Suchergebnisse
Filter
132 Ergebnisse
Sortierung:
Draft Working Paper on Teaching İnternational Law
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 19, Heft 1, S. 1
ISSN: 1309-1034
THE LEGAL STATUS OF JERUSALEM UNDER INTERNATIONAL LAW
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-013
THE UNITED NATIONS SANCTIONS POLICY AND INTERNATIONAL LAW
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-036
Uluslararası Hukukta Çözüm Mekanizmaları ve Uluslararası Hukukta Uygunluğun Sağlanması Mekanizmaları: Karşılaştırmalı Bir Analiz ; Dispute Settlement Mechanism in International Law and Compliance Mechanisms in International Law: A Comparative Analysis
DergiPark: 849863 ; klujfeas ; Uluslararası hukukun temel kaynaklarından bir tanesi devletler arasında imzalanan uluslararası antlaşmalardır. Devletler kendi aralarındaki antlaşmalara ahde vefa ilkesi gereği genellikle uyma eğilimi göstermektedirler. Ancak devletlerin kendi aralarında imzaladıkları antlaşmalara zaman zaman uymadıkları da görülmektedir. Anarşik bir uluslararası sistemde devletler arasında uyuşmazlıklar çok sık görülmektedir. Devletler çıkarlarına ters düştükleri durumlarda ister istemez farklı devletler ile uyuşmazlığa taraf olabilmektedirler. Uyuşmazlıkların çözümü için uluslararası hukukta barışçıl çözüm ve yargısal çözüm olmak üzere iki çözüm yolu bulunmaktadır. Yargısal çözüm devletlerin ancak yargı yetkisini kabul ettikleri bir mahkeme veya tahkim ile mümkün olabilmektedir. Barışçıl çözüm yolları Birleşmiş Milletler Antlaşmasının 33. Maddesinde belirtilmiştir. Bu çözüm yollar görüşme, soruşturma, arabuluculuk, uzlaşma, hakemlik ve yargısal çözümdür. Bunun yanında bazı uluslararası antlaşmalar kendi yargısal çözüm mekanizmalarını da oluşturmuştur. 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi, Avrupa Birliği'nin yargı organları bu alanda verilebilecek başlıca örneklerdir. Bu çalışmada barışçıl ve yargısal yoldan anlaşmazlıkların çözümü ile uluslararası hukukta uygunluğun sağlanması mekanizmaları karşılaştırılacaktır. ; One of the main sources of international law is international treaties signed between states. States generally tend to comply with the treaties among themselves, as required by the pacta-sunt-servanda principle. However, it is also seen that states sometimes do not comply with the treaties they have signed among themselves. In an anarchic international system, conflicts between states are very common. States may inevitably be a party to disputes with different states when they conflict with their interests. There are two solutions in international law for the settlement of disputes, namely, peaceful and judicial solutions. Judicial settlement can only be possible with a court or arbitration where the states accept their jurisdiction. Peaceful solutions are specified in Article 33 of the United Nations Charter. These solutions are negotiation, investigation, mediation, reconciliation, arbitration and judicial solution. Besides, some international agreements have also created their own judicial solution mechanisms. 1982 United Nations Convention on the Law of the Sea, the judicial bodies of the European Union are the main examples that can be given in this field. In this study, the mechanisms of peaceful and judicial dispute resolution and ensuring compliance with international law will be compared.
