Some Remarks On The Conflict Between Heidegger And Psychoanalysis
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 50, Heft 1, S. 1
ISSN: 1309-1034
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 50, Heft 1, S. 1
ISSN: 1309-1034
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 121-156
NATO's supremacy in the security and defence structures of the Euro-Atlantic region during the Cold War era has prevented the development of a self-sustained European security mechanism. With the end of the Cold War specifically with the St. Malo Summit in 1998 which was a breakthrough in the advancement of the Common Security and Defence Policy the NATO-EU relationship became pronounced. Since then opportunities for and difficulties of collaboration have both defined this inter-institutional relationship between NATO and the EU. Despite a series of arrangements for strengthening the institutional framework of NATO-EU relations as well as the Berlin-plus agreements the argument of an effective cooperation between two organizations would be misguided. Particularly discrimination against the non-EU NATO allies as well as the existence of challenges such as decoupling and duplication are hampering progress in NATO-EU relations. This article aims at shedding a light on the limited cooperation between these two organizations by focusing on the current challenges.
BASE
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 60, Heft 3, S. 1
ISSN: 1309-1034
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-024
İş uyuşmazlıklarının çözüm yolları çok çeşitlidir ve uyuşmazlıkların çözümü için kullanılan alternatif çözüm yöntemleri de her ülkede farklılık göstermektedir. Ülkemizde de, iş uyuşmazlıklarının çözümünde alternatif çözüm yollarına başvurulması uzun yıllardır benimsenen ve uygulanan bir yöntemdir ve uygulama alanının gelişimi için de halen çalışmalar devam etmektedir. İş mahkemelerinin giderek artan iş yükü bu çözüm arayışını da beraberinde getirmiştir. Hukukumuzda iş uyuşmazlıkları bireysel ve toplu iş uyuşmazlıkları olarak ayrılmaktadır. Uyuşmazlıkların mahkemeler haricinde çözümü için ise her iki uyuşmazlık türü bakımından farklı alternatif çözüm yollarına başvurulmaktadır. Barışçıl çözüm yolları olarak da adlandırılan bu yöntemler, arabuluculuk ve tahkim kurumlarıdır. Çalışmamızda bu alternatif çözüm yollarından arabuluculuk ve tahkim ile özellikle 01.01.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı Kanun ile getirilen zorunlu arabuluculuk prosedürü incelenecektir. ; There are many ways of resolutions of labour conflicts and alternative resolution methods differ in every country. In our country, resort to alternative resolution methods is also adopted an used for many years and the study still continues for the development of the field of application. The increasing workload of the labour courts has brought along this search for solutions. In Turkish Law, labour conflicts are separated as individual labour conflicts and collective labour conflicts. For both types of conflict, there are different alternative dispute resolutions for settlement of disputes extrajudicially. These methods which are called peaceful resolution methods are mediation and arbitration institutions. In our study, these alternative dispute resolution methods; mediation, arbitration and especially compulsory mediation procedure introduced by the Law No. 7036 which entered in force on the date of 01.01.2018 will be examined.
BASE
In: Ortadoğu etütleri: siyaset ve uluslararası ilişkiler dergisi = Middle Eastern studies : journal of politics and international relations, Band 14, Heft 1, S. 49-77
Suriye çatışma çalışmaları literatüründe yer bulan önemli örneklerden birisidir. Suriye'deki olayların çok sayıda sebebi mevcut olsa da mezhepsel kimlikler, bu kimliklerle bağlantılı gelişen materyal kazanımlar ve bunun etrafında şekillenen bir çatışma döngüsü göze çarpmaktadır. Suriye'deki şiddet sona erdiğinde ya da farklı bir biçime dönüştüğünde çatışma öncesi ve sırasında olduğu gibi çatışma sonrası süreçlerde de kimlik vurgusu ve mezhepsel kimlikler, siyasi ve toplumsal hayatta yer bulmaya devam edecektir. Bu nedenle çatışma sonrası çözüm ve uzlaşma gibi süreçlerinin gerçekleştirilmesi ve bu süreçlerde kimliklerin ve kimlik dönüşümlerinin dikkate alınması gerekmektedir. Ülkede kimliklerin araçsallaştırılarak çatışma unsuru haline getirilmesinin önüne geçilmesi önem arz etmektedir. Bu süreçler ülkede hakiki anlamda barışın gelmesi ve şiddetin tekrarlanmaması için gereklidir. Çatışma çözümleri ve uzlaşma literatüründe somut çözümlerle beraber kimlik dönüşümlerinin gerçekleştirilmesi en çok bahsedilen konulardan birisidir. Bu süreçler uygun şekillerde gerçekleştirilmezlerse şiddetin belli dönemlerde tekrar eden döngüsel bir niteliğe bürünmesi sık rastlanan bir durumdur. Çalışmada Suriye'deki mezhepsel kimlikler, çatışma sonrası beklenen çözüm ve uzlaşma süreçlerinde kimliğin yeri ve kimlik dönüşümleri ile olası toplumsal uzlaşma yaklaşımlarından bahsedilecektir.
