Suchergebnisse
Filter
68 Ergebnisse
Sortierung:
İran Türkmenleri (1881-1979)
ÖZETTürkmenler denince genelde Türkmenistan'da yaşayan Türkmen kesim akla gelmektedir. Oysa, Türkmenlerin yaklaşık 4 milyon kadar bir nüfusu bugün İran'ın Türkmen Sahra ve Kuzey Afganistan'da yaşamaktadır. Maalesef İran ve Kuzey Afganistan'daki Türkmenler hakkında birkaç çalışma dışında yeterli kadar araştırma yapılmamıştır. Bu yüzden bu doktora çalışmasının amacı İran Türkmenlerinin varlığına dikkat çekmektir. Çalışmamıza 1881 tarihinden itibaren başlatmamızın nedeni bu tarihte Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerin Rusya ve Kaçarlar arasında yapılan anlaşmayla Türkmen yurtlarının bölünmesine dikkati çekmektir. O tarihten bugüne kadar Türkmenlerin bir kısmı İran sınırlarında kendi adlarıyla anılan Türkmen Sahra arazisinde oturmaktadırlar. İran'da yaşayan Türkler arasında geleneksel boy kimliklerine bağlı kalarak varlıklarını sürdüren İran Türkmenleri milli ve geleneksel değerlerine en fazla sahip çıkan bir Türk toplumudur. Bugün İran Türkmenleri boy kimliği açısından esasen Yomutların Caferbay ve Atabay kollarından ve Göklenlerden müteşekkildirler. Caferbaylar esasen Hazar Denizi kıyısında yer alan Kümüştepe, Hocanefes ve Bender-e Türkmen bölgelerinde iskân tutarken; Atabaylar Türkmen Sahra'nın Akkala, Günbed-e Kavus bölgesinde daha yoğun yerleşmektedirler. Göklenler ise bölgenin doğusunda kendilerine mekân edinmişlerdir. İran Türkmenlerinin nüfusu hakkında resmi bir istatistik yapılmadığından tahmini bilgiler bulunmaktadır. 1956 yılı sayımına göre İran'daki Türkmen nüfusu 330 000'di. Bugün için İran Türkmenlerinin sayısı 1 500 000 civarındadır. Nüfusları ve coğrafi konumları bakımından Türkmenler İran'ın kuzeydoğu kesimin en büyük etnik kesimini oluşturmaktadırlar. İran Türkmenleri İran'da gördükleri yüzyıla yakın baskı ve zulüm karşısında çoğu zaman silaha ve toplumsal tepkiye başvurmak yolunu seçmişlerse de bugüne kadar bu haklı mücadelelerinde hep yenilgiyle karşılaşmışlardır. Bunun sonucunda çok sayıda Türkmen ülkesini terk ederek başta Türkiye olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerine dağılmışlardır. Özellikle Türkiye'yi tercih eden Türkmenler burada eğitim alarak önemli konuma gelmişlerdir. Bunun yanında Türkmenler arasında Türkiye'nin sarsılmaz ve ulaşılması yüksek bir imajı vardır. ABSTRACTThe word "Turkmen" generally reminds some part of the people who live in Turkmenistan. This kind of a defination is a bit lack. So, about 4 million Turkmens live in the region of Turkmen Sahara in Iran and North Afganistan. Unfortunately except for a few studies, we could not find enough reseach on Turkmens who inhabit in the region of Iran and South Afghanistan. So the basic goal of this study is to take attention to existance of Iranian Turkmens. At the same time the study goes back to the date of 1881 in order to focus on the division of the Turkmen lands between Qajars and Russians. From 1881 up to now a considerable part of Turkmens have been living in the Turkmen Sahra where take place on the borders of Iran. Iranian Turkmens who have achieved to be alive by their high dependency on general sect identities are one of the most conservative sects from the perspective of their national and traditional values. It is obvious that today's Iranian Turkmens are rooted in Caferbay, Atabay and Goklans branches of Yomuts. While most of Caferbays live in the districts of Kümüştepe, Hocanefes and Bender-e Turkmen region on the side of Caspian Sea; Atabays inhabit especially in Akkala, and Gunbed-e Kavus districts of the Turkmen Sahara region. On the other hand the inhabitants of the east part of the same region are Goklans. There is not a recently made census about the population of Iranian Turkmens. According to the 1956 population census the number of Turkmen population in Iran was 330 000. Considering these kinds of information it can be said that today the estimated population of Iranian Turkmens is 1 500 000. With this considerable population, Turkmens is the most crowded ethnic minority of this region of Iran. Iranian Turkmens have been the targets of suppressions and violations in Iran for years. Their social reactions and resistance movements to these violations have been oppressed. In another word it can be said that their every uprising was defeated by the central authorities. Because of oppressions, so many Turkmens have left their country and immigrated to the different regions of the world. In this period with a good image amoung Turkmens, Turkey was and is their first choice. The Turkmens who chose to immigrate Turkey has also an opportunisty to be educated and came important and effective posts.
