Kavramın kuramsal araştırmacılarına göre stratejik kültür, ülkelerin güvenlik temalı strateji oluşturmadaki karar alma süreçlerine etki eden, duygu, düşünce ve davranış kalıplarının toplamı olarak tanımlanmaktadır. Bu tezde, ilk olarak stratejik kültür kavramının teorik içeriğinden bahsedildikten sonra, İsrail stratejik kültürünün, jeostrateji, tarih, din ve kamoyunun algı mercekleri üzerinden tanımlanan kaynakları ve kaynakları ile doğrudan ilişkili olan karakteristik davranış kalıpları belirlenmiştir. İkinci olarak ise İsrail stratejik kültüründeki karakteristik davranış kalıplarının, başta kabine, başbakanlık, savunma bakanlığı, genelkurmay başkanlığı, askeri istihbarat başkanlığı, dışişleri bakanlığı ve ilgili diğer kurumlar olmak üzere İsrailli karar alıcıların ilgili dönemlerin kendi bağlamları içerisinde, Hizbullah ile mücadele temalı güvenlik stratejileri oluşturmadaki karar alma süreçlerine nasıl etki ettiği tartışılmaktadır. Araştırma, Hizbullah'ın kuruluşundan itibaren, İsrail'in Lübnan'a düzenlediği askerî harekâtları içermekte ve son olarak 2006 yılındaki stratejik başarısızlığının nedenlerini stratejik kültür üzerinden sorgulamaktadır. Bununla birlikte, İkinci Lübnan Savaşı ve bilhassa Hizbullah unsurlarının önemli bir bölümünün Suriye'ye kayması sonucunu doğuran Suriye İç Savaşı'ndan sonra bölgede uzun bir süredir taraflararası, göreceli bir sessizlik hakim olmuştur. --- According to theorical researchers of the concept, strategic culture is defined as the total of the emotions, thoughts and patterns of behavior that affecting security strategy themes of countries in their deccion making process. In this thesis, after mentioned the theoretical content of the concept of strategic culture at first, it has been determined sources of Israeli strategic culture that identified via geostrategy, history, religion and and public perception lenses, and characteristic behavior patterns that are directly related to these sources. Secondly, it is discussed that how the characteristic behavior patterns in Israeli strategic culture affected the decision making processes, in the creation phase of security strategies that related the fight themes against Hezbollah of decision-makers especially prime minister, ministry of defense, chief of staff, military intelligence, ministry of foreign affairs and other related institutions, in the context of the relevant period. The research includes Israeli military operations to Lebanon since Hezbollah was established, and finally questions the causes of the strategic failure of Israel in 2006, through strategic culture. For all that, after the Second Lebanese War and specially Syrian Civil War that resulted in an important part of the Hezbollah elements shifting to Syria, between both sides, it has been lasting a relative silence in the region for a long time.
Anahtar Kelimeler : Ortadoğu, ABD, Dış Politika, İsrail, FilistinÖZETABD DIŞ POLİTİKASI'NDA İSRAİL – FİLİSTİN SORUNU: 1993 – 2009Ortadoğu Bölgesi'nin en önemli sorunlarından İsrail - Filistin sorunu aynı zamanda ABD dış politikasının da temel konularından birini oluşturmaktadır. Bu çerçevede ABD, Soğuk Savaş'ın ardından devreye girerek sorunun taraflarının "Barış Görüşmeleri" adı altında bir araya gelmelerini sağlamıştır. ABD'nin girişimleri sonucu taraflar 1993-2009 arasında birçok kez bir araya gelmişler; ancak Kudüs'ün statüsü, Filistinli mültecilerin durumu ve Yahudi yerleşimciler gibi temel konular nedeniyle uzlaşma sağlayamamışlardır. Bu süreçte ABD'nin sorunun çözümüne İsrail yanlısı bakış açısıyla yaklaşması da görüşmelerin temel niteliği haline gelmiştir ve bu tutum hem Demokrat Parti hem de Cumhuriyetçi Parti iktidarlarında değişiklik göstermeden sürmektedir. Keywords: Middle East, USA, Foreign Policy, İsrael, PalestineABSTRACTISRAEL - PALESTINE CONFLICT IN USA FOREIGN POLICY: 1993-2009 The Israel - Palestine conflict, which is one of the most important problems of the Middle East, is at the same time one of the main issues of the US foreign policy. Within this framework US interfered in the issue at the end of the cold-war and helped to bring the parties to the problem together under the label of "Peace Talks". As a result of US initiatives, the Israeli and Palestinian leaders came together several times between the 1993-2009 period, but they could not afford to compromise on issues such as the status of Jerusalem, Palestinian refugees and Jewish settlers. In this process the US pro-Israel approach to the solution of the problem became the basic nature of the negotiations and this attitude has not been altered both during the rule of the Democratic Party and Republican Party.
