Osmanlı döneminden itibaren Türkiye'de basın, özgürlük sorunu ile karşı karşıya kalmıştır. Kısıtlama ve baskılarla şekillenen basın politikaları, sansür, gazetelerin kapatılması, muhalif gazetecilerin yargılanması ve tutuklanmasıyla Cumhuriyet döneminde de devam etmiştir. Esasen basın özgürlükleri ilk Anayasa'dan itibaren koruma altına alınmıştır. Ancak Anayasa'ya rağmen kanunlara eklenen muğlak ifadeler ve Sıkıyönetim uygulamaları, iktidarların basın özgürlüğünü kabul etmekte zorlandığını göstermektedir. Matbuat Kanunu'nun 50. maddesi ile 1931'den itibaren iktidar, gazeteleri kapatma yetkisini elde etmiştir. Bu çalışmada 50. maddenin basın özgürlüklerini nasıl etkilediği, basının ilk özgürlük adımlarını nasıl ve ne zaman attığı analiz edilmiştir. Çalışmada, zoraki demokrasi dönemi olarak adlandırılan 1945-1947 yılları arasında Cumhuriyet gazetesi, metin analizi yöntemiyle incelenerek bu soruların cevabı aranmıştır.
Avrupa Birliği Ortaklık Mevzuatı'nda gerçek kişilere tanınan serbest dolaşım özgürlüğü, Kurucu Andlaşma'da yer alan hükümler gereğince tüzel kişilere de uygulanabilir niteliktedir. Bu durumun sonucu olarak herhangi bir Birlik üyesi devlette kurulan bir ticari şirket, Birlik'e üye diğer devletlerde, herhangi bir kısıtlamaya maruz kalmaksızın ticari faaliyette bulunabilecektir. Serbest dolaşım ve yerleşme özgürlüğü tüzel kişilerde, şirket merkezinin bir ülkeden diğerine taşınması; ya da diğer ülkelerde şube veya bağlı şirket açılması yoluyla sağlanmaktadır. Üye devletler, serbest dolaşım ve yerleşme özgürlüğü ilkesi uyarınca yabancı şirketlerin, ülkelerinde ticari faaliyette bulunmasına kısıtlama getiren iç hukuk hükümlerinden kaçınmak durumundadır. Tüzel kişilere tanınan bu iki hakkın altında yatan temel gaye ise yerli-yabancı şirket ayrımının ortadan kaldırılması suretiyle sermaye akışının hızlandırılması ve ortak pazar ekonomisinin sağlanmasıdır. Ancak üye devletlerin iç hukuk hükümleri ve kanunlar ihtilafı mevzuatlarındaki farklılıklar, uygulamada büyük sorunlara yol açmaktadır. Çalışmanın konusunu da; uygulamada karşılaşılan bu sorunların Ortaklık Mevzuatı ve Avrupa Birliği Adalet Divanı kararları ışığında incelenmesi oluşturmaktadır. ; The freedom of mobility granted to natural persons in the European Union Association Legislation is also applicable to the member state legal persons as per the provisions in the Founding Treaty. As a result, a commercial established in an EU member state can conduct commercial activities without any limitations in other EU member states. Freedom of mobility and establishment in legal persons is realized through the relocation of the corporation headquarters from one country to the other or through establishment of branches or affiliated corporations in other countries. Member states are obliged to refrain from legislating national legal provisions which restrict the commercial operations of foreign corporations in their country pursuant to the principle of freedom of movement and establishment. The main purpose of these two rights granted to the legal persons is to increase capital flow and promote common market economy through the ablosihment of foreign – domestic corporation distinction. However, the differences between member states' national legislation and the legislation regarding the conflict of laws lead to crucial problems in practice. This study focuses on the examination of these problems in the light of Association Legislation and the decisions of the European Union Court of Justice.
