Avrupa Birliği üyelik süreci sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel alanlarda önemli değişimleri gerektirmektedir. Aralık 1999 tarihli Helsinki Zirvesinde aday ülke statüsü verilen Türkiye ile katılım müzakereleri Ekim 2005'te başlamıştır. 3 Ekim 2005 tarihli "Hükümetlerarası Konferans"ta kabul edilen "Müzakere Çerçeve Belgesi" kapsamında AB Müktesebatının uygulanması öngörülmüştür. AB'ye üyelik sürecinin tamamlanabilmesi için Türkiye topluluk müktesebatına uygun hukuki çerçeve oluşturmak ve uygulamalar geliştirmek zorundadır. Bu çalışmanın amacı Ekim 2005 tarihinde AB tam üyelik müzakereleri sürecine girmiş olan ülkemizde, "Müzakere Çerçeve Belgesi" kapsamında AB Müktesebatına uyum sürecinde muhasebe ve denetim alanında yapılan ve yapılması öngörülen düzenlemeleri incelemektir. Bu bağlamda "şirketler hukuku" başlıklı altıncı fasıl ile "mali kontrol" başlıklı otuz ikinci fasıl incelenmiş, muhasebe ve denetim alanındaki AB direktifleri değerlendirilmiştir. Türkiye Avrupa Birliği üyelik sürecinde muhasebe ve denetim alanında bazı birincil ve ikincil düzey mevzuat değişikliklerini gerçekleştirmiş, ulusal program ile ilerleme raporları çerçevesinde yeni kurum ve kadrolar ihdas etmiş olmasına karşın halen çeşitli mevzuat değişikliklerine ve uygulamaların yaygınlaştırılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. ; European Union candidacy process requires essential changes on social, political, economic and cultural fields. Full member negotiations were started in 2005 with Turkey which candidacy status was recognized in European Council Summit Meeting in 1999. In the context of negotiations implementation of European Union Acquis was accepted. In order to complete candidacy status Turkey has to constitute appropriate legal framework and practices. The purpose of this study is to analyze regulations made or will be carried out in the future on the fields of accounting and auditing for adopting Turkey legislation to the European Union Acquis. In this respect the sixth chapter titled "corporate law" and the thirty-second chapter titled "financial control" and Commission Directives on accounting and auditing are evaluated. Even though Turkey have constituted some primary and secondary level legislation and established new institutions and positions during the candidacy process still various legislation changes and practice generalizations are required
anemon ; In this study, the legal and structural transformations on theaxis of thestate of law in Turkey after the Helsinki Summit on 10-11 December 1999 were intended to examine in the context of compliance to the European Union Acquis. For this purpose, the conceptual framework of the rule of law was primarily addressed. Subsequently, the process of unity of the European Union experiencing an axis shift from the economic base to the political ground was evaluated. Then the transformation after the Helsinki Summit, which is the problematic of the study, has been examined in terms of the conditions of the European Union by considering historical moments of the Turkey-European Union relations. After the period in whichTurkey had taken can didacy status, the country took important steps in terms of legal and structural sphere at the point of rule of law. However, the European Union has criticized Turkey for the irexperienced negative developments after 2014. Thus, the positive atmosphere in the first years of the progress reports has been replaced by intense criticism. ; Bu çalışmada, 10-11 Aralık 1999 Helsinki Zirvesi sonrasında Türkiye'de hukuk devleti ekseninde yapılan yasal ve yapısal dönüşümlerin, Avrupa Birliği Müktesebatına uyum bağlamında ele alınması amaçlanmıştır. Bu amaçla sürdürülen çalışmada, öncelikle hukuk devletinin kavramsal çerçevesi ele alınmıştır. Akabinde ekonomik temelden siyasal zemine eksen kayması yaşayan Avrupa Birliği'nin birlik oluşturma süreci değerlendirilmiştir. Daha sonra da Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin tarihsel uğrakları ele alınarak, çalışmanın sorunsalı olan Helsinki Zirvesi'nin ardından yaşanan dönüşüm, Avrupa Birliği üyelik koşulları açısından incelenmiştir. Türkiye adaylık statüsü elde ettiği dönemden sonra hukukun üstünlüğü noktasında yasal ve yapısal alana taalluk eden önemli adımlar atmıştır. Ancak 2014 yılından sonra yaşanan olumsuz gelişmeler nedeniyle Avrupa Birliği Türkiye'yi eleştirmeye başlamıştır. Böylece ilerleme raporlarının ilk yıllarındaki olumlu hava, yerini yoğun eleştirilere bırakmıştır. ; 761614
