Can An Intellectual and the Product of His Labour Be a Comadity
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 61, Heft 1, S. 1
ISSN: 1309-1034
103 Ergebnisse
Sortierung:
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 61, Heft 1, S. 1
ISSN: 1309-1034
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 66, Heft 2, S. 215-233
ISSN: 1309-1034
In: İslâm araştırmaları dergisi: Turkish journal of Islamic studies, S. 1-3
ISSN: 1301-3289
The Islamic intellectual thought of the thirteenth to nineteenth centuries has long been represented as an intellectual "decadence" or "sclerosis," due to the discourse of orientalists. In recent decades, however, researchers have sought to challenge the orientalist paradigm by highlighting the scholarly currents and vigorous discussions that characterized the period in question. As a direct critique of the narratives of either "decline" or "ignorance" that persist in Islamic intellectual historiography, Naser Dumairieh's recent book attempts to reveal the situation of rational and theoretical sciences in the Hijāz by focusing on the life and work of al-Kūrānī, the seventeenth-century Shāfi'ī hadith scholar, Sufi, and theologian. Following the footsteps of Khaled el-Roauyheb's influential book Islamic Intellectual History in the Seventeenth Century, Dumairieh not only examines al-Kūrānī's ideas, but also offers a comprehensive glimpse into the intellectual life in contemporary Hijāz.
In: Rosetta world literatura 03
In: Balkan Araştırma Enstitüsü dergisi: Journal of Balkan Research Institute, Band 11, Heft 2, S. 421-452
ISSN: 2147-1371
Yaklaşık iki yüz yıllık geçmişe sahip bir akademik disiplin olan sosyolojinin Türkiye'deki tarihi genellikle 1914 yılına dayandırılır. Dârülfünunda sosyoloji öğretimine başlandığı bu yıl, sosyolojinin kurumsallaşması açısından oldukça önemlidir. Ancak sosyolojik düşünce esas olarak Osmanlı düşünce dünyasına Tanzimat Dönemiyle birlikte nüfuz etmeye başlamıştır. Dağılmakta olan İmparatorlukta yaşanan toplumsal sorunların çözümünde önemli bir araç olarak görülen sosyoloji hızlıca benimsenmiş, farklı sosyolojik perspektifleri benimseyen farklı düşünce çevreleri ortaya çıkmıştır. Bu düşünce çevreleri arasında 1910-1912 yılları arasında Selanik'te bir araya gelen aydın zümresi, topluma dair yöntemli bir bilgi üretimi anlamında sosyoloji disiplinin ortaya çıkmasında önemli katkılar sunmuştur. Bu anlamda Selanik, entelektüel ortamıyla Türk sosyolojik düşüncesinin gelişmesinde önemli bir yere sahip olmakla birlikte, bu özelliğiyle yeterince ele alınmamıştır. Bu çerçevede; çalışma öncelikle Selanik kentini bir düşünce merkezi yapan sosyal, ekonomik ve politik özelliklerini ortaya koyarak kentteki entelektüel ortamı betimlemekte; ardından kentte bir araya gelen Selanik Çevresinin sosyoloji ilgisine odaklanarak bu bağlamda gelişen sosyolojik düşünceyi ele almaktadır.
In: Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi
ISSN: 1309-9302
Beyin gücü ve bilgi dünyada yaşanan hızlı değişim süreci sonucunda fiziki gücün yerini almıştır. İşletmelerin sahip olduğu değer sadece finansal varlıklarla ölçülmeyip, bilgi, kalifiye işgücü ve tecrübe gibi entelektüel sermaye unsurlarıyla da değerlendirilmeye başlanmıştır. Çalışmanın amacı, Konya ilinde yiyecek-içecek sektöründe çalışan işgörenlerin entelektüel sermaye algıları ve iş performansı arasındaki ilişkiyi belirlemektir. Nicel araştırma yöntemlerinin kullanıldığı bu çalışmada, araştırmanın amacına uygun Konya ilinde evreni temsil edebilecek işgörenlere toplam 470 adet anket formu dağıtılmış olup, geçerli 390 adet anket formu verilerin değerlendirilmesinde kullanılmıştır. Uygulanan anket ile beraber işgörenlerin demografik özellikleri belirlenmiş, entelektüel sermaye algılarını belirlemek için entelektüel sermaye ölçeği ve iş performansı ölçeği kullanılmıştır. Araştırmanın sonucunda, çalışan işgörenlerin demografik özelliklerinin entelektüel sermaye unsurlarına ait algıları ve iş performansı tespit edilmiş, anlamlı ve anlamsız çıkan farklılıklar t-testi ve varyans analizi yardımıyla değerlendirilmiştir. Ölçekler arası ilişkiler incelendiğinde ise, çalışan işgörenlerin entelektüel sermaye algılarının iş performansını orta düzeyde pozitif yönde etkilediği ve bu etkinin yapılan regresyon analizi sonucunda % 29,7 olduğu belirlenmiştir.
