Suchergebnisse
Filter
398 Ergebnisse
Sortierung:
World Affairs Online
US STRATEGIC POLICY TOWARDS INDIA AND PAKISTAN IN POST 9/11
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 121-157
İslam'ı İslam'la vuran din merkezli batı stratejileri: (11 Eylül sonrası Türkiye)
In: Yeni boyut 62
Ölümünün Ellinci Yılında Yusuf Akçura Sempozyumu: 11 - 12 Mart 1985
In: Türk Kültürü Araştırma Enstitüsü yayınları 69
In: Seri 9 1
Türkiye'de İnsan Hakları Semineri, (9 - 11 Aralık 1968) ; tebliğler - tartışmalar
In: Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi yayınları 256
In: Kamu Hukuku ve Siyasal Bilim Enstitüsü yayınları 1
Hızlı şehirleşmenin yarattığı ekonomik ve sosyal sorunlar: 10-11 Ocak 1986
In: Siyasi ve Sosyal Araştırmalar Vakfı 11
In: Seminer 6
11 Eylül Saldırısının George W. Bush Yönetimindeki ABD Dış Politikasına Etkisi ; The Impacts of the 9/11 Attack on USA Foreign Policy Leaded by George W. Bush
Amerikan dış politika anlayışıyla ilgili geçmişte ve günümüzde önemli tartışmalar yaşanmaktadır. Bu tartışmalar yürütülen dış politika anlayışının küresel düzeyde demokrasinin ve özgürlüklerin genişlemesi ideali ile mi yürütüldüğü; yoksa bu değerleri kendi hegemonyal çıkarları için mi kullandığı yargısında toplanmaktadır. Özellikle 11 Eylül Saldırısının ardından George W. Bush'un uygulamaya koyduğu dış politika stratejileri bu bağlamda bir dönüm noktasını ve paradigma değişimini işaret etmektedir. Bu çalışmada önce ABD'nin geleneksel dış politika yönelimi üzerinde durulacaktır. Daha sonra Bush Yönetimi öncesi ve sonrası ile 11 Eylül Saldırısı dikkate alınarak ABD dış politikasındaki değişimler üzerinde durulacaktır. ; There has been a wide range of discussions on the approach to American foreign policy from past to present. The main issue is whether the foreign policy was implemented in order to expand the democracy and freedom in a global scale or to use in these concepts in the context of strengthening its hegemony. Specifically, the strategies applied after the 9/11 attack by George W. Bush were pointing out a turning point in a paradigm shift in the foreign policy. This study consists of two parts. In the first part, the general tendency of the conventional American foreign policy is presented. Then, the changes in the foreign policy will be examined in the light of the before and after Bush administration regarding to the 9/11 attack.
BASE
Türk-İş 8. genel kurul çalışma raporu: 11 mayıs 1970, Erzurum
In: Türk-İş yayınları 67
Geleneksel Amerikan Kimlik ve Güvenlik algısının 11 Eylül sonrası ABD Dış Politikasına etkileri
GELENEKSEL AMERİKAN KİMLİK VE GÜVENLİK ALGISININ 11 EYLÜL SONRASI ABD DIŞ POLİTİKASINA ETKİLERİ Helin SARI ERTEM-Doktora TeziÖZETSon yüzyılın tartışmasız en önemli güçlerinden biri olan Amerika Birleşik Devletleri (ABD), sahip olduğu askeri ve ekonomik yetenekler sayesinde uluslararası siyaset sahnesinde etkili bir rol oynamaya devam etmektedir. 11 Eylül 2001 saldırıları sonrasında ortaya koyduğu eylemlerle yakın dönemin önemli bir tartışma konusu haline gelen ABD'yi daha iyi anlamanın yolu onu sadece bugünüyle değil, geçmişiyle de beraber değerlendirmekten geçmektedir. Konsrüktivizmin, "kimlik, güvenlik ve dış politika arasında önemli bir etkileşim olduğu" fikrinden yola çıkan bu tez, geleneksel "Amerikan" kimlik ve güvenlik algısı ile, ABD'nin ortaya koyduğu eylemler arasında göz ardı edilemeyecek bağlar olduğu iddiasındadır. Protestan Anglo-Saksonların 17. Yüzyıl'da, Amerika kıtasına gerçekleştirdikleri ilk göçlerle şekillenmeye başlayan geleneksel Amerikan kimliği, bağımsızlığın ilan edildiği 18. Yüzyıl sonu ve askeri, ekonomik gücün giderek arttığı 19. ve 20. Yüzyıllar boyunca ABD'nin dış politika pratiklerinde ağırlığını hissettirmiştir. Geleneksel Amerikan kimliği, Amerikan halkının istisnai bir halk olduğu, doğruluk ve iyiliği dünyaya yaymak için, Tanrı tarafından ilahi bir misyonla görevlendirildiği inancına dayanmaktadır ve mutlak güvenliğe ulaşmak adına Amerikan değerlerinin mümkün olduğunca geniş bir kesime benimsetilmesinden yanadır.19. Yüzyıl sonu ve 20. Yüzyıl boyunca bu bakış açısına uyan eylemlere defalarca imza atan ABD'nin, 11 Eylül sonrası George W. Bush yönetimi ve Yeni Muhafazakârların öncülüğünde gerçekleştirdiği dış politika pratikleri