EC's Response To The Crisis In Yugoslavia
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 50, Heft 1, S. 1
ISSN: 1309-1034
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 50, Heft 1, S. 1
ISSN: 1309-1034
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-021
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 73, Heft 4, S. 1177-1201
ISSN: 1309-1034
Yugoslavya'nın dağılması, Soğuk Savaş'ın sona ermesi, uluslararası sistemin yapısı ve işleyişinde köklü değişiklikler sistemde yer alan aktörleri etkilemiştir. Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra Avrupa Birliği (AB)'nin Doğu Avrupa politikasında köklü bir değişim yaşandı. Aslında bu ülkeler ne demokrasi ne de ekonomi yönünden tam üyeliğe uygun değildir. AB, Doğu ve Batı olarak ikiye ayırmaktadır. "Avrupa coğrafyasının bütününü kapsayan siyasi birlik oluşturulabilmesi için Batı Balkanların süratle AB standartlarına ulaştırılması ve tam üyeliğe alınmaları gerekmektedir. AB'nin bölgeye yönelik temel hedefleri arasında, etnik çatışmaların tekrar başlamaması için tedbir alınması, demokrasinin geliştirilmesi, insan hakları ve demokrasinin korunması, bölge ülkeleri ile Batı Avrupa arasındaki refah farkının kapatılması için pazar ekonomisinin kurulması ve istikrarlı ekonomik politikaların geliştirilmesi gibi hedefler yer almaktadır". Avrupa Birliği Batı Balkan ülkelerinde yaşanan gelişmeler karşısında Orta ve Doğu Avrupa ülkelerine uyguladığı etkin politikaların benzerini ilgili ülkeler için geliştirme konusunda yeterince tutarlı davranmamıştır. Avrupa Birliği gerek mali gerek teknik yardımlarla bölgesel işbirliği, demokratikleşme, sivil toplumun gelişimi ve devlet kurumlarının oluşmasında destek vermiştir. Batı Balkan ülkeleri ile 1999 yılında başlatılan İstikrar ve Ortaklık Süreci AB'nin Batı Balkan ülkelerine ilişkin politikalarının temelini oluşturmaktadır. Bu çalışma kapsamında Yugoslavya sonrasında ortaya çıkan Balkan ülkelerinin AB ile ilişkileri ve AB'nin Batı Balkan politikaları incelenmeye çalışılmıştır. ; The Breakup of Yugoslavia, end of the Cold War and deep changes which happened in the structure and functions of the International Relations influenced the main actors of the system. After the collapse of the USSR, fundamental changes took place in the policy of the European Union's Eastern European policy. In reality, these states are not eligible to the membership in the terms of not only democracy but also economy. European Union divides Balkans in two parts as East and West. In order to formulate political unity which would include whole European Geography, Western Balkans should meet the key EU membership criteria for accession and get full membership. The crucial objectives of European Union for the Region are to prevent breaking out of ethnic conflicts, development of democracy, protection of human rights and democracy, the establishment of Market Economy for eliminating diversity in welfare among western and regional countries. EU, response to the developments in the Western Balkans countries did not act consistently enough in order to implement such effective policies toward related countries which implemented in Central and Eastern countries. EU supports by the means of financial and technical assistance the regional cooperation, democracy, development of civil society and the formation of government institutions. Actualization of Stability and Association process in 1999 was the basis of the EU's policy for the Western Balkan Countries. In the scope of this work, it is tried to analyze the relationships among the EU and Balkan states which emerged after Yugoslavia and the EU's policies in the Western Balkans.
