Effects of outward foreign direct investment of Turkey on economic growth and domestic investment
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 71, Heft 1, S. 231-247
ISSN: 1309-1034
222 Ergebnisse
Sortierung:
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 71, Heft 1, S. 231-247
ISSN: 1309-1034
Bu çalışmanın amacı doğrudan yabancı yatırımların yenilenebilir enerji üzerindeki etkisini belirlemektir. Bu amaçla Türkiye ekonomisi analiz edilmiştir. Çalışmada Johansen eşbütünleşme yöntemi ve Hacker - Hatemi (2006) bootstrap nedensellik testi kullanılmıştır. Eşbütünleşme testi sonucuna göre doğrudan yabancı yatırımlar ve yenilenebilir enerji arasında uzun dönem ilişki bulunmamaktadır. Ayrıca doğrudan yabancı yatırımlar ve yenilenebilir enerji arasında nedensellik ilişkisi tespit edilememiştir. Ulaşılan bu bulgulara göre, doğrudan yabancı yatırımlar teknolojik yayılım ya da çevre kirliliği kanalıyla yenilenebilir enerjiyi etkileyemeyecektir. Bu durumda doğrudan yabancı yatırımlardaki artışlar yenilenebilir enerji tüketimi üzerinde olumlu ya da olumsuz bir etki yaratmayacaktır. ; This study aims to determine the impact of foreign direct investments on renewable energy. To this end, Turkey's economy is analyzed. The Johansen cointegration method and Hacker - Hatemi (2006) bootstrap causality test are used in this study. According to the cointegration test results, there is no long-term relationship between foreign direct investments and renewable energy. Additionally, the causality relationship between foreign direct investments and renewable energy could not be determined. According to these findings, foreign direct investments will not affect renewable energy through technological diffusion or environmental pollution. Therefore, in this case, the increase in foreign direct investments will not positively or negatively impact renewable energy consumption.
BASE
"Türkiye'de Özelleştirme Uygulamalarında Uluslararası Doğrudan Yatırımların Yeri ve Etkileri" Hüseyin YILDIRIM Dünyada özellikle 1980"li yıllarda, ülkemizde ise 24 Ocak 1980 reform program ile beraber başlayıp günümüze kadar uzanan liberalleşme sürecinde önemli sonuçlarından birisi özelleştirme olmuştur. Özelleştirme ile de küreselleşme sürecinin en hızlı gelişme kaydeden doğrudan yabancı sermaye yatırımlarından daha fazla pay almak amaçlanmıştır. Bu çalışmanın amacı, Türkiye'de doğrudan yabancı sermaye ve özelleştirme arasındaki ilişkileri araştırmaktır. Bu araştırma, 1986-2013 arasındaki zaman dilimi için gerçekleştirilmektedir. Yapılan çalışmalar sonucunda, özelleştirmenin tarihçesi ile özelleştirme uygulamaları sonucu ülkemize gelen yabancı sermayenin bölgeleri, sektörleri ve miktarı üzerine değerlendirmeler yapılmıştır. ; During the Privatizatıon Process in Turkey Location of International Direct Investment and Effects Hüseyin YILDIRIM In the 1980s, especially in the world, our country, starting with the January 24, 1980 to present the reform program extending liberalization, privatization has been one of the important results. Customizing with the rapid development of the globalization process that saves a greater share of foreign direct investment was intended to take. The aim of this study in Turkey to investigate the relationship between foreign direct investment and privatization is. This research is carried out for the period between 1986-2013. As a result of the study, the results of privatization privatization practices with history of foreign investment in our country's regions, sectors and evaluations are made on the amount of
BASE
Bu tezin amacı gelişmiş ve gelişmekte olan 71 ülkede kurumsal faktörlerin doğrudan yabancı yatırımlar (DYY) üzerine etkisini 1995–2002 yılları arasında, yatay –kesit veriler kullanarak incelemektir. Tezin birinci bölümü, doğrudan yabancı yatırım teorilerini ve doğrudan yabancı yatırımların bölgesel dağılımını anlatmaktadır. İkinci bölüm doğrudan yabancı yatırımları etkileyen ekonomik ve kurumsal faktörleri içermektedir. Son bölümde temel olarak üç model (kurumsal, ekonomik ve bölgesel –kurumsal) geliştirilmiş ve test edilmiştir. Test sonuçlarına göre söz hakkı ve hesapverilebilirlik, politik istikrar, bürokrasinin etkinliği, hukukun üstünlüğü, düzenlemelerin kalitesi ve yolsuzlukla mücadele gibi kurumsal faktörlerle DYY arasında pozitif bir ilişki bulunmaktadır. ; The purpose of this dissertation is to examine impact of institutional factors on foreign direct investment (FDI) in 71 developed and developing countries for the period of 1995 –2002 by using cross–sectional data. First part of the study describes theories about foreign direct investment and regional distribution of FDI. Second part of the study contains economic and institutional factors that affecting FDI. In the last part of the study, basicly three models (institutional, economic and regional-institutional) are developed and tested. Test results show that institutional factors such as voice and accountability, political stability, efficiency of bureaucracy, rule of law, quality of regulations and lack of corruption are positively related to FDI.
