Bu çalışmanın amacı Sahra-altı Afrika ülkeleriyle Türkiye arasındaki ekonomik ve ticari işbirliği imkânlarının değerlendirilmesidir. Türkiye'nin Sahra-altı Afrika bölgesi olan siyasi ilişkileri çok gerilere gitmesine rağmen bu bölgeyle olan ticari ilişkilerimiz henüz yenidir. Bu çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, ekonomik bütünleşmeler ve ekonomik etkileri ele alınmıştır. İkinci bölümde Sahra Altı Afrika bölgesinin ekonomik yapısı ve muhtemel işbirliği alanları incelenmiştir. Üçüncü bölümde, işbirliğinin geliştirilmesine yönelik değerlendirmeler ve politikalar ortaya konmuştur. ; The aim of this study is to evaluate the economic and commercial cooperation opportunities between the countries of sub-Saharan Africa and Turkey. Although Turkey's, political relations with sub-Saharan Africa date back to past years, the economic relations with that region are relatively new. This study consists of three chapters. In the first chapter, economic integrations and their economic effects have been examined. In the second chapter, the economic structure of the region and possible economic cooperation fields has been studied. In the third chapter, the assessments and policies towards the development of economic cooperation with the region have been put forward.
Türk dış politikası ekseninde kamu diplomasisi uygulamaları 11 Eylül 2001 terör saldırıları sonrası dönemde Türkiye ve Sahraaltı Afrika (SAA) ilişkileri örneğinde incelenmektedir. Sert ve yumuşak güç unsurlarının birlikte değerlendirildiği bütünleşik güç yaklaşımının kamu diplomasisine etkisi temel alınmaktadır. Bu doğrultuda, sosyal inşacı yaklaşım perspektifinde Türkiye ve SAA ilişkilerinde kamu diplomasisi sürecinin yorumlanması amaçlanmaktadır. Özellikle 11 Eylül sonrası uluslararası ilişkiler düzenindeki değişim, kamu diplomasisi sürecini ve uygulamalarını önemli hale getirmiştir. Kamu diplomasisi kavramı etrafında yapılan tartışmalar 11 Eylül sonrası Türk dış politikasını etkilemiştir. Tez çalışmasında nitel araştırma tekniklerinden belge incelemesi ve görüşmeler yoluyla araştırma verileri toplanmıştır. Ayrıca Kasım 2014-2019 yılları arasında Türkiye ve SAA ülkeleri arasında gerçekleştirilen üst düzey ziyaretlerde yapılan resmi açıklamalar kamu diplomasisinin temaları doğrultusunda söylem ve içerik analizine tabi tutulmuştur. Sonuç olarak Türkiye ve SAA ilişkilerinde kamu diplomasisi uygulamalarının bir dış politika stratejisi olarak kullanıldığını ileri sürmek mümkündür. Ülkeler arası iletişimi merkezine alan kamu diplomasisi sürecinde sosyal ve kültürel unsurlar esas iken resmi açıklamalarda ekonomik ilişki temasının ön planda olduğu sosyal ve kültürel ilişki ve siyasi ilişki temalarının daha sonra geldiği saptanmıştır. ; Public diplomacy practises in the axis of Turkish foreign policy is analyzed in the example of Turkey and Sub-Saharan Africa (SSA) relations after the 11 September 2001 terror attacks. The impact of integrated power approach, in which hard and soft power elements are evaluated together, on public diplomacy is based. Accordingly, commenting on public diplomacy process in the Turkey and SSA relations within the perspective of social constructivist approach is aimed. Especially, the change in international relations order after September 11 has rendered the public diplomacy process and practices important. Arguments around public diplomacy concept have affected Turkish foreign policy after September 11. In the thesis study, research datas are collected with qualitative technics which are document review and interview. Moreover, official statements, which are made during the high level visits between Turkey and SSA countries between November 2014-2019, is subjected to discourse and content analysis within the direction of public diplomacy themes. As a result, it is possible to argue that the public diplomacy practices in Turkey and SSA relations are used as a foreign policy strategy. While social and cultural factors are main in the public diplomacy process centered on international communication among the countries, it is detected that economic relation theme is at the forefront in the official statements, social and cultural relation and political relation themes come after.
