EC's Response To The Crisis In Yugoslavia
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 50, Heft 1, S. 1
ISSN: 1309-1034
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 50, Heft 1, S. 1
ISSN: 1309-1034
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 63, Heft 2, S. 65-89
ISSN: 1309-1034
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 57, Heft 1, S. 1
ISSN: 1309-1034
In: Liberal Düşünce Dergisi, Heft 106, S. 169-197
Sosyal medya başta olmak üzere iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler terör örgütlerinin aktivist yaklaşımlarında önemli değişikliklere neden olmuştur. Örgütler geleneksel eylemlerini sürdürüyor olsalar da asıl eylemselliklerini hashtag aktivizmi ile siber dünyaya taşımış durumdadırlar.Bu çalışmada terör örgütlerinin nasıl bir ağ yapısına sahip olduğu, nasıl bir hashtag aktivizmi oluşturdukları, ağ içindeki etkin bireylerin kimler olduğu ve aktivizmin oluşma sürecinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu kapsamda NodeXL adlı bir sosyal ağ analizi bilgisayar programı kullanılarak FETÖ örgütü ile PKK örgütü üyeleri ve sempatizanlarına ait Twitter hesapları ve hesaplardan açılan hashtaglar incelenmiş ve sosyal ağ analizleri yapılmıştır.Ayrıca destekleyici veri toplama adına hashtag paylaşımları içerik analizlerine tabi tutulmuştur. PKK ağlarının daha yatay ve yoğun ilişki içinde olduğu, ağ içinde yabancı aktörlerin de oldukça etkili olduğu, FETÖ ağlarının daha hiyerarşik, kontrollü ve organize bir ilişki sergilediği konusunda bulgular elde edilmiştir. Ayrıca, zıt ideolojik yapılara sahip olmalarına rağmen zaman zaman ağlarda işbirliği yaptıklarına yönelik verilere rastlanmıştır.
In: Destek yayınları
In: Araştırma 134 = 472 [des Gesamtw.]
In: Destek yayınlar 472
Recounts Turkish public outrage and international reactions to the deadly Soma coal mine disaster and Prime Minister Erdoğan's indifference to the tragedy. Much attention is paid to the incident in which the PM's aide, Yusuf Yerkel, kicked a demonstrator
Kıbrıs sorunu on yıllardır Türk dış politikasının temel problematik alanlarından birisini teşkil etmektedir. Lozan Barış Antlaşması'na göre Kıbrıs, İngiltere'nin hâkimiyetinde kalmış ve bu nedenle Türkiye daha sonraki vetirede Kıbrıs'a müdahale etmeyi düşünmemiştir. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, İngiltere'nin politikasını değiştirip hâkimiyetindeki topraklardan yavaş yavaş çekilmeye başlaması üzerine, Kıbrıs'ta Türkiye ve Yunanistan'ın da yer aldığı bir nüfuz mücadelesi başlamıştır. İngiltere'nin Adayı tahliye planı gündeme gelince Türkiye tarihsel, kültürel, demografik, coğrafi ve stratejik unsurların etkisi çerçevesinde Kıbrıs sorunuyla daha yakından ilgilenir hale gelmiştir. Demokrat Parti döneminin en önemli dış politika konularından birisi kuşkusuz Kıbrıs sorunudur. Söz konusu dönemde, Kıbrıs'ta iki toplumlu devlet yapısının temelleri atılmıştır. Türkiye öncelikle statükoyu devam ettirmek istemiştir. Bu olmazsa adanın tamamının kendisine verilmesi gerektiği görüşünü savunmuştur. 1955'ten sonra da Adanın taksimi tezi ön plana çıkmıştır. Özellikle Londra Konferansı sonrasında Türkiye Kıbrıs sorununda resmen taraf haline gelmiştir. Lozan Barış Anlaşması ile Kıbrıs'ı İngiltere'ye bırakmak zorunda kalan Türkiye'nin, Demokrat Parti'nin izlediği dış politika ile Kıbrıs'ta tekrar hak sahibi haline geldiği görülmüştür. Makalede dönemin gazete arşivinden ve dönemle ilgili belli başlı telif ve tetkik eserlerden yararlanarak Demokrat Parti iktidarının Kıbrıs politikası incelenecektir. ; Cyprus dispute remains to be one of the crucial issues in Turkey's foreign policy. According toLausanne Peace Treaty, Cyprus remained under British rule and Turkey has limited its interventionsover the island during the following developments. After the WWII, when Britain launcheddecolonization and abandoned former colonies, a dispute over the status of Cyprus between Turkeyand Greece has been prompted. After Britain announced its intention t leave the island, Turkeybecame more interested in island due to its historical, cultural, ...
