Arslan, Mehmet (Balikesir Author) ; Amerika Birleşik Devletleri, adem-i merkezi yönetim sistemine ve federal devlet yapısına sahip bir ülkedir. Yönetim sistemi üç kademeli bir yapı arz etmektedir. İlk düzey yönetim biriminde federal devlet, ikinci düzey yönetim biriminde eyaletler ve üçüncü düzey yönetim biriminde mahalli idareler bulunmaktadır. Mahalli idarelerin yapısı ve niteliği eyaletten eyalete farklılık göstermektedir. Bu nedenle her mahalli idare birimi kendine has özellikler taşımaktadır. ABD'de mahalli idareleri il, ilçe, kasaba- köy, okul bölgeleri ve özel bölgeler şeklinde genel bir sınıflandırmaya tabi tutmak mümkündür. Bununla birlikte bazen aynı yapıya sahip bir mahalli idare biriminin başka bir eyalette farklı bir isimle yapılandığı da görülmektedir. Söz konusu yönetim yapısı içinde çalışmada, ABD'de mahalli idarelerin mali yapıları ve merkezi idare ile ilişkileri incelenme konusu yapılmıştır. ; United States of America is a country that has a decentralized management system and federal form of government structure. Management system offers three tiered structure. Federal government is in the first level of administrative unit, states are in the second level of administra- tive units and local governments are the third level of administrative unit. Local government's structure and quality varies from state to state. Therefore, each local government unit has its own unique features. Local governments in the USA can be classified in the form of county, municipal, town and village, school districts and special districts. However, sometimes a local government unit that has the same structure is also structured with a different name in another state. In this paper, management structure of USA, local government's financial structure and its relationship with the central government have been examined.
Türkiye, Kophenag Siyasi Kriterleri'ni yerine getirdiği ve diğer aday ülkelerden farksız olarak AB adayı kabul edildiği 1999 yılındaki Helsinki Zirvesi'nden sonra hızlı bir reform sürecine girmiştir. Yıllarca konuşulan ve üzerinde hazırlık yapılan yerel yönetimler reformu da AB sürecinin cesareti ve şevkiyle çıkarılmıştır. Bu değişim ve reform süreci yerel yönetimlere önemli özerklik ve yetkiler vermiştir. Ancak reformun kısa uygulaması sonucunda, reformun gerekli olduğuna inananlar dahi reformun eksikliklerine eleştirilerini yöneltmekten kendilerini alamamışlardır. Çünkü mahalli idareler yeterli ve kalifiye işgücüne sahip değildir. Bu nedenle mahalli idarelere verilecek özerklik ile idari vesayet arasında ince bir denge kurulması, yerel otoritelerin iş ve işlemlerinin etkili bir şekilde denetlenmesi gerekmektedir. Eksiklikleri ve boşlukları olmasına rağmen yerel yönetimler reformuyla önemli bir adım atılmış ve mahalli idare sistemi tekrar sorgulanmıştır. Yerel yönetimler ile mülki idare arasındaki ilişkiler idari vesayet ve yerel özerklik şartları bağlamında önemli şekilde değiştirilmiştir. Mahalli idareler reformu sayesinde, AB'ye üyelik sürecinde, uyum ve intibakın en kolay olacağı alanlardan biri olması yönünde önemli bir gayret sarf edilmiştir. Reform süreci, merkeziyetçilik ve yerellik ilkeleri ile idari vesayet ve özerk yerel yönetim ilkelerini farklı açılardan değerlendirilme ihtiyacını ortaya çıkartmıştır. ; Turkey has entered into a fast reform process after the Helsinki Submit where Turkey fulfilled the Copenhagen Criteria and it is accepted as a candidate state the same as others, in 1999. The reform of local authorities that is spoken for years and made preparation on it, is also ratified by the EU's courage and enthusiasm. This innovation and reform process has given important autonomy and competences to the local governments. Nevertheless, with short application of the reform, the people who believe the reform is necessary, are unable to stop themselves from their critiques. Because, the local authorities do not have enough and qualified workforce. Due to this fact, a sensitive balance ought to set between autonomy that will give to the local governments and administrative tutelage; the works and functions of the local authorities should be supervised effectively. Although it has lack and gap, an important step was taken with local authorities? reform and the system of local authorities was interrogated. The relations between local governments and civilian administrations were changed related administrative tutelage and local autonomy conditions. An important struggle was exerted to make one of areas which can be adopted easily in the EU process in the framework of administrative harmonization by the local authorities reform. The reform process exposed the necessity of analyzing centralization and subsidiarity, administrative tutelage and autonomous local government principles from different angles.
