Sosyal Politikanın Kültürel Temelleri: Sosyal Yardım ve Dayanışma Vakfı'nın Kuruluş Tartışmaları Üzerine Bir İnceleme
In: Sosyal siyaset konferansları dergisi, Volume 0, Issue 0, p. 0-0
ISSN: 2548-0405
4118 results
Sort by:
In: Sosyal siyaset konferansları dergisi, Volume 0, Issue 0, p. 0-0
ISSN: 2548-0405
In: Ermeni araştırmaları: dört aylık tarih, politika ve uluslararası İlişkiler dergisi
Özet: 1900 İstanbul doğumlu bir Ermeni olan ve Taşnaksutyun'un faaliyetlerine çocukluğunda yakından tanıklık edip, katılan Arşavir Şıracıyan, kitabında Nemesis Operasyonu kapsamında gerçekleştirmiş olduğu suikastların öncesi ve sonrasındaki anılarını anlatmaktadır. Şıracıyan hatıratını 1965 yılında yazmaya başlamış, kitabı ise ölümünden üç yıl sonra, 1976'da kızı Sonia Şıracıyan tarafından yayınlanmıştır. Söz konusu hatıra kitabı, 1982 tarihli Fransızca baskısından Türkçe'ye çevrilerek, 1997 ve 2006 yıllarında yayınlanmıştır. Yazar kitabında karşılaşmış olduğu birçok zorluğu ve tehlikeyi, görevlerindeki çeşitli süreçleri, radikal inançlarını ve birlikte çalışmış olduğu değişik Taşnak üyelerini anlatmaktadır. Bu kitap tahlilinde, Taşnaksutyun Örgütü ve Nemesis Operasyonu konusunda açıklama, ayrıca kitapta Türklere yönelik çok sayıda göze çarpan ağır hakaret ve ithamların, yalan ve tartışılır açıklamaların, hatıratların dikkat çeken kısımlarının bazı örnekleri verilip, üzerinde yorum yapılacaktır.
In: Humanitas: uluslararası sosyal bilimler dergisi = Humanitas : international journal of social sciences
ISSN: 2645-8837, 2147-088X
Bu çalışmada kalkınma planlarında kentleşmeyle alakalı sorunlara odaklanarak, planlardaki söylemler ve yaklaşımlar üzerinden, kentleşme politikalarının kalkınma anlayışlarındaki değişim ekseninde nasıl dönüştüğünü anlamaya çalıştık. Bu çalışmada kalkınma planları üzerinden daha çok kalkınma anlayışlarının kentleşmeye etkilerinin izlerini sürmeye çalıştık. Bu kapsamda üç ana dönem olduğu görülmektedir. Birinci dönem gerçek anlamda planlı kalkınma anlayışının ve ulusal kalkınmacı bir sistemin hâkim olduğu 1960-1980 arası dönemdir. Bu dönemde kentleşme pratiğinde ithal ikameci bir sanayileşme politikasının hâkim olduğu ve bu sanayileşme stratejisine ucuz işgücü temini için gecekondu şeklinde tezahür eden enformel konut ekonomisine göz yumulduğu görülmektedir. İkinci dönem ulusal kalkınmacılığın tasfiye olduğu ve bunun yerine yeni-liberalizme geçişin yapısal şartlarının oluştuğu dönemdir. Bu dönem ithal ikameci sanayileşme modelinden ihracat odaklı büyüme anlayışına geçildiği bir liberalizasyon dönemi olarak öne çıkmıştır. Artık kentleşme üzerindeki kararların da ulusal kalkınmacı bir vizyonla değil daha çok küresel sermayenin gerekliliklerine göre şekillendiği bir dönem ortaya çıkmıştır. Türkiye'de kentleşme ve kalkınma ilişkisinin son dönemi ise yeni-liberalizmin olgunlaşma aşamasını yaşadığı ve küreselleşmenin etkilerinin daha derinden hissedildiği iki binli yıllardır. Bu dönemin en çok öne çıkan temel olgular kentsel dönüşüm ve konut stoğunun yenilenmesi, afet yönetimi, bölgesel kalkınma, küreselleşme ve AB süreci uyum başlıklarıdır.