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-023
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-021
In: The Turkish yearbook of international relations, Band 43, Heft 0, S. 97-138
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-022
Bu çalışmanın amacı, değişik düzeylerde cereyan eden devlet içi ve uluslararası çatışmalara üçüncü taraflarca müdahale edilmesi ve ihtilaf giderme-azaltma süreçlerinin yürütülmesi açısından önemli bir yere sahip olduğu varsayılan arabuluculuk mekanizmasını kavramsal ve teorik düzeyde tahlil etmektir. Makale, arabuluculuğun temel bazı varsayımlarına değindikten sonra kimlerin ya da hangi kurumların arabuluculuk faaliyeti yürütme kapasitesine sahip oldukları tartışmasını yapmaktadır. Müteakiben, arabuluculuğa neden ihtiyaç duyulduğu konusu çatışmaların içeriği ve özgün koşulları göz önünde bulundurularak "çıkmaz yol" kavramı aracılığıyla incelenmektedir. Arabuluculuk faaliyetinin çatışan tarafların hangi temel ihtiyaçlarını giderdiği, çatışmaların hangi aşamasında gerekli olduğu ve taraflarca neden kabul edildiği gibi hususlar ise "koşulların olgunlaşması" ve "müzakere öncesi dönem" ekseni etrafında ele alınmaktadır. Öte yandan, tarafsız, güce dayalı, dahili/harici ve kolaylaştırıcı gibi arabuluculuk modelleri bazı vakalar eşliğinde tahlil edilmektedir. Çalışmanın son kısmında ise arabuluculuğun hangi durumlarda başarılı olabileceği konusu bazı öneriler ışığında normatif bir bakış açısı ile ele alınmaktadır. Çalışmada, bilhassa uzun süreli çatışmalar sonucunda taraflar arasında oluşan güvensizliğin yarattığı çıkmazın aşılması ve diyalog-müzakere ortamı yaratılması bakımından arabuluculuğun fonksiyonel olduğu sonucuna varılmaktadır. Doğru zaman ve doğru yöntem tatbik edildiği takdirde, arabuluculuk mekanizması yalnızca arızi çözümlerin üretilmesine yönelik değil, tarafların çatışmanın belirleyici nedenlerini bizatihi kendi perspektifleriyle bertaraf ederek uzun vadede ulaşacakları adil ve sürdürülebilir bir barışa katkı sunma işlevi görebilmektedir. ; This study aims to examine mediation as a conflict resolution tool at a conceptual and theoretical level. After making some basic assumptions about mediation, it discusses who or which organizations can mediate between the parties to a conflict. Subsequently, it seeks an answer to the question of why mediation is a particularly suitable method in conflict transformation and peace building. To do so, it uses Zartman"s concept of "mutually hurting stalemate" taking into consideration the nature and content of the conflict. The questions of what basic needs are met through mediation mechanism, at what stage of conflicts it might be effective and under what conditions it is accepted by the parties will be reviewed around the notions "ripe moment" and "pre-negotiation phase". In the study, some mediation models such as neutral/impartial, mediators with muscle, internal-external and facilitation will also be analysed in the context of the conflict to which they are related. In the last part, the extent to which mediation can be considered successful will be studied from a normative perspective. The study basically argues that mediation is effective in order to overcome the impasse created by the deep distrust between the parties and create a constructive dialogue. When applied with right method in "ripe moment", mediation not only produces provisional solutions, but also contribute to a sustainable peace that the parties to the conflict will be able to achieve by eliminating root causes of the conflict with their own efforts.
BASE
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 58, Heft 4, S. 1
ISSN: 1309-1034
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 78, Heft 3, S. 479-503
ISSN: 1309-1034
Bu makale, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Örgütü (AGİT) örneğine odaklanarak bölgesel örgütlerin çatışma çözümündeki konumlarını anlamaya çalışmaktadır. Mevcut literatür, bölgesel örgütlerin çatışma çözümündeki konumlarını çoğunlukla avantajları ve sınırlılıkları açısından küresel örgütlerle karşılaştırmaktadır. Makale, özellikle Soğuk Savaşın sona ermesinden sonra bölgesel örgütlerin çatışma çözümündeki konumlarını analiz edebilmek için kurumsallaşma kapasitesi, ortak tarih ve/veya ortak değerlere sahip olma, coğrafi yakınlık, homojenlik, çatışmaya aşinalık, demokratik üyelere sahip olma ve sahip olunan kaynaklar şeklinde yedi spesifik kriter belirlemektedir. Détente döneminde konferanslar serisi olarak ortaya çıkan AGİT, bu yedi kriteri incelemek için güçlü bir bölgesel örgüt örneği sunmaktadır. Makale, üç bölüme ayrılmıştır. Birinci bölüm, uluslararası belgeleri inceleyerek bölgesel örgütlerin çatışma çözümündeki rolüne işaret eder ve çatışma çözümündeki pozisyonlarını analiz etmek için yedi kriter belirler. İkinci bölüm, AGİT'in çatışma çözümü yaklaşımının gelişimini tartışır. Üçüncü bölüm ise belirlenen kriterler çerçevesinde AGİT'in
çatışma çözümündeki avantajlarını ve sınırlarını analiz etmektedir. Makale, çatışma çözümünde bölgesel örgütler için avantaj olarak tanımlanan kriterlerin AGİT'in çatışma çözümü eylemlerinde belirleyici bir avantaj oluşturmadığı sonucuna varmaktadır.
