The study deals with the historical course of labor in the People's Republic of China. In this sense, it is aimed to address the problems and changes experienced by the working classes in the People's Republic of China, starting from 1949 until today. The main argument of the study is that between the 1949-1978 periods, which is expressed as the planned economy period, and the open economy period after 1978, the exposure of labor to exploitation continued. Although it is accepted that there are differences in the forms and levels of exploitation specific to the mentioned periods, it is aimed to state that the exploitation is permanent. The fact that China, which still defines itself as a socialist country and represents the working class, in practice has a system based on cheap labor and labor exploitation creates a serious contradiction. To support its main argument, the study will include work units called danwei, the concept of the iron rice bowl, the policy of the great leap forward, the hukou system (household registration system) and the impact of these issues on the workforce. It will also include the All China Federation of Trade Unions (ACFTU) and workers' actions.
Türkiye'de İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü bünyesinde 1948 yılından beri yayın hayatına devam etmekte olan Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi sosyal politika geleneğinin oluşmasında ve sürdürülmesinde önemli bir yere sahiptir. 1948 yılından günümüze kadar derginin geçirdiği aşamalar, değişim ve dönüşüm, Türkiye'de sosyal politika alanı ile ilgili olarak yapılmış olan çalışmalar için dikkate değer bir akademik ortam sunmaktadır. 1948 yılı, aynı zamanda Türkiye'nin onayladığı Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmeleri bakımından önemli bir yıldır. 1932-1946 yılları arasında sadece bir ILO Sözleşmesini onaylayan Türkiye, 1946-1959 yılları arasında 11 sözleşme imzalamıştır. Bu bağlamda çalışma ilişkileri ve sosyal politika alanında uluslararası düzeyde önemli bir kurum olan ILO ile Türkiye'deki ilk sosyal politika külliyatını oluşturan derginin kuruluşu aynı yıllara rastlamaktadır. Bu çalışmada 2019 yılında 100. yılına ulaşmış olan ILO ile 71. yılına ulaşmış Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi nitel araştırma yöntemiyle analiz edilmektedir. Sosyal Siyaset Konferansları Dergisinin analizi tek bir yönteme başvurulamayacak kadar derinliklidir. Zira derginin ortaya çıkışı ve tarihçesi incelendiğinde hakemli bilimsel dergi olma ölçütüne göre 2003 öncesi ve sonrası, basılı dergiden internet ortamına taşınması ölçütü ele alınırsa 2009 - 2010 öncesi ve sonrası gibi farklı dönemleştirmeler yapılabilecektir. ; The Journal of Social Policy Conferences, which since 1948 has been published within the body of the Faculty of Economics, Labor Economics, and the Industrial Relations Department at Istanbul University, Turkey, has played an important part in the formation and maintenance of social policy tradition. With the stages, changes, and transformation that it has undergone from 1948 to the present, the journal offers an outstanding academic setting for research in the field of social policy in Turkey. In addition, 1948 is an important year in terms of the International Labour Organization (ILO) conventions approved by Turkey. Turkey, which ratified only one ILO convention between the years 1932 and 1946, signed 11 conventions between the years 1946 and 1959. In this context, ILO, which is an important institution at international level in the field of labor relations and social policy, and the journal that created the first social policy corpus in Turkey, were founded in the same period. In this study, ILO, which reached its 100th year in 2019, and the Journal of Social Policy Conferences, which in the same year reached its 71st year, are analyzed using qualitative research method. The Journal of Social Policy Conferences is too deep to be analyzed through a single method. This is because when the origin and history of the journal is examined, it is clear that different periodizations can be made (e.g before and after 2003 according to the criterion of being a peerreviewed scientific journal; before and after 2009-2010 based on the criterion of transfer to the internet environment from the printed journal).