In: Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi
ISSN: 1309-9302
Bu araştırmada sosyal bilgiler dersinde dijital güvenlik yeterliği için geliştirilen çevrim içi destekleyici öğrenme aracının öğrencilerin dijital güvenlik öz yeterlik algılarına etkisini belirlemek amaçlanmaktadır. Araştırma deneysel araştırma yöntemlerinden öntest-son test eşleştirilmiş kontrol gruplu yarı deneysel desende yürütülmüştür. Araştırmanın uygulama süreci 2021-2022 eğitim öğretim yılının bahar döneminde gerçekleştirilmiştir. Çalışma grubu Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı bir ortaokulunun 7. Sınıfta öğrenim görmekte olan 67 öğrenciden oluşmuştur. Veri toplama aracı olarak Üstandağ vd. (2022) tarafından geliştirilen "Dijital Güvenlik Öz Yeterlik Envanteri" kullanılmıştır. Verilerin çözümlenmesinde "Mann-Whitney U Testi" ve "Wilcoxon İşaretli Sıralar Testi" kullanılmıştır. Araştırma bulgularında her iki grup sontest sonucuna göre karşılaştırıldığında envanterde yer alan teknik, psikososyal, çevrim içi alışveriş ve sağlık alt ölçeğinde deney grubu lehine anlamlı farklılık tespit edilmiştir. Hak ve sorumluluk alt ölçeğinde ise deney grubu lehine puanlar yüksek çıkmış fakat anlamlı bir farklılık oluşmadığı görülmüştür. Bulgulardan hareketle geliştirilen materyalin öğrencilerin dijital güvenlik öz yeterlik algısını olumlu yönde etkilediği söylenebilir. Bu araştırmanın sonuçlarına göre çevrim içi öğrenmede oryantasyon ve uygulama sürecinin iyi planlanması için uygulama öncesinde öğrencilerin teknoloji kullanım becerisinin de tespit edilmesi önerilmektedir. Ayrıca sürecin daha sağlıklı yürütülmesi ve katılımcı kaybı yaşanmaması için dijital eşitsizlik probleminin giderilmesine yönelik çözüm üretilmesi önerilmektedir.
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi
ISSN: 1309-1034
Yirminci yüzyılın sonlarına doğru iktisat biliminde ekonomik davranışların temelleri psikolojik öğelerden yararlanarak açıklanmaya başlanmıştır. Psikoloji, iktisada entegre edilerek daha önceleri iktisat dışı sayılan güven, karşılıklılık, dayanışma, yardımseverlik gibi insan ilişkilerine odaklı sosyal konulara yönelik ilgi artmıştır. Buradan hareketle çalışmada, bu konulardan biri olarak değerlendirilen ilişkisel malların fayda üzerindeki etkisi psikolojik temelleri üzerine kurulu iktisadi model ile analiz edilmiştir. Pugno (2005)'nun bağlanma kuramına dayalı modeli, sosyalleşme dışı boş zaman (bireylerin sadece kendileri için ayırdıkları zaman) eklenmesiyle yeniden kurgulanmıştır. Yeniden kurgulanan modelde, sosyal kişiliğe sahip güvenli bireyin geliri arttığında ilişkisel maldan fazla tüketse de başkalarını güvenilmez bulduğu için ilişki kurmaktan kaçınan güvensiz bireye göre fayda düzeyinin her zaman yüksek olmadığı sonucuna varılmıştır. Bu açıdan model, bireyler zamanlarını sadece başkalarıyla vakit geçirmek için değil, kitap okumak, egzersiz yapmak, müzik dinlemek, günlük tutmak gibi kendileri için de kullanırlarsa fayda düzeylerinin yüksek olacağını ortaya koymuştur.
In: Hitit Sosyal Bilimler Dergisi: Hitit journal of social sciences, Volume 17, Issue 1, p. 1-24
ISSN: 2757-7449
Tüm dünyada yükselip trend haline gelen kripto para birimleri finansal piyasalarda önemli yatırım araçlarından biri olarak kendini göstermektedir. Kripto para birimleri son yıllarda yatırımcıların, şirketlerin, tüketicilerin ve yakın literatürden anlaşıldığı üzere akademinin dikkatini çeken yeni bir varlık sınıfı olarak ortaya çıkmıştır. Blok zincir teknolojisi ile ortaya çıkan ilk araç olan kripto para, her dönemde blok zincir teknolojisinin kullanıldığı diğer alanların (örneğin güvenlik) ve sektörlerin (örneğin bankalar) veya bu teknoloji kullanılarak ortaya çıkan diğer varlıkların (örneğin NFT) popülaritesinin önüne geçmektedir. Yatırımcılar kripto para konusunda bilgi sahibi olmamalarına, yatırımın otorite tarafından korunmamasına, yasal düzenleme bulunmamasına, çıkış noktasının neresi ve kim olduğunun bilinmemesine ve buna benzer belirsizliklere rağmen kripto para piyasasında her geçen gün daha fazla yer almaktadır. Teknolojinin hızla gelişimi ve tüm bireylerin teknolojiye kolayca ulaşmış olmaları, sosyal medyanın güç kazanması ve insanların bilginin kaynağını sorgulamadan bilgi kirliliğine maruz kalmaları, halk dilinde "kulaktan dolma bilgiler" denen doğrulanmamış verilerin saniyeler içinde sosyal medyadan yayılması, kripto para birimlerinin hızla popüler yatırım aracı haline gelmelerine olanak sağlamıştır. Kripto para birimleri yenilikçi ve hızla yükselen trende sahip finansal varlıklar olması sebebiyle davranışsal finans alanı için büyük bir zorluk teşkil etmektedir. Çünkü kripto para piyasasının nasıl işlediği konusunda ve de kripto para birimlerinin mimarisinde temel farklılık unsurları bulunmaktadır. Öncelikle kripto para ülkemiz dahil olmak üzere çoğu ülkede yasal değildir, kripto para piyasası olarak adlandırılan piyasanın da yasal güvence mekanizması mevcut değildir. Bu durum her ne kadar merkezi otoriteye tepki olarak ortaya çıkmış olan kripto paranın yatırımcıları için sorun teşkil etmese de kripto para ekosisteminde var olan borsaların herhangi bir şekilde yasal mevzuata