Sivil Toplum, sivil toplum kuruluşları, Sivil toplum kuruluşlarının devlet içerisindeki yeri, demokrasi, devlet, devlet kurumları, emniyet teşkilatı, Polisin Sivil Toplum kuruluşlarına bakış açısı, özgürlükler, Avrupa birliği kavramları dünyanın olduğu gibi ülkemizin gündemini de uzun süre meşgul etmiştir. Küreselleşen dünyada devletler etkisini kaybetmekte, özgürlükler alanı genişlemektedir. Toplulukların devlet gibi düşünmediği veya devletin düşünmediği konularda bir araya gelerek organize oldukları, devletin boş bıraktığı alanlarda faaliyet gösterdikleri, devletin bazı yetkilerini kullandıklarını görmekteyiz. Ülkemizde sivil toplum kuruluşlarının gelişme dönemi 1980 yılından sonra olduğu görülmekle birlikte, topluma hizmeti görev kabul etmiş bir sivil toplum kuruluşu olan vakıfların kuruluş tarihinin asırlar öncesine dayandığını söyleyebiliriz. Türkiye'de 1995 yılında çeşitli Sivil Toplum Kuruluşları arasındaki ilişkilerin serbest bırakılması önemli bir karar olmakla birlikte 2004 yılında dernekler kanununda yapılan değişiklik ve emniyet teşkilatından bağımsız yapılanma imkânı tanınması, sivil toplum kuruluşlarının gelişmesi ve faaliyetlerinin çeşitliliğinin artması bakımından önemlidir. Bu çalışmamızda sivil toplum, sivil toplum kuruluşları ve bağlantılı terimlerin açıklanmasının yanında görevi sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerini yasalar çerçevesinde güvenli bir şekilde yapmasını sağlamak, yasa dışı söylem ve hareketleri yargıya intikal ettirmek olan Polisin sivil toplum kuruluşlarına bakışını ele alacağız. Emniyet Müdürlüğü bünyelerinde kuruluşu bulunan Güvenlik Şube Müdürlüğü Sivil Toplum Kuruluşları ile yasalardan kaynaklanan ilişkiler kurmak zorundadır. Aynı ilişki kurma zorunluluğu sivil toplum kuruluşları içinde geçerlidir. Polis ilişkilerini kurarken sivil toplum kuruluşlarını kategorize eder ve yasaların izin verdiği ölçüde görev niteliğine bakılarak iletişim içine girer. Bu iletişim ve ilişki sınırlı ve ölçülüdür. Bu çalışmamızda sivil toplum kuruluşları ile Polis ilişkisini incelerken ilgili yasaların neler olduğunu bu yasaların güncelliği ile birlikte eksiklerini, yasalardan kaynaklanan ilişki bozukluklarını inceleyeceğiz Sivil Toplum Kuruluşları demokrasi hayatı ve kültürü için ne kadar önemli olursa olsun faaliyetlerinin belli ölçüde sınırlandırılmasının gerektiği bunun demokrasinin gerekliliği olduğu ve demokrasi hayatının gelişmesinde Polisin davranışı ve yasaların özelliğinin ne kadar önemli olduğudur. Ülkemizdeki Sivil toplum kuruluşları ile Dünya'daki sivil toplum kuruluşları arasında büyük farklılıklar vardır. Bunun çok yönlü sebepleri olsa da demokrasi kültürünün tam anlamıyla yerleşmemiş olması en büyük sebeptir. Ankara Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürlüğü bu eksikliğin farkında olarak hareket etmekte, sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerinde davranışları ve iletişimiyle örnek olmaya çalışmaktadır. Bu davranışlar başkente özel ve kişilere bağlı olsa da Türkiye'de uygulanması gereken davranış özelliğini kazanması açısından önemlidir. Çalışmamızda polis teşkilatının tamamının görüşünü yansıtmasa da resmi ve sivil çalışan polislere uyguladığımız ankette; Türkiye'de Polisin ilişki kurduğu sivil toplum kuruluşlarına nasıl baktığı, onları nasıl değerlendirdiği, faaliyetlerdeki tutumu yasaların sivil toplum kuruluşlarına tanıdığı özgürlükler polisin bu konudaki düşünceleri incelenmeye ve bir çerçeve çizilmeye çalışılmıştır. Sivil toplum kuruluşları denince polisin aklına ilk gelen düşüncenin sokaklarda eylem yapan, kaldırım taşlarını söküp kendisine taş atan öğrenci grupları, illegal söylemleri dile getiren, polis ile çatışmaktan çekinmeyen öğrenci platformları ve sendikalar gelir. İllegal örgütlere altyapı sağlayan dernekler, vakıflar, devlet değerlerini ve sistemini tanımayan, yazılı olarak kanuna uygun parti kabul edilen ama söylemlerinde devlete karşı tavır alan veya bölücü, irticai faaliyetleri bulunan siyasi partilerin de bulunduğunu unutmamak gerekir. Her Sivil toplum kuruluşu göründüğü kadar masum değildir. Bu masumiyet halkımız tarafından zamanla anlaşılmakta