Türk kamu yönetimi tarihsel süreçte kurumsal değişim ve dönüşümler geçirmiştir. Ülkemizde kentleşme faktörü toplumsal yaşamı önemli ölçüde etkilemiştir. Küresel ölçekteki yönetsel, ekonomik ve teknolojik gelişmelerde Türk kamu yönetiminin değişiminde belirleyici olmuştur. Türkiye'de Cumhuriyetin ilanından sonra yaşanan en dikkat çekici değişim Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine (CHS) geçilmesidir. Kamuoyunda mevcut sistem Türk tipi başkanlık sistemi, başkanlık sistemi adları ile anılmaktadır. İsmi ne olursa olsun getirilen sistem tartışmasız biçimde Türk kamu yönetimi teşkilatının tüm kurumlarını etkilemiştir. Cumhurbaşkanının etkin olduğu yeni sistem kamu kurumlarının hafıza ve deneyimlerini yenilemelerini gerektirmiştir. Yeni sistem mevcut merkez-yerel ilişkilerini de önemli ölçüde etkilemiştir. Merkez idare ile yerel yönetimler arasındaki ilişkilerinde yetki İçişleri ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığına verilmiştir. Bu Bakanlıkların teşkilatında yeni kurumlar oluşturulmuş, taşra kuruluşlarında yetki ve görev dağılımı yenilenmiştir. Örneğin YİKOB adlı kurumun yerel hizmetlerde sorumluluğu arttırılmıştır. Valilik tarafından yürütülen bazı hizmetler Çevre ve Şehircilik Bakanlığı il teşkilatına devredilmiştir. Çalışmamızda yeni sistem çerçevesinde merkezi idare ile yerel yönetim ilişkilerinde ortaya çıkan yeni kurumlar incelenecektir. Değişime yönelik mevcut durum analizi yapılarak ilgililerin paylaşımına sunulacaktır. ; Turkish public administration has undergone various institutional changes and transformations in the historical process. In Turkey, urbanization factor has affected social life to a great extent. Urbanization has been the determining factor in the change of Turkish public administration in the administrative, economic and technological developments. The most considerable change occurred after the founding of the Republic is switching to the Presidential System. In the public opinion, the current system is referred to as the Turkish-Type Presidential System or the Presidential System. Regardless of the name, the system has undoubtedly affected all institutions of the Turkish public administration. The new system in which the President is active has required public institutions to renew their memory and experiences. The new system has also significantly affected the relations between existing central and local governments. The authority in the relations between the central administration and local administrations is given to the Ministry of Interior and Ministry of Environment and Urbanization. New institutions were established in the organization of these Ministries, and the distribution of authority and duties in provincial organizations were renewed. For example, the responsibility of YİKOB has been increased in local services. Some of the services provided by the governorship were transferred to the provincial organization of the Ministry of Environment and Urbanization. In this study, new institutions emerging in the relations between central government and local government within the framework of the new system will be examined. The current situation analysis for the change will be made available to the interested parties.
1980 sonrası neo-liberal politikalar, kamu yönetimini, özellikle finansman açıkları gerekçesiyle, hem merkezi yönetimler bakımından hem de yerel yönetimler bakımından reforma etmeyi amaçlamıştır. Bu çalışmada, Almanya, Fransa, İngiltere ve Türkiye'deki yerel yönetim reformları, birlikte değişim yöntemi temelinde karşılaştırmalı olarak incelenmektedir. Karşılaştırma iki açıdan söz konusu ülkelerin benzerlik ve farklılıklarını konu edinmiştir: Birincisi, merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasındaki işlevsel değişimdir (dikey bakış açısı). İkincisi ise, yerel yönetimler ile piyasa ve / veya üçüncü sektör arasındaki ilişkilerin yeniden düzenlenmesidir (yatay bakış açısı). Bu yatay bakış açısı, "yerel yönetimden" "yerel yönetişime" doğru evrimi karşılaştırmanın odağına yerleştirmektedir. Çalışmanın amacı, neo-liberal politikaların uygulandığı bu ülkelerdeki desantralizasyon ve piyasalaşma sürecinde ortaya çıkan kurumsal ve işlevsel değişimleri karşılaştırmalı olarak ortaya koymaktır. ; Neoliberal policies after 1980 aimed at reforming public administration, especially owing to financial budget deficit, in terms of both central and local administrations. In this study, local administration reforms in Turkey, Germany and France have been studied comperatively taking method of change together into consideration. The comparison focuses on similarities and distinctness of the above-mentioned countries from two aspects, namely, the first one is functional change between central and local governments (with the help of vertical point of view) and the second one is regulation of the relations between local governments and market or third sector (with the help of horizontal point of view). The second reconsideration surely positions evoluation from "local government" to "local governence" which is in the process of reform into the center of the discussion. The purpose of the study is to reveal comperatively the institutional and functional changes emerging during process of decentralisation and gaining a place in the market in the countries where neoliberal policies are implemented.