de doğrudan geleneksel Amerikan kimlik ve güvenlik algısının izlerini taşımakta; bu bağlamda ABD'nin geçmişi ve bugünü arasındaki devamlılıklara işaret etmektedir. THE IMPACT OF THE TRADITIONAL AMERICAN IDENTITY AND SECURITY PERCEPTION ON THE POST-SEPTEMBER 11 US FOREIGN POLICY ABSTRACTWith its huge military and economic capabilities, the United States of America (USA) has been one of the most important powers of the last century and it continues to play an influential role on the stage of international politics. To better understand the USA, which has recently been an important matter of discussion with the actions it has put into practice after September 11, 2001 attacks, not only the present, but also the past of this country must be evaluated. This thesis, which has begun with a constructivist idea pointing out that "there is an important interaction between identity, security and foreign policy of a country", claims that there is an obvious relation between the US actions and the traditional "American" identity and security perception. The influence of the traditional American identity, which began to be shaped by the first migrations of the Protestant Anglo-Saxons to the continent of America in the 17th Century, has continued to be felt on the US foreign policy practices in coming years. The traditional American identity is based on the idea that God has granted the American nation a divine mission to expand uprightness and goodness and that the American values must be adopted by as many as possible to achieve absolute security. The USA has practiced various actions based on this idea in the end of the 19th and during the 20th Centuries. After September 11, the foreign policy practices of the George W. Bush administration under the heavy influence of the Neoconservatives directly carried some footprints of the traditional American identity and security perception and thus pointed out the continuities between the past and the present of the USA.
BASE
Beşar Esad dönemi Türkiye-Suriye ilişkileri
06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan "Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" ile 18.06.2018 tarihli "Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge" gereğince tam metin erişime açılmıştır. ; Aralarındaki tarihi, dini, coğrafi, kültürel ve sosyal alanlarda var olan çok güçlü bağlara rağmen Türkiye-Suriye ilişkileri, uzun yıllar ön yargılar, Hatay Sorunu, Soğuk Savaş dönemindeki konjoktür, Su sorunu, PKK, ABD ve İsrail'le ilişkiler gibi sorunlardan dolayı gelişmemiştir. Soğuk Savaş boyunca Suriye Sovyetler Birliği'ne yakın dururken, Türkiye Batı'yla yoğun bir işbirliğine gitmiştir.Ancak Soğuk Savaş'ın bitiminden itibaren ülkeler eski politikalarını gözden geçirmek zorunda kamışlardır. Birinci Körfez Harekâtı ile gündeme gelen ve 11 Eylül 2001'de ABD'yi hedef alan terör saldırıları ile netleşmeye başlayan ABD'nin yeni dünya düzeni, birçok ülkenin başka ülkelerle olan ilişkilerinde değişiklikleri de beraberinde getirmiştir. Bu bağlamda daha çok Soğuk Savaş şartlarına göre şekillenen ve aradaki sorunlardan büyük ölçüde etkilenen Türkiye-Suriye ilişkileri, Suriye'nin 1999'dan itibaren PKK'ya verdiği desteği kesmesi ve ertesi yıl Beşar Esad'ın göreve gelmesiyle değişme sinyalleri vermiş ve 11 Eylül sonrasında başlayan süreçte de tamamen değişmiştir.11 Eylül saldırıları sonrasında ABD'nin saldırgan dış politika tutumundan Suriye de nasibini almıştır. Soğuk Savaş'ın bitmesi ile Ortadoğu'da değişen dengeler, 2003'te ABD'nin Irak'ı işgaliyle tekrar yerinden oynamıştır. Bu süreçte ABD'nin Suriye üzerindeki baskısı gittikçe artmış ve Şam yönetimi uluslararası alanda yalnızlaşmıştır. Irak savaşından kaynaklanan ve iki ülkeyi de tehdit eden ortak güvenlik kaygıları iki ülkenin birbirlerine ihtiyaçlarını artırmış, iki ülkeyi zorunlu olarak işbirliğine yönlendirmiştir. Bu dönemde üst düzey resmi ziyaretler artmış, ekonomik ve siyasi işbirliği önceki dönemlerle kıyaslanmayacak derecede olmuştur. Özellikle önceki yıllarda ikili ilişkilerin gelişmesine engel teşkil eden sorunlar iki ülke tarafından da gündeme getirilmemiş, çözümleri zamana bırakılmıştır. İşbirliğinin zorunlu olduğu bu dönemde taraflar, sorunları dillendirmekten kaçınmış, mevcut çıkar ilişkisini