Küresel sağlık krizi olan salgınların yaşandığı dönemler, kırılgan grupların daha savunmasız hâle gelmesine yol açmaktadır. Mevcut eşitsizliklerin belirginleşmesine yol açan HIV ve COVID-19 salgınlarının koşulları ve salgınların ele alınış biçimleri arasında süreklilikler ve süreksizlikler bulunmaktadır. Pandemi süreçlerinde çeşitli grupların damgalanması ve ayrımcılığa maruz bırakılması nedeniyle insan hakları ihlalleri gerçekleşmektedir. Türkiye'de 1985 yılından itibaren HIV/AIDS ile ilgili haberlerde ön plana çıkan ilk üç kişi olan Ayhan Özyurt, Murtaza Elgin ve Nurettin Yurttaş ile ilgili basında yer alan haberler; ayrımcılık ve damgalanmanın kristalleştiği üç örnek olması bakımından önemlidir. 1985 yılında, ilk üç vaka etrafında yoğunlaşan, HIV/AIDS'e ilişkin haberler artışa geçmiştir. Bu nedenle, tirajı yüksek yedi ulusal gazeteden Cumhuriyet, Günaydın, Hürriyet, Milliyet, Sabah, Tan ve Yeni Asır gazetelerinde yayınlanan haberlerde HIV/AIDS'e ve HIV'le yaşayan kişilere yönelik söylemler, 1 Ocak 1985 ile 31 Aralık 1985 tarihleri arasındaki bir yıllık döneme odaklanılarak ele alınacaktır. Bu araştırmada, HIV enfeksiyonunun yalnızca biyomedikal bir olgu değil, aynı zamanda bir insan hakları meselesi olduğunu ortaya koymak amaçlanmaktadır.
Bu çalışma, Türkiye'de Avrupa Birliği müktesebatı ile uyumlu olacak devlet yardımları mevzuatının kabul edilmesi gerekliliğini ele almakta ve acil olarak devlet yardımları izleme ve denetleme kurumuna duyulan ihtiyacı ortaya koymaktadır. Ayrıca, bu çalışma, Türkiye ve Avrupa Birliği'ndeki devlet yardımları uygulamalarını izah etmeye çalışmakta ve bunlar arasındaki farklar üzerinde durmaktadır.Tez, başlıca altı bölüme ayrılmaktadır. Devlet yardımı tanımını, bunların çeşitlerini ve rekabet politikası ile uyumlarını anlatmaya başlamadan önce ilk bölümde teze kısa bir giriş yapılmaktadır. İkinci bölümde, devlet yardımlarına genel bir bakış açısı ile yaklaşılmakta ve devlet yardımları rekabet politikası ile uyumlaştırılmaktadır. Üçüncü bölümde, Avrupa Birliği'ndeki devlet yardımlarının çeşitleri incelenip değerlendirilirken, Avrupa Birliği'nin devlet yardımları politikası izah edilmektedir. Buna ek olarak, devlet yardımlarının bildirimine ilişkin mevzuat, devlet yardımlarının denetlenmesi ve ilgili diğer konular üzerinde durulmaktadır. Dördüncü bölümde ise, Türkiye'nin teşvik mevzuatı, mevcut devlet yardımları sistemi ele alınmakta ve ayrıca Ortaklık Konseyi Kararı ve Ulusal Program çerçevesinde Türkiye'nin taahhüt ettiği yükümlülükleri ve Türkiye'deki uygulamaların Gümrük Birliği'nin işleyişi ile bağdaşıp bağdaşmayı anlatılmaktadır. En son olarak, beşinci bölümde, devlet yardımları politikasına ilişkin Avrupa Birliği'nde yaşanan son gelişmeler ve bunların Türk teşvik sistemi ile kıyaslaması yapılmakta ve Avrupa Birliği'ne üyelik yolunda Türkiye'nin yapması gereken değişiklikler ve yenilikler ele alınmaktadır.Sonuç olarak, tezimin yazılmasındaki amaç, Avrupa Birliği'nin devlet yardımları politikasının ve devlet yardımlarının denetlenip izlenmesine ilişkin sistemin daha iyi anlaşılmasını sağlamak ve bununla birlikte de Türkiye'nin Avrupa Birliği müktesebatına uyum sürecinde Türkiye'deki devlet yardımları politikasını izah etmektir. Sonuçta, yukarıda belirtilen hususlarla ilgili olarak gerekli bazı açıklamalar yapıldıktan sonra, Türkiye'nin Avrupa Birliği kurallarını benimsemesi ve devlet yardımlarına ilişkin bağımsız bir otorite kurması yolundaki çalışmalarının, bazı eksikler olsa da, doğru bir şekilde ilerlediği gösterilmeye çalışılmaktadır. This study basically emphasizes the urgent need of approving state aid legislation in Turkey which must be compatible with the EU acquis and need of establishment of an independent state aid monitoring and controlling authority. It also focuses on the state aid implementation both in Turkey and EU and comparison between them.My thesis can be separated into six chapters. Before starting to define state aid and determine types of it and mention its consistency with the competition policy, in the first chapter a short introduction has been done. Second chapter is focused on general view of state aids