BALKANLARDA İŞBİRLİĞİ:SOĞUK SAVAŞ SONRASI DÖNEME İLİŞKİN BİR ANALİZSoğuk Savaş sonrası dönemde uluslararası işbirliği, uluslararası ilişkiler teorisinde yer alan realizm ile neoliberal kurumsalcılık ekolleri arasında sürdürülen önemli bir tartışma konusudur. Realistler, Soğuk Savaş sonrası dönemde, önceki dönemlere göre değişen bir olmadığını belirterek, anarşinin uluslararası sisteme hakim olduğu savından hareketle, işbirliğinin mümkün olmadığını iddia etmektedir. Öte yandan neoliberal kurumsalcılar ise Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle birlikte uluslararası işbirliğinin önündeki engellerin kalktığını savunmaktadır. Balkanlarda işbirliğinin incelendiği bu çalışma, her iki paradigmanın bakış açıları dikkate alınarak, uluslararası işbirliğinin Soğuk Savaş sonrası dönemde bölgede nasıl şekillendiğinin bir analizidir. Balkanlarda işbirliği üç analiz düzeyi ile işlemselleştirilmiştir: Bölgesel aktörler olarak Türkiye ve Yunanistan'ın Balkanlar özelinde dış politikaları ve bölgesel işbirliğine katkıları, bölgesel işbirliği girişimleri,Yugoslavya'nın dağılmasının ardından ortaya çıkan Bosna-Hersek'teki savaş özelinde Balkanlardaki çatışmalar karşısında uluslararası işbirliğinin durumu. COOPERATION IN THE BALKANS:AN ANALYSIS in the POST-COLD WAR CONTEXTThe international cooperation in the post-Cold War period is under discussion among realists and neoliberal institutionalists. Realists argue that the international cooperation is still not possible in the post-Cold War period in which the anarchy is still dominant and nothing has changed in the 1990s compared with the previous eras. Neoliberal institutionalists, on the other hand, argue that the new era in the international politics has created such an atmosphere that actors in the system are able to cooperate in order to maximize and realize their common interests. This study analyses the cooperation in the Balkans in the post-Cold War context. The analysis has been explored within the framework of the debate between realist and neoliberal institutionalist approaches to the international cooperation. The cooperation in the Balkans in the post-Cold War period has been operationalized through three analysis-levels in this study: First of all, the cooperation in the Balkans is analysed within the framework of region-oriented foreign policies of the powerful regional actors, that is to say, Turkey and Greece. The rivalry in the Balkans between Turkey and Greece, a new dimension in their foreign policies in the 1990s, is reviewed as one of the factors that facilitate the cooperationin the Balkans. Secondly, regional initiatives, emerged in the 1990s as to promote cooperation among the Balkan states are examined. Finally, international cooperation is discussed by taking into consideration of the role of international community during the Balkan conflicts in the post-Cold War period, particularly, Bosnian War in 1991-1995.
Kurtuluş Savaşı'nın kadrolarını bünyesinde toplayan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Kurtuluş Savaşı kazanılıp Cumhuriyet kurulduktan sonra Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bir siyasi parti kurma düşüncesi doğrultusunda siyasal çatı altına alınmıştır. Önce Halk Fırkası ve Cumhuriyet Halk Fırkası isimleri altında toplanan bu siyasal çizgi daha sonra Cumhuriyet Halk Partisi adını alarak ülkemizde dünya ölçeklerine uygun siyasal, ekonomik ve toplumsal yaşam modeli kurmuştur. CHP 1970'li yılların Türkiye'sindeki gelişmelere ilk kez 1965'li yıllarda dönemin CHP Genel Başkanı İsmet İnönü öncülüğünde gündeme getirilen ve daha sonra Bülent Ecevit tarafindan geniş toplum kesimlerine aktarılan Ortanın Solu hareketiyle dahil olmuştur. Ortanın Solu hareketiyle birlikte "sosyal adalet", "devrimcilik", "devletçilik" kavramları ön plana çıkmış, evrensel sosyal demokrat düşünceye sahip parti ve kuruluşların birlik merkezi Sosyalist Enternasyonal'e üyelik bu dönemle beraber gelen önemli gelişmelerden biri olmuştur. CHP; 27-30 Kasım 1976 tarihlerinde toplanan 23. Kurultayı'nda, Bülent Ecevit'in önerisi ile Sosyalist Enternasyonal'e girilme kararı alınmıştır. CHP, sosyal demokrasinin fikir ve mücadele birlikteliğinin yürütüldüğü, ilkelerinin temsil edildiği Sosyalist Enternasyonal'e üye olmayı gereklilik, kazanım olarak değerlendirmiştir. 28 Eylül 1978'de Sosyalist Enternasyonal, Türkiye'den CHP'nin üyelik başvurusunu kabul etmiştir. CHP, üyeliğiyle saygınlığını arttırmış ve evrensel yönünü ön plana çıkarmıştır. Dünya siyasetinde uluslararası birliklerin ve lobicilik çalışmalarının önemi gün geçtikçe artmaktadır. CHP, Avrupa siyasetine yön veren sosyal demokrat, sosyalist parti ve örgütlenmelerle, Sosyalist Enternasyonal'in genel organlarındaki ve alt birimlerindeki yapılanmalarda yürüteceği ikili ilişkilerle ve görüşmelerle önemli ve belirleyici bir kimlik edinebilir. Örneğin AB'ye giriş ve üyelik sürecinde yaşanacak sıkıntıların aşılmasında CHP, bu ülkelerle iyi ilişkileri aracılığıyla sorunların çözümüne dönük önemli katkılar yapabilir. Anatolia and Rumeli Defence and Justice Society who gathers Kurtulus War's staff initself, comes under one political roof after Kurtulus War's victory and Republic built in the direction of thinking Empyreal Leader Ataturk building a political party.This political line which first gathers under the name of Public Party and Republican People's Party later getting the name of Republican People's Party which built an economic and social life model suitable to world standarts in our country. CHP to the development of 70's Turkey firstly in 1965 whom brought up those years leadership General Minister Ismet Inonu and later transferred to wide society region by Bulent Ecevit included with the movement of Middle Left. With Middle Left movement "social justice", revolutionism", "statism " concepts came into foreground, the parties and institutions with thinkings of global social democracy became one of the important developments which comes in this period together with the Social International membership. CHP take the desicion of entering to Socialist International with the offer of Bulent Ecevit which comes together at the 23. Congress between the date of 27-30 November 1976.CHP, being member of Social International evaulate as an achievement and necessity which carry out the social democracy concept and contestation together.In 28 September 1978 Socialist International accepted the membership application of CHP from Turkey. CHP, with its membership increase their prestige and come into the foreground with their international side.The importance of international unities and lobbies works in world politics rising as time goes on. CHP who gives directions to the European politics with the social democrat, socialist party and organisations, configurating binary relations and negotiations with social international general members and lower units, can have important and determinative identity. Forexample; passing beyond the difficulties in the process of entering EU and membership period CHP can make important contributions with their good relations with these countries on solving problems.
