Günümüzde yolsuzluk kamu kaynaklarının heba edilmesine yol açarak toplumların gelişmelerini engelleyen çok önemli bir sorun haline gelmiştir. Merkezi yönetimden sağladıkları desteği yerel halkın hizmetine sunan yerel yönetimlerde bu olgu çok daha fazla önem kazanmaktadır. Merkezi yönetimler yıllardır bu sorunun çözümü için çaba harcamakta ancak istenen sonuçlara ulaşamamaktadır. Bu sorunun çözülebilmesi için artık şeffaflık, hesap verebilirlik, katılım, etkinlik gibi iyi yönetişim ilkeleri çerçevesinde önceden denetim anlayışına geçilmesi gerekmektedir. Bu çalışmada söz konusu ilkelerin yolsuzlukla mücadele stratejilerini nasıl etkileyebileceği incelenecektir. Bu kapsamda denetim kuruluşlarının yeni denetim konsepti çerçevesinde yönetişim ilkelerinin uygulanmasını denetleyerek, bu alandaki mevzuat boşluklarının giderilmesiyle yolsuzlukların önlenebileceği tezi değerlendirilecektir. ; Today, corruption has become a major issue that prevents development of societies by leading to waste of public resources. This phenomenon becomes more important in local governments that offer central government's support to local public services. Central governments have been trying to solve this problem for many years but they cannot reach the desired results. In order to solve this problem, the concept of pre-audit should be adopted within the framework of good governance principles such as transparency, accountability, participation and effectiveness. In this study, it will be examined how these principles may affect the anti-corruption strategies. In this context, this study will further examine the thesis that corruption can be prevented by removing regulatory gaps in the area through audits on the implementation of the principles of good governance performed by audit institutions within the framework of the new audit concept
Yüksek Lisans Tezi ; Bu araştırmanın amacı Konya ili merkez Karatay ilçesinde ilkokul ve ortaokullarda görev alan yönetici ve öğretmenlerin yönetişim algılarını ölçerek bu algının demografik değişkenlere göre farklılaşıp farklılaşmadığını irdelemektir. Bu amaç doğrultusunda araştırmacı tarafından hazırlanan "İlköğretim Okullarının Yönetişim Özelliklerine Sahip Olma Düzeyleri" başlıklı anket formu Google Forms üzerinden yönetici ve öğretmenlerin görüşlerine başvurmak için gönderilmiştir. Nicel yöntemle gerçekleştirilen bu çalışma da anket tekniği uygulanmıştır. Araştırmanın evreni, 2020-2021 eğitim öğretim yılında Konya ili Karatay ilçesinde görev alan 238 yönetici ve 2286 öğretmenden oluşmaktadır. Araştırmanın örneklemi ise 34 yönetici ve 242 öğretmen oluşturmaktadır. Aslan (2016) aracılığıyla geliştirilen "Eğitim Örgütlerinde Yönetişim Ölçeği" ile toplanan veriler Sosyal Bilimler İstatistik Paketi Programı (IBM SPSS Statistics 24) ile analiz edilmiştir. Araştırmanın sonucunda katılımcıların yönetişim konusundaki algılarının yüksek olduğu tespit edilmiştir. İlkokulda görev yapan öğretmen ve yöneticilerin ortaokulda görev yapanlara göre; yöneticilerin ise öğretmenlere göre yönetişim algılarının görece yüksek olduğu görülmüştür. Yaş değişkeni bakımından 35 yaş altı eğitimcilerin 35 yaş üstü eğitimcilerden daha düşük düzeyde yönetişim algılarının olduğu tespit edilmiştir. Sendika üyesi olan eğitimcilerin olmayanlara göre daha yüksek yönetişim algılarının olduğu görülmüş olup mezuniyet, cinsiyet, medeni durum, mezun olunan fakülte ve mesleki kıdem değişkenleri açısından katılımcıların yönetişim algılarında anlamlı bir fark oluşmadığı sonucuna varılmıştır. ; The aim of this research is to measure the governance perceptions of administrators and teachers working in primary and secondary schools in the central Karatay district of Konya province and to examine whether this perception differs according to demographic variables. For this purpose, the questionnaire titled "Levels of Having Governance Features of Primary ...
DOI:10.17336/igusbd.97191 ; Bu çalışmanın amacı, yönetişim kavramı ekseninde devletin değişen rolü ve bunun deniz ticareti sektöründeki olası etkilerini analiz etmektir. Söz konusu bu değişim, devletleri etkin yönetim için yeni stratejiler üretmeye ve deniz ticareti sektöründeki paydaşların çıkarlarına daha duyarlı yönetişim düzenlemeleri oluşturmaya davet eden yönetişim süreciyle uyum içindedir. Bu makale kamu kurumlarından ve iş çevrelerinden sivil toplum kuruluşlarına kadar uzanan paydaşların, işbirlikçi düzenlemelerin adım adım hiyerarşilerin yerini aldığı yönetişim ağları içinde faaliyette bulunduklarını iddia etmektedir. Söz konusu bu tartışma, bir taraftan devletin bu ağları yönetme ve koordine etme noktasında kapasitesinin ve rolünün arttığı, diğer taraftan da yönetimin bu rolü üstlenmesini sağlayacak olanın yönetişim ağlarına özgü ekonomik ve toplumsal talepler olduğu sonucuna ulaşmaktadır. ; The aim of this study is to analyse the changing role of state within the framework of governance concept and its potential impacts upon maritime commerce sector. This transformation is in conformity with the process of governance which invites states to produce new strategies for effective governing and to formulate governance arrangements which are more sensitive to the interests of stakeholders in the maritime commerce industry. This paper asserts that these stakeholders ranging from public institutions and business circles to nongovernmental organizations act within governance networks where hierarchy is gradually replaced by cooperative arrangements. This discussion leads to the conclusion that on the one hand, state's capacity and role in directing and coordinating these networks is enhancing, and on the other hand those are the economic and social demands peculiar to the governance network that will compel the state to assume this role.