Bu çalışma Suudi Arabistan-İsrail arasındaki ilişkilerin tarihsel boyutuna değinerek son dönemdeki yakınlaşma belirtilerini anlamlandırmaya çalışmaktadır. İki ülke resmi düzeyde ilişkilere sahip olmamasına rağmen medyaya yansıdığı kadarıyla birçok noktada örtülü bir ittifakın içerisinde oldukları anlaşılmaktadır. Bu minvalde çalışma, iki aktörün son dönemdeki yakınlaşmasını bölgesel düzendeki değişim üzerinden açıklamaktadır. Bu noktada iki ülkenin yakınlaşmasını ABD'nin bölge politikası sonucu artan İran tehdidini dengeleme, Arap ayaklanmaları sonrası değişen güvenlik mefhumu,siyasal İslam'ın bölgede güçlenmesi ve bölge siyasetinde etkin rol oynaması gibi bölgesel düzende üç önemli parametrenin ortaya çıkması sağlamıştır. Söz konusu üç parametre iki ülkeyi yakınlaştırmıştır.
2006 Lübnan-İsrail Savaşı'ndan, 2015 Nükleer Anlaşması'na kadar yaşanan gelişmeler; Ortadoğu'daki bölgesel güç dengesinin şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır. Özellikle mezhepsel ayrılıklar, bu zaman dilimindeki siyasi gelişmeleri yakından etkilemiştir. Dolayısıyla yapılan çalışma; mezhepsel ayrılıkların jeopolitik olaylar üzerinde nasıl etkiler yarattığını ortaya koyan, aynı zamanda 2006 Lübnan-İsrail Savaşı'ndan 2015 Nükleer Anlaşması'na kadar olan süreçte Hizbullah'ın bölge dinamiklerinin şekillenmesinde önemli bir aktör olduğunu iddia eden, mezhepçi bir bakış açısını ele almaktadır. Farklı mezheplerin ve ittifaklarının rolüne ışık tutan çalışma, 2006-2015 yılları arasındaki siyasi manzaranın derin bir analizini yaparak, yaşanan olayların hangi bölgesel aktörün lehine olup olmadığını sunmayı amaçlamaktadır.