Türkiye ve Amerika arasındaki iliskiler 1960?larda solcu yazarlar tarafından sorgulanmaya baslamıstır. Bu elestirilerin baslamasında Türk Amerikan iliskilerinde yasanan olumsuzluklar kadar olusan yeni politik kültürün de etkisi olmustur. 1961 Anayasasının getirdigi kısmi özgürlükler sayesinde, Türkiye?nin iç siyasi hayatında yeni bir dönemi açılırken, Türk dıs politikası da sorgulanmaya baslamıstır. Bu elestirilerin baslamasında olusan yeni politik kültürün yanında Türk-Amerikan iliskilerinde yasanan olumsuzlukların da payı olmustur. Sol basında yapılan tartısmalar, genelde Türkiye?nin dıs politikası özelde Türkiye- Amerikan iliskileri konusuna farklı bir bakıs açısı getirmistir. Öyle ki, 10 yıl öncesinde Türkiye-Amerikan iliskilerinin bilinmeyen bir çok yönü açıklıga kavusmus ve geleneksel Türk dıs politikası tartısmaya açılmıstır. Bu dönemde sol akımların gelismesi, Türkiye-Amerika ilisiklerinin sorgulanmasının baslatırken, bu tartısmalar sol grupların iç politikada seslerini daha fazla duyurmalarını saglamıstır. Çünkü sol basında ele alınan konulardan bir çogu Kıbrıs meselesi?nde oldugu gibi Türk halkının milli hassasiyetinin en yogun oldugu konulardı. Bu gruplar Türkiye?nin Amerika?dan baglarını koparmadıkça hiçbir ulusal davasında basarılı olamayacagını savunmuslardır. Solcu yazarlara göre, ikili anlasmalar ve askeri, ekonomik yardımlar Türkiye?nin dıs politikasında hareket özgürlügünü engelliyordu. Askeri üsler ise, Türkiye?yi beklenmedik bir savasın içine sokma tehlikesini tasıyordu. Solcu yazarlar yazılarında, Türk hükümetlerini bu tehlikelere karsı uyarmıslardır. Asırı sol yazarların incelemelerinde Sovyetler Birligi, ABD?ye alternatif olarak görülürken, ılımlı sol yazarlar, Atatürkçü dıs politika yani bütün devletlerle esit mesafede iliskiler kurulması üzerinde yogunlasmıslardır. ; The beginning of very serious critical analysis in various aspects on relations between Turkey and the US was initiated in 1960?s. Thanks to freedoms which 1961 Constitution brought about, a new chapter in Turkish domestic political life has begun and in parallel of this development, Turkish foreign policy has been scrutinized carefully. In this respect, it could be argued that Turkish leftist writers and intellectuals have begun to analyze Turkish stance and her foreign policy regarding the US critically in this period. In the early stage of critically analyzing Turkish-American relations, some negative developments and relatively newly experienced political culture in this relationship had also played very substantial role in the beginning of discussion. The discussion made by the leftist media has led to different point of view on Turkish foreign policy in general and also Turkish-American relations in particular. In such that the some dimensions of Turkish-American relations, which has not been known publicly in that time, have been noticed and in this respect traditional Turkish foreign policy has been debated. In this period, while the development of left currents has initiated the critically study of Turkish-American relations, the discussions on Turkish-American relations has led to greater voice and role by left groups in domestic politics. Because many of the topics such as Cypriot issue, discussed by the left media were top sensitive issues in which Turkish people followed closely. The leftist groups claimed that Turkey could not be successful in any of her national matters as long as she would break off her relations with the U.S. According to leftist writers, mutual agreements and military, economic assistances have hindered Turkey?s freedom of action in her foreign policy. On the other hand American military bases have potentially risked Turkey to take part in any unexpected war. Therefore, leftist writers had warned Turkish government this potential threat in their columns. While ultra leftist writers have had considered SSCB as an alternative power against the U.S in their studies, moderate leftist writers focused on Kemalist foreign policy, which required equal distance to all countries.
