Dünya ülkeleri sanayi devrimi ile birlikte hızlı bir kalkınma sürecine girmiştir. Bu kalkınma dünya üzerindeki kıt ve yenilenemez kaynakların zarar görmesine neden olmuştur. Kaynakların zarar görmesi kalkınma şeklinin de sorgulanmasına yol açmıştır. Sivil toplum kuruluşlarının katkısıyla yapılan sorgulama sonucunda kalkınmanın çevreyi koruyarak gerçekleşmesi gerektiği belirlenmiştir. Çevre konusunda sivil toplum kuruluşlarının çalışmaları karşısında idari kuruluşların çevre konusundaki yaklaşımları da değişime uğramıştır. Önceleri sivil toplum kuruluşları karşısında faaliyetlerini savunma pozisyonunda olan idare, zamanla sivil toplum kuruluşlarını da dikkate almaya başlamıştır. Ancak bu dikkate alma tavrının da değişime uğradığı artık Türkiye örneğinde belirli düzeyde idare ile sivil toplum kuruluşlarının çevre konusunda işbirliği yapma aşamasına geçtiği ifade edilebilir. ; World countries have entered a rapid development process with the industrial revolution. This development has led scarce and non-renewable resources in the world to be damaged.Development while preserving the environment as a result of the contribution of civil society organizations in the realization of the inquiry should be determined. Executive agencies, non-governmental organizations on environmental issues environmental approaches towards work has changed. Initially, the activities of non-governmental organizations defensive position in the face of the administration, the time has begun to take into account non-governmental organizations. However, this was changed to take into account the attitude is no longer in the case of Turkey, a certain level of environmental non-governmental organizations to co-operate with the administration have traversed the stage.
Bu tez, bir yönetişim örneği olarak kabul edilen Kalkınma Ajanslarını ve bu ajansların Türkiye'deki uygulamalarını içermektedir. Günümüz dünyasının şekillendirici temel unsuru olan küreselleşmeyle birlikte ulus-devlet bir dönüşüm sürecine girmiştir. Bu süreçte ulus-devlet yerelleşme gereği olarak merkezi yönetim yetkilerinin bir kısmını yerel ve bölgesel yönetimlere devretmektedir. Bu yönetimlerden biri de; kamu sektörü, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları arasında işbirliği sağlayarak bölgesel dengesizliklere ortak çözüm geliştirip, bölgesel kalkınmayı gerçekleştirmeye çalışan Kalkınma Ajanslarıdır.Bu bağlamda tezde öncelikli olarak küreselleşme ve yerelleşme çerçevesinde Türkiye'de bölge-bölgecilik-bölgeselleşme konuları incelenmiştir. . Daha sonra Türkiye'de Bölgesel kalkınma politikalarının tarihsel süreci ele alınmış, ülkemizde de son zamanlarda bölgesel kalınmada etkin rol oynayan Bölgesel Kalkınma Ajansları incelenip Ankara Kalkınma Ajansı ve Güney Ege Kalkınma Ajansı (GEKA) örnekleri ele alınmıştır. Dolayısıyla bu çalışma, kalkınmada etkin rol oynayabilecek bir yönetişim modeli olan Kalkınma Ajanslarının daha iyi anlaşılmasına katkı sağlama amacı taşımaktadır. This thesis a governance model the regional development agencies and these agencies include applications in Turkey. In today's world of globalization, the nation-state as a basic element forming in the process of transformation. As part of this process, decentralization of the nation-state is a part of the local and regional governments, central government transfers the powers. This is one of the authorities and the public sector, the private sector and enabling co-operation between non-governmental organizations to develop joint solutions to regional imbalances in regional development, regional development agencies working to realize.In this context, within the framework of decentralization by examining the phenomenon of globalization as a priority region-regionalism-regionalization definition has been adopted in Turkey. The historical process of regional development policies are discussed later in Turkey, playing an active role in our country without yielding of the Regional Development Agencies recently examined as an application Ankara Development Agency and the South Aegean Development Agency (GEKA) samples. Therefore, this study may play an active role in development of a governance model that is intended to contribute to a better understanding of the Regional Development Agencies.
Bu tez, bir yönetişim örneği olarak kabul edilen Kalkınma Ajanslarını ve bu ajansların Türkiye'deki uygulamalarını içermektedir. Günümüz dünyasının şekillendirici temel unsuru olan küreselleşmeyle birlikte ulus-devlet bir dönüşüm sürecine girmiştir. Bu süreçte ulus-devlet yerelleşme gereği olarak merkezi yönetim yetkilerinin bir kısmını yerel ve bölgesel yönetimlere devretmektedir. Bu yönetimlerden biri de; kamu sektörü, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları arasında işbirliği sağlayarak bölgesel dengesizliklere ortak çözüm geliştirip, bölgesel kalkınmayı gerçekleştirmeye çalışan Kalkınma Ajanslarıdır.Bu bağlamda tezde öncelikli olarak küreselleşme ve yerelleşme çerçevesinde Türkiye'de bölge-bölgecilik-bölgeselleşme konuları incelenmiştir. . Daha sonra Türkiye'de Bölgesel kalkınma politikalarının tarihsel süreci ele alınmış, ülkemizde de son zamanlarda bölgesel kalınmada etkin rol oynayan Bölgesel Kalkınma Ajansları incelenip Ankara Kalkınma Ajansı ve Güney Ege Kalkınma Ajansı (GEKA) örnekleri ele alınmıştır. Dolayısıyla bu çalışma, kalkınmada etkin rol oynayabilecek bir yönetişim modeli olan Kalkınma Ajanslarının daha iyi anlaşılmasına katkı sağlama amacı taşımaktadır. ; This thesis a governance model the regional development agencies and these agencies include applications in Turkey. In today's world of globalization, the nation-state as a basic element forming in the process of transformation. As part of this process, decentralization of the nation-state is a part of the local and regional governments, central government transfers the powers. This is one of the authorities and the public sector, the private sector and enabling co-operation between non-governmental organizations to develop joint solutions to regional imbalances in regional development, regional development agencies working to realize.In this context, within the framework of decentralization by examining the phenomenon of globalization as a priority region-regionalism-regionalization definition has been adopted in Turkey. The historical process of regional development policies are discussed later in Turkey, playing an active role in our country without yielding of the Regional Development Agencies recently examined as an application Ankara Development Agency and the South Aegean Development Agency (GEKA) samples. Therefore, this study may play an active role in development of a governance model that is intended to contribute to a better understanding of the Regional Development Agencies.