Küreselleşme hareketine bağlı olarak yerelleşme hareketi de aynı şekilde hız kazanmaya başlamıştır. Bu sürecin bir sonucu olarak merkeziyetçi yapıların sahip olduğu güç ve imkânların bir kısmı yerel yönetimlere devredilmiştir. Bu yetki ve görev devrinin bir sonucu olarak yerel yönetimlerin kendi mali ve idari sorumlulukları oluşmuştur. Bu çalışmada Tekirdağ Büyük Şehir Belediyesi'nin mali disiplin içerisinde yürütmüş olduğu faaliyetler kapsamında 2014-2018 yılları arası mali bütçe bilançosu analiz edilmiştir. Genel itibariyle Tekirdağ Büyükşehir Belediyesinin gelir ve giderleri karşılıklı olarak incelendiğinde gelirlerin giderleri karşılamadığı görülmektedir. Bunun neticesinde oluşan bütçe açıklarını ise borçlanma ile kapatma yoluna gitmişlerdir. Bu durum Tekirdağ Büyükşehir Belediyesini mali açıdan devamlılığı çok güç olan bir borç yükü altına sokmuştur. Böylece belediye bir borç döngüsü içine girmiş ve borç ödemekte sıkıntıya düşmüştür. ; Due to the globalization movement, the localization movement started to accelerate. As a result of this process, some of the power and facilities owned by centralist structures have been transferred to local governments. As a result of this transfer of powers and duties, local administrations have their own financial and administrative responsibilities. In this study, the financial budget balance between the years 2014-2018 has been analyzed within the scope of the activities carried out in the financial discipline of Tekirdağ Metropolitan Municipality. When the income and expenses of the Tekirdağ Metropolitan Municipality are examined in mutual terms, it is seen that the revenues do not cover the expenses. As a result of this, they started to close the budget deficits by borrowing. This situation has put the Metropolitan Municipality under a financial burden which is very difficult to sustain. Thus, the municipality has entered into a debt cycle and has trouble to pay the debt.
1980'lerden itibaren, yerel yönetimler çok önemli bir değişim sürecinden geçmekte ve bu değişim süreci, literatürde bir üst başlık olarak "yerel yönetişim" biçiminde kavramlaştırılmaktadır. Yerel yönetimden yerel yönetişime geçiş, yerel yönetimlere bakış açısı itibariyle bir zihniyet değişimine işaret etmektedir. Fordizmden postFordizme geçiş sürecinin ve ortaya çıkardığı politik ve yönetsel sonuçların analizinin, günümüzde yerel yönetimler açısından yaşanan bu çok boyutlu değişimi daha iyi anlamak için bir fırsat sunduğu, bu çalışmanın arka planında yer alan temel düşüncedir. Bu çerçevede, çalışmanın amacı, Fordizmden post-Fordizme geçiş bağlamında, yerel yönetimlerin örgütsel yapısı, işlevleri, iş görme usulleri ve hareket alanı açısından yaşanan değişimi analiz etmektir. ; The local governments have going through a crucial process of transformation since 1980s and this process is being conceptualized as "local governance" as an umbrella term in the literature. The transition from local government to local governance refers a change in mentality related to local governments. The fact that the analysis of transition process from Fordism to post-Fordizm and the emerging political and administrative outcomes offers an opportunity in order to better comprehend this multidimensional change regarding local government is the fundamental idea in the background of this article. In this framework, the aim of this article, within the context of transition from Fordism to post-Fordizm, is to analyze the actual changes occurring in terms of the organizational structure, functions, procedures and field of action of the local governments.
