Toplumsal yaşam, gündelik hayatın süreğenliğine koşullu bir yapıdır. Bu yapının akışı, egemen iktidar yapılarının iktisadi, siyasi, hukuki veya idari uygulamalarıyla kesintiye uğradığında veya askıya alındığında çeşitli muhalefet biçimleri ortaya çıkar. COVID-19 pandemisinin önlenmesi ve kontrol altına alınması sürecinde devletler tarafından uygulanan kısıtlama ve tedbirler dünyanın farklı yerlerinde eylemliliklerin doğmasına yol açmıştır. Bu açıdan çalışma, devletlerin siyasi ve idari aygıtları harekete geçirerek pandeminin kontrol altına alınması için devreye soktuğu tedbir, kısıtlama ve yasaklamaların başlangıcından -Mart 2020- Temmuz 2021 dönemine dek ortaya çıkan eylemlilikleri gerekçeler, aktörler, örgütlenme biçimleri ve eylem repertuvarları açısından incelemekte ve sınıflandırmaktadır. Çalışmanın verileri literatür taraması yanında, yeni ve dinamik bir süreci ele aldığı oranda gözlemlerden, gazete ve internet taramalarından toplanmıştır. Veriler ise nitel araştırma yöntemiyle yorumsamacı paradigma çerçevesinde ve gerektiğinde söylem analizi yapılarak değerlendirilmektedir. Bu itibarla çalışma, konuyla ilgili bilimsel araştırmaların kısıtlılık ve dağınıklığı söz konusuyken geniş bir veri tabanını bir araya getirerek yaptığı sınıflama ve analizle, Covid sürecindeki toplumsal eylemliliklerle ilgili literatür birikimine katkı sağlamaktadır.
In: Journal of management, economic, literature, Islamic and political sciences: JOMELIPS = Yönetim, ekonomi, edebiyat, islami ve politik bilimler dergisi, Band 7, Heft 2, S. 49-92
Bu çalışmada, 2016-2021 döneminde Borsa İstanbul (BİST)'in bilişim sektöründe işlem gören 13 firmanın finansal performans sıralamaları yapılmıştır. Firmaların finansal performansları literatürde sıklıkla kullanılan 16 finansal oran kullanılarak Çok Kriterli Karar Verme (ÇKKV) yöntemlerinden PROMETHEE yöntemi ile analiz edilmiştir. Kriterlerin önem düzeylerini belirlemek için Entropi yöntemi ile ağırlık ataması yapılmıştır. Kriter ağırlıklarının yıllara göre ortalamalarına bakıldığında, yakın değerler aldıkları gözlenmekle beraber; net çalışma sermayesi devir hızı oranı kriteri: 0,0797 ağırlık değeri ile az farkla da olsa en önemli kriter olmuştur. Her firmanın yıllara göre finansal başarılarına bakıldığında, tüm firmaların sıralama ortalamasında 2021 yılı en başarılı yıl olmuştur. 2020 yılı ise bir önceki yıla göre başarının artış gösterdiği yıl olarak göze çarpmaktadır. Bunun sonucunda, COVID-19 pandemisinin bilişim sektörünün finansal performansı üzerinde olumlu etkisinin olduğu söylenebilir. Bunun en önemli sebebi, pandemi sürecinde insanların eve kapanması sonucu alış-veriş başta olmak üzere birçok faaliyeti dijital ortamda uzaktan yapmak zorunda olmalarıdır. Özellikle internet üzerinden yapılan alış-verişin olağanüstü artışı bilişim sektörünü finansal olarak olumlu etkilemiştir.
Youtube, artan içerik üretimi ile farklı alanlara ilgisi olan birçok genç için önemli bir kaynak durumundadır. Youtube'un kısa ve kolay bir şekilde içerikleri çok sayıda kişiye ulaştırması ve platformun içerik üreticilerini maddi olarak desteklemeye başlaması ise birçok genci Youtube içerik üreticisi olmaya teşvik etmektedir. Youtuberlığın bir meslek haline gelmesi ile birçok Youtuber gündelik hayatın bir parçası olarak gençlerin yaşamlarına dahil olmaya başlamıştır. Artan internet ve sosyal medya kullanımı ile de paralel şekilde gençlerin Youtuberlarla kurduğu bağlar ve onlardan etkilenme düzeyleri giderek artmaktadır. İçeriklerle birlikte içerik üreticileri olan Youtberların da gençlerin hayatına dahil olması birçok sosyolojik ve psikolojik soruna neden olabilme riski taşımaktadır. Makalede, gençlik sorunları üzerine yapılan araştırmaların işaret ettiği yozlaşmış kimlik, topluma uyum sorunları, gelecek korkusu gibi meseleler üzerine fazla Youtube kullanımının ve Youtuberların sunduğu içeriklerin paralel bir ilişkisi olduğu tespit edilmiştir. Çalışma literatür taraması, anket çalışması ve Linguistic Inquiry and World Count (LIWC) programı ile içerik analizi olmak üzere metodolojik veri üçlemesi modeli ile hazırlanmıştır.