BASE
Geç kapitalistleşme sürecinde kriz: Türkiye 1979 krizi
In: Sosyal Araştırma Vakfı 18
In: Yakın tarih dizisi 2
1979 İran İslam devrimi sonrası Türkiye, İran ilişkileri
In: Yayın / Beta 2005
In: Politika dizisi 1
Turkey; foreign relation; Iran; 1979-
Devrim sonrası İran dış politikası (1979-2005) ; After the revolution of the İranian foreign policy (1979-2005)
1979 yılında İran'da yaşanan devrim sadece asırlardır süren monarşi geleneğini değil, İran'ın iç ve dış politikasını da kökten değiştirmiştir. Şah zamanında ABD ve İsrail'in bölgedeki en önemli müttefiklerinden biri olan İran, devrimden sonra bu iki ülkenin hasmı haline gelmiştir. Aslında devrimin seyrine baktığımızda bunun İslam Devrimi'nden çok Şah yönetimine karşı yürütülen topyekün bir muhalefet hareketi olduğu görülmektedir. Zira devrime destek veren gruplara bakıldığında liberallerden ılımlı İslamcılara, komünistlerden radikal İslamcı kanada kadar birbirlerinden çok farklı birçok grubu bir arada görmekteyiz. Devrimden sonra Humeyni'nin yeteneğinin de etkisiyle radikal İslamcı kanat yönetimi ele geçirmiştir. Devrim sonrası İran dış politikasına yön veren faktörler ?tam bağımsızlık?, ?batı karşıtlığı? ile ?rejimin güvenliği ve ihracı? olmuştur. Kurulan yeni rejimin diğer Müslüman ülkelere de ihraç edilme çabası bölge ülkelerinde tedirginliğe sebep olmuş, bu yüzden de İran yalnızlığa itilmiştir. ABD ise bölge ülkeleri üzerindeki İran korkusunu canlı tutarak bu coğrafyada birçok üs elde etmiştir. Humeyni döneminde uluslararası alanda yalnızlığa itilen İran, Irak ile yapılan savaşta da bunun sıkıntısını fazlasıyla çekmiştir. Humeyni'nin ölümünden sonra Rafsancani ve ardından Hatemi'nin cumhurbaşkanlığı dönemlerinde İran dışa açılma hususunda daha istekli politikalar izlemiştir. Bilhassa Hatemi dönemindeki gelişmeler nedeniyle Humeyniciliğin bitmeye başladığı yorumları bile yapılmıştır. Ancak Hatemi'den sonra cumhurbaşkanlığına seçilen Ahmedinecad'ın sert söylemleri ve uzlaşmaz üslubu nedeniyle İran'da aslında pek bir şeyin değişmediği ortaya çıkmaktadır. ; The Iranian revolution in 1979 did not only collapse the ancient tradition of monarchy but it also produced profound change in domestic and foreign policy of Iran. Iran, which was, a prominent ally of the USA and Israel during Shah Dynasty, has become deeply antagonistic following the revolution. When we look at the course of the revolution, it can be considered a massive opposition to Shah dynasty rather than an Islamic revolution since the supporters of the revolution include many different circles ranging from liberals to moderate Islamists or from communists to radical Islamists. After the revolution, Islamic circles seized the power due to the Ayatollah Khomeini's charisma and ability After the revolution, the principles of the Iranian foreign policy have become `independence?, `anti-westernism? and `safeguarding and export of the regime?. Due to the efforts of exportation of the newly founded regime to other Islamic countries, Iran has been isolated while USA has gained many bases in countries in the region by keeping the fear of Iran alive. Iran, which was isolated during the Khomeini period, suffered from this isolation during its war with Iraq. After Khomeini?s death, Rafsanjani and Khatami successively followed foreign policies of expanding relations with the world. Especially during the Khatami period, there were even comments about death of Khomeinism. However, the harsh comments and irreconcilable attitudes of Ahmadinejad, the current president of Iran elected after Khatami have showed that very little has changed in Iran.
