Hegemonya-Karşı Hegemonya: bildiriler kitabı ; 1. Uluslararası Sosyal Bilimler ve Müslümanlar Kongresi: "Hegemonya-Karşı Hegemonya", 5-7 Mayıs 2016
In: Necmettin Erbakan Üniversitesi kültür yayınları 18
72 Ergebnisse
Sortierung:
In: Necmettin Erbakan Üniversitesi kültür yayınları 18
In: UluslararasI Iliskiler, Band 3, Heft 9, S. 1-20
In: İletişim yayınları 362
In: Araştırma-İnceleme 57
In: Patikakitap 4
In: Araştırma, inceleme 3
In: Evrensel basım yayın 569
In: Evrensel kültür kitaplığı 6
In: Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Heft 59, S. 3-23
Hegemonya herhangi bir tehdit durumunda ortak düşmana karşı kurulan bir güç birliği anlamına gelmektedir. Herhangi bir zorlama ya da baskı olmaksızın ortaya çıkan bu birlikteliklerin en önemli koşulu ise kurulan ittifaklara üye devletlerin kendi rızasıyla dâhil olmasıdır. Yunan Klasik Çağı'ndan itibaren görülen hegemonik blokların ortaya çıkışının en önemli nedeni söz konusu dönemi karakterize eden Pers istilalarıdır. Perslerin Yunanistan'ı işgali şehir-devletlerinin ortak tehdide karşı bir araya gelmelerini sağlamış fakat zamanla bu birlikteliğin kendi içinde başlayan güç yarışı yeni bir savaşa neden olmuştur. Peloponnessos Savaşları olarak adlandırılan ve Antik Çağ'ın en büyük mücadelesi olarak nitelendirilen bu savaşlar başlangıçta müttefik olan fakat kendi müttefiklerinin rızası dışında bir hegemonya kurmaya başlayan Atina İmparatorluğuna karşı yapılmıştır. Tam olarak yirmi yedi yıl süren ve hegemon olma yolunda yapılan mücadelelerin en önemli örneği olarak bilinen Peloponnessos Savaşları, Antik Yunan'ın en büyük iki şehir-devleti olan Atina ve Sparta arasında meydana gelmiştir. Başta Atina ve Sparta olmak üzere diğer şehir-devletlerinin bağımsızlık mücadelesinden doğan Peloponnessos Savaşları'nın yıkıcı etkisi Yunan şehir-devletlerinin bağımsızlıklarını kaybetmelerine ve yabancı bir devlet olan Makedonya hegemonyası altına girmelerine neden olmuştur.
Günümüze kadar büyük güçlerin odak noktası olan Afrika kıtası 21.YY'da da büyükgüçlerin dikkatini çekmeye devam etmektedir. Afrika Kıtası zengin yeraltı kaynaklarınasahiptir. Nitekim tarihsel süreçte bu doğal kaynaklar bölge halkı tarafından değil sömürgedevletleri tarafından kullanılmıştır. Afrika, zengin yeraltı kaynakları ile günümüzde de küreselsistemi şekillendirmeye çalışarak hegemon olma yarışına giren ülkelerin odağı halindeolmaya devam etmektedir.Bu tezde Çin Halk Cumhuriyeti ve Amerika Birleşik Devletleri'nin Afrika kıtasındakihegemonya mücadelesi Nijerya üzerinden analiz edilecektir. Afrika kıtasındaki üçüncü enzengin ülke olan Nijerya, stratejik bir öneme de sahiptir. 2000'li yıllardan itibaren küreselsistemde hem siyasi hem de ekonomik yükselişe geçen Çin, ABD'nin karşısındaki en büyükrakip ülke konumuna gelmeye başlamıştır. Bugün de Çin ve ABD Afrika kıtasındahegemonya mücadelesi içerisindedirler. Bu tezin cevap aradığı temel soru da ABD ve Çinarasında yaşanan hegemonya mücadelesinin Nijerya üzerinden nasıl geliştiği olarakbelirlenmiştir. --- The African Continent has been the main focus of great powers in the past andcontinues to draw the attention of international and local powers in the 21st century. Thecontinent has rich underground resources. As a matter of fact, these natural resources wereused by the colonial states in the historical process, not by the people of the region. Africa,with its rich underground resources, continues to be the focus of the countries that competefor being a hegemon by trying to shape the global system.In this thesis, the hegemony struggle of the People's Republic of China and the UnitedStates of America on the African continent will be analyzed through the to Nigerian country.Nigeria is the third richest country on the African continent, but it has a strategic importancein Africa. Starting from the 2000s, both the political and economic upswing in the globalsystem, China has become the largest competitor in the United States. Africa, which has beenthe focus of great powers since the past, continues to be the focus of great powers in the 21stCentury. Today, China and the United States are fighting hegemony on the African continent.The main question that the study seeks to answer is how the hegemony struggle between theUSA and China developed over Nigeria.