ÖZETYirmi birinci yüzyılın başlarında dünyamız sosyal, siyasal ve ekonomik bakımdan çok hızlı gelişmelere sahne olmakta, siyasi yönden de ülkeler arasında yeni dengeler oluşmaktadır. Türkiye ise bulunduğu jeopolitik konumu ve jeostratejik üstünlükleri ile tüm dünyanın dikkatlerini üzerine çekmektedir.Dünyada hızlı nüfus artışı ve yaşanan tabi afetler sebebiyle tarımsal üretim her geçen gün daha da önem kazanmaktadır. Açlık ve fakirliğin yaşandığı ülkeler gıda maddelerinde dışa bağımlı hale gelmektedir.Türkiye, geniş yüzölçümü ve coğrafi kaynakları ile gıda üretiminde dünyada kendi kendine yetebilen nadir ülkelerden biridir. Ancak bu potansiyeline rağmen ülkemizin yeraltı ve yerüstü kaynaklarından istenilen ölçüde yararlanılabildiğini söylemek ise mümkün değildir. Gelecekteki tarımsal açığı giderebilmek ve gıda ürünü ihraç edebilmek için başlatılan GAP projesi ise Türkiye'nin geleceğinde önemli bir rol oynayabilecektir.Özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde Fırat ve Dicle su kaynakları üzerinde 22 baraj ve yüzlerce sulama tesisini esas alan GAP projesinin tamamlanması Türkiye için büyük önem taşımaktadır. Ortadoğu'nun gelecekteki tarımsal üretim ihtiyacını karşılamada büyük önem taşıyan bu proje ile Türkiye'nin bölgedeki gücünün ve öneminin daha da artacağı söylenebilir.GAP projesinin temellerinin atıldığı 1970'li yıllardan bu yana ülkemizde sürekli olarak tarımsal teknoloji ve sulama eksikliği vurgulanmakta ancak, bu konuda yürütülen bilimsel ve teknik çalışmalar yetersiz kalmaktadır.Son dönemde Türkiye ile her konuda yakın diyalog ve işbirliği içinde bulunan İsrail ise gerek ülke içinde gerekse de başka ülkelerde yaptığı tarımsal araştırmalar ile dünyanın ilgisini çekmektedir. Çöllerle çevrili bir bölgede yer alan İsrail, sulama ve tohum ıslah çalışmalarında önemli adımlar atmıştır. Farklı tarımsal ürünlerde verimli tohumlar İsrail'de üretilmekte ve buradan da pek çok ülkeye ihraç edilmektedir.Her yıl yeni teknik ve teknolojilere büyük bütçeler ayıran İsrail Hükümeti, GAP bölgesine de büyük ilgi göstermektedir. Ülkemize ziyaretlerde bulunan İsrailli yetkililer, ikili görüşmelerde İsrail ve Türkiye ekonomilerinin tarımsal üretim ve teknoloji yönünden birbirlerini tamamlayan yönlerine de özellikle dikkat çekmektedirler.İsrail ile Türkiye arasında yürürlükte olan Serbest Ticaret Anlaşması ve diğer Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşmaları ise iki ülke ilişkilerine büyük ivme kazandırmaktadır.Bu çalışmamızda amacımız, İsrail ile tarım alanında yapılabilecek ortak teknolojik ve bilimsel altyapı projelerini ortaya çıkarmaktır. Bu çerçevede; iki ülke ilişkilerinin Türkiye-İsrail Tarımsal İşbirliği Anlaşması gereğince, GAP bölgesindeki tarımsal üretime nasıl katkıda bulunabileceği üç ana başlıkta değerlendirilmeye çalışılmıştır.Çalışmamızın birinci bölümünde; Türkiye'deki tarımın genel yapısı ve Güneydoğu Anadolu Projesi'ni incelemeye çalıştık. Bu bölümde GAP projesinin Türkiye'nin en büyük kalkınma projesi olduğu vurgulanırken, bölgenin tarımsal potansiyeli üzerinde özellikle durulmuştur.Çalışmamızın ikinci bölümünde ise, İsrail'deki tarımın genel yapısı ve tarım projeleri üzerinde durulmuş, özellikle İsrail tarım endüstrisinin yapısı ve çalışmaları incelenmiştir. Bununla beraber İsrail'de elde edilen tarımsal verimin tarım teknolojisi ile birleştirilerek nasıl diğer ülkelere pazarlanabildiği belirlenmeye çalışılmıştır.Çalışmamızın üçüncü ve son bölümde ise, Türkiye-İsrail tarımsal işbirliği potansiyeli üzerine bir değerlendirme yapılmıştır. Bu değerlendirmede Türkiye ile İsrail'in ekonomik ilişkileri, Serbest Ticaret Anlaşması ve bunların sonucunda tarım ürünlerinin taviz pozisyon listeleri üzerinde de bilgiler verilmiştir.Ayrıca çalışmamızla ilgili olarak Türkiye-İsrail tarımsal işbirliği potansiyelinin GAP bölgesinde nasıl üretime geçirilebileceği ve halen uygulanabilirlik durumları değerlendirilmiştir.Türkiye-İsrail Tarımsal İşbirliği Anlaşmasının GAP Bölgesi'ndeki çeşitli uygulanmalarda başarılı olabilmesi için şu önerilerde bulunabiliriz;* Yaklaşık olarak toplam yatırım tutarı 32 milyar dolar olarak dile getirilen GAP projesi henüz tamamlanmamasına rağmen enerji üretimi ve sosyal içeriği ile gerçekten önemli faydalar sağlamaktadır. Ancak mevcut ürün deseni değiştirilmediği ve modern teknolojiler kullanılmadığı takdirde tarım alanında istenen verimi elde etmek ne yazık ki kolay gözükmemektedir.