uygunluğunun denetlenmemesi yatırımın riskini otomatik olarak artırmaktadır. Bu noktada çalışma, kripto para piyasasındaki yatırımcıların bu piyasanın özellikleri sebebiyle rasyonel davranmadıkları, davranışsal faktörlerden etkilendikleri düşünülerek kurgulanmıştır. Bilindiği üzere geleneksel finans teorisi, varlıkların fiyatlarını yatırımcı davranışlarının etkilemediğini savunmakta ve yatırımcıların 117 rasyonel davrandıklarını belirtmektedir. Davranışsal finans teorisi ise yatırımcıların yatırım kararlarının çok çeşitli davranışsal faktörden etkilendiğini, bireylerin yatırım kararlarında rasyonel davranmadıklarını savunmaktadır. Öyleyse kripto para piyasası yatırımcıları hangi yönde kararlar almaktadır? Kripto para birimlerine yatırım yapma motivasyonunu ve yatırım yapmaya iten farklı nedenleri araştıran çalışmalar literatürde yetersiz kalmıştır. Bu sebeple bu çalışma, davranışsal finans faktörlerinin kripto para piyasasındaki yatırım kararları üzerindeki etkisini araştırarak kripto para piyasasına yatırım yapan Türkiye'deki bireysel yatırımcılara odaklanmaktadır. Bu çalışmada kripto para piyasalarında işlem yapan bireysel yatırımcıların hangi davranışsal faktörlerin etkisinde kalarak yatırım yaptıklarını incelemek üzere çeşitli ölçeklerden oluşan anket formu hazırlanmıştır ve Türkiye'deki kripto para yatırımcılarına uygulanmıştır. Elde edilen veriler istatistiksel analiz programı aracılığıyla Bağımsız Örneklem t-testi ve tek yönlü ANOVA analizi kullanılarak test edilmiştir. Nicel bir yaklaşım kullanılarak gerçekleştirilen bu çalışmanın bulgularına göre; yatırımcıların kripto para yatırım tercihlerinin davranışsal eğilimlerden etkilendiği bulgusuna ulaşılmıştır. Üst sıralarda ortalamaya sahip eğilimler "aşırı iyimser davranma", "pişmanlıktan kaçınma", "belirsizlikten kaçınma" ve "sezgisel faktörler"dir. Bu sonuçlara göre katılımcıların kripto para piyasasına diğer finansal piyasalardan daha iyimser yaklaştıkları söylenebilir. Ayrıca katılımcıların yüksek oranda pişmanlık ve belirsizlikten kaçınma eğilimde oldukları ifade edilebilir. Katılımcılar kripto paradan kâr ettiklerinde onu portföyden çıkarmakta; kripto paradan zarar ettiklerinde de bir daha ona yatırım yapmamaktadır. Buna ek olarak katılımcıların bir sonraki kripto para yatırımı için piyasadaki önceki deneyimlerine güvendiği ve sezgisel davrandıkları söylenebilir.
In: Hitit Sosyal Bilimler Dergisi: Hitit journal of social sciences, Volume 17, Issue 1, p. 39-53
ISSN: 2757-7449
Geleneksel enerji kaynaklarının çevreye ve sağlığa olan zararlı etkilerinden dolayı son dönemde yenilenebilir enerji kaynaklarının tüketimi dünya gündeminde ön plana çıkmıştır. Ülke ekonomilerinin varlığını sürdürebilmesi için bireylerin sağlık ve refahını sağlaması gerekmektedir. Bu bağlamda ülkelerin öncelikli görevi halk sağlığını korumak ve sürdürülebilirliğini sağlamak olmalıdır. Bir ülkenin sağlık harcamaları düzeyini belirleyen pek çok unsur vardır; çevre koşulları da bunlardan biridir. Yenilenemeyen enerji kaynaklarının tüketiminden kaynaklanan sera gazı emisyonlarındaki artış, insan refahı ve çevre için büyük tehlike oluşturabilmektedir. Sera gazı emisyonlarının neden olduğu çevre sorunları, sinir sistemini, akciğerleri etkilemek, solunum yolu hastalıklarına neden olmak gibi birçok açıdan insan sağlığını olumsuz etkilemektedir. Ayrıca sera gazı emisyonlarından kaynaklanan çevre kirliliği sağlık harcamalarını arttırmakta ve iş gücü verimliliğinin azalmasına sebep olmaktadır. Bu olumsuz etkiler göz önüne alındığında yenilenebilir enerji kaynaklarından olan rüzgâr, güneş, jeotermal ve diğer çevre dostu enerji kaynaklarını kullanımın artması ülkelerin enerji ihtiyaçlarını karşılayarak çevresel iyileşmeye katkı sağlayacaktır. Son dönemde ülkelerin milli gelirden sağlık harcamalarına ayrılan kaynakların artış göstermesi ilgili alanda sürdürülebilirliğinin tartışılmasını gündem haline getirmiştir. Bu bakımdan sağlık harcamalarını etkileyen faktörlerin araştırılması politika yapıcılara önemli bilgiler sunacaktır. Bu çalışma 2000-2020 yılları arasında veri ulaşılabilirliği göz önüne alınarak seçilmiş 13 AB (Belçika, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Almanya, Avusturya, İspanya, İsveç, İtalya, Portekiz, Yunanistan, Finlandiya, Fransa ve Hollanda) ülkesinde yenilenebilir enerji tüketiminin sağlık harcamalarını hangi yönde etkilediğini araştırmaktadır. Çalışmada yenilenebilir enerji tüketimin en yüksek olduğu ülkeler seçilmiştir. Son dönemde artan sağlık harcamalarının sürdürülebilirliği önem arz etmesi nedeniyle yenilenebilir enerji tüketimi ve ekonomik büyüme değişkenleri analize tabi tutularak konu bakımından sınırlandırılmıştır. Bu bağlamda bulguların politika yapıcılara önemli bilgiler sunacağı düşünülmektedir. Literatürde ilgili konu üzerinde çalışmaların sınırlı olması, panel eşbütünleşme ve panel eşbütünleşme katsayı tahminci testlerinin kullanılmaması çalışmanın ana motivasyonunu oluşturmaktadır. Yenilenebilir enerji tüketimi ve sağlık harcamaları verilerinin 2000 yılından 2020 yılına kadar elde edilmesi çalışmanın ana sınırlılığını oluşturmaktadır. Analiz yöntemi olarak Lagrange carpani (LM) eşbütünleşme