Selective Turkish Bibliography on International Relations 2012
In: The Turkish yearbook of international relations, Band 43, Heft 0, S. 213-224
90 Ergebnisse
Sortierung:
In: The Turkish yearbook of international relations, Band 43, Heft 0, S. 213-224
In: The Turkish yearbook of international relations, Band 44, Heft 0, S. 229-246
Tezimi siber uzay güvenliğinin ulus güvenliği ve uluslararası güvenliğe etkileri olacağı savından hareketle şekillendirdim. Tezimde siber uzay güvenliğinin ulus güvenliği ve uluslararası güvenliğe olan etkileri üzerinde durdum. Tezimi hazırlarken konu ile ilgili makaleler, kitaplar ve devletlerin hazırlamış olduğu ulusal raporlar ile uluslararası kurumlar tarafından hazırlanan raporlardan yararlandım. Tezimi üç ana bölümden oluşturdum. Birinci bölümde tezim ile ilgili kavramlar ve teorik alt yapıdan bahsettim. Mevcut güvenlik teorilerinin siber uzay güvenliğini açıklamada yetersiz kalacağı sonucuna vardım. İkinci bölümde siber uzay güvenliğinin ulus güvenliğine olan etkileri üzerinde durdum. Ulusların güvenlik alanındaki çalışmalarının siber uzay içerisinde yetersiz kaldığı ve bu anlamda yeni güvenlik oluşumlarına ihtiyaç duyulduğu sonucuna varılmıştır. Üçüncü ve son bölümde ise siber güvenlik alanında uluslararası yapılanmanın mutlaka bir üst organizasyon ile oluşturulması gerektiği ve ulusların bu organizasyondan bilgi alış verişi ile alınacak kararlara da mutlaka uyulması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Türkiye'nin siber güvenlik alanında ki mevcut durumu, yapmış olduğu çalışmalar ile uluslararası yapılanmada yer alma çalışmaları üzerinde durulmuştur. Özellikle Türkiye'nin siber güvenliğini kimin sağlayacağı noktasında, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin siber güvenlik alanındaki mevcut bilgi birikimi ve yapılanması hakkında bilgi verilmiştir ; I have shaped my thesis starting from the state that cyber space security would have effects on national security and international security. In my thesis, I have dwelled on the effects of cyber space security on national security and international security. While preparing my thesis, I have benefited from articles related to the subject, books and national reports prepared by governments and reports prepared by international agencies. I have constituted my thesis from three parts. In the first part, I mentioned concepts related to my thesis and theoretic substructure. I concluded that current security theories would be insufficient in explaining cyber space security. In the second part, I dwelled on the effects of cyber space security on national security. In the second part, it is concluded that the security works of nations are insufficient in cyber space and in this sense, new security constitutions are needed. In the third and last part, it is concluded that international structuring in cyber security must be constituted with a high organization and nations must obey the decisions taken by the high organization. The current position of Turkey in cyber security, committed works in this field and taking part woks in the international structuring are dwelled on. Especially on the point of who is going to provide cyber security of Turkey, the information about the current accumulation of knowledge and structuring of Turkish Armed Forces is given.
BASE
Bu çalışma, Türkiye'de Uluslararası İlişkiler alanında mevcut lisans, yüksek lisans ve doktora programlarının müfredatlarında diğer derslere oranla daha sıklıkla yer verilen ders ve ders grupları olup olmadığını belirlemeyi ve lisans ile lisansüstü düzeyde bu alandaki temel benzerlik ve farklılıkları karşılaştırmalı bir perspektifle açıklamayı amaç edinmektedir. Çalışma kapsamında, ilgili Uluslararası İlişkiler programlarının müfredatlarında yer alan derslerin içeriklerinin ayrıntısına girmeden, sadece ders başlıklarının ve statülerinin (zorunlu veya seçmeli ders olma durumu) baz alındığı bir inceleme yapılmıştır. Çalışmanın temel bulgusu, Uluslararası İlişkiler alanında lisans ve lisansüstü programlarda yer verilen bazı temel ders grupları bulunmakta olduğu ve bu derslerle ilgili olarak, gerek lisans gerekse lisansüstü ders programlarında, lisans düzeyinde daha belirgin bir şekilde gözlemlenen bir standardizasyonun mevcut olduğudur. Uluslararası İlişkiler bölümlerinde müfredatların standardizasyondan kısmen saptığı derslerin ise alan/ bölge ve ikinci yabancı dil derslerinin olduğu saptanmıştır. ; The main aim of this study has been to specify the courses and the course groups most frequently off ered at undergraduate and graduate levels in International Relations programs in Turkey, and explain main similarities and diff erences in the relevant curricula with a comparative perspective. in this context, the research has been conducted with a focus on the titles and status (i.e. compulsory or elective) of the courses without analyzing their content. the primary fi nding of the study is that there are some major course groups prevalent in most undergraduate and graduate programs in International Relations and there is, also, a standardization in the related curricula especially at the undergraduate level. the only signifi cant exception to this wide standardization in the curricula across several departments is on the courses on area studies or second foreign language.
