JOHN STUART MILL ON JUSTICE IN PROPERTY
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 64, Heft 3, S. 149-165
ISSN: 1309-1034
140 Ergebnisse
Sortierung:
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 64, Heft 3, S. 149-165
ISSN: 1309-1034
In: Sosyoloji dergisi: Journal of sociology, Band 43, Heft 1, S. 144-154
ISSN: 2667-6931
In: İletişim: Araştırmaları Dergisi, Band 12, Heft 2, S. 109-129
ISSN: 2717-6762
In: The Turkish yearbook of international relations, Band 44, Heft 0, S. 1-49
In: Alternatif politika: Alternative politics, Band 15, Heft 1, S. 167-195
ISSN: 1309-0593
Afrika Birliği, 2014 yılında başlattığı girişimle, Afrika kıtasını bölgesel bir uluslararası ceza mahkemesine kavuşturmayı amaçlamaktadır. Bu girişim, Nüremberg'ten bu yana evrensel olarak uygulanagelen uluslararası cezai muhakemede daha önce örneği olmayan yeni bir araçtır. Söz konusu girişimin önemi, uluslararası ceza hukukunda bölgeselleşme kavramını tartışmaya açma potansiyeli taşımasındandır. Kıta düzeyinde bütünleşmeyi hedef alan Afrika Birliği, 2000'li yılların başından itibaren artan şekilde uluslararası ceza adaletini gündemine almaktadır. Afrika Birliği, uluslararası cezai muhakeme araçlarının Afrikalıları haksız yere hedef aldığı iddiasına dayanmaktadır. Ancak bu durum, uluslararası ceza hukuku normlarının tümden reddi anlamına gelmemektedir. Talep edilen, bu normların Afrika devletlerinin önceliklerini, değer ve farklılıklarını içerecek şekilde reforme edilmesidir. Bu anlamda "Afrika Ceza Mahkemesi", uluslararası cezai muhakemenin bilinen araçlarından pek çok açıdan farklılaşan bir yargı yetkisine sahip olacaktır. Bölgesel ve evrensel olan mutlak surette birbirine karşıt olmak zorunda değildir. Her ne kadar işler bir mekanizma kurabilmek için Afrika Birliği'nin aşması gereken pek çok sorun olsa da Afrika Ceza Mahkemesi sayesinde yaratılacak bölgesel uygulama ve teamüllerin uluslararası ceza hukukunun gelişimine katkı sunması beklenmektedir.
In: Sosyoloji dergisi: Journal of sociology, Band 42, Heft 2, S. 355-364
ISSN: 2667-6931
Türkiye'de parlamento seçimlerinde 1961'den beri d'Hondt sistemi uygulanmaktadır. Ayrıca parlamento seçimlerinde ulusal düzeyde uygulanan yüzde onluk seçim barajı mevcuttur. Ülkemizde uygulanan barajlı d'Hondt sistemi, büyük partiler lehine sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Ulusal düzeyde uygulanan yüzde onluk seçim barajı da küçük partilerin parlamentoya girmesini engelleyerek büyük partilerin aşırı temsil elde etmesini sağlamaktadır. Bu nedenle ülkemizde genel seçim sonuçlarıyla parlamento aritmetiği arasında bir adaletsizlik ortaya çıkmaktadır. Ülkemizde uzun yıllar boyunca temsilde adaletin sağlanamadığı bir parlamento yapısı ortaya çıkmıştır. Buna karşılık "İttifak Yasası" olarak bilinen yeni düzenlemeden sonraki ilk seçimler olan 24 Haziran 2018 seçimleri sonucunda parlamentoda temsilde adaletin neredeyse tam olarak sağlandığı görülmektedir. "İttifak Yasası" yüzde ondan daha az oya sahip küçük partilerin parlamentoya girmesinin önünü açmaktadır. Bu nedenle ittifak kurumu, ilk etapta temsilde adalet açısından olumlu bir düzenlemeymiş gibi görünmektedir. Buna karşılık ittifak kurumunun büyük ittifakların d'Hondt sisteminden faydalanarak daha fazla aşırı temsil elde etmesi ve ittifak içinde bulunmayan küçük partilerin adaletsizliğe uğrayabilmesi gibi olumsuz sonuçları da olabilecektir. Sonuç olarak bu makalede ittifak kurumunun temsilde adalet ilkesi açısından gerçekte nasıl bir anlam ifade ettiği inceleme altına alınmaktadır. ; In Turkey, the d'Hondt system is applied in the parliamentary elections since 1961. There is also ten percent national election threshold in parliamentary elections. In Turkey, the d'Hondt system generally benefits to large parties. In addition, ten percent national election threshold provides environment for overrepresentation of large parties by prevents small parties from entering parliament. For these reasons, an injustice occurs between the results of the general elections and the arithmetic of parliament. Justice in representation hasn't provided for many years in Turkey. On the other hand, as a result of 24 June 2018 election which is the first elections following the new regulation known as the "Alliance Law', justice in representation in parliament is almost fully achieved. The alliance paves the way to enter parliament for small parties which has got under ten percent of vote to. Therefore, at first view, the alliance seems to be a positive regulation in terms of justice of representation. On the other hands, the alliance causes large parties in large alliances gain more overrepresentation by using of advantages of the d'Hondt system. And in the new election system, small parties which isn't in any alliance can't enter the parliament, so the "Allience Law" causes to injustice between parties within an allience and not within an alliance. As a result, this article examines what the alliance actually means in terms of the principle of justice in representation.
