NEW EUROPEAN SECURITY IDENTITY AND TURKEY
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 033-048
28 Ergebnisse
Sortierung:
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 033-048
In: Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi
ISSN: 1309-9302
John Locke'un meşhur An Essay Concerning Human Understanding eserinin 1694 yılındaki ikinci baskısının ikinci kitabına 27. bölüm olarak eklediği Of Identity and Diversity (Özdeşlik ve Başkalığa Dair) başlığı ilk yayımlandığı günden itibaren sayısız tartışmayı beraberinde getirmiştir. Locke'un bu teorisinin bu kadar yoğun şekilde tartışılmasının sebepleri arasında teorinin anlaşılmasın güçlüğü ön plana çıkar. Locke kişisel özdeşliği tanımlarken hem materyalist hem de ruhsal töz öğretilerinden bağımsız biz pozisyon almaya gayret gösterir. Bu durum onu kişi, töz ve özdeşlik gibi terimlerin tanımını en baştan yapmaya zorlar ki bu tanımların her biri beraberinde yeni problemler getirmektedir. Locke kişisel özdeşlik sorununun çözümünde bilinci anahtar rolde kullanır ve Locke bunu düşünen tözden farklı bir şey olarak tanımlar. Bu çaba zihin felsefesi çalışmalarının geleceğini şekillendirecek bir girişim olsa da Locke'un döneminde bilinç henüz yeni yeni tartışılan bir kavramdır ve Locke'un bilinç ile tam olarak neyi kastettiği çoğu zaman anlaşılamamıştır. Onun bilinç ile aslında hafızayı kastettiğini düşünenlerin sayısı az değildir ve bu yorum Locke'un teorisini ciddi eleştirilere açık hale getirmektedir. Bir diğer eleştiri ise bu teorinin kendi içerisinde tutarsız olduğudur. Bu görüşe göre Locke'un bölümün başında özenle kurmaya çalıştığı düşünen töz-bilinç ayrımı bölümün son kısımlarına gelindiğinde yine Locke tarafından ortadan kaldırılmış veya en azından, bu ikisi arasında keskin bir ayrım yapılamayacağı kabul edilmiştir. Kısaca kişiyi geçmişteki veya gelecekteki olası haliyle özdeş kılan şeyin ne olduğunu soran kişisel özdeşlik problemi; töz, ruh ve zihin hakkında ciddi tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Teorinin içerisindeki sorunlara rağmen veya belki de bu sayede, Locke'un kişisel özdeşlik öğretisi kendinden sonraki İngiliz felsefesinin temel tartışma konularından biri haline gelmiştir. Bu çalışma Locke'un kişisel özdeşlik öğretisindeki problemleri üç ana başlık altında ortaya koymayı amaçlamaktadır.
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-007
In: Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi
ISSN: 1309-9302
Kimlik sosyolojinin en canlı ve gündemde kavramlarından birisi olarak düşünülebilir. Kimliğe canlılık veren özellik kimliğin sürekli yeni biçimsel formlar kazanmaya müsait bir yapıyla varlık bulması, gündemde olmasını sağlayan şey ise sosyolojinin ve insanı merkezine alan her disiplinin araştırmalarında kimliğin diğer olgularla olan sınırsız bağlantılarıdır. Bir kavramı diğer tüm kavramlardan bağımsız olarak ele alabilmenin şartlarını oluşturduğumuzda bile doğrudan veya dolaylı olarak kimliğe dair atıflarda bulunmak olasıdır. Bu açıdan mekâna dair olan her şey kimliksel temellerin bir yansımasıdır. Mekânın fiziksel bir organizasyon olarak nasıl yapılandırıldığı ve mensupları tarafından barındırdığı sosyolojik anlamlar aslında bir kimlik realitesinin dışavurumundan başka bir şey değildir. Dolayısıyla mekân kimlikten ayrı bir şekilde kurgulanamaz. Her mekân bir kimlik politikasına karşılık geldiğinden, mekânın müdavimleri de bu kimlik politikasının aktörleri olarak mekânlarda varlık gösterirler. Varlık gösteren bireylerden veya kolektiflerden çok mekânsal kimliklerdir. Mekânsal kimlikler aynı mekânın üyeleri açısından düşünüldüğünde bir ortak paydaya yani kimliğin benzerlik yönüne, bir başka mekânın üyeleri açısından bakıldığında ise ayrışmaya yani kimliğin farklılık yönüne gönderme yapmaktadır.