BASE
Uluslararası Sistem, Soğuk Savaş'ın sona ermesi ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin (SSCB) çöküşü gibi olaylar neticesinde bazı değişimlere uğramıştır. Bu değişimler kapsamında Yugoslavya'da iç karışıklıklar çıkmış ve Yugoslavya parçalanmıştır. Bu gelişme uluslararası sistem ve uluslararası politika üzerinde bazı etkiler ortaya çıkarmıştır. Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) özellikle SSCB'nin çöküşünün ardından yeni bir düzen oluşturma adına sürdürdüğü faaliyetler, Avrupa Topluluğu'nun savunma ve güvenlik açısından ortak bir yapı kurma girişimleri, Kuzey Atlantik Antlaşması Organizasyonu (NATO) ve Birleşmiş Milletler (BM) benzeri uluslararası kuruluşların izledikleri politikaların uluslararası sistem kadar Yugoslavya'nın parçalanma sürecinde de etkili olduğunu ifade etmek mümkündür. Yugoslavya'da tarihsel süreç içerisinde problem yaşayan etnik grupların beraber yaşamak durumunda kalmaları, bunlar arasındaki problemlerin devam etmesi dağılma sürecini hızlandırmıştır. Bununla birlikte iktisadi açıdan bölgeler arasındaki gelişmişlik farkları, etnik gruplar arasındaki problemlerin daha da büyümesine neden olmuştur. Bu çalışmanın amacı Yugoslavya'nın parçalanmasının uluslararası sistem ve politika üzerindeki etkilerinin anlaşılmasıdır. Bu bağlamda uluslararası sistem ile Konstrüktivist yaklaşımlar da bu konuyla ilgili olarak ele alınmıştır. ; The international system has undergone some change sdueto the end of the Cold War and the collapse of the USSR. In the context of the sechanges, the rehave been some internal turmoil in Yugoslavia and Yugoslavia has been fragmented as a result of the sein ternalturmoil. This fragmentation has had some impact on the international system and international policy. The United States of America (USA), in particular, following the collapse of the USSR in order toestablish a new order of activities, the European Community to create a common structure in terms of defense and security, NATO and United Nations international organizations, such as the policies followed by the international system. It is also possible to say that Yugoslavia is effective in the process of disintegration. The fact that ethnic groups living in Yugoslavia who have problems in the historical process live to gether and the problems between the seethnic groups continue to accelerate the process of disintegration. On the other hand, the differences in economic development between regions have caused problems between ethnic groups to groweven more. The aim of this study is tounderstand the impact of the disintegration of Yugoslavia on the international system and policy. In this context, the international system and the Constructivist approachesare discussed in this respect. As a result of the evaluations, it is expected tounderstand the effects of the global changes in Yugoslavia.
BASE
En başından beri Sırpların çoğunluğu, Eski Yugoslavya için Uluslararası Ceza Mahkemesi'ni sadece Sırpları cezalandırmak için kurulmuş Sırp karşıtı bir mahkeme olarak değerlendirmişlerdir. Bu düşünce, doğal olarak mahkeme ile işbirliği konusunda ciddi bir dirence neden olmuştur. Buna ilaveten, Avrupa Birliği ve ABD'nin Sırplara milli kahraman olarak gördükleri kişileri bu mahkemeye teslim etmeleri yönündeki baskıları, Sırpların yine kurban edildikleri yönündeki tarihi inançlarının canlanmasını da beraberinde getirmiştir. Ancak savaş yorgunu Sırplar, o yıllarda ekonomik ve siyasi anlamda aşağılanmış, izole olmuş ve çaresiz durumda olduklarından; bu umutsuz vaziyetlerinden kurtulmak ve Avrupa'ya dönebilmek adına AB ile kurumsal ilişkiler kurmayı alternatifsiz ve hayati olarak görmeye başlamışlardır. Mahkeme ile işbirliği konusu ise, Sırpların karşısına AB tarafından çok net ve vazgeçilmez bir koşul olarak ortaya konmuştur. İlişkilerin sadece başlayabilmesi için bile bir ön şart niteliğinde olmuştur. Bu nedenle mahkemeyle işbirliği yapmamak yönündeki istikrarlı ve net duruş, zaman içerisinde değişmeye başlamıştır. Buna ilaveten, AB ile kurumsal ilişkilerin başlaması, Rasyonal Seçim Kurumsalcılarının öngörülerine uygun olarak, AB'nin Sırplar üzerindeki etki kapasitesini daha da arttırmıştır. Nihayetinde AB'nin çekim ve etki gücü, Sırpların direncini kırmayı başarmış ve birçoğunun eskiden kahraman olarak gördükleri kişilikleri Lahey'e teslim etmelerini sağlamıştır. ; From the very beginning, the majority of Serbs have evaluated the International Criminal Tribunal for the Former Yugoslavia (ICTY) both as anti-Serb and as an instrument created to punish Serbs only. This feeling created a strong resistance among them against cooperation with the Tribunal. Furthermore, the pressure from the European Union and the United States of America as well as the threats on Serbs to extradite their war heroes, revived the historic Serbian anti-West victim based feelings. However, since war-thorn Serbia was so humiliated and isolated both politically and economically that Serbs couldn't figure out any other alternative then to build institutional relations with the EU in order to get rid of this desperate situation and return back to Europe. Nevertheless, cooperation with the ICTY was put forward by the EU as a precise and indispensable condition for even the initiation of such relations. Therefore, both the Serbian public's and politicians' initial consistency on noncooperation started to change. Besides, in accordance with the rational choice institutionalists' assumptions, the building of institutional relations with the EU had even increased EU's impact capacity on Serbia. Ultimately, magnetic and transformative impact of the EU overcame and successfully convinced Serbia to extradite its most important leaders and former war heroes to The Hague.