Dünyanın en geri kalmış kıtası olarak Afrika'nın dünya ülkeleriyle ilişkileri köle ticareti ve sömürgecilikle başlamıştır. II. Dünya Savaşı sonrasında özgürlüklerine kavuşan Afrika ülkeleri sahip oldukları hammadde ve doğal kaynaklar nedeniyle sürekli büyük güçlerin ilgi odağında olmuştur. Gelişen teknoloji ile hammaddeye duyulan ihtiyacın artması hem gelişmiş hem de gelişen ülkelerin Afrika ile yakın ekonomik, ticari ve kültürel ilişki içine girmesine yol açmıştır. Türkiye de günümüzde dünya ile bütünleşme çabasında olan Afrika ile çok yönlü ilişki kurma amacına yönelmiştir. 1998 Afrika Açılım Planı ile başlayan süreç büyük bir ivme ile geliştirilerek, işbirliği ve stratejik ortaklık aşamalarına ulaşmıştır. Gelişen Türkiye Afrika ilişkileri artık Türkiye Afrika Ortaklığı hedefini gerçekleştirmeye yönelmiştir. ; As the most underdevelopment continental, Africa's relations with the other countries had begun with the slave trading and colonization. The African countries, which had regained their freedom after the Worl War II, have been in the spotlight of the big Powers, because of the raw materials and the natural sources that they have. The rise of requirement to the raw materials owing to the improving technology causes that both the developed and the developing countries has established close economic, commercial and cultural relations with the African countries. Turkey has also leaned to establish multiletaral relations with the Africa which has been trying to be integrated to the world nowadays. The process beginning with the 1998 Action Plan of Turkey's Opening Policy to Africa has been improved by a great momentum and come up to cooperation and the strategic partnership phases. The relations between developing Turkey and Africa are heading towards to fulfill the aim of "Turkey Africa Partnership".
In: Ortadoğu etütleri: siyaset ve uluslararası ilişkiler dergisi = Middle Eastern studies : journal of politics and international relations, Band 15, Heft 3, S. 197-219
The aim of this study is to scrutinize the diplomatic relations between Turkiye and Sudan post the era of Omar al-Bashir. Historical relations between the Republic of Turkiye, established in 1923 as the successor to the Ottoman Empire, and Sudan have had a positive impact in contemporary times across political, economic, socio-cultural, and security domains. While the relations during the Republican era were relatively limited when Sudan gained independence from Britain, they saw a significant improvement with the administration of Omar al-Bashir and Hasan al-Turabi, who came to power in 1989. Following Turkiye's declaration of "Africa Year" in 2005, Sudan emerged as a prominent country in Ankara's Sub-Saharan Africa policy. Particularly, the African Opening Action Plan initiated in 1998 and the deepening of policies by AK Party governments strengthened relations with Sudan. However, following the overthrow of Omar al-Bashir in 2019, transitional periods and political crises in Sudan have adversely affected Turkiye – Sudan relations. This study will address these relations during this period, initially focusing on political, economic, security, and socio-cultural parameters. Subsequently, the study will examine the causes of the crisis in Sudan and the trajectory of the relations. Findings from the post-Bashir era indicate that despite challenges, the relations between the two countries have endured. Nevertheless, the escalation of internal disputes in Sudan into conflicts casts uncertainty on the future of these relations.