BASE
Demokrat Partinin 1950 seçimlerinde kaydettiği büyük başarının ardından iktidara gelmesiyle birlikte uyguladığı liberal politikaların iç siyasette ve dış ilişkilerde olumlu etkileri belirgin bir şekilde ortaya çıkmıştır. Genç Cumhuriyetin azınlık vatandaşlarının da desteklediği Demokrat Parti, çeşitli uygulamalarla ülkede özgürlük havasının hâkim olmasını sağlamıştır. Ancak Yunanistan'ın Kıbrıs adasıyla ilgili resmi görüşünün değişmesi ve buna bağlı olarak adadaki EOKA örgütünün tedhiş hareketine destek vermesiyle birlikte Türk?Yunan ilişkileri gittikçe bozulmuştur. Kıbrıs meselesiyle birebir bağlantılı olarak ele alabileceğimiz Türkiye'deki Rum azınlığın yaşamı, 1955 yılından itibaren Türk-Yunan ilişkilerine endekslenmiş bir hal almıştır. 1955 yılının Ağustos ayına gelindiğinde, İngiltere'nin davetiyle Türkiye ve Yunanistan'ın da katıldığı Londra Konferansı, sonuç alınamadan dağılması ve Kıbrıs meselesini bir çıkmaza sokması sebebiyle Türk- Yunan ilişkilerinde ve Türkiye'deki Rum azınlığın yaşamında tamir edilmesi çok güç olan etkilere yol açmıştır. Bununla birlikte Kıbrıs meselesinin uluslararası bir boyut kazanmasıyla birlikte Türkiye'nin dış politika gündeminde uzun yıllar yer edecek olan yeni bir sorun alanı ortaya çıkmıştır. Londra Konferansının yarıda kesilmesine yol açan Atatürk'ün Selanik'teki evine bomba atıldığı haberinin İstanbul'a ulaşmasıyla beraber binlerce kişiden oluşan insan kalabalığı sloganlar eşliğinde olayı protesto etmiştir. Başlangıçta ölçülü bir tepki gösterme amacındaki bu kalabalık kısa bir süre sonra birtakım grupların yönlendirmesiyle İstanbul'un başta Beyoğlu olmak üzere Eminönü, Osmanbey, Kurtuluş, Şişli ve Adalar semtleri ile İzmir'de yaşayan Rum azınlığa ait ev, işyeri, kilise, dükkân, ayazma, üretim atölyesi v.b. taşınmazlara yönelik tahrip ve yağma eylemine girişti. Türk tarihinde benzerine rastlanmayan bu yıkım olaylarının Türkiye'de yaşayan Rumlar üzerinde çok ağır sonuçları olmuştur. Her şeyden önce içinde yaşadıkları topluma yabancılaşmış ve gerek devletle gerekse de ...
BASE
1990'lı yıllar Türkiye'de önemli değişim ve gelişmelerin yaşandığı yıllardır. Gelişen teknolojiler ve küreselleşme ile birlikte yönetişim ve katılımcılık gibi kavramlar öne çıkmıştır. Bu dönemde gündeme gelen "Sivil Toplum" kavramı ise dönemin parlayan yıldızlarındandır. Tüm Dünya'da sivil toplum ve katılımcılık ile ilgili pek çok konferans ve zirve düzenlenmiş, pek çok rapor yayınlanmıştır. 1992 yılında Rio Çevre ve Kalkınma Zirvesi ve özellikle 1996 yılında BM Habitat II Zirvesi, Türkiye'deki STK'lar açısından önemli bir dönüm noktası olmuştur. Yine 2001'de Türkiye'nin AB üyelik süreci kapsamında kabul ettiği Kopenhag Kriterleri ve 2000'li yılların ortasında yerelde sivil toplumun gelişmesi adına uygulanan Yerel Gündem 21 projeleri ve kent konseylerinin kurulması önemli gelişmelerden bazılarıdır. Bu dönemde yapılan yasal düzenlemeler ile sivil toplum kuruluşları (STK) kent konseyleri, federasyon, konfederasyon ve platformlar vb. şekillerde örgütlenmeye ve ağlar kurmaya başlamış, bunun yanında gelişen teknoloji ve artan iletişim araçları da STK'ların hem yerelde hem de uluslararası seviyede iletişimlerini geliştirmesine ve ağlar kurmasına olanak sağlamıştır.Tez araştırması kapsamında yapılan literatür taramasında STK'ların ağ kurmalarına ve ağ kurma şekillerine yönelik çalışmalara rastlanırken doğrudan "STK Ağları" kavramını ağırlıklı olarak merkeze alan bir çalışmaya rastlanılmamıştır. Bu nedenle çalışmamızda STK ağı ifadesi özellikle kavramsallaştırılmaya çalışılmış ve bu kavram çerçevesinde farklı platformların STK ağı olup olmadığı özelliklerine göre değerlendirilmiştir. Buradan yola çıkarak Kocaeli'de faaliyet gösteren yedifarklı STK ile görüşmeler yapılmıştır. Bu araştırmada nitel araştırma metotlarından olan yarı yapılandırılmış mülakat metodu kullanılmıştır. Yapılan görüşmelerde STK'ların ağ özelliği gösteren oluşumlara dahil olduktan sonra etki alanlarına etkisi analiz edilmiştir. Tezin hipotezi kapsamında geliştirilen araştırma soruları ışığında seçilen kuruluşların kapasite ve etkileri analiz edilmiştir. İlgili bölümde detayları ile açıklanacağı gibi analiz edeceğimiz STK'lar için öncelikle birincil kaynaklar ile durum analizi yapılması ve arkasında önceden belirlenen mülakat soruları ile sonuca gidilmesi planlanmıştır. Ancak