BASE
BİBLİYOGRAFYA : SELECTIVE TURKISH BIBLIOGRAPHY ON INTERNATIONAL RELATIONS 1979
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, Band 19, Heft 0, S. 1
Roma'daki Orta Doğu Kollokyumu, 24-26 Eylül 1979
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 34, Heft 1, S. 1
ISSN: 1309-1034
İran ve Güvenlikleştirme Politikaları: Ayetullah Humeyni Dönemi (1979-1989)
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 77, Heft 3, S. 629-650
ISSN: 1309-1034
Yirminci yüzyılda İran önemli bir toplumsal harekete tanıklık etmiştir: 1979 İran İslam Devrimi. Muhammed Şah'ın uyguladığı politikaların sonucunda oluşan olumsuz siyasi, sosyal ve ekonomik şartlara karşı toplumun farklı kesimleri Ayetullah Humeyni'nin liderliğinde bir araya gelmiştir. Devrim sonrasında İran'da monarşi sistemi yerini İslam Cumhuriyeti'ne bırakmıştır. İran İslam Devrimi'nin başarısında ve Velayet-i Fakih üzerine temellendirilen yeni rejimin kabul edilmesinde Ayetullah Humeyni'nin rolü önemli bir faktördür. Batılılaşma ve modernleşme politikalarına karşı duran, yabancı devletlerin ülkenin iç ve dış politikasına müdahale ettiği ve Muhammed Şah'ın uyguladığı politikalarda yabancı devletlerin çıkarlarını koruduğunu ileri süren Humeyni, İran'da bir "Güvenlik Devleti" inşa etmiştir. Bu çalışmanın amacı, Kopenhag Okulu'nun güvenlikleştirme teorisinden faydalanılarak Humeyni dönemi İran İslam Cumhuriyeti'nin iç ve dış politikasınıanaliz etmektir.
1979-2012 yılları arasında Türkiye-Irak stratejik ilişkileri (Irak kaynaklarına göre) ; Iraqi-Turkish strategic relations (1979-2012) (According to Iraqi sources)
İki ülkenin kurulmasına tanık olan yirminci yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren, aralarındaki ilişkiye biraz kaygı verici bir şekilde bir dizi gerilim eşlik etmiştir. Ancak, bu gerilimler çoğu zaman birbirine bağlı çıkarlardan dolayı olumlu gelişmelerle sonuçlanmıştır. Bu durum, zaman zaman kendi çıkarlarına hizmet eden hedefleri gerçekleştirmenin bir yolu olarak işbirliği yapmalarını sağlamıştır. Türkiye-Irak ilişkileri, Orta Doğu'nun stratejik önemi dolayısıyla uluslararası gelişmelerden ve ABD'nin bölgedeki etkisinden bağımsız düşünülmemelidir. Nitekim Birinci ve İkinci Körfez Savaşı sonrası gelişmeler ve beraberinde Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla birlikte Amerika'nın başat güç olarak yükseldiği, dünyanın tek kutuplu bir sürece doğru evrildiği süreçte Türkiye-Irak ilişkilerinde de değişimler yaşanmıştır. Bahsi geçen gelişmeler özellikle 1991 sonrası ikili ilişkilerin gerilemesinde önemli bir rol oynamıştır. 2003 yılı ABD işgali sonrası ise ikili ilişkiler, bu işgalin yol açtığı etkiler çerçevesinde gelişme göstermiştir. Bu süreçte Irak'ın yeniden yapılanmasında Türkiye aktif rol almak istese de 1 Mart Tezkeresiyle başlayan Türkiye-ABD gerginliği buna engel teşkil etmiş, Irak'taki Kürt grupların ABD ile işbirliği yapması ile Türkiye sürece dâhil olamamıştır. Diğer taraftan işgal sonrası Irak'taki kargaşayı fırsat bilen PKK terör örgütünün Kuzey Irak'ta faaliyetlerini yoğunlaştırması, mezhep savaşlarının bölgedeki istikrar ortamını zafiyete uğratması, Türkiye'nin güvenlik eksenli sorunlar yaşamasına yol açmıştır. Bu sebeple Türkiye, Irak'taki tüm siyasi, etnik ve mezhepsel gruplarla iyi ilişkiler geliştirmeye çalışmıştır. Türkiye ile Irak arasındaki ilişkilerin yıllardır devam eden PKK sorunu ve uluslararası güçlerin bu coğrafyadaki çıkar çatışmaları sebebiyle tam manasıyla düzelmesi güç görünmektedir. ; From the first quarter of the twentieth century, which witnessed the establishment of the two countries, the relationship between them was accompanied by a series of worrisome tensions. These tensions, however, have often resulted in positive developments due to interdependent interests. This has enabled them to cooperate as a way of achieving goals that serve their interests from time to time. Turkey-Iraq relations should not be considered independent of the international developments and the impact of the USA in the region due to the strategic importance of the Middle East. As a matter of fact, along with the developments after