"Pre-Westphalian ve Westphalian Dönemden Post-Westphalian Döneme Geçerken Diplomasinin Değişen Rolünün Analizi" başlıklı tez çalışmamız üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde Pre-Westphalian dönemde diplomasinin gelişimine ve diplomasi kavramına değinilmektedir. İkinci bölümde Westphalia Barış Andlaşmaları'nın imzalandığı 1648 yılından 1991 yılına kadar Westphalian Sistem'de meydana gelen değişimlere diplomasinin ve uluslararası aktörler arası diplomatik ilişkilerin etkileri vurgulanmaktadır. Çalışmamızın son bölümünde Soğuk Savaş'ın sonundan günümüze Westphalian Sistem'deki dönüşümlerin diplomatik ilişkilere olan etkileri ve diplomasinin bu dönüşümlerdeki rolü analiz edilmektedir. Hipotezimize göre Post-Westphalian dönemden sonra devletlerin klasik egemenlik yaklaşımları belirleyici etkisini kaybetmeye başlamış; kamuoyu, gerçek kişiler, sivil toplum kuruluşları ve asimetrik aktörler gibi (f)aktörler devletlerin egemenliğini sınırlamış ve diplomatik ilişkilerini etkilemeye başlamıştır. Çalışmada Post-Westphalian dönemde özgün bir diplomasi sistemi kurulabilmesi ve uluslararası sistemdeki aktörlerin diplomatik ilişkilerini belirleyebilmesi için hukuksal ve kurumsal süreçlerden geçmesi gerektiğini ileri sürülmüştür, diplomasideki sözkonusu değişimler Thomas Kuhn'un paradigma kavramı çerçevesinde değerlendirilmiştir. Çalışmada yerli ve yabancı kitaplar, akademik makaleler ve akademik niteliği olan süreli yayınlar kullanılmış, çeşitli kütüphanelerin ve internet veritabanları taranmıştır. ; Our thesis titles as "The Analysis of Changing Role of Diplomacy While Transiting From Pre-Westphalian and Westphalian Era to Post-Westphalian Era" is consist of three chapters. Development and as a concept of diplomacy in Pre-Westphalian Era is mentioned in the first chapter. Effects of diplomacy and diplomatic relations among actors in international system upon changings occured in Westphalian System between 1648, the year when the Peace Treaties of Westphalia was signed, and 1991 are emphasized. In the last chapter of our work, effects of transformations in Westphalian System from the end of Cold War to nowadays upon diplomatic relations and the role of diplomacy on these mentioned transformations are analyzed. According to our hypothesis, states have lost their classical sovereignity after Post-Westphalian era began; then some (f)actors such as public opinion, real people, NGOs and asymetric actors began to restrain sovereignity of states and this situaton effected upon diplomatic relations among states. It is asserted in our work that juridical and institutive processes must have been negotiated in order to be settled a unique diplomatic system and to designate diplomatic relations among actors in international system in Post-Westphalian era and aforementioned changings in diplomacy is assessed via paradigm concept of Thomas Kuhn. Academic books, essays and periodicals which are noteworthy as academic essay in both native and foreign language are used in our work, databases of various libraries and internet sources are scanned.
Günümüz dünyası içinde, ülkeler arasında var olan güç dengesi mücadelesi ve güç dengesine bağlı rekabet, teknolojik gelişimlerin sağlamış olduğu imkânlar doğrultusunda çok farklı açılardan ancak daha hızlı bir şekilde gelişim göstermektedir. Bu hızlı yarış içinde olan ülkeler ise kendilerinin uluslararası arenada en iyi şekilde konumlandırılma ve tanıtılma çabasında her türlü imkânı kullanmaktadırlar. Özellikle kamu diplomasisi ve kamuoyunun, bahis konusu ülke ve stratejiler lehinde oluşturulmasında, yasal araçlar içinde yer alan uluslararası iletişim araçlarının rolü ve önemi büyüktür. Bu iletişim araçları içinde de radyo, televizyon ve internet haber siteleri kitlelere ulaşma kapasitesinin büyüklükleri nedeniyle farklı bir misyon üstlenmiş durumdadırlar. Ancak bu üstlenilen misyonun en iyi şekilde kullanılması da ayrı bir uzmanlık ve önem arz etmektedir. Bu çalışmada, bir taraftan bu noktalara vurgu yapılırken, diğer taraftan alan çalışmasının merkezini oluşturan TRT'nin kamu diplomasisi ve kamuoyu yaratmadaki işlevselliği, kurumsal veriler ve dinlenme/izlenme/takip olasılıkları çerçevesinde incelenmektedir. TRT'nin etki gücünü ölçmek ve incelemek amacıyla da Türkçe'den farklı dillerde yayın yapan televizyon kanalları TRT-AVAZ, TRT-ETTÜRKİYE, TRT 6 ve radyo kanallarından Türkiye'nin Sesi Radyosu (TSR)'nun yayın akışları incelenmiştir. ; In today's world, the struggles for the balance of powers between countries, and the competition they depend on, have been developing different points very quickly through the technological possibilities that have been provided. The countries being included or aiming to be in this speedy race have used all kinds of possibilities in order to be positioned, and to be represented in the best way on the international arena. Especially in the creation of public diplomacy and public opinion, and also in favor of countries and strategies in question, the role, of the means of international communication which are considered in-between legal instruments, is very effective. In these means of communication, the radio, the television and the internet news sites have undertaken a different mission because of their potential capacities to reach the masses. However, the application of this undertaken mission needs a specialization and an importance. By this purpose, in this paper, on one hand, while emphasizing on these points, on the other hand, the functionality of TRT, which constitutes the central point of our research field, in the creation of public diplomacy and public opinion, is evaluated within the framework of institutional data and the probabilities of its audiences, spectators and followers. In this context, in order to measure and evaluate the influence of TRT, the broadcasting schedules of TRT-AVAZ, TRT-ETTÜRKİYE and TRT 6 and the Voice of Turkey (VOT) are studied.
