Suchergebnisse
Filter
THE EFFECT OF THESSALONIKI INTELLECTUAL MILIEU ON THE DEVELOPMENT OF TURKISH SOCIOLOGY; TÜRK SOSYOLOJİSİNİN GELİŞİMİNDE SELANİK ENTELEKTÜEL ORTAMININ ETKİSİ
In: Balkan Araştırma Enstitüsü dergisi: Journal of Balkan Research Institute, Band 11, Heft 2, S. 421-452
ISSN: 2147-1371
Yaklaşık iki yüz yıllık geçmişe sahip bir akademik disiplin olan sosyolojinin Türkiye'deki tarihi genellikle 1914 yılına dayandırılır. Dârülfünunda sosyoloji öğretimine başlandığı bu yıl, sosyolojinin kurumsallaşması açısından oldukça önemlidir. Ancak sosyolojik düşünce esas olarak Osmanlı düşünce dünyasına Tanzimat Dönemiyle birlikte nüfuz etmeye başlamıştır. Dağılmakta olan İmparatorlukta yaşanan toplumsal sorunların çözümünde önemli bir araç olarak görülen sosyoloji hızlıca benimsenmiş, farklı sosyolojik perspektifleri benimseyen farklı düşünce çevreleri ortaya çıkmıştır. Bu düşünce çevreleri arasında 1910-1912 yılları arasında Selanik'te bir araya gelen aydın zümresi, topluma dair yöntemli bir bilgi üretimi anlamında sosyoloji disiplinin ortaya çıkmasında önemli katkılar sunmuştur. Bu anlamda Selanik, entelektüel ortamıyla Türk sosyolojik düşüncesinin gelişmesinde önemli bir yere sahip olmakla birlikte, bu özelliğiyle yeterince ele alınmamıştır. Bu çerçevede; çalışma öncelikle Selanik kentini bir düşünce merkezi yapan sosyal, ekonomik ve politik özelliklerini ortaya koyarak kentteki entelektüel ortamı betimlemekte; ardından kentte bir araya gelen Selanik Çevresinin sosyoloji ilgisine odaklanarak bu bağlamda gelişen sosyolojik düşünceyi ele almaktadır.
24 Haziran seçimleri: Yeni sistemin siyaseti ve sosyoloji ; 24th June elections: Politics and sociology of the new system
24 Haziran 2018'de gerçekleşen seçimler, 16 Nisan 2017 referandumunda kabul edilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin hayata geçmesini sağlaması ve seçmenin oy verme davranışını etkileyecek pek çok yeni düzenleme içermesi dolayısıyla siyasi tarihimizin en önemli seçimlerinden biri olarak değerlendirilebilir. Seçimlerde, AK Parti ve MHP'den oluşan Cumhur ittifakı, Erdoğan'ı yeni sistemin ilk Cumhurbaşkanı seçtirmeyi ve yeni sistemi etkili işletmek üzere Meclis çoğunluğunu elde etmeyi hedeflerken, CHP, İYİ Parti ve SP'den oluşan Millet ittifakı ve HDP, Erdoğan'ı Cumhurbaşkanı seçtirmemeyi veya Meclis çoğunluğunu sağlayarak Cumhurbaşkanını Meclis üzerinden dengelemeyi hedefliyordu. Seçimler, Erdoğan'ın ilk turda Cumhurbaşkanı seçilmesi ve Cumhur ittifakının Meclis çoğunluğunu elde etmesiyle sonuçlandı. Bu çerçevede, yeni sisteme öncülük eden Cumhur ittifakı, sistemi hayata geçirme imkanı da yakalamış oldu. Bu makalede, seçimlerin siyasi bağlamını ortaya koymak üzere, 2007 Cumhurbaşkanlığı krizinden 24 Haziran seçimlerine kadar geçen sürede siyasetin geçirdiği kritik süreçleri ve bu süreçlerin siyasal sistem değişikliği üzerindeki etkileri tartışıldıktan sonra, seçimlerin kısa ve orta vadeli siyasi ve toplumsal sonuçlarına değinilecektir. ; The general and presidential elections of 24 June 2018 in Turkey were one of the most important elections in the modern history of the country in many ways. First of all, the elections were based on a series of new regulations that would shape the voters' attitudes. Also, the elections were a systemic prerequisite for the newly established presidential system to take effect, which had a national approval through 16 April 2017 referendum. The elections were also distinguished with the rare alliances it contained. The People's Alliance (Cumhur İttifakı) consisted in Erdoğan's Justice and Development Party (AK Parti) and Bahçeli's Nationalist Movement Party (MHP), and worked to bring Erdoğan to the office, to embrace and run the new system effectively. On the opposite side there were a coalition and a single party, the coalition naming itself Nation's Alliance (Millet İttifakı) and consisting in an alliance of Republican People's Party (CHP), Good Party (İYİ Parti) and Felicity Party (Saadet Partisi); while the People's Democratic Party (HDP) ran by itself. They came together to either oust Erdoğan in the running for president or at least gain the majority in the parliament to force a systemic balance over Erdoğan through the parliament. In this article, I will first elaborate on the critical political developments observed between what is known as the "2007 Presidential Crisis" and 24 June 2014 elections, along with their impact upon the changes in political system. Then, I will put forward some arguments on the possible political and social consequences of the 2018 elections in the short, medium and the long run.