Bu Tez, Türkiye Cumhuriyeti 'nin takip ettiği dış Türkler politikası konusunda yürütülen bir araştırma çalışmasını rapor etmektedir. Araştırma kapsamında temin edilen kaynaklardan faydalanılarak belirli bölgelere göre tasnif edillen dış Türklerin, genel durumları ve problemleri tarihi seyri içinde incelendikten sonra buralara yönelik Türk dış politikası analiz edilmiştir. Coğrafî ve siyasi yakınlık, tarihi ilişki ve dış politika ilişkileri gibi faktörler dikkate alınarak ve önemine göre sıralanarak dünya Türklüğünün incelendiği bu tez, giriş hariç yedi bölümden oluşmaktadır. Birinci Bölümde, Kıbrıs ve Yunanistan'da yaşayan Türkler incelenmiştir. Kıbrıs Türkleri; Lozan sonrası İngiliz koloni yönetimi, bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti 'nin oluşturulması ve sonrası dönem, Temmuz 1974 darbesi, Türk Banş Harekatları ile adanın taksimi ve sonrası dönemleri içermektedir. Yunanistan - Batı Trakya - Türkleri; II. Dünya Savaşı sonrası, Kıbrıs'ın taksimi, 1982 İnhanlı olayları ve sonrası dönemler olarak ele alınmaktadır. Balkanların incelendiği İkinci Bölümde, Bulgaristan ile Yugoslavya, Makedonya ve Romanya Türkleri yer almaktadır. Bulgaristan Türkleri; Osmanlı dönemi, Neuilly Antlaşması sonrası (Çiftçi Partisi, Faşist, Birinci ve İkinci sosyalist dönemler) ve 1989 sonrası demokratik dönemler olarak incelenmektedir. Ayrıca burada Yugoslavya (Kosova), Makedonya ve Romanya Türklerinin genel durumu ve karşılaştıkları sorunlar da tanıtılmaktadır. Irak ve Suriye'de yaşayan Türkmenler, bir sonraki bölümde ele alınmaktadır. Irak Türkleri; I. Dünya Savaşı sonrası bölgenin Türkiye'den koparılması ve İngiliz koloni yönetimi, yapay Irak devletinin oluşturulması ve bölgede yaşayan Türklerin bu devrelerde maruz kaldıkları olaylar şeklinde düzenlenmiştir. Suriye Türkleri; I. Dünya Savaşı akabinde buranm da Türkiye'den ayrılması ve Fransız koloni yönetimi, bağımsızlık, Hatay'ın Türkiye'ye yeniden katılması ve sonrası dönemleri içermektedir. Dördüncü Bölümde; Sovyetler Birliği'nin 1991 'de dağılması sonrası bağımsız olan beş Orta Asya Türk Cumhuriyeti: Azebaycan, Özbekistan, Kazakistan, Türkmenistan ve Kırgızistan ile Türkiye ve bu ülkeler arası ilişkiler incelenmektedir. Rusya Federasyonu içi ve etrafinda bulunan otonom Türk Cumhuriyetleri ve Toplulukları, beşinci Bölümde tanıtılmaktadır. Altıncı Bölümde ise, diğer Türkistan Türkleri; Çin esareti altında yaşayan Doğu Türkistan Türkleri ve Güney Türkistan - Afganistan - Türkleri tanıtılmakta ve bunlara yönelik "olmayan" Türk dış politikası vurgulanmıştır. ; This thesis reports a research work conducted on the field of Turkish foreign policies upon Turks living apart from the Republic of Turkey. Considering the literature, that are collected during the research work, Turkish groups are classified into some regions. Their general situations and problems have been examined with respect to important historical affairs. Then, Turkish foreign policies upon them have been analyzed. This thesis includes seven chapters, excluding the Introduction chapter. The thesis covers all Turkish communities living over the world, by giving special attention to the factors of geographical and political closeness, historical and foreign political relations and by ordering based on importance. Chapter One deals with Turks living in Cyprus Island and Greece. The section devoted for Cyprus Turks contains the periods of: the administration of English colony following the Treaty of Laussanne, the establishment of the Republic of Cyprus and affairs occurred in the Island during the administration of Cyprus state, the 1974 Greek military coup, Turkish military peace actions and division of the Island between two communities as well as affairs occurred in the following years. The Greece - Western Thrace - Turks section includes subsections or periods of: the situation after the Second World War, the division of Cyprus Ireland between Turk and Greek communities, the 1982 Inhanli affairs and the other affairs occurred in the region in recent years. Second Chapter investigates the situations and general problems of Turkish people living in Balkans, that are existing in the borders of Bulgaria, Yugoslavia, Macedonia and Romania. The section of Bulgarian Turks consists of three main ? subsections which are: the period of Ottomans, the period after the Treaty of Neuilly (the administrations of Farmer Party, Fascist, First Socialist and Second Socialist) and the period of democratization after 1989. Additionally, within the context of this chapter, the general conditions of Turks living in Yugoslavia (Kosova), Macedonia and Romania are being presented. IV The following chapter involves Turkish communities that are in Iraq and Syria. The organization of Iraqian Turks section are in the order of: the separation of this district from Turkey and administration of English colony, the establishment of an artificial Iraq state in the region and the situations of Turkish community living in the region during that periods and following years. The section of Syria Turks includes: ' the separation of this district from Turkey after the First World War too and administration of French colony, gaining independence (Syria), the reunification of Turkey and Hatay province as well as affairs occurred in the region after that. Chapter Four examines five Turkish Republics of Middle Asia that, are Azerbaijan, Uzbekistan, Kazakhstan, Turkmenistan and Kyrgystan, were gained independence following to collapse of Soviet Union in 1991. This chapter also investigates various relationships between Turkey and those republics. Turks living in Russian Federation and neighboring regions as autonomous republics or communities are presented in the Fifth Chapter. The other Turkestan Turks that are: living in the Eastern.Turkestan, their homeland invaded by China, and in the Southern Turkestan, Afghanistan, are being covered in Chapter Six. The chapter also states that there has been no any Turkish foreign policy towards those Turks. Finally, Chapter Seven evaluates the work and findings of the research conducted in this thesis and makes suggestions for further research directions.
