Die folgenden Links führen aus den jeweiligen lokalen Bibliotheken zum Volltext:
Alternativ können Sie versuchen, selbst über Ihren lokalen Bibliothekskatalog auf das gewünschte Dokument zuzugreifen.
Bei Zugriffsproblemen kontaktieren Sie uns gern.
2053 Ergebnisse
Sortierung:
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 19, Heft 1, S. 1
ISSN: 1309-1034
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-013
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-036
Çevresel etki değerlendirmesi (ÇED), çevre üzerinde olumsuz etkileri muhtemel projelerin hayata geçirilmesinden önce tüm yönleriyle incelenerek, çevreye verebileceği zararların, alınabilecek tedbirlerin ve alternatif yöntemlerin tespiti maksadıyla halkın katılımı ile birlikte yürütülen disiplinler arası bir çalışma ve süreçtir. ÇED sürecinde projeden etkilenecek bölge halkı, konunun uzmanları ve proje sahibinin sağlayacağı bilgi ve değerlendirmeler projenin akıbeti hakkında verilecek kararı etkileyecektir. Bu karar kimi zaman proje için maddi kaynak, zaman ve emek harcayan proje sahibinin aleyhine sonuçlanacak kimi zaman da projeden etkilenecek bölge halkını tatmin etmeyecektir. Bu şartlar altında idari kararın yargı makamları önüne gelerek denetlenmesi gerekecektir. ÇED, idari kararın alınması ve sonuçlarının denetlenmesinde halkın katılımına yer vererek iyi yönetim ilkesini idare hukukuna yansıtmaktadır. Çağdaş bir idari usul müessesi olan ÇED, idarenin çevre ile ilgili kararının ortaya çıkış ve icrasını önceden belirli şekil ve kurallara bağlamakta, böylelikle proje sahibinin ve bundan etkilenecek halkın menfaatlerini korumaktadır. Kuramsal çerçevede önemli bir fonksiyon icra etmesi beklenen çevresel etki değerlendirmesi kavramının ortaya çıkışı, idare hukukuna, idari usule ve idari yargıya yansıması bu tez çalışmasında incelenecek, uygulamadaki sorunlara ilişkin tespit ve çözüm önerilerimiz sunulacaktır. ; Environmental impact assessment (EIA) is an interdisciplinary study and process carried out in order to identify and predict the potential environmental impacts of an investment project and propose means to avoid or reduce the significant impacts. Public participation, the involvement of consultants, and the proponent (investor) during the decision-making process are the main principles of EIA. All the information gathered during the process and evaluation helps the authority at decision making. Unless the positive decision of the authority the proponent can't obtain the permits and licenses to initiate his project. So the final decision can be disadvantageous for the project owner, who spends financial resources, time, and effort. O the other hand sometimes the decision may not satisfy the public that will be affected by the project. Both situations cause a legal conflict that has to be judged at the administrative jurisdiction. The public participation function of EIA ensure reflecting the principle of good governance to the administrative law. EIA, which is a contemporary administrative procedure institution, secure the emergence and execution of the administration's environmental decision to certain rules, thus protecting the interests of the project owner and the public. The development of the concept of environmental impact assessment, its reflection on administrative law, administrative procedure, and administrative jurisdiction will be examined in this thesis, and our determination and solution suggestions regarding the problems in practice will be presented.
