Institutional balancing in the Asia-Pacific
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 68, Heft 4, S. 1-16
ISSN: 1309-1034
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 68, Heft 4, S. 1-16
ISSN: 1309-1034
Uluslararası İlişkilerde 11 Eylül sonrasında güvenlik algılaması değişmiş, iki kutuplu sistemden tek kutupluluğa geçilmesi ile ABD, tek süper güç olarak dünya siyasetine artan ağırlığını koymaya başlamıştır. Son otuz yılda Asya Pasifik bölgesindeki hızlı ekonomik gelişme neticesinde evrensel politik ve ekonomik ağırlık Atlantik'ten Pasifik bölgesine geçmiştir. Bu gelişmeler ABD'nin ilgisini bu bölgeye çekmiştir. Bu tez üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde; Uluslararası İlişkilerde güvenlik kavramı ve güvenlik çeşitleri ile Soğuk Savaş ve sonrası dönemin güvenlik anlayışları incelenmiştir. İkinci bölümde; 11 Eylül Saldırıları öncesi ve sonrası dönemdeki ABD dış politika ve güvenlik algısı incelenmiştir. Üçüncü bölümde ise; Washington'un 11 Eylül dönemi ve günümüzdeki yeni güvenlik algısı olan Asya Pasifik politikasının analizi yapılmıştır. ; In International Relations, security perception has changed after 9/11 Events and with the transition from bi-polar system to uni-polar system USA starts to put its increasing weight into the world diplomacy as an only super power. As a result of rapid economic progress in Asya Pasifik region, global political and economic weight passed through Atlantic region to Pasific region. These developments drew US attention to this region. My thesis consists of three sections. First, the concept of security and classifications of security in International Relations and perceptions of security in the Cold War and after the Cold War periods have been analyzed. Second, the US international politic and security perception in the periods of 11 September Events and after the 11 September Events have been outlined. Washington's new security perception of Asia Pacific in the 11 September period and today has been surveyed in the third section of the paper.
BASE
Doğal afet müdahale deneyimleri ulusal ve/veya uluslararası tüm yardım kuruluşlarının bir arada etkin çalışma yürütemediğini göstermiştir. Uluslararası düzeyde arama-kurtarma çalışmalarındaki uyumsuzluklar ve beraberinde gelen başarısızlıklar; Birleşmiş Milletler (UN-United Nations) çatısı altında tek bir organizasyonun kurulmasını gündeme getirmiştir. 1991 yılında Uluslararası Arama ve Kurtarma Danışma Grubu (INSARAG-International Search and Rescue Advisory Group) kurulmuştur. Günümüze kadar; Afrika-Avrupa-Ortadoğu, Amerika, Asya-Pasifik bölgelerinde 57 ülke ve 81 kuruluş INSARAG uyum sürecine katkı sağlanmıştır. Bu çalışmanın amacı; Katılımcı Gözlemci Yöntemini kullanarak Türkiye'nin INSARAG uyum süreci üzerine yerel ölçekte kurumsal bir inceleme gerçekleştirmektir. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD)'tan gerekli izinler alınarak Adana İl Sivil Savunma ve Arama Kurtarma Birliği INSARAG akreditasyonu sınavına katılımcı gözlemci olarak iştirak edilmiştir. Ayrıca, yetkililer tarafından tamamlanmış faaliyetlerin sunumları ve güncel faaliyetlere katılım yoluyla da bilgi edinilmiştir. Bulgular değerlendirildiğinde, uyum süreci aşamasında özellikle eğitimli-gönüllülerin arama-kurtarma sürecinin en önemli parçası olduğu ve öncesine kıyasla personel emniyetine daha fazla önem verildiği görülmüştür. ; The natural disaster intervention experiences have shown that all national and/or international aid organizations could not work together effectively. The failures working together in international search and rescue operations conduced to found the unique organization under the UN (United Nations). INSARAG (International Search and Rescue Advisory Group) was established in 1991. In Africa-Europe-Middle East, America and Asia-Pacific regions, 57 countries and 81 organizations have contributed to the INSARAG accreditation process. The purpose of this study is to carry out a local institutional review related to INSARAG accreditation in Turkey using the Participant Observer Method. After getting the necessary permissions from AFAD (Disaster And Emergency Management Presidency), the person who carried out the study took part of INSARAG accreditation of Adana Civil Defense Search and Rescue Association. In addition, to get information from the local authorities was to join in presentation of the completed activities and the current activities. The findings are evaluated, it is concluded that the educated volunteers are the most important part of the search and rescue processes. Also, to emphasis on staff safety is given more than before.