Bu çalışmada, günümüzde kamu ve özel sektörlerde uygulanan halkla ilişkiler faaliyetlerinin sivil toplum örgütlerinde hangi düzeyde uygulandığının ortaya konulması amaçlanmıştır. Bu amaçla, çalışmada günümüzde uygulanan halkla ilişkilerin genel tanımı, dünyada ve Türkiye?deki gelişimi, amaçları, temel ilkeleri, sınırlandırılması, kullanılan metotlar, kullanılan araçlar, izlenen yol ve örgüt içindeki yeri incelenmiş ve sivil toplum örgütlerinde uygulanan halkla ilişkiler faaliyetlerinin saptanması için bir zemin oluşturulmuştur. Çalışmada ayrıca, sivil toplum ve sivil toplum örgütü (STÖ) kavramları üzerinde durulmuş ve nihayetinde sivil toplum örgütlerinde halkla ilişkiler uygulamaları ve bunların hangi düzeyde uygulandığı ortaya konulmuştur. Çalışmanın ana materyalini sivil toplum ve sivil toplum örgütleri ile ilgili literatür, üniversitelerde tamamlanmış olan bilimsel çalışmalar ve internet üzerinden elde edilen makaleler ve derlemeler oluşturmaktadır. Değişik kaynaklardan elde edilen bilimsel veriler doğrultusunda sivil toplum örgütlerinde halkla ilişkiler uygulamalarının tarihsel gelişimi, hedef kitlesi, halkla ilişkiler amaçları, kullanılan araçlar ve yöntemler değerlendirilmiştir. Sivil toplum örgütlerinin halkla ilişkiler faaliyetlerinin incelenmesi sonucunda; az sayıdaki STÖ?nün halkla ilişkiler faaliyetlerini sistematik bir biçimde yürüttüğü, diğerlerinin ise halkla ilişkiler faaliyetlerine yeterince önem vermediği saptanmıştır. ; In this study, it has intented to bring up that, days, public relations activities, which applies in the public and private sectors are how much applies non governmental organizations. With this intention, in the study general definition of public relations which applies day, its progress in the world and Turkey, intention, basic principles, limitation, the methods that has used, the device that has used the path that has followed and its place in the organization, have examined and made a ground for ascertaining the public relations which applies in the non governmental organization. Also in this study, it has mentioned about concepts of non goverment and non governmental organization (NGO) and it has bringed that application of public relations that in the non governmental organization and which level these applicated. The main material of this study has took its form from the literatures of non goverment and the non governmental organization, the üniversitys completed scientific studies and to get over internet to form articles and to collects. That has come from different resources, historical progress of public relation applications in the non governmental organization, community which is applied in non governmental organization, the intentions of public relations, the tools and the method, that use, has appraised. As the conclusion of examination of public relations of non governmental organization, it has seen that a few non governmental organizations run their public relation activities systematicly, rest of the organizations do not that much care about their public relation activities.