BASE
Türk sağı: mitler, fetişler, düşman imgeleri
In: İletişim yayınları 1731
In: Araştırma - inceleme dizisi 289
Conservatism; Turkey; political sociology; 20th century
Mehmet Eröz armağanı
In: Yayın / Ötüken 909
In: Kültür serisi 478
Eröz, Mehmet; sociologist and historian; biography; Turkey; historical sociology
Değişmenin ve geçiş toplumunun sosyoloğu: Mübeccel B. Kıray
In: Bağlam yayınları 356
In: İnceleme - araştırma 247
Kıray, Mübeccel Belik; sociologist; Turkey; sociology and social change
Türkiye'de liberaller arası ayrışma hür fikirleri yayma cemiyeti ve liberal düşünce topluluğu örnekleri ; Divergence between turkish liberals the samples of liberal thinking association and propagation of the free ideas
Türkiye'de liberaller arası bölünmeyi ele alan bu çalışma, yaklaşık elli yıl arayla kurulan ve benzer süreçleri yaşayan, iki önemli liberal sivil toplum kuruluşunun ayrışmalarını konu edinmektedir. Bu sivil toplum kuruluşları; 1947 yılında Ahmet Emin Yalman ve Ali Fuat Başgil tarafından kurulan Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti ve Atilla Yayla ile Mustafa Erdoğan'ın 1992 yılında kuruculuğunu yaptıkları Liberal Düşünce Topluluğu'dur. Ülkede, tek parti yönetimine karşı, 'liberal değerler' üst söylemiyle mücadele veren Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti, çok partili hayata geçiş ile birlikte, kimlikler üzerinden 'liberal kavrayış farklılıkların' açığa çıkması sonucunda dağılmıştır. Yalman'ın liberalizme bakışı Batılılaşma, serbest girişim, ilerleme, basın özgürlüğü ve yabancı sermaye gibi unsurlar etrafında şekillenirken, Başgil liberalizmi, daha çok muhafazakâr kesimin, düşünce, din ve ibadet özgürlüğü olarak algılamaktadır. Başgil'in görüşlerindeki baskın muhafazakâr içerik, Yalman tarafından aydınlanma ürünü olan liberal felsefeye tamamen zıttır. Cemiyet, Başgil ve Yalman'ın ortak hedefi olan Demokrat Parti'nin iktidara gelmesinin ardından, liberal öz ile muhafazakâr eğilimler arasındaki sınır noktasında sorun yaşayarak bölünmüştür. Dünyada kabul gören liberalizm kavrayışı ile Türkiye'de algılanan liberalizm pratiğinde açığa çıkan benzer bir paradoks, Liberal Düşünce Topluluğu'nun iki önemli ismi Mustafa Erdoğan ile Atilla Yayla arasında yaşanan fikirsel ayrışmanın da temelini oluşturmuştur. Liberal düşüncenin merkezi olan Batıda, liberalizmin evrensel ilkeleri: bireycilik, özgürlükler, hukukun üstünlüğü, rekabete dayalı piyasa düzeni, demokrasi ve sınırlı devlet gibi sayısını çoğaltabileceğimiz unsurlardır. Bu ilkelerle birlikte, bugün liberalizmden bahsederken salt bir kavram ya da ideolojiden değil, dünya genelinde mutlak kabul gören genel bir siyasi ve uluslararası düzenden bahsetmekteyiz. Türkiye'de ise daha çok liberal fikirlerle muhafazakârlık vii içiçe geçmiş görünmektedir. Türkiye'de "sağ-liberal" geleneği temsil eden Liberal Düşünce Topluluğu (buradaki "sağ" kelimesi, liberal yelpazedeki tercihleri değil, kökenini ifade etmektedir) sağ muhafazakâr çevreden gelip liberal fikirleri temelde kabul eden fakat geçmişte sahip olduğu muhafazakâr refleksleri koruyan bir grubu işaret eder. Liberal Düşünce Topluluğu içinde ağırlıklı olan, Anadolu kökenli, orta-alt sosyo-ekonomik sınıftan beslenen bu damar, topluluğun muhafazakârlar ile kentli, sekülerle dindar arasında bir köprü görevi görebilmesi gibi ülkeye has bir işleve de sahiptir. Ancak Gezi Olayları ile birlikte muhafazakâr iktidar ile modernist milliyetçi kesimler arasında beliren derin fikir ayrılıkları, Liberal Düşünce Topluluğu'nun geçmişteki rolünü sorgulamasına ve nihayetinde topluluğun bölünmesine yol açmıştır. Benzer diyalektiklere sahip Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti ile Liberal Düşünce Topluluğu'nu karşılaştırarak Türkiye'de liberalizmin kapsamlı bir fotoğrafını da çekmeye çabalayan bu