Bu çalışmada ilk etapta kimlik ve mekân kavramlarının sosyolojik eksende nasıl ele alındıklarına değinilecek ardından mekân ve kimlik etkileşimlerinin boyutları tartışılacaktır. Daha sonra mekân-kimlik etkileşiminin getirdiği önemli bir sosyal sorun olarak mekânsal ayrışma olgusu tartışılacak ve konuya ilişkin genel bir değerlendirme yapılacaktır.
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-016
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-040
In: Liberal Düşünce Dergisi, Heft 106, S. 77-96
Kimliğin özgünlüğünden ve farklı değerlerinden bahsederken referans verilen noktalardan birisi kimliğin sahip olduğu dini hassasiyetlerdir. Kimileri bu hassasiyetleri konuşma dilinde kullanarak dini hassasiyetlerle örülü bir kimlik algısı oluşturmak isterken, kimisi de aynı algıyı örtülü şekilde söylem içerisinde sunar. Bu nihayetinde özgürlüğün bir ifadesi olarak insanın kendinde hissettiği sorumluluk halinin farklı şekillerde yansıtılmasıdır. Açık veya örtülü olarak yaratılmak istenen algının siyasi argümanlar ile kurulan bağlantısı, siyasi özgürlük ile söylem özgürlüğünü buluşturmaktadır. Siyasi argümanlar içerisinde öne çıkan değişken ise iktidarların dine bakış açısı paralelinde gelişen söylem dilidir. Kurumsallaşmış bir dinin doktrinleri ile geleneksel doktrinleri içerisine alan söylem dili, kimlik algısında benzer amaçlara hizmet etmektedir. Geleneksel dindarlıktan modern dindarlık üzerine gidilen yolda söylem dili, kimlik üzerinden yaratılmak istenen algıda niyet ve ameller arasındaki ayrımı ortaya koymayı zorlaştırmaktadır. Bu çalışmada, yorumsayıcı (hermeneutik) metodoloji kullanılarak, söylem dilinde yer verilen dini terminolojinin kimlik algısı üzerinde bir etki yarattığına dair bir yorum geliştirilmek istenmektedir.
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-021
In: İslâm araştırmaları dergisi: Turkish journal of Islamic studies, Heft 49, S. 33-66
ISSN: 1301-3289
The diversity of education in the madrasas contributed to different social groups' feelings of belonging to the Mamluk community as well as to the formation of identity awareness. This study aims to examine the ranks the civil elite of the Mamluk period held in various scholarly and bureaucratic positions and the contribution of the texts they produced to the development of a Mamluk identity. Contrary to previous processes, the Mamluk ulama displayed a more conscious understanding of the Mamluk identity in their texts about the history of the Mamluk state and power. This study discusses how the ulama, who obtained scholarly or bureaucratic ranks because of various relationship networks they formed, constructed a Mamluk identity in their historical texts.