Yüksek Lisans Tezi ; Ulus üstü bir örgütlenmeye sahip olan Avrupa Birliği'nin temelleri 1951 yılında imzalanan Paris Antlaşması ile Almanya, İtalya, Fransa ve Benelüx ülkeleri arasında oluşturulan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu'na dayanmaktadır. Bu süreçte kurucu antlaşmalar ve devamında katılım antlaşmaları birlik kurma düşüncesinin gelişimine katkıda bulunmuşlardır. Birliğin yapısını ve işlevini daha iyi kavrayabilmek açısından organları da detaylı olarak incelenmiştir.Avrupa Birliği Hukuku'nun dayandığı temel ilkeler ilgili antlaşma maddeleri çerçevesinde ele alınmıştır. Avrupa Birliği Adalet Divanı'nın içtihat ve kararları incelemeler bakımından yol gösterici olmuştur. Yerel yönetimler konusu yerel özerklik, subsidiarite ilkesi ve Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı kapsamında incelenmiştir. Özerklik şartı yerel idarenin güçlendirilmesi ve özerkliklerinin savunulması düşüncesinden hareketle oluşturulmuş ve 1988 yılında yürürlüğe girmiştir. Böylesine büyük ve karmaşık bir yapıda tüm ülkeler için ortak bir yerel yönetim yapısından bahsetmek mümkün olmamaktadır. Bu durumu daha iyi kavrayabilmek açısından Avrupa Birliği üyesi olan bazı ülkelerde yerel yönetim yapıları ele alınmıştır. ; The European Union, which has a supranational organization, is based on the European Coal and Steel Community formed between Germany, Italy, France and the Benelux countries with the Paris Treaty signed in 1951. In this process, the founding treaties and the accession treaties contributed to the development of the idea of unity. In order to better understand the structure and function of the Union, its organs have been examined in detail. The basic principles on which the European Union Law is based have been discussed within the framework of the relevant treaty articles. The case-law and judgments of the Court of Justice of the European Union have been guiding in terms of examination. The issue of local governments has been examined within the scope of local autonomy, principle of subsidiarity and European Charter of Local ...
Yönetim devamlı bir süreçtir. Yönetim süreci, pek çok iç ve dış koşulların, çok yönlü faktörlerin etkisiyle oluşan insani, maddi ve manevi faaliyetlerin toplamıdır. Görünen yönetim karmaşasını netleştirmek, anlaşılır hale getirmek, şeffaflaştırmak, kamu reformu ile ele alınan yeni yönetim yaklaşımının özünü oluşturmaktadır. Bu süreçte stratejik yönetim ve stratejik planlama öne çıkmaktadır. Tıpkı işletmelerde olduğu gibi kamu ve yerel idarelerde de stratejik plan yaparak hayatiyetini sürdürmektedir. Türkiye'de yerel idarelerin de içinde bulunduğu kamu gerçeğine bakmakta yarar vardır. Kamu mevcut ve yapısal durumu bilinmeden üzerine bina edilecek her türlü çaba sonuçsuz kalacaktır. Şimdiye kadar yapılan reform çabalarının tutmaması da bu gerçeğe dayanmaktadır. Türkiye'de, kamuda kaynaklarının etkin ve verimli kullanılmadığı görüşü hakimdir. Toplum kamudan kaynaklarının etkin, verimli, kaliteli ve amaca yönelik kullanımını beklemektedir. Beklentisine temel gerekçe de, gelişmiş ülkelerde kaynakların etkin, verimli ve üretime dönük kullanıldığını görmesidir. Stratejik planlama tam bu noktada toplum talepleriyle stratejik plan sunumunda kesişmektedir. Artık kamu, çevreyi inceleyerek analiz ederek vizyon, misyon, hedef, strateji ve önceliklerini belirleyerek plan geliştirecek; bunları uygulayacak sonuçlarını izleyerek ölçecek bir yönteme sahiptir. Bunu katılımcı yönetim anlayışı içinde gerçekleştirecektir. İşletmelerde müşteri memnuniyetine paralel kamu, vatandaş memnuniyeti odaklı çalışacaktır. Böylece uluslararası standartların kabul ettiği katılımcılık, şeffaflık, hesap verirlilik, paylaşımcılık, anlayışı kamu yönetimimizin olguları haline gelecektir. Artık kamu yönetiminde ve yerel idarelerde stratejik davranmak ilkesi kabul görmektedir. Eğitim, sağlık, tarım, sanayi, ketleşme başta olmak üzere öncelikli alanlarda rekabet etmek stratejik yönetim anlayışı ile olacaktır. Kısaca durumsal yaklaşımdan, stratejik yaklaşıma geçiş sağlanmaktadır. Bu geçiş gelecek referanslı yönetim anlayışına sahip olmak, idareyi kendi koşulları içinde rakipleri ve benzerleri ile karşılaştırarak rekabetçi bir temelde ele almak, bütüncül, entegre bir planlama anlayışıtaşımak anlamına gelmektedir. İş dünyasında alınan önemli mesafenin burada da ele alınabilmesi için öncellikle yerel idareyi yöneten üst düzey yönetici anlayışının değişmesi kaçınılmazdır. ; Administration is a continious process. Administrative process is the total of the moral, physical and humanitarian activities which are formed by many inside and outside conditions and multi-dimensional effects. Making the apparent chaos of administration