Yüksek Lisans Tezi ; Tarih boyunca her dönemde ve çeşitli coğrafyalarda devletler kuran Türk milleti, daima teşkilatçı özelliğini korumuş ve bu özelliğiyle ön plana çıkmıştır. İslâmiyet öncesi dönemde kurulan Türk devletlerinde, vezirlik müessesesi bulunmamakta, bu müesseseye muadil yabguluk ve ayguçılık gibi makamlar bulunmaktaydı. Bu dönemde, özellikle II. Göktürk Devleti'nde Bilge Tonyukuk vesilesiyle ön plana çıkan ayguçılık, vezirliğe muadil bir makam olmuştur. İslâmiyet'in kabulünden sonra kurulan Türk devletlerinin teşkilat yapısında ise, vezirlik müessesesi önemli bir yer edinmiştir. Vezirlik müessesesi, yasama, yürütme ve yargı yetkilerine hükümdarın mutlak vekili sıfatıyla sahip olan vezirin başında bulunduğu bir makamdır. Hükümdardan hemen sonra gelen vezirler, hükümdar adına devleti fiilen idare etmişlerdir. Çeşitli dönem ve devletlerde vezirlik müessesesinin durumunda değişiklikler söz konusu olmuştur. Ancak genel olarak, dîvan başkanlığı, malî konular, memurların tayin ve azli, diplomatik ilişkiler, şikâyet dinleme ve çözüme kavuşturma, kural koyma, ordunun başında sefere çıkma gibi devlet idaresine ilişkin hemen her konu vezirlerin yetki ve sorumluluğunda olmuştur. Devletlerin yükseliş ve gerilemelerinde dâhi, vezirlerin liyakat durumlarının etkili olduğu öne sürülmüştür. Bu önemli müessesenin Türk devlet anlayışı çerçevesinde, yönetim bakış açısıyla bütüncül bir şekilde ele alınmasının gerekliliği düşüncesiyle, Göktürk Devleti, Karahanlı Devleti, Selçuklu Devleti ve Osmanlı Devleti'nde vezirlik müessesesi bu çalışmada ele alınmıştır. Bu devletlerin vezirlik müessesesi ele alınırken, Türk yönetim tarihinde oldukça önem verilen "bilgelik" unsuru bağlamında siyasetnâme/nasihatnâme türünde eser sahibi olan vezirler tercih edilmiştir. Göktürk Devleti'nde Bilge Tonyukuk'un "Tonyukuk Abidesi", Karahanlı Devleti'nde Yusuf Has Hacib'in "Kutadgu Bilig", Selçuklu Devleti döneminde Nizamü'l Mülk'ün "Siyasetnâme" ve Osmanlı Devleti'nde Lütfi Paşa'nın "Asafnâme" isimli eserleri bulunmaktadır. ; Establishing ...
Bu tez çalışmasında, iyi yönetişim ilkelerinin Türkiye'deki Kamu Denetçiliği Kurumunda uygulanabilirliği incelenmiştir. Çalışmanın birinci bölümünde yönetim/ yönetişim kavramlarının tarihsel süreçlerine, tanımlarına, yönetişim türlerinden olan Küresel Yönetişim, Kamu Yönetişimi ve İyi yönetişim kavramlarının tanımlarına ve iyi yönetişim ilkelerine iki başlık altında ayrıntılı bir şekilde yer verilmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde, Ombudsmanlık Kurumunun tarihi geçmişi, ilk ortaya çıkışı ve kurumun ilk olarak uygulandığı İsveç başta olmak üzere çeşitli ülkelerdeki uygulanma şekline yer verilmiştir. Değerlendirilen ülkelerde Ombudsmanlık Kurumunun farklı uygulama alanları ve şekilleri olduğu gösterilmek istenmiştir. Çalışmanın üçüncü ve son bölümünde Ombudsmanlık Kurumunun Türkiye'de Kamu Denetçiliği Kurumu adıyla kurulma süreci, özelikle Cumhuriyet sonrası dönem olarak değerlendirilmiş ve kurumun yasalaşma süreci ayrıntılı olarak incelenmiştir. Yapılan bu incelemede iyi yönetişim ilkeleri dikkate alınarak kurumun yayınları, faaliyetleri, kurumun internet sitesi, mevzuatı, kararları, başdenetçinin ve denetçilerin yazılı ve sözlü açıklamaları ile özellikle Kamu Denetçiliği Kurumu yayını olan Ombudsman Bülten Dergisi üzerinden ele alınmıştır. Bu çerçevede iyi yönetişimin genel kabul gören altı ilkesi olan; şeffaflık, katılımcılık, etkinlik, hesap verilebilirlik, tutarlılık, hukukun üstünlüğü ilgili açıklamalar ve faaliyetler açısından değerlendirilmiştir. İlgili literatüre ilave olarak söz konusu kaynaklarda iyi yönetişimin ilkeleri ile alakalı örnekler gösterilmeye çalışılmıştır. Çalışmanın yöntemi olarak verilere ulaşmak için kapsamlı literatür taraması yapılmış ve Kamu Denetçiliği Kurumunda İyi yönetişim ilkeleri ne ölçüde uygulanıyor? sorusuna cevap aranmıştır. İyi yönetişim ilkelerinin tanımları çalışmanın sınırlarını oluşturmuştur ve elde edilen bulgular tanımlara göre değerlendirilmiştir. Yapılan değerlendirmeler ışığında bu çalışmada sonuç olarak; iyi yönetişim ilkeleri çerçevesinde Türkiye'deki Kamu Denetçiliği Kurumu için hesap verilebilirlik ve şeffaflık ilkeleri açısından "geliştirilebilir" değerlendirmesi; katılımcılık, etkinlik, tutarlılık, hukukun üstünlüğü ilkeleri için "güçlü" değerlendirmesi yapılmıştır. ; In this thesis, the applicability of good governance principles in the Ombudsman Institution in Turkey has been examined. In the first part of the study, the historical processes and definitions of the concepts of management / governance, the definitions of the concepts of Global Governance, Public Governance and Good Governance, which are types of governance, and good governance principles are given in detail under two headings. In the second part of the study, the historical background of the Ombudsman Institution, its first appearance and the way it was implemented in various countries, especially Sweden, where the institution was first applied, are given. It is aimed to show that the Ombudsman Institution has different application areas and forms in the evaluated countries. In the third and last part of the study, the establishment process of the