Bu çalışmada, öncelikle, bir belirsizlik rejimi olarak tanımlanacak olan neoliberalizmin nasıl bir "girişimci-insan" figürü üzerinde yükseldiğine ve bu figürün inşasında kişisel gelişim [self-help] ideolojisi ve psikoloji disiplininin nasıl kritik bir rol üstlendiğine odaklanılacaktır. Günümüzde girişimci-insanın piyasa rekabetinin dalgalanmalarına uyarlanabilecek bir "belirsizlik aktörü"ne dönüşümünde, neoliberal değerler ve hedeflerle uyumlu bir kişisel gelişim ideolojisinin nasıl bir zemin sağladığı ele alınacaktır. Daha sonra ise, kendisinin girişimcisi olmaya yönlendirilen ve mutlak performans ve haz alma buyruğunun gölgesinde sürekli kendini aşmaya çağırılan neoliberal öznenin, bu çağrıyı yerine getiremediğinde bir nihilist varoluşa sürüklendiğine dikkat çekilecektir. Beşeri anlam arayışının, kişisel gelişim ideolojisi aracılığıyla, nasıl bireyci ve temelde psikolojikleştirici bir mecraya hapsolduğu, "kendine yatırım yapma" düsturuyla şekillenen girişimcilik etiğinin, kolektif dayanışma ve eylem biçimleri yaratabilmenin nasıl önüne geçtiği ve nihayetinde söz konusu arayışın döngüsel olarak nasıl daha fazla kaygı ve depresyon ürettiği ortaya konulacaktır. Çalışmanın sonunda ise, özellikle sosyal medya ve internet teknolojileri üzerinden, anlamsızlığın kabulünün mizah, ironi ve parodileştirmeyle karakterize olan ve "yeni nihilist döngü" olarak adlandırdığımız bir durum yarattığı önerilecektir.
Türkiye'de İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü bünyesinde 1948 yılından beri yayın hayatına devam etmekte olan Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi sosyal politika geleneğinin oluşmasında ve sürdürülmesinde önemli bir yere sahiptir. 1948 yılından günümüze kadar derginin geçirdiği aşamalar, değişim ve dönüşüm, Türkiye'de sosyal politika alanı ile ilgili olarak yapılmış olan çalışmalar için dikkate değer bir akademik ortam sunmaktadır. 1948 yılı, aynı zamanda Türkiye'nin onayladığı Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmeleri bakımından önemli bir yıldır. 1932-1946 yılları arasında sadece bir ILO Sözleşmesini onaylayan Türkiye, 1946-1959 yılları arasında 11 sözleşme imzalamıştır. Bu bağlamda çalışma ilişkileri ve sosyal politika alanında uluslararası düzeyde önemli bir kurum olan ILO ile Türkiye'deki ilk sosyal politika külliyatını oluşturan derginin kuruluşu aynı yıllara rastlamaktadır. Bu çalışmada 2019 yılında 100. yılına ulaşmış olan ILO ile 71. yılına ulaşmış Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi nitel araştırma yöntemiyle analiz edilmektedir. Sosyal Siyaset Konferansları Dergisinin analizi tek bir yönteme başvurulamayacak kadar derinliklidir. Zira derginin ortaya çıkışı ve tarihçesi incelendiğinde hakemli bilimsel dergi olma ölçütüne göre 2003 öncesi ve sonrası, basılı dergiden internet ortamına taşınması ölçütü ele alınırsa 2009 - 2010 öncesi ve sonrası gibi farklı dönemleştirmeler yapılabilecektir. ; The Journal of Social Policy Conferences, which since 1948 has been published within the body of the Faculty of Economics, Labor Economics, and the Industrial Relations Department at Istanbul University, Turkey, has played an important part in the formation and maintenance of social policy tradition. With the stages, changes, and transformation that it has undergone from 1948 to the present, the journal offers an outstanding academic setting for research in the field of social policy in Turkey. In addition, 1948 is an important year in terms of the International Labour Organization (ILO) conventions approved by Turkey. Turkey, which ratified only one ILO convention between the years 1932 and 1946, signed 11 conventions between the years 1946 and 1959. In this context, ILO, which is an important institution at international level in the field of labor relations and social policy, and the journal that created the first social policy corpus in Turkey, were founded in the same period. In this study, ILO, which reached its 100th year in 2019, and the Journal of Social Policy Conferences, which in the same year reached its 71st year, are analyzed using qualitative research method. The Journal of Social Policy Conferences is too deep to be analyzed through a single method. This is because when the origin and history of the journal is examined, it is clear that different periodizations can be made (e.g before and after 2003 according to the criterion of being a peerreviewed scientific journal; before and after 2009-2010 based on the criterion of transfer to the internet environment from the printed journal).