tüm bunlardan önce, bu tür bilimsel araştırmalarda olması gerektiği gibi, ilgili alanda kapsamlı bir kavramsal çerçeve literatür analizi yapılmıştır. Bu kapsamda kamu yönetimde değişim, yönetişim, sivil toplum kuruluşlarının gelişimi ve ağ oluşum stratejileri üzerinde durulmuştur. --- In Turkey, there were significant changes and developments in 1990s. Such as governance and participation concept have come to the fore with the developing technologies and globalization. The concept of "Civil Society", which came to the fore during this period, is one of the shining stars of the period. Many conferences and summits on civil society and participation have been held all over the world, and many reports have been published. Rio Environment and Development Summit in 1992 and specifically the UN Istanbul HABİTAT II Summit in 1996, have been a major turning point for CSOs in Turkey. Again in 2001, the Copenhagen criteria adopted by the scope of Turkey's EU membership process, Agenda 21 projects implemented for the development of local civil society in the mid-2000s, and the establishment of city councils are some of the important developments. In this period, Civil Society Organizations (CSOs) began to organize and establish networks such as city councils, federations, confederations, and platforms, etc. with the legal regulations made in. In addition, developing technology and increasing communication tools have enabled CSOs to improve their communication and establish networks both at local and international levels.In the literature review conducted within the scope of the thesis research, while studies on the networking and networking styles of CSOs were encountered, no study directly focused on the concept of "CSO Networks" was found. For this reason, the term CSO network has been tried to be conceptualized and within the framework of this concept, different platforms are evaluated according to their characteristics. Based on this, interviews were made with seven different CSOs operating in Kocaeli. Semi-structured interview method, which is one of the qualitative research methods, was used in this study. In the interviews, after CSOs joined into the organizations which show CSO network characters, the change in their domains was analyzed. In terms of the results obtained as a result of the thesis study, it has been observed that the domains of CSOs have expanded after joining the formations that have network functions.
BASE
In: Uppsala multiethnic papers 23
TEZ9916 ; Tez (Doktora) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2015. ; Kaynakça (s. 112-130) var. ; xiv, 141 s. ; 29 cm. ; Bu çalışma, Türkiye'de 2001 sonrası kamu bankalarının yönetiminde yaşanan dönüşümü kurumsal mantık perspektifiyle inceleyerek kurumsal karmaşıklık ve örgütsel kimlikler arasındaki ilişkiye açıklık getirmeyi amaçlamaktadır. Çalışmada, bu ilişki, çoklu kurumsal mantıkların örgütsel kimliklere, örgütsel kimlik türünün de stratejik yanıtlara etkisini dikkate alarak iki yönlü araştırılmıştır. Bu çerçevede öncelikle kamu bankalarının çoklu kurumsal mantıkların etkisiyle hibrid mi yoksa çoklumu örgütsel kimliklere sahip oldukları incelenmiştir. Sonrasında, gözden geçirilen örgütsel kimliklerin, kurumsal karmaşıklığa yönelik geliştirilen stratejik yanıtlara nasıl tesir ettiği araştırılmıştır. Yapılan doküman incelemeleri ve görüşmeler ile gerçekleştirilen kodlamalar, kamu bankalarının hem kalkınma hem de ticari bankacılık kurumsal mantıklarının etkisiyle hibrid bir örgütsel kimliğe sahip olduklarını ortaya koymaktadır. Hibrid örgütsel kimliği uyarlayan kamu bankalarının niteliklerinde her iki kurumsal mantığa ait unsurların paradoksal şekilde birlikte bulunması, kurumsal karmaşıklığa, Oliver'ın (1991) tanımladığı şekliyle, kabullenme ve uzlaşı stratejileriyle yanıt verildiğini göstermektedir. ; This study aims to clarify the relationship between institutional complexity and organizational identities by examining the transformation in management of public banks after 2001 in Turkey through institutional logics perspective. In the study, this relationship was investigated in two ways by considering the effect of multiple institutional logics on organizational identities and the effect of organizational identity type on strategic responses, as well. Accordingly, the study examined