Ombudsman Institution under the name of Ombudsman Institution in Turkey,In particular, it has been evaluated as the post-Republican period and the enactment process of the institution has been examined in detail. In this review, taking into account the principles of good governance, the publications of the institution, its activities, the institution's website, legislation, decisions, written and oral explanations of the chief auditor and auditors, and especially the Ombudsman Bulletin, the publication of the Ombudsman Institution, were discussed. In this context, the six generally accepted principles of good governance; Transparency, participation, effectiveness, accountability, consistency, rule of law were evaluated in terms of relevant explanations and activities. In addition to the relevant literature, examples related to the principles of good governance have been tried to be shown in these sources.As the method of the study, a comprehensive literature review was made to reach the data and to what extent are the principles of good governance applied in the Ombudsman Institution? The answer to the question has been sought. The definitions of good governance principles formed the limits of the study and the findings were evaluated according to the definitions. In the light of the evaluations made, as a result of this study; within the framework of good governance principles, the evaluation of the Ombudsman Institution in Turkey as "improvable" in terms of accountability and transparency principles; "strong" evaluation was made for the principles of participation, effectiveness, consistency and rule of law.The definitions of good governance principles formed the limits of the study and the findings were evaluated according to the definitions. In the light of the evaluations made, as a result of this study; within the framework of good governance principles, the evaluation of the Ombudsman Institution in Turkey as "improvable" in terms of accountability and transparency principles; "strong" evaluation was made for the principles of participation, effectiveness, consistency and rule of law.The definitions of good governance principles formed the limits of the study and the findings were evaluated according to the definitions. In the light of the evaluations made, as a result of this study; within the framework of good governance principles, the evaluation of the Ombudsman Institution in Turkey as "improvable" in terms of accountability and transparency principles; "strong" evaluation was made for the principles of participation, effectiveness, consistency and rule of law
Tarihsel süreç içinde yaşanan sosyo-ekonomik, teknolojik ve siyasal değişimlere bağlı olarak devletin üstlendiği görev tanımları yenilenmiştir. Dönemsel açıdan devlet güvenlik ve adalet gibi temel kamu hizmetlerini üstlenmiştir. Nüfus artışına bağlı olarak toplumsal kesimlerin çeşitlenmesi farklı talep ve beklentiler devletin özellikle mali açıdan yükünü arttırmıştır. Bu durum devletin kamu hizmetlerinin sunumu noktasında konumunu tartışmalı hale getirmiş ve minimal devlet olgusu ortaya çıkmıştır. Yeni sistem kamu hizmetlerinin sunumunda merkezi yetkileri yerel unsurlar, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları arasında paylaştıran bir modeli ortaya çıkarmıştır. Bu modelde devletin doğrudan üreten değil düzenleyen ve denetleyen bir pozisyona geçmesi öngörülmüştür. Devletin yeni konumu ise yönetim süreçlerinde demokratik ve katılımcı anlayışı gerektirmiştir. Devlete biçilen yeni pozisyon sosyo-ekonomik kalkınma ve toplumsal refahın geliştirilmesi hedefini ertelemiş değildir. Küreselleşme süreci kalkınma hedefinin sağlanmasında devletin sivil toplum ve özel sektör vb. aktörler ile ortaklık kurmasına yol açmıştır. Küreselleşme süreci yönetsel kademe olan yerel yönetimleri iki başlıkta öne çıkarmıştır. Birincisi; katılım ve demokrasinin birincil uygulama alanı olarak yerel yönetimler ön plana çıkmıştır. İkincisi; yerel yönetimler sahip olduğu imkan ve potansiyel itibariyle kalkınma açısından merkez(ler) olarak kabul edilmiştir. Türkiye planlı kalkınma olgusu ile Cumhuriyetin ilanı ile tanışmıştır. Türkiye açısından 1923 İktisat Kongresi, Devlet Planlama Teşkilatının kurulması ve 1963 tarihli ilk Kalkınma Planı temel hamleler olmuştur. Kalkınma hamleleri içinde yerel unsurlar ve yerel yönetimler çeşitli dönemlerde öne çıkmışlardır. Bu açıdan kalkınma planları ülkemizin sosyo-ekonomik hedeflerinin belirlenmesinde yerel yönetimleri de bir aktör olarak görmüştür denilebilir. Cumhuriyetin ilk yıllarında köy kalkınması öne çıkarılırken sayısının ve nüfusunun artması ile kent sorunları kalkınma planlarında ele alınmaya başlanmıştır. Kalkınma planlarında kent daha çok yetki, görev ve mali yapıları ile ele alınmış bu konularda kısmi iyileştirmelere gidilmiştir. Dünya toplumlarının yaşadığı siyasal değişimler yerel yönetimlerin demokratik ve katılımcı yönünü ortaya çıkarmıştır. Bunun yansıması olarak ülkemizde de yerel yönetimlerin demokratik ve katılımcı bir modele evrilmesine yönelik temel hedefler kalkınma planlarına yansımıştır. Kent yönetimleri demokratik ve katılımcı yapılar olarak tanımlanmaya başlanmıştır. Ayrıca kalkınma