ve tepkisini yeri geldiğinde ortaya koymaktadır. Kuruluş amacı doğrultusunda hareket eden yasalara saygılı, dürüst, topluma hizmet eden Sivil Toplum Kuruluşlarının polis ile olan ilişkisi sadece evrak üzerinde kalmakta veya güvenlik talebi şeklinde kalmakta ve sorun yaşanmamaktadır. Türkiye'nin küreselleşen dünyanın saygın bir üyesi olabilmesi için, STK'larının çok sayıda, değişik türde ve ölçekte, yüksek potansiyeli, dünyaya açık, işlevlerini başarıyla yerine getirebilen, kendilerine güven duyulan bir biçimde gelişmesini sağlayabilmesi gerekir.Bu çalışma sonucunda elde edilecek verilerle demokrasi kültürüne katkı sağlayacağımızı düşünerek sivil toplum kuruluşlarının polis ile ilişkilerinin ne kadar önemli olduğunu, faaliyet istatistikleri ve Emniyet verileri kullanılarak açıklanmaya çalışılmaktadır. Bu ilişkilerin geliştirilmesinin demokrasinin gelişimi, demokrasi kültürünün topluma ve kurumlara hakim olması için şart olduğu değerlendirilmeleri yapılacaktır ; Civil Societies, Civil Society Institutions, place of the Civil Society Organizations within the State, democracy, state, state institutions, Police Organization, point of view of the Police organization Civil Societies, liberties, and European concept employed our country agenda as well of the world for a long time. States are loosing their effectiveness and widening liberties field in the globalize world. We begin to recognize that Civil Societies are performing their activities within the field?s state desolated and they are not thinking like the state. Progression period of the Civil Society?s Institutions in our country is after 1980?s. However, we can mention the history of the foundations that are accepted serving to society are based to centuries ago. While the important decision has been taking during the year 1995 on the release of relations between the various civil societies Institutions, changes made on the club law at 2004 it also important regarding to structuring independently from the police, given also self developing possibility to civil society organizations and in increasing variety of activities. In this study, we will undertake point of view of the police forces which are in obligation to provide to civil societies organizations to perform their activities safely within the legal frame work, beside to explain affiliated terms, civil society?s organizations and civil society . Security Department Directorate of the Police organization is obliged to establish relation with the Civil Society Organizations sourced from the laws. Same obligation is stand still for the Civil Society Organizations. Police, while establishing relation categorizes Civil Society organizations and enters in to the communication according to the nature of the duty and the laws are allowed. This communication is limited and moderate. In this study, while examining relation between the Police organization and Civil Society Organization, we will also study up to datedness these laws together with relation failures sourced from the law.Their activities necessary to be limited within the certain measures no matter how much important the Civil Society Organizations for democratic life and culture, and this limitation is also necessity of democracy and importance of the Police behavior and the characteristics of the laws. There is a large difference between Civil Society Organizations of our country and the Civil Society Organizations of the world. Notwithstanding multi-dimensional reasons, main reason is, democracy culture is not established in a proper sense. Ankara Directorate of Police, Security Department Directorate is acting well aware of this absence and runs to set a good example with his behavior and communication during the activities of the Civil Society Organizations. However, these behaviors in the Capital city, special and linked to the persons, it is important that behaviors gains necessary characteristics to apply in Turkey. In this study, even not reflecting the entire point of view of the Police Organization, we tried to draw an outline, on the police opinion and their evaluation on the liberty has been granted to the Civil Society Organizations the laws ad they are communicating with. We must not forget that when we speak about the Civil Society organizations, first thing considered