ve Common Corelated Effect (CCE) eşbütünleşme tahminci testleri kullanılmıştır. Bu testlerin uygulanmasından önce yatay kesit bağımlılığı ve homojenlik durumu belirlenmiştir. Birim kök sürecinin incelenmesinde Fourier LM birim kök testi kullanılmıştır. Daha sonra eşbütünleşme testi ve uygulamanın son aşaması olan eşbütünleşme katsayı tahmincileri belirlenmiştir. Panel eşbütünleşme katsayı tahmin sonuçlarına göre 13 AB ülkesi için yapılan genel incelemede, yenilenebilir enerji tüketiminin sağlık harcamaları üzerindeki etkisi %10 düzeyinde istatistiki olarak anlamlıdır. Buna göre yenilenebilir enerji tüketimindeki %1'lik artış sağlık harcamalarını % 0,197 oranında azaltmaktadır. Ülke bazlı incelemelerde Danimarka, İspanya, İsveç ve Yunanistan'da yenilenebilir enerji tüketiminin sağlık harcamaları üzerindeki etkisi istatistiksel olarak anlamlı ve negatif bulunmuş ve yenilenebilir enerji tüketimindeki artış sağlık harcamalarını sırasıyla %0,132, %0,111, %1,288 ve %0,782 oranında azaltmaktadır. GSYİH'nin ise sağlık harcamaları üzerindeki etkisi %1 düzeyinde istatistiki olarak anlamlıdır. Buna göre gelirdeki %1'lik artış sağlık harcamalarını %1,071 oranında artırmaktadır. Ülke bazlı incelemelerde Almanya, Avusturya, Belçika, Çekya, Fransa, İspanya, İsveç, İtalya, Portekiz ve Yunanistan'da katsayılar istatistiki olarak anlamlı ve pozitif yönlüdür. İlgili ülkelere ait söz konusu bulgular çevre dostu, tekrar tekrar kullanılabilen enerji tüketimindeki artışın çevre üzerinde olumlu etki yaratarak sağlık harcamalarını azalttığı ve sağlık finansmanının sürdürülebilirliğine olumlu katkı sağlayacağını ifade etmektedir. Buna ek olarak GSYİH'deki artışların sağlık harcamalarına yansıyarak sağlık kalitesinin arttığı vurgulamaktadır.
In: Hitit Sosyal Bilimler Dergisi: Hitit journal of social sciences, Volume 17, Issue 1, p. 134-151
ISSN: 2757-7449
BIST Sustainability Index was created to increase the understanding, knowledge, and practices on sustainability among Borsa Istanbul companies in Turkey. The BIST Sustainability Index aims to guide companies in the process of establishing policies regarding the environmental, social, and corporate governance risks of stock exchanges. In addition, it has the mission of creating a platform that communicates information on companies' sustainability policies to responsible investors. In line with the United Nations Sustainability Development Goals, several metrics are presented according to the sustainability practices of companies in Borsa Istanbul. Social networks are a tool that businesses frequently use to disseminate information quickly and at low cost. It has a key role in disseminating information about social marketing activities, especially in the sustainability axis. This study focuses on how companies use social networks to disseminate sustainability information. For this purpose, the sustainability messages of the 12 companies with the highest scores in the BIST sustainability index on the social network X platform for the years 2014-2022 are analyzed. The aim of the study is to examine whether there is a relationship between the companies' BIST sustainability index scores and the intensity of their use of sustainability messages on the social network. X platform data was obtained with the Python programming language, twint library. The correlation test was carried out using the SPSS package program with the Spearman Correlation test. As a result of the research, it is seen that the most frequently used keywords/phrase groups in the posts made by all companies are "education, energy, climate, women, health, water, sustainable, wages, production". The study did not find a significant relationship between the BIST sustainability index scores and the intensity of companies' messages containing sustainability keywords on the platform. This shows that companies should use social networks more efficiently in the dissemination of sustainability activities. Knowing how companies use social media to disseminate sustainability information can provide guidance for other companies. On the other hand, within the scope of the research, the messages of the companies were analyzed and the sustainability keywords were divided into three themes. The first theme is health, education, and women; the second theme is climate and environment; and the third theme is energy and savings. These themes and keywords are expected to serve as a source for content analysis studies such as social media messages and sustainability reports. Although no similar study has been found in Turkey, this study is one of the rare studies in the world literature. Unlike the literature, the sustainability activities on social media of the companies ranked at the top of the BIST Sustainability Index are analyzed. Thus, the activities carried out by companies that have already been determined to be successful in sustainability activities with a metric will serve as an example for companies that are not included in this list. On the other hand, the themes obtained from the research can be utilized in the dissemination of sustainability information on social media.