BASE
Uluslararası İlişkilerde tartışmasız gelişmelerden biri diplomasi alanında gerçekleşmiştir. 21. yüzyıl ile beraber devletler arası diplomasi, bünyesine giren pek çok unsur ile beraber daha karışık bir hal almıştır. Devlet birimleri ve ekonomik aktörlere ek olarak insani ve toplumsal yapılar da diplomasinin aktif aktörleri haline gelmişlerdir. Bu sebeple diplomatik hedef ve davranışlar başarılı olabilmeleri için siyasal ve ekonomik sahalarla beraber sosyal ve cemiyet hayatının da pek çok safhasına hitap etmek durumundadırlar. Türk dış politikası da bu çerçevede özellikle Adalet ve Kalkınma Partisinin etkisinde ciddi bir değişim geçirmiştir. Bunlar içinde en belirgini ise giderek hızlanan proaktivitesidir. Bazı analizcilerin Yeni Osmanlıcılık olarak adlandırmış olduğu bu değişimler başlangıçtaki endişeleri haksız çıkaracak şekilde Türkiye'nin ABD ve AB gibi tarihi ve stratejik ortaklarıyla ilişkilerini koparmamıştır. Bunun aksine söz konusu değişiklikler Türk dış politikasına daha geniş bir odak ve daha öte bir eşik sunmuştur. Bu hareketlilik sadece ekonomi ve diplomasi ile işlememiş ancak Osmanlı İmparatorluğu'nun kültür mirasını da bünyesine katmıştır. Bu mirasa yakın olan devletleri de öncelik olarak ele almıştır. Bu makale ilgili kültürel yakınlık unsurları ve değerlerinin proaktif bir dış politikaya ne derece katkıda bulunacağını işlemektedir. Bu çerçevede Bangladeş örnek olay incelemesi hem literatürde çok az bir değerlendirmeye sahip olduğundan faydalı hem de sosyo-kültürel yakınlık ve ortaklıkların bozulan ilişkileri toparlamada ne derece başarılı olduğunu göstermede açık ve güncel bir örnek teşkil etmektedir ; An undisputed development in International Relations occurred in diplomacy. With the 21st century state-to-state diplomacy was diluted with the inclusion of several actors. In addition to state agencies and business circles, human and societal elements also became active actors of diplomacy. Therefore diplomatic actions in order to be successful need to cover many segments of social life in addition to politico-economic aspects. Turkish foreign policy, more clearly with Justice and Development Party (AKP) underwent through several changes. The most obvious one was its spurred proactivity. In contrast with the preliminary concerns, these changes, which were named by several analysts as neo-Ottomanism, did not tear off Turkey's relations with its historical and strategic allies, i.e. the US and the EU. Yet, they gave Turkish foreign policy an expanded focus and an extended outreach. This proactivity did not only operate via economy or diplomacy but also merged with the cultural heritage of Ottoman Empire and its commonalities shared by several countries in Turkey's very and far away neighborhoods. Although AKP's proactivity was more heavily felt in the Middle East, its waves hit Asia-Pacific as well. This article aims to elaborate how much of a contribution these cultural commonalities could/could have provided to AKP elites' diplomatic aims. Bangladesh in this sense is an important example since it was not a well-elaborated example in the literature and also depicts how quickly these commonalities could heal impaired bilateral relations with Turkey
BASE