Tarafsızlık 17. yy'a değin hukuki bir yöntem olarak devletlerin kendilerini savaşlardan korumak için kullandıkları bir araç olarak pek bilinmese de, herhangi bir savaşa taraf olmama, siyasi nitelikte bir tarafsızlık uygulaması olarak, çağlardır uluslararası ilişkilerde uygulanmıştır. Hukuki nitelikteki tarafsızlık, tarafsız ile tarafsızlığa hedef olanlara çeşitli haklar ve yükümlülükler oluştururken, siyasi tarafsızlık inandırıcı ve istikrarlı olma durumundadır. Çağdaş uluslararası gelişmeler ve özellikle silahların giderek büyüyen vurucu güçleri, kollektif savunma gereksinimine neden olduğu gibi, uyuşmazlıkların çözümünde güç kullanımını da sınırlamaktadır. Bu gelişmeler tarafsızlığın statü olarak uygulanmasını güçleştirici özelliktedir. Ulusal dış politikalarda tarafsızlık, günümüzde belirli durum ve koşullarda uygulana bilirliğinin yanında, uluslararası işlevselliğe de sahip olabilmektedir. ; Die Neutralitaet als völkerrechtliches Mittel ist bis zum 17. th. als Faktum des Sichhera shaltens der Staaten aus dem Krieg anderer Staaten nicht bekannt, obwohl die Neutralitaet in Form von politische Orientierung der Staaten, sich uon Kriegen anderer Staaten herauszuhalten, se it Jahrhunderten praektiziert werden. Die Neutralitaet im völkerrechtlichen Sinn umfasst wechselseitinge Rechte und Pflichten von Neutralen und der Neutralitaet ausgesetzten Parteien. Waehrend politische Neutralitaet glaubwürdigkeit und Stabilitaet uoraussetzt. Diğe Entwicklungen der internationalen Beziehungen und uo rallem die Entwicklungen der Waffensysteme, die die Massengefaehrdungen ermöglicht, fiihrt im Gegenwart nicht nur zur Notwendigkeit der kollektiuen Sieherheit ein, sondem beschraenkt auch die Andwendung der militaerischen Mittels als Jnstrument der Konflikstslösung. Diese Entwicklungen wirken einer Neutralitael uölkerrecht lichen Natur, d.h. also webiger im politische Sinne, entgegegen. Im Gegenwart ist die Neutralitaet fiir die Staaten als Status oder Orierıtiurung nur unter bestimmten nationalen oder internationalen umstaenden und Gegebenheiten uon Nutzen.
Bu Tez, Türkiye Cumhuriyeti 'nin takip ettiği dış Türkler politikası konusunda yürütülen bir araştırma çalışmasını rapor etmektedir. Araştırma kapsamında temin edilen kaynaklardan faydalanılarak belirli bölgelere göre tasnif edillen dış Türklerin, genel durumları ve problemleri tarihi seyri içinde incelendikten sonra buralara yönelik Türk dış politikası analiz edilmiştir. Coğrafî ve siyasi yakınlık, tarihi ilişki ve dış politika ilişkileri gibi faktörler dikkate alınarak ve önemine göre sıralanarak dünya Türklüğünün incelendiği bu tez, giriş hariç yedi bölümden oluşmaktadır. Birinci Bölümde, Kıbrıs ve Yunanistan'da yaşayan Türkler incelenmiştir. Kıbrıs Türkleri; Lozan sonrası İngiliz koloni yönetimi, bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti 'nin oluşturulması ve sonrası dönem, Temmuz 1974 darbesi, Türk Banş Harekatları ile adanın taksimi ve sonrası dönemleri içermektedir. Yunanistan - Batı Trakya - Türkleri; II. Dünya Savaşı sonrası, Kıbrıs'ın taksimi, 1982 İnhanlı olayları ve sonrası dönemler olarak ele alınmaktadır. Balkanların incelendiği İkinci Bölümde, Bulgaristan ile Yugoslavya, Makedonya ve Romanya Türkleri yer almaktadır. Bulgaristan Türkleri; Osmanlı dönemi, Neuilly Antlaşması sonrası (Çiftçi Partisi, Faşist, Birinci ve İkinci sosyalist dönemler) ve 1989 sonrası demokratik dönemler olarak incelenmektedir. Ayrıca burada Yugoslavya (Kosova), Makedonya ve Romanya Türklerinin genel durumu ve karşılaştıkları sorunlar da tanıtılmaktadır. Irak ve Suriye'de yaşayan Türkmenler, bir sonraki bölümde ele alınmaktadır. Irak Türkleri; I. Dünya Savaşı sonrası bölgenin Türkiye'den koparılması ve İngiliz koloni yönetimi, yapay Irak devletinin oluşturulması ve bölgede yaşayan Türklerin bu devrelerde maruz kaldıkları olaylar şeklinde düzenlenmiştir. Suriye Türkleri; I. Dünya Savaşı akabinde buranm da Türkiye'den ayrılması ve Fransız koloni yönetimi, bağımsızlık, Hatay'ın Türkiye'ye yeniden katılması ve sonrası dönemleri içermektedir. Dördüncü Bölümde; Sovyetler Birliği'nin 1991 'de dağılması sonrası bağımsız olan beş Orta Asya Türk Cumhuriyeti: Azebaycan, Özbekistan, Kazakistan, Türkmenistan ve Kırgızistan ile Türkiye ve bu ülkeler arası ilişkiler incelenmektedir. Rusya Federasyonu içi ve etrafinda bulunan otonom Türk Cumhuriyetleri ve Toplulukları, beşinci Bölümde tanıtılmaktadır. Altıncı Bölümde ise, diğer Türkistan Türkleri; Çin esareti altında yaşayan Doğu Türkistan Türkleri ve Güney Türkistan - Afganistan - Türkleri tanıtılmakta ve bunlara yönelik "olmayan" Türk dış politikası vurgulanmıştır. ; This thesis reports a research work conducted on the field of Turkish foreign policies upon Turks living apart from the Republic of Turkey. Considering the literature, that are collected during the research work, Turkish groups are classified into some regions. Their general situations and problems have been examined with respect to important historical affairs. Then, Turkish foreign policies upon them have been analyzed. This thesis includes seven chapters, excluding the Introduction chapter. The thesis covers all Turkish communities living over the world, by giving special attention to the factors of geographical and political closeness, historical and foreign political relations and by ordering based on importance. Chapter One deals with Turks living in Cyprus Island and Greece. The section devoted for Cyprus Turks contains the periods of: the administration of English colony following the Treaty of Laussanne, the establishment of the Republic of Cyprus and affairs occurred in the Island during the administration of Cyprus state, the 1974 Greek military coup, Turkish military peace actions and division of the Island between two communities as well as affairs occurred in the following years. The Greece - Western Thrace - Turks section includes subsections or periods of: the situation after the Second World War, the division of Cyprus Ireland between Turk and Greek communities, the 1982 Inhanli affairs and the other affairs occurred in the region in recent years. Second Chapter investigates the situations and general problems of Turkish people living in Balkans, that are existing in the borders of Bulgaria, Yugoslavia, Macedonia and Romania. The section of Bulgarian Turks consists of three main ? subsections which are: the period of Ottomans, the period after the Treaty of Neuilly (the administrations of Farmer Party, Fascist, First Socialist and Second Socialist) and the period of democratization after 1989. Additionally, within the context of this chapter, the general conditions of Turks living in Yugoslavia (Kosova), Macedonia and Romania are being presented. IV The following chapter involves Turkish communities that are in Iraq and Syria. The organization of Iraqian Turks section are in the order of: the separation of this district from Turkey and administration of English colony, the establishment of an artificial Iraq state in the region and the situations of Turkish community living in the region during that periods and following years. The section of Syria Turks includes: ' the separation of this district from Turkey after the First World War too and administration of French colony, gaining independence (Syria), the reunification of Turkey and Hatay province as well as affairs occurred in the region after that. Chapter Four examines five Turkish Republics of Middle Asia that, are Azerbaijan, Uzbekistan, Kazakhstan, Turkmenistan and Kyrgystan, were gained independence following to collapse of Soviet Union in 1991. This chapter also investigates various relationships between Turkey and those republics. Turks living in Russian Federation and neighboring regions as autonomous republics or communities are presented in the Fifth Chapter. The other Turkestan Turks that are: living in the Eastern.Turkestan, their homeland invaded by China, and in the Southern Turkestan, Afghanistan, are being covered in Chapter Six. The chapter also states that there has been no any Turkish foreign policy towards those Turks. Finally, Chapter Seven evaluates the work and findings of the research conducted in this thesis and makes suggestions for further research directions.
ÖZET Türkiye'nin askeri, iktisadi, bilim ve teknoloji, insan gücü açısından denizcilik konjonktüründeki konumunun tespit edilerek denizcilik stratejisinin zorunluluğunun belirlenmesine yönelik bir çalışmanın yapılmasına gayret edilmiştir.Bu amaçla soğuk savaş sonrası oluşan yeni dünya düzeninin uluslar arası siyasi çerçevesi çizilmiştir. Siyasi çerçevenin coğrafi faktörler kapsamında incelenmesi sonucunda, Türkiye'nin soğuk savaş sonrası jeopolitiği belirlenmiştir. Global güçlerin yeni jeopolitik konumda Türkiye'ye etkileri değerlendirilerek Türkiye'nin deniz havzaları incelenmeye alınmıştır.Türkiye'nin çevre deniz havzalarının gerektirdiği denizcilik stratejisinin kavramsal çerçevesi çizilmeye ve Türkiye'nin denizlerle ilgili alanlardaki konumu veriler ışığında belirlenmeye çalışılmıştır. Askeri ve ekonomik tablonun çıkarılması gayretiyle genel bir çerçevede denizcilik sektörünün durumu ve Deniz