and its relation with the competition. In the third chapter, EU's approach to the state aid policy is explained while considering all types of state aids. In addition, procedural legislation, control of state aids and some other relevant issues are pointed out. In the fourth chapter, Turkey's incentive policy, current state aid system, Turkey's obligations under the Association Council Decision and National Program, and its compatibility with the well-functioning of Customs Union is examined. Finally, by the fifth chapter, recent developments in EU's state aid policy and its comparison with the Turkish incentive system is explained and it is tried to put forward the necessary amendments and modifications will be made in the Turkish legislation towards the membership to the EU.As a result, my thesis aims to gain better understanding of EU's state aid policy and its approach of controlling and monitoring state aids. It is also tried to be understood Turkish state aid policy during the harmonization process. Consequently, after making some explanations in the aforementioned issues, this study shows that Turkey, with a few absent issues, is on the right track in order to adopt its legislation with the EU rules and establish an independent authority for controlling.
Yaklaşık yetmiş yıldır uluslararası ilişkilerde önde gelen politika araçlarından birisi olmasına karşın dış yardımın alıcı ülkelere etkisi halen tam olarak açığa kavuşturulmuş değildir. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından oluşturulan dış yardım yaklaşımının resmi hedefleri arasında gelişmekte olan ülkelerde refahı artırma, fiziki altyapıyı geliştirme, eğitim düzeyini yükseltme ve çocuk ölümlerini azaltmanın yanı sıra yolsuzlukla mücadele ve demokratikleşme teşviki bulunmaktadır. Ancak, literatür bu yaklaşımın birçok ülkede ekonomik krizlere, darbelere ve iç çatışmalara yol açtığına işaret etmektedir. Bu tablonun sebepleri arasında, donör ülkelerin stratejik çıkarlarının yardımın resmi hedeflerinin önüne geçmesinin yanı sıra, alıcı ülkelerin yapısal ve kültürel farklılıklarının göz ardı edilmesi gösterilmektedir. Öte yandan, 2000'li yıllardan başlayarak Çin ve Türkiye kendi dış yardım yaklaşımlarını geliştirmişlerdir. Çin alıcı ülkelerden siyasi reform talep etmeden başta petrol olmak üzere enerji altyapısına odaklanmış ve Afrika'nın 1 numaralı ihracat ortağı haline gelmiştir. Türkiye ise yardımlarında sosyal altyapılar ve hizmetler sektörüne ağırlık verirken alıcı ülkelerle tarihi ve kültürel bağlarını güçlendirmektedir. Makale önce söz konusu üç yaklaşımın çerçevelerini çizmekte, daha sonra bu farklılıkların alıcı ve donör ülkeler için doğuracağı muhtemel sonuçları tartışmaktadır. ; Although foreign aid has been a primary policy tool in international relations for almost seventy years, its effects on recipient countries have not been clarified yet. The foreign aid approach that was formed by the United States (US) has the official goals of extending welfare, developing physical infrastructure, increasing the level of education and lowering child mortality rate, as well as fighting corruption and supporting democracy, in developing countries. However, the literature indicates that this approach has led to economic crises, coups d'état and domestic conflicts in several countries. The reasons for this outcome include the prioritization of the strategic interests of donor countries over the official goals of aid, in addition to the disregard of the structural and cultural differences of recipient countries. In contrast, China and Turkey have developed their own foreign aid approaches beginning in the 2000s. China has focused on energy, especially oil, infrastructure without demanding political reform from recipient countries and become the primary export partner of Africa. Turkey, on the other hand, has concentrated its efforts on social infrastructure and services, while strengthening its historical and cultural ties with the recipient countries. This article first draws the contours of these three approaches and then discusses their potential implications for recipient and donor countries.