BASE
Bu araştırmanın amacı, gelişmekte olan bir ekonomi olarak Türkiye'ye yönelik ve gelişmiş bir ekonomi olarak Almanya'ya yönelik doğrudan yabancı yatırımlardaki yabancı sahiplik yoğunluğu, ev sahibi ülke ve kaynak ülkelerin ticaret hayatı ile ve yatırım çeken şirketler ile ilgili hangi faktörlerin etkisi altında değişmektedir? sorusuna cevap bulmaktır. Araştırmada çoklu doğrusal regresyon analizi kullanılmaktadır. Teorik alan yazında sahiplik stratejisinin oluşturulması ile ilgili on yaklaşım mevcuttur. Araştırma sonucunda her iki ülke için yabancı sahiplik yoğunluğunu açıklayan faktörlerin ortaya konulmasında "işlem maliyeti yaklaşımı"nın geçerli olduğu bulunmuştur. Bu yaklaşımdan başka Türkiye'ye yönelik yatırımlarda sahiplik yoğunluğunun açıklanmasında "pazarlık gücü yaklaşımı"nın, Almanya'ya yönelik yatırımlarda "örgütsel yeterlilikler" yaklaşımının geçerli olduğu bulunmuştur ; The aim of this study is to find answers to the following research questions: which business-life and firm-unique factors have influences over foreign ownership concentration of inward FDI's to Turkey as a developing country, and to Germany as a developed country? Multiple linear regression analysis method is used in this study. There are ten approaches about building ownership strategy in theoretical literature. Results of this research are as follows: "transaction cost approach" is valid for explaining foreign ownership concentration for both countries. Other than that, "bargaining power approach" is applicable to explain foreign ownership concentration of investments to Turkey, whereas "organizational competences approach" is applicable to explain foreign ownership concentration of investments to Germany
BASE
Küreselleşme faktörü; ekonomik, sosyal ve siyasi alanlarda, dünya genelindeki bütün ülkelerde bir taraftan fırsatların, diğer taraftan ise risklerin meydana gelmesine neden olmuştur. Bu süreç içerisinde, ticaretin küreselleşmesi ve ülkeler arasındaki ekonomik entegrasyon faaliyetlerinin artması, ülkelerin birbirlerinden bağımsız bir şekilde hareket edebilme güçlerini kısıtlamıştır. Özellikle ekonomi alanında meydana gelen değişim ve dönüşümler, devletlerin gerek mali ve gerekse siyasi yapıları üzerinde de önemli etkilere neden olmuştur. Küreselleşme sürecinde kamu maliyesi alanında görülen etkilerin en başında, vergileme konusu gelmektedir. Küreselleşme ile gelişen ülkelerin ekonomik, sosyal ve siyasi alanlarda birbirleri ile olan karşılıklı etkileşimleri, vergileme alanında daha belirgin olarak görülmektedir. Dünyada liberal ekonomi politikalarının etkili olması ile birlikte, ulus devlet anlayışı zayıflamış, ülke sınırları artık anlamını yitirmiş ve sermayenin önündeki engellerde ortadan kalkmaya başlamıştır. Bu doğrultuda, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde doğrudan yabancı sermaye yatırımları(DYSY), ekonomik büyüme ve kalkınmanın sağlanmasında, büyük önem arz eder hale gelmiştir. Ülkeler; küresel sermayeden daha fazla pay alabilmek ve yabancı yatırım düzeylerini artırabilmek için, düşük oranlı vergileme politikaları izlemeye başlamışlardır. Bu amaçla izlenen vergi politikaları, vergi rekabeti kavramının oluşmasına neden olmuştur. Küreselleşme ile birlikte hızla artan ve etkili olmaya başlayan vergi rekabetinin etkili olduğu alanların başında ise, DYSY'ler gelmektedir. Bu çalışmada, ilk olarak vergi rekabetinin ülke ekonomileri üzerindeki etkilerinin incelenmesi amaçlanmış ve daha sonrasında ise, küreselleşmenin temel göstergesi olan vergi rekabetinin DYSY'ler üzerindeki etkilerinin, Türkiye ve AB ülkeleri açısından, panel veri analizi yöntemi ile belirlenmesi amaçlanmıştır. ; On one hand, globalization factor has brought opportunities in economic, social and political fields for all the countries across the globe; and on the other, it has