by the police, are the students groups throwing pavement stones, students platforms with illegal pronunciations, syndicates not hesitating to clash with the police, clubs providing substructure to the illegal organizations, and the political parties considered legal according to laws, but not recognizing state values and system and with an attitude and pronunciations against the state in their speeches. Each Civil Society Organizations are that innocent as we are seen fro outside. However, this innocence understands by our public within the time and they betray their response in time. Relation of the Civil Society Organizations acting toward their constitutional aims, respecting laws, honest, and giving their services to the society with the police is only on the paper works such demand of security and posing no problems. For the Turkey becomes a respectful member of the global world, Civil Society organizations must provide progress in a manner of different kind and size, with his high potential and fulfill his functions with success within the trust. With the Data will be obtained at the result of this study, is trying to explain the importance of the relation between the police and Civil Society Organizations for to providecontribution to the democracy by using activity statistics together with security data?s. In this study evaluation on the progress of these relations which is a requirement for the progress of the democracy.
"AK Parti Dönemi Türkiye-AB Müzakere Süreci" adlı yazımızın temelini, Türkiye-Avrupa Birliği müzakere süreci, bu süreç sonucunda Türkiye'nin AB karşısında üyelik durumu ve üyelik sonrası Türkiye'nin ve AB'nin kazanımlarından oluşturmaktadır. Avrupa Birliği'nin hangi süreçlerden geçerek bugünkü durumuna ulaştığını anlatmak suretiyle ilk olarak Avrupa Birliği'nin tarihsel gelişimi, AB'nin bünyesinde oluşturulan kurumları ve AB'nin yasal çerçevesi değerlendirildikten sonra ise Türkiye-AB ilişkilerinin başlangıcı olan 1959 yılı ve ardından gelen Ankara Antlaşması'ndan başlayarak müzakere sürecine kadar olan devre anlatıldı. Brüksel Zirvesi'nde alınan kararla birlikte müzakerelerin başlaması sonucu yazımızın ana konusu olan müzakere süreci ele alınarak bu bağlamda süreç içerisinde kabul edilen Müzakere Çerçeve Belgesi başlığı altında müzakerenin ilkeleri, esasları, usulleri yazıldı ve daha sonra müzakere usullerinin aşamaları Türkiye açısından ayrıntılı olarak incelendi. AK Parti döneminde yapılan reformları ve uyum paketlerini anlattıktan sonra hem Kopenhag Kriterleri açısından hem de yükümlülükleri üstlenebilme yeteneği açısından Türkiye tarafından ulaşılan noktalara kısaca değinildi. Müzakere başlıklarındaki son durumları belirttikten sonra Türkiye'nin AB yolunda bundan sonra hangi adımları izleyeceğini anlatan Türkiye'nin AB stratejisi adlı konu ele alındı. Ortaklığın kurumsal araçları, Türkiye'de AB'nin yapılanması ve müzakere sürecinin kurumsal yapısı anlatıldıktan sonra sonuç kısmına ulaşıldı. Sonuç kısmında ise Türkiye'nin AB karşısında tam üyelik durumu ve AB'ne üye devlet olması halinde Türkiye'nin ve AB'nin kazanımlarını değerlendireceğiz. ; The AK Party Period basis of our article to the Turkey-EU negotiation process, Turkey- European Union negotiation process, as a result of this process in the face of Turkey's EU membership status and membership of Turkey and the EU's achievements are the following. To explain the processes through which the European Union reached its present state of the historical development of the European Union, the EU's legal framework and institutions were established within the EU. After the Turkey-EU relations is the beginning of 1959, and then the negotiation process, starting from the Ankara Agreement to the circuit until told. Brussels European Council as a result of the decision to begin negotiations with the main subject of our article focused on the negotiation process. In the process of negotiation under the negotiating framework adopted policies, principles, procedures, was written. Later stages of the negotiation procedures for Turkey were examined in detail. The AK Party in the period of reforms and adjustment packages, said the ability to assume the obligations both in terms of both the Copenhagen criteria in terms of points achieved by Turkey have been mentioned briefly. After specifying the final status negotiation headers that Turkey's EU path and then follow the steps I discussed about the issue of Turkey's EU strategy. Company's corporate tools, Turkey, the EU's structure and corporate structure After telling the conclusion part of the negotiation process has been reached. At the conclusion of the EU against Turkey's full membership status and achievements of the EU member states will consider the case of Turkey and the EU.
