Happiness at the Macro Level: A Critical Discussion on the Compatibility of Different Indicators
In: Sosyoloji dergisi: Journal of sociology, Band 0, Heft 0, S. 0-0
ISSN: 2667-6931
112 Ergebnisse
Sortierung:
In: Sosyoloji dergisi: Journal of sociology, Band 0, Heft 0, S. 0-0
ISSN: 2667-6931
ÖZET1963 Ankara Anlasması ile kararlastırılan, 1973 Katma Protokol'le ayrıntıları belirlenen ve1 Ocak 1996 itibariyle Türkiye ile Avrupa Birligi arasında tam olarak uygulamaya girenGümrük Birligi, Türkiye ekonomisine sekil veren önemli bir faktördür. Bu nedenledir kiözellikle Türk kamuoyunda yogun olarak tartısılmaktadır. Çalısmanın temel amacı buelestirilerin dayandırıldıkları temellere göre kategorizasyonu ve degerlendirilmesidir. Sonuçolarak, Gümrük Birligi'ne yöneltilen elestirilerin ekonomik entegrasyona degil, ekonomikentegrasyonun modeli üzerine yogunlastıgı söylenebilir. Baska bir deyisle, AB ile Türkiyearasında gerçeklesecek bir ekonomik birlik, Türkiye ekonomisi için serbest ticaretten sonraen iyi seçenek olarak kabul görmektedir denebilir. Elestiriler dört ana kategoride toplanmıstır._lk kategoriyi Gümrük Birligi'nin dayandıgı temel üzerine yapılan elestiriler olustururken,ikinci kategoriyi Gümrük Birligi'nin amacı üzerine yapılan elestiriler olusturur. Üçüncü vedördüncü kategoriler ise sırasıyla Gümrük Birligi'nin Türkiye ekonomisi üzerine etkileri ileGümrük Birligi'nin isleyisinden kaynaklı aksaklıklar olusmaktadır. ABSTRACTThe Customs Union was determined by 1963 Ankara Agreement, detailed by 1973 AdditionalProtocol and became effective in 1996 between Turkey an the EC. Since it is one of majorfactors which effect Turkish economy, it has been very criticized in Turkey. The aim of thestudy is to make a categorization and evaluation of these critics. Although, there have beenmany arguments about this issue in Turkey, most of them have not criticize the direction. Thecritics are not generally concentrated on the concept of economic integration itself, but of itsmodelling. In other words, it can be said that there is a general consensus that Turkey'seconomic integration with the EU is the most rational option. There are four basic categoriesregarding the essence of critics about the current CU in Turkey. The first one is critics on thesource of the CU between Turkey and the EU. The second category is constituted by thecritics on the aim of the CU. The third category of the critics on the CU are classifiedaccording to possible effects of the CU on an economy. The fourth category of the critics onthe CU is about the functioning of it.