caused several risks. Within this process; the globalization of commerce and the increase in international economic integration activities, have limited the nations' power to act independently from each other. Especially the changes and transformations taken place in the economic field have caused significant effects on both the nations' financial and political structures. The most important effect seen in the field of public finance during globalization process is the issue of taxation. Developed by globalization, nations' mutual interactions in economic, social and political fields can be seen more clearly in the field of taxation. Due to the effectiveness of liberal economy policies in the world; the perception of nation-state has been weakened, national boundaries has lost their significance and the obstacles against capital, has started to be removed. In this direction, foreign direct investments (FDI) have become of vital importance for developed and developing countries that seek for achieving economic growth and development. In order to receive more shares from the capital and to increase their foreign investment levels, nations have started to pursue low-rate taxation policies. Tax policies that are followed with this objective, have led to the creation of tax competition concept. The most important field, in which tax competition has started to be effective and has been rapidly increasing with globalization, is FDI. In this study, it was initially aimed to analyze the effects of tax competition on nations' economies, and then, it was aimed to determine effects of tax competition, which is the main indicator of globalization, on FDI by panel data analysis method in terms of Turkey and EU nations.
BASE
Yüksek Lisans Tezi ; Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları ve Siyasi İstikrar Arasındaki İlişki: Türkiye Örneği Uluslararası sermaye hareketlerinden biri olan DYSY fiziksel üretimi temsil eden ve gelişmekte olan ülkelerin en çok arzu ettiği yabancı sermaye türüdür. DYSY diğer yabancı sermaye türlerinden farklı olarak riskli yatırımlar olarak ifade edilmektedir. Yüksek kar beklentisi içinde hareket eden DYSY, risklerini en aza indirmek için yatırım yapmayı planladıkları ülkelerde istikrarlı güven ortamı ararken, yatırımlarını belirsiz bir ortamda yapmayı tercih etmemektedir. Bu noktada DYSY'yi üstlenen çok uluslu şirketler, yatırım yapacakları ülkelerin siyasi istikrar unsurunu değerlendirmeye almaktadır. Siyasi istikrarın sağlanması siyasi risk unsurlarının en alt düzeye indirilmesi demektir. Siyasi istikrarın sağlandığı bir ülkede sosyal ve politik riskler azalma eğilimi içine girerken, sosyal ve politik huzursuzlukların azalması DYSY için tercih edilir bir yatırım ortamı sağlamaktadır. Gelişmekte olan ülkeler arasında yer alan Türkiye, siyasi istikrar konusunda oldukça ilginç bir geçmişe sahiptir. Türkiye siyasi geçmişinin her döneminde DYSY'ye büyük önem verdiğini belirterek ülke için gerekliliğinin üzerinde durmuştur. Ancak ülkede DYSY'nin öneminin vurgulanmasına rağmen bazı dönemlerde siyasi yönetimin aldığı kararlar ve sergiledği tutum DYSY için dışlayıcı olmuştur. Türkiye'de DYSY ile siyasi istikrar arasında pozitif yönlü bir ilişki olduğu, ülkedeki DYSY artışlarının sağlanan yönetim istikrarına paralel olarak gelişim gösterdiği görülmektedir. Bu durum siyasi istikrarın sağlandığı 2002 sonrası dönem ile siyasi istikrarın sağlanamadığı 2002 öncesi dönem ayrımı yapıldığında net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Türkiye 2002 sonrasında DYSY hususunda patlama yaşamış ve büyük başarılara imza atmıştır. Ancak 2002 öncesi her dönemde DYSY'ye yönelik alınan kararlarda ya arzu edilen başarı yakalanamamış, ya da bir takım olumlu gelişmelerde süreklilik sağlanamamıştır. Bunun nedeni yasal sistemde bir düzen ...