Kurumun kökleri -- Osmanlı kamu hukukunda Padişahın yetkilerinin gelişmesi ve bu gelişmenin İslam ceza hukukunda ölüm cazası bakımından incelenmesi -- Siyaseten katlin Osmanlı Devlet'indeki gelişiminin incelenmesi -- Osmanlı Devlet'înde siyaseten katl sebeplerinin sınırlandırılması ve bu kurumun hükümdarın keyfi yetkisine bağlı olmaktan çıkıp kanun içinde düzenlenmesi -- Osmanlı Devlet'inde hanedan üyelerinin katilleri
anemon ; In this study, the legal and structural transformations on theaxis of thestate of law in Turkey after the Helsinki Summit on 10-11 December 1999 were intended to examine in the context of compliance to the European Union Acquis. For this purpose, the conceptual framework of the rule of law was primarily addressed. Subsequently, the process of unity of the European Union experiencing an axis shift from the economic base to the political ground was evaluated. Then the transformation after the Helsinki Summit, which is the problematic of the study, has been examined in terms of the conditions of the European Union by considering historical moments of the Turkey-European Union relations. After the period in whichTurkey had taken can didacy status, the country took important steps in terms of legal and structural sphere at the point of rule of law. However, the European Union has criticized Turkey for the irexperienced negative developments after 2014. Thus, the positive atmosphere in the first years of the progress reports has been replaced by intense criticism. ; Bu çalışmada, 10-11 Aralık 1999 Helsinki Zirvesi sonrasında Türkiye'de hukuk devleti ekseninde yapılan yasal ve yapısal dönüşümlerin, Avrupa Birliği Müktesebatına uyum bağlamında ele alınması amaçlanmıştır. Bu amaçla sürdürülen çalışmada, öncelikle hukuk devletinin kavramsal çerçevesi ele alınmıştır. Akabinde ekonomik temelden siyasal zemine eksen kayması yaşayan Avrupa Birliği'nin birlik oluşturma süreci değerlendirilmiştir. Daha sonra da Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin tarihsel uğrakları ele alınarak, çalışmanın sorunsalı olan Helsinki Zirvesi'nin ardından yaşanan dönüşüm, Avrupa Birliği üyelik koşulları açısından incelenmiştir. Türkiye adaylık statüsü elde ettiği dönemden sonra hukukun üstünlüğü noktasında yasal ve yapısal alana taalluk eden önemli adımlar atmıştır. Ancak 2014 yılından sonra yaşanan olumsuz gelişmeler nedeniyle Avrupa Birliği Türkiye'yi eleştirmeye başlamıştır. Böylece ilerleme raporlarının ilk yıllarındaki olumlu hava, yerini yoğun eleştirilere bırakmıştır. ; 761614
Kamu Meslek Kuruluşları Niteliğindeki Meslek Kuruluşlarında Disiplin Suçları ve Cezaları adını taşıyan bu çalışmada, esas itibariyle çalışmaya konu yapılan meslek kuruluşlarının statülerini düzenleyen kuruluş yasalarından ve varsa disipline ilişkin yönetmeliklerden, birlik ve oda kararlarından, bu konulardaki Danıştay içtihatlarından, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarından, monografik çalışmalar ile İdare ve Ceza Hukuku alanlarındaki genel eserlerden yararlanılmıştır. Bu kaynaklar ve hukuksal veriler inceleme konusu yapılırken, çoğu zaman karşılaştırmalı bir yöntem izlenmeye çalışılmıştır. Çalışma Çağ Üniversitesi Kamu Hukuku Yüksek Lisans Master Tezi olarak hazırlanmıştır. ; In this study named Discipline Crimes and Punishments in the Occupational Organizations having the quality of Occupational Organizations in Public, it is basically utilized from the organization laws which regulate the statues of the occupational organizations subject to this study and regulations related to discipline if there is any of them, the decisions of associations and chambers, the judgements of Council of State relating to this matter, the judgements of European Court of Human Rights, monographic studies and general works regarding to Administrational and Criminal Law. It is mostly tried to use a comparative method while analyzing these sources and judicial data.
İnsan hakları alanında sosyal hareketlerden ve taban örgütlerinden barolara, iş derneklerine ve gayriresmî iletişim ağlarına kadar uzanan çeşitli aktörler bulunmaktadır. İnsan hakları alanında en etkin aktörlerden biri olan sivil toplum kuruluşları (STK) hem ulusal hem de uluslararası düzeylerde insan haklarının tesisi, korunması ve geliştirilmesi için dünya çapında çeşitli işlevler görmektedir. Bu çalışma, insan hakları temelli STK'lar üzerinden, Türkiye'deki sivil toplum faaliyetlerinin ve mobilizasyon stratejilerinin sistematik bir incelemesini yapmayı amaçlamaktadır. Glasius'un sınıflandırmasından yararlan bu çalışmada, Türkiye'deki STK'ların, insan hakları gözlemcisi ve norm-dönüştürücü olarak seslerini duyurabilseler dahi, kanun yapıcı aktörler olarak bu hakların tesisinde ve korunmasında yetersiz kaldıkları savunulmaktadır. İnsan hakları STK'ları izlemede isim zikretme ve utandırma ve yargısal savunuculuk stratejilerini kullanırken, norm dönüşümünde çerçevelemeyi, kanun yapımında ise savunuculuk stratejileri yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu çalışma, içerik analiz yöntemini kullanarak STK'ların belgelerine odaklanmakta ve Türkiye'deki insan hakları ve sivil toplum ilişkisini inceleyerek akademik tartışmalara katkı sunmaktadır.