Günümüzde denetimsiz bir takdir yetkisinden sözetmek olanağı bulunmamaktadır. Doğal olarak idarenin takdir yetkisini denetleyebilen hâkimin, kendi takdir yetkisini kullanma şekli de bir başka hâkim ya da hâkimler grubunca denetlenecektir. "Hukuka uygunluk denetimi ile sınırlı olmak", "yerindelik denetimi yasağı" ve "hâkimin idarenin yerine geçerek karar oluşturma yasağı" takdir yetkisi kullanılarak tesis edilen işlemlerin hukuka uygunluğunun belirlenmesinde, idari yargı hâkiminin yetkisinin sınırıdır. Hukukumuz açısından ise, denetim organı durumundaki Danıştay'ın işin hukuksal yönüne bakacağı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda belirtilmiştir. Danıştay'ın denetiminin amaca uygun olması için, bozma kararlarında hâkimlere yön verici nitelikte gerekçe gösterilmesi gereklidir. ; In recent times, the opportunity to mentioned about an uncontrolled discretion power cannot be found. Naturally, a judge who can review over the discretion of administration, has a discretion power which would be reviewed by another judge or a group of judges. In accordance to determine administrative proceedings which are established with administrative discretion to the compliance of the law, the limits of the discretion power which belongs to a judge of the administrative jurisdiction are "being limited with compliance audit with laws", "prohibition of expediency audit" and "prohibition of decision making by the judge instead of the administration". In terms of our law, the Code of Procedures of Administrative Jurisdiction states that Danıştay which is an auditing organ of administrative jurisdiction, must just control issues in law perspective. In accordance to the suitability between the purpose and audit of Danıştay, it is necessary to show justification which is guiding judges in making the decision of reversal.
Bu araştırma dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Transaksiyonel Analiz ve Ego durumları kavramı, güven kavramı örgütsel güven kavramı üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde araştırmanın modeli belirtilmiştir. Üçüncü bölümde; bulgular ve yorumlara yer verilmiştir. Dördüncü bölümde ise; sonuç, tartışma ve öneriler anlatılmıştır.Bu araştırmanın amacı; resmi ilköğretim okullarında görev yapan öğretmenlerin, yöneticilerinde gözlemledikleri ego durumları ile örgütsel güven düzeyi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olup olmadığını saptamaktır.Araştırmada ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır.Araştırmanın evrenini; 2011-2012 eğitim yılında, İstanbul ili Maltepe ve Tuzla ilçelerindeki resmi ilköğretim okullarında görev yapan öğretmenler oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemi ise; evrenden basit tesadüfi örnekleme yöntemiyle seçilmiş 203 öğretmenden oluşturulmuştur.Veri toplama aracı olarak; Yılmaz (2005) tarafından geliştirilen "Örgütsel Güven Ölçeği" ve Arı (1989) tarafından geliştirilen "Ego (Ben) Durumları Ölçeği" kullanılmıştır.Veri çözümlemek amacıyla, "Örgütsel Güven Ölçeği" ile elde edilen veriler SPSS programı kullanılarak, "Ego Durumları Ölçeği" ile elde edilen veriler bu ölçeğe özgü geliştirilen bir bilgisayar yazılımı kullanılarak bilgisayar ortamına aktarılmıştır. İki ölçek arasındaki ilişkinin saptanabilmesi amacı ile SPSS programı yardımıyla Spearman Korelasyon analizi uygulanmıştır.Yapılan istatistiksel analizler sonucunda resmi ilköğretim okulu öğretmenlerinin, yöneticilerinde gözlemledikleri ego durumları ile örgütsel güveni düzeyi arasındaki ilişkinin türünün ve düzeyinin ego durumlarının alt gruplarında farklılık gösterdiği saptanmıştır.Genel olarak, resmi ilköğretim okulu öğretmenlerinin, yöneticilerinde gözlemledikleri ego durumları ile örgütsel güven düzeyi arasındaki ilişki incelendiğinde; iki değişken arasında anlamlı ve pozitif yönlü bir ilişki bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır. ; This research is constituted as 4 sections. In the first section, it is stuted Transactional Analyse and Ego States commonsense Trust commansense, Organizational Trust commansense. In the second section, the model of the research is stated. Inthe third section, it isi stated the evidence and the comments. In the fourth section; the result, the disccussion and the suggestions are given.The reason of this research is, determining the meaningful relationship between the organizational trust level and the ego states which are organized by the admininistrators.In this research the relational model is used.The universe of the research is situated by the teachers who have been working at Maltepe and Tuzla district state schools in 2011-2012 academic year. The sample of this research is constituted 203 teacher who havw bwwn selected by the sample random sampling."Organizational Trust Scale" which was developed by Yılmaz (2005) and "Ego States Scale" which was developed y Arı (1989) is used by means of data collection.As the reason of analayzing data, the works are transferred by the computer hardware datas which are developed by the"Ego States Scale" and "Organizational Trust Scale" by using The SPSS Programme datasç The Spearmann Correlation Analyse and the SPSS programmes have been used to find out the relationship between datas.It has been found meaningful and vertical relationship between the ego states and the organizational trust level among the teacher who work at the primary state schools and the administrators. However it has been found out the ego states have been effected the organizational trust scale by the rate of 10 percentype.
Bu çalışmada literatürde büyük bir tartışma konusu teşkil eden bütçe açığı ile cari işlemler açığı arasındaki ilişki Geleneksel ve Ricardocu Yaklaşımlar açısından ele alınmaya çalışılmıştır. Çalışmada bütçe açığı ile cari işlemler açığı arasındaki ilişki 2006:01-2010:12 verileri ile sınır testi, VAR analizi ve Granger Nedensellik Testi kullanılarak uygulamalı olarak test edilmiştir. Çalışmada cari işlemler açığının dış ticaret açığına eşit olduğu varsayılmıştır. Sınır testi yaklaşımına göre uzun dönemde söz konusu iki açık arasında bir ilişki olmadığı bulgusuna ulaşılmıştır. Bu sonuç Ricardocu yaklaşım ile uyumludur. Kısa dönemli dinamiklerin ortaya konulması için yapılan VAR analizi sonuçlarına göre, bütçe açığı ve cari işlemler açığı arasında iki yönlü bir ilişki vardır. ; In this study, it was aimed to determine the relationship between the budget deficit and current account deficit, which constitutes a major subject of discussion in the literature, in terms of traditional and Ricardian approaches. The relationship between the budget deficit and the current account deficit with data from 2006:1-2010:12 has been tested empirically by employing bound test, VAR analysis and Granger causality test. The current account deficit is assumed to be equal to the foreign trade deficit. According to bound testing approach, it was found that there is no relationship between these two deficit in the long run. It is consistent with the Ricardian approaches. The results of the VAR analysis for establishment of short-term dynamics of the budget deficit and current account deficit show that there is bi-directional relationship.