DergiPark: 326201 ; trakyasobed ; After the collapse of the Soviet Union, the US as the only superpower of the new international structure, with in the framework of the new policies, importance to relations with Turkey continued to move. In 1990s, security dimension of the bilateral relations is determined with Defence and Economic Cooperation Agreement (DECA). But some difficulties have emerged in Turkey on the predicted assistance provided by the US. In this study, these problems that arise relating to DECA and aid during the 1990s and the parties' attitudes toward the problem will be examined chronologically ; Sovyetler Birliği'nin dağılışı ile birlikte sona eren Soğuk Savaş döneminin ardından ABD, yeni uluslararası yapının tek süper gücü olarak, değişen uluslararası ortamın farklı koşulları ve uluslararası sistemdeki gelişmeler ekseninde politikalar üretirken, Türkiye ile ilişkiler bu yeni politika ve stratejiler içerisinde önem taşımaya devam etmiştir. 1990'larda, iki ülke ilişkilerinin güvenlik boyutu Savunma ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması(SEİA) çerçevesinde belirlenirken, anlaşmaya ve anlaşmada öngörülen Türkiye'ye ABD tarafından sağlanan yardımın nitelik ve niceliğine ilişkin sıkıntılar ortaya çıkmıştır. Çalışmada, 1990'lar boyunca SEİA ve yardımlara ilişkin olarak ortaya çıkan bu sıkıntılar kronolojik olarak irdelenmeye, tarafların sorun karşısındaki tutumları değerlendirilmeye çalışılacaktır
Bu çalışmada Amerika Birleşik Devletleri'nin kuruluşundan bugüne değin geçen sürede dış politika yapım süreçlerinde dış yardımların oynadığı rol incelenmiştir. Çalışmanın öne sürdüğü argümanlar arasında politika ile ekonomi arasında değişmez bir ilişkinin olduğu ve devlet davranışlarının bu ilişki türü ile şekillendiği yer almaktadır. Dış yardımların da ekonomik bir araç olarak ABD dış politikasında bu tür bir şekillendirici rol oynadığı iddia edilmiştir. Uluslararası ilişkiler disiplinindeki hâkim teoriler ekonomi-politika arasındaki ilişkiyi farklı şekilde yorumlamışlardır. Çalışmada bu iki kavram arasındaki ilişki realist ve liberal ekonomi politik teoriler çerçevesinde ele alınmıştır. Bu tez dört ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde dış yardım ve dış politikaya ilişkin kavramsal açıklamalar ile realist ve liberal ekonomi politik teoriler açıklanmıştır. İkinci bölümde ABD'nin kuruluşundan İkinci Dünya Savaşı sonrası döneme değin gelişimi ve dış politika davranışları üzerinde durulmuştur. Üçüncü bölümde Soğuk Savaş dönemi ABD dış yardım politikaları incelenmiştir. Dördüncü bölümde ise Soğuk Savaş sonrası dönemden günümüze değin Amerikan dış yardım politikalarının gelişimi incelenmiştir. ; This thesis analyzes the role of foreign aid in the foreign policy processes of the United States of America since it's establish. Thesis claims that there is a constant interrelation between economy and the politics and the act of the state is shaped with this interrelation. It's also asserted that the foreign aid -as an economic toolplays that kind of shaping role in the US foreign policy. In international relations discipline, every theory has interpreted differently the relation between politics and the economy. In this study, interrelation between this two concept is analysed within the framework of realist and liberal political economic theories. This thesis consist of four main chapters. The first chapter explains the cognitive and theoretical explanations of foreign aid, foreign policy and political economy. In the second chapter USA's foreign policy is elaborated from the years of it's institution to the Post Second World War. In the third chapter American Cold War foreign aid policies are discussed. Finally in the fourth chapter Post Cold War foreign aid polices are analysed.