Orta Asya'nın kuzey doğu ülkesi olan Kırgız Cumhuriyeti (Kırgızistan), 1990 yılına kadar Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Biriliği'nin (SCCB) bir üye ülkesi idi. 1990'da egemenliğini, 1991'de 31 Ağustos'ta da bağımsızlığını kazanan Kırgızistan'ın ekonomik yapısı, 1990'a kadar SSCB'yi oluşturan ve merkezi ekonomik programla yönetilen diğer devletler gibi sosyalist sistemden liberal ekonomiye geçme çabasına girmiştir. SSCB zamanında birliği oluşturan ülkeler arasında merkezi planlı yönetimin oluşturduğu sistemle karşılıklı ekonomik bir yardımlaşma söz konusuydu. Buna göre, ülkeler ekonomik sektörlerde birbirinin tamamlayıcısı veya müşterisi durumundaydı. Bu dönemde Kırgızistan'da daha çok tarım ağırlıklı üretime ağırlık verilmiştir. Bağımsızlığın ilk döneminden itibaren Kırgızistan'da serbest piyasa ekonomisine geçmek amacıyla Ekonomik Reform Programları uygulamaya koyulmuş, yerel para birimi "Som" tedavüle çıkarılmıştır. Ancak, ilk yıllarda reform programları uygulamada başarılı olamamış, başlangıç koşulları ve ülkenin stratejik öneme sahip doğal kaynaklarının az olmasının da etkisiyle 1990-1995 yılları arasında negatif bir büyüme gerçekleşmiştir. 1996-2000 yıllarında ise Kırgızistan ekonomisinde tarım sektöründeki iyileşme ve sanayi sektörüne yapılan yatırımlarla olumlu bir büyüme gerçekleşmiştir. Dış ticarette, Birleşik Devletler Topluluğu (BDT) ülkeleri başta olmak üzere Avrupa ve Orta Doğu ülkeleriyle ticaret hacmi artmıştır. Kırgızistan'da yapısal reformun başlıca politika aracı özelleştirme olmuştur. Özelleştirme ile serbest piyasa ekonomisinin rekabet ortamını yaratma ve geliştirme hedefinin yanı sıra dünya ekonomisine entegre olacak bir sosyal-toplumsal ortamın oluşturulması da amaçlanmıştır. Reform programları dahilinde Kırgızistan'da stratejik öneme sahip işletmeler dışında kamu kurumlarının neredeyse tamamı çeşitli özelleştirme yöntemleriyle özelleştirilmiştir. Emek piyasasında ise, bağımsızlığın ilk yıllarından itibaren meydana gelen özelleştirme ve üretimin düşüş göstermesinden dolayı istihdam daralması olmuş, işsizlik artmış ve buna bağlı olarak bölgeler arası ve ülke dışına göç meydana gelmiştir. ; Kyrgyz Republic (Kyrgyzstan) which is located in the North-East of Central Asia was a member country of Union of Soviet Socialist Republics (USSR) until 1990. Kyrgyzstan proclaimed its sovereignty in 1990 and the independence on 31st August 1991. The economical structure of Kyrgyzstan, like all of the other governments which were governed by the central system of USSR until 1990, started changing from the socialist system to the liberal system. During the USSR period there was an economical solidarity between the republics. According to this, countries were either complementaries or the customers of each other. At that time Kyrgyzstan concentrated on agricultural production. Beginning from the first period of independency, to pass to free market economy, Kyrgyzstan started applying economical reform programs, so local Money "Som" was put into circulation. But in the first years the reform programs were not applied successfully and because of the beginning conditions and luck of the natural resources, between 1990-1995 there was a negative growth. But between 19962000 there was a positive growth because of the improvement in the agricultural sector and investments in the industry. In the foreign trade, the trading volume of Kyrgyzstan has increased with leading of Commonwealth of Independent States (CIS), European and Middle Eastern countries. In Kyrgyzstan the main politics means of structural reform was privatization. The aim of privatization was not only to create a rivalry atmosphere and develop the free market economy, but also to create a social-societal atmosphere that will be integrated to the world economy. Depending on the reform programs except for some of the strategical institutions almost all of the public institutions were privatized. In the labor marketing, because of the privatizations from the beginning of the independency and the decrease in productivity, unemployment increased and because of this, migrations between the regions and migrations to the other countries started.
In: Ortadoğu etütleri: siyaset ve uluslararası ilişkiler dergisi = Middle Eastern studies : journal of politics and international relations, Band 15, Heft 2, S. 147-162
As a result of efforts to establish a common migration policy and harmonize European countries since the 1990s, European countries began to want to include the migration regime in the EU acquis. In those years, the goal of European migration policy was to combat irregular migration. Turkey's more intrusive control over migration has also put pressure on European countries. Because Türkiye has become a transit country that opens space for irregular immigrants. In this context, a strong immigration policy has been established in order to respond to the expectations of Europe's institutional and legal regulations. Among these regulations, there are some decisions regarding labor migration. In this study, Turkey's Eleventh Development Plan was examined within the framework of the concept of "sustainable development", taking into account Turkey's current development goals. In consequence of these investigations, new business areas that have emerged recently have been identified and analyzed.