Anahtar Kelimeler : Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımı, Birleşme ve Satın Almalar, Sıfırdan DYS Yatırımları, Çok Uluslu Şirketler, Küreselleşme, Dünyada ve Türkiye'de DYS Yatırımları.ÖZET2001-2009 DÖNEMİNDE TÜRKİYE'DE DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLARIN EKONOMİYE ETKİLERİÇalışmada 2001-2009 döneminde Türkiye'de Doğrudan Yabancı Sermaye (DYS) yatırımlarının ekonomiye etkilerini araştırmak amaçlanmıştır. Çalışmada araştırma metodu olarak, literatür taraması tercih edilmiştir. Çalışmanın birinci bölümünü DYS kavramları ve DYS yatırımlarını yönlendiren faktörler oluşturmaktadır. Çalışmanın ikinci bölümünde dünyada ve gelişmekte olan ülkelerde DYS yatırımlarının tarihsel gelişimi ve günümüzdeki durumu sektörel ve bölgesel olarak incelenmektedir. Üçüncü bölümde ise 2001-2009 döneminde Türkiye'den çıkan DYS yatırımları bölgesel ve sektörel olarak analiz edilmektedir.Çalışmada Türkiye'de DYS yatırımlarının genelde Marmara bölgesi özelde İstanbul ağırlıklı olduğu ve teşviklerin DYS yatırımlarının homojen dağılmasına katkı sağlamadığı bulgusuna ulaşılmıştır. 2003 yılından sonra DYS yatırımlarının ciddi bir şekilde arttığı, 2003 yılında yürürlüğe giren 4875 sayılı doğrudan yabancı yatırımlar kanunun bu anlamda başarılı olduğu bulgusuna ulaşılmıştır. Ayrıca sıfırdan DYS yatırımlarının DYS yatırımlarının onda birini oluşturduğu dolayısıyla ülkemize gelen DYS yatırımlarının kısa dönemde sadece fon ihtiyacını faizsiz karşılayıp çarpan etkisiyle ekonomiyi canlandırması şeklinde direk etkisinin olduğu bulguna ulaşılmıştır. AB'nin krizden en çok etkilenen birlik olduğu ve Türkiye'ye en çok AB menşeli yatırımcılar tarafından DYS yatırımı yapıldığı için Türkiye'ye gelen DYS yatırımlarında ciddi düşüş olduğu, DYS yatırımlarının hizmetler sektörü ağırlıklı olduğu, tarım ve balıkçılığa yapılan DYS yatırımlarının artışa geçtiği sonucuna ulaşılmıştır. Gerek sektörel bazda, gerek bölgesel bazda, gerekse yatırım çekilen ülke bazında yatırımları çeşitlendirmek için teşvikler vermek, teşvik verilirken dikkatli olunması ve sıfırdan yatırımlara daha güçlü teşvikler verilmesi ekonomimizin krizlere karşı daha dayanıklı olmasını sağlayacağı konularında önerilerde bulunulmuştur. Keywords : Foreign Direct İnvestment, Mergers and Acquisitions, Greenfield İnvestment, Multinational Corporations, Globalizasyon, Foreign Direct İnvestments In Turkey and World. ABSTRACTECONOMİC EFFECTS OF FOREİGN DİRECT İNVESTMENT İN TURKEY, BEETWEEN THE PRİOD OF 2001-2009Investments in Turkey between 2001-2009 DYS study aimed to investigate the effects of the economy. In this study, the research method, literature review has been preferred. The first section of study that constitutes the concept of foreign direct investment and the factors that lead to direct foreign investments. In the second part of the study, the historical development and present status of direct foreign investments in the world and developing countries are reviewed on sectoral and regional basis. In the third section, direct foreign investments which entered to Turkey has been analyzed regionally and as sectoral in the period 2001-2009.The study of direct foreign investments in Turkey, Istanbul is usually dominated by the Marmara region in particular foreign direct investment incentives, it was found not contribute to the disintegration of homogeneous. After 2003 a serious increase in foreign direct investment, foreign direct investment law No. 4875, enacted in 2003 in this sense, it was found to be successful. In addition, foreign direct investment foreign direct investment from scratch to be one-tenth of foreign direct investment thus came to our country and meet with the multiplier effect of interest-free short-term funding needs not only a direct influence on the economy in the form of animation bulguna reached. Unity of the EU is most affected by the crisis and Turkey's largest foreign direct investments made by investors from the EU to Turkey has been concluded that the significant decline in foreign direct investment. Direct foreign capital investments in the services sector (financial intermediation institutions) is predominantly agricultural and fisheries exceeds the increase in foreign direct investment has been concluded. Both the sectoral and regional basis, to give incentives to diversify investments and investment taken on the basis of the country, and should not be administered encouraged to give strong incentives to invest more in Greenfield will ensure that our economy more resilient to crises were made concerning.
Url: http://josc.selcuk.edu.tr/article/view/1075000046 ; Son yıllarda genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) Türkiye'de önemli bir tartışma konusu haline gelmiştir. Bu tartışmalarda hükümet, muhalefet, sivil toplum örgütleri ve tarım sektörü arasında fikir çatışmaları yaşanmış ve ilgili tarafların bakış açılarındaki farklılıklar doğrultusunda GDO, medyada çeşitli şekillerde çerçevelenmiştir. Bu doğrultuda çalışmanın temel amacı genetiği değiştirilmiş organizmalara ilişkin tartışmanın basında hangi çerçevelerle sunulduğunu ortaya koymaktır. Çalışmada, farklı bakış açılarına sahip Sabah, Hürriyet, Zaman ve Cumhuriyet gazetelerinin internet sitelerindeki arşivlerinde yapılan tarama sonucunda doğrudan konu ile ilgili toplam 368 habere ulaşılmış ve 368 haber ilk olarak çerçeve analizine temel oluşturması bakımından niceliksel olarak çözümlenmiştir. Ardından da çalışmanın amaçları doğrultusunda, mevcut çalışmalardan da hareketle oluşturulan haber çerçeveleri derinlemesine analiz edilmiştir. Sonuçta GDO'ya ilişkin haberlerde çoğunlukla denetim, risk ve politika çatışması çerçevelerinin kullanıldığı ortaya konulmuştur. ; In recent years, genetically modified organisms (GMO) have become an important discussion subject in Turkey. A clashing of ideas were seen between the government, the opposition, civil society organizations and the agricultural sector in these discussions, and GMO has been framed in different ways in the media according to the differences between the perspectives of the related parties. Accordingly, the basic purpose of the study is to reveal in which frames the discussions regarding genetically modified organisms were represented in the printed press. As a result of the survey of the archives in the internet sites of the newspapers Sabah, Hürriyet, Zaman and Cumhuriyet, who have different perspectives, a total of 368 news items directly related to the issue were found and these 368 items were first analyzed in terms of quantity in order to construct the base for the framing analysis. And later, pursuant to the purposes of the study, the news frames, established by setting off from existing studies, were analyzed in more depth. As a result, it is revealed that control, risk and policy conflict frames were used in the majority of the news items in regards to GMOs.