BRICS içerisinde yer alan (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) yükselen güçlerinin 21. Yüzyıldan itibaren uluslararası siyasette öne çıkışı kalkınma için işbirliğinin teşvik edilmesi fikrine yeni bir ivme kazandırmıştır. Bu süreçte BRICS'in yapmış olduğu dış yardımlar artırmış ve özellikle Güney ülkeleriyle Güney-Güney işbirliği yoluyla farklı ekonomik işbirliği yolları ve alanları ortaya çıkmıştır. Bu tez, genel olarak bu beş ülke ve özel olarak Çin tarafından Sahra Altı Afrika'da yürütülen ikili dış yardım faaliyetlerine ilişkin hali hazırda var olan ama oldukça kısıtlı olan mevcut literatüre katkı sağlamayı hedeflemektedir. Yükselen donörler olarak nitelendirilen bu devletler, son yıllarda uluslararası kalkınmada istikrarlı bir şekilde öne çıkarken esasen 1950'li yıllara kadar uzanan dış yardım programları ile kesinlikle bu alanda yeni değiller. Böyle olmakla birlikte söz konusu devletlerin dünyanın dört bir yanındaki yardım faaliyetleri kimi zaman Amerika Birleşik Devletleri, Batı Avrupa ve Japonya'nın hakim olduğu uluslararası yardım mimarisine bir tehdit olarak algılanmaktadır. Kalkınma yardımının Güney-Güney işbirliği çerçevesinde önemli bir dış politika aracı olduğu varsayımından yola çıkarak, bu tez söz konusu yükselen güçleri bu alanda harekete geçiren motivasyonların neler olduğunu sorgulamaktadır. Dış yardımın araçsallaştırılmasının arkasındaki temel motivasyonlar nelerdir? Yükselen donörler uluslararası kalkınmada geleneksel bağışçılardan farklı mı? Sahra altı Afrika'nın dış yardımın ana alıcısı olduğu ve doğal kaynaklar açısından zengin olduğu düşünüldüğünde, Çin dış politika araçlarını Sahra altı Afrika ile olan işbirliğinde nasıl ve ne amaçla kullanıyor? Son olarak, uluslararası politikada kalkınma yardımı farklı bağışçılar arasında bir rekabet unsuru olmakla birlikte, aynı zamanda farklı yönelim, teknik ve politik özelliklerine sahip olan bağışçıların her birinin kendi aralarında işi paylaştıkları ileri sürülebilir. Bütün bunlar bize kalkınma yardımı ortamının büyük oranda değiştiğini göstermektedir.İÇİNDEKİLER . . . benTEŞEKKÜRLER . . . ivÖZ . . . vÖZET . . . viKISALTMALAR, KISALTMALAR VE KISALTMALAR LİSTESİ . viiBÖLÜM 1GENEL TANITIM1.1 Sorunun bağlamı veya ifadesi . . 11.2 Araştırma hedefleri ve soruları. . . 71.3 Çalışmanın önemi. . . 81.4 Konunun kapsamı, sınırlaması ve metodolojisi. . . 91.5 Tezin yapısı. . . 10BÖLÜM 2KALKINMA YARDIMI: KAVRAMSAL VE TEORİK ÇERÇEVE2.1 KAVRAMSAL ÇERÇEVE . . 112.1.1 Dış yardım . . . 112.1.1.1 Tanım . . 112.1.2 Yabancı yardım türleri . . 162.1.2.1 Resmi kalkınma yardımı . . 172.1.2.2 Diğer hükümetler arası yardım . . 182.1.2.3 Hükümet dışı yardım . . 192.1.3 Dış yardım için farklı motivasyonlar . . 202.1.3.1 Siyasi-diplomatik . . 21ii2.1.3.2 Askeri güvenlik . . 222.1.3.3 İnsani Yardım . . 232.1.3.4 Özgecil veya gelişimsel . . 232.1.3.5 Ticari . . 242.1.3.6 Prestij . . . 252.1.4 Dış yardım kanalları . . 262.2 KURAMSAL ÇERÇEVE . . 302.2.1 Gerçekçi teoriler . . 322.2.1.1 Klasik gerçekçilik . . 332.2.1.2 Neo-gerçekçilik . . 342.2.1.3 Neoklasik gerçekçilik . . 362.2.2 Liberal teoriler . . 382.2.3 Yapılandırmacı teoriler . . 412.2.4 Global Sistem Teorisi (TSM) . . 43BÖLÜM 3KALKINMA YARDIM MİMARİSİ: KALKINMA YARDIMI BAĞIŞÇILARI OLARAK GELİŞMEKTE OLAN GÜÇLERİN BİR PROFİLİ3.1 Geleneksel yardımdan Güney-Güney işbirliğine: literatürün gözden geçirilmesi . 