IDENTITIES IN FORMATION NATIONALITY, RELIGION AND TRANSNATIONAL IDEAS IN FORMER SOVIET CENTRAL ASlA
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 065-079
9 Ergebnisse
Sortierung:
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 065-079
In: Liberal Düşünce Dergisi, Heft 108, S. 85-107
Türkiye Cumhuriyeti, millî bir devlet olarak inşa edilmiştir. Bu inşa sürecinde eğitime yüklenen en önemli rol, Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda Türk milleti bilincini kazandırmak olmuştur. Bunun için eğitimin temel ilkesi millîlik olarak belirlenmiştir. Bu ilkeye uygun olarak da Türkiye'de "millî eğitim" kavramı, politikası ve pratiği resmiyet kazanmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında milliyet ideali ile birlikte millî eğitim ilkesinin teori ve pratiğini konu alan eserlerden biri, Dr. Halil Fikret Kanad'ın (1892-1974) Milliyet İdeali ve Topyekûn Millî Terbiye başlıklı kitabıdır. Bu makalenin amacı, Kanad'ın bu eserini esas alarak onun milliyet ideali ve millî terbiye konusundaki yaklaşımını betimlemektir. Çünkü o, aynı zamanda resmi ideolojinin yılmaz savunucularından biridir. Kanad'a göre Cumhuriyetin kurucu kadrosunun öngördüğü Türk milletinin yetiştirilebilmesi için aile, okul, toplum ve devlet birlikteliğinde ve müşterek amaçlar doğrultusunda bilimsel ve pedagojik esaslara uygun planlı ve programlı bir millî eğitim sistemi takip edilmelidir. Bu ve benzeri sonuçlardan hareketle Kanad'ın kitabı, resmî ideolojinin propaganda programı gibidir. Bu yönüyle de Kanad'ın millî terbiye yaklaşımı, bir "toplum mühendisliği" anlayışı şeklindedir. Kanad'ın resmi ideoloji ile ilintili bu yaklaşımı, Cumhuriyet dönemi millî eğitim politika ve uygulamalarının anlaşılırlığına katkı sağlar niteliktedir.
In: TESEV Demokratikleşme Programı
Devlet olgusu, Antik Yunan'dan günümüze kadar sorgulanmış ve halen de sorgulanan bir konudur. Dolayısıyla devletin doğası, gelişimi ve geleceği üzerine birçok düşünür ve teorisyen fikir yürütmüşlerdir. Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde de iktidarın ve siyasal hayatın değişimi mevcuttur. Devletin tarihsel süreç içerisindeki tahavvül süreci eş zamanlı olarak yurttaşlık kavramının da dönüşümüne neden olmuştur. Devlete bağlılığın devletin meşruiyeti açısından önem taşıması, devletlerin kendi ideal vatandaşlarını yaratma mücadelesine girişmesine neden olmaktadır. Bu çalışmada, devletin mevcudiyeti ve fiiliyatına ilişkin temel kavramlar, tanımlar ve tartışmalar Antik Yunan'dan modern devletler sürecine kadar incelenecektir. Bu bağlamda tecessüm eden yurttaşlık ve vatandaşlığa ilişkin değişimler de Avrupa ve Türkiye tarihi ile birlikte ele alınacaktır. Ayrıca devletlerin ideal vatandaş tasavvurunda etkili bir yol olarak seçtikleri politik iletişim kavramı ve Türkiye'deki örnekleri ele alınacaktır. Çalışmanın araştırma kısmında ise, Türkiye'de son yıllarda yaratılmak istenen ideal vatandaş tasavvurunu ele almak amacıyla, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin 2023 vizyonu ile ilgili, Hürriyet, Milliyet, Sabah ve Cumhuriyet gazetelerin çevrimiçi versiyonlarında yer alan 240 haberi içerik analizi yöntemi ile incelenecektir. ; The phenomenon of the state is a concept which has been questioned from the Ancient Greek until today and still is being questioned. Thus, several philosopher and theoreticians put forward an idea about the state's nature, improvement and the future. There is also the change of the ruler ship and the political life in the history of Ottoman Empire and the Republic of Turkey. The historical process of state synchronously causes the transformation of the citizenship notion. Loyalty to the state matters in terms of legitimacy to the state and that causes states try and struggle for creating their own ideal citizens. In this study, the basic concepts, definitions, discussions that are related to the state's existence and action will be examination from Ancient Greek to the modern state process. Within this context, embodied changes which are related with citizenship and nationality will tackle with the history of Europe and Turkey. Also, political communication concept that is chosen by the states for the effective ideal nationality envisions and examples from the Turkey will be examination. Survey part of the study, to tackle the ideal nationality envision which is want to create in Turkey in the last years will be analyzed by the content analysis method of 240 news from the online versions of the newspapers Hürriyet, Milliyet, Sabah and Cumhuriyet which involve 2023 vision of the Adalet ve Kalkınma Partisi.