AIDS dünyada ilk defa 1981 yılında Amerika Birleşik devletlerinde tespit edilen ve dünya gündemine düşen önemli hastalıklardan biridir. Türkiye'de AIDS ile 1985'te ilk defa karşılaşıldı. Birleşmiş Milletler AIDS ortak çalışma programı UNICEF'in tahminlerine göre HIV/AIDS salgını günümüzde yaklaşık 42 milyon insanı etkilemektedir (Green, 2007;UNIADS/WHO, 2012).İlk ortaya çıktığından bu güne 20 milyon insanın ölümüne neden olmuştur. Böylesine önemli bir hastalığa karşı toplumun her kesiminden insanın tutumu önemli olmakla birlikte özellikle gelecek nesilleri yetiştirecek olan öğretmen adaylarının tutumu çok daha önemlidir. Bu çalışmada AIDS'e yönelik duygusal semantik farklılık ölçeğinin hazırlanması da çalışmaya ayrıca önem katmaktadır. Bu çalışmanın amacı; öğretmen adaylarının AIDS'e yükledikleri duygusal semantik değerler açısından AIDS'le ilgili olumlu ve olumsuz tutumlarını incelemektir. Araştırma tarama modelinde yapılmıştır. Araştırmanın çalışma grubu 288 öğretmen adayından oluşmuştur. Araştırmanın verileri AIDS'le ilgili semantik farklılık ölçeği ile elde edilmiştir. Ölçek iki uçlu 26 sıfat çiftinden oluşmaktadır. Ölçeğin Cronbach Alpha güvenirlik katsayısı .93 olarak hesaplanmıştır. Verilerin analizinde SPSS-15 paket programı yardımıyla betimsel istatistik yöntemleri ve bağımsız gruplar için t-testi kullanılmıştır. Diğer taraftan modelin oluşturulmasında NVivo-9.3 programından yararlanılmıştır. Çalışmanın sonunda öğretmen adaylarının semantik farklılığa göre AIDS'e yükledikleri değerlerin negatif yönde (X 2.35) olduğu tespit edilmiştir. Bu sonuç Likert tipi ölçme araçlarıyla belirlenen sonuçlarla benzerlik göstermektedir. Bu kapsamda AIDS kavramını en fazla bulaşıcı, korkunç, ölüm, pis ve iğrenç olarak algılamaktadırlar. Diğer sıfat çiftlerine de negatif yönde değerler yükledikleri belirlenmiştir. Öğretmen adaylarının AIDS'e yükledikleri duygusal semantik değerlerin cinsiyetlerine ve bölümlerine göre anlamlı farklılık göstermediği belirlenmiştir. Araştırma sonunda konuyla ilgili önerilere yer verilmiştir. ...
Bir dış politika aracı olarak dış yardımlar 18. yüzyıldan beri kullanılmakla birlikte asıl önemini Soğuk Savaş ile birlikte kazanmıştır. Soğuk Savaş döneminde birçok ülke etki alanlarını artırmak için dış yardımları sürekli olarak kullanmışlardır. Dış yardımları etkin olarak kullanan ülkelerden biri de ABD'dir. ABD Soğuk Savaş'ın ilk yıllarından bugüne kadar çok farklı ülkelere farklı amaçlarla dış yardımlarda bulunmaktadır. Bu yardımların hepsini ekonomik ve siyasal amaçlı olarak değerlendirmek mümkün değildir. İnsani yardımlar başta olmak üzere acil müdahale yardımları ve diğer yardımlar Amerikan yardımlarında önemli bir dilimi oluşturmaktadır. Amerikan yardımları 1961 yılından itibaren USAID (United States Agency for International Development) bünyesinde dağıtılmaktadır. ABD yardımları bir dış politika aracı olarak dış yardımların anlaşılmasında en iyi örnektir. Türkiye ise Soğuk Savaş'ın sonra ermesi ile bölgesinde yaşanan gelişmelerin de etkisi ile dış yardım veren ülkeler arasında önemli bir pozisyon edinen ülkelerden biri olmuştur. Özellikle 1992 yılında kurulan TİKA'nın da (Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı) etkisi ile Türkiye başta bölge ülkeleri olmak üzere dünyanın birçok ülkesine dış yardımda bulunan bir ülke haline gelmiştir. Dış yardımlar Türkiye'nin bölgesel ve küresel ölçekte giderek daha etkin bir aktör olmasını sağlamıştır. ; Foreign aid has been used as a foreign policy tool since 18th century but gained significant importance with the Cold War. During the Cold War many countries permanently used foreign aid in order to expand their influence areas. One of these countries is U.S.A. Since the early years of the Cold War U.S.A. has been providing foreign aid to many different countries for various purposes. It is not possible to categorize all of them as having economic and political purposes. Most of the aid provided is comprised of humanitarian relief, emergency intervention relief and other kinds of foreign aid. U.S.A. has been providing aid via USAID (United States Agency for International Development) since 1961. U.S.A. aid is the best exemplar in order to understand the role played by foreign aid in foreign policy. Turkey, on the other hand has become one of the most important aid providers in its region after the end of the Cold War. Especially due to the activities of TIKA (Turkish International Cooperation and Development Agency) established in 1992, Turkey has become an aid provider to the countries in its region and to many other countries in the world. Foreign aid has gradually rendered Turkey a more effective actor both regionally and globally.