çalışma, ülkede liberal ilkeleri savunma iddiasında bulunan entelektüel kesimin, egemen ideolojiye mensup; liberal hoşgörü ve otonom birey ilkelerine sahip birer cemiyet üyesi olmaktan çok, siyasi tutum arayışında birer cemaat mensubuna dönüşerek, ideolojilerini salt bir doktrin olmaktan ziyade iktidar ekseninde (yakınlık/karşıtlık) konumlandırmalarını göstermesi bakımından ilginçtir. ; This thesis compares two non-governmental organizations, Association for Liberal Thinking (ALT) and Society for the Propagation of the Free Ideas (SPFI), who have adopted liberal ideas but dissented with an interval of 50 years. To compare these two historically similar cases allows us to make a dynamic and real analysis of liberalism in Turkey. The concept of liberalism in the Western world which creates modernity, liberal philosophy, liberal ideologies and transfers it to societies like us in the form of "modernization", contain universal principles adopted by the whole world today. The whole international order has shaped on liberal principles. Therefore, when talking about liberalism, we should not ignore that we are talking about common denominators of people, life, political order and international system, which adopted as a common denominator and dominant in the world today, not from ideologies, concepts or structures of philosophy. Liberal debates in Turkey along with the dichotomy within the community of Association for Liberal Thinking should be assessed by taking into account the overall hegemony. ALT is a group of people predominantly from right conservative circles who have met with liberalism thereafter and could not completely get rid of their old habits. With these features, they have served as a bridge between conservatives and urban, secular-modern segments. When there was a clear opposition between the conservative power and modern segments due to the Gezi events, the ALT had difficulty playing this role within itself and was divided into two groups that criticize each other fiercely. When the Democratic Party came to power in 1950, Başgil and Yalman, who founded the SPLT, opposed the Single Party administration, but later they differentiated just like ALT. ix ALT in Turkey represents "right-liberal" tradition. However, the word "right" here expresses the origin, not the preferences in the liberal spectrum. The dissociation in ALT, according to the origin criteria, is not a principled but a right-left conjunctural purification. In 1950, a strong despute on liberalism took place between Yalman and Başgil. The Single Party Period was over, and the multi-party life started. In the struggle of liberalism. Yalman and Başgil lost their common enemy. While Yalman sees liberalism as a necessary element for westernization, free enterprise, progress, freedom of press and foreign capital; Başgil views liberalism as the worship freedom of the conservative segment. However, according to Yalman, Başgil's views were not compatible with the liberal view, which is the product of western philosophy and enlightenment. That's why, measures taken against religion were suitable and appropriate. The separation between Mustafa Erdogan and Atilla Yayla triggered by the Gezi events was a conjunctural rather than a principled one which is related to the attitude towards the government. The dynamics of this decomposition showed that, there is a huge gap between liberalism in the world and liberalism in Turkey.
BASE
Sosyoloji ve coğrafya
In: Sosyoloji yıllığı 15
In: Kızılelma Yayıncılık 38
In: Siyaset, tarih, tartışma kitapları 17
İstanbul'da dindar üniversite gençliği: iki dünya arasında
In: İletişim yayınları 1697
In: Araştırma inceleme dizisi 282
Tarihsel sosyoloji: [söyleşiler:] Şerif Mardin - Mehmet Genç - Çağlar Keyder
In: Doğu Batı yayınları 44
In: Sosyoloji 13