BASE
Uluslararası sistemde temel örgütlenme birimi olarak kabul edilen ulus devlet sistemi Ortaçağ döneminde Avrupa'dan tüm dünyaya yayılarak gelen bir yapıya karşılık gelmektedir. Bu yapının 1648 Westphalia Antlaşmasından başlayarak bir dizi siyasi, ekonomik ve sosyal gelişmeler sonucunda özellikle Fransız İhtilali sonrasında tüm dünyaya yayıldığı ve uluslararası politikada hakim siyasal örgütlenme biçimi olduğu kabul görmektedir. Modern devlet sistemi olarak adlandırılan bu yapıda tüm devletlerin sınırları belirli bir toprak parçası üzerinde vatandaşları üzerinde son sözü söyleme yetkisine sahip oldukları ve meşru güç kullanma tekelini elinde bulundurdukları genel kabul gören bir anlayıştır. Söz konusu bu modern devlet sistemi tüm devletlerin aynı özelliklere sahip olduğu veya olması gerektiği ön kabulüne dayanmaktadır. Tüm ulus devletlerin benzer gelişmeler neticesinde kurulduğunu öngören bu yaklaşım sistemde var olan tüm devletlerin bazı asgari standartlara sahip olduğunu ve standart kalıplar içinde var olduklarını ifade etmektedir. Bir başka deyişle modern ulus devlet modeli esasında tek tip ve standart bir devlet modeli öngörmektedir. Oysaki ulus devlet sistemi Avrupa dışındaki bölgelerde Avrupa'da yaşanan sürece benzer bir gelişim süreci göstermemiştir. Bu nedenle dünyanın birçok bölgesinde ortaya çıkan ulus devlet modelleri bir ulus devlette olması gereken şartları taşımadan ortaya çıkarak varlıklarını sürdürmektedirler. Özellikle Birleşmiş Milletler Sisteminin kurulmasının ardından bağımsızlıklarını kazanan birçok eski sömürge devleti bir ulus devlette olması gereken asgari standartlara sahip olmadan devletleşme sürecine girmişlerdir. Bu devletler hukuki olarak uluslararası toplum tarafından ulus devlet formunda kabul edilmiş olmalarına rağmen fiili olarak bir ulus devlette olması gereken özelliklere sahip olamadıkları için standart bir ulus devlette olması gereken işlevleri yerine getiremedikleri görülmektedir. Gelinen noktada bu tür devletler başarısız olarak adlandırılarak diğer devletlerden olumsuz olarak ayrışmaktadırlar. ii Bu durum bu devletlerin başarısız ve uluslararası sistemin hatalı veya bozuk parçaları olarak görülmelerine neden olmaktadır. Çünkü bu devletler vatandaşlarına diğer başarılı devletlerin sağladığı güvenlik, sağlık, eğitim gibi temel hizmetleri sağlayamadıkları gibi ülke içinde yaşadıkları silahlı çatışmalar nedeniyle gerek komşuları gerekse küresel sistem için kitlesel göçler, salgın hastalıklar, küresel terörizm gibi birçok soruna neden olmaktadır. Bu çalışma uluslararası politikada başarısız devlet sorununa odaklanarak başarısız devletselliğe neden olan unsurları tartışmaya açmaktadır. Bu noktada çalışmanın ortaya koyduğu tez; başarısız devletselliğin başarısız devletlerin kendilerinden kaynaklanan bir sorun olmasının yanında bu durumun aynı zamanda küresel kapitalist sistem ve sömürge devletlerinin uyguladıkları yanlış politikalardan kaynaklanmasıdır. Bu açıdan çalışma öncelikli olarak modern ulus devletin oluşum süreci ve unsurlarını inceledikten sonra başarısız devletlerin temel özelliklerini ortaya koyarak bu duruma neden olan sebepleri incelemeyi amaçlamaktadır. Ayrıca başarısız devletlerin neden olduğu uluslararası sorunlara dikkat çekerek bu sorunun çözümü için yeni yaklaşımlara ihtiyaç olduğunu vurgulamaya çalışmaktadır. ; The nation state system, which is accepted as the basic organization unit in the international system, corresponds to a structure that has spread from Europe to the whole world starting from in the middle ages. It is accepted that this structure has spread all over the world especially after the French Revolution as a result of a series of political, economic and social developments starting from the 1648 Treaty of Westphalia. It is a dominant form of political organization in today's international politics. In this structure, which is called the modern state system, it is generally accepted that all states have the authority to say the last word on the territory of a certain territory and hold the monopoly of using legitimate power. This modern state system is based on the assumption that all states have or must have the same characteristics. This approach, which envisages that all nationstates are established as a result of similar developments; states that all the states in the system have some minimum standards and exist within standardized patterns. In other words, the modern nation-state model provides a uniform and standardized state model. However, the nation-state system has not shown a similar development process in the regions outside Europe. Therefore the nation-state models that emerged in many parts of the world continue to exist without having to meet the requirements of a nation-state. Especially after the establishment of the United Nations System, many former colonial states, which gained their independence, entered the process of state building process without having the minimum standards required in a nation state. Although these states were legally accepted by the international community in the form of nation-state, they cannot fulfill the functions they should have in a standardized nation-state because they do not actually have the characteristics that should be in a nation-state. At this point, such states are considered to be unsuccessful and they are negatively differentiated from other states. This causes these states to fail and be seen as faulty or damaged parts of the international system. Because these states do not provide basic services to their iv citizens like other successful states, such as security, health and education and also they cause many problems such as mass immigration, epidemics, global terrorism for both the neighbors and the global system due to the armed conflicts in the country. This study focuses on the problem of the failed state in international politics and discusses the factors causing failed statehood. At this point, the thesis of the study; Besides the fact that the failed statehood is a problem arising from the failed states themselves, this is also due to the false policies implemented by the global capitalist system and the colonial states. In this respect, the study primarily aims to examine the main features of the failed states after examining the formation process and elements of the modern nation-state and to examine the reasons that cause this situation. It also tries to emphasize the need for new approaches to solve this problem by drawing attention to the international problems caused by the failed states. Key Words: State, Nation State, Failed State, Modern State, Capitalist System, International Policy, Failed State, Colonialism, Patrimonialism.