* GAP master planında öngörülen temel kalkınma hedefleri bölgenin temelde tarıma dayalı ihracat üssü haline getirilmesine dayanmaktadır. GAP Projesi'nin bundan sonraki aşamaları da ürün ve pazar çeşitliliği ile birlikte tarıma dayalı ihracat hedefini dikkate alacak şekilde yürütülmelidir. GAP Bölgesi ise tarıma dayalı gıda sanayinin nüvesini teşkil etmelidir.* Başta sulama alanında olmak üzere projeler kapsamında götürülen hizmetlerin etkin bir şekilde kullanımını sağlamak için GAP Bölgesi'ndeki çiftçilerin eğitimine büyük önem verilmelidir.* Yaş meyve ve sebze üretiminde bölgedeki mevcut üretimin çeşitlendirilmesiyle bu alanda yüksek bir üretim düzeyine ulaşılacaktır. Bu alanda uygun çeşitlerin seçimi ve doğru üretim tekniklerinin kullanımı yanında ambalajlama, depolama ve pazarlama tekniklerinin geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır.* Bu çerçevede İsrail ile sulama ve tohum üretimin yanı sıra seracılık, hayvancılık ve tarımsal mekanizasyon gibi konularda da işbirliği çalışmalarına başlanılabilir.Günümüzde teknoloji üretemeyen, transfer edilen teknolojileri de özümseyemeyen toplumların geleceğe umutla bakamayacakları bir gerçektir. Türkiye'de tarım endüstrisi alanında know-how transferine başvurmaz ise gelecekte güçlü bir tarım ülkesi olma hayalini hayata geçiremez.Bu açıdan İsrail ile tarımda mevcut işbirliği potansiyeli çok yönlü ele alınmalı ve milli menfaatler çerçevesinde kamu ve özel sektörün işbirliği teşvik edilmelidir. Tarım alanında elde edilen her türlü teknik ve teknolojik gelişme yakından izlenmeli ve yeni uygulamaların Türk tarımının istifadesine sunulması sağlanmalıdır.ABSTRACT The world is in a situation of rapid developments from social, political and economic aspects at the beggining of 21th century. Also some new balances have begin to arise from the political view. Meanwhile, Turkey draws attention of whole world due to its geopolitics and geostrategic position. Because of rapid increase in the world population and natural disasters, agricultural production gains considerable importance day by day in the world. Those countries which have experienced poverty and starvation, have to be dependent on other countries to meet their foodstuffs. Turkey is one of the rare self sufficient countries which can cover its own needs, with its large territory, land and rich geographical resources and the amount of food production. Despite of its tantamount capacities, it is impossible to say that Turkey is making use of its resources efficiently. The GAP project, carried out to eradicate agricultural shortage and export foodstuffs, will play a very important role in the future of Turkey. Completion of the South Eastern Anatolian Project with the installation of 22 dams and hundreds of irrigation systems on Firat and Dicle especially in the South Eastern Anatolia Region has a great importance for Turkey. It can say that through these projects, the power and importance of Turkey will increase even more in the region. Although, the deficiencies of agricultural technology and irrigation system have been frequently emphasized in our country since the laying down of the foundation of the project in 1970s, the scientific and technical studies, conducted on the issue have continued to be insufficient. On the other hand Israel, that developed a close relation with Turkey recently, draws the attention of the world with its agricultural researches in the country and abroad. Though Israel is surrendered by the deserts, it has succeeded to take important steps regarding to irrigation and seed improvement studies. The high productive seeds have been produced in Israel and exported to many countries. The Israeli government, preparing a considerable budget for the new techniques and technologies, also shows great interest to the GAP