Yapılan çalışmada; Trakya Üniversitesi Edirne Merkez ilçedeki birimlerde görev yapan idari personelin demografik özelliklerinin; güç mesafesi, örgütsel sinizm ve alt boyutları ile arasındaki ilişki, aynı zamanda örgütsel sinizm ve alt boyutları ile güç mesafesi arasında ilişki olup olmadığı belirlenmeye çalışılmıştır. Araştırmada ilk olarak ankete katılan idari personelin demografik özellikleri incelenmiştir. Anket formunda yer alan iki ölçeğin ilk olarak açıklayıcı, daha sonra da doğrulayıcı faktör analizleri yapılmış, bunu güvenirlik analizi izlemiştir. Demografik özelliklerin güç mesafesi ve örgütsel sinizmde farklılık oluşturup oluşturmadığına yönelik parametrik (t testi, ANOVA vb.) ve parametrik olmayan (Mann Whtiney U Testi, Kruskall Wallis vb.) testler yapılmıştır. Örgütsel sinizm ve güç mesafesi arasındaki ilişkinin belirlenmesinde Spearman sıra korelasyonu kullanılarak anlamlılık ve güç değerleri ortaya konulmuştur. Yapılan analizler sonucunda cinsiyete göre davranışsal boyut ile güç mesafesi arasında anlamlı farklılıklar, medeni duruma göre örgütsel sinizm ve davranışsal boyut arasında anlamı farklılıklar bulunmuştur. Eğitim durumu ve ücret faktörlerine göre sadece güç mesafesi arasında anlamlı farklılıklar bulunurken, unvan değişkeni ile hiçbir demografik faktör arasında anlamlı bir farklılık bulunamamıştır. Yaş değişkeni ile duyuşsal sinizm hariç tüm değişkenler arasında anlamlı farklılıklar bulunurken, çalışma yılı değişkeni ile davranışsal sinizm arasında anlamlı ilişki bulunmuştur. Analizin son aşamasında güç mesafesi ile örgütsel sinizm ve örgütsel sinizmin alt boyutları arasındaki ilişki incelenmiştir. Güç mesafesinin davranışsal boyutunda anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Güç mesafesi ile en yüksek ilişki, duyuşsal boyut arasında bulunmuştur. ; In the research, it was tried to determine the relationship between demographic characteristics of the administrative staff working in central district of Trakya University in Edirne and power distance, organizational cynicism and subdimensions, as well as whether there is a relationship between the organizational cynicism and sub-dimensions with power distance or not. In this research, the demographic characteristics of the administrative staff were investigated firstly. The exploratory and confirmatory factor analyzes of the two scales in the questionnaire were conducted and followed by the reliability analysis. Parametric (t tests, ANOVA etc.) and non-parametric tests (Mann Whitney U test, Kruskall Wallis etc.) have been conducted to determine whether demographic characteristics make a difference on power distance and organizational cynicism or not. Spearman rank correlation was used to determine the relationship between the power distance and organizational cynicism and also significance and strength values are indicated. As a result of the analyzes, there were significant differences between behavioral dimension and power distance according to gender and also significant differences between organizational cynicism and behavioral dimension according to marital status. While there were significant differences between only the power distance according to education and wage factors, there was no significant difference between the title variable and any demographic factor. While there were significant differences between all variables but age and affective cynicism variables, there was a significant relationship between the year of study variable and behavioral cynicism. At the last stage of the analysis, the relationship between power distance and organizational cynicism and the sub-dimensions of organizational cynicism were examined. No significant relationship was found in the behavioral dimension of power distance. The strongest relationship with power distance was found between the affective dimensions.