Eğitim gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamayan kadınlar, demokratik gelişmelerden yararlanmada zorluklar çekmektedir. Bu çalışma, 2002-2018 dönemi boyunca gelişmiş ve gelişmekte olan 165 ülkede demokrasinin kadınların iş gücüne katılımı üzerindeki etkisinde eğitimin aracılık rolünü incelemektedir. Bu amaçla Driscoll-Kraay tahmincisi kullanılarak sabit etkiler modeli uygulanmıştır. Modelde, istihdamda cinsiyet eşitsizliğini temsil eden kadın bölü erkek iş gücüne katılma oranı bağımlı değişkendir. Bu değişken, kadınların demokratik düzenlemelerden erkeklere göre daha fazla yararlanıp yararlanmadığını göstermesi açısından önemlidir. Ek olarak model, demokrasi düzeyi ile eğitim endeksi arasında bir etkileşim terimine sahiptir. Bu etkileşim terimi, demokrasinin kadınların iş gücüne katılımı üzerindeki etkisini artırmak için eğitim endeksinin hangi eşik düzeyinin uygun olduğunu anlamaya yardımcı olmaktadır. Çalışmanın temel sonucuna göre demokrasinin kadın bölü erkek iş gücüne katılma oranı üzerindeki etkisinde eğitimin aracılık rolü vardır. Eğer eğitim endeksi eşik değeri (0.64) aşarsa, demokrasi kadınların iş gücüne katılımını pozitif etkilemektedir. Bu bulgudan hareketle politika yapıcılar, iş gücüne katılımda cinsiyet eşitliği için demokratikleşme politikalarını geliştirirken eğitim altyapısına yönelik yatırımlara odaklanmalıdır.
Encomienda tam olarak nedir ve sömürgecilerle sömürülenlerin onunla kurduğu ilişki nasıl olmuştur? Bu yazıda bu iki soruyu önemli ölçüde İngilizce literatüre dayalı bir şekilde iki bölümde incelemeyi umuyorum. İlk bölüm encomienda'nın anlamı, bağlamı ve farkı üzerine kurgulanıp şu sorulara yanıt arayacak: Kraliyet'in doğrudan doğruya köleliktense bu özel kavramı ve yapıyı var etmesinin nedeni nedir? Onu feodalizmin köleliğinden ne ayırır? Bu ayrımlar neden önemlidir? İspanya'nın genel sömürgeciliğinin Amerikalardaki sömürgecilik ve encomienda'ya etkisi neydi? Fatihler ve Kilise'nin encomienda'nın yükselişi ile düşüşündeki konumu nedir? Böylece encomienda'yı diğer feodal yapılardan ayıran farkları, İspanya'nın 15-16. yüzyıldaki tarihi konumunun tüm sürece etkisini ve encomienda sistemindeki egemen öznelerin bu yapıdaki çıkarlarını sıralamayı umuyorum. Bu ilk bölümün ana maksadı İspanya Kraliyeti'nin neden bu görece verimsiz yapıyı böylesine savunduğuyla ilgilenmek olacak. İkinci bölüm ise doğrudan encomienda'nın yok ediş ve yok oluş dinamikleriyle ilgilenecek. Burada cevap aranan üç soru olacak: Amerika yerlilerini encomienda sistemi mi yok etmişti? Encomienda, Amerikalarda halihazırda var olan eşitsiz toplum yapılarından faydalandı mı? Encomienda'nın uygarlaştırma misyonu neleri içeriyordu ve bu, yerlilerin kitlesel yok oluşlarını nasıl etkiledi? Bu ikinci bölüm temel olarak verimsiz olan bu sistemin kapitalizmin yıkıcılığına nasıl özgül bir etkide bulunduğunu irdeleyecek ve encomienda'yı tıpkı Avrupa'daki merkantilist feodalizm gibi nihayetinde kendisini ve çevresini yok etmek zorunda olan bir sistem olarak tanımlayacak. Makalenin genel amacı ve varmak istediği nokta encomienda üzerinden sömürgeci kapitalizmin yıkıcılığını incelemek ve sömürgeci devlet pratiklerinin sömürülenlere güçlü devlet pratikleri miras bıraktığı tezine karşı çıkmak için encomienda'yı örnek vermektir.