Ekonomi literatüründe, savunma hizmeti için yapılan harcamaların ekonomik büyümeyle ilişkisi, üzerinde uzlaşı sağlanamayan konulardan biridir. Bu ilişkinin çok önemli ve kuvvetli olduğu kabul edilmekle birlikte, etkileri konusunda fikir birliğine varılamamıştır. Bu bağlamda, AB'ne katılım sürecinde olan ve savunma sanayisini geliştirmeye çalışan Türkiye'nin, savunma harcamalarının ekonomik büyüme ile ilişkisinin olup olmadığı, varsa ne yönde olacağı tespit edebilmek amacıyla, bu çalışma hazırlanmıştır. Çalışmada öncelikle kavramsal olarak; savunma, savunma harcamaları ve savunma sanayi tanımlanmaktadır. İkinci bölümde, savunma sanayinin ekonomik etkileri, AB ile Türkiye'nin Savunma Politikaları neticesi geliştirmeye çalıştığı savunma sanayileri ile günümüzde ulaşılan konum, ekonomik açıdan ve yapısal olarak incelenmektedir. Son bölümde, Türkiye ve AB'nin savunma harcamalarının boyutları küresel ölçekte değerlendirilmekte ve Türkiye'nin savunma harcama kaynaklarından bahsedilmektedir. Çalışmanın uygulama kısmında seçilmiş AB ülkeleri ile Türkiye'nin savunma harcamaları-ekonomik büyüme ilişkisi GSMH bağlamında 1996-2009 yılları arası savunma harcamaları kullanılarak panel veri tahmin yöntemi ile incelenmektedir. Panel veri modeli tahmin sonucunda savunma harcamaları ile ekonomik büyüme arasında pozitif yönde bir ilişki olduğu bulunmuştur. ; In the economics literature, the relation of the expenditures made for the defence service with the economic growth is the one of controversial subjects. While it is accepted that this relation is very important and intense, there is no consensus on the effects of it. In this context, this study has been prepared in order to determine Turkey's, in the process of accession to European Union and trying to develop its defence industry, if there is a relationship between the economic growth and defence expenditure or not; if there is, in what direction it would be. Primarily, conceptually in this study; defence, defence expenditures, and defence industry are defined. In second chapter, the economic effects of the defence industry, the defence industries that they are trying to develop as a result of the European Union and Turkey's policies and the location that had reached today, has been observed economically and structurally. In the last chapter, the defence expenditures of Turkey and the European Union has been evaluated on a global scale and the resources of Turkey's defence expenditures were mentioned. In the application of the study, selected European Union Countries and Turkey's relationship of defence expenditure and economic growth in the context of gross national product, by using the defence expenditures between 1996 - 2009, has been observed by the panel data estimation method. In the result of the panel data model estimation, there is a positive relationship between defence expenditures and economic growth has been found out.
Doktora Tezi ; Yoğun Türk nüfusunun bulunduğu İran coğrafyası Türkoloji çalışmaları bakımından büyük önem arz etmektedir. Özellikle Oğuz grubunun bu coğrafyada uzun zamandan beri varlığını sürdüğü bilinen bir gerçektir. Tüm önemine ve gerçekliğine rağmen İran'daki Türkoloji çalışmaları yakın bir geçmişte başlamıştır. Özellikle Doerfer'in 1970'li yıllarda yaptığı İran araştırma gezileri Türkoloji çalışmalarına yön vermiş ve Türkoloji çalışmaları hız kazanmıştır. Halaçça gibi Türk Dilinin tarihî lehçelerinden birinin İran'ın tam ortasında tespit edilmesinin ardından Türk dili tasnifi yeniden yapılmak zorunda kalmıştır. Bütün bu gelişmeler dikkatleri İran coğrafyasına çekmiştir. İrili ufaklı birçok Türk topluluğunun yaşadığı İran, dikkatlerin üzerine çekilmesinin ardından bize zengin bir malzeme sunmaya başlamıştır. Güney Azerbaycan, Horasan, Türkmen, Kaşkay Türkçesi gibi yüksek konuşur oranına sahip Türk diyalektlerinin yanında, sayıları oldukça az küçük Türk toplulukları da İran'ın hemen hemen yerine serpilmiş durumdadır. Çalışmamızın esasını teşkil eden Sungur Türkçesi de konuşur sayısı oldukça azalmış Türk diyalektlerinden birisidir. Çalışmada Sungur Türkçesinin ses ve şekil bilgisi özellikleri tanımlayıcı gramer (Descriptive Grammar) yöntemiyle incelenmiştir. Çalışma, Giriş, Ses Bilgisi, Şekil Bilgisi, Sonuç, Kaynakça, Metinler ve Dizin bölümlerinden oluşmaktadır. ; Abstract ; The geography of Iran where a high rate of Turkish population is found has a great importance for Turkology studies. Particularly, it is a known fact that the Oghuz group has maintained its presence in thi geography for a long time. In spite of its importance and reality, the Turkology studies in Iran started in the near past. In particular, the Iran research trips achieved by Doerfer in 1970s gave direction to Turkology studies, and Turkology studies were accelerated. After one of the Turkish language?s historical dialects like Khalaj was discovered in the just center of Iran, the classification of Turkish language was required to be remade. All of these developments attracted attentions to Iran geography. Iran, where a lot of small and large Turkish communities live, began to provide us a rich material after it drew the focuses. Besides the Turkish dialects such as Southern Azerbaijan, Khorasan, Turkmen, Kashqai Turkish that have a high rate of speakers, some other Turkish communities whose number is quite a few has been spread almost all around Iran. The Sungur Turkish that constitutes the basis of our study is one of the Turkish dialects that has few speakers. In this study, the phonetical and morphological characteristics of Sungur Turkish have been analyzed with descriptive grammer method. The study consists of Introduction, Phonetics, Morphology, Conclusion, Bibliography, Passages and Index chapters.