BASE
Erasmus Programı, Avrupa Birliği'nin 1987 yılında yükseköğretim alanında oluşturduğu bir eğitim politikası olarak bilinmektedir. Program süreç içerisinde; küreselleşme, teknolojik gelişmeler ve Birliğin genişleyen yapısından kaynaklanan sebeplerden dolayı toplumsal ihtiyaçlara çözüm bulmak amacı güden bir yapıya dönüştürülmüştür. Başladığı yıldan beri 9 milyondan fazla bireyin yükseköğretim başta olmak üzere mesleki eğitim, okul eğitimi, yetişkin eğitimi ve gençlik eğitimi alanlarında faaliyet göstermesine olanak sağlamıştır. Türkiye, Avrupa Birliği'ne aday ülke olarak kabul edilmesi sonrasında 2004 yılında Erasmus Programından faydalanmaya başlamıştır. Literatür taraması yapıldığında böylesine geniş bir yelpazede faaliyet gösteren Erasmus Programı hakkında ülkemizde sınırlı sayıda araştırma yapıldığı tespit edilmiştir. Literatür taraması ve araştırmaya ilişkin bulgulardan oluşan bu çalışma ile Erasmus Programı'nın Avrupa'ya eğitim almak üzere giden yükseköğretim öğrencileri üzerindeki sosyo-kültürel etkileri incelenmiştir. Öğrencilerin karşılıklı değişimine olanak sağlayan Program çerçevesinde çeşitli dil, din, kültür ve uyruğa mensup öğrenciler bir arada eğitim görmesine rağmen bu sürecin öğrenciler, yükseköğretim kurumları ve ülkeler üzerinde yarattığı etkiler tam olarak bilinmemektedir. Bu bağlamda Türkiye'nin aday ülke konumunda olması nedeniyle yapılacak bu araştırma, gerek Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne entegrasyonu gerekse yükseköğretim kurumlarının geleceği açısından önem arz etmektedi ; Erasmus Programme is known as the European Union educational policy that was launched in 1987. In the course of time; due to the globalisation, technological developments and enlargement of European Union, Erasmus Programme has been transformed into a formation that aims to find solutions for social requirements within the society. Since it began in 1987, Programme has provided the activities over 9 million people on higher education, vocational education, school education, adult education, and youth education. Turkey started to take advantage of Erasmus Programme in 2004 after its admission to European Union as a candidate country. When the literature review is performed on Erasmus Programme that is active on such a wide range of areas, it is seen that there is a limited research made in our country. With this study that including literature review and findings of sample reasearch, socio-cultural effects of Erasmus Programme on higher education students is examined. Although students from diverse range of language, religion and nationality are having education together within the framework of Programme, the effects of this process on higher education students, higher education institutions and countries is not exactly known. In this context, as Turkey is a candidate country to the European Union this study has an importance both in terms of Turkey's integration to the European Union and the future of higher education institutions .
