quite far away from realizing its objectives under the adopted form. Although it was attempted to make arrangements specific to autonomy with various local government reforms in 2000s, it resulted in cancellation by the judiciary. Special Provincial Administration Law No 5302 released in 2005; comprises similar localization cores in respect of followed judicial process and directions of changes made. Some changes in the relationship between provincial general council and governor body draw attention; the head of provincial general council, centralized control method that can be made against the decisions of the head, duration and frequency of assembly etc. evolving situation of provincial general council which is a body established after election will outline the scope of the study. As the origin of decision is based on a body elected its position in historical process of localization will be analyzed. ; Seksenli yıllardan sonra gündeme gelen yerelleşme söylemleri, uluslararası örgütlerin talepleriyle güç kazanmış, doksanlı yıllarda Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı ile yasal zeminde yer bulmuştur. Ülkemizin üniter yapısı itibariyle çeşitli maddelerine çekince koyduğu anlaşma, kabul edilen haliyle maksadını gerçekleştirmekten hayli uzak görülmektedir. İkibinli yıllarda ise çeşitli yerel yönetim reformlarıyla özerkliğe özgü düzenlemeler yapılmaya çalışılsada yargı tarafından iptaliyle sonuçlanmıştır. 2005 yılında çıkan 5302 Sayılı İl Özel İdaresi Kanunu; izlenilen yargı süreci ve yapılan değişikliklerin yönü itibariyle benzer yerelleşme nüveleri içermektedir. İl genel meclisi ile valilik organı arasındaki ilişkide bazı değişiklikler dikkat çekmektedir; il genel meclisi başkanının kim olduğu, kararlarına karşı yapılabilecek merkezi denetim şekli, toplanma süresi ve sıklığı gibi. Seçimle gelen bir organ olan il genel meclisinin evrilen durumu çalışmanın kapsamını çizecektir. Kararın menşeinin seçimle gelen bir organa dayanması itibariyle, yerelleşmenin tarihsel sürecindeki yeri analiz edilmeye çalışılacaktır. ; 22321
During the reign of Abdulhamid II, reorganization of administrative, judicial, financial and internal security in the Macedonian region after the Treaty of Berlin of 1878 become an international issue also involving the European countries. In this process, Macedonia become a focus of political crises and disputes between the Ottoman Empire and European states. Therefore, it is necessary to evaluate the restructuring of gendarmerie organization during the reign of Abdulhamid II by taking into account these conditions. Undoubtedly, the Murzsteg reform program of 1903 played a decisive role in the power struggle of the actors in the region. After launching the program, restructuring of administrative, financial, judicial and security areas under supervision of the European states started in the provinces of Thessaloniki, Kosovo and Monastir. While the gendarmerie organization in the region was handled within the scope of the Murzsteg program, Edirne province was not included in this program. In this study, the attempts to include the gendarmerie organization in Edirne province in the Murzsteg reform program, and reorganization of gendarmerie in Edirne province will be examined.
Askerî darbe, askerlik mesleğince benimsen emir-komuta zinciri zihniyetine tabi, eyleminde ve söyleminde şiddet barındıran, toplumsal ve siyasal alana müdahaledir. Bu müdahale toplumların demokratikleşme yolundaki adımlarını geriletir ve durdurur. Askerî darbelerin yaşandığı ülkelerde siyaset ve yönetim, darbe ihtimali ile her zaman kıskaç altındadır. Bu ihtimal bireylerin hafızalarının bir köşesinde saklanır. Darbenin etkisi, sadece hafızalarda değil, toplumsal alanı düzenleyen en önemli metinlerde, anayasalarda da saklıdır. Türkiye'de anayasaların oluşturulması, darbeler sonucunda olmuştur. Bu anayasalar, darbe mimarı askerî yenin kendi özerklik alanını toplum karşısında güçlendiren düzenlemelerini de bol miktarda içermektedir. Eğitim, sağlık, barınma, personel rejimi gibi pek çok açıdan farklı uygulamalara tabi olan askerî kesimin yaptığı ve yaptırdığı darbe ürünü anayasalar ayrıca askere özgü yargı kurumlarını da oluşturmuştur. Böylelikle devletin temeli olan yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerinden diğerlerini denetleyebilme niteliğini haiz yargı kuvvetini kendisi için özerkleştirmiştir. Askerî bürokrasi, askerî yargı mevzuat ve kurumlarını, 1960 ve 1980 darbeler sonrası Anayasaları ile sivil yargı alanının karşısında üretmiştir. Bu çalışmada Türkiye'de 1960 darbesi, 1971 muhtırası, 1980 darbesi ve 2016 darbe girişimi sonrasında askerî yargı kurumlarının nasıl şekillendiği açıklanmıştır. Askerî n özellikle yargı alanında etkinliğini kuvvetlendirecek kurumlar oluşturarak, sivil bürokrasi aleyhine özerklik alanını genişlettiği gözlenmiştir. ; The military coup, subject to the mentality of the chain of command embraced by military profession, thus is violent in its act and the rhetoric, is an intervention to social and political arena. This intervention halts and reverses the process of democratization of societies. In the countries where military coups were experienced once, politics and government are under claws of possible coup d'etat. This possibility stored in the memories of the individuals: The effects ...
İdari makamlar, "idari işlemler" yoluyla irade açıklaması yapmaktadır. İdari işlemin, idari makamlar tarafından sona erdirilmesi yine idari işlemler yoluyla olmaktadır. Bu yetki, "İdari İşlemin kaldırılması" ve "İdari İşlemin Geri Alınması" şeklinde kullanılacaktır. Türk Kamu Yönetiminde, bu yetki kullanımında hatalar olmaktadır. Bu temel bilgiden yola çıkarak, bu çalışmada, öncelikle. "İdari İşlemin kaldırılması" ve "İdari İşlemin Geri Alınması" kavramlarından bahsedilmiştir. Daha sonra Türk Kamu Yönetiminde bu yetkinin kullanımında yönelik uygulamalar açısından incelenmiştir. Ayrıca idari işlemin geri alınması ve kaldırılmasının yargı kararlarına konu olan içeriği ve hukuki durumuna değinilmiştir. Türk Kamu Yönetimi'nde idari işlemin idarece sona erdirilmesinin çeşitli uygulamalarına yer verilmiştir. Son olarak, Türk Kamu Yönetiminde idari işlemlerin idare tarafından sona erdirilmesinin etki ve sonuçları ayrı ayrı ele alınmıştır. ; Administrative authorities are making a will disclosure through "administrative procedures". The termination of the administrative proceeding by the administrative authorities is also through administrative procedures. This authorization will be used in the form of "Removal of Administrative Procedure" and "Reinstatement of Administrative Procedure". In Turkish Public Administration, there are mistakes in using this authority. Starting from this basic knowledge, in this study, firstly, the concepts of "Removal of Administrative Process" and "Reinstatement of Administrative Process" are mentioned. Then it was examined in terms of applications for the use of this authority in Turkish Public Administration. It also mentions the content and legal status of the withdrawal and removal of administrative proceedings, which are subject to judicial decisions. In Turkish Public Administration, various implementations of the end of the administrative process by the administration have been included. Finally, the impact and consequences of the administrative ending of administrative procedures in the Turkish Public Administration are addressed separately.