BASE
Uluslararası hukukta insani müdahle ve Irak örneği ; Humanitarian intervention and sample of Irak in international law
İnsani müdahalenin konusu Birleşmiş Milletler Antlaşması'nda kuvvet kullanımının yasaklanması ile gerçekleşmiştir. Kuvvet kullanımının yasaklanması ile birlikte, eskiden var olan tüm kuvvet kullanma yöntemleri gibi insani müdahale de bu yasağın kapsamında kalmıştır. BM Antlaşması gereğince çözmeye zorlamayacağını ifade eden madde 2/7'ye uygun olup olmadığı, yine Birleşmiş Milletler Antlaşması VII. Bölümü çerçevesinde uluslararası barış ve güvenliği ihlal edip etmediği değerlendirilmiştir. Ayrıca insani müdahalenin uluslararası örf ve âdet hukukuna uygunluğuyla "jus cogens" bir kural olup olmadığı incelenmiştir. 1991'de Irak'taki Saddam rejiminin saldırılarına karşı Kuzey'deki Kürt grupların ve güneydeki Şii grupların korunması için oluşturulan çekiç güç, Kuzey Irak'a ABD liderliğinde gerçekleştirilen "Huzur Operasyonu" Irak'ın içişlerine müdahaledir. 1992'de Irak'ın kuzeyinde ve güneyinde oluşturulan "uçuşa yasak bölge" ile Saddam Hüseyin rejimine karşı korunması amaçlanmıştır. ; The subject of huminitarion intervention has been actualised with the prohibition of using forces of United Nations agreement, Huminitarion intervention took plase in the scope of this prohibition lik an the procedule of using forces in the past with the prohibition of using force. Within the agreement of United Nations, whether the peace and security has been violated and It is proper for 2/7 in the frame of the part of united nations o greement or not is evaluated. Besides, Convenience of humminitarion intervation was eromined in the perspective of ( jus cogens) unwritten law of nations. Combined task force that is constituted for protecting the Kurdish groups in the north and the shi'a groups in the south. Against the attacks of Saddam Rejime in 1991 inter fered in the internal affairs of Iraq with the "peace operations" which is organized under the authority of U.S.A. In 1992, no flight zone was constituted in the north and south of Iraq for the purpose of protecting civilians against Saddam Rejime.
BASE
İran'ın nükleer programı: Uluslararası hukuk bağlamında bir analiz ; Iran's nuclear program: An Analysis in respect of international law
Bu çalışmada hem enerji hem de silah olarak kullanılabilen nükleer malzemeyle ilgili uluslararası hukuktaki düzenlemeler çerçevesinde İran'ın nükleer programı incelenmektedir. İran'ın enerji durumu ile nükleer programının niteliğine değinen çalışma, nükleer malzemenin enerji amacı dışında kullanımını önlemek için kurulan Uluslararası Atom Enerjisi Kurumunun İran'da yaptığı incelemeler ışığında İran'ın nükleer programının barışçı amaçlı olup olmadığını değerlendirmektedir. Uluslararası hukukun gelişimine katkıda bulunmak amacıyla nükleer malzemeye sahip olan bütün devletlerde denetim mekanizmasının güçlendirilmesi noktasından hareket eden bu çalışma, Birleşmiş milletler güvenlik konseyine sevk edilen İran'ın nükleer programıyla ilgili gelişmeleri analiz ederek ancak müzakereler yoluyla İran'ın nükleer programının getirdiği sorunların çözülebileceğini ön görmektedir. ; This study examines Iran's nuclear programme in the context of arrangements of international law related to nuclear materials used to both produce energy and weapon. Researching energy sources of Iran and nature of her nuclear programme the study analyzes and evaluates weather Iran's nuclear programme is peaceful or not in the light of investigations conducted by International Atomic Energy Agency founded to prevent nuclear proliferation and to control over the use of nuclear material other than producing energy. From point of view that control measures should be taken and strengthened on the nuclear activities and materials of all States to contribute growth of international law, the study analyzes developments concerning Iran's nuclear programme referred to the United Nations Security Council, and suggests that nuclear problem should be resolved only by means of negotiations.
BASE
Uluslararası hukuk açısından Camp David Anlaşması'nın güvenlik boyutu ; The security dimension of the Camp David Agreement in terms of international law