In: Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi
ISSN: 1309-9302
Tarihi dokular, kentlerin geçmişle günümüz arasındaki bağını kuran, geleceğe bozulmadan taşınması gereken önemli kültürel miraslarımızdır. Bu mekanlar, geçmişten günümüze yaşanmışlıklarla, insan-mekân etkileşimi sonucu ortaya çıkan kimliklerini, çevrelerinde oluşan yeni kentsel mekanlara da yansıtarak kent kimliğinin şekillenmesine önemli katkılar sunmaktadırlar. Tarihi dokular, sadece yapı ölçeğinde değil, bütüncül bir yaklaşımla korunmalıdır. Bu sayede, sürdürülebilirlikleri sağlanarak gelecek nesillere de aynı özellikleriyle ulaştırılabilirler. Tarihi mekanlarda geçmişin havasını soluyabilen ve kültürleri tanıyan insanlar yetiştirerek, tarihi dokuların yaşatılması çok önemlidir. Ancak kentlerin hızla büyümesi, tarihi kimliklerini kaybetme riskini arttırmaktadır. Geleneksel dokuların üzerine veya çevresine yapılan yeni yerleşim alanları, bu dokuları düzensiz alanlara dönüştürerek baskı oluşturmaktadır. Bu durum, tarihi dokuların yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmasına neden olabilmektedir. Çalışma alanı olarak seçilen Trabzon Akçaabat ilçesi Ortamahalle tarihi kent dokusu, 1988 yılında kentsel sit alanı olarak ilan edilmiştir. Bu yerleşim, tarihi dokunun sokak ve mahalle ölçeğinde yaşayarak günümüze kadar ulaştığı nadir yerleşimlerdendir. Konut dokusu, kilise, çeşmeler, dar ve dik sokaklar ile karakteristik Karadeniz yerleşmesi özellikleri göstermektedir. Ülkemizde pek çok kentte olduğu gibi Akçaabat yerleşimi de hızlı bir kentsel büyüme ve yapılaşma süreci yaşamaktadır. Bu süreç tarihi doku üzerindeki baskıyı artırmakta, etrafında yapılan binalar silüetin olumsuz yönde değişmesine neden olmakta, ayrıca doku oluşturan pek çok yapı bozulma ve yıkılma tehlikeleri ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu çalışmada Ortamahalle tarihi kent dokusunun kimliğini oluşturan doğal ve kültürel çevre bileşenleri ve kentsel imgeler incelenmektedir. Ayrıca GZFT analizi de yapılarak durum değerlendirmesi ortaya konulmakta, elde edilen veriler ışığında tarihi dokunun korunması için çeşitli öneriler sunulmaktadır.
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 78, Heft 4, S. 813-832
ISSN: 1309-1034
This paper argues that by portraying minority concerns primarily as cultural concerns and by discussing minority existence independently of capitalism, neoliberalism, feminism, environmentalism,
globalization, and the distinction between the Right and the Left, the dominant discourse on ethno-cultural minorities, namely multiculturalism, may lead to the reduction of minority communities to cultural entities in the collective consciousness of the dominant majority. Such reductionism endangers minority existence by identifying the question of minorities with the question of culture to the point that minorities voicing their noncultural political concerns increasingly appear unintelligible, presumptuous, or even destructive to wider society. Against this background, the paper discusses why and how ethno-cultural minorities may find their collective identity in different, not necessarily ethno-cultural, political formations in the age of neoliberal globalism, such as anti-neoliberal, anti-globalist, cosmopolitan, environmentalist, anti-capitalist, feminist, radical democratic, republican, and anti-imperialist. This discussion is based on Ernesto Laclau's and Chantal Mouffe's understanding of hegemony and social antagonism.
In: Ortadoğu etütleri: siyaset ve uluslararası ilişkiler dergisi = Middle Eastern studies : journal of politics and international relations, Band 14, Heft 1, S. 49-77
Suriye çatışma çalışmaları literatüründe yer bulan önemli örneklerden birisidir. Suriye'deki olayların çok sayıda sebebi mevcut olsa da mezhepsel kimlikler, bu kimliklerle bağlantılı gelişen materyal kazanımlar ve bunun etrafında şekillenen bir çatışma döngüsü göze çarpmaktadır. Suriye'deki şiddet sona erdiğinde ya da farklı bir biçime dönüştüğünde çatışma öncesi ve sırasında olduğu gibi çatışma sonrası süreçlerde de kimlik vurgusu ve mezhepsel kimlikler, siyasi ve toplumsal hayatta yer bulmaya devam edecektir. Bu nedenle çatışma sonrası çözüm ve uzlaşma gibi süreçlerinin gerçekleştirilmesi ve bu süreçlerde kimliklerin ve kimlik dönüşümlerinin dikkate alınması gerekmektedir. Ülkede kimliklerin araçsallaştırılarak çatışma unsuru haline getirilmesinin önüne geçilmesi önem arz etmektedir. Bu süreçler ülkede hakiki anlamda barışın gelmesi ve şiddetin tekrarlanmaması için gereklidir. Çatışma çözümleri ve uzlaşma literatüründe somut çözümlerle beraber kimlik dönüşümlerinin gerçekleştirilmesi en çok bahsedilen konulardan birisidir. Bu süreçler uygun şekillerde gerçekleştirilmezlerse şiddetin belli dönemlerde tekrar eden döngüsel bir niteliğe bürünmesi sık rastlanan bir durumdur. Çalışmada Suriye'deki mezhepsel kimlikler, çatışma sonrası beklenen çözüm ve uzlaşma süreçlerinde kimliğin yeri ve kimlik dönüşümleri ile olası toplumsal uzlaşma yaklaşımlarından bahsedilecektir.
