Banking crises and Turkish banking sector restructuring program
ÖZETSon yıllarda tüm dünyada yoğun biçimde özellikle de gelişmekte olan ülkelerde bankacılık krizleri yaşanmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde finansal liberalizasyon sürecinde denetleme ve düzenleme kurumlarına yeterince önem verilmemesi ve iç ve dış etmenlerden kaynaklanan makroekonomik istikrarsızlıklar bankacılık krizlerinin ana nedenleri olarak gösterilebilir. Faiz oranları ve döviz kurlarındaki dalgalanmalar ve vade uyumsuzlukları finansal ve finansal olmayan kurumlar için piyasa riskinin ve kırılganlığın artmasına neden olmuştur. Bankacılık sektöründe devletin verimsiz bir şekilde bulunması ve kredilerin banka sahipleri ile bağlantılı kişilere verilmesi ve sektörde etkinliğin arttırılmaması sistemik banka krizlerinin artış trendinde önemli etmenlerdir. Diğer yandan muhasebe standartları, yasal düzenlemeler, şeffaflık, risk yönetimi konularındaki eksiklikler bankacılık sektörü gözetim ve denetim otoritelerindeki boşluktan kaynaklanmıştır. Tüm bu bileşenler ülke ve zamana göre farklılık göstermekle birlikte bankacılık sektöründe yaşanan sistemik krizlere neden olan en temel etmenlerdir.Türkiye'de 1980 sonrası yaşanan finansal liberalizasyon 1989 yılında sermaye hareketlerinin de serbestleştirilmesi ile tamamlanmıştır. Bu süreçte finansal piyasaların derinleştirilmesi hedefine ulaşılsa da, seksenli yılların ilk yarısında yakalanan ekonomik istikrar doksanlı yıllarla birlikte kendini ekonomik dalgalanmalara bırakmıştır. Yüksek kamu açıkları iç borçlanma ile finanse edilmiş, devletin borçlanma gereği özel sektör yatırımlarını dışlamıştır. Bankacılık sektöründe finansal aracılık faaliyetlerinin payı düşmüş, kamu borcunun finansmanı ve arbitraj gelirleri sektörün en önemli gelir kaynakları haline gelmiştir. Makroekonomik istikrarsızlığa son vermek amacıyla IMF ile 2000 yılı başında döviz kuru çıpasına dayalı bir istikrar programı anlaşması imzalanmıştır. Ne var ki programın maliye ve para politikası hedefleri tutturulsa da enflasyon beklentilerinin inatçılığı istenen ölçüde kırılamamıştır. Döviz kurunun olağanüstü değerlenmesi ve büyüme sürecine giren ekonomide ithalat harcamalarının artması, cari dengenin beklenenin iki katı (GSMH'nın%5'i) açık vermesine neden olmuştur. İç politikadaki belirsizlikler ve dış ekonomik dalgalanmalar programa olan güvenin azalmasına neden olmuş ve ard arda yaşanan iki kriz sonrası kur çıpası hedefi terk edilip döviz kuru serbest dalgalanmaya bırakılmıştır.İstikrar programının uygulanma sürecinde, zaten zayıf olan bankacılık sistemi programın yapısı gereği piyasa risklerine çok daha açık hale gelmiş ve kırılgan bir hal almıştır. Kriz döneminde faiz oranlarının inanılmaz seviyelere ulaşması, döviz kurunun ise aşırı değer kaybetmesi birçok bankanın sermaye yapısını olumsuz yönde etkilemiştir. Kamu bankalarının büyük montanlı "görev zararlarını" çok kısa vadeli kaynaklarla fonlaması piyasada baskı yaratmıştır. Ekonomideki yavaşlama reel sektör bilançolarının da bozulmasına neden olmuş finansal sektörde geri dönmeyen kredilerin oranı giderek artmıştır. Bütün bu problemlerin çözümü için 2001 yılı ortasında Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı yürürlüğe konmuştur. Kamu bankalarının yeniden yapılandırılması ile işe başlanmış, kısa vadeli borçlanma ihtiyacını ortadan kaldıracak önlemler alınmış, eriyen sermaye yapısı onarılmıştır. Tahsili gecikmiş alacakları toplam kredilerinin 'ine ulaşan kamu bankalarına aktarılan kaynağın 2001 GSMH'na oranı .8'i bulmuştur. Kriz sonrası zor duruma düşen ve bankacılık sektöründe toplam paya sahip olan pek çok özel bankaya Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından el konulmuştur. Bu bankaların rehabilitasyon ve satışı için kamu kaynaklarından 2001 yılı GSMH'nın .9'u kadar kaynak ayrılmıştır. Bunlara ilaveten krizden olumsuz etkilenen diğer özel bankalar için sermayelerinin güçlendirilmesi ve tahsili gecikmiş alacaklarının çözümü için girişimlerde bulunulmuştur. Ayrıca etkin çalışan, global rekabete açık ve daha güçlü bir bankacılık sektörüne sahip olabilmek için düzenleme ve denetleme yapısının güçlendirilmesi çalışmalarına hız verilmiştir. Şimdiye kadar kayda değer bir ilerleme kaydedilmiş olsa da, yeniden yapılandırma programının başarısı, istikrarlı bir ekonomik ve politik düzenle doğrudan ilişkilidir. Uzun dönemdeki hedef büyüme sürecini yeniden yakalayıp ve o çizgide devam edip olası Avrupa Birliği üyeliğine zemin hazırlamaktır.SUMMARY (Banking Crises