Bu çalışmada; Yahudilerin Filistin topraklarına göç etmesi, Arap-Yahudi çatışması, 1948'den itibaren Mısır önderliğinde Arap-İsrail Savaşları ve Mısır-İsrail barış müzakerelerine değinilmiştir. Arap-İsrail Savaşlarında en büyük zarar gören devletlerden biri Mısır olmuştur. Mısır, ülkesindeki yıkım ve zararı gidermek, halkın güvenliği ve istikrarı için ABD'nin arabuluculuğunu (1970-1981 Enver Sedat dönemi) kabul etmiştir. Böylece Mısır, İsrail ile 1973-1979 yılları arasında "adım adım barış" görüşmelerine dâhil olmuştur. ABD'nin arabuluculuğu ile Mısır ve İsrail arasında uluslararası hukuk normlarına uygun bir şekilde Camp David Anlaşması (Mısır-İsrail Barışı) imzalanmıştır. Bu barış anlaşması ile iki ülke arasında; barış inşa edilmiş, güvenlik ve istikrarsızlık sorunu ortadan kaldırılmış ve diplomatik ilişkiler geliştirilmiştir. Bu çalışma, 1948'de başlayan Arap-İsrail savaşları ve 1973'ten itibaren ABD'nin arabuluculuğu ile Mısır-İsrail barışı incelenmasi amaçlanmıştır. Bu çalışma, Mısır ve İsrail arasında güvenliğin sağlanması, çatışma-çözümü meselelerinde iki ülkenin barış inşası ve karşılıklı olarak iki ülkenin egemenliklerinin tanınması ile uluslararası bir anlaşmasının etkililiği yönünde büyük bir önem taşımaktadır. Son olarak çalışmada çıkarılan sonuç; Uluslararası hukuk kişisi olan devletler (ABD, Mısır ve İsrail), uzun yıllar süren çatışma ve savaş durumundan sonra uluslararası uyuşmazlıkların çözüm yöntemleri olan diplomasi ve arabuluculuk ile barış, güvenlik ve istikrar inşa edebilmişlerdir. Camp David Anlaşması, özellikle Kissinger'in proaktif çabası ile şekillenmiş ve günümüze kadar (2021) Mısır ve İsrail arasında diplomatik, siyasi ve ekonomik ilişkiler geliştirilmesine katkı sağlayan uluslararası bir anlaşma olmuştur. Ayrıca Camp David Anlaşması, diğer Arap devletlerin de İsrail ile barışma ve diplomatik ilişkiler geliştirilmesine ilham kaynağı olmuştur. ; In this study; The immigration of Jews to Palestinian lands, the Arab-Jewish conflict, the Arab-Israel Wars under the leadership of Egypt as of 1948 and the Egypt-Israel peace negotiations have been mentioned. One of the states that suffered the greatest damage in the Arab-Israel Wars has been Egypt. Egypt has accepted the mediation of the USA (1970-1981 period of Enver Sadat) to eliminate the destruction and damage in its country and for the security and stability of the people. Thus, Egypt has been involved in "step by step peace" negotiations with Israel between 1973 and 1979. With the mediation of the USA, the Camp David Agreement (Egypt-Israel Peace) has been signed between Egypt and Israel properly international law norms. With this peace agreement among the two countries; peace has been built, security and stability problems have been eliminated and diplomatic relations have been developed. This study has been aimed to examine the Arab-Israeli wars that started in 1948 and the Egyptian-Israel peace with the mediation of the USA as of 1973. This study is of great importance in terms of ensuring security between Egypt and Israel, peace building of two states in conflict-resolution issues and mutual recognition of the sovereignty of the two countries with a international agreement. Finally, the conclusion drawn in the study; After many years of conflict and war, states that are international law persons (USA, Egypt and Israel) have built peace, security and stability with diplomacy and mediation which are methods of resolving international disputes. The Camp David Agreement has been shaped especially by the proactive effort of Kissinger and has been an international agreement that has contributed to the development of diplomatic, political and economic relations between Egypt and Israel until today (2021). In addition, the Camp David Agreement has inspired other Arab states to develop peace and diplomatic relations with Israel.
BASE
The Nexus between State Liability Principle and WTO Law
There are two functions of the state liability principle. The first is to secure individual rights (including economic rights) from a wrongful act conducted by a government, and the second is to compensate for damage caused by the infringement of individual right. Economic right is inherently allowing an individual to pursue economic interest both domestically or globally. In order to accommodate this right, a government is obliged to provide trade rules and mechanisms for every individual to conduct their global economic activities by participating in the WTO. The objective of the WTO significantly corresponds to the individual's right in order to obtain trade benefits. Hence, when a government infringes trade rules and mechanisms underlined in WTO Law, it will directly restrict individuals from gaining trade benefits under the WTO or, moreover, it will restrain individuals from enjoying their inviolable economic rights. When the right is violated, and the damage occurs, it thus leads to the obligation for the government to compensate the damage according to the state liability principle. This article discusses the nexus between the state liability principle and WTO Law, in order to encourage national courts to exercise the function of state liability by referring to the infringement of economic rights caused by the violation of WTO Law.