project. Israeli officials who have been visiting our country frequently, state in the bilateral negotiations that Turkey and Israel complete one another from the point of agricultural production and technology. Free Trade Agreement and other economic and technical cooperation agreements between the two countries have given impetus to the bilateral relations. Our main goal in this study is to reveal common technological and scientific infrastructure projects which could be conducted with the partnership of Israel and Turkey, relating to agriculture. The affects of the relations between two countries on agricultural production in GAP region, under the framework of Turkey-Israel Agricultural Cooperation Agreement, will be evaluated under three main chapters. At the first part of our study, we have tried to investigate the general structure of agriculture in Turkey and the Southeastern Anatolia Project. As we emphasized on the GAP project as the largest development project of Turkey we will also stress on agricultural potential of Turkey. In the second part of our study, we evaluated the general structure of agriculture in Israel and agricultural projects in this country. Furthermore, we try to determine how the agricultural efficiency in Israel is combined with the agricultural technology and marketing techniques to foreign countries. In the third and last part, we make some evaluations on the agricultural cooperation potential between Turkey and Israel. In the framework of this evaluation some information has been given about the economic relations between the two countries, Free Trade Agreement, and as a result of these agreements, about the privileged position lists of agricultural products. Relating to our studies, we also have evaluated how the Turkey-Israel agricultural cooperation potential in the GAP region can be tapped and mentioned the feasibility situations. We can suggest the followings so as to be successful in the several applications of Turkey-Israel Agricultural Cooperation Agreement in the GAP region. * Although the GAP project with $ 32 billion investment cost has not been completed yet, it is started to provide effective benefits with its social context and energy production. However, unless the available product design will be changed and modern technologies will be applied, it is not easy to get expected and planned output. * Basic development goals which have been envisaged in the GAP master plan, are based on the principles to make the region an exportation base. Other stages of the GAP project should be conducted by taking the diversifications of products and markets together with the exportation goal based on agriculture into consideration. The GAP region also forms the nucleus of food industry based on agriculture. * The training of the farmers in the GAP region, especially on the irrigation and other services provided in the framework of the GAP project should be given a special importance to carry out the project effectively. * Through the production variety of fresh fruit and vegetable in the region, a high production level will be able to be reached. Apart from selecting proper and suitable varieties and usage of the correct techniques of production, the techniques of packaging, storing, and marketing are also very important. * In this framework, we can cooperate with Israel on the fields of greenhouse, stock raising and mechanization of agriculture, besides irrigation and seed production. Today, it is a reality that societies, not applying technology, cannot look to the future with hope. If not applied to 'know-how' transfer in the agricultural field, Turkey cannot realize his ideal of being a country with a strong agricultural sector in the future.From this perspective, the agricultural cooperation potential with Israel should be evaluated multidimensional, an so the public and private sectors should be encouraged in the framework of national interests. Any developments in the agricultural field should be followed and new applications should be provided for the benefit and exploitation of Turkish agriculture.