BASE
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-039
Ortadoğu ve Kuzey Afrika (MENA) bölgesi genel olarak siyasal, toplumsal, hukuki, idari, ticari ve diğer birçokalandaki bireysel ya da kurumsal davranışlar üzerinde yolsuzluk ve benzeri olumsuz/bozucu nitelikte etkilerdoğurma potansiyeli barındıran rantiyer ekonomilerden oluşmaktadır. Diğer yandan MENA, iktisadi kalkınmayolunda doğrudan yabancı sermaye yatırımlarına (DYSY) oldukça fazla ihtiyaç duymaktadır. Literatürdekiaraştırmalar yolsuzluk olgusunu yabancı yatırımcıların kararlarına etki eden belirleyici bir faktör olarakdeğerlendirmekte ve DYSY-yolsuzluk ilişkisi çoğunlukla bu yönden irdelenmektedir. Bu çalışmada, literatürünaksine DYSY girişlerinin yolsuzluğun kontrolü üzerindeki etkisi 1996-2016 dönemi için MENA bölgesi özelindeSistem GMM analizi yöntemiyle araştırılmış ve veri şartlar altında doğrudan yabancı sermaye akımı girişlerininyolsuzluğun kontrolü üzerinde negatif ve anlamlı bir etkisinin bulunduğu tespit edilmiştir. Bu durum bölgeülkelerinde "geleneksel" ve "kapalı" yapılardan beslenen özellikle politik ve toplumsal kurumların kısıtlayıcılığıile açıklanmaktadır. ; The Middle East and North Africa (MENA) region are generally consist of rentier economies of potential holding corruption and similar negative effects on political, social, legal, administrative, commercial and many other individual or institutional behaviors. On the other hand, the MENA are in need of foreign direct investments (FDI) in the way of economic development. Empirical studies have assessed the phenomenon of corruption as a decisive factor influencing the decisions of individual investors, and FDI-corruption relations is often explored from this perspective. In this study, the influence of FDI inflows on the control of corruption was investigated by System GMM analysis method for the period of 1996-2016 in MENA, and under the data conditions it was found that the FDI inflows had a negative and significant effect on the control of corruption. This is explained by the constraints of political and social institutions, especially in the "traditional" and "closed" structures in the countries of the region
BASE
Hızla gelişen ulaştırma, haberleşme teknolojisi dünyada fiziki ve fikri sınırları ortadan kaldırırken, sermaye birikimine bağlı olarak artan araştırma geliştirme bütçeleri, hep daha iyiyi arayan yönetim anlayışı ile birlikte enerji ve üretim teknolojisindeki gelişim her geçen gün yeni ürünleri, daha fazla sayıda insan hayatına sokma başarısını göstermektedir. Üretim tarafındaki bu olağanüstü gelişimin sürdürülebilmesi ise ancak üretimi teşvik edecek tüketim talebi ile mümkündür. Oysa bu o kadar kolay değildir. Öncelikle ürünleri talep eden zengin Avrupa ve Amerika başta Kuzey Yarıküre'nin gelişmiş toplumlarında tüketici nüfusu artmak bir yana büyük bir gerileme söz konusudur. Pek çok üründe doyuma ulaşmış tüketicilerin medyan yaşı 40'ın üzerinde olup hızla yaşlanan toplumların tüketim talebi de daha azdır. Üstüne bu zengin tüketicileri hedefleyen çok sayıda rakip vardır. Orta gelir düzeyindeki ülkelerin tüketicileri ise gerek korumacı politikalar, gerekse ölçek ekonomisinden yararlanarak maliyet avantajına sahip üreticiler tarafından sarılmıştır. Yine pompalanan tüketimle artan hane halkı borçluluk oranları yeni tüketimi geliştirmenin önünde engeldir. Bu açmazdan en önemli çıkış fırsatlarından biri, belki de en önemlisi yeni doymamış pazar arayışları olarak değerlendirilmektedir. Bugünden kıtanın geleceğinde yer tutmak isteyen ülkeler tarafından yapılan doğrudan yatırımlar kıtadaki güçler mücadelesine ilişkin önemli ipuçları ortaya koymaktadır. Türkiye gibi gelişmekte olan ve dünya ekonomisinde ilk 10 içerisinde yer alma iddiasında olan bir ülke için bu mücadelede yer almak kaçınılmaz bir gerekliliktir. Kıtayla ilişkileri 15. yy'a dayanan ve sömürgeci gibi olumsuz algısı bulunmayarak önemli avantaja sahip ülkemizin, Afrika potansiyeli ile doğrudan yatırım yapan eski ve yeni sömürgeci rakiplerini değerlendirmesinde yarar bulunmaktadır. ; The developing energy and production technologies have been succeeding to introduce an ever-increasing number of new products to the usage of human lives, with the help of boosting research and development budgets as a consequence of capital accumulation, as well as today's management philosophy of searching for the best, while the rapid developments in transportation and information technology