ÖZETKOOPERATİFÇİLİK EĞİTİMİNİN ÜLKEMİZDEKİ DURUMU VE KOOPERATİF TARZI YAPILANMAMIN ÖZEL ÖĞRETİM KURUMLARINDA UYGULANMASI, BURSA ÇAĞDAŞ EĞİTİM KOOPERATİFİ ÖRNEĞİ Başarılı kooperatifçiliğin yolu, kooperatif ortakları ve çalışanlarının kooperatifçilik konusunda eğitiminden ve gençliğin bilinçlendirilmesinden geçmektedir. Kooperatifçilik hakkındaki ön yargıların ve olumsuz imajın ortadan kaldırılabilmesi için kamuoyunun kooperatifçilik ilkeleri ve felsefesi hakkında doğru bilgilendirilmesi gerekir. Avrupa da ve dünyada okulların özelleşmesi giderek yaygınlaşmaktadır. Avrupa da özelleşme yolu ile okullaşma oranı -30'lar seviyesindedir. Maalesef bu oran ülkemizde % 2 seviyesindedir. İşte burada ülkemizde eğitim kooperatifçiliğimizin geliştirilerek özel okul, yurt, üniversite vb. kurumları faaliyete geçirebilmek için bazı kolaylıkların ve teşviklerin ilgililere sağlanması gerekmektedir. Kooperatifleşme suretiyle kurulacak olan öğretim kurumlarının şartlarının, diğer öğretim kurumlarından avantajlı olması durumunda eğitim kooperatifleri ülkemizin her yöresinde ve bölgesinde açılabilecek ve böylelikle de fırsat ve imkan eşitliğinin sağlanmasına katkı sağlanabilecektir. ABSTRACTSTYLE AND COOPERATIVE EDUCATION STATUS OF COOPERATİVES İN OUR COUNTRY TO THE PRİVATE EDUCATİON INSTİTUTİONS İN THE İMPLEMENTATİON, OF THE SAMPLE BURSA MODERN EDUCATION COOPERATIVE.The way to the successful Cooperative System is to train the partners of the Cooperative and the employees on Cooperative System and is to raise the awareness of the youth on Cooperative System. In order to eliminate the prejudices and the negative attitudes about the Cooperative System, public must be informed truly about the Cooperative principles and the philosophy. It is widespread that, both in Europe and in the world, the schools are privatized. The proportion between the privatization and the schooling in Europe is about 20- 30 %. Unfortunately, this proportion in our country is about 2 %. In order to improve the educational Cooperative in our country, and to activate institutions like private school, dormitory and university, etc., some incentives and facilities must be given to the people who deal with these institutions. When/if the conditions of these institutions founded by way of Cooperative are better than the other educational institutions, educational Cooperatives will be able to be founded in each part and region of our country, and, thus, it will contribute to providing the facility equality .