BASE
In: Sosyal siyaset konferansları dergisi, Band 0, Heft 81, S. 501-536
ISSN: 2548-0405
Bu çalışmada, Orta Doğu gibi çatışmacı bir coğrafyada kendilerini seküler ve demokratik olarak tanımlayan ve bölgedeki Arap kimliğinden farklı etnik kökenlere sahip iki ülkenin ilişkileri AK Parti dönemi açısından ele alınmıştır. Çalışmada AK Parti dönemi Türkiye-İsrail ilişkileri üç bölümde değerlendirilmiştir. İlk bölümde, Yahudi tarihi ve Siyonizm hareketlerinden bahsedilerek, İsrail'in bugün Filistin topraklarında uyguladığı politikanın nedenlerine ışık tutulmak istenmiştir. Daha sonra 1945-2002 arası dönemde Türkiye'nin geleneksel güvenlikçi dış politikası ekseninde İsrail ile olan ilişkilere ve Filistin sorununa nasıl yaklaşıldığı açıklanmıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde, AK Parti'nin ilk yıllarında İsrail ile karşılıklı ziyaretlerden bahsedilerek ilişkilerin normal seyrindeyken karşılıklı söylemlerin nasıl geliştiği analiz edilmeye çalışılmıştır. İkinci bölümde ayrıca Hamas iktidarına Türkiye'nin verdiği tepkiler ve 2006 Lübnan Savaşı ile 2007 Suriye-İsrail krizlerinde Türkiye'nin Ahmet Davutoğlu döneminde geliştirdiği pro-aktif diplomasi ve arabuluculuk gibi kavramların İsrail eksenindeki uygulama alanı anlatılmaya çalışılmıştır. Üçüncü ve son bölüm ise krizler dönemi olarak adlandırılmıştır. Bu bölümde Türkiye ve İsrail'in karşılıklı yaşadığı krizler ve İsrail'in Filistin konusunda attığı adımların Türk liderler ve Türk Dışişleri karar alıcılarının söylemleri bağlamında analiz edilmeye çalışılmıştır. ; In this study, we will investigate the relations between non-two Arab countries who define themselves as secular and democratic in an area full of conflict that is Middle East during AK Party Era. AK Party Turkey-Israel relations in the study period were evaluated in three parts. In the first chapter, Jewish history and Zionism movements are mentioned. It is aimed to shed light on the reasons behind Israeli response to Palestinian issue. Then, in the period between 1945-2002 approach towards the relationship with Israel and the Palestinian issue is explained based on Turkey's foreign policy as a traditional security guard. In the second part of the study, it is tried to be analyzed how mutual visits develops in the normal course of relations by mentioning mutual visits with Israel in the first years of AK Party. The second section has also attempted to describe the practice field at Hamas's response to Turkey's ruling and the 2006 Lebanon War and in 2007 the Syrian-Israeli crisis in Turkey's Ahmet Davutoglu period during which a pro-active diplomacy and mediation regarding the policy towards Israel has been developed. The third and the last part is named as the period of crises. In this chapter crises in Turkey and Israel's mutual relations and the steps taken by Israel on the Palestinian issue has tried to be analyzed in the discourse of Turkish leaders discourse and the Turkish foreign policy makers.