BASE
Bu çalışma; uluslararası ilişkilerde çevre gündemi, çevre bilincinin gelişimi ve çevre rejimlerinin başarısını tartışmakta ve büyük oranda durum tespit edici bir analiz sunmaktadır. Bu bağlamda çalışma üç bölümden oluşmaktadır: Birinci bölümde, uluslararası ilişkilerin çevresel gündemi ele alınmaktadır. "Çevre" sepeti içine atılan güvenlikten biyoçeşitliliğe kadar birçok alt başlığın çevresel gündemin gelişmesine katkıda bulunduğu değerlendirilmektedir. İkinci bölümde, çevresel bilincin gelişimi bağlamında 1972 Stockholm ile başlayan ve 2015 Paris İklim Anlaşması'na kadar olan süreçte çevreyi korumaya yönelik uluslararası girişimler/sözleşmeler tartışılmaktadır. Üçüncü bölümde ise, uluslararası ilişkilerin önemli bir sorunu/konusu haline gelen çevreye ilişkin uluslararası rejimlerin başarısı değerlendirilmektedir. Bu bağlamda, bazı konularda başarılı şekilde kurulan ve işleyen rejimlerin çevre konusunda aynı şekilde kurulamamış olduğu görülmektedir. Bu başarısızlıktaki en büyük etmen ise çevreyi en çok kirleten veya çevreye en fazla zararı veren aktörlerin korumaya dönük düzenlemelere taraf olsa bile aynı zamanda sorumluluk almaktan kaçan temel aktörler olmasıdır. Çevresel/doğal kaynaklara sahip olma ve onları aşırı kullanarak çevreye zarar verme noktasında aktörlerin aynı kapasitede olmaması da rejimlerin başarısını etkilemektedir. Karşılıklı bağımlılığın oranı da bu anlamda önemlidir. Karşılıklı bağımlılığın çok derin olduğu çevre konusunda da kolektif eylemlerde sorumluluktan kaçma davranışının zararları fazlası ile gözlenmektedir. Bu çalışmanın uluslararası ilişkilerde çevresel gündemin inşası, çevre bilincinin gelişimi ve uluslararası çevre rejiminin birlikte değerlendirilerek özellikle Türkçe literatüre katkı sağlaması umulmaktadır ; This study argues the environmental agenda, the development of environmental awareness, and the success of environmental regimes in international relations. In this context, the study consists of three parts. In the first chapter, the environmental agenda of international relations is discussed. It is evaluated that many sub-topics from environmental security to biodiversity contribute to the development of environmental agenda. In the second chapter, international initiatives/conventions for environmental protection are discussed in the context of the development of environmental awareness, in the process from Stockholm in 1972 and up to the Paris Climate Agreement in 2015. In the third chapter, the success of the international regimes related to the environment, which has become an important issue of international relations, is evaluated. In this respect, it appears that in some cases regimes have been successfully established and functioned but in issue of environment have not been established in the same way. The biggest factor in this failure is that the actors who the most polluter the environment, or the ones that cause the most damage to the environment, are the main actors to escape from taking responsibility at the same time, even if they are shareholders to the protective regulations. The fact that actors are also not at the same capacity at the point of having environmental/natural resources and overusing them, is affecting the success of the regimes. It is observed harms of buck-passing behaviors in collective actions in issue of environment in which interdependence is so profound. It is hoped that this study will provide significant contributions to Turkish literature
BASE
DergiPark: 849863 ; klujfeas ; Uluslararası hukukun temel kaynaklarından bir tanesi devletler arasında imzalanan uluslararası antlaşmalardır. Devletler kendi aralarındaki antlaşmalara ahde vefa ilkesi gereği genellikle uyma eğilimi göstermektedirler. Ancak devletlerin kendi aralarında imzaladıkları antlaşmalara zaman zaman uymadıkları da görülmektedir. Anarşik bir uluslararası sistemde devletler arasında uyuşmazlıklar çok sık görülmektedir. Devletler çıkarlarına ters düştükleri durumlarda ister istemez farklı devletler ile uyuşmazlığa taraf olabilmektedirler. Uyuşmazlıkların çözümü için uluslararası hukukta barışçıl çözüm ve yargısal çözüm olmak üzere iki çözüm yolu bulunmaktadır. Yargısal çözüm devletlerin ancak yargı yetkisini kabul ettikleri bir mahkeme veya tahkim ile mümkün olabilmektedir. Barışçıl çözüm yolları Birleşmiş Milletler Antlaşmasının 33. Maddesinde belirtilmiştir. Bu çözüm yollar görüşme, soruşturma, arabuluculuk, uzlaşma, hakemlik ve yargısal çözümdür. Bunun yanında bazı uluslararası antlaşmalar kendi yargısal çözüm mekanizmalarını da oluşturmuştur. 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi, Avrupa Birliği'nin yargı organları bu alanda verilebilecek başlıca örneklerdir. Bu çalışmada barışçıl ve yargısal yoldan anlaşmazlıkların çözümü ile uluslararası hukukta uygunluğun sağlanması mekanizmaları karşılaştırılacaktır. ; One of the main sources of international law is international treaties signed between states. States generally tend to comply with the treaties among themselves, as required by the pacta-sunt-servanda principle. However, it is also seen that states sometimes do not comply with the treaties they have signed among themselves. In an anarchic international system, conflicts between states are very common. States may inevitably be a party to disputes with different states when they conflict with their interests. There are two solutions in international law for the settlement of disputes, namely, peaceful and judicial solutions. Judicial settlement can only be possible with a court or arbitration where the states accept their jurisdiction. Peaceful solutions are specified in Article 33 of the United Nations Charter. These solutions are negotiation, investigation, mediation, reconciliation, arbitration and judicial solution. Besides, some international agreements have also created their own judicial solution mechanisms. 1982 United Nations Convention on the Law of the Sea, the judicial bodies of the European Union are the main examples that can be given in this field. In this study, the mechanisms of peaceful and judicial dispute resolution and ensuring compliance with international law will be compared.