kalıcı sorunlara feda etmemişlerdir. ; Turkey and Syria have very deep ties at historial, religious, geographical, cultural and social areas. But this relation did not improve because of problems like prejudices Hatay problem, ronjecture along the Cold War perrod, Water prblem, the PKK, relations between USA and Israel. Durring the Cold War Syria had been near the Soviet Union, but Turkey had md agreeements intensely with the Western Contries.After the Cold War, this contries were obliged to revise their old political lines. The new world regime of USA has became o current issue during the First Gulf War and has sharped because of terrorist assults againts to USA on 11 September 2001. This regime has made many revises a current issue for relations of a lot of countries with other countries. İn this perrod Turkey and Syria relations had been in fluenced from problems between two countries and had been fromed by conditions of the Cold War. After this perrod, the relations of two countries improved because Syria put an end to support PKK and Bashar Assad became president to Syria. After the terrorism of the 11 september, relations of this country very imperoved.After terrorist assult on 11 September, Syria was influnced from the aggressive political line of USA. The balance of power in the Middle East changed after the end of the Cold War. When USA invaded Iraq, the balnce of power in the Middle East changed again. In this perrod, the pressure of USA on Syria in creased so the management of Syria became lonely at international ared. Anxiety of security for Turkey and Syria increased because of the Iraq War so their necessrty increased each other. Two countries made a necessory coo peration. At this term, goverment visitis, economical and political cooperations increased quitly. Especially in former years, problems which are obstacle for bilateral treaty is developed weren?t proposed by two countries. The solution of the problems are left to time. This term when cooperative is obligatory. Benefits of two countries didn?t sacrifice for permanent problems.
BASE
Kronik : "Kadın Statüsü ve Aile Planlaması" (İstanbul Semineri, 11-24 Temmuz 1972.)
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 27, Heft 3, S. 1
ISSN: 1309-1034
ABD işgali sonrası Irak'ın siyasi durumu ve Türkmenler ; Political situation in Iraq after the US occupation
Danışman: DR. ÖĞR. ÜYESİ ALİHAN LİMONCUOĞLU Yer Bilgisi: İstanbul Gelişim Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı / Siyaset ve Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı Konu: Uluslararası İlişkiler = International Relations Dizin: 1 Mart 2003 Tezkeresi = 1 March 2003 Note ; 11 Eylül 2001 olayı = Event of September 11th ; 1980 sonrası = After 1980 ; 1990 sonrası = After 1990 ; Bağımlılık = Dependency ; Ham petrol = Crude oil ; TBMM Hükümeti = TBMM Government ; 11 Eylül saldırısından sonra ki döneme bakıldığında ABD yönetimi geniş Ortadoğu Projesini ileri sürerek bütün dikkatini bu bölgeye yoğunlaştırmıştır. George Bush, Ortadoğu'ya demokrasi getirme eğiliminde bulunurken diğer bir taraftan da bu projeye muhalefet olan hükümetleri zorla bu demokratikleşme projesine dahil etmeye çalışmıştır. Fakat ABD'nin asıl üzerinde durduğu konu Ortadoğu bölgesi demokratikleşmediği müddetçe batı düşmanlığı bu bölgede sona ermeyecek ve istikrar sağlanamayacaktı. Fakat unutulmamalıdır ki mevcut olan düzen içerisinde Ortadoğu'nun demokratikleşmesi olası değildi. Bundan dolayı da başvurulan yöntem rejimlerin zorla ortadan kaldırılmasıydı. Bu anlamda ABD'nin müttefiklerine dayattığı tek seçenek savaş seçeneğiydi. ABD, Irak'a askeri işgalde bulunurken birçok neden öne sürmüştür. Bunlardan en önemlisi ise bölgede yer alan kitle imha silahları olmuştur. Fakat Irak'a bakıldığında böyle bir durum söz konusu değildi. Dikkat edilmesi gerekilen aslında bu askeri müdahalenin altında yatan gizli nedenlerdi. İşte gizli neden olarak karşımıza ulusların ekonomik çıkarları çıkmaktaydı. Bununda asıl nedeni Ortadoğu bölgesinin Jeopolitik konumu olmuştur. İşgal yapılırken ABD, BM'den ya da önemli uluslararası kuruluşlardan destek görmeye çalışmıştır. Fakat destek görmeyip aksine uluslararası kurumlar ve toplumlar tarafından çok eleştirilmiştir. Irak'a askeri müdahale