BASE
In: Liberal Düşünce Dergisi, Heft 111, S. 1-17
Bu makalede sosyal adalet tartışmalarının felsefi temelini oluşturan "kör talih" konusu Rawls ve Dworkin'in teorileri üzerinden tartışılacaktır. Her ne kadar Rawls ve Dworkin farklı yollar izlemiş olsalar da kör talih sonucu oluşmuş sosyal eşitsizliklerin telafi edilmesi konusunda aynı sonuca varmışlardır. Kör talih genellikle insanın içine doğduğu şartları anlatmakta ve bu şartların kişinin karakterini ve hayattaki başarıları üzerindeki belirleyici etkisinden kaynaklı kişinin neyi hak edip hak etmediğini belirlemektedir. Rawls'un ahlaki keyfilik dediği durumun yani zenginlik, zekâ, yetenek gibi doğuştan gelen kazanımların refahın kaynakların yeniden dağıtımını etkileyip etkilemediği sorusu tartışılacak ve Rawls ve Dworkin'in teorilerinin dağıtımcı adalet politikaları için tutarlı ve güçlü bir temel oluşturup oluşturmadığı tartışılacaktır.
In: İstanbul hukuk mecmuası: Istanbul law review, Band 80, Heft 4, S. 1299-1330
ISSN: 2667-6974
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 78, Heft 2, S. 311-332
ISSN: 1309-1034
Yerel yönetimler halka en yakın yönetim birimleri olarak kabul edilmektedir. Halka en yakın yönetim birimi olmaları ise demokrasinin temel kurumları olarak nitelendirilmelerine neden olmaktadır. Yerel yönetimler arasında toplam nüfusun büyük bir kısmı (yaklaşık yüzde 95'i) belediye sınırları içinde yaşamaktadır. Dolayısıyla belediyeler her kesimin ihtiyaç ve sorunlarına cevap verebilmelidirler. Bu nedenle belediyelerin karar organı olan belediye meclislerinin halkı yeterli düzeyde temsil edebilecek nitelikte olması gerekmektedir. Bu çalışmada, yerel yönetimler ve demokrasi arasında kabul edilen yakın ilişkiden yola çıkılarak Türkiye'deki belediye meclis üyelerinin seçmen kitlesini temsil edebilecek nitelikte olup olmadıklarının değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Halkın yönetime katılarak kendisiyle ilgili alınan kararlarda etkili olup alınan kararları denetleme imkanına sahip olduğu belediye meclislerinde üyeler seçmen kitlesini en azından sayı, meslek, cinsiyet ve yaş açısından temsil edebilmelidirler. Bu doğrultuda sayı, meslek, cinsiyet ve yaş bakımından belediye meclis üyelerinin hem belediye meclis üyeleri içindeki hem de seçmen kitlesi içindeki payı incelenmiştir. İnceleme sonucunda belediye meclis üyelerinin seçmenleri sayı, meslek, cinsiyet ve yaş bakımından adil şekilde temsil edemedikleri görülmüştür. Çalışma kapsamında temsilde adaletin sağlanabilmesi adına belediye meclis üye sayısının belirlendiği nüfus dilim aralıklarının yeniden düzenlenmesi, uzman meslek gruplarının ve kadın sayısının belediye meclis üyeleri içinde artırılması, belediye meclis üyelerinin belirli bir yaş aralığında yığılmasının önlenmesi gerektiği ortaya konmuştur.
Bilindiği üzere 11 Eylül 2001'de dünya kamuoyu ABD'ye gerçekleştirilen terör saldırıları ile sarsılmıştır. Saldırılar sonrasında yapılan istihbarat çalışmaları neticesinde olayların Afganistan'da yönetimde yer alan Taliban ve El Kaide mensuplarınca yapıldığı ortaya çıkmıştır. Bu gelişmelerle birlikte ABD ve NATO'nun Afganistan'daki terör unsurlarını yok etmek üzere askeri operasyonları başlamıştır. Tamda bu dönemde Türkiye'de siyasi çalkantılar yaşanmaktayken 2002 yılında siyasi iktidar değişmiş ve günümüze kadar süren Ak Parti iktidarı dönemi başlamıştır. Bu kapsamda araştırmanın amacı Ak Parti dönemi Türkiye-Afganistan ilişkileri ve bu ilişkilerde ABD'nin etkisi şeklinde belirlenmiştir. Yapılan literatür araştırması neticesinde oldukça köklü bir geçmişe dayanan Türkiye Afganistan ilişkilerinin günümüze kadar olumlu fakat çalkantılı geçtiği söylenebilir. Özellikle Taliban yönetimi döneminde Türkiye Afganistan ile ilişkilerini askıya almıştır. Fakat 11 Eylül saldırıları sonrasında Türkiye'nin Afganistan'a askeri personel göndermesi sonrasında, gerek ekonomik, gerek askeri gerekse sosyo-politik ilişkilere önem verdiği bir dönem olmuştur. Taliban rejiminin devrilmesi ile farklı boyut kazanan Türk Afgan ilişkilerinde ABD'nin etkisine değinecek olursak genelde ABD'nin bu ilişkilerde olumlu yaklaşımının olduğunu söylemek mümkündür. ; On 11 September 2001, the terror attacks on USA was shaked the openion of public in the world. After the events of terror attacks and according