BASE
Erasmus Programı, Avrupa Birliği'nin 1987 yılında yükseköğretim alanında oluşturduğu bir eğitim politikası olarak bilinmektedir. Program süreç içerisinde; küreselleşme, teknolojik gelişmeler ve Birliğin genişleyen yapısından kaynaklanan sebeplerden dolayı toplumsal ihtiyaçlara çözüm bulmak amacı güden bir yapıya dönüştürülmüştür. Başladığı yıldan beri 9 milyondan fazla bireyin yükseköğretim başta olmak üzere mesleki eğitim, okul eğitimi, yetişkin eğitimi ve gençlik eğitimi alanlarında faaliyet göstermesine olanak sağlamıştır. Türkiye, Avrupa Birliği'ne aday ülke olarak kabul edilmesi sonrasında 2004 yılında Erasmus Programından faydalanmaya başlamıştır. Literatür taraması yapıldığında böylesine geniş bir yelpazede faaliyet gösteren Erasmus Programı hakkında ülkemizde sınırlı sayıda araştırma yapıldığı tespit edilmiştir. Literatür taraması ve araştırmaya ilişkin bulgulardan oluşan bu çalışma ile Erasmus Programı'nın Avrupa'ya eğitim almak üzere giden yükseköğretim öğrencileri üzerindeki sosyo-kültürel etkileri incelenmiştir. Öğrencilerin karşılıklı değişimine olanak sağlayan Program çerçevesinde çeşitli dil, din, kültür ve uyruğa mensup öğrenciler bir arada eğitim görmesine rağmen bu sürecin öğrenciler, yükseköğretim kurumları ve ülkeler üzerinde yarattığı etkiler tam olarak bilinmemektedir. Bu bağlamda Türkiye'nin aday ülke konumunda olması nedeniyle yapılacak bu araştırma, gerek Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne entegrasyonu gerekse yükseköğretim kurumlarının geleceği açısından önem arz etmektedir. ; Erasmus Programme is known as the European Union educational policy that was launched in 1987. In the course of time; due to the globalisation, technological developments and enlargement of European Union, Erasmus Programme has been transformed into a formation that aims to find solutions for social requirements within the society. Since it began in 1987, Programme has provided the activities over 9 million people on higher education, vocational education, school education, adult education, and youth education. Turkey started to take advantage of Erasmus Programme in 2004 after its admission to European Union as a candidate country. When the literature review is performed on Erasmus Programme that is active on such a wide range of areas, it is seen that there is a limited research made in our country. With this study that including literature review and findings of sample reasearch, socio-cultural effects of Erasmus Programme on higher education students is examined. Although students from diverse range of language, religion and nationality are having education together within the framework of Programme, the effects of this process on higher education students, higher education institutions and countries is not exactly known. In this context, as Turkey is a candidate country to the European Union this study has an importance both in terms of Turkey's integration to the European Union and the future of higher education institutions .
BASE
17.yüzyıl düşünürü olan J. J. Rousseau, temelinde sosyal sözleşmenin olduğunu iddia ettiği siyasal iktidara, özgürleşme garantisi veren bir toplum biçimini oluşturması için bazı yetkiler vermiş ve önerilerde bulunmuştur. Siyasal iktidar iyi yurttaşlar yetiştirmek ve sadık bir uyruk yaratabilmek için toplumla ilgili inanç belirtilerini kullanmalıdır. Kuralları egemen tarafından belirlenecek bu din sivil dindir. Rousseau'ya göre politik olarak vazgeçilmez olan sivil din, bir projedir; bu projenin tanrısı ise sosyal sözleşmedir. Rousseau tarafından sistematikleştirilen sivil din kavramı, Rousseau'nun ardından pek çok düşünür tarafından üzerine tartışılan bir kavram olmuştur. Bununla birlikte, pek çok devlet kendisine ait bir strateji belirlerken sivil dinin birleştirici gücünden faydalanmıştır. Söz konusu devletler, sivil dinin milli birlik duygusunu şekillendirmeye katkı sağladığının farkında olarak hareket etmişlerdir. Bağımsızlık ve uluslaşma sürecinde John Locke ve J. J. Rousseau başta olmak üzere, pek çok aydınlanma çağı düşünürü fikirlerinin izlerine rastlanan Amerika Birleşik Devletleri, sivil din önerisinin hayata geçirildiği en başarılı örneklerden biridir. Bugün birden çok milletten insanı barındıran Amerika, özellikle ulus olma sürecinde, devlet başkanları aracılığıyla sivil dine pek çok yerde atıf yapmış ve sivil dini hayata geçirmiştir. Bu bağlamda, Amerika Birleşik Devletleri kutsal günler ve kutsal kişiler yaratarak iç siyasetini şekillendirmiştir. 1776 Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi'yle birlikte kullanılmaya başlanan ve Amerika'nın seçilmiş millet olduğu inancının yerleştirilmesi bağlamında kullanılan sivil din, bayrak, başkanlık konuşmaları ve milli bayramlar gibi laik sembollere kutsallık yükleme noktasında temellerini bulmuştur. Bu bağlamda, one nation under God ve In God we trust sloganları Amerikan sivil dininin birer yansıması olarak göze çarpmaktadır. ; The 17th century philosopher J.J. Rousseau has given certain powers and suggestions to political power, which was claimed the basis of social contract by him, in order to form a society that guarantees the liberation. Political power must use signs of faith in society in order to raise good citizens and create a loyal nationality. This religion, which will be determined by sovereign rules, is the civil religion. According to Rousseau, civil religion, which is politically indispensable, is a project; the god of this project is social contract. The concept of civil religion, systematized by Rousseau, has been discussed by many thinkers after Rousseau. In addition, many states have benefited from the unifying power of civil religion in determining their own strategies. These states acted aware that civil religion contributes to shaping the sense of national unity. In the process of independence and nationalization, the United States of America, found in the footsteps of many enlightenment thinkers, especially John Locke and J. J. Rousseau, is one of the most successful examples of civil religion propose. Today, the United States, which hosts people from more than one nation, has referred to civil religion in many places through the heads of state, especially in the process of becoming a nation, and has implemented civil religion. In this context, the United States has shaped its internal politics by creating sacred days and sacred persons. Civil religion, which began to be used in conjunction with the American Declaration of Independence in 1776 and was used in the context of the placement of the belief in the elected nation of America, has found its foundation at the point of dispensing sacred symbols to secular symbols such as flags, presidential speeches and national holidays. In this context, the slogan One Nation Under God and In God We Trust stands out as a reflection of American civil religion.