Geç ergenlerin yaklaşmacı/kaçınmacı benlik düzenleme odakları ile ebeveynlerine bağlanmaları ve onlardan ayrışma bireyleşme düzeyleri arasındaki ilişkiyi incelemek için planlanan araştırmaya Marmara Üniversitesi'nden 242 ve Maltepe Üniversitesi'nden 196 olmak üzere toplam 501 öğrencinin katılımı sağlanmıştır.Bu öğrencilerin 240 tanesi 1. sınıfa ve 198 i 4. sınıfa devam etmekte olup, 241 i kız ve 197 si ise erkektir. Geç ergenlerin yaklaşmacı benlik düzenleme odağının ebeveyne güvenli bağlanma ile pozitif yönde, kaçınmacı benlik düzenleme odağının ise negatif yönde ilişkili olacağı ve yine geç ergenlerin ebeveynlerine güvenli bağlanma ile onlardan ayrışma bireyleşme düzeyleri arasındaki ilişkinin negatif yönde olacağı varsayımlarını doğrulamak, geç ergenlerin yaklaşmacı/kaçınmacı benlik düzenleme odakları ile ayrışma bireyleşme düzeyleri arasında bir ilişkinin olup olmadığını tespit etmek ve varsa ilişkinin yönünü belirlemek, araştırmanın ana değişkenlerinin cinsiyete ve ayrıca ayrışma bireyleşme düzeylerinin ise sınıf düzeyine göre farklılaşıp farklılaşmadığını ortaya çıkarmak araştırmanın amaçlarındandır. Veri toplama araçları olarak Sosyo-Demografik Bilgi Formu, Yaklaşmacı/Kaçınmacı Benlik Düzenleme Odağı Ölçeği, Ebeveyne ve Akrana Bağlanma Envanteri, Ayrışma Bireyleşme Ergen Testi kullanılmıştır. Araştırmanın sonucunda yaklaşmacı benlik düzenleme odağı ile ebeveyne güvenli bağlanma arasındaki ilişkinin beklendiği gibi pozitif yönde ve anlamlı olduğu görülmüştür. Kaçınmacı benlik düzenleme odağı da ebeveyne güvenli bağlanma ile negatif yönde ve anlamlı düzeyde ilişkilidir. Yine beklendiği gibi ebeveyne güvenli bağlanma ile ayrışma bireyleşme düzeyleri arasında negatif yönde bir ilişki olup,ebeveyne güvenli bağlanma ile sadece kısıtlanma kaygısı ve reddedilme beklentisi arasındaki ilişki anlamdır. Ayrıca kaçınmacı benlik düzenleme odağının ayrışma bireyleşme düzeylerinin tümü ileilişkisi pozitif yönde ve anlamlı iken, yaklaşmacı benlik düzenleme odağı sadece ayrışma kaygısı ile pozitif yönde ve anlamlıdır. Oysa regresyon analizi sonuçları ergenlerinkaçınmacı benlik düzenleme odağının sadece ayrışma kaygısı ve reddedilme beklentisini pozitif yönde ve anlamlı düzeyde yordadığını göstermiştir. Araştırmanın temel değişkenlerinden olan yaklaşmacı benlik düzenleme odağı, ayrışma kaygısı ve reddedilme beklentisi cinsiyete göre farklılık gösterirken, kısıtlanma kaygısı ve ayrışma kaygısı da sınıf düzeyine göre farklılık göstermiştir. Yaklaşmacı benlik düzenleme odağının ebeveyne güvenli bağlanmayı arttırdığı, kaçınmacı benlik düzenleme odağının ise azalttığı, kaçınmacı benlik düzenleme odağının bireyleşme sürecinde yaşanan sıkıntıları(ayrışma kaygısıve reddedilme beklentisi) arttırdığı, ebeveyne güvenli bağlanmanın ise bu sıkıntıları (kısıtlanma kaygısı ve reddedilme beklentisi) azalttığı kanısına varılmıştır. Sonuçlar kültürel bağlamda yorumlanmıştır. ; To examine late adolescents promotion/prevention focusses with attachment to parents and levels of seperation-individuation from them, the research has been fillfulled from total 501 university students who attend to first (240) and fourth(198) class of Marmara(242) and Maltepe(196), who are 241 girls and 197 boys. To confirm hypothesises that late adolescents promotion self-regulatory focus will be related positively to their security attachment to parents, prevention regulatory focus will be related negatively to their security attachment to parents and there will be negative relationship between security attachment their parents and levels of seperation-individuation from parents, to determine that if there is relationship between late adolscents of promotion/prevention self regulatory focuses and levels of saperation-individuations, if there is, to determine aspect of this relationship, to find out that if the basic variables of search change according to gender and if levels of seperation-individuation change occording to levels of class are purpose of the search. As a datacollecting materials,Socio-demographic Form, Scale of Promotion/Prevention Self-Regulatory Focuses, Inventory of Attachment to Parent and Peer and Adolescent Test of Seperation-Individuation has been used. As expected, there has been found positive and significant relationship between promotion self-regulatory focus and securtiy attachment to parent. Prevention self-regulatory focus is related negatively and also significantly to attachment to parent. Again as expected,there has been found negative relationship between security attachment to parent and seperation-individuation levels, but just engulfment anxiety and rejection expectancy are significant. While prevention self-regulatory focus is related positively and significantly to all of seperation-individuation levels, promotion self- regulatory focus is just positively and significantly seperation anxiety. Wheras regression analiysis has showed that prevention self-regulatory focus had predicted just adolescents seperation anxiety and rejection expectancy. While just promotion self-regulatory focus, engulfment and seperation anxiety from basic variables of research have showed difference according to gender, engulfment and seperation anxiety have showed difference according to class levels too. These foundings have been compared to foundings of other research and have been interpretted direction of the theoretic acknowledgements. İt has been thought that promotion self-regulatory focus raises security attachment to parent, but prevention self-regulatory focus decreases security attcahment to parent, prevention focus raises distreses, like seperation anxiety and rejection expectancy, in the individuation process, security attachment to parent decreases distreses, like engulfment anxiety and rejection expectancy, in the individuation process. Conclusions are interpretted in cultural context. Key Words: Promotion self-regulatory focus, prevention self-regulatory focus, security attachment to parent, seperation-individuation.