Günümüzün uluslararası aktörlerine düşen görev, karşılaştıkları uyuşmazlıkları her bakımdan daha insani olan barışçı yollar ile çözme yoluna gitmektir. Bu çözüm yolları içerisinde en dikkat çekici ve sonuca yatkın olan ise arabuluculuk yöntemidir. İnsanlık tarihi ile paralel bir şekilde gelişme gösteren arabuluculuk, neredeyse tüm uygarlıklarda tercih edilen bir yöntem olmuştur. Arabuluculuk uyuşmazlık halindeki iki devletin, üçüncü bir uluslararası hukuk kişisi tarafından bir araya getirilmesi ve barış için çözüm üretilmesi sürecidir. Bu sürecin başarılı bir şekilde sonuçlanmasında arabulucunun tarafsızlığı, statüsü ve taraflar üzerindeki baskı gücü önemli bir rol oynamaktadır. Arabulucu konumundaki üçüncü kişi, bir devlet olabileceği gibi, uluslararası bir örgüt veya gerçek kişi de olabilmektedir. Arabuluculuğun en önemli özelliklerinden biri, arabulucunun tarafları bağlayıcı nitelikte bir karar verme yetkisinin bulunmamasıdır. Bu bakımdan arabulucu, sadece uyuşmazlık halindeki tarafları bir araya getirmekte ve çözüm önerileri sunmaktadır. Arabuluculuk yönteminin zamandan tasarruf sağlaması, arabuluculuk yapan kişilerin alanında uzman olması, yargı organlarının yükünü azaltması ve gizliliğin daha kolay korunabilmesi gibi nedenler ile diğer barışçı çözüm yollarına göre daha çok tercih edildiği görülmektedir. ; The duty of today's international actors is, to settlement the international disputes they faced in peaceful ways which are more humane than all respects. Within these peacfeul ways, most remarkable and liable to result is mediation. As developing parallel with the history of humanity, mediation has been a preffered method in almost all civilizations. Mediation is a process of bringing together and finding solutions to the conflict parties by a third party person. To have a successful conclusion in this process, the impartiality, the status and the leverage of the mediator plays an important role. The third party person as a mediator, may be a state and may also be an international organization or natural person. One of the most important characteristics of mediation is the mediator can not give a decision that is binding on parties. In this regard, mediator only brings the conflict parties together and offers solutions. Mediation way is more preferable than other peaceful solutions in such reasons as the time savings of mediation, being expert persons as a mediator, reducing the burden of the judicial organs and being easier to protect confidentiality.
Tez No: 555085 ; Yüksek Lisans ; Lojistik sektörü, dünyada ve ülkemizde hızla gelişmekte olup, ekonomik sistemin önemli bir parçası haline gelmektedir. Hem içerisinde kapsadığı faaliyetlerin fazla olması hem de doğrudan üretim, pazarlama ve uluslararası ticaret firmaları ile de bağlantılı olması nedeni ile kişiler arası, şirketler arası ya da kişi ve şirketler arası geniş bir ilişki ağına sahiptir. Bu nedenle de uyuşmazlık ve anlaşmazlıklarla her lojistik faaliyette yoğun olarak karşılaşılmaktadır. Lojistik sektöründe yer alan çalışanlar, işverenler, şirketler hem İş Hukuku hem de Ticaret Hukuku açısından zorunlu arabuluculuk sürecine dâhil olmaları nedeni ile arabuluculuk yönteminin uygulanmasında ve gelişmesinde önemli bir yere sahiptirler. Bu nedenle tezin birinci bölümünde lojistik tanımı, kısa bir tarihsel gelişimi ve lojistik faaliyetler anlatılacaktır. Uyuşmazlıkların çözümü için günümüzde yargı mercilerinin yanı sıra alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına da insanlar başvurmaktadır. Ülkemizde uygulanan alternatif çözüm yollarından en yaygını ve tercih edileni de arabuluculuktur. Bu nedenle tezin ikinci bölümünde arabuluculuğun tarihsel gelişimi, dünyada yer alan diğer ülkelerdeki uygulanma şekilleri, arabuluculuk süreci ile dava şartı arabuluculuk ve ihtiyari arabuluculuk konuları anlatılacaktır. Tez kapsamında lojistik sektörü özelinde arabuluculuk uygulamaları inceleneceğinden, tezin üçüncü bölümünde lojistik sektöründe arabuluculuk yönteminin uygulanmasındaki kapsamı hususları anlatılacaktır. ; The Logistics sector is rapidly developing in the world as well as in our country and becoming an important part of the economic system. Since it involves both many activities and has relationships with direct manufacturing, marketing and international trade companies. It has a wide network of interpersonal, intercompany or between persons and companies. For this reason, it encounters disputes and conflicts intensively for every logistics activity. Those who work in logistics sector, employers and companies have an important place in the implementation and development of mediation methods since they are included in the mandatory mediation process for both the Labor Law and the Trade Law. Therefore, in the first part of the thesis, the definition of logistics, a brief historical development and logistic activities will be explained. Today, people apply to alternative dispute resolution methods besides judicial authorities in order to solve the disputes. One of the most common alternative resolution methods that is applied and preferred in our country is mediation. For this reason, in the second part of the thesis, the historical development of mediation, the ways of implementation of mediation in other countries of the world, the mediation process as well as cause of action mediation and voluntary mediation will be explained. Since the mediation applications will be examined specifically in terms of the logistics sector within the scope of the thesis, it will detail the issues and principles of the application of mediation method in logistics sector in the third part of the thesis.
Yüksek Lisans Tezi ; Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkiler her daim inişli-çıkışlı bir karaktere sahip olmuştur. Türklerin Avrupa algısı ile Avrupalıların Türkiye algısı arasındaki farklılıklar, söz konusu istikrarsız ve değişken sürecin temelini oluşturmuştur. Tarihsel olarak bakıldığında ise, bu algı farklılıklarının din olgusuna bağlı olarak inşa edildiği görülmektedir. Din merkezli ortaklaşa düşünceler tarafından oluşturulan kimlikler ve çıkarlar neticesinde yaratılan Hıristiyan Avrupa ve Müslüman Türkiye imgeleri, taraflar arasındaki etkileşimi belirginleştirirken aynı zamanda da keskinleştirmiştir. Avrupa Ekonomik Topluluğu'ndan bugünkü AB'ye kadar uzanan süreç içerisinde Türkiye'nin yaşamış olduğu Avrupalılaşma dönüşümü; beşeri, hukuksal, ekonomik ve kültürel alanlarda pek çok reformu da beraberinde getirmiştir. Yaşanan bu yoğun ve yenilikçi dönüşüme rağmen Türkiye halen AB'ye tam üye olamamıştır. Soğuk Savaş sonrasında dünya konjonktüründe değişen güvenlik anlayışı, 9/11 Terör Olayları sonrasında küresel terörizm başlığı altında İslam medeniyetinin olumsuzlaştırılması ve yeni öteki olarak kabul edilmesi, İslamofobinin dünya genelinde hızla yayılması ve Avrupa içerisinde artan İslami köktendinci terör saldırıları gibi pek çok etken AB içerisinde İslam kimliğine yönelik endişenin daha da yükselmesine neden olmuştur. İdeolojik olarak İslami muhafazakâr ve neo-Osmanlıcı çizgiye sahip Adalet ve Kalkınma Partisi'nin 2002 yılından bugüne değin Türkiye'de iktidar olması ise, İslam medeniyetine yönelik her daim kuşkucu olmuş ve son dönemde bunu daha da net olarak yansıtmaya başlamış olan AB ile Türkiye arasındaki süregelen ilişkilere enteresan bir boyut kazandırmıştır. ; abstract ; Turkey and the European Union relations has always been in a bumpy character. The differences between Turks' perception of Europe and Europeans' perception of Turkey could be considered as the basis of this unstable and changeable process. Historically, these perceptive differences seem to have been built on the religious phenomena. The images of Christian Europe and Muslim Turkey as a result of identities and interests created jointly by religion-based collective ideas affected and also sharpened the interaction among these parties. The Europeanization transformation of Turkey within the period from the European Economic Community to the EU has brought many reforms in various fields like as social, judicial, economic and cultural. Despite all of these intensive and innovative transformation process, Turkey is still not a full member of the EU. Further concerns about the Islamic identity within the EU have ascended because of many factors, such as; changing security perceptions of the world conjucture after the Cold War period, rising negative image of İslamic civilization starting with the 9/11 Terrorist Attacks in 2001 and accepted as a new threat or as the other under the title of global terrorism, spreading Islamophobia rapidly throughout the world, and increasing Islamic fundamentalist terrorist attacks in Europe. On the other hand, Justice and Development Party which is the ruling power of Turkey since 2002 has affected ongoing relations between Turkey and the EU differently because of her Islamic conservatism and neo-Ottoman ideological roots. Therefore, it's more likely to assume that today's relations between Turkey and the EU become more interesting and paradoxical.