clear,transparent,understandable are the nucleus of the new administrative approach which is at hand.Like private institutions,the local and public administrations can survive by the help of strategic planning. During this process strategic planning and administration come into foreground. It is beneficial to look closely at the public reality including local administration in Turkey. Every effort made without any knowledge of the present situation and structure will be futile. That is the reason why so many reforms have failed so far. Widely held opinion is that the resources in Turkey cannot be benefıted from effectively or efficiently.But the public expects these resources to be taken full advantage of. The main ground for this demand is that the resources in developed countries are utilized in an effective,efficient and productive way. These demands and strategic planning interject at this point. From now on,the public will develop plans by investigating and analysing the neighbourhood determining mission, vision, strategy, targets and priorities. The public has the administration to be able to carry out them and assess the results. They will be put into practice by participatory bureaucracy. The focus will be the on citizen satisfaction just like the customer satisfaction in private institutions. So internationally accepted concepts such as participation, transparency, accountability and sharing will be a part of our administrative structure. In today`s world the principle of strategic action is widely held. Competition in primary areas such as agriculture,education,urbanization and industry are only possible in this way. Shortly from situational administrative approach to strategic one is aimed at. These transition means having an administrative approach with a future reference,handling the administration under its conditions by comparing and contrasting with its competitors and having an integrated and holistic approach. To be able to be succesful like private insitutions, it is inevitable to have a change in the concept of senior administrators managing local government.
In recent years, there has been an increase in the international activities of local governments in Turkey. Local governments conduct international activities by establishing sister city relations, becoming members of international organizations, and signing cooperation protocols, and memoranda of understanding/goodwill letters. The present study aimed to investigate the activities regarding the international activities of local governments in Turkey. In the study, lectures on international activities, following the description of theoretical, historical and legal backgrounds of international relations, the statistical data on the activities of local governments in Turkey are presented, and some observations and assessments were made through the information obtained from the relevant unit managers of six metropolitan municipalities in Turkey which have the strongest memberships in international organizations. As a result, it was determined that there has been an increase in the number of international activities of local governments in Turkey, memberships to these organizations have been effectively carried out, the municipalities have become a member of international organizations which are expected to benefit from, a purpose was determined by these municipalities before becoming a member, and these municipalities have become stakeholders of international organizations and have gained significant benefits through these joint projects.
Devletlerin gözetim süreçleri ve kapitalizmin piyasayı kullanma biçimi, ilk kez olmayan ancak bir öncekine de benzemeyen biçimde dönüşmüştür. Tek başına devletlerin kapitalist süreçlerinden bahsetmek yerine gözetim kapitalizmi ile kendisini devletin sınırlandırılmış görevlerinin ve eylemlerinin dışına çıkarmaya çalışan ve şirketlerle birlikte güçlenirken aynı zamanda devlet olmaklığını bir kenara bırakarak kendisinin ve kurumlarının da birer şirket olma yolunda ilerlediğini tartışmak daha anlamlı durmaktadır. Makale, devletlerin gözetim kapitalizminin veri bazlı birikiminden hareketle, kendi kurumlarını -yerel yönetimleri/belediyeleri- sürece dahil ederek onları da nasıl şirketleştirmeye yönettiğini göstermeyi amaçlarken, hizmet verenlerin değişimine yönelik hizmet alanlar olarak vatandaşların da nasıl birer datadaş'a dönüştürüldüğünü ve haklarını 'rıza' adı altında nasıl takas ettiklerini görünür kılmaya çalışmaktadır. Bunu yaparken, Çin, Rusya, Amerika Birleşik Devletleri, Almanya ve Türkiye gibi ülkelerin yerel yönetimlerinin, gözetim kapitalizmi sürecinde edindikleri roller üzerinden örnekler sunulmaktadır.