Siyasal iletişim, insanlık tarihi kadar eski bir yönetim stratejisidir. Yöneten ve yönetilenlerin olduğu her yerde iktidar sınıfı, idareyi meşru bir zemine oturtma kaygısı güder. Bu bağlamda güç odakları, yönettiği kitleler üzerinde rızaya dayalı bir sistem kurabilirlerse daha başarılı olmaktadır. Siyasal iletişim tam da bu noktada devreye girer ve yönetenle-yönetilen arasında "rıza" ilişkisini tesis etmeye zemin hazırlamaktadır. Bu çalışmada ise, siyasal iletişim aracı olarak yeni medya olgusunun değerlendirilmesi yapılmıştır. İlk bölümde; siyasal iletişim kavramı ele alınmış; fonksiyonları üzerine getirilen yaklaşımlar ortaya konulmuştur. Aynı zamanda tarihsel süreçte profesyonel siyasal iletişimin; ABD ve Türkiye'deki ilk örnekleri ele alınmıştır. İkinci bölümde ise; web 2.0 teknolojisinin hayatımıza soktuğu çift yönlü internet ve bunun geleneksel kitle iletişim araçlarından farkı incelenmiştir. 3. Bölümde ise; yeni medya ve siyasal iletişim olgusu "24 Haziran Erken Genel Seçimi" üzerinden incelenmiştir. Elde edilen bulgular doğrultusunda siyasal partilerin sosyal medya mecralarını sırayla; bilgilendirme, vaat ve eleştiri amacıyla kullandığı gözlemlenmiştir. Partilerin seçim sürecinde en fazla kullandıkları sosyal medya aracı ise Facebook olmuştur. Bunu sırayla Instagram, Twitter ve YouTube izlemektedir. Araştırma sonuçları siyasal partilerin sosyal medya araçlarını etkin olarak kullandığını ve kitleleri bu mecralar üzerinden etkilemeye çalıştığını doğrular niteliktedir. ; Political communication is a management strategy that is as old as the history of humanity. The governing class is concerned about seating the administration onto a legitimate ground everywhere where those who govern and those who are governed exist. In this context, if the power groups could establish a system based on consent over the masses they govern, they would be more successful. The political communication gets involved at the very moment and paves the way for establishment of "consent" relation between those who govern and those who are governed. In this study, a new media phenomenon has been evaluated as a political communication means. In the first part; the political communication concept was discussed; approaches brought over its functions were presented. Also, the first examples of the Professional political communication in USA and Turkey were discusses in the historical process. In the second part; two-way internet which the Web 2.0 technology introduced into our life and its difference from traditional mass media were examined. In the third part; the new media and political communication phenomenon were examined over "24th June Early General Selection". In line with the findings obtained, it has been observed that political parties use social media channels for the purpose of informing, promising and criticizing respectively. Facebook is the most commonly used social media tool used by the parties in election process. It is followed by Instagram, Twitter and YouTube respectively. Research results are such as to confirm that political parties use social media effectively and try to influence masses through these channels
Son yirmi yıl içinde internet ve mobil iletişim gibi ağ tabanlarının oluşumu, küreselleşme sürecinin etkisiyle her disiplini olduğu gibi uluslararası ilişkileri de etkilemiştir. Siber uzayın devletler açısından kara, deniz, hava ve uzaydan sonra beşinci boyut olarak güvenlik alanı kabul edilmeye başlaması da hiç şüphesiz iletişim teknolojisindeki söz konusu değişimlerin bir sonucudur. Diğer bir deyişle teritoryal sınırların önemini kaybettiği, devletin yanı sıra çok uluslu şirketlerin ve bireylerin aktör olarak yer alabildiği, kontrol edilmesi zor bir güvenlik alanı olan siber uzay, 2000'li yılların başından itibaren uluslararası ilişkilerde etkisini göstermeye başlamıştır. Çalışmamızda ise nükleer caydırıcılık olgusunun siber caydırıcılık kavramı ile karşılaştırmalı analizi çerçevesinde, nükleer silahlarla sağlanan caydırıcılığın siber uzayda sağlanıp sağlanamayacağı sorusuna cevap verilmeye çalışılacaktır. Bu çerçevede çalışmamızın ilk bölümünde realizm, liberalizm, Kopenhag Okulu ve İngiliz Okulu'nun güvenlik olgusuna bakış açıları karşılaştırmalı olarak ele alınacaktır. İkinci bölümde nükleer caydırıcılık kavramı, II. Dünya Savaşı esnasında Almanya ve ABD'nin çabaları, ilk nükleer bombanın kullanılması, hidrojen bombasının üretilmesi, Küba Ekim Füzeleri Krizi'ne kadar ABD Başkanlarının askeri doktrinleri, nükleer silahların kontrol altında tutulma girişimleri ele alınacaktır. Üçüncü ve son bölümde ise siber uzayda saldırı stratejilerine, araçlarına, siber saldırı türlerine ve siber saldırı örneklerine değinilip, siber caydırıcılığın mümkün olup olmadığı literatürdeki teorisyenlerin yaklaşımları çerçevesinde analiz edilecektir. ; Formation of networks such as internet and mobile communication systems via globalization process impacted on international relations like in every scientific discipline in last twenty years. Cyber-Space, which is in scope of our work, has been approved as fifth security field with territory, marine-space and aero-space with regards to states is undoubtedly the result of aforementioned changes in communication technology. In other words, Cyber-space is a security field in which territorial borders lost their importance, multinational companies and individuals are approved as actors and also hard to be controlled, have taken efect in international relations from the beginning of 2000s. In our work, it will be endeavoured to understand whether deterrence with nuclear weapons is possible in cyber-space or not within the frame of comparative analysis of nuclear deterrence and cyber deterrence. In this context, it will be discussed the approaches of realism, liberalism, Copenhagen School and English School on Security concept comparatively in the first chapter. In the second chapter, nuclear deterrence concept, efforts of Germany and the USA during the WWII, using of first nuclear bomb, production of hydrogen bomb, military doctrines of the USA Presidents until Cuban Missile Crisis and initiatives to control nuclear weapons will be discussed. In the third and last chapter, offense strategies in cyber-space, offensive strategy tools, cyber-attack types and cyber-attack examples will be mentioned and it will be analysed whether cyber-deterrence is possible or not within the frame of approaches of theoreticians in literature.