BASE
Bu çalışmada, 20 yy son çeyreğinde uygulanmaya başlayan Neo-Liberal politikaların, Devlete biçtiği yeni yönetim biçimi olan Yönetişim Modeli incelendi. Yönetişim Modeli incelenirken öncelikle kavramın kökeni açıklandı. Modelin gündeme gelmesinde, gelişmesinde ve meşruiyet kazanıp uygulanmasında etkileri olan Dünya Bankası, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD), Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği gibi Uluslararası Kuruluşların modeli nasıl biçimlendirdiği anlatıldı. Süreç içinde "İyi Yönetişim" olarak anılmaya başlanan modelin ilkeleri ortaya kondu. Bu ilkelerin, Türkiye'de ki resmi kurumların metinlerine de atıf yapılarak, Türk yönetim biçimine nasıl yansıdığına bakıldı. Yönetişim Modelinin Türkiye özelindeki uygulaması, Yerel, Bölgesel ve Ulusal ölçekte kurulan yeni yapılanmalar çerçevesinde pratik örnekler olarak incelendi. Son olarak da Yönetişim Modeli'nin iddia ettiği bazı temel argümanlar çerçevesinde Yönetişim Modeline yöneltilen eleştirilere yer verildi. ; In this study, the model of governance which has been assigned to the state as a new method of administration by the neo-liberal politics is analyzed. In the evaluation of the model, primarily the root of the concept is defined. On the development, legitimization and implementation of the model, the effects of international organizations such as; World Bank (WB), Organization for Economic Cooperation and Development (OECD), United Nations (UN) and the European Union (EU) are observed. The principles of the model which are started to be named as "good governance" within the process are outlined. By referring to the legal documents of the Turkish institutions, the reflection of these principles to the Turkish governance system is examined. The implication of the model in Turkey is explained through the practices under the frameworks of local, regional and national restructurings. Finally, the paper ends by exploring the critics against the fundamental arguments of the model.
BASE
TEZ8730 ; Tez (Yüksek Lisans) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2012. ; Kaynakça (s. 94-103) var. ; xi, 104 s. : res., tablo ; 29 cm. ; As the financial crises which recurred frequently in the developing countries during the 1990's have appalled these economies, predicting of the financial crises has become one of the important subjects being studied at the national and international literature. In the developing economies, the ratio of the international reserves to the short term foreign debts is one of the most important leading indicators used in predicting the financial crises. It is generally accepted as ""The Reserve Adequacy"" where the ratio of international reserves to the short-term foreign debts is minimum 1, in other words where the international reserves are high enough to cover the capital and interest payments of the external and internal foreign currency debts which will become due within a one year term. In the literature, this ratio is evaluated as one of the key indicators of the credibility of an economy. While the decrease of the ratio of the reserves to the short-term foreign debts under the critical value of 1 leads to comments like there is a disorder in the economy or ineffective policies are used; the increase of this ratio over the critical value of 1 is interpreted as the economy is strong enough to front the sudden shocks. Therefore, this ratio is a key macroeconomic indicator for the developing economies which borrow from the financial markets and experience intensive foreign capital flow. In this research, the relationship of this ratio with the financial crises which Turkey and some developing economies are exposed to has been stated with both theoretical and empirical studies. The role of the ratio over the financial crises has been explored by determining the effects of some important macroeconomic indicators over the ratio at times the ratio is under the critical value of 1 and it is discussed whether this ratio is a leading indicator for the financial crises or not. ; 1990'lı yıllarda gelişmekte olan ülkelerde sıklıkla tekrarlanan finansal krizlerin ülke ekonomilerini derinden sarsması nedeniyle finansal krizlerin öngörülmesi ulusal ve uluslar arası literatürde çalışılan önemli konulardan biri olmuştur. Gelişmekte olan ülke ekonomilerinde uluslar arası rezervlerin kısa vadeli dış