Yönetim, yaşama kültürünün bir ürünüdür. Yerel yönetimlerde yönetim geleneğinin oluşması önem taşımaktadır. Ancak, ülkemizde yerel yönetimlerde geleneklerin oluşması zaman almıştır. Yerel yönetimlerin geleneklerden yeni süreçlere geçmesi ise hiç kolay olmamıştır. Çünkü yenilik süreçleri yönetimin demokratikleşmesi amacıyla yapılmamış aksine merkezi yönetimlerin kolay yoldan vergi toplayabilmesi ve güçlü olabilmeleri için yapılmıştır. Tüm bu gelişmeler, toplumun yerel yönetimlerden beklentilerine cevap veremediği için demokrasilerinde etkinlik ve verimlilik sorunları devam etmektedir. Yerel yönetimlerde ve demokrasilerinde etkinlik ve verimliliğin sağlanması şeffaf, katılımcı, yenilikçi ve denetlenebilir bir sistemin kurulmasına bağlıdır. Bu çalışmada, yerel yönetimler ve demokrasileri ile ilgili bilgi verilmekte ve sonrasında yerel yönetimlerin demokrasilerinde verimlilik artırmaya ve sorunlarına çözüm bulmaya ilişkin bakış açıları ortaya konulmaya çalışılmaktadır. ; Management is a product of the cultural life. The formation of the management tradition is important for local government. However, it has been taken a long time for the formation of the traditions of local government in our country. On the other hand, It has not been easy at all from the traditional local government to pass new processes. Because new innovation processes do not to improve the democratization of managements, but it is used to collect the tax, and to have power in easy way for the central government. It is still continuing efficiency and productivity problem for the democracies, because all of these developments do not answer the expectations of local authorities. It depends on the establishment of a transparent, participatory, innovative and auditable system to ensure an effectiveness and efficiency of local governments and theirs democracies. This study provides an information about local governments and democracies, and after that gives the points of view how the local governments' democracies increases theirs efficiency and how to find solutions theirs problems.
Yerel demokrasi kavramı ile bağlantılı kavramlardan biri olan ve literatürde kimi zaman yerel demokrasi ile eşdeğer anlamda kullanılan "yerel özerklik" kavramı, en genel anlamıyla; bir yerel topluluğun, yerel nitelikteki işleri, kendi başına, kendi organları eliyle görebilmesi ve buna olanak verecek kaynaklara sahip olabilmesidir (Keleş, 2000: 49). Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nın üçüncü maddesi, "özerk yerel yönetim" kavramını, "yasalar çerçevesinde kamu hizmetlerinin önemli bir bölümünü yurttaşlarının yararı doğrultusunda ve kendi sorumluluğunda yerine getiren, hukuki ve yönetsel yeteneklere sahip yerel tüzel kişilik" olarak tanımlamaktadır. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise bu hakkın, üyeleri serbest, gizli, eşit, doğrudan ve genel seçimle oluşturulan konseyler ya da meclisler tarafından kullanılacağı ifade edilmektedir (Mengi, 1998: 70).halkın karar alma süreçlerine katılımını çok büyük oranda sınırlayan katı merkeziyetçi yapılardan uzaklaşarak yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılması ve katı, hantal, bürokratik bir anlayış yerine üretken, gerçek anlamda eşitlikçi halk katılımına dayanan bir anlayışın hâkim kılınması, küreselleşmenin ve neo-liberalizmin yıkıcı etkilerine karşı bir alternatif oluşturabilecektir. Öte yandan, yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılması ve güçlendirilmesi özellikle Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri olan Kürt sorununun çözümüne de önemli ölçüde katkı sunabilecek bir potansiyel taşımaktadır. Cumhuriyet tarihi boyunca yerel yönetimler, özellikle de belediyeler, yerel demokrasinin sağlanmasından ziyade, yerel hizmetlerin etkin, verimli ve daha az maliyetle sağlanmasının aracı olarak görülmüştür. Ancak bu yaklaşım yerine, Fransa'nın 1951'den itibaren yaptığı gibi, ulus-devletin katı merkeziyetçi sistemini gevşeterek yerel yönetimlere anlamlı oranda yetki devri yapmak yoluyla hem ülke içinde eşitlikçi bir bütünleşme sağlanabilecek, hem bölgeler arası sosyo-ekonomik dengesizlikler aşılabilecek, hem de farklı yerelliklerin kendi farklılıklarını korumalarına olanak tanıyacak çoğulculuk sağlanabilecektir. Bu yolla halkın yönetimde yer alma olanaklarının geliştirilmesini sağlayacak mekanizmaların kurulması, yerel yönetimlerin toplumun bütün sorunları ile ilişkilendirilmesi, sosyal, ekonomik, tarihsel ve kültürel varlığın korunması ve geliştirilmesinde yerel yönetimlerin bir özne olarak değerlendirilmesi mümkün hale getirilebilecektir. Bu anlayışa ek olarak ise, söz konusu yerelliklerin hem gelişmişlik oranlarına göre denge sağlayıcı bir biçimde merkezi bütçe tarafından desteklenmesi, hem de kendi ekonomik kalkınmalarını sağlayabilmelerine imkân tanıyan olanakların (kooperatifleşme gibi) verilmesi, yani bir nevi ortaklaşma ve ürettiğini tüketebilme, kendine