In: Liberal Düşünce Dergisi, Heft 112, S. 79-102
Örgütlü dinin önemli bir statü göstergesi olarak ilahiyat aydını kendi tarihsel mirası üzerinde bugün din, siyaset ve kimlik ilişkileri etrafında birisi siyasal otoritenin değişken politik ajandasıyla uyumlu diğeri ise siyaseti içerden bir bilgi ve akılla varoluşsal ahlaki kurguya dayandıran iki farklı epistemoloji ve perspektif ortaya çıkarmıştır. Bu çerçevede çalışma Türkiye'de siyasetin yasallaştırdığı düzen nosyonuna karşı ilahiyat aydınının dinsel tepkileri ile bu bağlamdaki kimlik inşasını konu edinmiştir. Çalışmanın amacı bugünkü siyasal konjonktürde ilahiyat aydınının siyasal katılım ve kimlik çıktılarını bazı kavramsallaştırmalar üzerinden olgu merkezli anlamak ve açıklamaktır. Araştırma verileri ilahiyat aydınının medyaya yansıttığı tartışmalar esas alınarak olgu merkezli kuramsallaştırma tekniği üzerinden tarihsel sosyolojik bir perspektifte yorumlanmıştır.
In: Alternatif politika: Alternative politics, Band 15, Heft 3, S. 445-470
ISSN: 1309-0593
The depiction of identity in foreign policy analysis is typically presented as inherent or predetermined. However, discursive approaches within the field, particularly poststructuralism, have emphasized foreign policy discourse's influence on identity formation. The main aim of this paper is to elucidate the performative relationship between identity and foreign policy through a poststructuralist lens, even in situations that are not existential or geographically proximate crises. This study employs a critical discourse analysis methodology to examine the performative dynamics between foreign policy discourse by the Justice and Development Party (AKP) policymakers and officials from the Ministry of Foreign Affairs (MFA) about distant natural disasters and the construction of the Turkish national identity. The study presents three primary findings: firstly, the AKP's foreign policy discourse recognizes the Indonesia and Pakistan disasters as significant events, in contrast to the case of Haiti; secondly, this discourse constructs a homogenous Turkish identity; and thirdly, this homogeneous Turkish identity qualifies by several signifiers and is distinguished from external others.
In: Liberal Düşünce Dergisi, Heft 111, S. 93-120
According to the data of the Presidency of Migration Management (2021), the largest group of irregular migrants detected in Türkiye in 2021 were Afghans. The arrival of irregular migrants from Afghanistan to Türkiye alongside the Syrian refugees have caused a negatively charged reaction in Turkish society and from the main parties in the opposition. Based on this apparent reaction against the arrival of Afghan
refugees, the claim can be made that Afghans are now the new "other" category in Türkiye. We identify two hashtags used on Twitter to protest the arrival of Afghans, which are #sınırnamustur (border is honor) and #hudutnamustur (frontier is honor) having the same meaning in Turkish and are Trend Topics on Twitter. The purpose of this study is to examine the reason why there are two hashtags on Twitter to protest the arrival of Afghan immigrants, what the differences and similarities are between
the two in terms of how Afghans are defined and what kinds of hate speech they are subjected to. For this purpose, we applied Craswell's mixed model in this study using both content analysis and social network analysis techniques. The investigation results reveal that the hashtag #sınırnamustur is a manifestation of a political endeavor, asserting that Afghan refugees are associated with a 'security challenge'. In contrast, the hashtag #hudutnamustur represents a response from the general populace, embodying elements of cultural superiority.