planları yerel yönetimlerin asıl sorumluluk alanı olan kent hizmetlerinin nitelikleri ve türleri açısından vizyon ve hedef belirleme aracı olmuştur. Bu çerçevede Kalkınma planlarında kent odaklı; ulaşım, alt yapı, barınma, sosyo-kültürel, sosyo-ekonomik vb. pek çok alanda hedefler konulmuştur. Türkiye'de 1963'den bu yana 10 kalkınma planı hazırlanmıştır. Son olarak 23 Temmuz 2019'da 11. Kalkınma Planı uygulamaya girmiştir. Kalkınma planları sosyo-ekonomik açıdan öne çıksa da aslında tüm kurumsal yapılara yönelik hedef ve politikalar belirler. Türkiye'de hazırlanan kalkınma planları da yerel yönetim alanında da değişim ve dönüşüm odaklı olmuştur. Yayınlanan 11. Kalkınma planının içeriğinde geçmiş dönem planlarına ait atıflar bulunmaktadır. En önemli nokta ise; yerel yönetimlere ilişkin yeniden reform yapılacağı belirtilmesidir. Ayrıca insan odaklı şehir; yeşil şehir; akıllı şehir; kaliteli hizmet sunumu; katılımcılık; şeffaflık; hesap verilebilirlik; optimum coğrafi alan vb. kavramlara yer verilmektedir. Tüm bunlar 11. Plan döneminde yerel yönetimlere ilişkin değişimin devam edeceğini göstermektedir. ; Depending on the socio-economic, technological and political changes in the historical process, the responsibility of the state has been renewed. As far as the era is concerned, it undertook basic public services such as state security and justice. Diversification of social segments due to population increase, different demands and expectations have increased especially the financial burden of the state. This situation rendered the status of the state controversial in terms of offering public services and introduced the phenomenon of a minimal state. The new system introduced a model that distributes central powers among local elements, the private sector, and non-governmental organizations in the offering of public services. The model provides that the state should adopt a regulating and supervising position instead of directly producing one. And the new position of the state required democratic and participatory understanding in the governing processes. This new position seen fit to the state has not delayed the goal of socio-economic development and social welfare. The process of globalization enabled the state to form a partnership with actors such as the civil society and the private sector in fulfilling the aims of development. The globalization process called for local administrative governments, in two ways. First; local governments were at play as the means of primary application of participation and democracy. Second; local governments were accepted as the center(s) concerning development thanks to their capabilities and potential. Turkey was introduced with the concept of planned development with the proclamation of the Republic. For Turkey, the Economic Congress of 1923, the establishment of the State Planning Organization and the first Development Plan of 1963 have constituted the main steps. In the development steps, local elements and local administrations came to the fore in different periods. In this respect, it is safe to say that development plans also regarded the local governments as actors in determining the socio-economic goals of our country. While rural development was emphasized in the first years of the republic, increasing urban population and urban problems necessitated these problems to be addressed in development plans. In the development plans, a city was mostly treated keeping in mind the authorities, duties and financial structure; and partial improvements were made on these issues. Political changes experienced by the world's societies revealed the democratic and participatory aspects of local governments. As a repercussion of this, the main aims for the evolution of local governments into a democratic and participatory model in our country are reflected in the development plans. City administrations started to be defined as democratic and participatory structures. Besides, development plans have been a vision and goal setting tool in terms of characteristics and types of urban services, which are the main areas of responsibility of local governments. In this framework, in city development plans, cityfocused aims have been defined in various fields such as transportation, infrastructure, shelter, socio-economics, etc. Since 1963, 10 development plans have been issued in Turkey. Finally, on July 23 2019, the 11th Development Plan was issued. Although development plans come to the forefront from a socio-economic point of view in general, they actually set goals and policies for all institutional structures. In Turkey, the development plans prepared has been focused on the changes and transformations in the local government area. The 11th Development Plan contains references to these previous plans. The most important point seems to be the strong emphasis on the re-reform of local governments. Also; people oriented cities, green cities, smart cities, quality service delivery, participation, transparency, accountability, optimum geographical area and etc. concepts take part in the plan. All this shows that change in local administrations will continue in the 11th plan period.