Kuvvetlerinin mevcut stratejisi anlatılmıştır.Denizciliğin iktisadi yapımıza etkisi, denizcilik açısından ticaret filosu ve istifade ettiğimiz tersane ve liman işletmeciliği gibi sektörlerin konumu incelenerek Türk Denizciliğinin konumu tespit edilmeye çalışılmıştır.Siyasi çerçeve realist bakış açısından değerlendirilmeye çalışılmıştır. Bu maksatla global güçlerin mevcut jeopolitiğimize etkilerini tespit ederken, Orta Asya, Uzakdoğu veya Pasifik havzasının kilit devleti Çin, her yöndeki hareketimizi etkilemesi açısından Avrupa Birliği ve Amerika Global Güçler olarak ele alınmıştır.Avrupa Birliğinin mevcut konumu itibarıyle Fransa-Almanya eksenli ve Almanya etkenli gücü global bir güç olarak değerlendirilmiştir. NATO'nun farklı bir yapısının bulunması ve uluslar arası bir güç olmasına rağmen güvenlik açısından üslendiği fonksiyon nedeniyle global bir güç olarak incelemeye alınmıştır.Türkiye jeopolitiğinin uygulama ve kazanım alanının denizler olduğu, iyi bir politikanın oluşturulmasının denizcilik stratejisine bağlı olduğu değerlendirilmiştir. Soğuk savaş sonrası belirlenen yüksek ideallerin başarılması temel stratejilerdeki tutarlılığa bağlı olduğundan, denizcilik stratejisinin doğru belirlenmesi ve uluslar arası fonksiyonlarımızı işletirken azami istifade edilmesi gerektiği vurgulanmıştır.Denizcilik stratejisinin uluslar arası ilişkiler açısından çok önemli bir araç olması nedeniyle dünyadaki değişimlerle paralel olarak farklı boyutlarda yeniden ele alınması gerektiği ifade edilmeye çalışılmıştırABSTRACT In this study Turkey's military, economical, scientifically and technological maritime power evaluated and than emphasized making of maritime strategy.For this aim, new world order international politics that established after cold war criticized. Changing international politics and geographical factors detailed so the picture of the Turkey's new position viewed at the crossroads of world affairs. Turkey's new geopolitics, which should affect the maritime strategy assessed and tried to provide global powers intentions towards this geography. Global powers political and economical precision inspected and looked for affects upon Turkey's position after cold war strategically. Transition areas of changing geopolitical conditions through these perspectives are seas. Lines of communications over seas, which surround Anatolia have responsibilities, because of carrying on Caspian energy sources.Turkey's sea areas conducting all important energy sources from east to the west are more important after cold war. Static conditions during the cold war period changed and dynamic environment requires also changes through the new energy geopolitics. All changes in international politics affects, are Turkey sea areas. This means Turkey needs to search a new maritime strategy, which corresponds all new conditions.Turkey's maritime institutions values show that conditions related to new NATO concept emerged in system and important for the the region following the Cold War will not adequately meet Turkey's aim. Turkey's approach contains a series of mistakes involving arrangements that only related Aegean section. But Turkey's new role in the Eurasian region needs to make wide openings towards Karadeniz and Akdeniz even though Caspian Sea. By ignoring the important role of maritime strategy Turkey can play an important role for international politics. Turkey can play in contributing to security and stability in a wider context if develop maritime strategy and applies which correspond the positions in new world conditions.Undoubtedly, in the face of all international politics, Turkey will continue to expend every effort to optimize its own maritime interests and security requirements with or without the support of allied countries or global powers.
KÜRESELLEŞME VE BÖLGESELLEŞMEHAREKETLERİNİN SERBEST DIŞ TİCARET ÜZERİNEETKİLERİÖZETAvrupa Topluluğu'na tarihi perspektifle bakıldığında 'modernize merkantilizm' in en ileri temsilcisi olduğu görülür. Bu ilk bakışta şaşırtıcı ve inanılmaz gelebilir. Çünkü bu uluslar topluluğu tarihi merkantilizmin düşünce planında yıkımını gerçekleştirmişlerdi. Ne var ki tek tek ulus devletlerin kurulması için Avrupa'daki siyasi ve ideolojik birliği parçalayan Avrupa uluslarının, 20.yüzyılın ikinci yarısında aralarındaki ekonomik işbirliğini siyasi ve kültürel bakımdan tek devlete ( Avrupa Birleşik Devletleri ) dönüştürmede oldukça kararlı olmaları, Avrupa medeniyetini ( Akdeniz'le beraber ) gözünü Pasifikte odaklanan yeni gelişmelere çevirdiğini ve yeniden dünyanın cazibe merkezi olmaya yöneldiğini