BASE
Ukrayna, sadece bulunduğu Karadeniz havzası açısından değil bölge çapının ötesinde etkiler doğuran politik özellikleri ile önemli bir ülkedir. Bu, doğrudan Ukrayna'nın gücünden değil, ayrıcalıklı jeopolitiğinden kaynaklanmaktadır. Ülkenin etnik-siyasal bölünmüşlük arz eden yapısı her seçimde analizlerin temel çıkış noktasını oluşturmaktadır. "Turuncu Devrim" olarak bilinen 2004-2005 süreci, çeşitli nedenlerle başarısızlıkla sonuçlanmış, ülkede "Turuncuların" karşısında Rusya'yı çağrıştıran "Mavi"lerin yeniden yükselişi gözlenmiştir. Bununla birlikte, Batı'dan esen Turuncu rüzgâra vedanın mutlak bir Batı karşıtlığını resmi politika haline getirmesi yapısal nedenlerle zorlaşmıştır. Bu çalışmada Rusya'nın Ukrayna zaferi, enerji mecburiyetiyle gelişen Batı-Rusya stratejik ilişkileri çerçevesinde değerlendirilmektedir. ; Ukraine is an significant country not only from the aspect of the Black Sea Basin where it situates, but also with its political characteristics effecting beyond the regional diameter. This does not stem directly from Ukraine's power but from its distinguished geopolitical position. Ethnically-politically divided structure of the country has been the starting point for analysis on each election. The process known as "Orange Revolution" of 2004-2005 concluded with failure because of various reasons, and, anew raising of the "Blues" who connotes "Russia" against the "Oranges" is being observed. However, because of structural reasons, it became difficult for the farewell to Orange wind to convert the anti-West attitude an official policy. In this study, Ukraine victory of Russia is examined within the frame of progressing West-Russia strategic relations.
BASE
In: Liberal Düşünce Dergisi, Band 0, Heft 109, S. 105-126
This study intends to investigate the concept of social capital on the basis of evidence provided by theoretical perspectives and empirical studies. Various definitions of social capital touch upon beliefs, values, networks, and trust by complicating the meaning and creating conceptual chaos. In addition to shaky conceptual foundations, methodological inadequacies are also framing numerous problems and challenges. Moreover, lack of power, class, race, gender etc. analysis in the literature makes it difficult to contribute to poverty alleviation. In this respect, first, the origins of the social capital, definition, and the development of the concept will be explored. The investigation of the role of the World Bank in the promotion of the concept and the empirical evidences will constitute second part of this work. It is argued here in order to foster mechanisms of development, social capital projects require broader, more collaborative, and innovative approaches.