ktidarın, hükümdardan halka dogru akısını ifade eden temsili demokratik rejimlerde, devlet baskanının anayasal ve siyasal sistem içindeki konumu, hükümet modelleri tercihinin esasını olusturmaktadır. Nitekim, farklı hükümet modellerinde devlet baskanları, makama gelis ve yetkileri açısından farklı özellikler göstermektedir. II. Mesrutiyetin ilanından itibaren parlamenter sistemi tecrübe eden Türkiye'de cumhurbaskanının sistem içindeki önemi ve bunun nedenlerini tespit etmek amacıyla farklı hükümet sistemleri ve bu sistemlerde devlet baskanlıgı kurumu karsılastırmalı olarak incelenmis, bu çerçevede devlet baskanlarının siyasal sistem içinde farklı rol üstlendikleri meclis hükümeti, baskanlık, yarıbaskanlık ve parlamenter hükümet sistemleri ayrı ayrı inceleme konusu yapılmıstır. Türkiye'de hükümet sistemleri ve cumhurbaskanlarının siyasal sistem içindeki konumları anayasal dönemler itibarı ile ele alınmıs, her cumhurbaskanlıgı seçim süreci dönemin siyasal ve sosyo-kültürel sartları altında incelenmistir. 1982 Anayasasında hükümet sistemi tercihinin aksine ?sembolik? yetkili cumhurbaskanı yerine yasama, yürütme ve yargı gücüne ortak; aktif, müdahaleci, denetleyici ve yönetici cumhurbaskanlıgı kurumu ve cumhurbaskanlıgı seçimlerinin, siyasal sistem içinde ?devlet krizi? yaratma potansiyelinin arkasındaki anayasal, siyasal ve tarihsel etkenler incelenmistir. ; In representative democratic regimes mentioning flow of power from ruler to people, position of the president into the constitutional and political system constitutes the basis of preference of government models . As a matter of fact, presidents in different government models demostrate different characters in respect of chairing and their authorities. In Turkey that has been experiencing parliamentary system from the declaration of Constitutional Monarchy II, different government systems and presidency insitution in these systems have been examined comparatively, in order to determine importance of president within the system and their reasons, and within this framework, assembly government where the president assumed different roles in political system, presidency, semi-presidency and parliamentary government systems all have been an object for study, respectively. Government systems in Turkey and presidents position within political system have been discussed in consideration of constitutional periods, and all elective processes for president have been studied under the political and sociocultural conditions of time. On contrary to the preference of government system, in 1982 constitution, the political and historical factors have been examined where presidency institution and presidency elections are participant, active, officious, inspector and director in legislative, executive and judicial authorities and behind ?state crisis? creation potential in political system, instead of ?symbolically? authorised president.
ÖZET Osmanlı Devleti'nde devlet işlerinin görüşüldüğü yer olan Divân-ı Hümâyun'da alınan kararlar mühimme defterlerine kaydedilirdi. Devletin merkez ve taşra teşkilâtı, bu kurumların yapısı ve işleyişi, ülkenin iktisadî durumu, siyasî, adlî ve sosyal konuları içeren mühimme defterleri, yazıldığı dönemin en önemli kaynaklarındandır. Üzerinde çalışma yapılan 34 Numaralı Mühimme Defteri, hicrî 7 Muharrem-28 Safer 986, milâdî 16 Mart-6 Mayıs 1578 tarihleri arasındaki hükümleri içermektedir. Bu dönemde Osmanlı Devleti'nin başında III. Murad, sadrazamlık makamında ise Sokullu Mehmed Paşa bulunmaktadır.34 Numaralı Mühimme Defteri'nde İran Seferi'ne hazırlık ve seferin başlangıcında meydana gelen bazı gelişmeler ile buna bağlı olarak diplomatik faaliyetler önemli yer tutmaktadır. XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren başlayıp, çalışmasını yaptığımız 1578 yılında devletin uğraştığı en önemli sorunlardan olan Celâli ve suhte isyanları, asâyişin temini başlığı altında ele alınmıştır. Bunlardan başka defterde vakıf, timar tahsîsi ve görev tercihleri, İstanbul'un iâşesi, bayındırlık, haberleşme ve yol sistemi, iktisâdî durum ve vergi tahsilâtı ile ilgili konularda hükümler bulunmaktadır. SUMMARYIn the Ottoman Empire, the decisions taken at "Divan-i Humayun", which is the establishment where the state matters were negotiated, were registered to the "mühimme ledgers". Mühimme ledgers, which include the matters about the local and central state institutions, the structure and operational processes of these institutions economic, political, judicial and social situation of the country, are one of the most important information resources about the their periods. At this paper, 34th Mühimme Ledger is studied. 34th Mühimme Ledger includes the legislations between 7 Muharrem-28 Safer 986 according to the islamic calendar, which is the period between 16 March-6 May 1578 according to the Gregorian calendar. The ruler of the period is Murad the 3rd and the grand vizier of the period is Sokollu Mehmed Pasha.At the 34th Mühimme Ledger, the preparations of the Iran war, some developments which occured at the beginning of the military expedition, and diplomatic actions regarding these developments take an important place. The Celali and Suhte riots, which started at the beginning of the XVIth century, and which is one of the most important problems of the the state in 1578 are covered under the subject of "the procurement of the public order". Besides these subjects, the legislations about the charity institutions, allocation of manors and mission preferences, subsistance of Istanbul, public works, communication and transportation systems, economic situation and tax collections take place in the 34th Mühimme Ledger.