göstermektedir.Bilindiği üzere GATT ( General Agreement on Tariffs and Trade ), uluslararası ticarette serbestliği ve şeffaflığı savunmak ve meydana gelebilecek anlaşmazlıkları en seri bir şekilde çözebilmek amacıyla 1947 yılında 24 ülkenin katılımıyla kurulan uluslararası bir anlaşmadır. Halen üye sayısı 100'ü aşmıştır. GATT küresel anlamda serbest ticarete ilk ivmeyi vermesi bakımından önemlidir. Ancak tezat olan durum Gelişmiş ülkelerin bir yandan GATT 'a imza atarken bir yandan da kendi aralarında ekonomik bloklar oluşturmalarıdır. Zira kurulan bu bloklar blok dışındaki ülkelere uyguladıkları ayrıcalıklarla serbest ticaret ilkesine aykırı davranmaktadırlar.GATT 'ın ruhu, bir ülkenin herhangi bir ticaret partnerine tanıdığı imtiyazları diğer tüm ülkelere de tanımasıdır. Eğer bunu GATT 'in esas ilkesi olarak kabul ediyorsak, ki öyledir, o zaman GATT diye bir anlaşmanın olmadığını söyleyebiliriz. Zira AB ve NAFTA gibi bloklar GATT 'in ruhunu ihlal etmektedir. Şu anda çevremize baktığımızda esas itibariyle serbest piyasa anlayışının geçerli olmadığı bloklar ticaret bloklarını görüyoruz. THE IMPACTS OF THE GLOBALISATION AND REGIONALISATION MOVEMENTS ON THE FREE TRADEWhen European Union(EU) is observed from historical point of view we can see that it is the most advanced representative of modernize mercantilism. It may be surprising and unbelivible at the first sight. Because these nations of unions have demolished the idea of mercantilism. European Nations which smached the political and idaological union of Europe want to transform the economic cooperation to single nation.As known, General Agreement on Tariffs And Trade (GATT) is an international agreement and is established in 1947 with 24 nations participation to defend the international free trade and its transperancy and to solve disagreements among the nations. GATT is importnat for the first step of global free tradeBut contrasting issue is; while advaced nations sign for GATT on the other hand they build up economic blocks among themselves. Because these created blocks are breaking the free trade principle by discriminating the nations which is out of the blocks.The main principles of GATT are non-discrimination and the application of the Most-Favored Nation principle to all signatories. If this is so, we can say that there is no GATT. Because blocks, like EU and North American Free trade Agreement(NAFTA), is breaking the main principle of GATT. At this time, when we look around the world we will see the blocks which invalidating free market idea.
ÖZETAralarındaki coğrafi ve kültürel yakınlığa rağmen tarihten gelen bazı ön yargıların etkisi ile Türkiye ve Suriye arasında iyi komşuluk ilişkileri kurmak mümkün olmamıştır. Türkiye, Cumhuriyetin ilanından itibaren bütün komşuları ile "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" parolası esasına dayanan politikalar izlemiştir. Buna karşılık Suriye başta Hatay'ın ilhakı olmak üzere Arap Milliyetçiliği'nin anavatanın sınırlarını Toroslar'a kadar genişletme düşüncesini rehber edinmiş ve Türkiye aleyhine olabilecek her türlü faaliyetin destekçisi veya sempatizanı olmuştur.Bugün Türkiye ile Suriye arasında başta Bölücü Terör Örgütüne sağladığı destek olmak üzere, Fırat Nehri sularının paylaşımı, Hatay üzerindeki hak iddiaları, Asi Nehrinin sularının kesilmesi, Türk azınlığın durumu, karasularının tespiti ve kara sınırlarının işaretlenmesi gibi sorunlar mevcuttur. Suriye'nin uzlaşmaz tutumu ve diyalog eksikliği nedeniyle en basit sorunların bile çözümü mümkün olmamıştır.Türkiye'nin jeopolitik konumundan dolayı, bölgede bir güç olmasını istemeyen devletler; Suriye'nin politik ve siyasi zayıflığından faydalanıp bu ülkeyi kullanarak Türkiye aleyhine gelişen durum ve dengeleri destekler bir tutum içerisindedirler. Bu çerçevede; Suriye'nin, GAP'ın hayata geçirilmesi sonucu, Fırat ve Dicle sularının kendisine karşı bir koz ve baskı aracı olarak kullanacağı düşüncesiyle ortaya çıkardığı sınırı aşan sular sorunu, Türkiye'yi bölmeyi amaçlayan PKK terör örgütünü meselelerin kendi isteği doğrultusunda çözümlenmesi için bir manivela olarak kullanmak istemesi, Hatay'ın bir Arap toprağı olduğunu suni olarak gündeme getirmesi ve uluslar arası platformda Türkiye'ye karşı davranışları başlıca sorunlardır. Suriye; Türkiye'yi köşeye sıkıştırmak ve zayıf düşürmek suretiyle bölgede bir güç olmasına engellemek istemektedir. Su sorunu yapay bir sorundur. Suriye'nin Hatay'a yönelik tasavvurları da Suriyeli Arap halka mal olmuş bir politika olmayıp, daha ziyade yönetimin gündem de tuttuğu bir meseledir.Sınıraşan