The Application Of Information Processing In Turkish Public Administration
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 26, Heft 2, S. 1
ISSN: 1309-1034
26 Ergebnisse
Sortierung:
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 26, Heft 2, S. 1
ISSN: 1309-1034
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 25, Heft 1, S. 1
ISSN: 1309-1034
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 29, Heft 1, S. 1
ISSN: 1309-1034
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi
ISSN: 1309-1034
İl özel idareleri, Türk yönetim yapısının en eski yerel birimidir.1913 yılında bir kanunu muvakkatla tüzel kişiliğe kavuşturulan il özel idarelerinin görev, yetki ve sorumluluklarıyla organlarının yapısı 2005 yılına kadar büyük ölçüde korunmuştur. 2005'te ise belediyelerle birlikte il özel idareleri yeniden yapılandırılmıştır. 2006 ve 2008 yıllarında gerçekleştirilen mevzuat değişiklikleriyle il özel idareleri ağırlıklı olarak merkezi yönetimin yatırımlarını taşrada gerçekleştiren birimlere dönüşmüştür. Böylece il özel idareleri, yerellik ve merkezilik arasında, ya da ötesinde bir işleve sahip olmuştur. Bu makalede, il düzeyinde örgütlenmiş bu yerel yönetim tüzel kişiliğinin adında yer alan "özel" nitelemesinin çözümlenmesi, bunun sonucunda da il özel idarelerinin yerel yönetim birimi olma vasfının tartışılması hedeflenmiştir. Bu tartışma, Anayasa'nın ya da İdare Hukukunun tüzel kişilik ve yerinden-merkezden yönetim kavramsallaştırmalarının dışında, yeni bir arayışı içermektedir. Bu amaçla öncelikle il özel idarelerinin tarihsel olarak yapısal ve işlevsel açıdan uğradığı değişimler, ardından da gelir yapıları, bazı merkezi yönetim görevleri için yaptıkları harcamalar, altyapıya ve kırsal alana yönelik giderleri analiz edilmiştir.
In: The Turkish yearbook of international relations, Band 44, Heft 0, S. 1-49
In: İstanbul hukuk mecmuası: Istanbul law review, Band 80, Heft 4, S. 1299-1330
ISSN: 2667-6974
In: Sosyal siyaset konferansları dergisi, Band 0, Heft 81, S. 501-536
ISSN: 2548-0405
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 78, Heft 2, S. 311-332
ISSN: 1309-1034
Yerel yönetimler halka en yakın yönetim birimleri olarak kabul edilmektedir. Halka en yakın yönetim birimi olmaları ise demokrasinin temel kurumları olarak nitelendirilmelerine neden olmaktadır. Yerel yönetimler arasında toplam nüfusun büyük bir kısmı (yaklaşık yüzde 95'i) belediye sınırları içinde yaşamaktadır. Dolayısıyla belediyeler her kesimin ihtiyaç ve sorunlarına cevap verebilmelidirler. Bu nedenle belediyelerin karar organı olan belediye meclislerinin halkı yeterli düzeyde temsil edebilecek nitelikte olması gerekmektedir. Bu çalışmada, yerel yönetimler ve demokrasi arasında kabul edilen yakın ilişkiden yola çıkılarak Türkiye'deki belediye meclis üyelerinin seçmen kitlesini temsil edebilecek nitelikte olup olmadıklarının değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Halkın yönetime katılarak kendisiyle ilgili alınan kararlarda etkili olup alınan kararları denetleme imkanına sahip olduğu belediye meclislerinde üyeler seçmen kitlesini en azından sayı, meslek, cinsiyet ve yaş açısından temsil edebilmelidirler. Bu doğrultuda sayı, meslek, cinsiyet ve yaş bakımından belediye meclis üyelerinin hem belediye meclis üyeleri içindeki hem de seçmen kitlesi içindeki payı incelenmiştir. İnceleme sonucunda belediye meclis üyelerinin seçmenleri sayı, meslek, cinsiyet ve yaş bakımından adil şekilde temsil edemedikleri görülmüştür. Çalışma kapsamında temsilde adaletin sağlanabilmesi adına belediye meclis üye sayısının belirlendiği nüfus dilim aralıklarının yeniden düzenlenmesi, uzman meslek gruplarının ve kadın sayısının belediye meclis üyeleri içinde artırılması, belediye meclis üyelerinin belirli bir yaş aralığında yığılmasının önlenmesi gerektiği ortaya konmuştur.