Türkiye'de kamu personel sistemi; idari, akademik, askeri ve adli alanlarda çalışan personel biçiminde sınıflandırılabilir. Bu sınıflardaki personeller için, haklarının ve ödevlerinin düzenlendiği ayrı mevzuatlar bulunmaktadır. Ancak sınıflandırmadan ayrı kurumlar arasında da farklı kazanımlar sözkonusudur. Eşitlik ilkeleri gereği günümüzde kamu personel sisteminin ?insan kaynakları yönetimine? ilişkin düzenlenmesi konusunda çalışmalar yürütülmektedir. Bunun yanında özellikle iki sınıf personelin çalıştığı kurumlarda, kurum doğası gereği çatışma ortamı doğabilmektedir. Bu noktada Üniversitelerde çalışan idari personel, kurumda yaşadığı meslek sorunları çerçevesinde konuya ilişkin kapsamlı bir örnek olarak değerlendirilebilir. Bu çalışmada, üniversitelerde çalışan idari personelin, mesleklerinde yaşadığı sıkıntılar belirlenmeye çalışılarak, sorunlara yönelik uygulanabilir çözüm önerileri üretilmesi hedeflenmektedir. Çalışmanın birinci bölümünde, kamuda insan kaynakları politikasının yönetim bilimindeki evrensel gelişmelerden etkilendiği varsayılarak, yönetim biliminde insan kaynakları uygulamaları noktasına gelene kadarki tarihsel süreç ele alınmıştır. Bununla birlikte kamu personel yönetimi ve Türkiye'deki tarihsel sürece ilişkin kamu personel rejimi ve kamu görevlisi olarak idari personel incelenmeye çalışılmıştır. İkinci bölümde, üniversitelerde çalışan idari personelin mesleklerinde yaşayabileceği sorunlar; çalışma ortamı ve iş memnuniyetinden kaynaklanan sorunlar, yönetim ve örgütlenmeden kaynaklanan sorunlar, özlük haklar ve mali koşullarla ilgili sorunlar olmak üzere üç ana başlık altında incelenmiştir. Üçüncü bölümde, Pamukkale Üniversitesi idari personeline yönelik 248 kişinin katılımının sağlandığı, demografik bilgiler, çalışma ortamı ve iş memnuniyeti, yönetim ve örgütlenme, özlük haklar ve mali koşullar, fiziksel ve sosyal olanaklar, kendini geliştirme ve hizmet içi eğitim olanakları başlıkları altında 90 sorudan oluşan bir anket çalışması yürütülmüştür. Veriler, SPSS 11.5 programına girilerek analizleri yapılmış ve sonuçlar değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Kamu Personel Yönetimi, İdari Personel, Meslek Sorunları ; Public personnel system in Turkey can be divided into four major groups as administrative, military, academic and judicial personnel. For each of these groups, there are differentiated legislation in which their responsibilities and rights are arranged other than that of public personnel in general. There are different acquisitions due to not only the categorization but also the institutional differences. Some efforts have been made for the public personnel system change towards the human resources system regarding the equality principle. Nevertheless, it is a highly possible situation that a conflict emerges at any time in those public institutions where there are personnel from two different categories work. In this case, administrative personnel in the universities are chosen as a good example of that type of conflict regarding their professional/institutional problems. In this study, those professional problems been faced with administrative personnel in universities are tried to be put forth in order to produce some applicable proposals for solution related to the problems faced with. In the first chapter of the study, the historical process up to the human resources approach has been dealt with by assuming that those developments in public personnel administration had been affected from the developments of theories in administrative sciences. Besides, public personnel regime, historical process and administrative personnel as public official unique to Turkey has formed the main parts of that chapter. In the second chapter, the professional problems that administrative personnel face with in the universities have been questioned as a triple type of problems such as problems deriving from work place and work satisfaction, problems deriving from administration and organizational environment and as final problems deriving from matters pertaining to the personnel and financial conditions. In the final chapter, an area research has been conducted comprising 248 personnel from various parts of Pamukkale University. In this research, a questionnaire form has been used comprising 90 questions related to demographical questions, work environment and organizational questions, matters pertaining to personnel and financial questions, physical and social questions. the data collected has been analyzed by means of SPSS11.5 statistical package program. Keywords: Public Personnel Administration, Administrative Personnel, Professional Problems
Alternatif uyuşmazlık çözüm yolları, onarıcı adalet kavramının ortaya çıkmasıyla uygulanmaya başlamıştır. Bunlardan biri uzlaşma kurumudur. Günümüzdeki anlamıyla ilk olarak Kanada'da 28 Mayıs 1974 tarihinde meydana gelen bir olayda uygulanmıştır. Uzlaşma kurumunun ortaya çıkmasının çeşitli sebepleri vardır. Bunlardan en önemlisi klasik ceza adalet sistemlerinin uyuşmazlığın taraflarını, özellikle de mağduru tatmin etmemesidir. Uzlaşma kurumu ülkemizde ilk olarak 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nda yer alan düzenlemeler ile uygulanmaya başlanmıştır. Uyuşmazlığın taraflarının özgür iradelerine dayanan uzlaşma kurumunun mağdur veya suçtan zarar gören bakımından, şüpheli veya sanık bakımından, toplum bakımından, yargı organlarının iş yükü bakımından ve kamu harcamaları bakımından birçok faydası bulunmaktadır. Tezimiz iki ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, uzlaşma kavramı, uzlaşma kavramının hukuki niteliği, alternatif çözüm yöntemleri ve onarıcı adalet kavramlarını ve bunların ortaya çıkış sebepleri, uzlaşmanın karşılaştırmalı hukuktaki ve uluslar arası belgelerdeki yeri inceleme konusu yapılmıştır. İkinci bölümde ise, uzlaşmanın koşullarını, Yüksek Yargı içtihatları doğrultusunda soruşturma ve kovuşturma aşamasındaki uygulanma sürecini, olumlu ve olumsuz sonuçlarını, faydalarını incelemeye çalıştık. Çalışmamızı, uzlaşma kurumu konusunda genel bir değerlendirme yaparak sonlandırdık. ; Alternative dispute resolution methods, with the emergence of the concept of restorative justice, began to be implemented. One of these is mediation institution. Meaning today as the first in Canada on May 28, 1974 was implemented in an event occurring. There are the various reasons for the emergence of mediation institutions. Most importantly, classic criminal justice system does not satisfy the parties to the dispute, particularly the victims. Mediation institution in our country was introduced by the regulations of the No. 5237 Turkish Penal Code and No. 5271 the Criminal Procedure Code which came into force on 1 June 2005. Mediation institution which based on the free will of the parties to the dispute has many benefits in terms of the person who has suffered damages from the crime, in terms of the suspect or the accused, in terms of the society, in terms of courts? workloads and in terms of public expenditure. Our study is composed of two main sections. At the first chapter, the concept of mediation, legal character of mediation, alternative dispute resolution methods and restorative justice concepts and their emergence causes, its places in the comparative law and on intirnational documents had been expressed. And at the second chapter, the rules of the mediation, in accordance with high judicial case law, the implementation process of the mediation at the investigation stage and prosecution stage, positive and negative results of mediation, the benefits of mediation had been expressed. At the final section, We had terminated our study making an overall assessment about the the concept of mediation with examples of decisions which we made at the practice.