whether public banks display hybrid or multiple organizational identities under the effect of multiple institutional logics. How revised organizational identities affect strategic responses developed towards institutional complexity was also an issue investigated. The results of the document examinations and interviews as well as the coding based on them demonstrated that public banks own a hybrid organizational identity under the the influence of both developmental and commercial banking institutional logics. The elements paradoxically belonging to both institutional logics together in the characteristics of public banks adapting hybrid organizational identity indicates that responses towards institutional complexity occur through acquiescence and compromise strategies as described by Oliver (1991). ; Bu çalışma Ç.Ü. Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi tarafından desteklenmiştir. Proje No: İİBF2013D7.
BASE
In: Liberal Düşünce Dergisi, Heft 111, S. 93-120
According to the data of the Presidency of Migration Management (2021), the largest group of irregular migrants detected in Türkiye in 2021 were Afghans. The arrival of irregular migrants from Afghanistan to Türkiye alongside the Syrian refugees have caused a negatively charged reaction in Turkish society and from the main parties in the opposition. Based on this apparent reaction against the arrival of Afghan
refugees, the claim can be made that Afghans are now the new "other" category in Türkiye. We identify two hashtags used on Twitter to protest the arrival of Afghans, which are #sınırnamustur (border is honor) and #hudutnamustur (frontier is honor) having the same meaning in Turkish and are Trend Topics on Twitter. The purpose of this study is to examine the reason why there are two hashtags on Twitter to protest the arrival of Afghan immigrants, what the differences and similarities are between
the two in terms of how Afghans are defined and what kinds of hate speech they are subjected to. For this purpose, we applied Craswell's mixed model in this study using both content analysis and social network analysis techniques. The investigation results reveal that the hashtag #sınırnamustur is a manifestation of a political endeavor, asserting that Afghan refugees are associated with a 'security challenge'. In contrast, the hashtag #hudutnamustur represents a response from the general populace, embodying elements of cultural superiority.
In: https://hdl.handle.net/20.500.12469/2214
İkinci Dunya Savasindan sonra dunya siyaseti yeniden sekillenmeye baslamistir. Dunyanin iki kutba ayrilmasiyla baslayan surec zaman icerisinde mutasyonlara ugramistir. Sovyetlerin yikilmasindan sonra her seyin cok farkli olacagi dusuncesi kismen dogru cikmistir. Bu senaryoda Amerika Birlesik Devletleri ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birligi basroldeydi. Kimileri Sovyetlerin yikilmasindan sonra boyle bir statunun tekrar ortaya cikmasinin imkansiz oldugunu dusunmustur. Ne var ki her gecen gun yasadigimiz guncel hadiseler devletlerarasindaki iliskiyi anlayabilmek adina soguk savas surecini iyi bilmemiz geregini gostermektedir. Soz konusu tezde soguk savas baslangici kritik donemecler ve adeta karbon kagida bugune uyarlanabilecek gelismeler anlatilmaktadir. Bu donemler mumkun oldugu kadar merkeze Turkiye konularak anlatilacaktir. Surenin uzun ve olaylarin kesif olmasi dolayisiyla mumkun oldugunca detaydan kacinilmis ve olaylarin nuvesi anlatilmaya calisilmistir. ; After World War II, world politics has begun to take shape. The process which starts withpolarizing of world in two, has had mutations with time. Idea that everything would proceedin a very different way, has become particulary true. United Nations of America and Union ofSoviet Socialist Republics were two major players in this scenario. Some had thought that it isimpossible that a status like this emerges again. Nevertheless, daily actual incidents prove thenecessisty of analysing the cold war process to understand the relations of countries. Thesis inquestion, emergence, important periods of cold war and its happenings that could be as thesame of today. These processes will be discussed putting Turkey in the centre. Because theperiod is long and incidents are dense, the details will be avoided as possible and gists will betold.
BASE