Erdoğan, İbrahim (Balikesir Author) ; Soğuk Savaş sonrası uluslararası sistem yapısı içerisinde egemen güç olma vasfını sürdüren yegâne ülke olarak ABD'nin dış politikasında dönemler arası süreklilik ya da değişim yaşanıp yaşanmadığı tartışmaları literatürde geniş yer bulmuştur. Bu anlamda Obama'nın dört yıllık iktidarı sürecinde Bush dönemi politikalarıyla kesişme ya da çatışma noktaları mercek altına alınmış ve değişik görüşler öne sürülmüştür. Bu tartışmalara belki de en net kaynaklık edebilecek alan, küresel terörle savaş konsepti ile doğrudan irtibatlı olan ABD'nin Afganistan stratejisidir. Bush ve Obama dönemlerinde ABD'nin Afganistan stratejisinin belirlenmesinde tercihlerden çok, pragmatizmin ağırlıklı rol oynadığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Obama dönemi Afganistan stratejisi savunma bağlamında büyük oranda Bush dönemi stratejisini devam ettirmiş, ancak bu stratejiyi başarılı kılacak daha etkin bir yaklaşım benimsenmiştir. Diğer taraftan ilgili stratejinin yalnızca güvenlik boyutunu öne çıkararak başarılı olunamayacağı düşüncesiyle, Afganistan'da sivil kapasiteyi artırarak yerel unsurları kendi yaşam alanlarını kontrol edebilen, daha sonra da ülkelerinin geleceğinde söz sahibi olabilen ortaklar konumuna getirme hedeflenmiştir. Yine, Taliban dâhil yerel unsurlarla uzlaşma arayışına gidildiği, diplomatik çabalara ağırlık verilerek bölge ülkelerinin de çözüme dâhil edilmeye çalışıldığı bir sürece girilmiştir. Obama dönemi Afganistan politikasının, Bush dönemi ile kıyaslandığında kısmen birbiriyle örtüşen kısmen de farklılaşan boyutlara sahip olduğu, ancak daha başarılı bir sonuç ürettiği görülmektedir. ; Following the demise of the Cold War, the question of continuity or change in US foreign policy, a country which kept the position of the only remaining hegemonic power in the international system, has found broad acceptance in the literature. In view of that during Obama's four-year long term in power points of overlap and contradictions between his and Bush's presidency have been the focus of attention and several heated debates. In order to test these debates the most suitable foreign policy area has appeared to be the US strategy in Afghanistan, a subject that has commonly and closely been related to the concept of global war against terrorism. A closer look at both Bush and Obama's presidency would reveal that pragmatism rather than choice has played a greater role in the determining US strategy in Afghanistan. In terms of the principle of defence, Obama's Afghanistan strategy resembled closely to that of Bush's, while the search for making the adopted strategy more successful and effective has been kept alive. Meanwhile, with the realization that the existing strategy would not work by merely putting security considerations at forefront of attempts to resolve the conflict, new targets have been set up such as paving the way for local elements to control their living environment by strengthening civil capacity in Afghanistan and then turning them into partners who could have a say in the future of their country. Yet again in the area of diplomacy, attempts to reconcile with local elements including the Taliban and efforts to bring the regional actors to take part in the ongoing peace process have become the new strands of the evolving strategy. In view of all these, it is possible to argue that in some respects Obama's Afghanistan strategy resembles Bush's while differing from it time to time and producing better results for the US.
Bu çalışma; üniversitede öğrenim gören öğrencilerin benlik saygısı ve karar verme düzeylerinin incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Araştırmanın evrenini; Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi 2011-2012 bahar dönemi, Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu ve İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinin İktisat, İşletme ve Kamu Yönetimi bölümlerinde, örgün eğitime devam eden, 1029'u kadın, 836'ı erkek öğrenci olmak üzere, toplam 1855 öğrenci oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemini ise;, evren gurubundan tesadüfi yöntemle seçilmiş, 353'ü kadın, 209'u erkek öğrenci olmak üzere toplam, 562 öğrenci oluşturmaktadır. Araştırmada belirlenen amaçlara ulaşabilmek için, araştırmacı tarafından geliştirilen kişisel bilgi formu, Mann ve diğ. (1998), tarafından geliştirilen (Melbourne Decision Making Questionary) ve Deniz (2004) tarafından Türkçeye uyarlanan Karar Verme Ölçeği, Arıcak (1999) tarafından geliştirilen Benlik Saygısı Ölçeğinden yararlanılmıştır. Verilerin analizinde ise; Mann-Whitney U Testi, Kruskal-Wallis Testi, person momentler çarpımı korelasyon analizi(spearman testi) kullanılmıştır. Sonuçların yorumlanmasında p< 0.05 anlamlılık düzeyi kabul edilmiştir. Araştırmada yararlanılan Karar Verme Ölçeğinin (karar vermede öz saygı düzeyleri, dikkatli karar verme düzeyleri, kaçıngan karar verme düzeyleri, erteleyici karar verme düzeyleri, panik karar verme düzeyleri); Benlik Saygısı Ölçeğinin (benlik değeri düzeyleri, özgüven düzeyleri, depresif duygulanım düzeyleri, kendine yetme düzeyleri, başarma ve üretkenlik düzeyleri) alt boyutları bulunmaktadır. Araştırma bulgularında üniversite öğrencilerinin, cinsiyet değişkenine göre; karar vermede özsaygı düzeyleri, erteleyici karar verme düzeyleri, benlik değerleri düzeyleri ve özgüven düzeyleri arasında; bölüm değişkenine göre ise; karar vermede özsaygı düzeyleri, erteleyici karar verme düzeyleri, panik karar verme düzeyleri, benlik değerleri düzeyleri ve depresif duygulanım düzeyleri arasında anlamlı farlılaşmanın olduğu saptanıştır. Araştırmada üniversite öğrencilerinin, sınıf değişkenine göre; kaçıngan karar verme düzeyleri, panik karar verme düzeyleri, erteleyici karar verme düzeyleri ve depresif duygulanım düzeyleri arasında; spor yapan öğrenci ile yapmayan öğrenci değişkenine göre ise; karar vermede özsaygı düzeyleri, erteleyici karar verme düzeyleri ve özgüven düzeyleri arsında anlamlı farklılaşmanın olduğu saptanmıştır. Araştırmada üniversite öğrencilerinin anne eğitim düzeyi değişkenine göre karar verme düzeyleri ve benlik saygısı düzeyleri arasında anlamlı farklılaşmanın olmadığı tespit edilirken, baba eğitim düzeyi değişkenine göre; karar vermede özsaygı düzeyleri, benlik değeri düzeyleri ile başarma ve üretkenlik düzeyleri arsında anlamlı farklılaşmanın olduğu saptanmıştır. Ayrıca; üniversite öğrencilerinin karar verme özsaygısı ve benlik saygısı değerleri arasında anlamlı ve pozitif yönde bir ilişkinin olduğu ortaya çıkmıştır. ; The research population consists of 1855 students (1029 female, 836 male) study in Physical Education and Sport College and the Business, Economics and Public Administration branches of Faculty of Economics and Administrative Sciences of Karamanoğlu Mehmetbey University, in the spring semester 2011-2012. The sample consists of 562 students (353 female, 209 male student) are randomly selected from the population. In order to achieve