BASE
In: Uluslararası İlişkiler Dergisi, Band 12, Heft 46, S. 129-151
In: Fiscaoeconomia: FSECON : international journal of political economics, Band 4, Heft 3, S. 661-704
ISSN: 2564-7504
Türkiye'de karayolu yapımı, 1950'li yıllardan itibaren öne çıkan ulaştırma politikası olmaya başlamıştır. Bu durum, çok partili yaşama geçilmesiyle birlikte, siyasal partilerin seçmen kitleleriyle kurdukları ilişkiyi de dönüştürmüştür. Yol yapım ağı şehirlerde genişlerken, nüfusun çoğunluğunun yaşadığı kırsal bölgeler yol yapım süreçlerinden yeterli payı alamamıştır. Bu tablo, özellikle 1960'ların ikinci yarısından itibaren Türkiye'de yükselen toplumsal mücadele deneyimlerinin de etkisiyle, sağ ve sol parti ve hareketlerin yol yapımı konusunu hegemonya ve karşı hegemonya mücadelesi açısından daha fazla değerlendirmesine de yol açmıştır. Yine bu çerçevede, 1960'ların ikinci yarısından itibaren köylülerin ilk kez toplumsal mücadelede öne çıkmaya başlamasıyla birlikte yol talebi de görünürleşmeye başlamıştır. 1967'de Fatsa'nın Beyceli Köyü'nden Ordu'ya, yol talebiyle başlayan yürüyüş bu tablonun ürünüdür. Mücadele repertuarı genişledikçe, yol sorunu karşı hegemonya üretiminde daha da merkezileşmiş, sol siyasetler 1970'lerin ikinci yarısında gerek merkezi gerek yerel yönetimler eliyle bu soruna çözüm aramıştır. 1979'da yine Fatsa'da yerel yönetim eliyle başlatılan 'Çamura Son Kampanyası' da bu bağlamda önemlidir. Bütün bunlar, Türkiye'de "yol yapımı" gündemi etrafında örülen hegemonyanın daima sağ siyasetlerin tekelinde gelişmediğinin kanıtıdır. Makale bu ayrımın anlaşılabilmesi için Türkiye'deki sağ popülist iktidarların yol yapım gündemi etrafında kurdukları maddi ve siyasal hegemonya ilişkilerine de karşılaştırmalı olarak bakmakta ve bu doğrultuda, sol ve sağ hareketlerin hegemonya stratejilerini "yol siyaseti" üzerinden tartışmaktadır.
In: The journal of international social research: Uluslararası sosyal araştirmalar dergisi, Band 13, Heft 69, S. 1534-1540
ISSN: 1307-9581
In: Uluslararasi Hukuk ve Politika, Band 9, Heft 34, S. 1-26
In: Uluslararasi Hukuk ve Politika, Band 9, Heft 34
AB -Türkiye ilişkileri genellikle Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) üyeliği perspektifinde değerlendirilip müzakerlerin ve siyasi süreçlerinekseninde incelenmiştir. AB– Türkiye ilişkilerini ekonomik temelde ele alan çalışmalar ise, siyasi süreçlerin ilişkileri etkilemesi gerçeğini genellikle çalışmalarının kapsamı dışında tutmaktadırlar. Bu genel yönelimden farklı olarakekonomik ve politik ilişkilerin iç içe geçerek ilerlediği yapısının ekonomi-politik perspektifte ele alınıp incelenmesi yerinde olmaktadır. Bu doğrultuda çalışma, AB - Türkiye ilişkilerini hakim uluslararası ilişkiler kuramlarındanziyade, eleştirel kuram penceresinden, Neo-Gramsci'ci ekolün hegemonya kavramsallaştırması temelinde incelemiştir. Çalışma ilk olarak, Antonio Gramsci'nin en önemli yaklaşımlarından olan hegemonya kavramını uluslararası ilişkilere uyarlayan Robert Cox'un kavramsallaştırması ile başlayan Neo-Gramsci'ci ekolün hegemonya kuramına yer vermektedir. Bu doğrultuda baskı –rıza temelli hegemon ilişki yapısının AB ve üçüncü ülke ilişkilerinde söz konusu olması nedeniyle, AB'nin küresel konumu Neo-Gramsci'ci ekolce hegemonya oluşturma olarak açıklanmaktadır. Neo-Gramsci'ci temelde tarihsel bir blok olarak AB, üçüncü ülkelerle olan ilişkilerinde evrensel değerleri ile materyal temelde reformist veya pasif devrimsel dönüşüm geliştirip,bir tarihsel yapı ve kendine özgü hegemonya oluşturmaktadır.Bu doğrultuda AB için üçüncü ülke olan Türkiye ve politik- ekonomik ilişkileri, Gümrük Birliğine referansla Gramsci'ci hegemonya temelinde Neo-Gramsci'ci hegemonya kuramı kapsamında incelenmiştir. --- EU-Turkey relations are generally evaluated from the perspective of Turkey's membership in the European Union (EU) and examined on the axis of negotiations and political processes. Studies that deal with EU – Turkey relations on an economic basis often exclude the fact that political processes affect relations from the scope of their studies. In contrast to this general orientation, it is necessary to examine the structure of economic and political relations in an economic-political perspective. The study examined EU-Turkey relations on the basis of the Neo-Gramscianschool's conceptualization of hegemony through critical theory rather than prevailing international relations theories. The work first refers to the theory of hegemony of the Neo-Gramscianschool, which began with the conceptualization of Robert Cox, who adapted the concept of hegemony, one of Antonio Gramsci's most important approaches to international relations. Therefore, the global position of the EU is explained as the creation of hegemony by the Neo – Gramscian school, as the coercion-consent-based hegemon relationship structure is in question in EU and Third Country relations. As a Neo-Gramscianbasically historical bloc, the EU, with its universal values in its relations with third countries, develops material fundamentally reformist , passive revolutionary transformation and forms a historical structure and sui generis hegemony.In this respect, the third country for the EU, Turkey and its political - economic relations were examined under the Neo-Gramscianhegemony theory on the basis of Gramscianhegemony with reference to the Customs Union.
BASE
In: Social sciences studies journal: SSS journal, Band 4, Heft 23, S. 4316-4325
ISSN: 2587-1587