ÖZET Türkiye'nin askeri, iktisadi, bilim ve teknoloji, insan gücü açısından denizcilik konjonktüründeki konumunun tespit edilerek denizcilik stratejisinin zorunluluğunun belirlenmesine yönelik bir çalışmanın yapılmasına gayret edilmiştir.Bu amaçla soğuk savaş sonrası oluşan yeni dünya düzeninin uluslar arası siyasi çerçevesi çizilmiştir. Siyasi çerçevenin coğrafi faktörler kapsamında incelenmesi sonucunda, Türkiye'nin soğuk savaş sonrası jeopolitiği belirlenmiştir. Global güçlerin yeni jeopolitik konumda Türkiye'ye etkileri değerlendirilerek Türkiye'nin deniz havzaları incelenmeye alınmıştır.Türkiye'nin çevre deniz havzalarının gerektirdiği denizcilik stratejisinin kavramsal çerçevesi çizilmeye ve Türkiye'nin denizlerle ilgili alanlardaki konumu veriler ışığında belirlenmeye çalışılmıştır. Askeri ve ekonomik tablonun çıkarılması gayretiyle genel bir çerçevede denizcilik sektörünün durumu ve Deniz Kuvvetlerinin mevcut stratejisi anlatılmıştır.Denizciliğin iktisadi yapımıza etkisi, denizcilik açısından ticaret filosu ve istifade ettiğimiz tersane ve liman işletmeciliği gibi sektörlerin konumu incelenerek Türk Denizciliğinin konumu tespit edilmeye çalışılmıştır.Siyasi çerçeve realist bakış açısından değerlendirilmeye çalışılmıştır. Bu maksatla global güçlerin mevcut jeopolitiğimize etkilerini tespit ederken, Orta Asya, Uzakdoğu veya Pasifik havzasının kilit devleti Çin, her yöndeki hareketimizi etkilemesi açısından Avrupa Birliği ve Amerika Global Güçler olarak ele alınmıştır.Avrupa Birliğinin mevcut konumu itibarıyle Fransa-Almanya eksenli ve Almanya etkenli gücü global bir güç olarak değerlendirilmiştir. NATO'nun farklı bir yapısının bulunması ve uluslar arası bir güç olmasına rağmen güvenlik açısından üslendiği fonksiyon nedeniyle global bir güç olarak incelemeye alınmıştır.Türkiye jeopolitiğinin uygulama ve kazanım alanının denizler olduğu, iyi bir politikanın oluşturulmasının denizcilik stratejisine bağlı olduğu değerlendirilmiştir. Soğuk savaş sonrası belirlenen yüksek ideallerin başarılması temel stratejilerdeki tutarlılığa bağlı olduğundan, denizcilik stratejisinin doğru belirlenmesi ve uluslar arası fonksiyonlarımızı işletirken azami istifade edilmesi gerektiği vurgulanmıştır.Denizcilik stratejisinin uluslar arası ilişkiler açısından çok önemli bir araç olması nedeniyle dünyadaki değişimlerle paralel olarak farklı boyutlarda yeniden ele alınması gerektiği ifade edilmeye çalışılmıştırABSTRACT In this study Turkey's military, economical, scientifically and technological maritime power evaluated and than emphasized making of maritime strategy.For this aim, new world order international politics that established after cold war criticized. Changing international politics and geographical factors detailed so the picture of the Turkey's new position viewed at the crossroads of world affairs. Turkey's new geopolitics, which should affect the maritime strategy assessed and tried to provide global powers intentions towards this geography. Global powers political and economical precision inspected and looked for affects upon Turkey's position after cold war strategically. Transition areas of changing geopolitical conditions through these perspectives are seas. Lines of communications over seas, which surround Anatolia have responsibilities, because of carrying on Caspian energy sources.Turkey's sea areas conducting all important energy sources from east to the west are more important after cold war. Static conditions during the cold war period changed and dynamic environment requires also changes through the new energy geopolitics. All changes in international politics affects, are Turkey sea areas. This means Turkey needs to search a new maritime strategy, which corresponds all new conditions.Turkey's maritime institutions values show that conditions related to new NATO concept emerged in system and important for the the region following the Cold War will not adequately meet Turkey's aim. Turkey's approach contains a series of mistakes involving arrangements that only related Aegean section. But Turkey's new role in the Eurasian region needs to make wide openings towards Karadeniz and Akdeniz even though Caspian Sea. By ignoring the important role of maritime strategy Turkey can play an important role for international politics. Turkey can play in contributing to security and stability in a wider context if develop maritime strategy and applies which correspond the positions in new world conditions.Undoubtedly, in the face of all international politics, Turkey will continue to expend every effort to optimize its own maritime interests and security requirements with or without the support of allied countries or global powers.
Küresel rekabet ve küresel entegrasyon süreci pek çok ülkenin ekonomik kalkınma politikaları konusundaki paradigmalarında değişime yol açmıştır. Ülkelerin uluslar arası ekonomiye katılımı ve dünya ekonomisine açılımı, rekabet üstünlüğü geliştirecek işbirliği sistemlerine gidişi hızlandırırken, bu gelişimde en fazla odaklanılan olgu yabancı sermaye olmuştur. Türkiye'nin uluslararası platformlardaki avantajlarına rağmen, ülkeye çektiği yabancı sermayenin çok alt düzeylerde kaldığı da bir gerçektir. Halbuki Türkiye'nin dünyada büyük miktarlara ulaşan doğrudan yabancı yatırımlar açısından avantajlı konumunu değerlendirebilmesi, ülkenin geleneksel kalkınma engellerini de aşmasında yardımcı olacaktır. Bu makale, son yıllarda önemli gelişmeler gösteren illerde yapılan ampirik bir çalışma aracılığıyla, yabancı sermayenin büyük potansiyelinden yararlanma konusundaki engelleri iller bazında ortaya koymayı amaçlamıştır. Varılan sonuç, doğrudan yabancı sermaye yatırımları konusundaki çekinme ve çekincelerin büyük oranda yanlış anlama ve bilgi eksikliğinden kaynaklandığı yönündedir. Türkiye'nin ve Türkiye'deki KOBİ'lerin mevcut yapısal özelliklerinden kaynaklanan engelleri aşması durumunda, dünyadaki pek çok ülkenin yabancı sermayeden sağladığı yarardan ülkemizin de pay alması mümkün olacaktır. ; The process of global competition and global integration has changed paradigms about economic development policies of many countries. As involvement of countries into the international economy and openness of their economies accelerate movement towards co-operation systems, which improves competitive advantage vis-à vis other countries, foreign capital has become the most important fact in this development. Despite Turkey's advantages in the international platforms, the level of foreign capital attracted to the country has been so low and unsatisfactory. Whereas, Turkey's success in using her advantages and attracting foreign investment can help Turkey to overcome her longstanding development problems. The purpose of this article, based on empirical study is to reveal the obstacles in front of selected cities which have the desire to benefit from foreign capital. The result shows that refraining from, or being hesitant/apprehensive about direct foreign investment is due to misunderstanding and lack of information. If Turkey and SME (KOBI) can overcome obstacles that are caused by structural reasons, then it will be possible for Turkey to benefit from direct foreign investment.