and Turkish Banking Sector Restructuring Program)In recent years there have been an increasing trend in banking crises in both developing and developed countries. Attaching inadequate importance to the regulatory and supervisory institutions during the financial liberalization process and macroeconomic instability due to domestic and foreign disturbances are the main determinants of banking crises in the developing countries. Volatility in interest and foreign exchange rates and maturity mismatches increased market risk and vulnerability of both financial and nonfinancial institutions. Inefficient occurrence of government in the banking sector, increase in connected lending and no correction policies for the inefficiencies in the sector are important factors contributing to the increasing trend of the systemic banking crises. Deficiencies in accounting and disclosure standards, legal arrangements and risk management arise from the absence of sound regulatory and supervisory framework in these countries. Even if it can change from country to country and from time to time all the above stated distortions are the main determinants of banking crises.Financial liberalization process in Turkey after 1980 has been completed by the liberalization of capital account in 1989. During this process even if the target of financial deepening is attained, the economic stability that is reached in 1980s has to be abandoned with the economic instability years of the 1990s. High borrowing requirement of government has been financed through domestic borrowing and the private sector investments are crowded out. Share of financial intermediation declined and financing government debt and arbitrage gains became the main sources of income for the banking sector. In the beginning of 2000, Turkey signed a stabilisation program with IMF, which was based upon an exchange rate anchor. Main target of the program was to attain macroeconomic stability. Even if the fiscal and monetary targets of the program have been achieved, inflation expectations could not be reduced. Extraordinary valuation of the foreign exchange rate and economic growth induced increase in import expenses resulted twice of the targeted current account deficit reaching 5%of GNP. Uncertainties in domestic politics and instability in foreign economic environment caused a decline in confidence to the program. After the Nov.2000 and Feb.2001 crises the program became unsustainable; the government has to abandon the peg and to float the currency.During implementation process of the stabilisation policy, due to the structure of the program already weak banking sector became more open to market risks and more fragile. Increase in interest rates to incredible levels and excessive valuation of exchange rate influenced negatively the capital structure of banks. State banks created pressure on the markets through their large amount of financing requirements for "Duty losses". The crises led to a serious contraction in the economy, which exerted an adverse impact on the asset quality of the banking sector and increased the nonperforming credits. In consequence, the government adopted in mid-2001 "Banking Sector Restructuring Program" in order to eliminate these problems. The program started with the restructuring of state banks, measures are taken to limit the short-term exposure and support is given to dissolved capital. While the state banks' 45% of the total loans were nonperforming, total cost of the financial restructuring was 15.8% of 2001 GNP. On the other hand those banks which became insolvent after the crises and taken over by Saving Deposit Insurance Fund totalled 14% of banking sector assets. For the rehabilitation and sale of these banks a resource of 11.9% of 2001 GNP is allocated from public funds. In addition, for other banks that have been affected adversely by the crises, steps have been taken to strengthen capital base and to solve the problem of nonperforming assets. Achieving an efficiently working, globally competitive and sound Turkish Banking sector, strengthening the regulatory and supervisory framework is important. Up to now even if a significant progress has been taken in the implementation of the program, the successful completion of the program depends on the political and economic stability. For the longer term, the challenge is to recapture growth momentum and translate it into sustained economic convergence, as a basis for prospective entry into the European Union.