Temel hak ve hürriyetlere önem veren, iktidarın aşağıdan verilmesi, yönetime katılma, eşitlik, hürriyet, adalet, şeffaflık, farklılıklara saygı gibi önemli ilkelere dayanan demokrasi, halkın yönetimi düşüncesinde yükselen en önemli değerler arasındadır. Halk seçimlerde önlerine programlarını sunan partiler yanında, halkı temsil edecek kişilere oy vermektedir. Bununla birlikte, seçimlerde halka isimleri ve sıraları belli listeler sunulmaktadır. Sonuçta halk, siyasi partilerin belirlediği listeler arasında tercihte bulunmaktadır. Yönetenlerin belirlenmesi önemli ölçüde bu aşamada gerçekleşmektedir. Adayların seçmenlerce tespiti usulü dünya üzerinde sınırlı olarak uygulanmakta, genel olarak aday tespiti, parti içi işlem olarak değerlendirilmektedir. Partilerin aday tespitine ilişkin düzenleme ve uygulamalarının demokratik ilkelere göre yapılmasının gerekli olduğu kabul edilmekte ise de; siyasi partilerin oligarşik yapıları nedeniyle adayların parti üst yönetimince belirlendiği görülmektedir. Aday tespiti sürecinde en demokratik usulün; ilgili seçim çevresinde tüm partili üyelerin seçmen olarak katılmasını ifade eden, yargı denetim ve gözetiminde gerçekleştirilen ?önseçim? olacağı kanaatine varılmaktadır. Türkiye'de ise partiler önseçime başvurmamakta, adaylar daha çok parti üst yönetimince belirlenmektedir. Sonuçta, demokratik aday tespit usulünün yasa ile zorunlu hale getirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. ; Democracy giving importance to fundamental rights and liberties and depending on significant principles such as ruling power derived from the bottom layer, participation in administration, equity, freedom, justice, transparency and respect for dissimilarities is among the most important rising values in consideration of public administration. People in elections vote for the individuals that shall represent them as well as the parties that present their programs for them. In addition, in elections lists with final names and orders are presented to public as well. Consequently, people makes references among the lists specified by political parties. Determination of leading people is realized significantly in this phase. The procedure of determining candidates by voters is applied in a limited way all over the world and in general, candidate determination is evaluated as an operation within the party. Although it is admitted that regulations and applications of parties with relating to candidate determination are required to be performed in compliance with democratic principles, due to olygarchic natures of political parties, it is seen that candidates are determined by top management of the party. In the process of candidate determination one has the conviction that the most democratic procedure will be ?a primary? in the meaning of all party members? participation in related electoral constitutiency as voters and it is realized through judicial review and supervision. In Turkey parties do not apply for primaries and candidates are designated by mostly top management of the party. Finally, It is understood that the procedure of democratic candidate determination should be rendered as a necessity through law.
Doktrinde anlaşmazlık ve uyuşmazlık terimlerini genellikle birbirinin yerine kullanılmasına rağmen, bu iki terim arasında önemli bir farklılık bulunmaktadır. Anlaşmazlık, birbirine zıt veya düşmanca bir durum ya da bir mücadele veya kavga olarak tanımlanır. Bir uyuşmazlık, dava konusu olabilen meseleler şeklinde ortaya çıkan bir anlaşmazlık çeşidi olarak görülebilir. Uyuşmazlık, müzakere, arabuluculuk veya üçüncü kişinin hüküm vermesi yoluyla çözülebilecek meseleler üzerinde anlaşmazlığa düşülmesini gerektirir. Uyuşmazlık karşı tarafa açıklanan, kişiler arası bir anlaşmazlıktır. Bir anlaşmazlık, birbirine uyumayan bir durumun anlaşılması veya çatışan bir talepte bulunulması şeklinde bir kişiye beyan edilmedikçe uyuşmazlığa dönüşmeyebilir. Alternatif uyuşmazlık çözümü (ADR), mahkemeler tarafından uygulanan şeklî mücadeleci usûllerden, şeklî olmayan usûllere doğru bir yönelişi temsil eder. ADR, dünya çapındaki adalete ulaşma hareketinin çatısı altında görülebilir. ADR nin doğuşu Birleşik Devletler de 1970 e kadar uzanır. Federal bölge mahkemelerinde uygulanan ilk arabuluculuk ve tahkim programı 1970 tarihlidir. Buna ek olarak ADR de diğer bir gelişme 1988?de Birleşik Devletler Kongresinin on adet bölge mahkemesinde zorunlu tahkim programı kurması ve diğer on adet bölge mahkemesini gönüllü tahkim programı oluşturması için yetkilendirmesiyle görülmüştür. ADR nin hızlı gelişimine katkıda bulunan büyük bir etken, 1976 da Amerika Barolar Birliğince düzenlenen Adalet Yönetimindeki Kamusal Tatminsizliklerin Nedenleri Hakkında Ulusal Konferans olmuştur. Bu konferansta, uyuşmazlık çözümündeki alternatif usûllerin, özellikle arabuluculuk ve tahkimin, tıkanmış halde bulunan mah-kemeleri rahatlatacağı, uyuşmazlıkların çözüm süresini kısaltacağı ve giderlerini asgariye indireceği sonucuna varılmıştır. Arabuluculuk hizmeti sunan mahalli adalet merkezlerinin ve çok seçenekli mahkeme teşkilatı programlarının kurulması teşvik edilmiştir. Çok seçenekli mahkeme teşkilatı terimi (ya da çok seçenekli ADR), bir dizi seçimlik uyuşmazlık çözüm usûlü sunan mahkemeleri ifade eder. Bu programlar, ihtilaflı tarafları, onlar için en uygun olan uyuşmazlık çözüm yöntemine yönlendirirler. Bunlar: Kolaylaştırma, arabuluculuk veya tahkimdir. Bazı çok seçenekli mahkeme teşkilatı prog-ramları belli türdeki bütün davaları belirli bir ADR programına havale et-mekteyken, diğer bazı programlar davacılara seçimlik bir liste sunmaktadırlar. ADR, uyuşmazlık çözümü için mahkemeler vasıtasıyla yürütülen davalarda alternatif olarak işleyen, genellikle tarafsız bir üçüncü kişinin aracılığı ve yardımını içeren bir dizi usûller olarak tanımlanır. Doktrine göre ADR usûlleri aşağıdaki yararları içerebilir: 1. Mahkemelerin iş yükünü ve giderlerini azaltmak, 2. tarafların yargılama için harcadıkları giderleri ve zamanı azaltmak, 3. topluluklara veya tarafların ailelerine zarar veren uyuşmazlıkların hızlı bir şekilde çözümünü sağlamak, 4. bireylerin adalet sisteminden daha iyi bir şekilde tatmin olmasını sağlamak, 5. tarafların ihtiyaçlarına uygun olan çözümleri teşvik etmek, 6. tarafların uyuşmazlık çözüm usûllerine gönüllü olarak uymalarını sağlamak, 7. komşuluk ve topluluk değerlerini ve toplulukların ilişkilerini onarmak, 8. ihtilaflı taraflarca ulaşılabilecek usûller oluşturmak, 9. halka, uyuşmazlıkların çözümünde ihlâl ya da dava yolu yerine daha etkili olan usûlleri denemelerini öğretmek, ADR tarafların bir araya getirilmesinde pek çok farklı yöntem gerektirir; bununla birlikte temel ADR usûlleri arabuluculuk ve müzakeredir. Arabuluculuk ve uzlaştırma terimleri eş anlamlı olarak kullanılırlar. Arabuluculuk (veya uzlaştırma), tarafların bir anlaşmayı müzakere etmeleri için onlara yardım eden tarafsız bir üçüncü kişice gerçekleştirilen bağlayıcı olmayan bir müdahaledir. Üç tür arabuluculuk vardır. Bunlar geleneksel arabuluculuk, yargısal arabuluculuk ve modern arabuluculuktur. Arabulucunun yapısı ve işlevi, arabuluculuk usûlünü diğer uyuşmazlık çözüm usûllerinden ayırmaktadır. Arabulucu bir kolaylaştırıcıdır. Arabulucu, ihtilaflı konular üzerindeki kendi kararını taraflara dikte etmemelidir. Arabulucululuk esnek yapısıyla şekillenerek farklı bir usûl haline bürünür. Arabulucunun yaklaşımı doğrudan veya dolaylı ya da bunların arasında bir usûlde kendini gösterebilir. Arabuluculukta bir ya da birden fazla oturum olabilir. Arabuluculuyla caucuses adında ayrı toplantılar yapılabilir. Arabuluculuk oturumları gizlidir ve tarafların iletişimine yadım etmek amacıyla gerçekleştirilir. Arabuluculuk geliştikçe, kolaylaştırma ve değerlendirme arabuluculuğu gibi farklı arabuluculuk türleri ortaya çıkmaktadır. Mahkeme veya arabulucu tarafından hangi arabuluculuk modelinin izlendiğine bakılmaksızın, arabuluculuk usûllerinin çoğu aşağıdaki aşamaları izler: Arabuluculuk öncesi aşama, arabuluculuk aşaması ve arabuluculuk sonrası aşama. Türk hukuk sisteminde Avukatlık Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, İş