In: Liberal Düşünce Dergisi, Heft 112, S. 79-102
Örgütlü dinin önemli bir statü göstergesi olarak ilahiyat aydını kendi tarihsel mirası üzerinde bugün din, siyaset ve kimlik ilişkileri etrafında birisi siyasal otoritenin değişken politik ajandasıyla uyumlu diğeri ise siyaseti içerden bir bilgi ve akılla varoluşsal ahlaki kurguya dayandıran iki farklı epistemoloji ve perspektif ortaya çıkarmıştır. Bu çerçevede çalışma Türkiye'de siyasetin yasallaştırdığı düzen nosyonuna karşı ilahiyat aydınının dinsel tepkileri ile bu bağlamdaki kimlik inşasını konu edinmiştir. Çalışmanın amacı bugünkü siyasal konjonktürde ilahiyat aydınının siyasal katılım ve kimlik çıktılarını bazı kavramsallaştırmalar üzerinden olgu merkezli anlamak ve açıklamaktır. Araştırma verileri ilahiyat aydınının medyaya yansıttığı tartışmalar esas alınarak olgu merkezli kuramsallaştırma tekniği üzerinden tarihsel sosyolojik bir perspektifte yorumlanmıştır.
In: Liberal Düşünce Dergisi, Heft 111, S. 151-176
Kemalizm, sekülerleşme ve uluslaşma sürecinde benimsenen yöntemlerin ve eylemlerin resmî ideolojisidir. Genel itibariyle Mustafa Kemal Atatürk'ün düşünceleri ile erken Cumhuriyet dönemi uygulama pratiklerine dayanan Kemalizm yeni bir ülkede yeni bir insan ve toplum inşa etme sisteminin tezahürüdür. Kalıplaşmış bir inanç sistemi olmaktan ziyade kavramın esnek, dinamik ve eklektik yapısı onu sürekli yorumlanabilir ve yeniden ele alınabilir kılmaktadır. Kavramın bu nevi kullanımı 1960'lı yılların aydınlarından Doğan Avcıoğlu tarafından Devrim Gazetesi özelinde gerçekleştirilmektedir. Bu minvalde mevcut çalışmanın amacı Doğan Avcıoğlu'nun anlam dünyasında Kemalizm'in nasıl yorumlandığının ortaya konulmasıdır. Bahse konu amaç doğrultusunda Avcıoğlu'nun Devrim Gazetesi'ndeki yazıları incelenmeye tabi tutulmuştur. Çalışma yöntembilimsel olarak gömülü teori yaklaşımı benimsenerek
desenlenmiştir. Bahse konu teori ile eş güdümlü kullanılan sürekli karşılaştırma yöntemi ise veri analiz metodu olarak belirlenmiştir. Yapılan analizler neticesinde Doğan Avcıoğlu'nun Kemalizm'i sol bir perspektifle yorumladığı ve onu hasım güçler ile müttefik güçler metaforu ekseninde inşa etmekte olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Ibn Khaldun advocated that every political entity should be born, grown, developed and finally died through various like human beings. Ibn Khaldun argues that prosperity, comfortable and calm lives is came from the nature of state order. Since people who have these things would prefer comfort, prosperity, luxury and peace; the aging and collapse dynasties in power in the long run is inevitable. The idea that power will eventually degenerate and corrupt the government and lead the country into degeneration is clearly expressed by Ibn Khaldun. This basic assumption has played a very important role in shaping liberalism in the modern western political thought. In the Turkish thought, the Ottomans defended the idea of regulating power with laws and customs visa vie make references to ancient laws (kanun-i kadim) and Sharia. The authors of Ottoman advice books (nasihatnames) such as Veysi, Gelibollu Mustafa Ali and Hasan Kafi Akhisari clearly included Ibn Khaldun's political and social theories into their works. According to Ottoman authors, legal structures and regulations have made possible for the states to live eternally. When we look at the last two centuries of Turkish political history, it can be stated that the "Sened-i İttifak", "Tanzimat", "Constitutional Monarchy" and finally the "Republic" were permanent answers to the problem of the degeneration of power expressed from Ibn Khaldun. ; İbn Haldun devletlerin tıpkı insanlar gibi çeşitli hayat evrelerinden geçerek doğup, büyüyüp, gelişip nihayet öldüklerini savunmuştur. İbn Haldun, refah, rahat ve sükûnun, yerleşik düzenin ve devletin doğasından olduğunu savunmaktadır. Bunlara sahip olan insanlar rahat, refah, lüks ve huzuru tercih ettiklerinden; uzun süre iktidarda kalan hanedanların idaresindeki