Küresel rekabet ve küresel entegrasyon süreci pek çok ülkenin ekonomik kalkınma politikaları konusundaki paradigmalarında değişime yol açmıştır. Ülkelerin uluslar arası ekonomiye katılımı ve dünya ekonomisine açılımı, rekabet üstünlüğü geliştirecek işbirliği sistemlerine gidişi hızlandırırken, bu gelişimde en fazla odaklanılan olgu yabancı sermaye olmuştur. Türkiye'nin uluslararası platformlardaki avantajlarına rağmen, ülkeye çektiği yabancı sermayenin çok alt düzeylerde kaldığı da bir gerçektir. Halbuki Türkiye'nin dünyada büyük miktarlara ulaşan doğrudan yabancı yatırımlar açısından avantajlı konumunu değerlendirebilmesi, ülkenin geleneksel kalkınma engellerini de aşmasında yardımcı olacaktır. Bu makale, son yıllarda önemli gelişmeler gösteren illerde yapılan ampirik bir çalışma aracılığıyla, yabancı sermayenin büyük potansiyelinden yararlanma konusundaki engelleri iller bazında ortaya koymayı amaçlamıştır. Varılan sonuç, doğrudan yabancı sermaye yatırımları konusundaki çekinme ve çekincelerin büyük oranda yanlış anlama ve bilgi eksikliğinden kaynaklandığı yönündedir. Türkiye'nin ve Türkiye'deki KOBİ'lerin mevcut yapısal özelliklerinden kaynaklanan engelleri aşması durumunda, dünyadaki pek çok ülkenin yabancı sermayeden sağladığı yarardan ülkemizin de pay alması mümkün olacaktır. ; The process of global competition and global integration has changed paradigms about economic development policies of many countries. As involvement of countries into the international economy and openness of their economies accelerate movement towards co-operation systems, which improves competitive advantage vis-à vis other countries, foreign capital has become the most important fact in this development. Despite Turkey's advantages in the international platforms, the level of foreign capital attracted to the country has been so low and unsatisfactory. Whereas, Turkey's success in using her advantages and attracting foreign investment can help Turkey to overcome her longstanding development problems. The purpose of this article, based on empirical study is to reveal the obstacles in front of selected cities which have the desire to benefit from foreign capital. The result shows that refraining from, or being hesitant/apprehensive about direct foreign investment is due to misunderstanding and lack of information. If Turkey and SME (KOBI) can overcome obstacles that are caused by structural reasons, then it will be possible for Turkey to benefit from direct foreign investment.
Gelişmekte olan ülkelerin kalkınmalarını sağlayacak yatırımlar gerçekleştirebilmelerini tasarruf yetersizliği sınırlamaktadır. Tasarruf, planlanan yatırımların kaynağını oluştururken, yurt içinde üretilemeyen makine, donanım ile hammaddenin ithali, kaynağı bulunan yatırımların gerçekleştirilebilmesini kolaylaştırır. Yapılan yatırımlar, yatırım malları ve hammadde ithalatını artırırken, yükselen gelir düzeyi de dış tüketim mallarına olan talebi uyarmaktadır. Artan ithal talebini karşılamak için gerekli olan dövizi sağlamanın yolu ise ya ihracatı artırarak ülkeye döviz girişini sağlamak ya da dış borçlanmaya giderek gerekli olan finansmanı sağlamaktır. Dış borçlanma, bir yandan tasarruf yetersizliğini giderirken diğer yandan kalkınma için gerekli ithalatın yapılabilmesine olanak sağlamaktadır. Bu çalışmada; Devletin dış borçlanmasının Türkiye ekonomisi üzerine etkileri incelenmiştir. ; In this paper, the state external debt will be analyzed in the context of the Turkish economy, an economy which had been undergoing a process of liberalization since the first half of the 1980s. Turkey was one of the heavy debtor countries in the beginning of 1980s. However, Turkey had two important advantages: First, when the debt crises hit, Turkey could reschedule her debt and get a breathing time. Second, Turkey could obtain access to new funds from the international financial organizations. After 1985, to cope with the internal debt problem, Turkey at first chose to restrict its public expenditures especially personnel and transfer expenditures. At the limit of restricting expenditures, government began to make domestic borrowing. ; In this paper, the state external debt will be analyzed in the context of the Turkish economy, an economy which had been undergoing a process of liberalization since the first half of the 1980s. Turkey was one of the heavy debtor countries in the beginning of 1980s. However, Turkey had two important advantages: First, when the debt crises hit, Turkey could reschedule her debt and get a breathing time. Second, Turkey could obtain access to new funds from the international financial organizations. After 1985, to cope with the internal debt problem, Turkey at first chose to restrict its public expenditures especially personnel and transfer expenditures. At the limit of restricting expenditures, government began to make domestic borrowing.
ABSTRACTFORCE PROJECTION IN INTERNATIONAL LAW AND SOVEREIGNTY BY MEANS OF UNITED NATIONS PEACE SUPPORT OPERATIONSIn the threshold of a new era, starting from early 1900's all nations began to appear dependent on each other in an ever-accelerating global world where the concept of classical total sovereignty transitions itself into a new understanding discribed as partial soverignty, especially by financial means.Threats, today are described mainly at economical level but yet not succesfully resolved without use of force projection. After devastating centuries of wars and conflict all around the globe, nations found themselves in a common urge to unite under the flag of International Organizations in the hope of ensuring a safe platform to negotiate over conflicting subjects and find solutions at political level , thus, preventing the painfull history repeat it self again. " United Nations" (U.N.) is inarguably the most widespread of all international organizations with the participation of almost evey country as amember.This dissertation aims to examine how U.N. finds legal grounds to interfere with governmental issues and under what circumstances U.N. resolutions affect national sovvereignty. Althought the unity is suppossed to be founded upon existence of equal members, U.N. unfortunately has acted more like an oligarchical club so far.This situation brings a lot of criticism especially about the special rights and authority of five permanant members of the Security Concil. It is a fact that thronghout decades, many conflicts have arisen in deffrent parts of the global map just because these privileged members used their authority in favour of their foreign policies. It is also this fact why U.N. today can be described anything but thrustworthy, apart from the motives of its foundation. In the recess period of its existence, reliability lost can only be attained by a well-performed renovation Project in the political structure and authority dispersal equally spread members of the union ÖZETULUSLARARASI HUKUKTA KUVVET KULLANMA VE BİRLEŞMİŞ MİLLETLER BARIŞI KORUMA HAREKATLARI İLE EGEMENLİK20. Yüzyıl başlarından itibaren Klasik Egemenlik anlayışı artık yerini sınırlı egemenlik anlayışına bırakmıştır. Küreselleşme ile şekillenen yeni dünya düzeninde artık tüm devletler birbirlerine muhtaç duruma gelmişlerdir. Yeni dünya düzeninde tehditler daha çok ekonomik düzeydedir. Ancak devletlerin birbirlerine karşı kuvvet kullanmaları engellenememiştir. Muhtemelen bundan sonrada engellenemeyecektir. Dünyanın artık tek isteği barış ve huzur içinde yaşamaktır. Devletler barış ve huzur içinde yaşamak ve geçmişte yaşanan acıların tekrarını önlemek maksadıyla uluslararası örgütler kurma yoluna gitmişlerdir. Yüzyılımızın bu anlamda en etkin örgütü olarak Birleşmiş Milletler kurulmuştur. Bu gün hemen hemen bütün devletler bu örgüte üye durumundadır.Bu çalışmamızda Birleşmiş Milletler Örgütünün devletin egemenliğine hangi nedenlerle müdahale edebildiği anlatılmıştır. Günümüzde özellikle Birleşmiş Milletler Örgütü devletin egemenliğine İnsani amaçlarla müdahale etmektedir. Kendisine ait bir askeri gücü olmayıp, üye devletlerin gönüllü yardımlarıyla oluşturulan Birleşmiş Milletler maalesef büyük devletlerin güdümü altındadır. Haklı olarak bugünkü yapısı eleştirilmektedir. Bu eleştirilerin büyük bir bölümü Güvenlik Konseyinin beş daimi üyesinin statüsü ve bunların veto yetkileri ile ilgilidir. Bu devletler veto yetkilerini hep kendi ülkelerinin dış politikaları yönümde kullanmışlardır. Bu yönden de dünyanın birçok yerinde çatışmalar devam etmektedir. Bu durum Birleşmiş Milletlerin güvenirliğini zayıflatmıştır. Birleşmiş Milletler Örgütünü, devletlerin gerçek anlamda eşit olarak söz sahibi olduğu yapıya kavuşturmak zorunlu bir hal almıştır. Ancak bu durumda Birleşmiş Milletler güvenilir bir örgüt olabilir.