the First and Second Gulf Wars, and the process in which America rises as the dominant power after the disintegration of the Soviet Union and when the world evolves towards a unipolar process, there have been changes in the Turkey-Iraq relations. The aforementioned developments played an important role in the weakening of bilateral relations especially after 1991. Bilateral relations after the 2003 US invasion, on the other hand, have improved within the framework of the effects of this invasion. Although Turkey wanted to take an active role in the reconstruction of Iraq in this process, Turkey-US tension starting with March 1 2003 Permit impeded this, and Turkey was excluded from the process, as the Kurdish groups in Iraq cooperate with the United States. On the other hand, the fact that the PKK terrorist organization, who took the advantage of the post-invasion turmoil in Iraq, increased its activities in the Northern Iraq, and that sectarian wars have weakened the environment of stability in the region led Turkey to experience security-based problems. Therefore, Turkey has tried to develop good relations with all the political, ethnic, and sectarian groups in Iraq. As a result, it seems difficult for relations between Turkey and Iraq to fully recover due to factors such as the long-standing Kurdish question, sectarian violence, and conflicts of interest of international powers in this geography.
BASE
Barzani'nin son yılları ve Kürdistan'da çok partili sistem: 1975 - 1979
In: Berfin yayınları / Araştırma - inceleme, 3 = 12 [d. Gesamtw.]
In: Berfin yayınları, 12
World Affairs Online
1958-1979 yılları arasında Irak'ta yapılan Hükümet Darbeleri'nin Türkiye'deki yankıları
ÖZETÖzellikle 1958 yılından itibaren Irak'ta, sürekli olarak hükümet darbeleri gerçekleştirilmiştir. Yabancı devletlerin Irak'ın içişlerine karışması (özellikle zengin petrol kaynaklarına kavuşabilmek için), bu darbelerin en önemli sebeplerinden biri olmuştur. Bu nokta da ülke üzerinde Nâsır'ın uygulamaya çalıştığı politikanın her zaman yön değiştirmesi (bir dönem dostu olan bir ülkeyle kısa süre sonra düşman haline gelmesi), Irak'ta kendisine olan sempatiyi ve güveni sarsmıştır. Ülke halkı huzur içinde yaşamak istemiştir, ancak Irak'ta zaten var olan karışıklıklar Nâsır nedeniyle daha da artırmıştır. İlerleyen süreçte Irak'ta bir diğer ülkenin yani Rusya'nın söz sahibi olması ve ülkeye askeri, siyasi, ekonomik ve kültürel olarak yerleşmesi, ülkeyi daha da karıştırmıştır. Irak yetkilileri tarafından her ne kadar kabul edilmemiş olsa da, Irak'ın bir Rus peyki haline geldiği açıkça görülmüştür. Irak-Rusya yakınlaşmasının en olumsuz etkisi, bir zamanlar Nuri Sait Paşa ve arkadaşlarının baskılarından kaçan komünist Kürtlerin Rus gemilere binerek ülkeye giriş yaptığı zaman anlaşılmıştır. Ülkedeki Kürtler ile geri dönen komünist Kürtler arasında yaşanan mücadeleden en çok etkilenen ülke Türkiye olmuştur. Sınırlarımızı aşarak ülkemize iltica eden ve buradan ayrılmak istemeyen (Barzaniler Irak'ı terk etmedikçe geri dönmeyeceklerini söylemişlerdir) Kürtler, Türkiye'yi hem iç siyaset hem de dış siyaset açısından zor durumda bırakmıştır. Darbeleri yakından takip eden Türkiye, bu dönemde hep dostluk mesajları vermiştir. Ancak, Kıbrıs meselesinde takındığı iddialı tavrı, birçok baskı ve zulümle karşılaşan Iraklı Türkler için tam anlamıyla gösterememiştir. İhtilallerin önemli olan diğer bir nedeni de darbe yaparak başa gelenlerin beceriksiz ve idareci yeteneğinden yoksun olmasıdır. İhtilalci liderler tarafından Irak halkına verilen sözler (huzur, refah, zenginleşme), eski hükümetler için yapılan eleştiriler unutulmuştur. Eski hatalar, yeni ihtilalci liderler tarafında tekrarlanmıştır ve böylece Irak'ta kısa aralıklarla birçok darbe gerçekleştirilmiştir. Yaşanan bu kaos ortamında Iraklı Türkler, belirttiğim gibi baskı ve zulümlerle karşılaşmıştır. Bir dönem komünist olmaya bile zorlanan Türkler, ölmeyi tercih ederek canları pahasına savaşmıştır. 