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-009
In: Alternatif politika: Alternative politics, Band 15, Heft 3, S. 522-549
ISSN: 1309-0593
İklim değişikliği, zamanımızın en büyük küresel, ekolojik ve çevresel sorunlardan biridir. Doğanın bir parçası olan insan, iklim değişikliğinden güvenlik, ekonomik, kalkınma ve insan hakları başta olmak üzere farklı alanlarda doğrudan ve dolaylı olarak etkilenmektedir. En son olarak küresel çapta etkileri görünen COVID-19 salgını bir domino etkisi göstererek, doğa, çevre, insan ve kalkınmanın nasıl birbirleriyle karmaşık bir ilişkide olduğunu ve kalkınma modellerinin kırılganlıklarını göstermiştir. Ayrıca bu süreçte, neoliberal iklim yönetişimi de daha fazla sorgulanır olmuş, alternatif yaklaşımların görünürlüğü artmıştır. Bu bağlamda, bu çalışma iklim krizine doğa-kadın ilişkileri çerçevesinde bakmakta ve neoliberal yönetişim olarak adlandırılan küresel iklim rejimi girişimlerine Paris Anlaşması özelinde ekofeminist perspektiften eleştirel bir değerlendirme sunmaktadır. Bu doğrultuda Paris Anlaşması Wordcloud yazılımı aracılığı ile içerik analizine tabi tutulmuş ve ekofeminist perspektiften değerlendirilmiştir. Anlaşma her ne kadar iklim değişikliği konusunda uluslararası girişimler arasında en çok umut vadeden adım olarak değerlendirilse de bu çalışma, Paris Anlaşması'nın daha önceki girişimlerden önemli bir farklılığının olmadığını ileri sürmektedir. Daha önceki girişimlerde olduğu gibi, Paris Anlaşması da ataerkil kapitalizmde yapısal bir değişiklik öngörmemekte, mevcut hiyerarşik ilişkiler içerisinde büyüme odaklı kalkınma politikalarının devam etmesi amacından uzaklaşmamaktadır. Sonuç olarak Paris Anlaşması toplumsal cinsiyet eşitliği yaklaşımını küresel iklim politikalarına entegre etmede zayıf bir iyi niyet düzeyinde kalmaktadır.
In: Alternatif politika: Alternative politics, Band 15, Heft 1, S. 110-140
ISSN: 1309-0593
31 Ocak 2020'de Avrupa Birliği'nden resmi olarak ayrılma sürecini tamamlayan Britanya'nın tarihsel olarak Topluluk ile kurduğu ilişki "tuhaf/isteksiz ortak", "yarı-ayrık ilişki" gibi tanımlamalar çerçevesinde sürdürülmüştür. Bu ilişkide istisnacılık söylem ve siyasetini benimseyen bir ülke olarak Britanya, ada ülkesi olma halini ve adasallığını hem ulusal kimliğin oluşumuna dahil etmiş hem de Avrupa Ekonomik Topluluğu/Avrupa Birliği politikalarının dışında kalma ya da bunu talep etme meşruiyetini sağlamak için kullanmıştır. Meşruiyetini coğrafyanın doğal ve verili olması kabulünden alan Britanya adasallığının istisnacılık söylem ve siyasetine nasıl bir katkı yaptığı bu çalışmanın temel araştırma sorusudur. Sosyal bilimlerin coğrafi incelemelerindeki tarihsel boşluğu doldurmaya çalışan eleştirel jeopolitik perspektifin kullanıldığı bu çalışmada, araştırma sorusunun cevaplanması için Britanya Parlamentosu'ndaki milletvekillerinin Avrupa Ekonomik Topluluğu/Avrupa Birliği üyelik dönemi boyunca yaptıkları konuşmalar "ada ülkesi olma hali" temelinde incelenmiştir. Bu doğrultuda incelenen söylem örneklerinin Britanya kimliğini Avrupa'nın karşıtı olarak yeniden üretme amacının yanı sıra, Ortak Balıkçılık Politikası ile sınır ve göç politikaları gibi alanlarda istisnacı bir yaklaşımla muafiyet meşruiyeti oluşturmaya katkı sağladığı söylenebilir.