Birbiri ile komşu iki devlet olan Türkiye ile Yunanistan arasında bazı sorunlar vardır. Bu sorunların başında da "Ege Denizi" ve "Kıbrıs sorunları" gelmektedir. İki devlet bu iki konuda çeşitli şekillerde karşı karşıya gelmiştir. Türk dış politikasında, Yunanistan'ın statükoyu bozmaya çalıştığı ve tehdit oluşturduğu bazı durumlarda zorlayıcı diplomasinin, güç tehdidi veya güç kullanımı düzeyinde bir dış politika aracı olarak kullanıldığı beş kriz meydana gelmiştir. Bu çalışmada, Türk-Yunan krizleri özelinde, Türk dış politikasında zorlayıcı diplomasi bağlamında güç kullanımının, ne zaman ve hangi durumlarda gerek görüldüğü ve nasıl yönetildiği incelenmiştir. Bu çerçevede, askeri gücün, tehdit veya kullanım düzeyinde kullanıldığı dış politika krizleri, askeri, politik ve hukuki açılarıyla anlatılmaya ve analiz edilmeye çalışılmıştır. Ele alınan bu krizler, "1963-1964 Kıbrıs Krizi", "1967 Kıbrıs Krizi", "1987 Ege Denizi Kıta Sahanlığı Krizi", "1996 Kardak Krizi" ve "1997-1998 S-300 Füzeleri Krizidir". Çalışmada, Türkiye'nin Yunanistan'a karşı uygulamaya koymuş olduğu zorlayıcı diplomasi stratejilerini, bir tehdidi engelleme ve statükoyu ve menfaatlerini koruma gayesi çerçevesinde savunmacı bir üslupla yürüttüğü, uluslararası hukuka uygun davrandığı ve meşruiyet sorunu yaşamadığı sonucuna varılmıştır. ; There have been problems between Turkey and Greece who are two neighboring state. These problems have been stemmed from the issues related to "the Aegean Sea" and "Cyprus". The two states have faced each other in various ways on these issues. This has led to the five crises in which Greece tried to disrupt the status quo and posed a threat to Turkey's security and in which coercive diplomacy was used by Turkey as a foreign policy tool in the form of the threat of use of force or the use of force. In this study, it has been tried to examine when, how and in which conditions the coercive diplomacy was used by Turkey in Turco-Greek crises. In this context, the use of coercive diplomacy has been explained and examined with a special emphasis on its military, political and legal aspects. The crises examined include "the Cyprus Crisis of 1963-1964", "the Cyprus Crisis of 1967", "the Aegean Sea Continental Shelf Crisis of 1987", "the Kardak Crisis of 1996" and "the S-300 Missiles Crisis of 1997-1998". The study concludes that Turkey carried out its coercive diplomatic strategies against Greece in a defensive manner with the aim of preventing a threat and protecting the status quo and its interests, acted in accordance with international law and did not have a problem of legitimacy.
ÖZETİSTANBUL VE ST. PETERSBURG'UN YÖNETİM YAPISI ÜZERİNE KARŞILAŞTIRMALI BİR İNCELEMETürkiye ve Rusya arasında, komşuluk ilişkilerine dayanan başta siyasi, tarihi, kültürel, ekonomik, sosyolojik ve daha birçok sahadaki yakınlıktan söz etmek mümkündür. Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkilere katkı sağlaması noktasında, akademik araştırmaların ne kadar büyük bir öneme haiz olduğu herkesçe malumdur. Özellikle şehir, şehircilik, şehir yönetimi vb. konulardaki karşılaştırmalı çalışmaların yetersizliği bu incelemenin yapılmasına zemin oluşturmuştur. Bu bağlamda, "İstanbul ve St. Petersburg'un Yönetim Yapısı Üzerine Karşılaştırmalı Bir İnceleme" başlıklı bu çalışmada, iki farklı merkezi yönetim kültüründen gelen İstanbul ve St. Petersburg şehirlerinin metropoliten şehir yönetimi ve şehircilik anlamındaki yönetim yapılarının rolü karşılaştırılmalı bir bakış açısıyla ele alınmıştır. Beş bölümden oluşan çalışmada, her iki şehir arasındaki benzerlik ve farklılıklar ortaya konulmaya