yetebilme imkânı tanınması, neo-liberal sistemin halk için değil sermaye için esas aldığı "küreselleşmeci yerelleşme" anlayışının alternatifi olabilecektir. Bu esaslara dayanan bir "yerel özerklik" anlayışı ile liberal yaklaşım tarafından savunulan yerel yönetimlerin merkezi yönetimin müdahalesinden uzak olması ile sınırlandırılmış olan "yerel özerklik" anlayışı arasındaki fark ise ortadadır. ; The concept of -local autonomy-, frequently used synonymously with local democracy, is broadly defined as `the possibility of a local community to independently handle its local tasks using its own means` (Keles, 2000: 49). The third entry in the European Charter of Self-Government defines the concept of self-government as `a local legal entity that owns legislative and governing capability to perform a significant quantity of public services within legal boundaries and under its own responsibilities in line with its public's interests`. The second article of the same entry, on the other hand, states that this capability is used by councils or assemblies whose members are elected via independent, confidential and direct general elections (Mengi, 1998: 70) As one of the frequently debated issues, the demand for more autonomous local governments is restricted to being repressed and independent of the central government by liberal approaches which aim to privatize local services, to increase the power of global capital flows by distributing public services, and to provide suitable conditions for the implementation of neo-liberal policies. In addition to ignoring general public participation, such an autonomy demand of localism seeks to adapt democracy to fit the needs of sovereign powers and to create a local governing platform where everything is subcontracted, transferred to the global capital via neo-liberal policies, and then left to the conscious of capitalism which, referring to Marx; -. cuts down the tree if its shadow cannot be sold-. Particularly today, an increasing promotion of global localization is witnessed while being moved away from the central government often equals to giving in to the wheels of the global capitalism and entering into a competitive localism with its global companies. However, this should threaten neither the existence of a local government as a self-governing unit nor the local public's right to participate in decision-making processes. The firm centralist approach, more or less like the neo-liberal approach, is an obstacle against local governments to become participatory autonomous units. Throughout the human history, all communities have been organized according to their own needs. Today, it is clear that self-governments are vital for the top-down expansion of democracy and the coordination of social development. In this respect, moving away from firm centralist bodies that cause obstructions and restrict the possibility of public participation in decision-making processes seems crucial to create an alternative against the destructive effects of globalization and neo-liberalism. This can be achieved by empowering the authority of local governments and by adapting a true egalitarian participatory approach rather than a firm, clumsy, bureaucratic method. However, increasing and empowering the authorization of local governments has the potential of contributing greatly to the solution of Kurdish issue as one of the important knots in Turkey. Throughout the history of the Republic, local governments and municipalities have been considered as effective tools in providing cost-efficient and prevalent public service rather than maintaining local democracy. Nevertheless, instead of adapting this approach, transferring significant amount of authority to local governments and loosening the firm centralist system of nation-state, as France has been doing since 1951, will not only create an integration in the country and reduce the unbalanced socio-economic conditions among the regions but it will also sustain the plurality by maintaining the differences of each local community. It will then be possible to establish mechanisms to enable public participation, to relate local governments with the problems of the whole society, and to include local governments in the protection and the development of social, economic, cultural, and historical assets. In addition, supporting local governments by the central budget in line with their growth rate, providing them with the autonomous possibilities of improving economically (e.g. becoming a cooperative); that is, giving them the opportunity to cooperate, consume what they produce, and be self-sufficient, could be an alternative for neo-liberal system's -global localization- approach adapted not for public but for the capital. The difference between such a -local government- and the one advocated by liberal approach repressed from central government is self-evident.