Türkiye Cumhuriyeti dış politika olarak her zaman Batı ülkeleri ile olan ilişkileri ön planda tutmuştur. Bu ilişkiler Türkiye'nin içinde bulunduğu siyasal durum kadar, Dünya siyaset ortamındaki dengeler ile de doğrudan ilişkilidir. Sovyetler Birliğinin dağılması ile bu ilişkiler değişmiş ve artık yeni bir dünya düzeni ortaya çıkmıştır. Türkiye, yeni düzen içinde alacağı yer ile Batıya olan bağlılığını ve dengesiz politikasını lehine düzeltme fırsatını yakalamıştır. Etnik ve kültürel açıdan ortak yanları bulunan eski Sovyetler Birliği ülkeleri ile ilişkiler kurmuş yeni fırsatlar yakalamıştır.Genel olarak bu çalışmada, Sovyetler Birliğinin dağılmasının ardından ortaya çıkan yenidünya düzeni, bu düzen içerisindeki fırsatlardan faydalanmak için hakimiyet arayan dünya güçlerinin faaliyetleri değerlendirilmiştir. Bunlara ek olarak bu çalışmada Avrasya olarak tanımlanan bölge üzerindeki fırsatlar Türkiye açısından değerlendirilmiş ve bölge ülkeleri ile olan ilişkiler incelenmiştir. Bu incelemede Türkiye'nin özellikle, Rusya, Azerbaycan ve Gürcistan ile olan ilişkilere daha fazla yer verilmiştir. Ve Ortaya çıkan tablo üzerinden Türkiye'nin dış politikasında yakaladığı ekonomik ve siyasal fırsatların analizi yapılmaya çalışılmıştır. Son olarak da Türkiye'nin yürüttüğü Kültürel faaliyetlere yer verilmiştir.Çalışmanın oluşturulmasında, siyasi tarih kitapları, strateji kuruluşları, birçok makale ve Internet üzerinden faaliyet gösteren birçok düşünce kuruluşuna ait yayınlardan faydalanılmıştır. Ayrıca TİKA'ya ait olan ülke raporları ve Avrasya Etütleri başlıklı çalışmalarda bilgi toplama noktasında geniş yer tutmuştur. ; The Republic of Turkey always used to give priority to its relationships with Western countries in its foreign policy. These relationships were directly related to the balance of world politics as well as the political status of Turkey. The relationships changed with the break up of the Soviet Union, and a new world order started to emerge. Turkey, having taken its place within this new order, took the opportunity of amending its unbalanced politics and dependence on the West to favor itself. It established relationships with former Soviet Union countries that had common beliefs and cultural characteristics, and gained new opportunities.Overall, this study aims to evaluate the emerging new world order after the break up of the Soviet Union, and the actions of the world powers that sought domination by exploiting the opportunities arising from this new order. Additionally, opportunities in the region know as Eurasia were considered, in terms of Turkey and its relationships with the countries in this region. In this review, Turkey?s relationship with additional countries were also considered, especially with Russia, Azerbaijan and Georgia. An analysis of the economic and political opportunities with Turkey?s foreign policy was also conducted. Lastly, the cultural policies carried out by Turkey were considered.During the development of this study, political history books, strategy organisations, numerous articles, and publications from organisations from the Internet were reviewed. Furthermore, the country reports from TİKA and studies from ?Avrasya Etütleri? were other sources used.