453.2 Yükselen güçlerin Güney-Güney işbirliğine katkısı . 533.3 Kalkınma yardımında ortaklar olarak yükselen güçler . 563.4 BRICS geliştirme yardımının farkı nedir? . 624. BÖLÜMULUSLARARASI KALKINMADA GELİŞMEKTE OLAN GÜÇLERİN KONUMU: SAHARAN ALTINDA AFRİKA'DA ÇİN ÖRNEĞİ4.1 Afrika'ya Çin yardımına tarihsel bir bakış . . 67iii4.2 Yükselen bir donör olarak Çin . . 714.3 Çin'in dış yardımına yönelik motivasyonlar . . 754.3.1 Siyasi nedenler . . 754.3.1.1 Tek Çin politikası: uluslararası tanınma arayışı . . . 764.3.1.2 Uluslararası kuruluşlarda destek alma . 784.3.1.3 İyi bir uluslararası imaj yansıtma . . 794.3.2 Ticari çıkarlar . . 804.3.2.1 Çin şirketlerine uluslararası pazarların açılması . 814.3.2.2 Doğal kaynaklara güvenli erişim . . 824.3.3 Gelişimsel ve insani endişeler . 844.4 Güney-Güney işbirliği örneği olarak Çin-Afrika ilişkileri . 854.5 Afrika'da Çin yardımı . . 884.5.1 Rol ve etki . . . 884.5.2 Zorluklar ve değişen eğilimler . . 90SONUÇ . . . 95KAYNAKÇA . . . 98EKLER . . . 122 --- Since the beginning of the 21st century, the rise of the emerging powers of the BRICS (Brazil, Russia, India, China and South Africa) has given new impetus to the promotion of development cooperation. the BRICS have increased their foreign assistance and established distinct avenues and means of economic cooperation, in particular through South-South cooperation with countries of the South. This dissertation provides an overview of the small but growing literature on bilateral foreign aid activities carried out in Sub-Saharan Africa by these five countries in general and China in particular. While these so-called emerging donors are steadily growing in importance in international development, they are certainly not new to the field, with foreign aid programs dating back to the 1950s. The recent increase in the size and scope of their aid activities around the world is seen by some as a threat to the international aid architecture dominated by the United States and its allies in Western Europe and Japan. Starting from the assumption that development aid represents an instrument of foreign policy within the framework of South-South cooperation, our objective is to ask ourselves what are the motivations that drive these emerging countries? What are the main motivations behind the instrumentalization of foreign aid? Are they different from traditional donors in providing aid? Given that sub-Saharan Africa is the main recipient of foreign aid and rich in natural resources, how and for what purposes is China using its foreign policy tools in its collaboration with the latter? On the international scene, development aid can indeed be an element of competition between different donors; on the other hand, we sometimes have the impression that the donors share the work, each with its own tropisms and technical and political characteristics. However, it is clear that the development aid landscape is changing dramatically.TABLE OF CONTENTS . . . iTHANKS . . . ivABSTRACT . . . vÖZET . . . viLIST OF ABBREVIATIONS, ABBREVIATIONS AND ACRONYMS . viiCHAPTER 1GENERAL INTRODUCTION1.1 Context or statement of the problem . . 11.2 Research objectives and questions. . . 71.3 Importance of the study. . . 81.4 Scope, limitation and methodology of the subject. . . 