In: Liberal Düşünce Dergisi, Heft 111, S. 1-17
Bu makalede sosyal adalet tartışmalarının felsefi temelini oluşturan "kör talih" konusu Rawls ve Dworkin'in teorileri üzerinden tartışılacaktır. Her ne kadar Rawls ve Dworkin farklı yollar izlemiş olsalar da kör talih sonucu oluşmuş sosyal eşitsizliklerin telafi edilmesi konusunda aynı sonuca varmışlardır. Kör talih genellikle insanın içine doğduğu şartları anlatmakta ve bu şartların kişinin karakterini ve hayattaki başarıları üzerindeki belirleyici etkisinden kaynaklı kişinin neyi hak edip hak etmediğini belirlemektedir. Rawls'un ahlaki keyfilik dediği durumun yani zenginlik, zekâ, yetenek gibi doğuştan gelen kazanımların refahın kaynakların yeniden dağıtımını etkileyip etkilemediği sorusu tartışılacak ve Rawls ve Dworkin'in teorilerinin dağıtımcı adalet politikaları için tutarlı ve güçlü bir temel oluşturup oluşturmadığı tartışılacaktır.
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 78, Heft 4, S. 711-732
ISSN: 1309-1034
2012 yılında kabul edilen 6360 sayılı kanunla birlikte idari yapıda, mali sistemde, siyasal coğrafyada önemli değişiklikler olmuştur. Bu önemli değişikliklerden biri de büyükşehir olan illerde il özel idarelerinin kaldırılıp yatırım izleme ve koordinasyon başkanlıklarının (YİKOB) kurulmasıdır. Büyükşehir olan illerde il özel idarelerinin kaldırılıp YİKOB'ların kurulması, YİKOB'ların il özel idarelerinin devamı olduğu yönünde tartışmalara neden olmaktadır. 2016 yılında YİKOB'lara tüzel kişilik kazandırılması ve yeni büyükşehir belediyelerinin kurulması ihtimali bu tartışmaları farklı bir boyuta taşımaktadır.
Bu çalışma, il özel idareleri ile YİKOB'ları mevcut yapı, işleyiş ve sorunları yönünden karşılaştırarak, YİKOB'ların Türk kamu yönetimi sistemi içerisindeki yerini anlamayı amaçlamaktadır. Bu kapsamda Uşak İl Özel İdaresi ve Manisa YİKOB'daki katılımcılar ile nitel görüşme tekniğinden yararlanılarak il özel idareleri ve YİKOB'ların kurum algısı, görev, yetki ve sorumlulukları, teşkilat ve mali yapısı, hizmet sunumu, merkezileşme ve yerelleşme boyutu, tanınma problemi ile ilgili konular üzerinden karşılaştırmalı olarak analiz edilmiştir.
In: Balkan Araştırma Enstitüsü dergisi: Journal of Balkan Research Institute, Band 11, Heft 1, S. 169-205
ISSN: 2147-1371
Köstendil, günümüzde güneybatı Bulgaristan'da bir şehirdir. Bulgaristan, Sırbistan ve Makedonya sınırlarının kesiştiği bölgede bulunmakta olup, 1372 yılında I. Murad tarafından savaşılmadan hâkimiyet altına alınan bir Balkan şehridir. Osmanlı'ya sadakatini bildiren yöneticisi Konstantin tarafından idare edilmesine izin verilmiştir. 1395'de onun ölümünden kısa bir süre sonra şehir, Rumeli Beylerbeyliği'ne bağlı bir sancak haline getirilmiştir. XV. yüzyıl Köstendil'in Türk-İslâm şehri kimliğini kazanmaya başladığı bir dönemdir. Bu yüzyılda mimarî ve bayındırlık alanında önemli gelişmeler kat edilmiştir. XVI. yüzyıla ait tahrir defterlerinden de anlaşılacağı üzere bu durum şehrin nüfus artışında etkili olmuştur.
XVI. yüzyıl sonlarına doğru tahrir defterlerinin yerini avârız defterleri almıştır. Bu defterler Osmanlı demografi ve iskân tarihi araştırmalarında tahrir defterleri kadar açıklayıcı veriler sunmasa da, mufassal ve icmal özellikteki çeşitleriyle söz konusu alanlarda günümüze ışık tutmaktadırlar. Bu çalışmada, 1695'te Köstendil sancağına tabi Köstendil (Ilıca), Radomir ve Sirişnik kazalarına bağlı mahalle ve köylerin avârız defterine göre nüfus bakımından değerlendirmesi yapılacaktır. Bu defter ile bir önceki avârız tahriri olduğu anlaşılan 1668 tarihli defter karşılaştırılarak nüfusun iki farklı tarihteki değişimi ele alınacaktır. Şehir merkezine bağlı mahalleler ile köylerde yaşayan Müslüman ve gayrimüslim nüfus durumu tespit edilerek, ikisi arasında bir oranlama yapılacaktır. Böylece nüfusun dinî yapısı ortaya konulmaya çalışılacaktır. Yerleşim birimlerinde sakin reaya nüfusu ile askerî nüfus sayıları tespit edilerek, bunların şehir nüfusu içindeki durumu üzerinde durulacaktır.