Kurumsal yönetişim, kurumsal iletişim ve iç paydaş kavramlarının, her geçen gün gelişerek ilerleyen kavramlar olduğu görülmektedir. Kurumların uzun ömürlü iş yaşamına sahip olmalarında ve iç paydaşlarıyla olan iletişimlerinde yalnızca özgün ve başarılı faaliyetlerde bulunmaları yeterli değildir. Kurumsal yönetişim ilkelerinin kurum kültürüne yerleştirilmesi ve iş tanımlarının bu perspektifte oluşturulmasıyla her kurum, kendisini tanımlayabilir ve inovatif perspektifle büyüyen öğrenen organizasyon ismini alabilir. Dünyanın küresel bir köy olarak tanımlandığı günümüzde kurumların da küreselleşmeden etkilendikleri önemli bir gerçekliktir ve bu etkileşimden en az zararla ve en yüksek karla çıkabilmeleri gerekmektedir. Bu gereklilik her kurum açısından kurumsal yönetişim ilkeleri eşliğinde planlanan dinamik ve stratejik kurumsal iletişim faaliyetleri, interaktif iç paydaş etkileşimi ile mümkün olmaktadır. Çünkü iç paydaşlar, temel yönetişim prensipleri göz önünde bulundurulduğunda bir kurum için en temel değerdir. Bu sebeple iç paydaş memnuniyeti ve sadakati sağlanamamış bir kurumun kurumsal yönetişim ve kurumsal iletişim prensiplerini yerine getirmekte güçlük çektiği söylenebilmektedir. "Kurumsal Yönetişim Sürecinde İç Paydaşların Katılımında Kurumsal İletişimin Rolü" konu başlıklı tez çalışmasında yer verilen araştırma kapsamında İstanbul"da yer alan X kurumuna gidilmiş ve altı kişi ile birebir derinlemesine görüşme gerçekleştirilmiştir. Bu görüşme için 4 konu başlığı ve her konu başlığı için ayrı ayrı, toplam 21 adet derinlemesine görüşme soru formu oluşturulmuştur. Araştırma kapsamında incelenen X kurumun kurumsal yönetişim, kurumsal iletişim ve iç paydaş kavramlarına yönelik yaklaşımını incelemek amaçlanmıştır. Bu kapsamda tez çalışmasının en önemli sorunsalını yine tez çalışmasının konu başlığı oluşturmaktadır. Çünkü kurumsal yönetişim kavramı sürekli öğrenen, gelişen, kendini yenileyen, değişime açık, risk alabilen ve riskleri yönetebilen bir kurum olmayı ifade eden iletişimsel bir yönetim sürecidir. Bu yönetim sürecini de kurumsal iletişim faaliyetleri ve iç paydaşlarla birlikte yürüterek ileriye götürmeyi amaç edinmiştir. İstanbul"da yer alan X kurumunda tez konu başlığının varlığı araştırılmış ve bu doğrultuda yarı yapılandırılmış soru formları oluşturulmuştur. Hazırlanan yarı yapılandırılmış soru formları görüşme yapılan kişilere dağıtılarak araştırma gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda X kurumunun kurumsal faaliyetleri, kurum-çalışan etkileşimi incelenmiş ve gözlenmiştir. Vaka analizi ile elde edilen veriler içerik analizi kullanılarak çözümlenmiş ve bulgular yorumlanmıştır. Bulgular kapsamında araştırmanın gerçekleştirildiği X kurumunda, kurumsal yönetişim kavramının sistem içerisinde tam uygulanmadığı bu sebeple kurumsal iletişim sürecinin yönetişim noktasında fazla aktif kullanılmadığı, yönetişim anlayışıyla ilerlemediği, iç paydaşların kurumsal yönetişim sürecinde çok fazla katılımlarının gerçekleşmediği kanaatine varılmıştır. Elde edilen ve çözümlenen bulgular sonuç ve öneriler bölümüne aktarılarak detaylı bir biçimde tartışılmıştır. ; The concepts of institutional governance, institutional communication and internal stakeholders have been gaining popularity day by day. Operating in an efficient and unique manner may not be deemed adequate for the institutions to maintain a long life cycle and a proper interaction with the internal stakeholders. Any institution may define its function and structure in a proper way and may be entitled as "a continuously learning organization equipped with innovative perspective" upon adopting institutional governance principles in institutional culture and reframing definitions of positions accordingly. Institutions are clearly affected by globalization today when world may be defined as a global village, thus, they have to survive attaining minimal loss and maximum profit principle which can be maintained through dynamic and strategic institutional communication activities along with interactive interaction with internal stakeholders as internal stakeholders may be defined as basic assets from elementary governance principles. An institution which could not maintain internal stakeholder satisfaction and loyalty may be deemed to fail to adopt institutional governance and communication principles. This dissertation entitled "Role of Institutional Communication in Participation of Internal Stakeholders in Institutional Governance" covers fieldwork of in-depth interviews with six employees recruited by X in İstanbul. A total of 21 in-depth interview forms structured on 4 topics for each has been formed for interviewing purposes. The aim of the research is to analyze attitude of X towards concepts of institutional governance, institutional communication and internal stakeholder, thus, the title of the dissertation may be deemed to represent the main research question. Institutional governance may be defined as a communicational management process to attain an institutional structure of constinuous learning which is apt to develop, to take and manage the risks. The abovementioned management process may be developed through institutional communication activities and participation of internal stakeholders. This dissertation aims to trace institutional communication in X in İstanbul, thus, a number of semi-structure interview forms has been formed for this purpose and these forms has been distributed to the interviewees. Institutional activities and institution-employee interaction in X has been observed and inspected. Data gathered has been analyzed and interpreted through content analysis method. The findings of the research imply that institutional communication is not adopted in a complete manner within the system, thus, it can not be operated efficiently in governance and internal stakeholders can not participate in institutional communication in a proper way. Findings has been discussed in conclusion and further recommendations chapter in detail.
Bu çalışmanın amacı, başta devlet birimleri ve sivil toplum aktörlerininpolitika kararlarının uygulanmasında etkileşimlerini gözönünde tutarak, Türkiye'de göç politikasının yönetim ve uygulamaboyutunu analiz edebilmektir.Bu çalışmada, Türkiye'de Suriyeli sığınmacılarayönelik göç politikalarının uygulama sorunlarını belirlemeküzere Hatay, Gaziantep, Kilis ve İstanbul illerinde yarı-yapılandırılmışmülakat yöntemi ile saha araştırması yapılmıştır. Sahaçalışmaları kapsamında, ilgili kamu kurum ve kuruluşları, belediyeler,yerel, ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluşları temsilcilerive yabancı kuruluşların da olduğu yüz kadar aktörle iletişimegeçilmiştir. Bu bağlamda çalışmanın nihai hedefi çok düzeyli yönetişimyaklaşımı çerçevesinde Türkiye'deki göç yönetimi çabalarınıirdelemektir. ; The aim of this study is to analyze the governance and implementationdimension of immigration policy in Turkey by taking intoaccount the interaction among government organizations and civilsociety actors in the implementation of policy decisions. In thisstudy, semi-structured interviews were conducted in Hatay, Gaziantep,Kilis, and Istanbul to determine the implementation problemsof migration policies for Syrian asylum-seekers in Turkey.Within the scope of the fieldwork, we have interviewed approximatelya hundred actors who are from government institutions andorganizations, municipalities, representatives of local, national andinternational non-governmental organizations and foreign organizations.The main goal of this study is to examine the migrationmanagement efforts in Turkey within the framework of a multi-levelgovernance approach.