the research objectives, the researcher developed a personal information form. In the developing process of the personal information form, the researcher benefited from Melbourne Decision Making Questionnaire (developed by Mann and others, 1998), Decision-Making Scale (translated into Turkish by Deniz, 2004) and Self-Esteem Scale (developed by Arıcak, 1999). In the analysis of the data; Mann-Whitney U Test, Kruskal-Wallis Test, Pearson Product-Moment Correlation Coefficient (spearman test) were used. p <0.05 significance level was adopted in the interpretation of results. Decision-Making Scale utilized in this study (self-esteem levels of decision making, careful decision-making levels, avoidant decision-making levels, decision-making levels of procrastination, panic decision-making levels); Self-Esteem Scale (level of self worth, confidence levels, levels of depressive affect, self-sufficiency levels, achievement and productivity levels), there are sub-dimensions. The results of the research show that there is a significant difference between the university students' self-esteem levels of decision making, procrastination decision-making levels, self-worth levels and self-confidence levels in terms of the gender of student variable. Also, in terms of the education department variable; there is a significant difference between the university students' self-esteem levels of decision making, procrastination decision-making levels, self-worth levels, panic decision-making levels and levels of depressive affect. According to the class variable; there is a significant difference between avoidant decision-making levels, panic decision-making levels, procrastination decision-making levels and levels of depressive affect. According to the relation to sports variable; in terms of the university students' self-esteem levels of decision making, procrastination decision-making levels and self-confidence levels, there is a significant difference between the students engaged in sports and not engaged students. According to the variable of the students' mothers' education levels; there is no significant difference between decision-making and levels of self-esteem. On the other hand, according to the variable of the students' fathers' education levels; there is a significant difference between self-esteem levels of decision making, self-worth levels, and achievement and productivity. In addition, between the students' decision-making self-respecting and levels self-esteem, significant relationships were found.
TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA KİMLİK SORUNU KEMALİZM VE ÖTEKİSİ YENİ OSMANLICILIK GÖKBERK YÜCEL Devletlerin iç sorunlarının uluslararası arenada dahi karşılarına çıkması ve dış politika anlayışlarının yüzyıllık kalıplar üzerine oturmak yerine sürekli yenilenip dakikalık manevralar üzerine tekrar tekrar inşa edilmesi, 21. yüzyılda kendisine etkin bir rol atfeden devletlerin kurumsal ve zihinsel yapılarını revize etmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır. Özellikle insan hakları, demokrasi, hak ve özgürlüklerin işlevselliği hususlarında hassaslaşmış gibi görünen ulusal veya uluslararası kamuoyu ve bunları etkileyen aktörler; küreselleşmenin ulvi değerleri olan liberal değerlere, düşmanca veya ilgisiz bir duruş içerisinde olan devletlere karşı iktisadi, siyasi, ticari ve dış politika manasında her türlü yaptırımı uygulamayı kendilerine hak görmektedirler. Türkiye, özellikle Soğuk Savaş'tan sonra biçimden biçime girerek mütemadiyen evrimleşen dünyada, konumunu ve işlevini yeniden tasarlamak, mevcut konjonktüre uygun ve dinamik bir vizyon geliştirmenin ağır sancılarıyla baş başadır. Bu sancılara, geçmişin getirdiği dondurulmuş ve acilen çözüm bekleyen sorunları ile kurucu ideolojinin vazgeçilmesi/bırakılması güç politikaları da eklemlenince, Türkiye açısından en rasyoneli tercih etme gittikçe zorlaşmaktadır. Özellikle, dış politika yapımında dışsal ortama doğrudan müdahil olma istidadı kazanan içsel dinamikler de baskı unsuru olmaya başlayınca, Türk dış politikasının bir nakkaş titizliği ile ince ince yeniden işlenmesi bir zaruriyet haline bürünmüştür. Bu çalışmayla, Türk dış politikasının geçmişinden yol alarak bugününde yaşanan ve gelecekte nasıl bir şekil alacağını belirleyen kimliksel analizinin yapılması amaçlanmıştır. Bu analiz yapılırken, geçmiş dönemde Türk dış politikasına damgasını vuran ve etkilerinin bugün dahi görüldüğü ve tartışıldığı Kemalist ideolojinin kimliksel formuyla, özellikle Soğuk Savaşın bitişiyle başlayan son dönemlerde tesirini iyice gösterildiği savunulan Yeni Osmanlıcılık eksenli kimliksel yapı tartışmaya açılmıştır. Türkiye'nin bu dönemde yaşadığını kimlik bunalımından kendisini yenilenerek çıkması için bu tartışmanın - Kemalist ideoloji ile Yeni Osmanlıcılık - yaşanması elzemdir. ; IDENTITY PROBLEMATIC IN TURKISH FOREIGN POLICY KEMALISM AND THE OTHER ONE: NEO-OTTOMANISM GÖKBERK YÜCEL Facing with internal problems of states even in international arena and constructing their foreign policy understandings on conjunctural and constantly refreshed maneuvers instead of fundemental traditions displays that revising institutional and mental structure of states, which attribute an active role on their own in 21st century, is a necessity. Internal and foreign public opinion with their increased sensitivity on human rights, democracy, functionality of rights and liberties and actors who have great influence on creating public opinion deem that they are responsible for implementing economic, politic, commercial, all kind of sanctions against states which have a hostile or uninterested attitude to core values of globalization like liberal values. Turkey has confronted with bitter pains of development of a vision, which is dynamic and fitting with existing conjucture and design her location and function in a world, which incessanlty evolves particularly after end of Cold War. It's getting hard to take the most rational decision with conjunction of suspended problems from past, which are awaiting solution at once, and indispensible policies of founder ideology to these pains. Reconstruction of Turkish foreign policy has transformed into a necessity after internal dynamics has became pressure factors with gaining direct intervention ability to external enviroment during foreing policy building process. In this piece of written research, it's aimed that identical analysis of Turkish foreign policy from past to present and its possible profile in future. Within this analysis, it's argued that Kemalist ideology, which is still continuing its effects from past and is opened into a debate in our comtemporary world, with its identical form and harmonized identical structure with Neo-Ottomanism, which is assumed that strongly stressing its presence after end of Cold War. Experiencing a debate of Kemalism-Neo Ottomanism is a must for exiting of Turkey in a restored and fortified structure from this identity depression.