to investigations of intelligence revealed that the events were conducted by al-Qaeda and Taliban members in Afghanistan. Therefore, The USA and NATO have begun their military operations in Afghanistan in order to destroying the teror element in Afganistan. So, it was the time that Turkey govenrnment was turmoil with its political crises and changing of the polıtical administration systim by AKP (Justic and development party) in 2002 which is still in power. The purpose of this research is the relationship between Turkey and Afghanistan during the ruling of AKP (Justic and development party) and the ingluence of USA regarding to this relationship. Accordıng to researches and conducted literature reviews; there is a positive relationship base of on a long relation between two countries. Except some turbulent especially during the rule of Taliban in Afghanistan which the Turkey has suspended theirrelation. After the 11 september events, the relation between Afghanistan and Turkey get an importance step which start by sending army troops, improving in many areas such as econumy socio- politics of the countries. İf we have a look to Turkish- Afgan relations and the US influence, its possible to say that the USA has a positive role after overthrowing of the Taliban regime in Afghanistan. Key words: Afghanistan, Turkey, United States of America, 11 September
BASE
In: http://hdl.handle.net/11499/2882
Bu çalışma AK Parti'nin ?Muhafazakâr Demokrat? kimliğini sorgulamak gayesi gütmektedir. Bunun için öncelikle muhafazakârlık düşüncesinin teorik birikimi tarihsel süreç dikkate alınarak incelenmiş olup, geleneksel muhafazakâr düşünce ve en önemli temsilcisi Edmund Burke'ün görüşlerine yer verilmiş ve modern muhafazakâr düşünce akımları olan Yeni Muhafazakârlık ve Yeni Sağ'ın düşünsel temelleri açıklandıktan sonra Robert Nisbet'in muhafazakârlık ideolojisine değinilmiştir. Literatürde muhafazakâr demokrat kavramı bulunmadığından dolayı, muhafazakârlığın demokrasi ile olan ilişkisi, muhafazakârlık ve liberalizmin etkileşimleri bağlamında açıklanmaya çalışılmış ve Batı muhafazakârlığının liberalizm ile kurduğu süreç içerisindeki demokrasiye karşı olan tutumları ifade edilmiştir. Türkiye'de 3 Kasım 2002 seçimleriyle iktidara gelen AK Parti'nin, kendisini muhafazakâr kimlikle tanımlayan ilk parti olarak, muhafazakârlık temelinde hem Batı ile karşılaştırması yapılmış, hem de AK Parti'nin Türk Muhafazakârlığı ile süreklilikleri ve kesintileri tartışılmaya çalışılmıştır. AK Parti'nin muhafazakâr demokrat tanımlamasındaki demokrasi anlayışı açıklanırken, programı, seçim beyannamesi ve icraatları dikkate alınarak, AK Parti'nin demokrat kimliği irdelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Muhafazakârlık, Liberalizm, Demokrasi, Muhafazakar Demokrasi, Adalet ve Kalkınma Partisi ; This study aims to cross-examine the ?Conservative Democrat? identity of Justice and Development Party (AK Party). Due to this, firstly the theoretical accumulation of thought of conservatism in attention of historical perspective is analyzed, the ideas of Edmund Burke as the most significant representative of traditional conservatism are mentioned and finally, after clarifying the ideological bases of new conservative approaches as New Conservatism and New Right, the conservative ideology of Robert Nispet is emphasized. Due to there is not any concept for conservative democrat in literature, the relation of conservatism with democracy, is tried to be explained in the sense of interaction between liberalism and conservatism and the attitudes of West Conservatism to democracy in the process of this relation is mentioned. In Turkey, AK Party which has come into power after the elections on 3th November 2002, as the first party defined himself by conservative identity, is compared with West on the bases of conservatism and also the continuities and discontinuities of AK Party with Turkish conservatism are tried to be argued. While the perception of democracy in AK Party?s definition of conservative democrat is explaining, the democrat identity of AK Party is explicated considering the program, declaration of election and performances. Key Words: Conservatism, Liberalism, Democracy, Conservative Democracy, Justice and Development Party.
BASE