BASE
Hegel'in uluslararası hukuk felsefesi ; Hegel's phılosophy of ınternatıonal law
Hegel'in uluslararası ilişkiler ve hukuka ilişkin felsefesinin çeşitli yorumları mevcuttur. Önemli sayıda yazar, Hegel'i realist kuramın öncüleri arasında sayarken, az sayıdaki bazı düşünürler Hegel'de bir liberal kuram temsilcisi görebilmektedir. Bu tartışmaların ışığında, bu çalışmanın konusu Hegel'in; devlet, sivil toplum, uluslararası hukuk ve tanıma konularındakini yaklaşımını incelemektir. Hegel'de devlet mutlaktır. Önemli görevler üstlenecek bürokratik kadrolara ihtiyaç duyar. Bununla beraber, sivil toplum ve orada geliştirilen ilişkiler de önemlidir. İkincisinin her hal ve şartta ilkine fedası gibi bir durum söz konusu değildir. Tıpkı sivil toplumdaki gibi, tanıma kurumu uluslararası siyasal ilişkilerde de önemli roller oynar. Tanımanın, devletin meşruiyetini tamamlayıcı bir etkisi vardır. Tanımanın sonucu olarak, devletler birbirlerini devlet olarak görürler ve bu, savaş zamanı dahi devam edecek bir minimum hukukilik alanı oluşturmaktadır. Çalışmanın sonunda, Hegel'in uluslararası hukuk felsefesinin, realist kuram ile benzeşen yahut bu kuramdan ayrılan yönleri ele alınacaktır. Burada temel ölçüt, Hegel düşüncesindeki devlet veya sivil toplum kavramlarından hangisine daha büyük önem verileceğidir. ; There is a great variety of comments on Hegel and as to where one should place him on an IR theory spectrum. Many see in Hegel a precursor of the Realist School of International Relations. Fewer scholars, though, attribute Hegel a liberalistic worldview, turning him into a liberal IR forerunner. Amid all these different takes on him, this paper aims to elaborate Hegel's philosophy on the state, civil society, international law and the importance of recognition therein. Hegelian concept of state is one of an absolute. The state is in need of bureaucratic cadres, entrusted with significant duties. However, civil society and relations developed within it are of utmost significance, as well. The latter is not destined, under all circumstances, to be dispensed with in the favour of the former one. On the contrary, just as it is the case in civil society, the institution of recognition plays an important role on international political fora. As a result of recognition, states see each other as equal others, i.e. states; which will contribute to the observation of a core of principles and rules. Toward the end of the paper, I shall endeavor to compare Hegelian thought with the basic premises of Realism. The crucial criterion here proves to be the level and the scope of significance attached to the Hegelian notions of the state and the civil society
BASE
Uluslararası politik ekonomi: Bitmeyen Kırım sorunu ; International political economy: Unending problem of Crimea
Uluslararası Politik Ekonomi (UPE); devletlerin, ekonomik ajanların, uluslararası örgütlerin karşılıklı etkileşimlerini çıkar ve çatışma olguları üzerinden yorumlamaya çalışmaktadır. Bu yorumlamayı yaparken de ortaya çıkan sonuçların uluslararası hukuk sistemine uygunluğu test edilmektedir. Bu testin sonucunda ortaya "meşruiyet" sorunu çıkmaktadır. "Yasallık" kavramından ayrılan "meşruiyet" uluslararası hukukun da sorgulanmasına neden olmaktadır. Ancak UPE'nin ilgilendiği ve açıklamaya çalıştığı bir konu olan devletlerin ekonomik çıkar ve kaygıları, uluslararası hukukta meydana gelen bu sorunların kimi zaman göz ardı edilmesine kimi zaman da gündeme getirilmemesine yol açmaktadır. Başka bir deyişle, uluslararası hukuktaki bu ikilemin ortaya çıkmasına da genellikle devletlerin ekonomik ve politik çıkarlarının bir ahenge dönüştüğü politik ekonomi perspektifleri sebep olmaktadır. Bu çalışmada uluslararası hukukun UPE bağlamında kısa bir değerlendirmesi yapılarak ve Ukrayna-Kırım Krizi üzerinden ekonomik kaygılar göz önünde bulundurularak mevcut uluslararası sistem tartışılacaktır. ; The International Political Economy (IPE) tries to interpret the mutual interactions of states, economic agents, international organizations by revealing over the cases of conflicts and interests. During this interpretation, the results are tested for compliance with the international legal system. As a result of this test, "legitimacy" problem arises. "Legitimacy", separated from the concept of "legality", causes international law to be questioned. However, the economic interests and concerns of the states, in which the IPE is interested and which it tries to explain, are sometimes leading to ignore these problems in international law. In other words, the emergence of this dilemma is often caused by the political and economic perspectives of the states which are transformed into a harmony. In this study, an evaluation of the international law in the context of IPE will be presented shorthly and the current international system over the UkraineCrimean Crisis will be discussed in view of economic concerns.