BASE
In: Monumenta Turcica historiam Slavorum Meridionalium illustrantia
In: Serija II, Defteri 1
In: Derin yayınları 185
Albanians; migrations; history; 20th century; Turkey; foreign relations; Yugoslavia
Bağımsızlık süreci ve bağımsız bir Makedonya Cumhuriyeti'nin kurulması bir devletin uluslararası tanınma mücadelesi olarak dünya tarihine geçmiştir. Makedon siyasi elitleri ve liderleri, YSFC'nin dağılmasını hazırlıksız karşılamış ve günümüze kadar bulunmuş olduğu durumun üstesinden gelmeye çalışmıştır. Makedonya'nın bağımsızlığa giden bu yolda, kendi bağımsız devletinin oluşmasını sağlamak için yasal, politik ve aynı zamanda tarihsel açıdan bakıldığında zorluklarla karşılaştığını görebiliriz. Makedonya bağımsızlığı, 8 Eylül 1991 referandumuyla başlayıp ardından da bir iç konsolidasyon, komşu ve diğer ülkelerle yakın ilişki kurma çabaları ve bunu uluslararası tanınma süreci izledi. Makedonya Cumhuriyeti'nin diplomatik girişimleri, BM (eski Yugoslav Makedonya Cumhuriyeti'nin geçici referansına kadar) üyeliği ile sonuçlandı. Türkiye, bağımsızlığını ilan ettikten sonra Makedonya Cumhuriyeti'ni tanıyan ilk ülkelerden biridir ve ilk günden itibaren devleti uluslararası toplumun bir üyesi olma yolunda desteklemiştir. Coğrafi, tarihi ve kültürel değerleri paylaşan iki ülke geleneksel olarak iyi ilişkilere sahiptir. Makedon kökenli Türk vatandaşları ile Türk kökenli Makedon vatandaşlar, her alandaki işbirliği için çok sayıda anlaşma imzalamış olan iki ülkenin dostane ilişkilerini daha da güçlendirmiştir. Ortak bir sınırı olmamasına rağmen, Türkiye ve Makedonya komşu olarak kabul edilir ve siyasi ilişkileri ile iyi komşuluk ilişkileri tüm bölgeler için güzel bir örnektir. ; Period of independence and establish of independent Republic of Macedonia of anew state's recognition passed into world history. The leaders and elite class of Macedonia were non prepared at splitting period of Social and Federal Republic of Yugoslavia and they have been up to this situation until today. At the independency period of Macedonia, Macedonia faced to many political, historical, and legal hurdles for its own independence. Independence of Macedonia started on 8 th September in 1991 with referendum and then continued with interior consolidation, relations with neighbors and other states and international recognition period follows this. The diplomatic initiatives resulted with the membership of Republic of Macedonia (until the temporary reference the former Yugoslav Republic of Macedonia - FYROM) in United Nations. Turkey is the first country that recognized independence of Republic of Macedonia and Turkey has been supported Republic of Macedonia to be a member of international nations. These two countries traditional have good relations because both of them have familiar culture, geology and historical background. Macedonian origin Turkish citizens and Turkish origin Macedonian citizens entered inti many agreements at many different sections and those agreements made their relations more powerful than before. Ever there is no common frontier between Turkey and Macedonia, these two country known as neighbors country and they are a good example of neighbor relations for other neighbors countries with their own political relations.