sular konusu Türkiye'nin su pazarlığına girmemesi gereken bir konudur. Suriye ile Irak'ın Matematiksel paylaşım tezi yerine, üçüncü ülkelerin dahil olmayacağı ve egemenlik hakların tartışılmasını gündeme getirecek yükümlülüklere girmeden bilimsel esaslara dayanan Üç Aşamalı Planın uluslar arası bilimsel ve siyasi platformlarda tanıtılması, destek sağlanması ile ilgili girişimler sürdürülmelidir.Türkiye'yi İsrail ile işbirliğine yönelten temel unsur ise, yaşamsal nitelikteki ulusal çıkarlarıdır. İsrail ile yapılan anlaşmalar Türkiye'ye çevresinden, özellikle Suriye ile İran'dan yönelen tehditlere karşı ek bir caydırıcı unsur oluşturmuş ve bölge dengelerini Türkiye lehine çevirmiştir. Türkiye ile İsrail arasında askeri alanda sağlanacak yakınlaşmanın gelecekte ilişkilerimizi güçlendireceği ve iki ülke arasında stratejik yakınlaşma sağlayacağı, bunun sonucu olarak bölgede barış rüzgarlarının eseceği değerlendirilmektedir.Son zamanlarda Suriye, Türkiye'ye yönelik terör örgütlerini desteklemeyi ve bu yolla taviz koparmayı amaçlamıştır. Asala'dan sonra Bölücü Terör Örgütüne verdiği destek günümüzde artık basit sınır tecavüzü veya çete hareketi boyutunu aşarak "Silahlı Saldırı" durumuna ulaşmıştır. Komşu devletlerin desteğine engel olunmadıkça Bölücü Terör Örgütünü ortadan kaldıramayacağını anlayan Türkiye, 1998 yılında kararlı tutumu sayesinde Suriye'yi resmen Bölücü Terör Örgütüne destek sağlamaması konusunda anlaşma imzalamaya zorlayabilmiştir.Türkiye ile Suriye arasındaki sorunlar çözümlenemeyecek problemler değildir. Sorunlar Türkiye'den kaynaklanmadığı gibi Türkiye tarafından halledilemeyecek kadar güç de değildir. Önemli olan husus Türkiye'nin gücünün farkında olması ve bu sorunları çözebilme iradesini oluşturabilmesidir. SUMMARYAlthough there is geographical and cultural proximity between Turkey and Syria, because of some prejudices coming from history, a good neighbourhood relationship could not be set up . From the foundation of Turkish Republic, Turkey has been followed the policies that based on the "Peace at Home, Peace at the World" watchword principle. Controversially, Syria has been taken guide the thought for the expand of the Arabic Nationalism's motherland borders to Toros Mountains, (the annexation of Hatay is a good example for this) and also Syria has become the supporter and likeminded to all facilities that are hostile to Turkey . Today, between Turkey and Syria, the following problems are existing; firstly Syria's support to Dividing Terror Organization, the sharing of Fırat River Water, The rights claims over Hatay, cutting the water of Asi River, the condition of Turkish minority, determination of territorial waters and signing of continent borders . Because of unrecognised attitude of Syria and dialog deficiency, even basic problems can not be solved. Because of the geopolitics position of Turkey, Some Countries, that do not want Turkey as a Power at the region, use Syria, profit by its political and diplomatically weakness, so that they have an attitude that support the developing conditions and balances hostile to Turkey. At this frame, the following problems are existing; The passing over the border water problem, which existing from the Syria's thoughts about the Turkey's using the Fırat and Dicle waters against them as trump and restraint tool (as a result of GAP), using the PKK Dividing Terror Organization as a tool for solving the problems in favour of Syria, usually getting the thought of the region of Hatay as an Arabic land, and attitudes to Turkey at the international platforms. Syria wants to block Turkey for not being a power with abort weak and squeeze to corner. Water problem is not a real problem. Syria's thoughts against to Hatay is not a thought of' Syria s Arabic Common People, but it is the Administrative Authority's thoughts. Turkey should not negotiate about the Waters, that passes through the border . At the place of the mathematical thesis of the sharing between Iraq and Syria, the 3 level plan, that based on the scientific notions, should introduce at the scientific and political international platforms and should look for supports about it. The basic elements, that manage the cooperation between Turkey and Israel, is the national interests (so important for the Turkish Republic). The agreements (done with Israel) has become a element that causing the esp. the threats of Syria and Iran to give up a plan and has turn round the regional balance to Turkey. The proximity at the military area between the Turkey and Israel will empower the relationship