BASE
YÖK Tez No: 580484 ; Dünya ticaretinin 'inin deniz taşımacılığı ile yapıldığı göz önüne alındığında böylesine büyük bir ekonomiyi oluşturan denizcilik sektöründe Türk denizciliğinin sürdürülebilirliğini sağlamak ve Milli Bayraklı gemi sayısını arttırmak büyük önem arz etmektedir. Fakat yapılan çalışmalarda, Milli Bayraklı gemi sayısının arttırılması sağlanamamış ve gün geçtikçe yabancı bayrağa olan ilgi artmıştır. Yabancı bayrağa geçmekteki ilk sebep ise denizcilik işletmelerinin operasyon maliyetlerini düşürmek istemeleridir. Yabancı bayrağa geçişlerdeki en büyük etken ise Kolay Bayrak olarak tanımladığımız devletlerin denizcilik firmalarına sağladığı vergi, denetim ve yabancı personel gibi avantajlı imkanlardır.1997 yılında dünya tonajının 'sinden fazlası Kolay Bayrak taşırken günümüzde bu oran 'lerin üstüne çıkmış ve artmaya devam etmektedir. Tabi ki ülkemizde yetiştirilen denizci sayısının fazlalığı da Milli Bayrak'lı gemi sayımızı artırmak için bir diğer önemli sebeptir. Bu durumlardan ötürü milli denizciliğimizin sürdürülebilmesi için gerekli olan deniz taşımacılığı, gemi sicili ve uyrukluğu, Kolay Bayrak uygulaması, ikinci sicil ve denizcilik politikaları alanlarında literatür taraması yapılmıştır. Milli Bayraklı gemi sayısını arttırmak için atılan adımların neden yetersiz kaldığı, denizcilikte önde gelen ülkelerin ne gibi önlemler aldığı incelenmiştir. Böylece Milli Bayraklı gemi sayısının arttırılması için atılması gereken adımlar tespit edilip bu hususta Türk denizcilik şirketleri ile yapılacak olan anket çalışmalarından yararlanılacaktır.Anket çalışmaları sonucunda tespit edilecek Milli bayrağa teşvik politikalarını doğru bir şekilde belirlemek ve buna ek olarak Milli Bayraklı gemi sayısının arttırılması için gerekli stratejileri ortaya koyarak Türk denizciliğinin sürdürülebilirliğinin sağlanması hedeflenmektedir. ; Considering that 85% of the world trade is done by sea transport, it is of great importance to ensure the sustainability of Turkish shipping and increase the number of ships with National Flag in the maritime sector, which constitutes such a big economy.However, the number of ships with the National Flag could not be increased and the interest on the foreign flag increased day by day.The first reason to move to the foreign flag is that maritime businesses want to reduce the operating costs.The most important factor in the transition to foreign flag is the advantageous opportunities such as taxes, inspection and foreign personnel provided to the maritime companies by the states we define as Flag of Convenience. In 1997, more than 50% of the world's tonnage was carrying the Flag of Convenience and today this rate has risen above 70% and continues to increase. Of course, the number of seafarers raised in our country is another important reason to increase our number of ships with the National Flag.Due to these situations, a literature review has been carried out in the fields of maritime transport, ship registration and nationality, Flag of Convenience application, international ship registry and maritime policies which are necessary for sustaining our national maritime.The steps taken in order to increase the number of ships with the National Flag were insufficient and the measures taken by the pioneer countries in the maritime sector were examined. Thus, the steps to be taken in order to increase the number of ships with the National Flag shall be determined and the surveys to be carried out with Turkish maritime companies shall be utilized in this regard.It is aimed to determine the national flag incentive policies to be determined as a result of the survey studies and in addition to provide the necessary strategies for increasing the number of ships with the National Flag and to ensure the sustainability of Turkish shipping
BASE