BASE
Geçmişten günümüze dünya siyasetinde aktif rol oynamış tüm uluslararası aktörlerin ilgisini çeken Balkanlar, tarihsel çerçevede Rusya'nın dış politikası bağlamında incelenecektir. Rusya, Balkanlarda meydana gelen Bosna ve Kosova krizlerine kalıcı çözüm getirememiştir. Bu bölgede nüfuz alanını genişleten ve aktif rol oynayan aktörler ABD ve AB'dir. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra kendi iç siyaset problemleriyle uğraşan Rusya, Balkanlarda kaybettiği ve pasif rol oynadığı dönemden sonra bölgede tekrar güçlü ve aktif bir rol oynamak için siyasi nüfuzdan çok enerji ve ekonomik dış politika araçlarını kullanmaya başlamıştır. Soğuk Savaş sonrasında kendi siyasi ve ekonomik krizleriyle ilgilenen ve yeni dünya sistemine entegre olmaya çalışırken, demokratikleşme ve serbest piyasa ekonomisini hayata geçirmeye çalışan Rusya, Balkan coğrafyasından Bulgaristan ve Yugoslavya üzerinde etkin bir siyasi güç olamamıştır. Yeltsin ve sonrasında Putin liderliğinde Moskova hükümeti bu bölgede kaybettiği imajı yenilemek ve uluslararası siyaset alanında güçlü bir Rusya için dış politika doktrinlerini devreye sokmuştur. Soğuk Savaş sonrası 1989'dan 2000 yılına kadar olan dönemde Rusya'nın Balkan coğrafyasındaki dış politikası özellikle Bulgaristan ve Yugoslavya ile siyasi, ekonomik ve askeri ilişkileri detaylı şekilde tezde ele alınacaktır. ; The Balkans, which have attracted the attention of all international actors who have played an active role in world politics from the past to the present, will be examined in the context of Russia's foreign policy. Russia has failed to provide a permanent solution to the Bosnian and Kosovo crises in the Balkans. The US and the EU are the actors that have an active role in this area. Russia, dealing with its domestic political problems after the dissolution of the Soviet Union, started to use the energy and economic foreign policy instruments to play a strong and active role in the region after the period it lost and played a passive role in the Balkans. After the Cold War, Russia was not an effective political power over Bulgaria and Yugoslavia from the Balkan region while dealing with its own political and economic crises and trying to integrate with the new world system while trying to implement democratization and laissez faire economy. Under the leadership of Putin, the Moscow government has revised the image it has lost in this region and introduced foreign policy doctrines for strong Russian in the field of international politics. The political, economic and military relations of Russia with the former Soviet Union States, Bulgaria and Yugoslavia are discussed in detail. The foreign policy of Russia following the Cold War from 1989 to 2000 will be explained in detail in the thesis.
BASE
In: Balkan Araştırma Enstitüsü dergisi: Journal of Balkan Research Institute, Band 11, Heft 2, S. 491-510
ISSN: 2147-1371
Safet Zec is one of the most prominent Bosnian painters and graphic artists. For decades he has been creating works with a certain number of motifs and returning to them on several occasions during his active years. Above all, in his works he depicts landscapes, architectural motifs (the house, the homestead, room, window, door...), still life (bread, a cloth, table, flower pot...), and human figures. While his early work dates back to a peaceful time in his life in former Yugoslavia, marked by an atmosphere of happiness, fulfillment, and freedom, his later works, which date from the war in Bosnia and Herzegovina and its end, depict the tragedy and collective suffering of a people. This paper aims to present the importance of the works of Safet Zec and to view his opus from the aspect of his choice of motifs, their transformation, and the message the artist conveys depending on the social circumstances. We hope that this paper will introduce the work of this artist to the wider and expert public, and provide a contribution to a broader view of his work, encouraging researchers to further study.