In: Hitit Sosyal Bilimler Dergisi: Hitit journal of social sciences, Volume 17, Issue 1, p. 114-133
ISSN: 2757-7449
Bu çalışma, uluslararası siyasetin odağındaki Boko Haram ve ISWAP örgütlerinin aktif olduğu Sambisa Ormanı'nı ve Mandara Dağları'nı konu edinmektedir. Nijerya'nın kuzeydoğusunda bulunan Sambisa ve Mandara coğrafyalarının güvenli bölge ilan edilmesi gerektiğini savunmaktadır. Bu yönüyle de bazı öneriler sunmakta olup bu önerileri Sambisa ve Mandara kelimelerinin birleştirilmesiyle ortaya koyduğu Sambi-Mandara Güvenlik Eylem Planı olarak ilan etmektedir. Nihayetinde bir ülkenin güvenliği, başta bulunduğu coğrafya olmak üzere ait olduğu kıtayı ve uluslararası siyaseti etkileyebilmektedir. Bölgede aktif olan terör gruplarının uluslararası güvenliği nasıl etkilediğini ve güvenliği sağlayabilmek adına Sambi-Mandara Güvenlik Eylem Planı üzerinden başta Nijerya olmak üzere bölge devletlerinin ve küresel güçlerin nasıl bir yol izlemeleri gerektiğini incelemektedir. Çalışma, Nijerya'da aktif faaliyet gösteren Boko Haram ve ISWAP terör örgütlerinin bir güvenlik sorunu teşkil ettiklerini ortaya koymaktadır. Bu sorunun sadece Nijerya merkezli olmadığını, uluslararası güvenliği de tehdit ettiğini analiz etmektir. Çalışmanın temel amacı soruna çözüm üretmek ve gerekli önlemlerin alınmasını sağlamaktır. Nijerya güçlü bir askeri sisteme ve ekonomik yapıya sahip olmasına rağmen ne Boko Haram'ı ne de ISWAP örgütünü bitirmiştir. Esas itibariyle Bu örgütlerin güçlenip büyümesindeki ana faktörlerden biri hükûmetin uyguladığı politikalardan kaynaklanmıştır. Bilhassa Başkan Jonathan dönemi ele alındığında, Boko Haram'ın nasıl ve niçin bu denli aktif bir terör eylemiyle gündeme geldiğini anlamak zor değildir. Jonathan Hükûmeti tarafından kuzey halklarına yönelik uygulanan orantısız güç kullanımı, ekonomik eşitsizlik paylaşımı, siyasi baskı, sosyokültürel ayırım ve ötekileştirme gibi politikalar, o dönem Boko Haram'ın büyümesinde ve birçok yeni üye kazanmasında avantaj sağlamıştır. Boko Haram örgütünün en şiddetli saldırıları da 2011-2015 yıllarında Jonathan dönemine denk gelmektedir. 2015-2023 yıllarında Başkan Buhari döneminde gerçekleşen saldırılar bir önceki yıllara göre azalsa da yine de devam etmiştir. Saldırıların bu dönemde azalmasının yegâne sebebi ise Boko Haram içinde yaşanan anlaşmazlıklar ve ikiye bölünmelerdir. 2016'da ISWAP örgütünün ortaya çıkmasıyla çatışmaların seyri de değişmiştir. Bu durum üçlü bir çatışma ortamına dönüşmüştür. Hükûmetle Boko Haram ve ISWAP arasında yaşanan çatışmalar bölge halklarını da derinden etkilemiştir. Önce Boko Haram sonrasında da ISWAP'ın konuşlandığı Sambisa Ormanı ile Mandara Dağları bu çatışmaların ana merkezlerinden olmuştur. Nijerya Hükümeti güvenliği sağlamak amacıyla Sambi-Mandara Güvenlik Eylem Planını uygulamalıdır. Bu Eylem Planı doğrultusunda ulusal, çevresel ve uluslararası iş birliklerine önem vermelidir. Sambisa Ormanı'nı ve Mandara Dağları'nı eski yaşam alanına dönüştürmek adına bölgede geniş çaplı bir çalışma başlatmalıdır. Bu kapsamda öncelikle sosyokültürel alanda olmak üzere bölgede yumuşak güç unsurlarına yer vermelidir. Sadece güney bölgelerine değil, ulusal çapta sürdürülebilir kalkınma faaliyetlerine önem vermelidir. Kısacası Nijerya hükümeti Boko Haram ve ISWAP terör örgütlerini bitirmek için hem örgüte katılma nedenlerini araştırmalı hem de bölgede gerekli tüm yatırımları yapmalıdır. Nijerya, Kamerun, Çad ve Nijer'in yanı sıra Afrika Birliği de kıtanın Boko Haram ve ISWAP terör örgütlerinden arındırılmasını istiyorsa birlikte hareket etmelidir. Her ne kadar birlikte hareket ettiklerine dair bir görüntü olsa da bu hareketin yeterli olmadığı, bölgede yaşanan terör saldırılarından anlaşılmaktadır. Uzun yıllardan beri koruma ve turizm alanı olarak kullanılmış olan Sambisa Ormanı ve Mandara Dağları'nın yeniden canlandırılması için Nijerya Hükümeti'nin yanı sıra Kamerun ve Çad Hükümetleri de gerekli yardımı sağlamalıdır. Nihayetinde bu yardım sadece Nijerya'nın ulusal güvenliği için değil, bölgesel ve uluslararası güvenliğin sağlanması için de önemli olacaktır.