BASE
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-018
In: Uluslararası vergi hukuku konferansları serisi 4
İnsani müdahalenin konusu Birleşmiş Milletler Antlaşması'nda kuvvet kullanımının yasaklanması ile gerçekleşmiştir. Kuvvet kullanımının yasaklanması ile birlikte, eskiden var olan tüm kuvvet kullanma yöntemleri gibi insani müdahale de bu yasağın kapsamında kalmıştır. BM Antlaşması gereğince çözmeye zorlamayacağını ifade eden madde 2/7'ye uygun olup olmadığı, yine Birleşmiş Milletler Antlaşması VII. Bölümü çerçevesinde uluslararası barış ve güvenliği ihlal edip etmediği değerlendirilmiştir. Ayrıca insani müdahalenin uluslararası örf ve âdet hukukuna uygunluğuyla "jus cogens" bir kural olup olmadığı incelenmiştir. 1991'de Irak'taki Saddam rejiminin saldırılarına karşı Kuzey'deki Kürt grupların ve güneydeki Şii grupların korunması için oluşturulan çekiç güç, Kuzey Irak'a ABD liderliğinde gerçekleştirilen "Huzur Operasyonu" Irak'ın içişlerine müdahaledir. 1992'de Irak'ın kuzeyinde ve güneyinde oluşturulan "uçuşa yasak bölge" ile Saddam Hüseyin rejimine karşı korunması amaçlanmıştır. ; The subject of huminitarion intervention has been actualised with the prohibition of using forces of United Nations agreement, Huminitarion intervention took plase in the scope of this prohibition lik an the procedule of using forces in the past with the prohibition of using force. Within the agreement of United Nations, whether the peace and security has been violated and It is proper for 2/7 in the frame of the part of united nations o greement or not is evaluated. Besides, Convenience of humminitarion intervation was eromined in the perspective of ( jus cogens) unwritten law of nations. Combined task force that is constituted for protecting the Kurdish groups in the north and the shi'a groups in the south. Against the attacks of Saddam Rejime in 1991 inter fered in the internal affairs of Iraq with the "peace operations" which is organized under the authority of U.S.A. In 1992, no flight zone was constituted in the north and south of Iraq for the purpose of protecting civilians against Saddam Rejime.
BASE
Bu çalışmada hem enerji hem de silah olarak kullanılabilen nükleer malzemeyle ilgili uluslararası hukuktaki düzenlemeler çerçevesinde İran'ın nükleer programı incelenmektedir. İran'ın enerji durumu ile nükleer programının niteliğine değinen çalışma, nükleer malzemenin enerji amacı dışında kullanımını önlemek için kurulan Uluslararası Atom Enerjisi Kurumunun İran'da yaptığı incelemeler ışığında İran'ın nükleer programının barışçı amaçlı olup olmadığını değerlendirmektedir. Uluslararası hukukun gelişimine katkıda bulunmak amacıyla nükleer malzemeye sahip olan bütün devletlerde denetim mekanizmasının güçlendirilmesi noktasından hareket eden bu çalışma, Birleşmiş milletler güvenlik konseyine sevk edilen İran'ın nükleer programıyla ilgili gelişmeleri analiz ederek ancak müzakereler yoluyla İran'ın nükleer programının getirdiği sorunların çözülebileceğini ön görmektedir. ; This study examines Iran's nuclear programme in the context of arrangements of international law related to nuclear materials used to both produce energy and weapon. Researching energy sources of Iran and nature of her nuclear programme the study analyzes and evaluates weather Iran's nuclear programme is peaceful or not in the light of investigations conducted by International Atomic Energy Agency founded to prevent nuclear proliferation and to control over the use of nuclear material other than producing energy. From point of view that control measures should be taken and strengthened on the nuclear activities and materials of all States to contribute growth of international law, the study analyzes developments concerning Iran's nuclear programme referred to the United Nations Security Council, and suggests that nuclear problem should be resolved only by means of negotiations.
BASE
ISSN: 1304-5962
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 235-243