YÖK Tez No: 660232 ; Yirminci yüzyıl son çeyreğine doğru başta Amerika Birleşik Devletleri ve batılı devletler olmak üzere bütün dünyada sosyal, kültürel ve politik alanlarda kimlik bunalımları yaşanmıştır. Bunun nedenleri arasında ekonomik krizler, küreselleşmenin varlığı, bilişim ve iletişimde sürekli gelişen teknolojiler sayılabilir. Bu değişimle birlikte kamu yönetimi alanında özellikle 1980'den sonra yeni bir anlayış meydana gelmiştir. Değişen süreçte artık geleneksel kamu yönetimi yerine yenilikçi bir kamu yönetimi anlayışına bırakarak literatüre paradigma değişimi olarak girmiştir. Kamu yönetimi alanında yaşanan değişim ve dönüşümler süreklilik göstererek gelişimini devam ettirmiş ve yönetim alanındaki son paradigma olarak anılan "Yönetişim" boyutunu hayatımıza katmıştır. Yönetişim reform uygulamalarıyla eskinin tek yanlı yönetim anlayışı yerine çok aktörlülüğü, merkeziyetçi bir yapının yerine yerelliği getirmesiyle birlikte demokrasi, katılımcılık ve hukukun üstünlüğü gibi ilkeleri ile hayatımızın pek çok alanında kendine yer edinmiştir. Son yıllarda küreselleşmenin ve uluslararası oluşumların katkılarıyla dünyada baş döndürücü gelişmeler yaşanmakta, ülkeler bu yeni formlara ayak uydurmaya çabalamaktadır. Nitekim ülkemiz de bu yarışta yerini almıştır. Öyle ki bir yandan kent konseyleri ile daha demokratik ve katılımcı bir yapılanma içine girmiş diğer yandan devletin ekonomiden elini çekmesiyle boşalan yerini bağımsız idari otoriteler ile doldurmaya çalışmıştır. Bu çalışmanın amacı 1980'li yıllarda paradigma değişimi ile meydana gelen kamu yönetimindeki dönüşümü yönetişim anlayışı çerçevesinde ülkemizde uygulama alanı bulan bağımsız idari otoriteler ve kent konseyleri bağlamında değerlendirmesini yapmaktır. ; Towards the quarter of the twentieth century, identity crises were experienced in social, cultural and political areas all over the World, especially in the United States of America and western states. The reasons for this include economic crises, the existence of globalization, and constantly evolving technologies in informatics and communication. With this change, a new understanding has emerged in the field of public administration, especially after 1980. In the changing process, it has entered the literature as a paradigm change, leaving it to an innovative public administration approach instead of traditional public management. The changes and transformations experienced in the field of public administration have continued its development and added "the governance" dimension, which is known as the last paradigm in the field of management, into our lives. With the governance reform implementations, it has taken a place in many areas of our lives with its principles such as democracy, participation and the rule of law, as it replaces the unilateral management understanding of the past with multi – actorship and localism instead of a centralized structure. In recent years, with the contributions of globalization and international formations, dizzying developments have been taking place in the World, and countries are trying to keep up with these new forms. As a matter of fact, our country took its place in this race. On the one hand, it entered into a more democratic and participatory structure with city councils, on the other hand, it tried to fill its vacant place with independent administrative authorities when the state withdrew from the economy. The aim of this study is to evaluate the transformation in public administration that occurred with the paradigm change in the 1980s in the context of the independent administrative authorities and the city council, which found a field of application in our country within the framework of the understanding of governance.
Yönetişim, kamu sektörü, özel sektör, sivil toplum ve vatandaşların yönetim süreçlerine dâhil olduğu çok düzlemli bir yönetim sürecidir. Bununla birlikte, 1990'lı yıllardan sonra ülke yönetimlerinde yönetişim yaklaşımının benimsenmesi ile ilgili öneriler ağırlık kazanmıştır. Bu bağlamda, yönetişim küresel, ulusal ve yerel anlamda uygulanması gerekli bir yönetim anlayışı olarak ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte Dünya Bankası, yönetişim yaklaşımının etkin olarak kullanılabilmesi ve ülkelerin yönetişim düzeylerini ölçebilmek amacıyla yönetişim göstergelerini belirli kriterlere göre oluşturmuştur. Bu çalışmanın amacı, Dünya Bankası'nın üç dönemine ait (1998, 2008 ve 2018) yönetişim verilerinin kümeleme analizi ve ARAS yöntemiyle değerlendirmektir. Bu kapsamda, ülkeler kümeleme analizi yöntemlerinde k-ortalama ile üç kümede sınıflandırılmış ve ARAS ile sıralamalar elde edilmiştir. Ayrıca, 1996-2018 yılları Dünya Bankası verilerine göre Türkiye'nin yönetişim bakımından sıralaması tespit edilmiş ve değerlendirilmiştir. Elde edilen bulgular, ülkelerin yönetişim kaliteleri ile gelişmişlik düzeyleri arasında benzerlik olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte, Türkiye örneğinde olduğu gibi bazı ülkelerin kendine özgü koşulları yönetişim düzeyleri üzerinde etkili olmuştur. ; Governance is a multi-level management process in which the public sector, private sector, civil society, and citizens are involved in management processes. After the 1990s, suggestions about the adoption of governance approaches in countries have gained importance. In this context, governance has emerged as a management approach that should be implementation globally, nationally, and locally. In addition, the World Bank has created governance indicators based on certain criteria to use the governance approach effectively and to measure the governance levels of countries. The purpose of this study is to evaluate the governance data of the World Bank for three periods (1998, 2008 and 2018) by cluster analysis and ARAS method. In this context, countries were classified into three clusters with k-mean in cluster analysis methods, and rankings were obtained with ARAS. Moreover, according to World Bank data, Turkey's ranking in terms of governance has been determined and evaluated on the basis of the years 1996-2018. According to the findings, there is a similarity between governance and the development level of countries. Besides, as in the case of Turkey, the specific circumstances of some countries affected levels of governance.