1958-1979 yılları arasında Irak'ta yaşanan olaylar, akla hayale sığmaz bir hal almıştır. Bu olaylar nedeniyle Dış İşleri Bakanlığımız tarafından gerekli açıklamalar yapılmıştır ve özellikle sınırlarımızda askeri tedbirler alınmıştır. Türk gençlik dernekleri ve MTTB'nin gösterdiği tepki, takdir edilecek şekilde olmuştur. Birleşmiş Milletlere kadar başvuran bu dernekler, ne pahasına olursa olsun yurttaşlarımızın ezilmesine izin vermeyeceklerini açıklamıştır. 1979 yılında Irak'ta çatışmasız bir şekilde başa gelen Saddam Hüseyin ise, verdiği idam kararlarıyla tam bir diktatörlük sistemi uygulamıştır. Saddam Hüseyin'in başa gelmesi diğer ülkeleri tarafından olağan karşılanmıştır, çünkü Saddam arka planda olduğu dönemde de (Hassan el-Bekr dönemi) ülkeyi sessizce yönetmiştir. İhtilaller konusunda çok deneyimli olan Saddam, kendi mevkiini sağlamlaştırmak ve ülke halkını korkutarak bastırmak için birçok idam kararı almıştır. Böylece Irak, tarihte hep çatışmaların odak noktası olmuştur. ABD tarafından başlatılan Irak'taki son iç karışıklık, günümüzde de devam etmektedir. Akıllardaki asıl soru Irak'ta bulunan Türklerin geleceğinin ne olacağıdır. İşte buna kimse cevap verememektedir. SUMMARYCoup d'états (revolutions) have been realized continuously in Iraq, especially since 1958. The main reason of these revolutions was foreign interventions in the internal affairs of Iraq (the cause of the interventions was especially in order to gain rich oil sources of the country). Public sympathy and trust to Nâsır lost due to his floating policies. For example; Iraq was a friendly country but she became an enemy for Egypt in a short time. People of the country wanted to live in a peace. However, domestic chaos, which prevailed in the Country, was increased because of Nâsır. In the following years, another country (Russia) gained a considerable influence on Iraq. For example in military, political, economic and cultural issues. So this caused to new chaoses in Iraq. Although it was not accepted by Iraqi authorities, it was clearly seen that Iraq had been a Soviet satellite. The worst side of the convergence between Iraq-Russia was seen when communist Kurds escaped from pressures of General Nuri Sait and his friends. Turkey was the most affected country because of conflict between Iraqi Kurds and communist Kurds who had returned to their country. Problems related to Turkey's national and international policies arisen when Kurds sought refuge in. Turkey, who follows the revolutions very closely, sent friendship messages every time. Whereas Turkey adopted direct and systematic approach to Cyprus problem, she couldn't employ the same policy for Iraqi Turks who suffer oppression. Incapable and week leaders were another contributory factors in the coup d'états. Revolutionist leaders had given a wealth of promises to people who live in Iraq, about making the country rich and peaceful place. Nevertheless, promises were broken. New revolutionist leaders made repeated same mistakes which had made by their predecessors. So a lot of revolutions were serially realized in Iraq. Iraqi Turks faced oppression in this chaos. Once Turks had been forced to accepted communism. But they rejected and fought at the expense of their life. Between 1958-1979 dramatic and tragic events had took place in Iraq. Foreign Ministery of Turkey released necessary official statements about the events and the government took military measures along the border. Turks youth associations' reaction was laudable. These associations stated that they did not accept any pressures that exerted on our citizens and applied to United Nations. Saddam Hussein became leader of the Iraq with the help of a bloodless coup in 1979. He established a military dictatorship and ordered several executions. Becoming leader of Saddam was not a surprise for other countries as he had been the driving force behind Hassan el-Bekr. Saddam was an experienced person about revolutions. He ordered several executions in order to strengthen his position. So Iraq had always been the focus of conflicts during history. Unrest period that caused by USA intervention is still lasting today. A question mark hangs over the future of Turks living in Iraq. No one can answer to this question.
BASE