borçlara oranı, finansal krizlerin öngörülmesinde kullanılan öncü göstergelerden en önemlilerinden biridir. Uluslar arası rezervlerin kısa vadeli dış borçlara oranının en az 1 olması, diğer bir deyişle rezervlerin bir yıllık dönemde vadesi gelecek olan döviz cinsi dış ve iç borç anapara ve faiz ödemelerini karşılamaya yetecek düzeyde olması rezerv yeterliliği olarak kabul görmüştür. Bu oran, literatürde bir ekonominin güvenirliliğinin en temel göstergelerinden birisi olarak değerlendirilmektedir. Uluslar arası rezervlerin kısa vadeli dış borçlara oranının 1 kritik değerinin altına düşmesi ekonomide bozulmaların olduğu, etkin olmayan politikaların izlendiği şeklinde yorumlanırken, bu oranın 1 kritik değerinin üzerinde olması ise ülke ekonomisinin ani şokları göğüsleyebilecek kadar güçlü olduğu şeklinde yorumlanmaktadır. Bu nedenle bu oran, finansal piyasalardan borç alan ve yabancı sermaye akışının yoğun olduğu gelişmekte olan ülkeler için önemli bir makroekonomik göstergedir. Bu araştırmada, bu oranın Türkiye'nin ve bazı gelişmekte olan ülkelerin maruz kaldığı finansal krizler ile ilişkisi hem teorik hem de ampirik olarak ortaya konulmuştur. Uluslararası rezervlerin kısa vadeli dış borçlara oranının finansal krizler üzerindeki etkisi, finansal krizlerin ortaya çıkmasına neden olan para arzının uluslar arası rezervlere oranı, para arzının GSYİH'ya oranı, cari işlemler açığının GSYİH'a oranı ve yurtiçi kredilerin GSYİH'a oranı gibi makroekonomik göstergelerin, bu oran üzerindeki etkileri tespit edilmiştir. Aynı zamanda bu oranın finansal krizlerin öngörülmesinde potansiyel bir öncü gösterge olup olmadığı tartışılmıştır.
BASE
BM, dünya barışının sağlanması maksadıyla gönüllü olarak bir araya gelmiş milletler topluluğudur. Barışın sağlanması için BM, öncelikle barışçıl yöntemlere başvurur, eğer bu mümkün olmazsa silahlı kuvvet kullanmak zorunda kalabilir. BM'nin silahlı güç kullanmak zorunda kaldığı yerlerden olan Kosova, Bosna-Hersek ve Afganistan'da Türkiye'nin katkılarının ne boyutta olduğu irdelenecektir. Bu katkıların genel çerçevede yeterli olduğu tezimizde açıklanacaktır. ; UN is the union of countries which has come together voluntarily for the purpose of the settlement of world peace. For the settlement of peace, UN applies principally peaceful solutions, if this is not possible, UN might be obliged to use armed forces. Turkey's contributions in Kosovo, Bosnia-Herzegovina and Afghanistan where UN has obliged to use armed forces will be examined. These contributions which are being sufficient in general framework will be explained in our thesis.
BASE
Bu çalışma, Avrupa'da göç karşıtı politikalarının güvenlikleştirme sürecinin bir ürünü olduğunu ve bu sürecin en etkin aktörlerinden olan radikal sağ partilerin, göç karşıtı söylem ve yaklaşımlarını ortak bazı güvenlik temalarını kullanarak inşa ettiklerini ortaya koymaktadır. Bu temalar ulusal güvenlik, ekonomik güvenlik, kültürel güvenlik ve iç güvenlik şeklinde sınıflandırılabilmekte, temaların kullanım ağırlıkları da ülkelerin tarihsel, sosyal ve kültürel farklılıklarından yoğun biçimde etkilenmektedir. Çalışma içerisinde bu farklılıkların etkileri ve güvenlikleştirme süreci, eleştirel söylem analizine dayalı kurgulanmış bir yöntem çerçevesinde, popülist ve göç karşıtı politikalarıyla seçim başarısı kazanmış iki radikal sağ parti olan Avusturya'dan Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) ve İsveç'ten İsveç Demokratları (SD) partilerine yönelik analizlerle incelenmiştir. ; This study reveals that anti-immigrant policies in Europe result from a process of securitization, and that, within this process, radical right parties have been formulating discourses and approaches through a construction process by using some common security themes. These security themes can be classified as national security, economic security, cultural security and internal security. the frequency with which radical right parties use these themes may vary according to the specific historical, social and cultural characteristics of a particular country. the impact of these differences is studied in by a methodology based on securitization theory and critical discourse analysis and by analysing two radical right parties that achieved election success with their anti-immigrant policies: Freedom Party of Austria ( FPö) from Austria, and Sweden Democrat (SD) from Sweden.