Kanunu, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve Vergi Usûl Kanunu gibi kanunlarda ADR ile doğrudan ilgili düzenlemeler bulunmaktadır. Türk hukukunda, ADR ye ilişkin iki temel düzenleme mevcuttur. ADR yi destekleyen ilk yasal düzenleme Avukatlık Kanunundadır. Avukatlık Kanunu nun 35/A maddesine göre, müvekkilin talep etmesi halinde bir avukat, dava veya duruşma başlamadan önce ihtilaflı tarafları uzlaştırabilir. Kanun, tarafların uzlaştırma süreci sonunda bir anlaşmaya varmaları halinde, taraflar ve avukatların uyuşmazlığı çözen bir yazılı anlaşma yapmalarını hükme bağlamıştır. Uzlaşma tutanağı olarak adlandırılan bu anlaşma avukatlar ve müvekkillerince imzalanır. Uzlaşma tutanağı diğer mahkeme hü-kümleri gibi icra edilebilir. İkinci düzenleme, 1 Nisan 2005 te yürürlüğe giren yeni Ceza Muhake-mesi Kanunu ve Ceza Kanununda bulunmaktadır. Ceza Muhakemesi Kanununun 253. maddesi ve Ceza Kanununun 73. maddesi, savcının veya hâkimin kararına bağlı olarak, bir ceza davasında mağdur-fail uzlaştırmasına ilişkin hükümler içermektedir. Sadece takibi şikâyete bağlı suçlar uzlaştırmaya uygundur. Kanımca, ADR Türk yargı sisteminde medenî hukuk, ticaret hukuku ve ceza hukuku uyuşmazlıklarının çözümünde temel bir işleve sahip olacaktır; zira, yargılama üzerinde çalışan veya dava yolunda büyük güçlüklerle karşılan avukatlar, ADR nin, hukuk davalarının tamamına teşmil edilmesini be-lemektedirler. Hukuk Muhakemeleri Kanunu hâlen, ADR nin kullanılması için gereken yetkiyi vermemektedir. Ancak, ADR yollarının hukuk davalarının tamamında kullanılması için, Hukuk Muhakemeleri Kanunda geniş bir yetki verilmesi gereklidir. Yakın bir gelecekte, özel hukukun bütün alanlarında ADR nin daha önemli ve merkezî bir rol oynayacağı açıktır. There is an essential distinction between conflicts and disputes, though the literature often uses the two terms interchangeably. Conflict is defined as a stole of opposition or hostilities a fight or struggle. A dispute may be viewed as a class or kind of conflict which manifests itself in distinct, justiciable issues. It involves disagreement over issues capable of resolution by negotiation, mediation or third party adjudication. A dispute is an interpersonal conflict that is communicated or manifested. A conflict may not become a dispute if it is not communicated to someone in the form of a perceived incompatibility or a contested claim. Alternative dispute resolution (ADR) represents a movement, away from formal adversarial proceedings on the part of the courts, toward informal processes. ADR can be seen as lying within the framework of the world-wide access-to-justice movement. The beginning of ADR is usually traced to the 1970s in the United States. In the federal district courts, the first mediation and arbitration programs date from the 1970s. Additional expansion of ADR occurred in 1988 when the United States congress authorized ten district courts to implement mandatory arbitration programs and an additional ten to establish voluntary arbitration programs. A major impetus for ADR s rapid growth was a 1976 American Bar Association sponsored National Conference on the Causes of Popular Dissatisfaction with the Administration of Justice. The Conference concluded that alternative forms of dispute resolution, in particular mediation and arbitration, would ease congested courts, reduce settlement time, and minimize costs. The development of neighborhood justice centers (which practice mediation) and multi-door courthouse programs were encouraged. The terms of multi-door courthouse or multi-option ADR describe courts that offer an array of dispute resolution options. These programs direct disputants to the most appropriate dispute-resolving mechanism: facilitation, mediation or arbitration. Some multi-door courthouses refer all cases of certain types to particular ADR programs, while others offer litigants a menu of options. ADR is defined as a range of procedures that serve as alternatives to litigation through the courts for the resolution of disputes, generally involving the intercession and assistance of a neutral and impartial third party. Accordingly in literature the benefits provided by ADR processes may include: 1. lower court caseloads and expenses, 2. reduce the parties? expenses and time, 3. provide speedy settlement of those disputes that were disruptive of the community or the lives of the parties? families, 4. improve public satisfaction with the justice system, 5. encourage resolutions that were suited to the parties? needs, 6. increase voluntary compliance with resolutions, 7. restore the influence of neighborhood and community values and the cohesiveness of communities, 8. provide accessible forums to people with disputes, and 9. teach the public to try more effective processes than violence or litigant for settling disputes. ADR involves many different techniques of bringing parties together, however the main ADR processes are negotiation and mediation. The terms mediation and conciliation are used synonymously. Mediation (or conciliation) is the non-binding intervention by a neutral third party who helps the disputants negotiate an agreement. These are traditional mediation, judicial mediation and modern mediation. The nature and role of the mediator is what distinguishes the process of mediation from other dispute resolution processes. The mediator is a facilitator. The mediator should not impose his or her own judgment of the issues upon that of the parties. Mediation is characterized by its flexibility, taking shape in a variety of models. Mediator approach may manifest in either directive or non directive fashion, or somewhere in between. There may be only one session or several. There may or may not be separate meetings, called caucuses, with the mediator. Mediation sessions are confidential and structured to help parties communicate. As mediations develops, distinct mediation strategies such as facilitative and evaluate are emerging. Regardless of which mediation model a court or mediator follows, most mediations progress through the following stages: Pre-mediation phase, the mediation proper and post-mediation phase. There are direct interested provisions about ADR in the Turkish law system such as Code of Lawyer, Code of Criminal Procedure, Code of Labor, Code of Consumer Protection, and Code of Tax Procedure. There are two main provisions on ADR in the Turkish Law. The first statutory provision that supports ADR is in the Code of Lawyer. According to the article 35/A of the Code of Lawyer if the client claims for conciliation, an attorney may invite the opposite sides to conciliation when the case or the trial is not commenced. If the parties reach an agreement at the end of the conciliation, the statue provides that the parties and the attorneys will execute a written agreement disposing of the dispute. The agreement called conciliation minute? signed by clients and their attorneys. Conciliation minute is enforceable in the same manner as any other final judgment. The second provision is in the new Code of Criminal Procedure and in the Penal Code which came into force on June 1, 2005. Article 253 of the Code of Criminal Procedure and article 73 of the Penal Code, contain provisions about victim-offender mediation in a criminal case, depend on a decision by the prosecution or the judge. Only offenses which can be prosecuted by the public prosecutor only upon complaint of the injured party are suitable for mediation. In my view, ADR will be recognized in Turkish judicial system as having a fundamental role to play in the resolution of civil, commercial and criminal disputes. Because lawyers who work on trials or those who encounter enormous difficulties in litigation expect the ADR to be extended to all civil cases. Nowadays, the Code of Civil Procedure does not provide necessary authority to use ADR. However, a broad authority for using ADR process in all civil actions must be given in the Code of Civil Procedure. It is clear that in all fields of civil dispute resolution ADR will play a central and rather important role in the near future.