between this two country at the future and will lead strategically proximity between them and as a result of this there will be peace winds at the region. Nowadays, Syria intends the support the terror organizations against to Turkey and with this way taking concession. After Asala, support to Dividing Terror Organization, today this become to "Armed Attack" not a simple border attack or guerrilla warfare. Finally, Turkey has realized that without preventing the support of original countries to Dividing Terror Organization, the termination of this organization is impossible, so that in 1998 Turkey force Syria to sign an agreement about not supporting the Dividing Terror Organization formally. Problems between Turkey and Syria can be solved. Problems do not a fault of Turkey and these are not so hard to solve. The important subject is that Turkey should become the aware of its power and develop the solving ability will power.
Dengeli beslenmede oldukça önemli yeri olan zeytinyağı ve sofralık zeytin gerek sahip olduğu özellikler ve gerekse bu sektörde ürünün yetiştirilmesi ve pazarlanması ile uğraşan nüfus itibari ile Türkiye ve Avrupa Birliği'nde önem taşıyan ürünler arasındadır. Bu araştırma ile Türkiye ve AB'nde zeytin ve zeytinyağı sektörünün önemi belirtilmiş ve bu sektör analiz edilerek karşılaştırmalar yapılmıştır. Dünya zeytinyağı üretim ortalaması 1.850 bin ton'dur. Bunun 'lik kısmını AB karşılamaktadır. Diğer üretici ülkeler Tunus, Türkiye ve Fas'tır. Üretim yıldan yıla değişiklik göstermekle beraber dünya pazarını AB etkilemektedir. 1980 öncesi 9 üyeli topluluğun başlıca üretici ülkesi İtalya idi. 1981 'de Yunanistan'ın 1986'da İspanya ve Portekiz'in girişi ile Topluluk zeytinyağı üretimi yılda 1.000.000 ton'un üzerine çıkmıştır. AB'nde Yunanistan, İspanya ve İtalya başlıca üretici ülkelerdir. Bununla birlikte İtalya, aynı zamanda önemli dış alımcı ülkedir. 100 milyona yaklaşan zeytin ağaç varlığı, 90 bin üretici aile ve 1000'den fazla yağhanesi ile Türkiye, dünya zeytin ve zeytinyağı sektörü içinde önemli bir konuma sahiptir. Ancak görünüşte bu önemi belirgin iken, ülkemizin ürünler dünya üretimi ve ticaretinde istenilen konumda olduğunu söylemek güçtür. Bunun nedenleri arasında, üretim düzensizliği son yıllarda ortaya çıkan pazarlama organizasyonundaki olumsuzluklar ile dış ticarete ilişkin politikaların eksikliği ön sıralarda gelmektedir. Karşılaştırmalar sonunda Türkiye ve Avrupa Birliği'nde zeytin ve zeytinyağı sektöründe genel yapı, dış ticaret ve destekleme politikalarında bazı benzerlikler yanında önemli farklılıkların olduğu da tesbit edilmiştir.Bunun içinde öncelikle sektörde yapısal iyileştirmelerin sağlanması gerekmektedir. Türk zeytin ve zeytinyağı sektörünün geleceği, mevcut destekleme politikalarının gözden geçirilmesinin yanı sıra üretimdeki yıllık dalgalanmaları önleyecek tedbirlerin alınması ve sektördeki teknolojinin yenilenerek uluslararası standartlara uyumlaştırılması ile Türk zeytin ve zeytinyağlarının tanıtımının sağlanmasına bağlı olacağı sonucuna varılmıştır. ; Olive oil and table olive, owing to its important place in human nutrition has a significant place in Turkey and in the European Union. In this study, olive and olive oil sector has determined to important and analysed as comparative for Turkey and for the European Union. Average world production is some 1.850.000 tonnes, of which 80% comes from the European Union. The other producers are Tunusia, Turkey and Morocco. Production varies considerably from one year to another, but the world market fluctuates as a direct result of the Community market. In the early 1980 s, when the Community had nine Member States, Italy was the main producer. With the entry Greece in 1981, followed by Spain and Portugal in 1986, olive oil production to over a million tonnes a year. Greece and Spain normally the main suppliers and Italy, although on exporting producer, remains the main purchaser. Turkey has a very important position in the world olive oil sector with almost 100 million olive trees, 90.000 families, that grow olives as their sole crop and over 1000 olive oil processing plants. This importance is clear in terms of the physical wealthy it represents. However, it is not so apparent. In terms of Turkish olive oil production and exports. At first, this was because there were significant problems in production amongst other things. More recently, inadequate marketing organisation and foreign trade policy measures were the main reasons. Under the light of the comparisons, it is concluded that there are significant differences as well as a few similarities in the general formation and the foreign trade policies, in the support policies for olive and olive oil sector in Turkey and the European Union. Therefore, primarly, certain precautions mentioned in the study should urgently be taken to better and promote sector, Future of the olive and olive oil sector depends or to be modernize and existing support policies must be scrutinized besides preventive precautions must taken for years of roughness for productions. Aim of the olive and olive oil of Turkey is to introduced as like international Standard and working for promotions must be important.