Bu araştırmanın amacı sosyal bilgiler öğretmenlerinin derslerinde teknoloji kullanma durumlarına yönelik görüşlerini tespit etmektir. Çalışma nitel araştırma türlerinden biri olan temel nitel araştırma deseni ile gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın araştırma grubunu, 2022-2023 eğitim-öğretim yılı Erzurum İli Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı, Palandöken ve Yakutiye İlçelerinde görev yapan 10 tane sosyal bilgiler öğretmeni oluşturmaktadır. Bu çalışmada elde edilen veriler, araştırmacı tarafından hazırlanan yarı yapılandırılmış mülakat soruları ve ses kayıt cihazı ile elde edilmiştir. Araştırmada elde edilmiş olan veriler içerik analizi ile çözümlenmiştir. Araştırma sonucunda öğretmenlerin tamamının teknoloji ile ilgili araçlar kullandığı ve bu araçlar içerisinde en fazla etkileşimli tahtanın tercih edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Çalışmaya göre teknolojik aletlerle ilgili teknik sorunların yaşanması ve internet erişim sorununun olması öğretmenler tarafından en fazla belirtilen sorunlar içerisinde yer almaktadır. Çalışmaya katılan öğretmenlerin tamamı teknoloji kullanımının derse katkı sağladığını belirtmiştir. Buna yönelik olarak teknolojik aletlerin dersi somutlaştırdığı, öğrencilerin ilgisini çektiği, dersi görsel anlamda zenginleştirdiği ve öğrencileri aktif hale getirdiği gibi görüşlerin öne çıktığı tespit edilmiştir. Araştırmanın sonuçları doğrultusunda EBA etkinliklerinin geliştirilip zenginleştirilmesi, ders konularına uygun daha fazla içerik üretilmesi, öğrencilerin dikkatini çekecek uygulamaların arttırılması, öğretmen ve öğrenci etkileşimine açık içeriklerin üretilmesi gibi öneriler de bulunulmuştur.
Gerek küresel siyasette gerek yerel siyasette ulus kavramının ve ulus devletlerin herkes ve her şeyden fazla bir ayrıcalığı ve bir ağırlığı vardır. Diğer bir ifade ile gazeteler, dergiler, kitaplar, internet v.b. gibi bilgi akışı sağlayan kaynakların hangisi ele alınacak olunursa olsun ulusal ilkenin genel-geçer bir meşruiyete sahip olduğu görülecektir. Yani toplumlar milli devletlerin ve milliyetçi düşüncenin doğallığı ve gerekliliği konusunda bir anlaşmaya varmış gibi görünmektedir. Bu durum bir takım bilim insanlarını şu soruyu düşünmeye itmiştir: Ulusal ilke hem yerel hem de küresel siyaseti düzenleyici bir kural olmak zorunda mıdır? Başka bir siyasal kavrayış mümkün değil midir? Bu noktada Michael Hardt ve Antonio Negri İmparatorluk fikrini ortaya atmışlardır. Onlara göre postmodern ekonomi ile birlikte siyasette de postmodern bir döneme geçilmiş ve ulus devletlerin iktidarları dışında yeni bir iktidar biçimi peyda olmuştur. Bu bağlamda postmodern imparatorluk; ulus devletlerin dışında, üzerinde ve onu kapsayacak şekilde konumlanan ve iktidarını finansal akışlar üzerine kuran esnek hudutlara sahip, akışkan ve çok biçimli bir iktidar biçimidir. Bu tez çalışmasında temel argüman; siyasal tarihin ekonomik paradigmalar eşliğinde bir salınım içinde olduğu, imparatorluklardan ulus devletlere değişen siyasal anlayışın serbest bırakılan bir sarkaç gibi imparatorluk noktasına geri döndüğüdür. Bu analiz için ilk bölümde milliyetçilik, ikinci bölümde klasik imparatorluklar ve üçüncü bölümde postmodern imparatorluk konuları incelenmiş ve bu salınımın karakteri ekonomik değişim süreçleri çerçevesinde değerlendirilmiştir. ; The nation concept and the nation states are more privileged and dominant than any others both in global politics and the local politics.In other words, it is not hard to recognize the position of nation states with a little glance to newspapers, magazines, books, internet etc. So communities seem to have reached an agreement on naturalnessand necessity of national states and nationalist thinking. This has led some scholars to consider the following question: Does the national principle have to be a regulatory rule for both local and global politics? Is there any other political understanding possible? At this point, Michael Hardt and Antonio Negri came up with the idea of Empire. According to them, the postmodern revolution in the economy led a transformation in politics, and a new form of power has emerged, apart from the power of nation states which is called the empire. In this context; postmodern empire is a form of power which is fluid, abstract, immanent and operates with flexible boundaries. The empire situates itselfabove and beyond the nation states and that build their power on financial flows. The main argument in this thesis is; that political history is in an in the context of economic paradigms. The oscillation causes the changing in political understanding from empires to nation states and then form nation states to empires again. For this analysis, nationalism in the first chapter, classical empires in the second chapter, and postmodern empire in the third chapter were examined and evaluated within the framework of the process of economic change.