BASE
Vergi hukukunda bilgi toplama ve açiklamanin sinirlari
In: Uluslararası vergi hukuku konferansları serisi 4
İsrail'in Lübnan saldırılarının uluslararası hukuk bakımından kuvvet kullanma yasağı ve meşru müdafaa hakkı kapsamında incelenmesi ; A study on the attacks of İsrael to Lebanon in terms of international law within the context of the prohibition on the use of force and the right of self-defence
Yüksek Lisans Tezi ; Kuvvet kullanılmasını içeren orantılı karşı tedbirlere ülke dışında da başvurulabileceğine ilişkin iddiaları BM Antlaşması md. 51 temelinde meşrulaştırmaya çalışan iddialar, teoride olmasa bile uygulamada artan şekilde uluslararası toplum tarafından kabul görmektedir. Doktrinel bakış açısından, böyle bir yaklaşım, elbette BM Antlaşması md. 2/4 tarafından güvence altına alınan "bir devletin ülkesel bütünlük hakkı" ile diğer devletin md. 51'de korunan Meşru müdafaa hakkı arasında bir çatışmayı da beraberinde getirmektedir. BM Antlaşması md. 51'de düzenlenen meşru müdafaa hakkı, kuvvvet kullanma yasağının tek istisnası olarak, bir silahlı saldırıya karşı düzenlenmiştir. Md. 51'de meşru müdafaa hakkından doğal bir hak olarak söz edilmesi, BM Antlaşması'ndan hemen önce örf ve adet hukukundaki meşru müdafaa hakkının saklı tutulduğu anlamına gelmez. Bush Doktrini'nin önleyici meşru müdafaa hakkının hukuka uygunluğunu iddia ederken geleneksel "gereklilik"kriterini esnetmesidir. Bir başka ifade ile uluslararası hukukun öteden beri "vukuu muhakkak"bir silahlı saldırı tehdidine karşı önleyici meşru müdafaa hakkını tanıdığını iddia eden ve yapılması gerekenin "vukuu muhakkak tehdit" kavramını terör eylemlerine, kitle imha silahlarına güvenen haydut devletler ve teröristler gözönünde bulundurularak yeniden yorumlamak olduğunu belirten Bush Doktrini açısından sadece bir saldırı varsayımı, potansiyel bir tehdit, bir risk, "silahlı saldırı" teşkil etmektedir. BM Genel Kurulu'nun İsrail temsilcileri, Güvenlik Konseyi'nde, devamlı olarak ülkesinin yakın bir saldırı tehlikesine maruz kaldığını ve İsrail'in de önleyici meşru müdafaa hakkı'nı kullandığını iddia etmiştir. Bu tez çalışmasında; Birinci bölümde meşru müdafaa hakkı, kuvvet kullanma yasağı, saldırı suçunun tanımı, tarihçesi ve BM belgelerinde kuvvet kullanma yasağı ve meşru müdafaa hakkı; İkinci bölümde 2006 yılındaki İsrail ve Lübnan çatışmasının menşeine ilişkin bulgular, terörün tanımı, tarihçesi, kuvvet kullanma yasağında ve meşru müdafaa hakkındaki rolü, İsrail-Lübnan çatışması'nın kuvvet kullanma yasağı ve meşru müdafaa hakkı çerçevesinde değerlendirilmesi; Üçüncü bölümde Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde Türkiye-İsrail ilişkileri, Türkiye-Lübnan ilişkileri ve Türkiye'nin İsrail-Lübnan çatışmasındaki tutumu incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: kuvvet kullanma yasağı, meşru müdafaa, saldırı suçu, İsrail, Lübnan. ; The claims trying to legitimate the claims, which are related to the fact that commensurate counter measures including using force can also be applied abroad on the basis of article 51 of United Nations Treaty, find acceptance by the society not in theory but increasingly in application. From the doctrinaire point of view, such an approach definitely brings about a conflict between the right of territorial unity of a nation which is secured by the article 2/4 of the United Nations Treaty and the right of self defense of another nation preserved in the article 51. The right of self defense arranged in the article of the United Nations Treaty has been arranged considering an armed attack as the only exception of prohibition of using force. The fact that the right of self defense is mentioned as a natural right in the article 51 does not mean that the right of self defense in the Common Law is preserved just before United Nations Treaty. It means that Bush Doctrine stretches traditional necessity criterion while it claims that the right of preventive self defense is lawful. In other words, just an assumption of an attack is seen as a potential threat, a risk, and an armed attack in terms of Bush Doctrine which claims that International Law has approved the preventive self defense against a certain armed attack threat for a long time, and emphasizes that the necessary thing to do is reinterpreting certain threat decision considering rogue states, and