In: Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi: SBED = Journal of Institute of Social Sciences, Volume 15, Issue 1, p. 1-28
ISSN: 1309-3738
Amaç: Memnuniyet değişkeni e-öğrenmenin başarısını belirlemede ve değerlendirmede anahtar role sahip olduğu vurgulanmaktadır. Bu bağlamda araştırmada, üniversite öğrencilerinin e-öğrenme ortamına yönelik memnuniyet düzeylerini etkileyen faktörlerinin belirlenmesi hedeflenmiştir.
Yöntem: Araştırma kapsamında Bilgi Sistemleri Başarı Modeli ve e-öğrenme ortamlarındaki psikososyal değişkenler kullanılarak bir araştırma modeli kurulmuştur. Kesitsel tarama modeline göre yürütülen çalışmaya 305 üniversite öğrencisi katılmıştır. Toplanan veriler kısmi en küçük kareler yapısal eşitlik modellemesi ile analiz edilmiştir.
Bulgular: Analiz sonuçlarına göre bilgi kalitesi değişkeni ve öğrenci etkileşimi ve iş birliği değişkeni üniversite öğrencilerinin e-öğrenme ortamındaki memnuniyet düzeylerini pozitif ve anlamlı bir şekilde yordamıştır. Diğer değişkenlerin üniversite öğrencilerinin e-öğrenme memnuniyeti üzerinde anlamlı bir etkisinin olmadığı bulunmuştur.
Sonuç: Bilgi Sistemleri Başarı Modeli kapsamında bilgi kalitesi, e-öğrenme ortamlarına yönelik psikososyal değişkenlerden öğrenci etkileşimi ve iş birliği e-öğrenme memnuniyetini etkileyen önemli faktörler olarak bulunmuştur. Buna göre öğretim elemanlarının öğrencilerin beklenti ve ihtiyaçları doğrultusunda, anlaşılabilir, güncel bilgiler içeren ders içerikleri tasarlamaları ve sunmaları önemlidir. E-öğrenme ortamında öğrencilerin etkileşim ve iş birliğini destekleyecek etkinliklerin devamlılığı önemlidir. Bu noktada öğretim elemanları derslerinde etkileşim ve iş birliğini destekleyen stratejiler kullanmalıdır.
Özgünlük: Çalışmada e-öğrenme ortamına yönelik üniversite öğrencilerinin memnuniyet düzeylerini etkileyen faktörleri araştırmak kurulan model Bilgi Sistemleri Başarı Modeli ve e-öğrenme ortamları psikososyal değişkenleri çerçevesinde hazırlanmış ve test edilmiştir.
In: Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi: SBED = Journal of Institute of Social Sciences, Volume 15, Issue 1, p. 29-60
ISSN: 1309-3738
Amaç: Bu araştırmanın amacı, 55 gelişmekte olan ülke için çevresel Kuznets eğrisi (EKC) ve kirlilik sığınağı (PHH) hipotezlerinin geçerliliğini test etmektir.
Yöntem: Gelişmekte olan ülkelerde EKC ve PHH hipotezlerinin varlığı statik ve dinamik panel veri teknikleri yardımıyla incelenmiştir. Araştırma 1991-2017 yılları arasındaki verileri kapsamaktadır.
Bulgular: Statik ve dinamik panel veri tahmincilerinden elde edilen bulgulara göre, gelişmekte olan ülkelerde ekonomik büyüme ile çevre kirliliği arasında bir ilişkinin varlığı saptanmıştır. Benzer şekilde söz konusu ülkelerde doğrudan yabancı yatırımların çevre kalitesini olumsuz yönde etkilediği bulgusuna ulaşılmıştır. Ayrıca heterojen panel nedensellik test sonuçlarına göre, kişi başına düşen gelirden, kentsel nüfustan, elektrik tüketiminden ve doğrudan yabancı yatırımlardan kişi başına düşen karbondioksit emisyonuna doğru bir nedensellik ilişkisi tespit edilmiştir.