Özet: Soğuk Savaş dönemi sonrası değişen küresel ve bölge- sel konjonktür ile son dönemde keşfedilen hidrokarbon kaynakları Doğu Akdeniz bölgesinin önemini artırmıştır. Bölgede yaşanmakta olan gelişmeler Akdeniz havzasındaki enerji tablosunu olduğu gibi bölgesel dinamikleri de önemli ölçüde değiştirecek niteliktedir. Di- ğer taraftan, Kıbrıs Uyuşmazlığının denizlere yayılmasının bir sonu- cu olan bölgedeki hidrokarbon kaynaklarının paylaşılması sorunu sahildar ülkeler arasında işbirliği ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Bu da son dönemde bölgede yalnızlaşan Türkiye'nin bölgeye ilişkin mevcut politikasını gözden geçirmesini gündeme getirmektedir. Bu çerçe- vede, Türkiye'nin sahildar ülkelerle kuracağı iyi ilişkiler ile bölgede tekrar başat duruma gelmesi, hem Doğu Akdeniz'de hidrokarbon kaynaklarının adil paylaşımını temin edecek deniz alanlarının sınır- landırılmasına yönelik bir anlaşmanın yapılabilmesini hem de diğer sorunların ulusal çıkarlarımıza uygun çözülmesini temin edecektir. Bu kapsamda Doğu Akdeniz'de sahildar devletler arasında kıta sa- hanlığı ve münhasır ekonomik bölge alanlarının sınırlandırması, 'hak- kaniyete uygun çözüme' ulaşmak maksadıyla uluslararası hukuka uygun olarak ve bütün 'ilgili durumlar' dikkate alınarak 'anlaşma' ile yapılacaktır. ; Abstract: The global and regional political atmosphere that changed after the Cold War, together with the recently discovered hydrocarbon resources, have increased the importance of the Eas- tern Mediterranean. Developments taking place in the region are of a significance that can change the energy picture in the Mediterra- nean basin as well as regional dynamics. Furthermore, the problem of sharing the hydrocarbon resources, which has resulted from the extension of the Cyprus dispute to the sea, has revealed the need for cooperation among the littoral states. Therefore, this raises the need for Turkey to review its current policy in the region which at the moment has caused Turkey to be isolated in the region. In this context, Turkey's dominant position for establishing good relations with the littoral states can facilitate the conclusion of an agreement relating to maritime delimitation which will ensure equitable sharing of hydrocarbon resources in the Eastern Mediterranean as well as provide solutions for the other issues in accordance with Turkey's national interests. In this context the delimitation of the continental shelf and exclusive economic zone between litoral states in Estern Mediteranean shall be effected by 'agreement' on the basis of inter- national law and taking account of all the relevant circumstances in order to achieve an 'equitable solution.
Mediation is the acitivity of parties to resolve the dispute by means of producing the most appropriate solutions for the dispute between them by the independent and impartial third party contributions. In Turkish Law, Mediation procedure is regulated for implementing in private law disputes by Law No. 6325. The Continuous change in the working areas in the working life, the continuous increase in the number of labour disputes işaret ettiği doğrudan ve dolaylı ilişkilerin ilgili yakın temalı alanyazınla tutarlı olduğu görülmüştür. Araştırma bulguları, geçmişe yönelik erken dönem ailesel faktörlerin yetişkin dönem genel psikopatoloji düzeyine olan katkısının belirlenmesine yardımcı olarak koruyucu/önleyici müdahale programlarına ışık tutabilir. Böylece, anksiyete, depresyon, olumsuz benlik, somatizasyon ve hostilite gibi psikopatolojilerin yaygınlığı azaltılabilir. The aim of this study is to investigate whether there is a moderator role of prefrontal functions in the relationship between emotional security, family communication patterns and general psychopathology level. The sample of the research is 282 adults aged between 18-40 years. The research investigates the perception of emotional security individuals obtained from their early lives, family communication patterns, current prefrontal functions and current general psychopathology levels. Due to the aim of this study, Emotion Security Scale, Family Communication Patterns Scale, Interpersonal Neurobiology Based Prefrontal Functions Scale, Brief Symptom Inventory and demographic information questionnaire are employed. Results point that when one of the the family communication patterns which is conformity orientation increases, general psychopathology level increases at the same time. Besides, when prefrontal functions and one of the family communication patterns which is conversation orientation increase, general psychopathology level decreases. The structural equation model is represented in the sample when a path between emotional security and family communication patterns is included. According to the findings of the last significant model of the analysis, prefrontal functions mediate the relationship between family communication patterns and general psychopathology level; however, prefrontal functions do not mediate the relationship between emotional security and general psychopathology level. Beside that, in the proposed model, parallel increase or decrease has been observed between the emotional security and family communication patterns. Increase in emotional security and increase in family communication patterns, together with decrease in conversation orientation predict decrease in general psychopathology level; and prefrontal functions show mediation effect in this model. The alternative model obtained in line with the associations proposed by the analysis (removal of the direct relation from emotional security to prefrontal functions, formation of a direct path from emotional security to general psychopathology level), had been found to have a better fit. The direct and indirect relationships in the tested model correspond to related themed literature. Findings of the research may shed light on the determination of early life familial factors that have some effects on adult psychopathology. The results may contribute to the development of protective/preventive early intervention programs. Thus, the prevalence of psyhcopathologies such as anxiety, depression, negative self, somatization and hostility may be decreased. and prolongation of cases in the face of the increasing population structure and the advancement of tecnology led to the establishment of a new Labour Court Law No. 7036, in certain cases, it is necessary to apply to the mediator before proceeding to count. In our study, the concept of mediation and mediation is discussed in general besides it will be examined the role of mediator the process of mediation, the conditions of selection of mediation, the scope of the compulsory application arrangement to be made to the mediator in the Labor Courts Law, the determination of the mediator, the determination of the mediation process and the determination of the mediation process