YÖK Tez No: 710072 ; Sık ormanlarla kaplı, engebeli, dağlık olarak nitelendirilen Balkan Yarımadası, tarihsel olarak Osmanlı İmparatorluğu ve daha sonra modern Türkiye için oldukça önemli bir bölge olmuştur. Türkiye'yi Avrupa'ya bağlayan Balkan Yarımadası, jeostratejik öneminin yanı sıra ekonomik, güvenlik, kültürel faktörler sebebiyle de Türkiye'nin bölgede etkin rol almasında oldukça etkili olmuştur. Soğuk Savaş döneminde uluslararası sistemin iki kutuplu yapısı gereği Batı bloğunda yer alan Türkiye, Doğu bloğunda yer alan Balkan ülkeleri ile aktif dış politika geliştirememiştir. 1990 sonrasında Doğu bloğunun yıkılması ve beraberinde Yugoslavya'nın sancılı dağılma sürecinde Türkiye, Bosna-Hersek ve Kosova sorunlarında askeri ve barışçıl misyonlara katılarak Balkan bölgesinde aktif rol oynamaya başlamıştır. Bu durum Yugoslavya'nın dağılmasını istemeyen ve ülkeyi şiddetle bir arada tutarak "Büyük Sırbistan" hayalini gerçekleştirmek isteyen Sırbistan ile Türkiye arasındaki ikili ilişkilerde gerginliğe sebep olmuştur. 2000'li yılların başlarından itibaren Türkiye siyasetinde yaşanan dönüşüm ve aktif dış politika, Bosna-Hersek ve Sırbistan ile ikili ilişkileri geliştirmeyi, sorunları çözerek işbirliği yapmayı amaçlamıştır. Bu çalışmada, Soğuk Savaş'ın sona ermesinden günümüze kadar Türkiye'nin Bosna-Hersek ve Sırbistan ile siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkileri incelenerek, ikili ilişkilerde kamu diplomasisi ve yumuşak gücün etkisinin olup olmadığı analiz edilmektedir. ; peaceful missions in Bosnia-Herzegovina and Kosovo problems. This situation caused Defined as densely forested, rugged and mountainous, the Balkan Peninsula has historically been a very important region for the Ottoman Empire and later for modern Turkey. The Balkan Peninsula, which connects Turkey to Europe, has been very effective in Turkey's taking an active role in the region due to its geostrategic importance as well as economic, security and cultural factors. Due to the bipolar nature of the international system during the Cold War, Turkey, which was in the Western bloc, could not develop an active foreign policy with the Balkan countries in the Eastern bloc. After the collapse of the Eastern bloc and the painful disintegration of Yugoslavia after 1990, Turkey started to play an active role in the Balkan region by participating in military and tension in the bilateral relations between Serbia and Turkey, which did not want Yugoslavia to disintegrate and wanted to realize the dream of "Greater Serbia" by keeping the country together with violence. The transformation in Turkish politics and active foreign policy since the early 2000s aimed to develop bilateral relations with Bosnia-Herzegovina and Serbia, and to cooperate by solving problems. In this study, Turkey's political, economic and cultural relations with BosniaHerzegovina and Serbia, from the end of the Cold War to the present, are analyzed, and it is analyzed whether public diplomacy and soft power have an effect on bilateral relations.
BASE
Devletin çok eski çağlardan günümüze kadar çeşitli şekillerde ortaya çıktığı bilinmektedir. Tarih boyunca ?devlet?i tanımlama çabası, siyasi düşünürlerin temel uğraşlarından biri olmuştur. Günümüz devlet anlayışının temelleri 1648 Westphalia Barışı ile ortaya çıkmıştır. Bu tarihten günümüze devletin ne olduğu sorusu ve günümüzdeki anlamıyla ulus-devleti oluşturan unsurların neler olması gerektiği üzerinde çeşitli görüşler ortaya atılmıştır. Devletlerin sayısal olarak Westphalia Barışı'ndan bu yana artış gösterdiği bilinmektedir. Özellikle 20. yüzyıl bu artışın en çok görüldüğü dönem olmuştur. Bu dönemin başında imparatorlukların dağılması sonucu devlet sayısında önemli atışlar meydana gelmiş, 1945 yılından Soğuk Savaş'ın bitimine kadar olan dönemde ise dekolonizasyon süreci ile birlikte uluslararası sistemde devlet sayısı hızla artmıştır. Soğuk Savaş'ın sona ermesinin ardından sosyalist değerlerin dünyadaki prestijinin sarsılmasıyla birlikte bu savaştan galip çıkan liberal dünya değerleri uluslararası sistemin yapısını kökten değiştirmiştir. Demokrasi, insan hakları, liberal ekonomi politikaları artık hemen hemen tüm devletler tarafından olmazsa olmazlar arasına girmiştir. Soğuk Savaş sonrası totaliter ve sosyalist rejimlerin istenmediği ve bu gibi yönetimlerin devlet olma arzularının uluslararası toplum tarafından kabul görmediğini