ÖZETTarihte gerçekleşmiş teknolojik devrimler arasında en büyük sosyal ve kültürel değişiklikleri meydana getiren ve kendini sürekli artan bir hızla yenilemeyi sürdüren, dijital devrim olmuştur. Egemenliğin bileşenlerinden olan siyasal iktidar da insan yaşamındaki ve paradigmasındaki bu global ölçekli ve bütüncül değişime karşı kayıtsız kalamamaktadır. Dijital devrimin siyasal iletişim ve siyasal katılım alanındaki katkılarının, anayasal fonksiyonları yerine getiren kişi ve kurumlar üzerinde de etki yaratması beklenmekte ve hâlihazırda gözlemlenmektedir. Bunun yanında yurttaşlar da kolektif karar alma süreçlerine etki edebilecek yeni teknolojik olanakları gözlemleyerek artık daha aktif katılımcılar olabileceklerini düşünmekte ve hatta çoğu zaman kamusal kararlara doğrudan yön verebileceklerine inanmaktadır. Bu tez yasama, yürütme ve yargı organlarının yapısının ve işleyişinin bilişim teknolojilerindeki gelişmeler ile birlikte dönüşümünü incelemeyi amaçlamaktadır. Bu dönüşüm incelenirken ayrıca bilişim teknolojilerinin siyasal iktidarın kullanılmasına ve denetlenmesine yurttaşları dâhil etme biçimine de değinilecektir. Çalışma boyunca Türkçe ve İngilizce literatürün yanı sıra karşılaştırmalı hukuktan uygulamalı örneklere de başvurulacaktır. İÇİNDEKİLER Sayfa No.ÖZET…………………………………………………………………………………………………………………iABSTRACT…………………………………………….…………………………………………………….…iiİÇİNDEKİLER…………………………………………………………………………………………….…iiiKISALTMALAR…………………………………………………………………….……………….….…viiGİRİŞ…….1BİRİNCİ BÖLÜM: DEMOKRATİK EGEMENLİĞİN KULLANILMASINDA ERKLER ARASINDA DEĞİŞEN DENGELER VE GELİŞEN TEKNOLOJİNİN ROLÜI.ANAYASAL FONKSİYONLAR ve ERKLER AYRILIĞI……………………….…………11A.Erkler Ayrılığı Kuramı ve Tarihsel Gelişim İçinde Olgunlaşan Düşünsel Temelleri………………………………………………………………………….…….141."Erkler Ayrılığı" Kavramı……………………………………………………….…142.Kuramın Bilimsel ve Teknik Gelişmeler ile Birlikte Dönüşümü…………………………………………………………………………………….153.Kuramın Düşünsel Temelleri……………………………………………….….18a.John Locke……………………………………………………………………….20b.Charles-Louis de Secondat, Baron de la Bréde et de Montesquieu…………………………………………………………………….……21c.Jean-Jacques Rousseau……………………………………………….…23d.Hans Kelsen……………………………………………………………….…….25e.Carl Schmitt………………………………………………………………….….26B.Farklı Hükümet Modellerinde Erkler Ayrılığı Ve Yürütmenin Güçlendirilmesi Yönelimleri…………………………………………………………….……271.Parlamenter Hükümet Modelinde Güçlü Yürütme Yönelimi: Birleşik Krallık Örneği………………………………………………………………….342.Rasyonelleştirilmiş Parlamenter Hükümet Modelinde Güçlü Yürütme Yönelimi: Federal Almanya Örneği…………………….…….373.Yarı-Başkanlık Hükümet Modelinde Güçlü Yürütme Yönelimi: Fransa Örneği………………………………………………………….….384.Başkanlık Hükümeti Modelinde Güçlü Yürütme Yönelimi: Amerika Birleşik Devletleri Örneği………………………………………….41C.Demokratik Egemenliğin Kullanılmasında Dönüşüm Ve Erkler Ayrılığı Kuramı Üzerine Yeni Fikirler……………………………………………….….441.Egemen "Halk"……………………………………………………….…….……………462.Egemen "Ulus"……………………………………………………………………….….483.Temsil Kurumunun Sorgulanması…………………………………….….494.Erkler Ayrılığı Kuramı Üzerine Bazı Yeni Fikirler……………….…51a.Dördüncü Bir Erkin Gerekliliğine Değinen Yazarlar….52b.Dördüncü Erk Olarak "Halk"ı Düşünen Yazarlar…….….55i.Bruce Ackerman……………………………………………….………55ii.Ethan Leib…………………………………………………………….….565.Katılıma Dair Bazı Eleştiriler…………………………………………….…….57II.GELİŞEN TEKNOLOJİ ve DEĞİŞEN TOPLUM……………………….…………………62A.Teknoloji–Toplum Etkileşimi Üzerine…………………………………………….62B.Bilişim, İnternet Ve Ağ……………………………………………………………….…….69C.Çevrimiçi Siyasal İletişim………………………………………………………….….….751.Tekno-Kötümser Yaklaşım………………………………………………….….762.Tekno-İyimser Yaklaşım…………………………………………………….……81İKİNCİ BÖLÜM: ANAYASAL FONKSİYONLARIN BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİ İLE DÖNÜŞÜMÜ VE DEĞİŞEN DENGE-DENETİM ARAÇLARI I.ANAYASAL FONKSİYONLARIN DÖNÜŞÜMÜ………………………….…………………84A.Parlamentoların Yerine Getirdiği Fonksiyonların Dönüşümü…….851.Temsil Fonksiyonu Bakımından………………………………………….….892.Müzakere Fonksiyonu Bakımından…………………………………….….963.Hükümeti Denetleme Fonksiyonu Bakımından……………….….984.Yasa Koyuculuk Fonksiyonu Bakımından……………………….….1035.Aslî Kuruculuk Fonksiyonu Bakımından………………………….….113B.Yürütme Erkinde Hükümet Fonksiyonunun Dönüşümü…….…….1191.Elektronik Devlet (E-Devlet)……………………………………………….1242.Kitle Kaynaklı Çalışma (Crowdsourcing)……………………….……1263.Yenilenen Sosyal Sözleşmede Hükümet………………………….…1294.Dijital (Akıllı) Hükümetler……………………………………………….…….136C.Yargı Fonksiyonunun Dönüşümü…………………………………….…………….1441.Mahkemenin Fiziksel Dönüşümü…………………………………….….1442.Yargılamanın Aktörlerinin Geçirmekte Olduğu Dönüşüm.145II.SİYASAL İKTİDARIN SINIRLANDIRILMASINDA DENGE VE DENETİM MEKANİZMALARININ DÖNÜŞÜMÜ……………………………………………………….…….154A.Siyasal İktidarın Anayasal Denge ve Denetim Araçları ile Sınırlandırılması………………………………………………………………………………….155B.Siyasal İktidarın Yurttaşların Etkin Olduğu Denge ve Denetim Araçları ile Sınırlandırılması……………………………………………………………….1591.Siyasal Katılım………………………………………………………………….…….1592.Yönetişim………………………………………………………………………….………1653.Etkin Muhalefet…………………………………………………………………….…168a.Dijital Aktivizm……………………………………………………….….168i.Slaktivizm…………………………………………………………….….168ii.Kampanya Aktivizmi…………………………………………….169iii.Yurttaş Gazeteciliği…………………………………………….169iv.Hacktivizm……………………………………………………….……169v.Whistleblowing ve Leaking……………………………….…170b.Çevrimiçi Vasıtalar ile Örgütlenen Toplumsal Hareketler……………………………………………………….………………….1714.Medya………………………………………………………………….…………………….1755.Yerel Yönetimler…………………………………………………….……………….1786.Sivil Toplum Örgütleri…………………………………………….………………182SONUÇ………………………………………………………………………………………….………….…186KAYNAKÇA……………………………………………………………………………….……….