Latin Amerika'nın önemli ülkelerinden Kolombiya uzun yıllar çatışmalar ülkesi olarak anılmıştır. Geçtiğimiz yüzyılda ülke içerisinde Liberaller ve Muhafazakarlar arasında şiddetli çatışmalar yaşanmış, toplumdaki gelir dağılımı adaletsizliği, mülkiyetin kullanımındaki toplumsal katmanlardaki derin farklılıklar iç çatışmaların artmasına neden olmuştur. Hükümetler ile muhtelif çıkar ilişkileri olan belirli azınlık gruplarının elinde bulunan devasa toprak mülkiyetleri oligarşik yapıları meydana getirmiş, buna karşın toplumsal refleks ve dinamikler harekete geçmiş ve iç isyanlar başlamıştır. Farklı birçok silahlı örgüt bu yapısal olumsuzlukları bertaraf etmek için devlet ve paramiliter güçlere karşı savaş açmıştır. Silahlı mücadelelerin başlamasıyla yaşanan çatışmalar ülkede zaten yoğun şekilde var olan uyuşturucu trafiğinin ve coğrafi koşulların gerilla için elverişli olmasının da etkisiyle apayrı bir ivme kazanmıştır. Bu silahlı grupların en eskisi ve büyüğü olan FARC, Kolombiya Hükümetleriyle 52 yıl boyunca savaşmış ve birçok evreden sonra Barış Anlaşması ile bu savaş sona ermiştir. Bu çalışmada Kolombiya devlet ve toplum yapısındaki dinamikler, sorunun temel yapı taşları çatışma teorisi analizi çerçevesinde irdelenerek kalıcı barış kapasitesi tahlil edildi. Yaşanan iç savaştan barış aşamasına gelinen süreçte dış etkenlerin etkisi, ideolojik angajmanlar, küresel hegemonya ve konjonktürel etkileri ortaya koyuldu. Yanlış ve doğrularıyla taraflar arasında çatışmasızlığın nasıl sağlandığı, tarafların talep ve aktör analizleriyle politik inisiyatiflerin nasıl alındığı mercek altına alındı. Barışın kalıcı hale gelebilmesi ve geleceğin Kolombiya toplumu için barış umudu taşıyabilmesi için gerekli reform adımları ortaya koyuldu. Son olarak dünyanın diğer coğrafyalarında bulunan çatışmalara Kolombiya-FARC barış sürecinin nasıl bir tecrübi kazanım olabileceği araştırıldı. ; Colombia, one of the most important countries of Latin America, has been called as conflict country for many years. In the past century, there have been violent clashes between the Liberals and the Conservatives in the country; the unfair income distribution in society and the deep differences in the social strata in the use of property have led to an increase in internal conflicts. The gigantic land properties owned by certain minority groups who have various interests with governments constituted oligarchic structures, on the other hand social reflexes and dynamics came into action and internal revolts began. Many different armed organizations have waged war against the state and paramilitary forces in order to eliminate these structural problems. The clashes with the onset of armed struggles gained momentum due to the fact that the drug traffic that is already heavily present in the country and geographic conditions that are favorable for guerrillas. The FARC, the oldest and largest of these armed groups, fought the Colombian Governments for 52 years and, after many stages, this war ended with the Peace Agreement. In this study, the dynamics in the state and social structure of Colombia and the main building blocks of the problem were analyzed within the framework of conflict theory analysis; and lasting peace capacity was analyzed. The effects of external factors, ideological engagements, global hegemony and its conjunctural effects have been put forward in the process from the civil war to the stage of peace. It was examined how the de-conflict between the parties was ensured by their wrongs and rights and how the political initiatives were taken by the demand of parties and actor analysis. The necessary reform steps have been put forward for the peace to be lasting and the hope for peace for the future of Colombian society. Finally, it was explored how the Colombian-FARC peace process could be a gain in the conflicts in other geographies of the world.
BASE