Gıda güvenliği günümüzde, dünyada yasanan gıda kaynaklı hastalıklar nedeniyle, gerek tüketicilerin gerekse üreticilerin en önemli sorunlarından biri halini almıstır. Tüketicilerin gıda güvenliği konusunda artan ilgisi ve endiseleri, hükümetleri, gıda üreticilerini ve kamu otoritelerini bu konuda daha fazla özen göstermeye itmektedir. Bu arastırmanın amacı; gıda güvenliği konusunda Türkiye'ye gelen yabancı turistlerin algılamalarının belirmektir. Bu amaçla Türkiye'yi ziyaret eden 524 yabancı uyruklu turiste anket uygulanarak gıda güvenliği algılarının belirlenmesi hedeflenmistir. Anket 5 bölümden ve 79 sorudan olusmaktadır. Anketin birinci bölümünü katılımcıların gıda güvenliği bilgi düzeylerini belirlemeye yönelik sorular olusturmaktadır. Anketin ikinci bölümünde katılımcıların seyahat tercihi nedenleri ve gıda güvenliğinin seyahat tercihlerini etkileme düzeyini tanımlamaya yönelik ifadeler yer almaktadır. Anketin üçüncü bölümünde katılımcıların kendi ülkeleri, Türkiye, Türkiye'de konakladıkları otel ve otel dısındaki restoranlar hakkında gıda güvenliği algılamalarını belirlemeye yönelik sorular yer almaktadır. Dördüncü bölüm katılımcıların Türkiye, Türkiye'de konakladıkları otel ve otel dısında ki restoranlar hakkında gıda güvenliği algılamalarını ölçmeye yönelik ifadelerden olusmaktadır. Besinci bölümde ise demografik değerlendirmelerin (cinsiyet, yas, eğitim durumu, uyruk, yurtdısına çıkma sıklığı ve Türkiye'ye gelis sayısı) bulunduğu 6 soru yer almaktadır. Çalısmada Türkiye'ye gelen yabancı turistlerin Türkiye'deki gıda güvenliği algı düzeylerinin belirlenmesi amaçlanmıstır. Belirlenen algı düzeyleri ile katılımcıların demografik özellikleri arasında anlamlı farklılıkların olup olmadığını test etmek amacıyla SPSS 17.0 istatistik programından yararlanılmıstır. Arastırma sonucunda, genel olarak Türkiye'ye yönelik gıda güvenliği algısının olumlu olduğu görülürken, arastırmanın yapıldığı otel aritmetik ortalamasının Türkiye aritmetik ortalamasından yüksek olduğu saptanmıstır. Ayrıca, katılımcıların tatil kararlarını verirken gidecekleri ülkeler hakkında ön bilgiler aldıkları ve destinasyondaki gıda güvenliğinin de (ülkenin güvenliği, su güvenliği, hizmet kalitesi, deniz, kum, günes, kültür zenginliği, fiyatının uygun olması, konukseverlik, kültür zenginliği ve ülkeye ulasım kolaylığı) tatil kararlarında önemli bir rol oynadığı belirlenmistir ; Food safety has become one of the leading issues for both consumers and producers today because of the food-borne diseases. The increasing awareness and worries of consumers about the food safety push the governments and food producers to pay more attention to this issue. The aim of this study is to determine the perception level of tourists visiting Turkey in food safety manner. Thus, for this purpose, a survey study conducted covering 524 foreign-origin tourists. The survey is consisted of 5 parts and 79 questions. The first part is including questions measuring the participants' information level about food safety. On the second part, there are statements determining the level of effect caused by travel choice due to the food safety and reason of travel. In the third part of survey, there are questions to measure the level of food safety perception of participants about restaurants both inside and outside of their hotels where they reside in their own countries and in Turkey. The forth part is comprised of expressions aiming to measure participants' level of food safety perception about Turkey and restaurants both inside and outside the hotels where they stay in Turkey. The six questions relating to the demographic assessments (gender, age, education, nationality, travel frequency abroad and the number of visits to Turkey) can be found on the fifth part. In the study, it is aimed to find out perception level of foreign tourists visiting Turkey about their food safety conception in Turkey. SPSS 17.0 statistics software was used to test whether there is significant difference between the determined perception level and participants' demographic specifications. At the end of the research, it is found that while the general food safety perception toward sources in Turkey is positive, arithmetic hotel mean is higher than general arithmetic mean of Turkey. Moreover, participants receive brief information about the destination country and destination country's food safety is also play important role (together with general security of the country, water safety, service quality, sea-sun-beaches, cultural richness, affordable prices, hospitality and easy access) while participants are making their holiday decisions.
BASE