URL: http://josc.selcuk.edu.tr/article/view/5000185985 DOI:10.18094/si.29073 ; Ülkemizde yoksulluğun nedenleri ve sonuçları kadar yoksulların siyasal tercihleri de önemli bir tartışma konusudur. Özellikle seçim dönemlerinde yoksulların, aldıkları sosyal yardımlar çerçevesinde bir siyasal tercihte bulunduğu yönünde siyaset ve medya dünyasında yaygın bir şekilde tartışmalar yaşanmaktadır. Her bir birey gibi yoksullar da genel/ yerel seçimlerde bir takım beklentiler ve faktörler çerçevesinde siyasal tercih ortaya koymaktadırlar. Bu anlamda yoksullar, siyasal tercihlerine karar verirken hiç şüphesiz diğer faktörlerle birlikte yaşadıkları sorunlara çözüm getiren, yaşamlarını kolaylaştıracak ekonomik ve sosyal niteliği olan projeleri de dikkate almaktadırlar. Bu çalışma, sosyal yardımların yoksulların siyasal tercihinde etkisinin olup olmadığı, eğer etkisi var ise bu etkininin düzeyinin ne olduğu üzerinde durmaktadır. Elazığ merkezde yaşayan 220 yoksul üzerinde yapılan alan araştırması ile çalışmanın verileri elde edilmiştir. Bu verilere göre, yoksulların yardım aldığı kurum ve kuruluşlar arasında siyasi partiler sosyal yardımlaşma vakfı ve belediyelerin ardından üçüncü sırada yer almaktadır. Siyasi partilerden yardım alan yoksullar, bu siyasi partilere yönelik bir siyasal tercih eğiliminde olmakla birlikte; yoksulların siyasal tercihinde siyasal partilerin ekonomik vaatleri ile iş ve istihdama ilişkin vaatlerinin daha etkili olduğu sonucuna varılmıştır. ; In our country, political choices of the poor is a discussion topic as important as the reasons for and the results of poverty. Especially during the election periods, discussions arise in politics and on media on the idea that the poor make political choices based on the social aid they receive. Like every other individual, the poor also make political choices based on a set of expectations and factors in periods of general/local elections. In this sense, the poor, in addition to other factors, also pay regard to projects with economic and social nature that bring solutions to their problems and will make their lives easier. The purpose of this study is to understand whether social aid has effects on political choices of the poor, and if it does, to what extent these effects work. Findings of the study were gathered by field research conducted on 220 impoverished individuals living in Elazığ city center. According to the data, political parties are in the third place after social assistance foundations and municipalities among the institutions and organizations from which the poor receive the highest amount of social aid. While the poor who receive aid from political parties are likely to make a political choice in favor of these parties, it has been observed that economic pledges and pledges towards jobs and employment by political parties are more effective on the poor's political choices.
Avrupa Birliği, üye ülkelerin iç ekonomik ve sosyal gelişmelerine destek olmak, ülkelerarası gelişmişlik düzeyini dengelemek amacıyla hibe ya da kredi şeklinde kaynak aktarmaktadır. Avrupa Birliği, aynı zamanda üye olacak aday ülkelerin birliğe hazır hale getirilmesi amacıyla birliğe üye olmak için başvuran ve resmi olarak adaylığı tanınmış ülkelere de mali yardımlar vermektedir. Türkiyede bu mali yardımlardan faydalanmaktadır. Söz konusu yardımlar, Türkiyeye Avrupa Birliği üyeliği sürecinde Avrupa Birliği müktesebatına siyasi, ekonomik, yasal ve idari konularda uyum sağlama ve alınması gereken tedbirler için mali kaynak oluşturmak için verilmektedir. Yapılan anlaşmalar gereği bu yardımlar Avrupa Birliği tarafından yardımların aktarılmasından harcanmasına kadar kontrol edilmektedir. Bu çalışmada amaç, Avrupa Birliği ve uluslararası kuruluşlardan kamu kuruluşlarına proje karşılığı aktarılan mali yardım tutarların muhasebeleştirilmesinin nasıl yapılacağı konusunda inceleme yapmaktır. ; The European Union has been transferring significant amounts of resources in various financial instruments in the form of grants and loans for the purposes of supporting the internal economic and social development of member states, as well as balancing the cross-country development levels. The European Union also provides financial assistance to the countries that have applied for candidacy, as well as those officially nominated as candidates, in order to help them aid to get ready for the gains of the community. Turkey is one of the countries that benefit from this financial assistance. Aid provided to Turkey aims at providing financial resources needed for complying with the European Union acquis in the European Union accession process and taking the necessary policitical, economic, legal and administrative measures. According to the agreements, this aid is controlled at all stages from the release of the aid by the European Union until they are spent by the end users. The aim of this study is to examine the accounting processes of this aid transferred to public institutions by the European Union and international organizations in return for projects.