Sonuç: Gelişmekte olan ülkelerde EKC ve PHH hipotezlerinin geçerli olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Özgünlük: Bu çalışmanın literatüre iki önemli katkıda bulunması beklenmektedir: i. Gelişmekte olan ülkeler paneli için EKC ve PHH hipotezlerin geçerliliğini hem statik hem de gecikmeli etkileri göz önünde bulunduran dinamik panel veri tahmincileri yardımıyla incelemek ve bulguları kıyaslamak, ii. Gelişmekte olan ülkeler paneli için EKC hipotezinin geçerliliğini hem geleneksel yaklaşım hem de uzun ve kısa dönem esnekliklerin kıyaslanması temeline dayanan güncel yaklaşım ile test ederek elde edilen sonuçları karşılaştırmak.
In: Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi: SBED = Journal of Institute of Social Sciences, Volume 15, Issue 1, p. 93-115
ISSN: 1309-3738
Amaç: Kapsayıcı eğitim göçmen öğrencilere sunulan eğitim hizmetlerinin hakkaniyet ve kalite düzeyi açısından özel bir anlam taşımaktadır. Suriye'den Türkiye'ye gerçekleşen kitlesel göçlerin ardından kapsayıcı eğitim ve göçmen öğrenciler hakkındaki öğretmen görüşlerine dayalı literatür önemli bir hacim kazanmıştır. Ancak bu konudaki nitel çalışmalar görece küçük gruplar üzerinde gerçekleştirilmiş, geniş katılımlı araştırmalar ihmal edilmiştir. Bu nedenle mevcut çalışmada kapsayıcı eğitim uygulamaları ve göçmen öğrencilerin içinde bulundukları koşullar geniş bir katılımcı grubunun görüşlerinden yararlanılarak çözümlenmiştir.
Yöntem: Mevcut çalışmada nitel araştırma desenlerinden durum çalışması kullanılmıştır. Veriler Trabzon'da görev yapan ve sınıfında göçmen öğrencisi bulunan 85 sınıf öğretmeninden elde edilmiştir.
Bulgular: Göçmen öğrencilere ilişkin bulgular; dil, kültürel, duygusal, derslere ilişkin, kaynaşmaya ilişkin, motivasyon sorunları ve çözüm önerileri temalarında incelenmiştir. Bulgular kapsayıcı eğitimle ve göçmen öğrencilerle ilgili çalışmaların güncel görünümüne katkı sunma potansiyeli taşımaktadır.
Sonuç: Sonuçlar göçmen öğrencilerin dilsel, kültürel, duygusal, akademik ve motivasyonel konularda önemli sorunları bulunduğunu göstermektedir. Sonuçlara dayalı olarak öğretmenlere ve araştırmacılara bazı öneriler sunulmuştur.
Özgünlük: Bu konuda ilgili araştırmalar bulunmakla birlikte daha geniş katılımlı araştırmalarla desteklenmesini gerektirmektedir. Mevcut çalışmanın özgünlüğü geniş katılımlı geniş bir pencereden literatüre bu konuda destek sunmasıdır.
In: Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi: SBED = Journal of Institute of Social Sciences, Volume 15, Issue 1, p. 145-176
ISSN: 1309-3738
Amaç: Çalışmanın temel amacı, aşırı nitelikli çalışanların performanslarının artırılmasının nasıl sağlanacağını ortaya koymaktır. Bu amaç doğrultusunda psikolojik sağlamlığın aşırı niteliklilik algısı olan çalışanların performanslarının artması yönünde aracılık rolünü test eden bir model geliştirilmiştir.
Yöntem: Araştırma örneklemini 331 kamu ve özel sektör çalışanı oluşturmaktadır. Nicel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Araştırmada veriler anket tekniği kullanılarak elektronik ortamda (Google form aracılığıyla) evrene ulaştırılmıştır. Kolayda örnekleme yöntemi tercih edilmiştir. Mevcut araştırmanın tanımlayıcı (betimleyici) istatistiklerinin, normallik ve güvenirlik değerlerinin, değişkenler arasındaki ilişkilerinin (Pearson korelasyon) tespit edilmesinde SPSS 22.0 programından yararlanılmıştır. Araştırma modeli ve ölçüm araçlarının geçerliliklerini hesaplamak amacıyla AMOS 24.0 programı aracılığıyla yapısal eşitlik modeli (YEM) ve aracılık rolü (dolaylı etki) analizi gerçekleştirilmiştir. Aracılık etkisinin anlamlılığına yönelik ise Bootstrap (yeniden örnekleme) güven aralığı değerlerine bakılmıştır.
Bulgular: Aşırı nitelikli çalışanların performanslarının artırılmasının nasıl sağlanacağını ortaya koymak amacıyla yapılan mevcut araştırmada aşırı nitelikliliğin psikolojik sağlamlığı ve işgören performansını pozitif ve anlamlı yönde etkisi olduğu, ardından psikolojik sağlamlığın işgören performansı üzerinde bir etkiye sahip olduğu bulgusuna ulaşılmıştır.
Sonuç: Yapılan istatistik analizleri neticesinde, çalışanların aşırı niteliklilik algılarının işgören performansı üzerindeki etkisinde psikolojik sağlamlığın aracı rol üstlendiği saptanmıştır. Bu sonuç doğrultusunda örgütler için genellikle olumsuz bir durum olarak kabul edilen aşırı niteliklilik ve olumlu kabul edilen psikolojik sağlamlığın işgören performansı üzerindeki aşırı niteliklilikten kaynaklanabileceği düşünülen olumsuz etkiyi azaltabileceği düşünülmektedir. Ayrıca bu sonuç aşırı nitelikliliğin olumsuz sonuçlarının önlenebilir olduğunu göstermektedir.