ÖZETMısır Arap Cumhuriyeti, Afrika'nın Kuzey Doğusunda 997,739 km2 alanı, 68,5 milyon nüfusu vardır. Yıllık nüfus artışı % 2,3 tür ve nüfus yoğunluğu 58,2 kişi/km2 dir. Erkler ayrılığı ilkesine dayanan başkanlık sitemi ve çok partili demokratik sistem ile yönetilmektedir. Mısır Arap Cumhuriyeti 1922 yılında bağımsızlığına kavuşmuştur. Ülke bulunduğu bölge nedeniyle dünyanın başlıca güçlerinin çekişme alanı olmuş ve bu yüzden yıllarca istikrara kavuşamamıştır. Mısır Arap Cumhuriyeti' de bağımsızlığından sonra İsrail ile savaşa girmiştir. 1978 yılında İsrail ile Camp Davit barış anlaşmasını imzalamıştır. İmzalanan anlaşma ile Arap Dünyasının tepkisini almasına rağmen ABD' nin tam desteğini arkasına almıştır. Batı Dünyası ile iyi ilişkiler kurarak ve ılımlı politikalar izleyerek istikrarlı bir dönem sürdürmektedir. Mısır Arap Cumhuriyeti'nin 2000 yılında 92,6 milyar Dolar Gayri Safi Milli Hasılası ile 3,4 reel büyüme gerçekleştirmiştir. Yıllık enflasyon 2000 yılında 2,7 olmuştur. Toplam dış borcu 29,5 milyar Dolardır. Bir Mısır Poundu 3,47 ABD Dolarına eşittir.Ülke 1990 yılından sonra kalkınma programlarına önem vermektedir ve bunun için çeşitli reformlar uygulamaktadır. Uygulamış olduğu mali politikalarda harcamaları kısıtlama, ithalatı azaltma ve ihracatı artırmak için çaba sarf etmektedir. Özelleştirme bütün kalkınmakta olan ülkelerin temel sorunu olduğu gibi beklenen hızın altında devam etmektedir. Fiyatlar serbest ekonomi kurallarına uygun olarak belirlenmektedir. 14 milyar dolar döviz rezervi bulunmaktadır. Üç aylık bono faiz oranları % 10 civarında seyretmektedir. Borsa 2000 yılını düşük bir trendle geçirmiştir. Çalışma hayatında nüfusun çoğunluğu tarımla uğraşmaktadır. İşsizlik oranı oldukça yüksektir. Tarım alanlarının yetersizliği nedeniyle Nis nehrinin sularıyla sulama alanları için projeler geliştirilmektedir. Ülkenin en önemli tarım ürünü pamuktur. İhracatta pamuk ve pirinç en önemli tarım ürünüdür.madencilikte petrol üretimi ve doğal gaz üretimi mevcuttur. Büyük miktarda doğal gaz rezervlerine sahiptir. Turizm sektörü ülkenin en önemli gelir kaynaklarındandır. Ülke turizminin en önemlisi ünlü Mısır piramitleridir. Turizm için önemli yatırımlarda bulunulmaktadır. Ulaşımda Nil nehri önemli bir yere ve gelire sahiptir. Nil nehrinde üzerinden büyük gemilerin geçişi için genişletme çalışmaları devam etmektedir. Sanayide, otomotiv sanayi başı çekmektedir. Uluslar arası büyük otomotiv üreticisi firmaların üretim ve montaj üssü olarak görülebilir. İmalat sanayiinde tekstil ürünleri üretimi yapılmaktadır. İnşaat sektöründe yeni yerleşim bölgeleri, otoyollar ve çimento fabrikaları ilk baştaki yatırımlarıdır. Mısır Arap Cumhuriyetinin 2000 yılında 4,689 milyon Dolar ihracatı, 14,010 milyon Dolar ithalatı vardır. İhracatında başlıca ürünleri, petrol ürünleri, tekstil ürünleri ve tarım ürünleri yer almaktadır. Başlıca ihracat yaptığı ülkelerin başında ABD. İtalya ve Hollanda gelmektedir. İthalatında ihracatının üç katına yakındır. İthalatta en önemli payı makineler, elektrikli aletler, taşıt araçları, gıda maddeleri ve petrol mamulü ürünler almaktadır. Ayrıca ithalatta sınai ve yatırım malları önemli yer tutmaktadır. Başlıca ithalat yaptığı ülkeler ABD, Almanya, İtalya'dır. Türkiye ile Mısır Arap Cumhuriyeti arasında ticari ilişkiler en son olarak Türkiye'nin 1/95 sayılı protokolde kendisin bağlayan anlaşmalar arasında olan, Mısır ile Avrupa Topluluğu arasında imzalanmış olan "Avrupa - Akdeniz ortaklık anlaşmasına" istinaden yürütülmektedir. İki ülke arasında ticaret hacmi 517,427 bin dolara ulaşmıştır. Türkiye' nin 2000 yılında Mısır Arap Cumhuriyetine ihracatı 376,7 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Türkiye'nin Mısır Arap Cumhuriyetine ihraç ettiği ürünlerin başında motorlu kara taşıtları ve bunların parçaları, örülmemiş giyim eşyaları, demir ve çelik ürünleri ilk sıraları alır. Türkiye'nin Mısır Arap Cumhuriyetinden ithalatı 2000 yılında 140,7 