have been lifting the physical and intellectual barriers. The continuity of this outstanding development in the production site would be possible only with the existence of a consumption demand that will encourage production. However, this is not that much easy. First of all, the demanding rich and developed nations of Northern hemisphere especially Europe and America is not increasing but losing their consumer population. Further, the consumers of these nations whose median age is over 40 and increasing so after, has been mainly saturated and have a decreasing consumption demand due to ageing. Besides, there have been many rivals targeting the same rich groups. On the other hand, the consumers of medium income countries, have been surrounded by protectionist policies or by the producers using the cost advantage of economies of scale. The increased household debts because of pumped consumption stand as an obstacle before the new consumption development. One of them or the best option to exit from this closed cycle is regarded as the search for unsaturated new markets. The direct investments of those countries which want to take a part in the Continent's future by today reveal certain hints of this power struggle. Being part of the struggle in Africa is an inevitable must for Turkey as a developing country which tries to reach the target of climbing to the list of top 10 economies of the World. Turkey which has deep relations with the Continent starting early as 15. Century and has no shame of colonisation, definitely has benefits to investigate the potential and rivals investing in Africa.
BASE
Dış ticaret ve yatırım politikaları, ülkelerin ekonomik kalkınma, sanayileşme ve bu sayede sosyal refahı sağlama hedefine ulaşmada kullandığı en önemli temel araçların başında gelmektedir. Bu çalışmada; 2002-2012 yılları arasında ülkeler düzeyinde gerçekleştirmiş olduğumuz dış ticaret istatistikleri ile yatırım verileri arasında esas alınan 90 ülke 1 için, 2012 yılı ihracat, ithalat ve 2011 yılı doğrudan yatırım değerlerine yönelik rank korelasyonu ve kümeleme analizi yapılmıştır. Her üç değişkene göre de 2002-2012 yılları arasında ülke sıralamaları dikkate alındığında, çok değişken bir yapının olduğu dikkati çekmektedir. Ülkemiz 2012 yılında en fazla ihracatı Almanya ile yapmış ve bu durum 2002 yılından, 2012 yılına kadar da değişmemiştir. Aynı yıllar arasında ülkemiz 2006-2012 arasında en fazla ithalatı Rusya Federasyonu'ndan yaparken, 2002-2005 yılları arasında ise en fazla ithalatı Almanya'dan yapmıştır. Yurt içinde yerleşiklerin en fazla yatırım yaptığı ülke de 2002-2011 yılları arasında Hollanda olmuştur. 2012 yılı değerlerine göre ihracatta ilk üçteki ülke; Almanya, Irak, İran, ithalatta ilk üçteki ülke; Rusya Federasyonu, Almanya ve Çin iken, yatırımda da ilk üçteki ülke; Hollanda, Azerbaycan ve ABD'dir. Türk firmalarının yurt dışındaki yatırımları Batı Avrupa, Doğu Avrupa-Balkanlar, Orta Asya ve Afrika olmak üzere dört bölgede yoğunlaşma göstermektedir. 2002-2012 yılları arasında ihracat değerlerine göre ülkelerin sıra numaralarına yönelik rank korelâsyon katsayısı en yüksek değerine 0,983 ile (α=0,01 yanılma düzeyinde) 2006-2007 yılında ve 0,985 değeri ile de (α=0,01 yanılma düzeyinde) 2010-2011 yılında sahipken, ithalat değerlerine göre de rank korelâsyonu α=0,01 yanılma düzeyinde en yüksek değerine 0,991 değeri ile 2009- 2010 yılında sahiptir. Yatırım değerine göre ülkelerin sıra numarası rank korelâsyonu da α=0,01 yanılma düzeyinde en yüksek değerine 0,984 değeri ile 2006-2007 yılında sahiptir. Ülkelerin; ihracat, ithalat ve yatırım değerlerine göre rank korelâsyon katsayısı takip eden bir sonraki yıl ile en yüksek değerine sahiptir. Seçilen 90 ülke 2002-2012 yılları arası ihracat, ithalat ve doğrudan yatırım değerlerine göre kümeleme analizine tabi tutulduğunda da ABD, İran ile bir küme oluştururken, Almanya, Çin, Hollanda ve Rusya Federasyonu ise tek başlarına birer küme oluşturmuş ve 90 ülkeden 80'i ise bir kümede yer almıştır. ; Foreign trade and investment policies, the countries' economic development, industrialization, and thus used in achieving the goal of providing social welfare is one of the most important basic tools. In this study, which was carried out at the country level between 2002-2012 and investment, foreign trade statistics between the data structure is depicted. Among the 90 countries taken as a basis for the relevant period of 2012, exports, imports