devletin ihtiyarlaması ve çöküşü kaçınılmaz olmaktadır. İktidarın eninde sonunda yozlaşacağı ve ülkeyi kötü sonuçlara sürükleyeceği fikri İbn Haldun tarafından açık bir şekilde ifade edilmektedir. Bu temel varsayım Batı'da liberalizmin şekillenmesinde ve modern siyaset düşüncesinin gelişmesinde çok önemli rol oynamıştır. Türk düşünce hayatında ise Osmanlılar iktidarı kanunlarla ve teamüllerle düzenleme fikrini hem kadim Türk devlet geleneğinden hem de Şeriattan aldıkları değerlerle savunmuşlardı. İbn Haldun'un devlet teorisine eserlerinde açıkça yer veren Veysi, Gelibolulu Mustafa Ali ve Hasan Kafi Akhisari gibi Osmanlı nasihatname yazarları devletlerin ayakta kalabilmesini iktidarın kadim teamüllere ve kanunlara uygun hareket etme koşuluna bağlamışladır. Türk siyasi tarihinin son iki asrına baktığımızda anayasal düzen yolunda atılmış "Sened-i İttifak", "Tanzimat", "Meşrutiyet" ve nihayet "Cumhuriyet" adımlarının İbn Haldun'dan itibaren dile getirilen iktidarın yozlaşması sorununa verilmiş kalıcı bir cevap olduğu ifade edilebilir.
BASE
İbn Haldun devletlerin tıpkı insanlar gibi çeşitli hayat evrelerinden geçerek doğup, büyüyüp, gelişip nihayet öldüklerini savunmuştur. İbn Haldun, refah, rahat ve sükûnun, yerleşik düzenin ve devletin doğasından olduğunu savunmaktadır. Bunlara sahip olan insanlar rahat, refah, lüks ve huzuru tercih ettiklerinden; uzun süre iktidarda kalan hanedanların idaresindeki devletin ihtiyarlaması ve çöküşü kaçınılmaz olmaktadır. İktidarın eninde sonunda yozlaşacağı ve ülkeyi kötü sonuçlara sürükleyeceği fikri İbn Haldun tarafından açık bir şekilde ifade edilmektedir. Bu temel varsayım Batı'da liberalizmin şekillenmesinde ve modern siyaset düşüncesinin gelişmesinde çok önemli rol oynamıştır. Türk düşünce hayatında ise Osmanlılar iktidarı kanunlarla ve teamüllerle düzenleme fikrini hem kadim Türk devlet geleneğinden hem de Şeriattan aldıkları değerlerle savunmuşlardı. İbn Haldun'un devlet teorisine eserlerinde açıkça yer veren Veysi, Gelibolulu Mustafa Ali ve Hasan Kafi Akhisari gibi Osmanlı nasihatname yazarları devletlerin ayakta kalabilmesini iktidarın kadim teamüllere ve kanunlara uygun hareket etme koşuluna bağlamışladır. Türk siyasi tarihinin son iki asrına baktığımızda anayasal düzen yolunda atılmış "Sened-i İttifak", "Tanzimat", "Meşrutiyet" ve nihayet "Cumhuriyet" adımlarının İbn Haldun'dan itibaren dile getirilen iktidarın yozlaşması sorununa verilmiş kalıcı bir cevap olduğu ifade edilebilir. ; Ibn Khaldun advocated that every political entity should be born, grown, developed and finally died through various like human beings. Ibn Khaldun argues that prosperity, comfortable and calm lives is came from the nature of state order. Since people who have these things would prefer comfort, prosperity, luxury and peace; the aging and collapse dynasties in power in the long run is inevitable. The idea that power will eventually degenerate and corrupt the government and lead the country into degeneration is clearly expressed by Ibn Khaldun. This basic assumption has played a very important role in shaping liberalism in the modern western political thought. In the Turkish thought, the Ottomans defended the idea of regulating power with laws and customs visa vie make references to ancient laws (kanun-i kadim) and Sharia. The authors of Ottoman advice books (nasihatnames) such as Veysi, Gelibollu Mustafa Ali and Hasan Kafi Akhisari clearly included Ibn Khaldun's political and social theories into their works. According to Ottoman authors, legal structures and regulations have made possible for the states to live eternally. When we look at the last two centuries of Turkish political history, it can be stated that the "Sened-i İttifak", "Tanzimat", "Constitutional Monarchy" and finally the "Republic" were permanent answers to the problem of the degeneration of power expressed from Ibn Khaldun.
BASE
In: Bilge Kültür Sanat yayın 708
In: İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı yayınları
In: Kültür yayını 1