BASE
Çalışmanın amacı, tarafların geçmişten günümüze, Fırat ve Dicle'ye dair yaklaşımlarını ortaya koymak ve süreç içerisinde, sorunun aktör sayısının artırılmaya ve platformunun değiştirilmeye çalışıldığını saptamaktır. Bu nedenle Suriye ve Irak'ın sınıraşan su politikalarının kendi içinde çelişki taşıdığının vurgulanmasına ve Türkiye'nin diğer kıyıdaşları gözeten bir yaklaşım içinde olduğunun ortaya konmasına çalışılmıştır. Çalışma amacına ulaşmak için nitel araştırma yöntemi kullanılmış olup, Suriye ve Irak, soruna ilişkin gerçekçi olmayan, uzlaşmaz ve Türkiye'yi suçlayıcı politikalar izlediği bulgularına ulaşılmıştır. Türkiye'nin, diğer kıyıdaşların haklarını korumaya özen gösteren politikasının temel niteliğinin, ciddi zarar vermeme ve suyun akılcı kullanımı ilkelerinin oluşturduğu belirtilmiştir. Ayrıca Türkiye'nin kasıtlı olarak su zengini sayılamaya çalışıldığı saptaması yapılarak, gelecekte sorunun büyüme olasılığının güçlendiği sonucuna ulaşılmıştır. ; The purpose of this study is to reveal attitude of parties to the Euphrates and Tigris from past to present and in the process, to determine that the problem is related to raise the number of actors and make changes on its platform. For this reason, it is aimed to highlight that transboundary water policies of Syria and Iraq contradict in itself and Turkey is an approach that considers other riparian rights. Qualitative research methods were used to achieve the aim of the study, and findings were reached that Syria and Iraq are pursuing policies which are not realistic, uncompromising about the problem, and policies which blame Turkey. It is stated that Turkey's basic nature of its policy which takes care to protect the rights of other riparian states, includes the principles of avoiding the harm and of rational use of water. It also has been concluded that Turkey is being deliberately tried to be regarded as rich in water and that in the future the problem has a tendency to grow stronger.
BASE
In: İstanbul Ticaret Odası yayınları yayın no: 2011-7
In: Küresel ekonomik araştırmalar
Includes bibliographical references
Günümüz dünyası içinde, ülkeler arasında var olan güç dengesi mücadelesi ve güç dengesine bağlı rekabet, teknolojik gelişimlerin sağlamış olduğu imkânlar doğrultusunda çok farklı açılardan ancak daha hızlı bir şekilde gelişim göstermektedir. Bu hızlı yarış içinde olan ülkeler ise kendilerinin uluslararası arenada en iyi şekilde konumlandırılma ve tanıtılma çabasında her türlü imkânı kullanmaktadırlar. Özellikle kamu diplomasisi ve kamuoyunun, bahis konusu ülke ve stratejiler lehinde oluşturulmasında, yasal araçlar içinde yer alan uluslararası iletişim araçlarının rolü ve önemi büyüktür. Bu iletişim araçları içinde de radyo, televizyon ve internet haber siteleri kitlelere ulaşma kapasitesinin büyüklükleri nedeniyle farklı bir misyon üstlenmiş durumdadırlar. Ancak bu üstlenilen misyonun en iyi şekilde kullanılması da ayrı bir uzmanlık ve önem arz etmektedir. Bu çalışmada, bir taraftan bu noktalara vurgu yapılırken, diğer taraftan alan çalışmasının merkezini oluşturan TRT'nin kamu diplomasisi ve kamuoyu yaratmadaki işlevselliği, kurumsal veriler ve dinlenme/izlenme/takip olasılıkları çerçevesinde incelenmektedir. TRT'nin etki gücünü ölçmek ve incelemek amacıyla da Türkçe'den farklı dillerde yayın yapan televizyon kanalları TRT-AVAZ, TRT-ETTÜRKİYE, TRT 6 ve radyo kanallarından Türkiye'nin Sesi Radyosu (TSR)'nun yayın akışları incelenmiştir. ; In today's world, the struggles for the balance of powers between countries, and the competition they depend on, have been developing different points very quickly through the technological possibilities that have been provided. The countries being included or aiming to be in this speedy race have used all kinds of possibilities in order to be positioned, and to be represented in the best way on the international arena. Especially in the creation of public diplomacy and public opinion, and also in favor of countries and strategies in question, the role, of the means of international communication which are considered in-between legal instruments, is very effective. In these means of communication, the radio, the television and the internet news sites have undertaken a different mission because of their potential capacities to reach the masses. However, the application of this undertaken mission needs a specialization and an importance. By this purpose, in this paper, on one hand, while emphasizing on these points, on the other hand, the functionality of TRT, which constitutes the central point of our research field, in the creation of public diplomacy and public opinion, is evaluated within the framework of institutional data and the probabilities of its audiences, spectators and followers. In this context, in order to measure and evaluate the influence of TRT, the broadcasting schedules of TRT-AVAZ, TRT-ETTÜRKİYE and TRT 6 and the Voice of Turkey (VOT) are studied.
BASE
In: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları 443
In: Güvenlik çalışmaları 8