and foreign direct investment in 2011 is taken into account in terms of country rankings, it is noteworthy that a structure variable. In 2012, the maximum export country, and this is done with Germany in 2002, it remained unchanged until 2012. In the same years in our country most of the imports of the Russian Federation 2006-2012, while in 2002- 2005 made the most of the imports from Germany. Residents in the country of the Netherlands between 2002-2011 has been more investment in the country. The first on three countries in 2012 according to the values of exports, Germany, Iraq, Iran, the country imports the first on three of the Russian Federation, Germany, and China, while the investment in the first on three countries, the Netherlands, Azerbaijan and the United States. Turkish firms' overseas investments, Western Europe, Eastern Europe, the Balkans, the Middle East and Africa region, including the concentration of four shows. Exports between 2002-2012 according to the values of the rank correlation coefficient for the sequence numbers of the countries with the highest value of 0.983 (α=0.01 level of error) with the value in 2006-2007 and 0.985 (α=0.01 error level) 2010-2011 years, while the rank correlation according to the values of imports and error at the level of α=0.01 in 2009-2010 with the value of 0.991 is the highest value. Investment value of the rank correlation of the sequence number of countries in the α=0.01 level of error in 2006-2007 with the highest value is the value of 0.984. Countries' exports, imports and investment values, followed by the next year, with the rank correlation coefficient has the highest value. The selected 90 countries between the years of 2002 to 2012 exports, imports and foreign direct investment were subjected to cluster analysis according to the values in the U.S., creating a cluster with Iran, China, Germany, the Netherlands and the Russian Federation alone, 90 countries and 80 formed in a cluster has been involved in a cluster.
BASE
Bu makalenin amacı Azerbaycan ve Türkiye'nin yabancı yatırım hukuku ve siyasal yapısını mukayeseli açıdan değerlendirmektir. Geçilen on yılı aşkın zaman içerisinde, Azerbaycan ve Türkiye hükümetleri hem siyasal istikrar ve hem de teşvik edici yatırım ortamı kurmuş ve bunları da gerek iç hukukları üzerinde yapmış oldukları düzenlemeler aracılığıyla, gerekse de ikili ve çok taraflı anlaşmalara taraf olarak gerçekleştirmişlerdir. Türkiye, sınırlayıcı yapıya haiz olan önceki yabancı yatırım kanunu ve politikasını özgürleştirerek yabancı yatırımcıyı teşvik eden bir politika izlerken, benzer bir şekilde Azerbaycan ise yabancı yatırımcıyı teşvik amaçlı birçok kanun ve yasal düzenlemeleri, kanun çıkarmaya yetkili otoriteleri vasıtasıyla gerçekleştirmiştir. Bu çalışma gösterdi ki, yabancı yatırımcı için Azerbaycan ve Türkiye'de yatırımcı dostu bir ortam bulmasına rağmen, bu ülkelerdeki bazı problemler, yatırım yapılabilirliği hususunda engel teşkil etmektedir. Bürokratik verimsizlikler, yetersiz şeffaflık ve yüksek derecede ki yolsuzluk Azerbaycan'da yatırım açısında problem teşkil etmektedir. Türkiye'nin yabancı yatırımcı açısından başlıca sorunu ise, yargı sistemindeki aşırı iş yükü ve ağır bürokrasidir. ; The purpose of this article is to examine Foreign Investment Laws, and Political Structure of Azerbaijan and Turkey from a comparative perspective. The governments of Azerbaijan and Turkey have both secured political stability and established an appealing investment environment via adjustments to their domestic law, as well as signing up to bilateral and multilateral international investment treaties over the past decade. Turkey has liberalised its previously restrictive foreign investment law and policy to give encouragement to international investors. Similarly, since the establishment of the Republic of Azerbaijan, its legal authorities have been active in passing various laws with regard to foreign direct investment. The work has provided that although foreign investors seem to have found a friendly investment environment in Azerbaijan and Turkey, there are some major problems which render doing business problematic. Inefficient bureaucracy, a high level of corruption and a lack of transparency in legal and political processes are the major problem for Azerbaijan. From the perspective of investors, Turkey's chief weaknesses lie in its overburdened judiciary system and its cumbersome bureaucracy.