91.5 Structure of the dissertation. . . 10CHAPTER 2DEVELOPMENT AID: CONCEPTUAL AND THEORETICAL FRAMEWORK2.1 CONCEPTUAL FRAMEWORK . . 112.1.1 Foreign aid . . . 112.1.1.1 Definition . . . 112.1.2 Types of foreign aid . . 162.1.2.1 Official development assistance . . 172.1.2.2 Other intergovernmental assistance . . 182.1.2.3 Non-government assistance . . 192.1.3 The different motivations for foreign aid . . 202.1.3.1 Political-diplomatic . . 21ii2.1.3.2 Military-security . . 222.1.3.3 Humanitarian . . . 232.1.3.4 Altruistic or developmental . . 232.1.3.5 Commercial . . . 242.1.3.6 Prestige . . . 252.1.4 Channels of foreign aid . . 262.2 THEORETICAL FRAMEWORK . . 302.2.1 Realistic theories . . 322.2.1.1 Classical realism . . 332.2.1.2 Neo-realism . . . 342.2.1.3 Neoclassical realism . . 362.2.2 Liberal theories . . 382.2.3 Constructivist theories . . 412.2.4 Global Systems Theory (TSM) . . 43CHAPTER 3DEVELOPMENT AID ARCHITECTURE: A PROFILE OF EMERGING POWERS AS DEVELOPMENT AID DONORS3.1 From traditional aid to South-South cooperation: a review of the literature . 453.2 Contribution of emerging powers to South-South cooperation . 533.3 Emerging powers as partners in development aid . 563.4 How is BRICS development assistance different? . 62CHAPTER 4POSITION OF EMERGING POWERS IN INTERNATIONAL DEVELOPMENT: THE CASE OF CHINA IN SUB-SAHARAN AFRICA4.1 A historical perspective of Chinese aid to Africa . . 67iii4.2 China as an emerging donor . . 714.3 Motivations for China's foreign aid . . 754.3.1 Political reasons . . 754.3.1.1 One-China policy: the search for international recognition . . . 764.3.1.2 Obtaining support in international organizations . 784.3.1.3 Projecting a good international image . . 794.3.2 Commercial interests . . 804.3.2.1 Opening international markets to Chinese companies . 814.3.2.2 Secure access to natural resources . . 824.3.3 Developmental and humanitarian concerns . 844.4 Sino-African relations as a case of South-South cooperation . 854.5 Chinese aid in Africa . . 884.5.1 Role and impact . . . 884.5.2 Challenges and changing trends . . 90CONCLUSION . . . 95BIBLIOGRAPHY . . . 98APPENDICES . . . 122
Doktora Tezi ; İlkçağlarda Ortadoğu ülkeleri arasında ticaretin güvenliğini sağlamak için anlaşmalar yapılmıştır. Eski Yunan şehir devletleri, Romalılar ve Bizanslılar diplomasi uygulamalarına önemli katkılar yapmışlar, ilk daimi büyükelçi ataması İtalyan şehir devletleri arasında yapılmış ve daha sonra diğer Avrupa ülkelerine yayılmıştır. 19. yüzyılda, özellikle Viyana Kongrelerinde diplomasiye dair bir takım yeni kurallar konmuştur. Yüzyılın sonunda ise uluslararası sermaye akımı ve ticaretin artmasıyla ilk ticari diplomat ataması gerçekleştirilmiş, ölçü, demiryolu ve posta taşımacılığı gibi konularda uluslararası anlaşmalar imzalanmıştır. II. Dünya Savaşı sonrasında IMF, DTO, GATT, DB gibi uluslararası ekonomik kuruluşlar kurulmuştur. 1980 sonrasında küreselleşmenin hızlanmasıyla uluslararası ticaret, sermaye akımı ve yatırım artışına bağlı olarak diploması faaliyetlerine STK'lar ve iş dünyası da dâhil olmuştur. Türkiye'de 1925 yılında ilk defa ticaret müşaviri ataması gerçekleştirilmiştir. Ticari diplomasi faaliyetleri tarihsel süreçte HDTM, DTM ve Ticaret Bakanlığı tarafından yürütülmüştür. 