terrorists relying on Weapons of Mass Destruction. In the Security Council, Israel representatives of the United Nations General Assembly claim that their country is continuously exposed to a close attack and Israel has the right of preventive self defense. In the first part of this study; the right of self defense, prohibition of using force, definition and history of attack crime, prohibition of using force and the right of self defense in the documents of the United Nations ; In the second part of the study; findings about the origin of the disagreement between in 2006 Israel and Lebanon, definition, history, and the role of terror in the prohibition of using force and in the right of self defense, and evaluation of the disagreement between Israel and Lebanon in accordance with the right of self defense; In the third part of the study; the relations between Turkey and Israel, the relations of Turkey and Lebanon in the period of (AKP) Justice and Development Party, and also the attitude of Turkey towards the disagreement between Israel and Lebanon have been examined. Key Words: Prohibition of using force, self defense, attack crime, Israel, Lebanon
BASE
Uluslararası terör ve Türkiye'ye etkileri ; International terror and reflections to Turkey
1990 soğuk savaş sonrası ortaya çıkan küreselleşme ve yeni dünya düzeni kavramları, dünyada mevcut dengesizliği daha da artırmıştır. Bu durum uygun ortamı bekleyen terörizmin artarak uluslar arası boyut kazanmasına neden olmuştur.Bu araştırmanın amacı; soğuk savaş sonrası dönemle birlikte başlayan ve 11 Eylül olayları sonrası daha da netleşen yeni tehdit ve risklerden, uluslar arası terörizmi, gelişim sürecini ve özelliklerini ortaya koyarak, dünyaya ve Türkiye'ye etkileri açısından incelemektirTerörizmin bütün dünya devletleri tarafından, ya da en azından etkili olduğu kabul edilebilecek çoğunluğu tarafından onaylanmış bir tanımı yapılamamış, çözüm konusunda ortak bir karara henüz ulaşılmamıştır. Bu sorunun çözümlenebilmesi için ülkelerin terörizme bakış açılarında sağlanacak fikir birliği büyük önem taşımaktadır.Çalışma, uluslar arası terörizm ile ilgili bilgileri, uluslar arası terörün Türkiye'ye yansımalarını, terörün olumsuz etkilerini asgariye indirmek için uluslar arası alanda yapılması gereken işbirliği imkânlarını kapsamaktadır.Güncel bir konu olan uluslar arası terörizmle ilgili olarak, birçok yerli ve yabancı yayın taranarak ilgili bilgiler incelenmiş, objektif kıstaslar gözetilerek yorumlanmış ve değerlendirilmiştir.Çalışma sonucunda; uluslar arası ilişkilerin giderek arttığı günümüzde, gelecekteki en önemli güvenlik sorununun terörizm olacağı, terörizmle etkin bir mücadele için ise uluslar arası düzeyde işbirliğinin gerekli olduğu değerlendirilmiştir. ; Globalisation and new world order concepts, which come out after the cold war in 1990, have further increased the current imbalance in the world. This case led terrorism to gain international dimension that looks for a suitable environment.The purpose of this research is to examine the effects of new threat and risks to Turkey and the world that starts with the cold war period, and becomes clear after 11 September besides international terrorism and development process. Approved definition of terrorism could not be made by all world states or the majority which can be accepted as it is efficient and a joint decision is not made yet for the solution.In order to find a solution on this issue, it is of great importance to reach a consensus concerning the point of views of the countries on terrorism.The study covers the co-operation possibilities on international arena so as to reduce the negative effects of terrorism, reflections of international terror to Turkey and the relevant information about international terrorism.Many domestic and foreign publications were examined and screened regarding the international terrorism which is a common issue. In addition, objective criteria were interpreted and evaluated in this regard.As result of this study, it was evaluated that terrorism will be the most important security issue in today?s world where international relations increase gradually and an international co-operation is necessary for the effective struggle with terrorism .
BASE
THE 15t11COLLOQUY ON EUROPEAN LAW
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 235-243