Bu araştırma; Spor Genel Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilatında görev yapan spor yöneticilerinin düşünme ve karar verme stillerini belirlemek, demografik değişkenlerinin düşünme ve karar verme stilleri üzerindeki etkisini araştırmak ve düşünme stilleri ile karar verme stilleri arasında bir ilişki olup olmadığını ortaya koymak amacıyla yapılmıştır. Araştırmada, mevcut durumu ortaya çıkartmayı amaçlayan betimsel taramaya (survey) ve ilişkisel taramaya yönelik bir yöntem kullanılmıştır. Araştırmanın örneklem grubu toplam 170 spor yöneticisinden oluşmaktadır (Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürü=32 / Şube Müdürü=138). Araştırmada veri toplama aracı olarak, Sternberg ve Wagner (1992) tarafından geliştirilen ve Buluş (2006) tarafından Türkçe?ye uyarlanan ?Düşünme Stilleri Ölçeği?, Mann ve ark (1998), tarafından geliştirilen ve Deniz (2004) tarafından Türkçe?ye uyarlanan ?Melbourne Karar Verme Ölçeği? ve araştırmacı tarafından geliştirilen ?Kişisel Bilgi Formu? kullanılmıştır. Verilerin analizinde, ikili karşılaştırmalar için Mann-Whitney U Testi ve çoklu karşılaştırmalar için Kruskal-Wallis Varyans Analizi kullanılmıştır. Çoklu karşılaştırmalarda Kruskal Wallis Varyans Analizi sonucu anlamlı farkın çıktığı durumlarda, bu farkın hangi gruplar arasından kaynaklandığını belirlemek için Mann Whitney U Testi uygulanmıştır. Yöneticilerin düşünme stilleri ile karar vermede öz saygı düzeyleri ve karar verme stilleri arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarmak için de Spearman Brown Sıra Farkları Korelasyon (r) katsayısı tekniğinden yararlanılmıştır. Araştırmada anlamlılık düzeyi için ?=0.05 seçilmiştir. Araştırma sonucunda, spor yöneticilerinin en çok tercih ettikleri ilk üç düşünme stilinin hiyerarşik, yürütme ve liberal olduğu, en az tercih ettikleri düşünme stillerinin ise muhafazakar, içsel ve lokal olduğu belirlenmiştir. Spor yöneticilerinin düşünme stilleri ölçeğinin bütün alt boyutlarının cinsiyet, eğitim düzeyi ve sporla ilgilenme değişkenine göre anlamlı düzeyde farklılaşmadığı; içsel düşünme stilinin yaş ve mesleki kıdem değişkenine göre, muhafazakar düşünme stilinin yöneticilik kıdem değişkenine göre, dışsal ve liberal düşünme stilinin de yöneticilik statüsü değişkenine göre anlamlı düzeyde farklılaştığı tespit edilmiştir. Spor yöneticilerinin karar vermede öz saygı düzeylerinin ve karar verme stillerinden dikkatli karar verme stilini kullanma düzeylerinin yüksek olduğu; karar verme stillerinden kaçıngan, erteleyici ve panik karar verme stillerini kullanma düzeylerinin ise düşük olduğu belirlenmiştir. Spor yöneticilerinin karar vermede öz saygılarının cinsiyet, yaş, eğitim düzeyi, sporla ilgilenme ve yöneticilik statüsü değişkenine göre anlamlı düzeyde farklılaşmadığı; mesleki kıdem ve yöneticilik kıdem değişkenine göre anlamlı düzeyde farklılaştığı tespit edilmiştir. Spor yöneticilerinin karar verme ölçeği tüm alt boyutlarının ise bütün demografik değişkenlere göre anlamlı düzeyde farklılaşmadığı saptanmıştır. Spor yöneticilerinin düşünme stilleri alt boyutları ile karar vermede öz saygı ve karar verme ölçeği alt boyutları arasında düşük düzeyde pozitif ve negatif yönlü ilişkiler olduğu tespit edilmiştir ; This research was conducted to determine Decision Making and Thinking Styles of Sports Managers Working in the Central and Provincial Organizations and find out whether their demographic variables has an effect on their thinking and decision-making styles. Besides, to reveal whether there is a relationship between their thinking styles and decision-making styles. A method oriented relational screening and descriptive survey aimed at posing current position is used in the survey. Sampling group of the survey consists of 170 athletic managers. (provincial director of youth and sports= 32, deparment chief=138). Data collection tools are used in the research as follows: ?Thought style scale? developed by Sternberg ve Wagner (1992) and adapted to Turkish by Buluş (2006), ?Melbourne Decision Making Scale? developed by Mann and his colleagues and adapted to Turkish by Deniz (2004) and ?Personal Information Form? developed by the researcher were used. Mann Whitney U test for paired comparison and Kruskal Wallis Varyans Analysis for multiple comparisions are used in data analysis. In the event of significant difference In Multiple Comparision, The result of Kruskal Wallis Varyans Analysis, in order to determine the difference from which groups stem, Mann Whitney U test is applied. In order to reveal the relations between Managers? Thinking styles and self esteem levels in decision making and decision making styles , Spearman?s Rank Correlation Coefficient is practiced. For Significance level, ?=0.05 is chosen in the research. Following the research, it is determined that while the most preferred top three thinking style of the athletic managers are hierarchical, executive and liberal, the least preferred thinking styles are conservative, inner and local. It is determined that All Sub-dimension of Thinking styles scales of athletic managers don?t vary accroding to gender, education level and dealing with sports; inner thinking styles varies according to age and Professional seniority variables, conservative thinking style varies according to executive seniority variables, external and libaeral thinking styles varies acoording to executive status variables. It is determined that while Self esteem levels of Athletic managers in decision making and the level of use careful decision making styles from decision making styles are high, Avoidant, dilatory and panic decision making styles using levels from the decision making styles are low. In decision making Self esteem of athletic managers don?t vary according to gender, education level, dealing with sports and management status variables but it varies according to Professional seniority and management seniority variables. It is detected that All sub dimension of decision making scales of athletic managers don?t vary significantly according to all demografic variables. Among the sports managers? thinking style sub-dimensions and self-esteem in decision-making and decision-making scale sub-dimensions low levels of positive and negative relationships are found.