Bu çalışmada özellikle 2014 yılında uygulanmaya başlanan motorine yerli katkı olarak biyodizel katılması ile de günümüzde gittikçe daha önem kazanmakta olan biyodizel ve biyodizel üretiminde yağlı tohum kullanımına alternatif olarak yemeklik atık yağların kullanımı ve atık yağların geri dönüşümünde uygulanan tersine lojistik uygulamaları incelenmiştir. Bu amaçla öncelikle Türkiye'de yağlı tohumların ve ham yemeklik yağın istatistiksel verileri derlenerek, biyodizel üretiminde ÖTV uygulamaları, atık yağların değerlendirilmesi süreçleri incelenmiştir. Yemeklik atık yağların toplanması aşamasında dünyadaki farklı uygulamalar irdelenerek Türkiye'deki uygulamalar ile karşılaştırılmıştır. Çalışmanın ana materyalini biyodizel, yağlı tohumlar, ham yağlar ve atık yağların biyodizel üretiminde kullanımı esnasında uygulanan tersine lojistik uygulamaları ile ilgili literatür, rapor, istatistiki veriler, üniversitelerde yapılmış olan bilimsel araştırmalar, internet üzerinden elde edilmiş makaleler, degiler ve derlemeler oluşturmaktadır. Farklı kaynaklardan elde edilen verilerle yağlı tohumlar ve ham yağın Türkiye'deki durumu, biyodizel, atık yağların toplanması, biyodizelle ilgili vergisel mevzuat, dünyadaki uygulamalar ve Türkiye'de hali hazırda yapılmakta olan atık yağların toplanması ile ilgili uygulamalar incelenmiş ve değerlendirilmiştir. Farklı ülkelerdeki uygulamaların incelenmesi sonucunda, biyodizel üretimi aşamasında devletin desteğinin ve üreticilere sağlanan mali teşviklerin biyodizel üretimini desteklemede büyük öneme sahip olduğu görülmüştür. Atık yağların toplanması aşamasında yerel halkın bilinçlendirilmesi ve gönüllü grupların atık yağ toplanması sürecinde yer almasının atık yağların daha etkin bir şekilde toplanmasına yol açtığı tespit edilmiştir. ; In this study, biodiesel which is gaining more and more importance nowadays especially after the decree of adding domestic biodiesel to diesel fuel, using waste cooking oil alternative to oil seeds to produce biodiesel and reverse logistics applications that are used in recycling of waste cooking oil, are analyzed. For this purpose, primarily the statistical data of oil seeds and raw edible oil are compiled and the process of excise tax applications in biodiesel production and evaluation of waste cooking oil are analyzed. The different implementations in waste cooking oil collection are explicated and are compared to the implementations in Turkey. The articles, journals and compilations acquired through internet, the scientific research carried out at the universities, literature, reports and statistical data about biodiesel, raw edible oil and the reverse logistics implementations applied during biodiesel production from waste edible oil, constitutes the main material of the study. Oilseeds, The case of raw oil in Turkey, biodiesel, collection of waste cooking oil, tax regulations about biodiesel, implementations throughout the World, the current applications about the waste cooking oil collection in Turkey are analyzed and assessed by the information gathered from various sources. After analyzing implications in different countries, it was seen that the support of the government and the financial incentives to the producers have gerat importance in supporting the biodiesel production. During the stage of waste cooking oil collection, it is determined that making local people conscious of the collection stage and making the voluntary groups take part in the collection process make the waste cooking oil collection process more efficient.
Medya özellikle de geleneksel medyanın sosyolojik yönü tarihten bugüne oldukça tartışılagelmiştir. Geleneksel medyanın yanı sıra teknolojik gelişmeler ve internet kullanımının yaygınlaşması ile birlikte yeni medyanın da günümüzdeki başat rolü ve etkisi tartışılmaz bir gerçekliktir. Kimlik stereoriplerinin oldukça görünür olduğu medya; cinsiyet temelli kimliklere yönelik tanımlamaları ve bu kimlikler arası ilişkileri yeniden üretmekte ve günümüzde gündelik yaşamın önemli bir parçası haline gelmektedir. Bu çerçevede bu çalışma sermaye ve sınıfsal ilişkilerin şekillendirdiği geleneksel medya içeriklerinin aksine daha özgür bir kamusal alan sunma iddiasında olan yeni medyayı toplumsal cinsiyet yaklaşımları temelinde analiz etmeyi amaçlamaktadır. Geniş bir etki alanı bulunan yeni medyanın; yeni bir direniş biçimi olma ve cinsiyetçi kalıp yargıları ve stereotipleri yeniden üretme noktasında iki yönü bulunmaktadır. Türkiye özelinde Tiktok gençler tarafından kullanılan instagramdan sonra gelen ikinci büyük uygulamadır. Bu sebeple bu çalışma örneklem olarak alınan TikTok hesaplarını cinsiyetçi kalıp yargıları çerçevesinde eleştirel olarak analiz etmeyi hedeflemektedir. Amaçlı örneklem yöntemi kullanılan bu çalışmadaki temel motivasyon; özellikle tarihten bugüne edebiyat, sanat, sinema gibi pek çok alanda konu edinilen kadın erkek ilişkileri temalı tiktokerların paylaşımlarını içerik analizi ile açıklayabilmektir. Çalışmanın içeriğinde keskin sınırlar dahilinde verilen kadınlık ve erkekliğe dair; özel ve kamusal alan ayrımı, ekonomik iktidar, ailevi ilişkiler, gündelik yaşamdaki rol ve sorumlulukların cinsiyetçi bir çerçeveden vurgulandığı görülmektedir.