söyleyebiliriz. Yugoslavya farklı etnik kökenden halkları barındıran yapısıyla, Soğuk Savaş sonrası gelişmeler ve milliyetçi akımların tekrar yükselişe geçmesiyle birlikte parçalanarak uluslararası sistemde yeni devletlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Soğuk Savaş'ın galibi Batı, sosyalist rejimlerin yerine liberal değerleri benimsemiş rejimleri destekleyerek bu parçalanmaya katkıda bulunmuştur. Kosova'nın Yugoslavya'yı oluşturan diğer devletler gibi bağımsızlık yönündeki talebine Yugoslavya içindeki özel durum ileri sürülerek reddedilmiş ve uzun süre Kosova bağımsızlığını elde edememiştir. Kosova'nın 18 Şubat 2008 tarihinde Sırbistan'dan tek taraflı bağımsızlık ilanının ardından Soğuk Savaş sonrası devletlerin hangi şartlarda ortaya çıktığı tekrar sorgulanmaya başlanmıştır. ; States are known to have occurred in various sorts since prehistoric times. Throughout the history, defining what state is has been one of the chief concerns of political philosophers. The fundamentals of today?s understanding of what state is dates back Westphalia Treaty in 1648. Since then, there have been several speculations over the question of what the state is and what the components of a nation-state should be. It is known that the number of states has increased since Westphalia Treaty. Particularly, this increase was seen in the period of the 20th century. At the beginning of this period, the number of states increased because of the collapse of empires, and in the period from 1945 onwards until the end of cold war, the number of states in international system increased dramatically within decolonization period. Following the cold war period with the collapse of the prestige of the socialist values in the world, liberal victorious war leaders of the world fundamentally changed the structure of international system. Democracy, human rights, liberal economic policies in almost all states by now had become the sine qua non. We can say that totalitarian and socialist regimes were not desired and that the desires of such governments were not accepted by international communities. With a structure of having peoples from different ethnic origins, Yugoslavia caused new states to emerge in international system because of the developments in postwar period and the rise of nationalist movements. West, the winner of the cold war, adopted the liberal values instead of the socialist regimes, contributing to this fragmentation by supporting them. Kosovo?s demand for independence like other states constituting Yugoslavia was rejected due to the claims that it had special status in Yugoslavia, and thus Kosovo was not able to declare its independence for a long time. Following the unilateral declaration of independence of Kosovo from Serbia on 8 February 2008, the conditions from which states emerged in postwar period were questioned again. ; Bu çalışma Selçuk Üniversitesi BAP koordinatörlüğü tarafından 09203021 nolu YL tez projesi olarak desteklenmiştir
BASE
Soğuk Savaş'ın sona ermesini takiben Yugoslavya topraklarında meydana gelen etnik çatışmaların, çok geçmeden tarihin en kanlı iç savaşlarından birine dönüşmesi, Bosna Hersek'te ciddi bir 'kimlik sorunu'nun da su yüzüne çıkmasına sebep olmuştur. 1995 yılında Bosna Hersek'te barışı sağlamak amacıyla imzalanan Dayton Barış Anlaşması, üç etnik grubu (Sırplar, Hırvatlar ve Bosnalı Müslümanlar) devletin kurucu unsuru kabul ederek bölgede yeni bir sistem kurmuştur. Bu çalışmada Dayton Barış Anlaşması sonrası, AB'nin bölgede Avrupalılaşma sürecini gerçekleştirerek, sürdürülebilir bir barış inşa etme çalışmalarını, Sosyal İnşacılık perspektifinden incelenmek suretiyle, AB'nin bu süreçteki çabalarının bir değerlendirmesini sunacağız. --- Following the end of the Cold War, the ethnic conflicts in Yugoslavia became one of the most bloody civil wars in the history, causing a serious 'identity problem' in Bosnia and Herzegovina. Dayton Peace Accord which was signed in 1995 with the aim of ensuring peace in Bosnia and Herzegovina, established a new system in the region by identifying three main enthnic groups (Serbs, Croats and Bosnian Muslims) as the constituent element of the state. With the perspective of social constructivism, an evaluation of the EU's efforts in this process, will be presented by examining the EU's Europeanization process in the region during the peacebuilding period in Bosnia and Herzegovina.
BASE