de bulunulmasının nedeni ABD'nin ulusal çıkarlarıydı. Bu durumdan dolayı da başta Almanya ve Fransa bu gerçekleşecek olan savaşa karşı çıkmıştır. Bu iki ülke başta olmak üzere birçok ülkenin ABD ile aralarında çatışma başlamıştır. Bu iki ülkenin düşüncesine göre savaş olan bir ülke varsa başarısız devlet vardır. Yeni bir başarısız devletin ortaya çıkması istikrarsızlığın ve tehdidin ortaya çıkması demektir. Bunlara ek olarak BM'ni prensiplerine bakacak olursak; uluslararası bir sistemde devletler güce ve güç kullanma tehdidine başvurmaktan kaçınmalıdırlar. BM anlaşması gereğince kuvvet kullanma yasağı söz konusudur. Eğer herhangi bir devlet uluslararası barışa ve güvenliğe zarar verirse BM Güvenlik Konseyi devreye girerek tehdit olan hükümeti tespit ederek önlemini alır. BM, belirli koşullarda ülkelere kuvvet kullanımını uygun görmüştür. Bu müdahale meşru müdafaa kapsamı içerisinde yer almaktadır. Fakat unutulmamalıdır ki Irak savaşının birinci ve en önemli nedeni ulusal çıkarların işin içerisinde olmasıydı. Bundan dolayı hiçbir şekilde Irak savaşı konusunda ABD'nin meşru müdafaa hakkı yoktur. Irak savaşı uluslararası hukuk açısından eleştirilen bir savaştı. Irak savaşı liberal dünyanın güvenliği konusunda bir ikilik oluşturmuştur. ABD'nin askeri gücüne dayalı tek yancılık politikası vardı. Avrupa ise uluslararası kurumlara ve hukuka dikkat çekerek çok taraflı politikaya sahipti. Soğuk savaş bittikten sonra ABD'nin tek yancılık düşüncesi büyük tepki görmüştür. ; Looking at the period after the September 11 attack, the US administration has focused on the Middle East Project and concentrated all of its attention in this region. While George Bush tended to bring democracy to the Middle East, on the other hand he tried to force the governments that were opposed to this project into the project of democratization. The main issue was that unless the Middle East region was democratized, the enmity of the West would not end and stability would not be achieved. But it should not be forgotten that it was not possible to democratize the Middle East in the existing order. Therefore, the thought applied is the forced elimination of regimes. The United States has put forward several reasons in the military occupation of Iraq. The most important of these was the mass destruction weapons in the region. But this was not the case. The fact that it was important to note that this was the secret cause of the military intervention. This is the hidden cause of the nations of our own interests. The main reason was the Geopolitical position of the Middle East region. In the occupation, the United States has sought support from the UN or important international institutions. But it has not received support but has been criticized by international institutions and societies. The reason for the military intervention in Iraq is national interests. Because of this situation, Germany and France opposed this war. The conflict between the two countries, particularly the United States, has begun. In the opinion of these two countries, if there is a country with war, there is a failed state. The emergence of a new failed state means the emergence of instability and threat. If we look at the principles of the UN, states should avoid resorting to power and the threat of using force in an international system. The use of force is prohibited in accordance with the UN agreement. If any state harms international peace and security, the UN Security Council will take action to identify the threatening government. The UN considers the use of force in countries under certain conditions. This intervention is included in the scope of self-defense. But it should not be forgotten that the most important reason for the Iraq war in 2003 was that national interests were involved. Therefore, the US has no right of self-defense in the Iraq war. The 2003 Iraq war was the most criticized and punishable war in terms of international law. The Iraq war has created a duality in the security of the liberal world. The US had a single policy based on military power. Europe had a multilateral policy by drawing attention to international institutions and law. After the end of the Cold War, the US's only idea of a supreme attitude was seen.
BASE