In: Liberal Düşünce Dergisi, Heft 111, S. 193-213
Kadınların toplumlar içerisindeki nüfuslarına kıyasla siyasi temsildeki oranları çok düşük düzeyde kalmaktadır. Kadınların sayısal olarak nüfusları ile orantılı bir şekilde siyasete katıl(a)mamaları, demokrasilerde bir temsiliyet sorunu oluşturmaktadır. Aynı zamanda bu durum, kadınların en temel insan hakları içerisinde yer alan seçme ve seçilme haklarından da tam olarak faydalanamadıkları anlamına gelmektedir. Literatürde kadınların neden daha fazla sayılarla siyasete katılmaları gerektiğine
odaklanan çalışmalar yer almaktadır. Birbirinden teorik ve metodolojik yöntemleri bakımından farklılaşan bu çalışmalar, kadınların siyasete neden daha fazla oranda katılmaları gerektiğine farklı cevaplar sunmaktadır. Bu çalışma ise, kadınların demokrasilerde nicel ve nitel temsilleri üzerine yapılan çalışmaları kadın temsilinin anlamı bakımından incelemekte ve mevcut literatüre eleştirel bir analiz sunmaktadır. Çalışmada kadınların sayısal olarak karar alma ve yasa yapma mekanizmalarında
yer almalarının demokrasi ve kadın temsili için ne anlama geldiği, kadınların nitel temsillerinden ne beklendiği ve bu beklentilerin kadın temsiline olan etkileri, kadınların nicel ve nitel temsil arasında nasıl bir ilişki olduğunu tartışmaktadır.
Over the past three decades, the world has witnessed the reconstruction of the models and practices of 'welfare state' or 'developmentalist state' in accordance with the neo-liberal principles. This has been resulted in an increasing trust in the micro tools and interventions such as 'non-governmental organizations' (NGOs) or '(development) projects' instead of traditional macro institutions and policies for welfare and development or against poverty. Throughout this period of time, projects and projectization have become the modus operandi not only of national or international development and credit institutions but also of their preferred 'partners' that is the NGOs. Drawing upon the project and projectization approach, this article focuses on the comprehensive transformations that this new era and approach have emerged in the face of the donor-NGO relationship and NGOs in terms of their organizational form, culture and functions, and claims that all these transformations have dragged NGOs into 'existential crisis'.
BASE
In: Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi
ISSN: 1309-9302
In this study, it was aimed to examine the relationship between secondary school students' problem solving skills and critical thinking skills. 261 secondary school students were included in the study in which the relational survey model, one of the quantitative research methods, was used. "Problem Solving Inventory" and "Critical Thinking Tendency Scale" for secondary school students were used as data collection tools. In the analysis of the data, mean, percentage, frequency, correlation, regression and two-way analysis of variance were used. As a result of the research, it was determined that there is a positive and moderate relationship between the problem solving skills of secondary school students and their critical thinking skills, and that critical thinking skills have a predictive effect of 9.5% on their problem solving skills. There is a positive relationship between gender, grade level and school type variables on problem solving skills and critical thinking skills. In addition, it was determined that while the joint effect of critical thinking and gender was significant on the problem solving skills of secondary school students, the joint effect of critical thinking and grade levels was not significant, and the joint effect of critical thinking and school type was not significant.