1970'li yıllarda ilk yurt dışı müteahhitlik faaliyetleri başlamış, 1980 yılından sonra uygulanan ekonomi politikalarıyla ihracat artmıştır. Türkiye'nin Ortadoğu, AB, Balkanlar, Afrika ve Avrasya'ya yakınlığı ticaret ve müteahhitlikte önemli bir avantaj sağlamaktadır. 2000'li yıllardaki özellikle 2008 yılındaki küresel kriz, 2010'lu yıllardaki petrol ve doğal gaz fiyatlarındaki düşüş ve Arap baharı gibi nedenlerle her iki sektörü de daraltmıştır. Latin Amerika, Sahra Altı Afrika ve Asya-Pasifik ülkeleri yeni pazarlar olarak belirlenmiştir. Bu kapsamda atanan ticaret müşavirleri bu bölgelerde iki sektör içinde ciddi olumlu katkılar yapmıştır.Çalışmada ticaret müşaviri ataması sonrası her iki sektördeki olumlu ilişki analiz edilmektedir. Literatür taraması yapılmış, ayrıca Ticaret Bakanlığı ve TÜİK' ten elde edilen veriler bölgesel ve ülke gruplarına göre analize tabi tutulmuş, sonuçları grafiksel olarak gösterilmiştir. ...
Paul Brass milliyetçiliği modernizmin bir ürünü olarak görmekle birlikte onu kaçınılmaz ve mecburi sayar. Başka bir ifadeyle her topluluğun millet olduğu veya ilerde millet olacağı sonucunu savunmaz. Bundan olarak, öyleyse, ortaya çıkan bir soruyu çalışmalarında cevaplamaya çalıştığı görülür: milletler neden ve nasıl ortaya çıkmıştır? Bu sorunun cevaplanabilmesi için gözlemlerini Avrupa, Afrika ve Amerika gibi farklı kıtadaki ülkelerin tarihi tecrübelerine çevirirken özellikle Güney Asya üzerinden detaylı bilgiler aktarır. Gözlemlerini, millet olma sürecindeki bir insan topluluğunun, kültürel farklılıklar aracılığıyla kendi etnik özbilincine varmasını ve ardından bunu, o grubun siyasal talepler çerçevesinde şekillenmesine bağlayarak tamamlar. Brass'a göre bu sürecin tamamı toplumda hâkim olan seçkinler (elitler) tarafından yönetilmektedir. Seçkinler, toplumları ve insan gruplarını kendi çıkarları etrafında şekillendirirken aynı zamanda bu grupları da önce etnik topluluklara, sonra milletlere dönüştürürler. Ancak Brass bir kez millete dönüşen toplumların artık tekrar etnik topluluğa dönüşmeyeceğini de söylemez, tarih boyunca farklı milletler farklı zamanlarda ileri ve geri hareket eder gibi etnik grup-millet olma süreçlerinden geçmiştir. Çalışma boyunca bu etnik grup olma - millet olma ayrımından hareket edilecek ve bu ayrımın alt başlıkları değerlendirilecektir. ; Paul Brass defines nationalism as a product of modern is mand does not see it as inevitable and compulsory. In other words, it does not advocate that all the communities are nations or they'll be achieve it in thefuture. As so, Brass tries to answer a question which roots from there: why and how did the nations come out? In order to answer this question, he focuses his observations into historical experiences of countries in different continents such as Europe, Africa andAmerica, while he gives detailed information especially on Asia. Brass claims that the nationalization process is managed by elites. The elites transform their societies and groups of people around their own interests while at the same time transforming these groups into ethnic communities and then nations. However, it does not say that the societies that once turned into a nation will no longer turn into a community. In this study, the sub-headings of this distinction (being a nation and an ethnicgroup) will be evaluated and criticized.