Çevresel yönetişim politik ekoloji ve çevre politikalarında kullanılan, bireyle toplum refahı üzerinde çok yönlü etkisi olan ve çevre sorunlarına çözüm arayışlarının neticesinde ortaya çıkan bir kavramdır. Kavramın ortaya çıkması ve literatürde önem kazanmasını, "Yeni Kurumsal İktisat" yazınının kamu yönetimine yeni bir anlayış kazandıran yönetişim yaklaşımından bağımsız ele almak mümkün görünmemek-tedir. Bu çalışmanın amacı hem teorik düzlemde çevresel yönetişim kavramını tartışmak hem de ampirik olarak çevresel sorunlarda ülkelerin kurumsal yapıları arasındaki farklılıkların etkisini 2010 yılı verileriyle 172 ülke üzerinde ayırma (diskriminant) analizi ile sınamaktır. Yapılan ampirik çalışma sonucunda elde edilen bulgular, çevresel göstergelerle yönetişim değişkenleri arasında ilişki olduğunu destekler nitelik taşımaktadır. ; Environmental governance is a concept used in political ecology and environmental policy that explains the ways to solve environmental problems which have a wide range of effects on social, political and economic welfare. In the debate on the governance concept, a new comprehension of public administration is related to the success and popularity of -New Institutional Economics- in the literature. This article presents the theoretical and conceptual revisions about environmental governance, also aims at showing empirical evidence with discriminant analysis applied on 172 countries for the year 2010 in order to specify countries based on their institutional structure. The results of discriminant analysis suggest that there is a significant relationship between governance and environmental variables with institutional structure.
Yüksek Lisans Tezi ; Küreselleşmenin boyutlarının hızla kendisini göstermesi ile beraber eski, dışa kapalı, hiyerarşik yapılanmanın etkisini kaybetmesi ve buna paralel olarak ortaya çıkan değişiminin gerekliliği düşüncesi ve oluşan bu yeni düzen içerisinde yeni bir devlet yapılanmasının etkisinin hissedilmeye başlanmasıyla birlikte kamu yönetiminde hesap verilebilirlik, şeffaflık, katılım ve yönetişim gibi kavramlar önem kazanmıştır. Küreselleşme olgusu ve Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne uyum sürecinde, geleneksel Türk kamu yönetiminin belli başlı özellikleri olarak kabul edilen merkeziyetçilik, dışa kapalılık gibi unsurlar eleştiri görmeye başlamış ve belli dönüşümler yaşanmaya başlamıştır ve bu dönüşümlerle birlikte gündeme gelen yaklaşımlardan biri de yönetişim olmuştur. Bu bağlamda, bu tezde klasik yönetim anlayışının modern dünya düzeni içerisinde eleştiri görmesi ve geçerliliğini yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalmasıyla birlikte devam eden süreçte oluşan yeni yönetim anlayışı ve onun ilkeleri paralelinde biçimlenen yeni kamu yaklaşımı prensipleri çerçevesinde Türk kamu yönetiminin genel yapısı incelenmiş, modern yapıya uyum sağlamasında gerekli yapı taşlarından biri olan yönetişim kavramının tanım ve açıklamalarından hareketle, dünya ölçeğinde yönetişim kavramı ele alınmış ve ardından Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne adaylığıyla birlikte yaşanan süreçte Geleneksel Türk kamu yönetiminin bir dönüşüm içerisinde etkin, verimli, modern, paylaşımcı, katılımcı bir yapıya dönüşümünün sağlanabilmesi ve buna bağlı olarak yönetişim kavramının Türk kamu yönetimi yapısına uygulanmasının imkanları ve Türkiye'de yönetişim kavramı araştırılmıştır. ; Abstract ; As the globalization has distinguished itself quickly, the concepts such as accountability, transparency, participation and governance have gained importance in the public administration. The old, introversive and hierarchical structure has lost of its influence, the idea of the necessity for the change that has occurred in parallel has come about, and the impact of a new state structure began to be felt within this new order. During the phenomenon of globalization and Turkey's European Union harmonization process, certain aspects such as centralization and introversion that are considered to be principal characteristics of the traditional Turkish public administration, have begun to be criticized and specific transformations have begun to emerge, and the governance has been one of the approaches that have emerged as a result of such transformations. Accordingly, this thesis analyses the general structure of Turkish public administration within the framework of the new government approach that has emerged in the ongoing process as the traditional government approach has taken some stick in the modern world order and faced the danger of losing its validity. The bases of this new approach has taken shape in line with its principles; addresses the concept of governance across the world based on the definitions and explanations of the concept of governance, one of the building blocks essential for compliance with the modern structure; later researches the opportunities to transform the Traditional Turkish public administration into an effective, efficient, modern, collaborative, participatory structure in the process of Turkey's accession to the European Union, and consequently to ensure the adaptation of the concept of governance into the structure of Turkish public administration; and explores the concept of governance in Turkey.