Bu makalede; genel olarak jeopolitiğin anlamı, tarihçesi ve teorileri özetlendikten sonra, Türkiye'nin jeopolitik önemi vurgulanmıştır. Jeopolitik görüş ve teoriler, Sanayi Devrindeki (1950 sonlarına kadar) ve Bilgi Çağındaki teorileri içerecek şekilde ele alınmıştır. Avrupa Birliğine giriş sürecinde Türkiye'nin karşılaştığı ve karşılaşabileceği sorunlar jeopolitik ilminin nüfus unsuru açısından irdelenmiştir ; In this article, first the meaning of history and theories of geopolitics are summarized, secondly the importance of geopolitics is stated. Geopolitics is a study or application of the influence of political and economics geography on the national and international power and foreign policy of a state. Geopolitics theories and ideas are studied including the industrial period (until the end of 1950s) and the information era. In the process of entering the European Union, the problems with which Turkey has been faced and will face in the future have been examined in the framework of population of geopolitics science.
The objective of the study is the understanding of the process of globalization and the examination of the effects and improvements of the process over nation states.Thus, the concepts globalization and nation states are emphasized and information is given about the views suggested upon the explanation of globalization and nation state relations in the literature.For the second stage of the study, the recession of nation state in political and economic means is emphasized. The roles of the active actors of the process international capitals and international corporations, on the improvement of the functions of the nation state; are emphasized. As a result of power delegation of nation state to the forces under or over state; the power of the nation state has decreased and the practicing policies of independent money flow, monetary policy, foreign trade, and labor policies are discussed. And at the last stage, it is stated that the globalization is affecting all the countries and Turkey. The affects of globalization developments, even to shake the power of the state, have been evaluated as to Turkey. By the joining of Turkey in globalization process, the regulations are described and Turkey's guidelines in order not to be harmed from the new world order or to take the chances; are evaluated.ÖZETKÜRESELLEŞME SÜRECİNDE ULUS DEVLET OLGUSU VE TÜRKİYEBu çalışmada temel amaç küreselleşme sürecinin kavranılması ve bu sürecin ulus devlet üzerindeki mevcut etkilerinin ve değişimlerinin incelenmesidir.Bu amaçla öncelikli olarak küreselleşme ve ulus devlet kavramları üzerinde durulmuş, literatürde küreselleşme ve ulus devlet ilişkisini açıklamaya dönük olarak ortaya atılan görüşler hakkında bilgi verilmiştir.Çalışmanın ikinci aşamasında ise ulus devletin siyasal ve ekonomik anlamda işlevlerinde yaşanan daralmadan bahsedilmiştir. Bu sürecin etkin aktörleri olan uluslararası sermaye ve uluslararası kurumların ulus devletin işlevlerinin değişiminde oynadıkları roller üzerinde durulmuştur. Ulus devletin ulus üstü ve ulus altı birimlere yetki devri ve ulus devletin egemenliğinin aşınması sonucu, bağımsız para, maliye, dış ticaret, istihdam politikası uygulama imkanlarının kısıtlanması ele alınmıştır. Son aşamada ise küreselleşme gelişmelerinin tüm ülkeler gibi Türkiye'yi de etkilediğinden bahsedilmiştir. Devletin egemenlik gücünü dahi sarsacak şekilde küreselleşme gelişmelerinin etkileri Türkiye açısından değerlendirilmiştir. Türkiye'nin küreselleşme sürecine katılımıyla birlikte düzenlemelerin ne olduğu anlatılmış ve Yeni Dünya Düzeninden zarar görmemek yada fırsatları iyi değerlendirmek için Türkiye'nin ne yapması gerektiği ele alınmaya çalışılmıştır.