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Türkiye'nin Mısır Arap Cumhuriyetinden ithal ettiği ürünlerin bayında: petrol ürünleri, doğal gaz, pamuk ve pirinç ilk sıraları almaktadır. Türkiye ve Mısır Arap Cumhuriyetinin 1990 yılından itibaren artan miktarlarda bir ticaret hacmi gerçekleşmektedir. Bu artış her iki ülkenin faydasınadır. ABSTRACTARABIAN REPUCLIC OF EGYPT'S ECONOMY AND TURKEY - EGPYT ECONOMIC RELATIONSHIPSArabian republic of Egypt is located at the northeast of Africa covering 997,739 km2 with a population of 68,5 million. Annual population increase is % 2,3 and its density is 58,2 people per km2 . The country has been ruled by presidential system, based on principles of powers separations, and a democratic parliamentary. Arabian republic of Egypt had won her independence in 1922 due to her strategical importance, great powers of the world tried to dominate the region so the county became unsuccessfull to balance her economical and politikal stability for years. After her idebendence, Arabian republic of Egypt declared war on Israel. In 1978 the wor en ded with Camp David peace negotion signature for the sides. Although Arabic world's reactions against. This negotiation, Egypt is now continuing a normal period by establishing good relationships and following friendly political strategies with west. Arabian republic of Egypt obtained 92,6 milyard USD national income beside 3,4 percent real growthy in the year of 2000. statistics show that yearly infilation was % 2,7 in 2000. Total external debt is 29,5 milliard USD. An Egyption pound equals to 3,47 USD.Arabian republic of Egypt has been giving priority to development programmes and adapting various reforms since 1990. It is strived to restrict the spendings, to increase exportation but to decrease importation by means of practised financial politics. Privatization is the main similar problem of all developing countries like in Egypt; therefore it is going along under estimated speed. Prices are determined according to free economics rules. There is 14 milliard USD foreign exchange reserve 3 monthly bond interest rates are about % 10. Stock exchance closed the year of 2000 with a low trend.Majority population of working class are busy with agriculture. Unemployment rate is pretty high. It is tried to improve irrigation projects by using Nile River's water because of unsufficient agricultural gields cotton is the most important agricultural produce. Cotton and rice are the important items for exportation. Petroleum and natural gas production take place in the mining sector. The country has a huge natural gas rezerves. Tourism sector is one of the most essential income resorces of the Egypt. Egypt pyramids are among the famous touristic places. It's made big investments for transportation of large ships are continuing. Automotiv is the leader sector in country' industry. The country can be seen as an assembly and production base of international automotive manifacturers.Textille is produced for production industry.Hiyways,new centres of population and cement factories are the privileyed investment areas in construction industry.Figures show that Eygpt's exportation was 4,689 million USD while her impoctation was 14,010 million USD in 2000. petroleum, textile and agriculturel products can be calculated as country's main exportation goods. Holland, USA and Italy are Egypt's chiefly economical partners for her export. Importation has approximately tripled of exportation. The lion's share of importation are machines, electrical tools, vehicles, food staffs and made of petroleum products. In addition above, investment and industrial goods are playing important role for the country's importation. USA, Germany and Italy are her main importation partners.Turkey- Arabian republic of Egypt's economic relation are based on " European - mediterranen ded of partnership" signed between egypt and European union. This agreement is binding Turkey with a protocol number of 1/95 signed between Turkey and EU. And Turkey - Egypt relations are countinuing in this frame. Trading volume between Turkey and Egypt has reached 517 million USD. Turkey's exportation to Egypt was 376,7 million USD in 2000, Essetial exportation of Turkey to Egypt are vehicles and their spare parts, not knitted garments and iron-steel products. Turkey's importation from Egypt was 140,7 million USD in 2000. Turkey imports petroloum products, naturel gas, cotton and rice from Egypt.Turkey and Egypt economic relations has been tending to increase since 1990. It is benifical for both country.