Ülkemizde modern anlamda nüfus sayımının ilki 1927 yılında, sonuncusu ise 2000 yılında olmak üzere on dört genel nüfus sayımı gerçekleştirilmiştir. Sayımlar, bu konuda gerekli deneyim, fiziki alt yapı ve yetişmiş elemana sahip olan ülkemizin en köklü ve uzmanlaşmış kuramlarından birisi olan D.İ.E.(Devlet İstatistik Enstitüsü)- Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından, Birleşmiş Milletler Örgütü'nün standartlarına uygun olarak gerçekleştirilmektedir. Türkiye nüfusunun ekonomik, sosyal, kültürel ve demografik konulardaki niteliklerini, ülkemizin idari bölünüşüne göre tam ve doğru olarak belirlemek amacıyla gerçekleştirilen bu sayımlar, gerek bilimsel çevreler gerekse kamuoyu tarafından çeşitli eleştiri ve tartışmalara konu olmaktadır. Bu durumu, 1997 Genel Nüfus Tespiti ve 2000 Genel Nüfus Sayımı da içermektedir. Eleştirilere konu olan daha çok ilçe merkezleri ve belediye örgütlü yerleşmelerin nüfus miktarlarının doğruluk derecesidir. Yapılan bu çalışmada, D.İ.E. (TÜİK) tarafından üretilen nüfus istatistiklerinin doğruluk derecesi, nüfus istatistiği konusunda sağlıklı ikinci kaynak olan E.T.F. (Ev Tespit Fişleri) tarafından test edilmektedir. Bu tür bir çalışmanın ülke geneline uygulanması zor olduğu için Afyonkarahisar örneği ile sınırlandırılmıştır. Elde edilen verilere göre, özellikle Belediye Örgütlü Yerleşmelerin nüfus miktarlarında anormal farklılıklar olduğu ve gerçeği yansıtmadığı tespit edilmiştir. Bunun en önemli nedeni nüfus sayımlarının spekülatif hareketlere maruz kalması başta olmak üzere, güncelliğini yitirmesi, ihtiyaçlara cevap verememesi gibi pek çok sorunu beraberinde getiren 1580 sayılı Belediye Kanunuydu. Bütün bunlardan dolayı Belediye Kanunu yeniden düzenlenerek 5393 Sayılı Belediye Kanunu yürürlüğe konmuştur. Fakat yeni belediye kurulmasındaki nüfus miktarı ve merkezi bütçeden toplam nüfus miktarına göre verilen payı düzenleyen maddeler değiştirilmelidir. Bunun yanında; sayımda görevli personelin sayım sonucunu etkilemeyecek şekilde kurallara uygun hareket etmesi ve ülke halkının nüfus sayımının amacının gerekliliği konusunda bilinçlendirilmesi sorunun çözümünü kolaylaştıracaktır. ; In our country fourteen general population censuses had been conducted as the first modern one in 1927 and the last one in 2000. Censuses have been conducted by the State Institute of Statistics of Turkey (SIS), which is one of the most fundamental and specialized institutes of our country and has necessary experience about this subject and physical infrastructure and experienced staff appropriate to the standards of United Nations. The censuses, which aim to identify the qualifications of the economic, social, cultural and demographic subjects of turkey population according to the administrative division exactly and properly, cause various criticisms and disputes by both scientific circles and public opinion. The situation includes 1997 population count and General Population Census 2000. The reason for the criticisms are mostly because of the accuracy of population amount in municipality organized settlements and administrative districts. In this study, the acccuracy of the population statistics which were produced by the (SIS) The State Instituteof Statistics have been tested by the second reliable source (House Determining Records). This sort of study is difficult to be carried out througout the country so that it had been limited with the case of Afyonkarahisar. According to data we got it had been understood that there are abnormal differences and they do not indicate the reality particularly in the population amount of municipality organized settlements. The most significant reason for this is the number 1580 Municipality Law, which brought about firstly the isssue of being exposed to speculative acts in population censuses and many issues such as losing its currency and being unable to answer to necessities. On account of these, Municipality Law had been arranged again and the number 5393 Municipality Law had been implemented. However, the articles, which prepare the share given by the central budget according to total population amount and the population amount in order to set up new municipality, should be altered. Besides, if the staff in charge of census behave properly for the rules so as not to influence the census' data results and making the nation conscious of the necessity of the census will facilitate the solution to the problem.