ÖZET Bu tez ; Türkiye ile Yunanistan ilişkilerinde Ege Sorununu ele almaktadır. Birinci bölümde Yunan milli hedefi olan Megali İdea incelenmiş, Ege Sorunu ile ilgili yönleri ortaya konmuş ve son olarak da Türk Ulusal Hedefi ile Yunan Milli Hedefi (Megali İdea) karşılaştırılmıştır. İkinci bölümde deniz alanına ilişkin sorunlar kıta sahanlığı ve karasuları olarak ikiye ayrılarak incelenmiş her iki ihtilafında tarihsel gelişimi anlatılmış, tarafların tezleri ele alınmış ve tarafların tezlerinin uluslararası hukuka uygunluğu tartışılmıştır. Üçüncü bölümde adalara ilişkin sorunlardan ilk olarak egemenliği tartışmalı adalar sorunu ele alınmış ve Kardak Kayalıkları'nın aidiyeti ile ortaya çıkan egemenliği tartışmalı adalar meselesinin karasuları sorununun çözülmesi üzerindeki etkileri ortaya konmuştur. İkinci olarak adaların silahsızlandırılması meselesi ele alınmış ve Türkiye'nin güvenliği üzerindeki olası olumsuz etkileri ele alınmıştır.Dördüncü bölümde hava sahasına ilişkin sorunlar hava sahası meselesi ve flight information regions (uçuş bilgi bölgeleri) olarak ikiye ayrılarak incelenmiştir. Yunanistan'ın hava sahasını genişletme çabalarının uluslararası hukuka uygunluğu tartışılmıştır. Beşinci bölümde Ege'de NATO komuta kontrol sorumluluklarının paylaşılmasına ilişkin sorunlar (Rogers Andlaşması) ele alınmıştır.Sonuç bölümünde genel bir değerlendirme yapılarak Ege sorununun gerek günümüzde gerekse de gelecekte ülkemiz üzerinde etkileri incelenmiştir.ABSTRACTThis present thesis deals with Aegean Problem existing between relations of Turkey and Greece.In first chapter, Megali Idea that is Greek National Target was studied and examined. And in this chapter aspects related to Aegean Problem were put forth and finnally, Turkish National Target and Greek National Target (Megali Idea) has been compared.In second chapter, problems related to sea field have been divided into two sections, namely as continental shelf and territorial waters and studied and examined and thesises of concern parties have been dealt and thesises of concern parties have been discussed about being in compliance with international laws.In third chapter, problem of islands of which domain and sovereignty of islands being primary problem related to islands has been dealt and sovereignty emerged with belonging state of Kardak rocks has been put forth about disarmament of islands have been discussed as well as possible adverse effects on security of Turkey has been dealt.In fourth chapter, problems related to air field have been studied and examined by dividing into two sections as Air field and Flight information regions respectively. Attempts about extension of air field by Greece have been discussed whether being in compliance with international law or not.In fifth chapter, problems related to sharing command control responsibility of NATO in Aegean region (Rogers Convention) have been dealt.In conclusion chapter, general assessment has been made and effects of Aegean problem on our present time and also in future or our country have been studied and examined.
A.B.D'nin 1945 yılında Japonya'nın iki kentine atom bombası atması sonucunda, Sovyetler Birliği, bir silâh yarışını ateşleyerek, atom silâhlarını geliştiren ve nükleer bölünmede küresel bir menfaati olan ikinci devlet olmuştur. Geleneksel nükleer silâhlar, tek tehdit değildir. 11 Eylül olayları da, teröristlerin, dünyanın nükleer güç istasyonları ve araçlarını hedef alabileceğine dair endişeleri arttırmıştır .İkinci Dünya Savaşı sonrasında nükleer silâhların giderek yayılma eğiliminin görülmesi üzerine, bu silâhların kontrolüne ve sınırlandırılmasına dair yapılan müzakereler, sayı olarak azalmalarına yol açmıştır. Nükleer caydırıcılık hususunun, oldukça uzun bir süredir barışın sürdürülmesine katkıda bulunduğuna dair yaygın bir kanı vardır. Ayrıca, nükleer silâh kullanımı, en azından bazı nükleer güçlerce sadece son çare olarak değil, aynı zamanda dünyanın herhangi bir noktasında kimyasal, biyolojik veya hatta konvansiyonel silâhlarla yapılan bir saldırıya karşılık vermenin bir yolu olarak da dikkate alınmıştır. Nükleer silâh kullanımının, herhangi bir çekince ileri sürülmeden yasaklanmaması durumunda, dünyanın nükleer tehlikelerden tam anlamıyla arındırılması mümkün olamayacaktır. Bu yazıyla, silâh kullanımına dair mevcut sınırlama ve uygulanabilecek hukuk gözönüne alınarak, söz konusu nihai amaca ulaşmak için gelecekte neler yapılabileceğinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. ; As a result of United States' bombing of two Japanese cities in 1945, the Soviet Union, by setting fire of a weapon competition, became the second State which has developed nuclear weapons and has global interest in the nuclear division. The general nuclear weapons are not the only risk. The September 11th incident has been increased concerns about the world's nuclear power stations and means that could be target of the terrorists. After the Second World War, an increasing trend of proliferation of nuclear weapons have led to negotiations on the control and restrictions that would be concluded with reduction of these weapons as number. There is a fairly widespread belief that nuclear deterrence helped to maintain peace over several decades. Moreover, the employment of nuclear weapons is now envisaged - at least by some nuclear powers - not only as a last resort, but also as a way to react to any attacks committed with chemical or biological or even conventional weapons. As long as the use of nuclear weapons has not been unreservedly prohibited, the efforts to create a nuclear-weapon-free world will remain useless. This article, considering existing restrictions and applicable law on the use of weapons, intends to determine what the future works are, in order to reach this aim eventually.