THEZ ÖZETİDetant yılları olarak adlandırabileceğimiz 1970-1980 döneminde Ortadoğu'da meydana gelen iki büyük değişim olan 1973 Yom Kippur Savaşı ve Camp David sürecinin yakınen incelendiği tezimizin asıl amacı, İsrail ile sadece en güçlü Arap devleti olmayıp aynı zamanda coğrafyası ve geçmişi ile Arap, İslam ve Afrika etkenlerini bünyesinde taşıyan Mısır'ın bir arada incelenmesi ve böylece Ortadoğu'yu çevreleyen sorunsalları bir arada ifade etmek, tümevarım yöntemiyle ortak sonuçlara varabilmektir. Bu iki devlet arasındaki ilişkilerin incelenmesinde ise yetmişli yıllardaki detant ile global değişim döneminde, özellikle Mısır'da meydana gelen siyasi değişim ile bunun Arap Dünyası'ndaki kökenleri ve etkileri Ortadoğu'da bir dönüm noktası teşkil etmektedir. Pan-Arabizm'in kalesinin çöküşü olarak adlandırılan Camp David'e Mısır'ı yönelten koşullardan sadece biri de olsa, Filistin meselesinin çözüme ulaştırılmaktan çok bir iç politika malzemesi olmaktan öteye gitmeyişi dönem içinde gözlediğimiz önemli bir olgudur. Özellikle çoğu Arap ülkesinde görülen azınlık iktidarlarının asıl düşmanı olan Arap ulusçuluğunun Filistin eksenli ve İsrail'i hedef alan kısır bir milliyetçiliğe çevrilmesi sadece bu iktidarların değil bu bölünmüşlükten kar çıkaran global kartellerin de çıkarı için bir gerekliliktir. İsrail'de gelişen dini ve radikal hareketlerin siyasi ifadesi olarak görülen militarist politikaların kökenine baktığımızda bunun her ne kadar iç şartlara bağlı olduğunu görsek de, global gereksinimler ile çıkar birliği içinde olduğunu görmekteyiz. Soğuk Savaş'ın hızının kesilmeye başladığı bu dönemde dış politika ve iç politikanın araç ve amaç olarak sıkça yer değiştirdiğini, adeta birbirine alet olduğunu gözlemlemekteyiz. Bu sadece Mısır ve İsrail gibi bölge ülkelerinde değil, süper güçler arasında da yaşanmaktadır. Özellikle ABD'de Yahudi lobisinin etkinliği dönem içinde çoğu zaman dış politik hedeflerin, iç politik gereksinimlerin ardında kalmasına yol açmıştır. Bunun dışında yine özellikle Mısır ve Arap ülkelerinde görülen bölünmüşlük ve kurumsallaşamama, kaynakların boşa tüketimine ve ulusal çıkarlar doğrultusunda kullanılmamasına yol açmaktadır. THESUS SUMMARYThe main purpose of the thesus that has researched closely on the 1973 Yom Kippur War and Camp David process those were the two big change in Middle East at the decade of 1970-1980 as we call detante years is to research together Israel and Egypt that is not just the most powerful Arabic country as well as being a country that has developed Arab, Islam and Africa factors together, so expressing the problems those surrounds Middle East by the way d getting to common results. About studying the relationships between these two countries, especially the political change in Egypt and its roots and effects in the Arabic world establishes a turn point in the Middle East at the detante and global change term of seventies. It's an important fact that we observe in the term that the Palestine problem is just a internal policy matter more than being tried to be resulted that was one of the reasons that has pushed Egypt to Camp David. The being converted of Arabic Nationalism that is the real enemy of the governments those are usually built by minorities in Arabic countries to a simple ethno-nationalism that is Palestine based and Israel opposed is necessary for these governments and for global cartels those have profits of this fragmance. When we have a look at the roots of the militarist policies those are the expression of the religious and radical movements in Israel, We can see that it depends on internal conditions and has profits shared with global needings. In this term that the Cold war had slowed down, We observe that internal and foreign policies often change places as aim and tool as using each other in any turn. That is not just seen between countries of the area like Israel and Egypt, is seen between supreme powers also. Especially in the term that Jewish lobby was active in U.S. usually foreign politic goals kept behind of internal politic aims. On the other hand, The fragmance and disorganization that is especially seen in Egypt and the other Arabic countries results with wasting the sources or not using them through the national interests.