Özgünlük: Aşırı nitelikliliğin işgören performansını etkileceği ve bu etkinin psikolojik sağlamlık aracılığıyla daha farklı bir yol üzerinden işleyeceği düşünülmektedir. Mevcut araştırma, değişkenler arası bu etkileşimleri ortaya koyma amacından beslenmektedir. Bu nedenle araştırmanın özgün olduğu düşünülmektedir. Bu bağlamda Türkçe yazında aşırı niteliklilik ve işgören performansı arasındaki durumsal etkilerin araştırılmasının önem arz edeceği kanaatine varılmıştır. Ayrıca Türkçe yazında daha önce üç değişkeni (aşırı niteliklilik, psikolojik sağlamlık ve işgören performansı) birlikte inceleyen çalışmaya rastlanılmadığı için, bu çalışmanın yazın açısından özgünlük gösterebileceği ve yazına katkı sunabileceği öngörülmektedir.
In: Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi: SBED = Journal of Institute of Social Sciences, Volume 15, Issue 1, p. 177-197
ISSN: 1309-3738
Purpose: The study aims to determine which and which of the English vocabulary methods are used, as well as whether the student has his/her own learning discipline, whether he/she has knowledge about vocabulary learning strategies, and whether he/she is familiar with traditional and modern methods.
Method: In this study, quantitative research method was used, the "Vocabulary Learning Strategies Use Scale", which was used to determine the vocabulary learning strategies used by students in their English language acquisition, was administered to 623 participants studying at Çankırı Karatekin University 1st grade in the fall semester of the 2022-2023 academic year.
Findings and Implications: In line with the findings, female participants used note-taking and repetition strategies more than male participants. Students whose mothers received graduate education used executive cognition and organizing strategies more than students whose mothers did not. Students who graduated from science high schools use repetition strategies more than students who graduated from other types of high schools. The average score of students who graduated from high schools in the Southeastern Anatolia region is higher than students who graduated from high schools in other regio
Result: It shows that female students, students whose mothers have postgraduate education, and students who graduated from science high school use vocabulary learning strategies more.
Originality: The study has a unique value in terms of shedding light on issues such as whether the student has own learning discipline, whether he/she is familiar with traditional and modern methods, whether he/she uses technology to improve his/her vocabulary, as well as which of the English vocabulary learning methods are used.
In: Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi: SBED = Journal of Institute of Social Sciences, Volume 15, Issue 1, p. 199-230
ISSN: 1309-3738
Amaç: Dijitalleşme, hayatın her alanında her geçen gün etkisini daha fazla göstermektedir. Bu etki farklı alanlardaki tercihleri de etkilemektedir. Dijitalleşmenin etki alanlarına odaklanılan bu çalışmada üniversite öğrencilerinin okuma tercihleri ve davranışlarının belirlenmesi amaçlanmıştır.
Yöntem: Betimsel tarama modeliyle desenlenen araştırmanın evrenini, Selçuk Üniversitesinde 2021-2022 eğitim-öğretim yılı bahar döneminde öğrenim gören öğrenciler oluşturmaktadır. Örneklem grubunu, Sosyal ve Beşerî Bilimler, Tıp ve Sağlık Bilimleri, Spor Bilimleri, Eğitim Bilimleri, Fen ve Mühendislik Bilimleri, Güzel Sanatlar ve diğer alanlardan toplam 726 üniversite öğrencisi oluşturmaktadır. Çalışmada, veri toplama aracı olarak araştırmacılar tarafından anket soru formu oluşturulmuştur. Yüz yüze anket tekniği kullanılarak toplanan veriler SPSS 22.00 paket programı kullanılarak analiz edilmiştir. Verilerin analizinde betimsel istatistikler kullanılmıştır.
Bulgular: Elde edilen verilerin analiziyle "Okuma Tercihi: Basılı Kitap", "Sosyal Medya" ve "Araştırma Yapma: Dijital Ortamlar" ve "Okuma Davranışları" temalarına ulaşılmıştır.
Sonuç: Araştırma sonucunda üniversite öğrencilerinin çoğunluğunun basılı kitapları tercih ettiği, son bir yılda hiç dijital kitap okumadığı, dersleriyle ilgili bilgi kaynaklarının (kitap, ders notu, makale, tez) basılı ortamda olmasını tercih ettikleri, metnin uzunluğunun format tercihi konusunda belirleyici unsur olduğu, dijital araçların (akıllı telefon, tablet, bilgisayar vb.) varlığının üniversite öğrencilerinin okuma tercihlerini değiştirdiği belirlenmiştir.
Özgünlük: Üniversite öğrencilerinin okuma tercihlerinin belirlenerek, farklı bakış açılarıyla geliştirilen önerilerin akademisyenlerin eğitim materyalleri ile ilgili olarak öğrencileri yönlendirme noktasında akademisyenlere; derme geliştirme noktasında ise yöneticilere, kütüphanecilere ve kullanıcılara yardımcı olma noktasında önemli katkılar sunacağı düşünülmektedir.