Ekonomik performans ile kurumsal yapının gelişmişlik düzeyi arasındaki ilişkinin teorik olarak ele alınmasını amaçlayan bu çalışmada; ekonomik performansı temsilen temel makro ekonomik göstergeler olan büyüme, enflasyon ve işsizlik rakamları değerlendirmeye alınırken, kurumsal yapıyı temsilen kurumsal kalite göstergeleri olarak kabul dilen 'Ekonomik Özgürlükler Endeksi' alt endeksleri ile birlikte değerlendirmeye alınmıştır. Bu kapsamda çalışmada, sürdürülebilir büyüme sürecinde en etkin konumda yer alan 'BRICS' ülke grubu olarak seçilmiştir. Son zamanların yükselen gücü olarak kabul edilen Çin ise BRICS ülke grubu içerisindeki diğer ülkelerle karşılaştırmalı olarak değerlendirmeye alınmıştır. Küresel krizden günümüze kadar olan (2008-2020) dönemi kapsayan verilerin ele alındığı bu çalışmada Ekonomik Özgürlük Endeksi'nin alt endekslerini oluşturan göstergeler, BRIS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Güney Afrika) ülkelerine ait verilerin ortalaması üzerinden Çin verileri ile karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir. Değerlendirmeler kapsamında, Çin'in hangi göstergeler bakımından ülke grubunda yer alan diğer dört ülkeden ayrıştığı üzerinde durulmuştur. Bu değerlendirmeler ile sürdürülebilir büyüme sürecinde etkili olan göstergeler belirlenerek, ülkeler için kurumsal yapıya ilişkin çözüm ve öneriler sunulmaya çalışılmıştır. Ülkeler arasında farklılık gösteren ekonomik performans ve kurumsal yapının gelişmişlik düzeyi, ülkelerin ekonomik performans düzeylerindeki farklılıkların kurumsal yapıya dayalı olup olmadığı sorusunu akıllara getirmektedir. Bu çalışmanın ortaya çıkmasındaki motivasyonu oluşturan bu temel soru aynı zamanda çalışmanın önemini ve literatüre katkısını vurgulamaktadır. Ekonomik performans ile kurumsal yapının gelişmişlik düzeyi arasındaki ilişkinin teorik olarak incelendiği bu çalışma sonucunda, Çin'in BRICS ülke grubu içerisinde en iyi ekonomik büyüme düzeyi sergileyen ve aynı zamanda en düşük işsizlik ve enflasyon oranlarına sahip olan ülke konumunda olduğu görülmektedir. BRICS ülke grubu içerisinde Çin özelinde yapılan değerlendirme kapsamında; kurumsal iktisadi yapının göstergeleri olarak ele alınan ekonomik özgürlük alt endekslerine ilişkin veriler ile ekonomik büyüme, işsizlik ve enflasyon verileri arasında bir ilişki kurulabileceği söylenebilir. Bu teorik ilişki literatürde yer alan ampirik çalışmalarla da desteklenmektedir. ; In this study, which aims to theoretically examine the relationship between economic performance and the level of development of the institutional structure; While the growth, inflation and unemployment figures, which are the main macroeconomic indicators representing economic performance, they are evaluated together with the "Economic Freedoms Index" sub-indices, which are accepted as institutional quality indicators representing the institutional structure. In this context, in the study, the 'BRICS' country group, which is in the most active position in the sustainable growth process, has been selected. China, which is considered to be the rising power of recent times, has been evaluated in comparison with other countries in the BRICS country group. In this study, which covers the data covering the period from the global crisis to the present (2008-2020), the indicators that make up the sub-indices of the Economic Freedom Index were evaluated in comparison with the Chinese data on the average of the data of the BRIS (Brazil, Russia, India, South Africa) countries. Within the scope of the evaluations, it is emphasized in which indicators China differs from the other four countries in the country group. With these evaluations, the indicators that are effective in the sustainable growth process were determined, solutions and suggestions regarding the institutional structure were tried to be presented for the countries. The economic performance that differs between countries and the level of development of the institutional structure brings to mind the question of whether the differences in the economic performance levels of the countries are based on the institutional structure. This fundamental question, which constitutes the motivation for the emergence of this study, also emphasizes the importance of the study and its contribution to the literature. As a result of this study, in which the relationship between economic performance and the level of development of the institutional structure is examined theoretically, it is seen that China is the country with the best economic growth level and the lowest unemployment and inflation rates in the BRICS country group. Within the scope of the evaluation made specifically for China within the BRICS country group; It can be said that a relationship can be established between the data on the economic freedom sub-indices, which are considered as the indicators of the institutional economic structure, and the data on economic growth, unemployment and inflation. This theoretical relationship is also supported by empirical studies in the literature.