Yerel hizmet sunumunda yerel yönetim ve sivil toplum kuruluşları paydaşlığı ortaya konurken devlet anlayışının geçirdiği değişim önemlilik arz etmektedir. Aslında değişen devlet anlayışı kamu yönetimindeki dönüşümü beraberinde getirmiştir. Bu dönüşüm sürecinde kamu hizmetinin sunucuları değişkenlik göstermektedir. Bu açıdan değerlendirildiğinde yerelleşmenin önem kazanmasıyla kamu hizmet sunucusunun çoğunlukla yerel yönetimler olduğu öngörülmektedir. Ayrıca bu süreçte katılımcılık ve demokrasi kavramları ön plana çıkmış olup, bu kavramlar kamu hizmet sunumunda sivil toplum kuruluşlarının aktör olarak ele alınabileceğini ortaya koymuştur. Bu çalışmada değişim sürecinde söz konusu paydaşlık, Türkiye açısından ele alınmış olup, kamu hizmeti sunumunda yerel yönetim sivil toplum kuruluşları işbirliğinin teorik izahı yapılmaya çalışılmıştır. ; While cooperation between local government and non-governmental organizations in local service delivery is revealed, the changing in the comprehension of the state is important. In fact, the changing in the comprehension of the state brought about the transformation in public administration. In this transformation process, the public service providers vary. From this point of view, with the importance of localization, it is foreseen that the public service provider is mostly local governments. Furthermore, the concepts of participation and democracy came to the forefront in this process and these concepts revealed that non-governmental organizations can be considered as actors in the provision of public services. In this study, the cooperation involved in the change process is discussed for Turkey and the theoretical explanation of the cooperation of local government and non-governmental organizations in the public services delivery has been tried.
Sosyal politika, ulus devlet ölçeğinde ortaya çıkmış AB merkezli bir kavramdır. Bu kavram farklı sosyal ve siyasal güçler arasında mücadelelere konu olmuştur. Önceleri merkezi yönetimin eliyle yürütülen sosyal politika uygulamalarından çok büyük bir kesimi günümüzde yerel yönetimler eliyle yürütülmeye başlanmıştır. 1990'lardan önce mali kaynakların kısıtlı ve yetersiz olmasından dolayı sosyal politika alanında yerel yönetimlerin faaliyetleri geri planda kalmıştır. 1990'lı yıllardan itibaren özellikle büyük kentlerde büyükşehir belediyelerinin elde ettiği deneyim ve başarılar ve 2005 yılında yürürlüğe giren 5393 sayılı Belediye Kanunu ile 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu yerel yönetimlere sosyal politika alanında geniş bir hareket alanı sağlamıştır. Yerel yönetimler halka en yakın yönetim birimleri olarak, halkın ihtiyaçlarını en iyi bilen ve ona en hızlı ve verimli şekilde cevap verebilen kurumlardır. Bu nedenle yerel yönetimlerin uyguladıkları sosyal politikalar önem taşımaktadır. Bu çalışmanın amacı, merkezi yönetim ve yerel yönetim arasındaki idari vesayet ve yerel özerklik ilişkisini yerel yönetimlerin sosyal politika uygulamaları üzerinden incelemektir. Sosyal politika uygulamalarında merkezi yönetim ve yerel yönetim ilişkisini değerlendirebilmek için örnek alan olarak İstanbul'un iki ilçesi seçilmiştir. Bunlar Kadıköy Belediyesi ve Esenler Belediyesi'dir. Bu iki belediyenin seçilmesinin nedeni, iki ilçenin siyasi, sosyo ekonomik ve kültürel açıdan farklılık göstermesi ve yerelin bu farklı ihtiyaçlarına yerel yönetimlerin sosyal politika uygulamaları ile nasıl cevap verdiği Kadıköy ve Esenler Belediyesi üzerinden incelemektir. İki belediyenin hem Sosyal Yardım İşleri Müdürleri ile derinlemesine mülakat yapılacak hem de belediyelerin web siteleri incelenerek elde edilen veriler üzerinden karşılaştırmalı bir analiz yapılacaktır. Bu çalışmada merkezi yönetim ve yerel yönetim kavramlarına açıklık getirilerek, merkezi yönetimle yerel yönetim ilişkisi ele alınacaktır. Sosyal politika kavramı ve ...