BASE
DergiPark: 326522 ; trakyasobed ; The aims and requirements in language learning have changed in international dimensions in consuquence of globalization movements. The concept of "multilingualism" has been a requirment for each individual. The European Council made new arrangements in this direction and prepared two important sources: Common European Framework and European Language Portfolio. In this study Common European Framework and European Language Portfolio are critically examined by investigating the relevant literature in the context of Foreign Languages Education and Policies in both universal arenas and in Turkey. In particular, the concept of multilingualism held in these source works is discussed; on the other hand, the notion of how to use these sources in the field of Foreign Language Teaching in Turkey is widely discussed ; Küreselleşme ile birlikte uluslararası boyutta dil öğrenme konusunda amaç ve gereksinimler değişmiştir ve 'çokdillilik' olgusu birey için artık bir gereklilik haline gelmiştir. Bu doğrultuda Avrupa Konseyi yabancı diller politikasında yeni düzenlemeler oluşturarak iki önemli güncel kaynak sunmuştur: Avrupa Ortak Başvuru Metni ve Avrupa Dil Portföyü. Bu derleme çalışmasında söz konusu olan iki güncel kaynak hem evrensel anlamda hem de Türkiye yabancı diller eğitimi ve politikası bağlamında eleştirel bir yaklaşımla incelenecektir. Çalışmada aynı zamanda her iki ana kaynağın 'çokdillilik' olgusunu tartışılacak ve Türkiye yabancı diller eğitimi uygulama alanında bu yapıtlardan nasıl faydalınabileceği tartışılacaktır
BASE
ÖZETTÜRKİYE'NİN AVRUPA BİRLİĞİ'NE KATILIM SÜRECİ BAĞLAMINDA TÜRKİYE'DE KÜRTÇE DİL HAKLARI: AVRUPA ULUS-DEVLET MODELİ VE AZINLIK HAKLARINA ELEŞTİREL BİR YAKLAŞIMDil haklarının kaydadeğer bir şekilde uluslararası gündemi meşgul etmeye başladığı Soğuk Savaş sonrası dönemden itibaren, uluslararası kuruluşlar ve Avrupa kuruluşları azınlıkların dil haklarının korunması üzerine önemli metinler yayınlamaktadır. Bu gelişme, 2000 yılından itibaren ivme kazanan Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılım süreci sebebiyle Kürtçe dil haklarının güncel bir soruna dönüştüğü Türkiye'deki mevcut eğilime de denk düşmektedir. Bu çalışma, Avrupa diasporasındaki ve Türkiye'deki Kürt entelektüellerinin görüşlerini dahil ederek, bu sürecin Türkiye'deki Kürtçe dil hakları sorunu üzerindeki etkilerini incelemiştir. Avrupa diasporasında ve Türkiye'de ileri gelen Kürt entelektüelleriyle yapılan görüşmeler, bu sürece yönelik olarak Kürt dilsel topluluğunun takındığı farklı tutumları ortaya çıkarmıştır. Bu sürecin incelenmesi, azınlıkların dil haklarının korunması üzerine uluslararası ve Avrupalı mekanizmaları da sınırlayan liberal ulus-devlet söylemine içkin çelişkiler üzerine bir analizi de ihtiva etmektedir. Bu inceleme, aynı zamanda, azınlıkların dil hakları üzerine uluslararası ve Avrupalı metinlerin, dilsel azınlık toplulukların beklentilerini neden karşılayamadığını da açıklamaktadır. Bu bağlamda, bu çalışmanın kuramsal iskeleti, dile özel bir atıfla, çoğunluk ve azınlık, birey ve topluluk, kamusal ve özel alanlar arasındaki ikili karşıtlıklar üzerine yapısökümcü bir analiz yardımıyla, dil haklarının sorunsallaştırılmasına hasredilmiştir. Böylece bu çalışma, Avrupa diasporasındaki ve Türkiye'deki Kürt entelektüellerinin Türkiye'deki Kürtçe dil hakları sorununa yönelik görüşlerini liberal ulus-devlet felsefesi ve azınlık hakları üzerine eleştirel bir analizle bağlantılandırarak, milliyetçi söyleme yönelik yakın dönem eleştirel yaklaşımlarla ilişki kurmaya çalışmıştır. ABSTRACTKURDISH LINGUISTIC RIGHTS IN TURKEY WITH REFERENCE TO TURKEY'S ACCESSION PROCESS TO THE EUROPEAN UNION: A CRITICAL APPROACH TO THE EUROPEAN MODEL OF NATION-STATE AND MINORITY RIGHTSInternational and European organisations have issued significant documents on the protection of the linguistic rights of minorities since the beginning of post-Cold War era, when the question of linguistic rights has started to remarkably occupy the international agenda. This development has been matched by a parallel trend in Turkey, where the Kurdish linguistic rights have become a topical