BASE
Balıkesir Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İşletme Anabilim Dalı ; Ekonomik krizler başta olmak üzere, dünya ve ülke siyasetindeki pek çok gelişme döviz kurunda artışlara neden olmakta ve bu durum gerçek kişilerin yatırım amaçlı döviz satın alma tercihlerini tkileyebilmektedir. Dövize olan talebin, döviz kurunun daha da artmasına neden olduğu düşünüldüğünde bireyler, ait oldukları toplumun menfaatleri ile kendi ekonomik menfaatleri arasında ikilemde kalabilmektedirler. Bu çalışmada; tüketici etnosentrizmi ve döviz yatırım ilişkisinin saptanması amaçlanmıştır. Alan yazınında benzerlerinin nadiren yer aldığı çalışmanın, araştırmacılara ve karar vericilerin doğru öngörülerde bulunmasına katkı sunması umulmaktadır. Çalışmanın amacı doğrultusunda, ikinci bölüm yazın taramasından elde edilen kaynaklarla ele alınmıştır. Çalışmanın üçüncü ve dördüncü bölümünde, elde edilen veriler analiz edilmiş, oluşturulan hipotezlerin doğruluk düzeyi araştırılmıştır. Bu doğrultuda hazırlanan anket formu başta Konya, Balıkesir ve İzmir olmak üzere Türkiye'nin çeşitli illerinden 603 katılımcıya uygulanmıştır. Son olarak dördüncü bölümde elde edilen bulgulara yer verilmiştir. Araştırmanın sonuçlarına göre; bireylerin etnosentrik eğilim düzeyleri ile döviz yatırım tercihleri arasında negatif yönlü fakat zayıf bir ilişki tespit edilmiştir. Bununla birlikte demografik özellikler itibarıyla tüketicilerin etnosentrik eğilim düzeyleri ve döviz yatırım tercihleri arasında anlamlı farklılıklar olduğu bulgusuna da ulaşılmıştır. ; Many developments in the world and country politics, especially the economic crises, cause an increase in the exchange rate and this may affect the foreign exchange buying preferences of the individuals. Considering that the demand for foreign exchange leads to a further increase in the exchange rate, individuals may remain in dilemma between the interests of the society they belong to and their own economic interests. In this study; it is aimed to determine the relationship between consumer ethnocentrism and foreign exchange investment. It is hoped that the study, similar of which is rarely found in the literature, will contribute to the researchers and the correct predictions of decision makers. In accordance with the purpose of the study, a literature review was held in the second chapter. In the third and fourth chapters of the study, the data obtained were analyzed and the accuracy of the hypotheses was investigated. A questionnaire prepared in this regard was applied to 603 participants from Konya, Balikesir, Izmir and various other provinces of Turkey. Finally, the findings obtained were given in the fourth chapter. According to the results of the study; a negative but weak relationship was found between ethnocentric tendency levels and foreign exchange investment preferences of the individuals. Along with that, it was found that there were significant differences between ethnocentric tendency levels and foreign currency investment preferences in terms of demographic characteristics.
BASE
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-023
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 50, Heft 1, S. 1
ISSN: 1309-1034