In: Liberal Düşünce Dergisi, Band 0, Heft 109, S. 231-245
This study examines the evolutionary route of money and discusses its transformation with increasing digitalization. Although economic thought has focused on different topics and employed different analyses throughout history, concepts such as value and justice have always been part of the discussion. Approaches regarding the functions of money have also changed with digitalization and new possibilities have emerged regarding its impact on social structure. As central banks are also joining this journey, which started with bitcoin using blockchain technology, it is of great importance that the practices to be implemented eliminate concerns raised in the past and are functional in terms of equality and justice. This paper discusses the current framework, along with important themes in economic history and the development of decentralized technologies that aim to alter functions of money. The opportunities and potential risks are identified and possible scenarios for the future are discussed in conclusion.
In: The international journal of Kurdish studies: IJOKS, Band 8, Heft 2, S. 238-272
ISSN: 2149-2751
With worldwide progress, development and diversification come tensions between individual, local, national, and global identities, and the fight for equality and justice and opposition to discrimination. Iran is no different, but little has been written about the historical, current, and future identities of Iran's ethnic groups. This study looks at the Azeris, Kurds, Arabs, and Baloch alongside the Persian ethnic identity, which is predominant in modern Iran and which many claim is upheld politically and socially as the ideal for a future, collective Iranian ethnic identity, promoting discrimination against different ethnic identities. This theory is grounded by conducting and analysing in-depth questionnaires across 13 Iranian provinces in relation to religious, local, and national identities; inter-ethnic cultural borders; hindrances to progressive movements; the purging of certain ethnic cultures; and possible steps to resolve crises. Some data has been extracted from the author's recently published book, From Border to Border: Comprehensive research study on identity and ethnicity in Iran. This data presents practical steps to achieving stable, equitable and sustainable cultural, social, economic, legal, and political conditions in Iran, based on the results of questionnaires. Taken into consideration is the realization of economic, socio-cultural, and political justice and indiscriminate social welfare, promoting interethnic solidarity and justice in the media, separating the legal and political systems from religious and ethno-centric thought in acknowledgement of the diversity of religious identities in Iran, and implementing the pending articles of the Constitution.
In: International journal of new approaches in social studies: IJONASS = Uluslararası Sosyal Bilgilerde Yeni Yaklaşımlar Dergisi
ISSN: 2618-5725
According to Plato, a good state administration ("best"/ideal state) can only be combined with a good society ("best"/ideal society), and a good society can only be achieved with a good education ("best"/ideal education). He saw it as possible: "It must be able to be turned towards the most luminous aspect of existence, the direction we call -good-, right? Yes, education is the art of turning this power of the soul - for the good - and finding the easiest and most unfailing way for it. Education only leads him to the good side. It is up to us, the founders of the state, to lead people towards the knowledge of what we regard as the highest, to bring them out of the darkness into the light" (p.236-237). Since education is an idea-based and therefore an "ideological device" (Althusser, 2010), it acts as a kind of bridge between the state and society (Wiborg, 2000). This is the importance of analyzing Plato's Republic in terms of education policies.
In: Alternatif politika: Alternative politics, Band 15, Heft 3, S. 445-470
ISSN: 1309-0593
The depiction of identity in foreign policy analysis is typically presented as inherent or predetermined. However, discursive approaches within the field, particularly poststructuralism, have emphasized foreign policy discourse's influence on identity formation. The main aim of this paper is to elucidate the performative relationship between identity and foreign policy through a poststructuralist lens, even in situations that are not existential or geographically proximate crises. This study employs a critical discourse analysis methodology to examine the performative dynamics between foreign policy discourse by the Justice and Development Party (AKP) policymakers and officials from the Ministry of Foreign Affairs (MFA) about distant natural disasters and the construction of the Turkish national identity. The study presents three primary findings: firstly, the AKP's foreign policy discourse recognizes the Indonesia and Pakistan disasters as significant events, in contrast to the case of Haiti; secondly, this discourse constructs a homogenous Turkish identity; and thirdly, this homogeneous Turkish identity qualifies by several signifiers and is distinguished from external others.