KÜRESELLEŞME VE BÖLGESELLEŞMEHAREKETLERİNİN SERBEST DIŞ TİCARET ÜZERİNEETKİLERİÖZETAvrupa Topluluğu'na tarihi perspektifle bakıldığında 'modernize merkantilizm' in en ileri temsilcisi olduğu görülür. Bu ilk bakışta şaşırtıcı ve inanılmaz gelebilir. Çünkü bu uluslar topluluğu tarihi merkantilizmin düşünce planında yıkımını gerçekleştirmişlerdi. Ne var ki tek tek ulus devletlerin kurulması için Avrupa'daki siyasi ve ideolojik birliği parçalayan Avrupa uluslarının, 20.yüzyılın ikinci yarısında aralarındaki ekonomik işbirliğini siyasi ve kültürel bakımdan tek devlete ( Avrupa Birleşik Devletleri ) dönüştürmede oldukça kararlı olmaları, Avrupa medeniyetini ( Akdeniz'le beraber ) gözünü Pasifikte odaklanan yeni gelişmelere çevirdiğini ve yeniden dünyanın cazibe merkezi olmaya yöneldiğini göstermektedir.Bilindiği üzere GATT ( General Agreement on Tariffs and Trade ), uluslararası ticarette serbestliği ve şeffaflığı savunmak ve meydana gelebilecek anlaşmazlıkları en seri bir şekilde çözebilmek amacıyla 1947 yılında 24 ülkenin katılımıyla kurulan uluslararası bir anlaşmadır. Halen üye sayısı 100'ü aşmıştır. GATT küresel anlamda serbest ticarete ilk ivmeyi vermesi bakımından önemlidir. Ancak tezat olan durum Gelişmiş ülkelerin bir yandan GATT 'a imza atarken bir yandan da kendi aralarında ekonomik bloklar oluşturmalarıdır. Zira kurulan bu bloklar blok dışındaki ülkelere uyguladıkları ayrıcalıklarla serbest ticaret ilkesine aykırı davranmaktadırlar.GATT 'ın ruhu, bir ülkenin herhangi bir ticaret partnerine tanıdığı imtiyazları diğer tüm ülkelere de tanımasıdır. Eğer bunu GATT 'in esas ilkesi olarak kabul ediyorsak, ki öyledir, o zaman GATT diye bir anlaşmanın olmadığını söyleyebiliriz. Zira AB ve NAFTA gibi bloklar GATT 'in ruhunu ihlal etmektedir. Şu anda çevremize baktığımızda esas itibariyle serbest piyasa anlayışının geçerli olmadığı bloklar ticaret bloklarını görüyoruz. THE IMPACTS OF THE GLOBALISATION AND REGIONALISATION MOVEMENTS ON THE FREE TRADEWhen European Union(EU) is observed from historical point of view we can see that it is the most advanced representative of modernize mercantilism. It may be surprising and unbelivible at the first sight. Because these nations of unions have demolished the idea of mercantilism. European Nations which smached the political and idaological union of Europe want to transform the economic cooperation to single nation.As known, General Agreement on Tariffs And Trade (GATT) is an international agreement and is established in 1947 with 24 nations participation to defend the international free trade and its transperancy and to solve disagreements among the nations. GATT is importnat for the first step of global free tradeBut contrasting issue is; while advaced nations sign for GATT on the other hand they build up economic blocks among themselves. Because these created blocks are breaking the free trade principle by discriminating the nations which is out of the blocks.The main principles of GATT are non-discrimination and the application of the Most-Favored Nation principle to all signatories. If this is so, we can say that there is no GATT. Because blocks, like EU and North American Free trade Agreement(NAFTA), is breaking the main principle of GATT. At this time, when we look around the world we will see the blocks which invalidating free market idea.
Günümüzde uluslararası ekonomik birleşme hareketleri önem kazanmaya başlamıştır. Uluslararası ekonomik birleşmeler üye ülkeler arasındaki tüm ticaret engellerinin kaldırılması ve belirli alanlardaki işbirliğinin kurulması ile ilgilenir. Başlıca ekonomik entegrasyon türlerini şöyle sıralayabiliriz: Serbest ticaret bölgeleri, gümrük birlikleri, ortak pazar, parasal birlik, ekonomik birlik, ve tam entegrasyondur.Cumhuriyetin ilanından sonra tüm alanlarda yönünü batıya çeviren Türkiye, özellikle ekonomik alanda AB ülkelerinin önemli partneri olmuş ve bu ülkelerin oluşturdukları organizasyonlar içinde yer almak istemiştir. Türkiye'nin 1963 yılında başlayan birlik macerası 1996 yılında GB'nin kabul edilmesiyle yeni bir boyut kazanmıştır.Tam üyelik esasına göre kurulmuş olan AB sisteminde, ülkeler önce tam üye statüsüne sahip olurlar ve daha sonra siyasal, ticari, mali ortak yükümlülükler altına girerler. 6 Mart 1995'de Türkiye-AB Ortaklık Konseyi Kararı olarak kabul edilen ve 1 Ocak 1996'da yürürlüğe giren Gümrük Birliği ile Türkiye'nin AB'ne tam üye olmadan, tam üye ülkelerin altına girdiği yükümlülükleri üstlenmiştir.Gümrük Birliği ile birlikte Türkiye , AB mallarının sıfır gümrükle ithaline ve AB'nin belirlediği üçüncü ülkelere karşı uygulanacak Ortak Gümrük Tarifesine uyma yükümlülüğüne girerek; AB lehine Türkiye aleyhine ticaretin gelişmesine olanak tanımış ve aynı zamanda sıfırlanan gümrük vergileri ile birlikte, kamu gelirleri içerisinde önemli yeri olan gümrük vergi gelirleri kaybına uğramıştır.Türkiye, dış ticareti yönünden önemli partneri olan AB ile oluşturduğu GB sürecini tekrar gözden geçirecek mekanizmalar geliştirilmelidir. Tam üye yapılmadan gümrük birliğini sürdürerek ticari, siyasi kayıplarının uzun vadede daha da ciddi zararları doğurmasına meydan vermemek için; AB ile karşılıklı menfaatleri gözeten bir serbest ticaret bölgesi antlaşması yapılmalı ve ekonomik, siyasi ve ticari işbirliği bu doğrultuda geliştirilmelidir. SUMMER OF THESİSNowadays, international economical union movement become more important. International economic union is interested in to cancel all commercial handicap between the countries which are member of union and to establish cooperation in certain area. Main economical entegrations are; free commercial zone, customs union, shared market, financial union, economical union and exact entegration.After declaration of republic, Turkey rotateol the direction to the west in all fields. Especially, Turkey become a partner in economical field to EU countries. Turkey wanted to be in all organization in EU. Union advanture started in 1963 for Turkey and it changed in 1996 to end with accepted.In EU system, which is established according to exact membership, first countries have exact member statute and then they shared obligation of political, commercial, financial. In 6 March 1995, Turkey - EU assouote council accepted and in 1996, 1sh january Turkey accepted the all obligation without membership to EU called custom associations.One of the obligation of custom association for Turkey was zero custom to all EU proper ties and to fit shared custom price list that applicated to third countries. These obligations have benefits for EU. However, they affected Turkey economically. Commercial developed against to Turkey. At the same time custom tax which was get zero, and public in come decreased slowly.Turkey should control foreing commercial, which shared with EU. and developed mechanism to check custom union process. Turkey should make a new deal with EU. this should be about free commercial zone. Then, economy, politics and commercial union should developed in this direction. Otherwise, Turkey gets serious harm to the economy.