20. yüzyılın son çeyreği devlette değişimin yaşandığı, kamu yönetimini daha etkin ve verimli hale getirebilmek amacıyla kamu yönetimi reformlarının gerçekleştiği bir dönemdir. Aynı dönemde yönetim alanında yeni bir yaklaşım olarak ilk defa Dünya Bankası tarafından kullanılan iyi yönetişim/yönetişim kavramı ortaya çıkmıştır. Bir ülkenin sahip olduğu iyi yönetişim/yönetişim kalitesi, devletin ve kamu kurumlarının yönetilmesini pozitif yönde etkilediği gibi, ekonomik alanı da olumlu etkilemektedir. Bu çalışmada Dünya Bankası tarafından geliştirilen "Yönetişim göstergeleri" ile toplumsal refah arasındaki ilişki, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP)'nın İnsani Gelişme Endeksi ile Sosyal Gelişme Endeksi esas alınarak Türkiye ve diğer 5 gelişmekte olan ülke (Çin, Hindistan, Meksika, Brezilya, Yunanistan ve Rusya) açısından incelenecek ve analiz edilecektir. Analizlerde bir taraftan Yeni Kurumsal İktisat yaklaşımı diğer taraftan da kamu yönetimi teorisinden yararlanılacaktır. Çalışma sonucunda genel anlamda Yönetişim ilkelerini oluşturmak ve sürdürmek hem ekonomik hem de kalkınma anlamında toplumsal refahı artırdığı sonucuna ulaşılmıştır. ; The last quarter of the 20th century is a time when public administration reforms have been implemented to make public administration more efficient and productive.In the same period, the concept of good governance / governance, which was used for the first time by the World Bank as a new approach in the field of management, emerged. The good governance / governance quality that an individual country possesses affects the management of the state and public institutions positively as well as positively affects the economic sphere. In this study, developed by the World Bank "governance indicators" with the relationship between social welfare, the United Nations Development Program (UNDP) 's based on the Social Development Index and Human Development Index Turkey and the other five developing countries (China, India, Mexico, Brazil, Greece and Russia) will be analyzed and analyzed. On the one hand, the New Institutional Economics approach will be exploited from public administration theory on the other hand. The result of the study is that in general the creation and maintenance of Governance principles has increased social welfare both in economic and development terms.
Kamu Yönetimi disiplinine 1990'lı yıllarla birlikte girmeye başlayan 'yönetişim' kavramı, devlet, piyasa ve sivil toplum aktörlerinin ortak müzakereci anlayışla, birlikte yönetme prensibine dayanmaktadır. Söz konusu kavram kamu politikası alanlarının çoğu için kullanılmış, şeffaf, hesap verilebilir, gönüllülük esasına dayalı bir yönetme anlayışı küreselleşen dünyada hükümetler ve devletler için önemli duruma gelmiştir. Doğal afetler gibi siyasa üretme ve uygulamanın zor olduğu bir konuda da bu kavramın tartışılması gerekli hale gelmiştir. Özellikle Türkiye gibi doğal afetlerden maddi ve manevi birçok zarar gören bir ülkede, doğal afet yönetimi politikalarının başarısızlıkla sonuçlanması, doğal afetlerde klasik yönetim anlayışının sorgulanmasına neden olmuştur. Çalışmanın ana amacı, Türkiye'nin doğal afet yönetimi politikalarını tarihsel bağlamda analiz ederek, doğal afet yönetişimi uygulamalarının neden gelişmediğini aktörler düzeyinde değerlendirmektir. Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde afet ve doğal afet tanımları ve türleri, afet yönetim döngüsü, doğal afet yönetişimi ve yönetişim kavramlarının kuramsal tartışmaları bulunmaktadır. Çalışmanın ikinci bölümünde Türkiye'nin doğal afet yönetimi politikalarının tarihsel bağlamda kurumlar ve hukuksal düzenlemeler sınıflandırmalarıyla değerlendirilmesi yapılmıştır. Çalışmanın üçüncü bölümüyse Türkiye'de doğal afet yönetişiminin neden gelişmediğini aşkın/güçlü devlet ve merkeziyetçi afet yönetimi, zayıf sivil toplum, kamu – özel sektör işbirliğinin zayıflığı, yerel yönetişimin gelişmemesi, risk yönetiminin ve sakınım planlamasının devlet ve sivil toplum bağlamında eksikliği başlıkları altında aktörler bağlamında tartışmaktadır. Çalışma sonuç ve değerlendirme bölümüyle son bulmaktadır. Anahtar Kelimeler: Doğal Afet Yönetişimi, Yönetişim, Afet Yönetim Döngüsü, Sakınım ve Risk Yönetimi, Merkeziyetçi Kamu Yönetimi, Aşkın Devlet, Zayıf Sivil Toplum, Yerel Yönetişim ; The term governance which was applied to Public Administration discipline through the 1990s rely on the principle of management with cooperation of state, civil society and market actors with joint negotiation. Mentioned term has been used in several public policy areas and administration with transparent, accountable, volunteerism ways became an important case for nation states and governments in a globalized world. The discussion of the term 'governance' has become necessary for the case of natural disasters which is one of the most difficult policy areas in policy making and implementation. Especially for the country such as Turkey which had lots of damages in material and spiritual manner by natural disaster, the failure of natural disaster policies caused the questioning of classical administration principle on natural disaster management. The main principle of this study is to analyze of Turkey's natural disaster management policies in historical manner and to evaluate why natural disaster governance implementations did not advance through the actors' level. This study is composed of with three parts. First part consists of definitions and types of disasters, disaster management cycle, theoretical discussions of natural disaster governance and governance terms. The second part gives attention to the evaluation of Turkey's disaster management policy implementations with historical manner through the institutional and legal arrangements. Last part of the study discusses why natural disaster governance has not advanced in Turkey through the titles of transcendental state and centralist disaster management principle, weak civil society, weakness of state-market relations, immaturity of local governance, absence of risk management and mitigation plans of state and civil society with actors' orientation. This study ends with the part of outcomes and general evaluations. Key Words: Natural Disaster Governance, Governance, Disaster Management Cycle, Mitigation and Risk Management, Centralized Administration, Transcendental State, Weak Civil Society, Local Governance