Askeri darbelerin sık rastlandığı Batı Afrika alt bölgesinde, bu darbelerin açıklanmasına dair pek çok iç siyasal faktör öne çıkarılmıştır. Bununla birlikte, eski sömürge ülkelerin siyasi, askeri ve ekonomik olarak dışa bağımlılıkları bu ülkeleri dış nüfuza da açık hale getirmektedir. Nitekim eski sömürgeci güçler veya güçlü devletlerin, gelişmekte olan ülkelerle kurdukları eşitsiz ilişki bilerek veya bilmeyerek istikrarsızlığa neden olabilmektedir. Rejimin durumu, etnik mücadele, pretoryanizm, ordunun iç güvenlik konularında görevlendirilmesi ve kaynakların dengesiz dağılımı gibi sivil-asker ilişkilerini etkileyen faktörlere dış etkenlerin de dahil edilmesi söz konusu ilişki dikkate alındığında elzem görünmektedir. İç dinamiklerin dış etkilere karşı savunmasız hale getirdiği bir ülkede dış aktörler siyasal krizlerde etkili şekilde rol alabilmektedirler. Ordunun eğitimi, yabancı askeri danışmanlar, dış yardımlar, yabancı askeri üs ve yatırım gibi araçlar, ordunun siyasete yönelik müdahalesine destek veya engel teşkil edebilecek bir dış nüfuzu üretmektedir. Dolayısıyla ordu mensuplarının dış sosyalizasyonu, sivil-asker ilişkileri analizlerinde dikkate alınması gereken bir unsur olarak belirmektedir. Bu çalışmada Liberya'da 1980 yılında gerçekleşen askeri darbe örneği üzerinden dış aktör olarak ABD'nin rolü ve etkisi sorgulanacaktır. ; In the sub-region of West Africa, where military coups are common, many domestic political factors have been brought forward to explain these coups. However, the political, military and economic dependence of the former colonial countries on the outside makes them vulnerable to external influence. As a matter of fact, the unequal relationship established by the former colonial powers or powerful states with the developing countries can cause instability deliberately or unknowingly. The inclusion of external factors in the factors affecting civil-military relations, such as the state of the regime, ethnic struggle, preterianism, the deployment of the army on internal security issues and the unbalanced distribution of resources, is essential when considering this relationship. In a country where internal dynamics make it vulnerable to external influences, external actors can play an active role in political crises. The training of the military, foreign military advisers, foreign aid, foreign military base and investment instruments produce an external influence that may constitute support or obstacle to the military's intervention in politics. Therefore, the external socialization of the members of the army appears to be a factor to be considered in the analysis of civil-military relations. In this study, the role and impact of the US as an external actor will be questioned through the example of military coup in 1980 in Liberia.