issue since 2000 due to the acceleration of Turkey's accession process to the European Union. This study examines the implications of this process on the question of Kurdish linguistic rights in Turkey through the inclusion of the views of Kurdish intellectuals in European diaspora and Turkey. The interviews conducted with the prominent Kurdish intellectuals reveal the diversity of standpoints that the Kurdish linguistic community takes with regard to this process. The examination of this process also includes an analysis on the contradictions within the liberal nation-state discourse, which delimits the international and European mechanisms for the protection of the linguistic rights of minorities. This examination explains why the international and European documents on the linguistic rights of minorities cannot meet the expectations of the linguistic minority communities. In this sense, the theoretical backbone of this study is devoted to the problematisation of linguistic rights with the help of a deconstructivist analysis on the binary oppositions between the majority and the minority, between the individual and community, and between the public and private spheres with a special reference to language, which has been a significant constituent of the liberal nationalist discourse. Therefore, this study tries to become involved in contemporary critical approaches to the nationalist discourse through connecting the views of the Kurdish intellectuals in European diaspora and Turkey on the question of Kurdish linguistic rights in Turkey with a critical analysis on the liberal nation-state philosophy and minority rights.
BASE
Bu makale, ulus kimlikli modern Avrupa devletinin tarihsel sürecine ilişkin olarak İbn Haldun'un asabiyye ve umrân kavramları odağında ve Thomas Hobbes ve Michael Oakeshott'un değerlendirmeleri ışığında bir tartışma sunmayı amaçlamaktadır. Modern devletin kurumlarının coğrafya, iklim ve geçmiş tecrübelerden ne şekilde etkilendiği konusu incelenirken aynı zamanda bu yeni politik yapının modern ve Avrupalı oluşuna ilişkin de eleştirel bir bakış açısı getirilmektedir. Egemenlik ve kimlik kavramlarının ulus devlet ile ulaştığı yeni boyut ve yaşanılan tarihsel süreç analiz edilirken aynı zamanda devlete ilişkin teorik yaklaşımlar da tartışmaya dahil edilmektedir. Ulus devletin Avrupa'nın modern çağındaki baskın politik yapı olarak nasıl ortaya çıktığı ve ulusal kolektif kimlik ile kapitalist üretim biçimini ne şekilde geliştirdiği hususları, farklı bakış açılarıyla ele alınmaktadır. Ayrıca bu ulus devletin kendi medeniyet biçimini geliştirerek dört yüz yıldan bu yana varlığını nasıl devam ettirdiği konusunda da eleştirel bir tartışma yürütülmektedir. Son olarak, farklı ülkelerde ve toplumlarda adapte edilmiş şekilde vücut bulmaya devam eden ulus devletin Avrupalı köklerinin kaybolup kaybolmadığına ilişkin de bir değerlendirme yapılmaktadır. ; A comprehensive discussion on the historical process of the modern European nation state in the light of Ibn Khaldun's concepts of asabbiyyah and umran, together with the assumptions and evaluations of Thomas Hobbes and Michael Oakeshott is presented. While assessing the role of geography, climate and also past experiences on the new institutions of the modern European state as a new political entity, it is aimed to develop a critical perspective on how modern and European the nation state could become. Furthermore, theoretical approaches about the nature of the state are also included together with an analysis of the historical process for the nation state with its new level of sovereignty and identity. Emergence of the nation state as the dominant political entity in the modern age of Europe with its national collective identity and capitalist mode of production has been evaluated and analysed through different perspectives. A critical discussion is held how nation state developed its own way of civilization and continued to exist for more than four centuries. Finally, it is assessed whether European roots of the nationa state have been disappeared or not after different societies and countries adopted this political entity.
BASE