Avrupa Birliği, üye ülkelerin iç ekonomik ve sosyal gelişmelerine destek olmak, ülkelerarası gelişmişlik düzeyini dengelemek amacıyla hibe ya da kredi şeklinde kaynak aktarmaktadır. Avrupa Birliği, aynı zamanda üye olacak aday ülkelerin birliğe hazır hale getirilmesi amacıyla birliğe üye olmak için başvuran ve resmi olarak adaylığı tanınmış ülkelere de mali yardımlar vermektedir. Türkiye'de bu mali yardımlardan faydalanmaktadır. Söz konusu yardımlar, Türkiye'ye Avrupa Birliği üyeliği sürecinde Avrupa Birliği müktesebatına siyasi, ekonomik, yasal ve idari konularda uyum sağlama ve alınması gereken tedbirler için mali kaynak oluşturmak için verilmektedir. Yapılan anlaşmalar gereği bu yardımlar Avrupa Birliği tarafından yardımların aktarılmasından harcanmasına kadar kontrol edilmektedir. Bu çalışmada amaç, Avrupa Birliği ve uluslararası kuruluşlardan kamu kuruluşlarına proje karşılığı aktarılan mali yardım tutarların muhasebeleştirilmesinin nasıl yapılacağı konusunda inceleme yapmaktır. ; The European Union has been transferring significant amounts of resources in various financial instruments in the form of grants and loans for the purposes of supporting the internal economic and social development of member states, as well as balancing the cross-country development levels. The European Union also provides financial assistance to the countries that have applied for candidacy, as well as those officially nominated as candidates, in order to help them aid to get ready for the gains of the community. Turkey is one of the countries that benefit from this financial assistance. Aid provided to Turkey aims at providing financial resources needed for complying with the European Union acquis in the European Union accession process and taking the necessary policitical, economic, legal and administrative measures. According to the agreements, this aid is controlled at all stages from the release of the aid by the European Union until they are spent by the end users. The aim of this study is to examine the accounting processes of this aid transferred to public institutions by the European Union and international organizations in return for projects.
DergiPark: 246138 ; trakyafbd ; Karmaşık yapıdaki karar problemlerini ele almak konusunda klasik mantık ve klasik küme kavramı yetersiz kalmaktadır. Bulanık mantık, bu ihtiyaca etkili biçimde cevap vermektedir. Araştırmalar göstermektedir ki parti içi aday belirleme süreçlerinde kararlar genellikle merkezden bir yönetim vasıtasıyla sezgisel olarak alınmaktadır. Bu çalışmada, aslında bulanık girdileri olan parti içi aday gösterme süreçleri kantitatif bir analiz ile ele alınmakta, rasyonel ve objektif bir yöntem önerilmektedir. Çalışmada bir parti için aday belirleme sürecinde adayın sahip olması gereken özellikler belirlenmiş, bu özelliklerin önem derecesi uzman görüşü ile saptanmış ve uygun bir çözüm modeli önerilmiştir. Bu çözüm modeli bir web tabanlı bir bilgisayar program ile desteklenmiştir. ; Classic logic and classic set concepts are insufficient about handling the complex form of the decision problems. Fuzzy logic gives efficient response to this requirement. Researches show that during the process of candidate selection in the parties, decisions usually made by the party rule from headquarters by intuitively. In this study, nomination process of a candidate within the parties, in fact has fuzzy entries, discussed with quantitative analysis, a rational and objective method is recommended. In the study, during the process of candidate selection in the parties, the qualifications that a candidate should have are identified, the importance degrees of these qualifications are determined by the expert opinion and an adequate solution model is suggested. This solution model is supported by a web-based computer program.