…….190 --- ABSTRACTAmong all technological breakthroughs that the history has seen, the digital revolution is the one that has led to the largest social and cultural alternation and maintained a constantly accelerating self-renewal. Political power as a component of sovereignty also fails to ignore this holistic shift in human life and paradigm. It is expected and already observed that the contribution made by the digital revolution to political communication and political participation is soon to have an impact on the persons and institutions practicing the constitutional functions as well. At the same time, citizens, as they observe the new technological opportunities that may affect collective decision-making processes, assume that they can become more active participants and often believe that they can dominate public decisions. This dissertation aims to examine the structural and functional transformation of the legislative, executive and judicial bodies along with the developments in information technologies. At the same time, it will be explained how information technologies support citizens' participation in processes of enjoying and controlling the political power. Besides applied examples from comparative law, references will also be made to the reviewed literature in Turkish and in English throughout the study. LIST OF CONTENTS Page No.CHAPTER ONE: THE CHANGING BALANCE BETWEEN POWERS IN PRACTICING SOVEREIGNTY AND THE ROLE OF THE DEVELOPING TECHNOLOGYI.CONSTITUTIONAL FUNCTIONS AND THE SEPARATION OF POWERS……….…11A.The Separation of Powers Theory and Its Philosophical Roots In History……….……….141.The Concept of "Separation of Powers"……….………………………….……142.The Transformation of the Theory Along with the Scientific and Technical Changes……………………………………………………………………………….153.Intellectual Foundations of the Theory………………………………….…….18a.John Locke……………………………………………………………………….…20b.Charles-Louis de Secondat, Baron de la Bréde et de Montesquieu……………………………………………………………………………….…21c.Jean-Jacques Rousseau…………………………………………………….……23d.Hans Kelsen……………………………………………………………….…….25e.Carl Schmitt…………………………………………………………………….26B Separation of Powers and Strengthening the Executive in Different Government Models ……………………………………………………………………………….…….271.Seeking a Stronger Executive in a Parliamentary Government Model: Case of the United Kingdom …………………………………………….….342.Seeking a Stronger Executive in a Rationalised Palrliamentarism: Case of Federal Germany …………………….……….…373.Seeking a Stronger Executive in a Semi-Presidency: Case of France …………….…….384.Seeking a Stronger Executive in a Presidency: Case of the United States of America……………………………………………………………….….41C.Transformation in Practicing Sovereignty and New Ideas on the Idea of Separation of Powers………………………………………………………………….……….441.The Sovereign "People"…………………………………………….……………….462.The Sovereign "Nation" …………………………………………….…………….483.Questioning the Idea of Representation………….………………….……….494.New Ideas on the Theory of Separation of Powers…………….….……51a.Writers Who Mention the Need for a Fourth Power…….……52b.Writers Who Call the Fourth Power "the People"………….….55i.Bruce Ackerman…………………………………………………….………….55ii.Ethan Leib…………………………………………………………….………….565.Criticism on Participation……………………………………….……………………….57II.IMPROVING TECHNOLOGY and the CHANGING SOCIETY…….…………………….61A.On the Interaction of Technology and Society ………………….……………….62B.Informatics, Internet and the Web………………………………….……………….…….69C.Online Politic Communication……………………………………………………….….…….751.The Techno-Pessimistic Approach………………………………………….…….762.The Techno-Optimistic Approach…………….………………………………….….81CHAPTER TWO: THE TRANSFORMATION OF CONSTITUTIONAL FUNCTIONS ALONG WITH INFORMATION TECHNOLOGIES AND THE CHANGING MECHANISMS OF CHECKS AND BALANCESI.TRANSFORMATION OF CONSTITUTIONAL FUNCTIONS………………….………….…84A.Transformation of Functions Undertaken by Parliaments………………….851.In Terms of Representation………………………………………………………….….892.In Terms of Deliberation…………………………………………………………….…….963.In Terms of Oversight on the Government…………………………….….984.In Terms of Legislation……………………………………………………….………….1035.In Terms of Primary Constitutent Power……………………………….113B.Transformation of the Governing Function in the Executive Power.1181.Electronic Government…………………………………………………………….….….1232.Crowdsourcing……………………………………………………………………………….…1253.Government in a Re-shaped Social Contract……………………….……1284.Smart Governments………………………………………………………………….…….135C.Transformation of the Judicial Function……….……………………………….…….1431.The Physical Transformation of the Court……………………………….….1432.The Transformation of the Actors of Judiciary…………………….….144II.TRANSFORMATION OF THE MECHANISMS OF CHECKS AND BALANCES IN CONSTRAINING POLITICAL POWER………………………………………………………….……….153A.Constraining the Political Power by Tools of Checks and Balances Deriving from the Legal System……………………………………………………….….….154B.Constraining the Political Power by Tools of Checks and Balances Dominated by the Citizens…………………………………………………………………….……1581.Political Participation…………………………………….…………….………….1582.Governance…………………………………………………………………….…………1643.Active Online Opposition………………………………………………….………167a.Digital Activism…………………………………………………….………….….167i.Slacktivism……………………………………………………………….….….167ii.Campaign Activism…………………………………………………….…168iii.Citizen Journalism…………………………………………………….….168iv.Hacktivism………………………………………………………….………….168v.Whistleblowing ve Leaking……………………………………….…169b.Social Movements Organised by Online Tools…………….….1704.Media…………………………………………………………………….………………….1745.Local Governments………………………………………………….……………….1766.Non-Governmental Organisations…………………………….…………….……180CONCLUSION…………………………………………………………………………………….…….…185BIBLIOGRAPHY……………………………………………………………………………………….…….189