çalışılmıştır. Ayrıca, İstanbul ve St. Petersburg şehirlerinin yönetim yapılarının doğru bir şekilde karşılaştırılması noktasında, New York, São Paulo, Londra, Kahire ve Tokyo şehirlerinin yönetim yapısı da çalışmaya konu edinilmiştir. Çalışmada ayrıca, konu hakkında yazılan kitap, bilimsel çalışma, makale, kanun, yönetmelik, belediyelerin resmi internet siteleri ve kişisel değerlendirmelerden istifade edilmiştir. ABSTRACTA COMPARATIVE STUDY ON THE ADMINISTRATIVE STRUCTURE OF ISTANBUL AND ST. PETERSBURG It is possible to mention about chiefly the political, historical, cultural, economical, sociological closeness and in many more fields which are based on the neighboring relationships between Russia and Turkey. It is known by everyone how important the academic studies are in terms of contributing to the relationships between Turkey and Russia. In particular, the insufficiency of the comparative studies such as city, city government, urbanization etc. has established a foundation to the investigation of these kind of studies. In this scope, with in this study that is called "A Comparative Study On The Administrative Structure Of Istanbul and St. Petersburg" coming from two different central governing cultures, the role of the administrative structures of those cities have been examined in terms of the metropolitan city governing and urbanization. The similarities and differences have been put forward in this study consisting of five parts. On top of that, New York, São Paulo, London, Cairo and Tokyo cities administrative structures have also been included in the study to be able to the correct comparison of the administrative structures of Istanbul and St. Petersburg. Moreover, in this study, lots of books, scientific researches, articles, laws, instructions, some municipalities official web-sites and personal evaluations have been utilized related to the topic.
ÖZETAVRUPA BİRLİĞİ'NE GİRİŞ SÜRECİNİN TÜRKİYE SERBEST BÖLGELERİ ÜZERİNE ETKİSİHazırlamış olduğum çalışmada serbest bölge olgusu, tarihsel gelişimi ve teorik yapısı bağlamında incelenmiş ve dünyadaki gelişme seyri ülke örnekleriyle açıklanmıştır. Daha sonra serbest bölgelerin Türkiye'deki gelişimi tarihsel olarak incelenmiş ve serbest bölgelerin kurulmasını gerektiren dönem koşulları ortaya konulmuştur. Şu anda Türkiye'de bulunan serbest bölgeler detaylı olarak incelendikten sonra elde edilen veriler ışığında serbest bölgelerin kuruluş amaçları doğrultusunda beklenilen etkiyi yaratıp yaratmadığı incelenmiştir.Diğer bir bölümde ise Avrupa Birliği'ne giriş sürecinin Türkiye serbest bölgeleri uygulaması üzerinde yaratacağı muhtemel değişiklikler incelenmiştir. Kuruluş amaçları farklı olan Avrupa Birliği ülkeleri serbest bölgelerinde uygulanan teşvikler ülkeler bazında açıklanmış olup kanuni uyum süreci içinde Türkiye'nin yapması gereken değişiklikler açıklanmaya çalışılmıştır. Avrupa Birliği Komisyonu 1985 yılında çıkarılan Serbest Bölgeler Kanunu'nun Avrupa Birliği Gümrük Kodu'na uyumlaştırılması için çalışmalara devam edilmesi konusunu ilerleme raporlarında sürekli belirtilmektedir. Türkiye'de bu bölgelerde yaklaşık 44.500 kişinin istihdam edildiği ve toplam dış ticaret hacminin yaklaşık 'unun serbest bölgelerden yapıldığı göz önüne alınırsa gerekli uyumun en kısa sürede gerçekleştirilmesi bu bölgelerde yatırım yapan veya yapabilecek firmalar için de önemlidir. Deneyimler ışığında serbest bölgelerdeki mevcut durumun uzun süre sürdürülebilmesinin mümkün olmadığı görülmektedir. Dolayısıyla bu bölgelerin ulusal ekonomiye sağlayacakları katkılar açısından yasal düzenlemelerin en kısa süre içinde yapılması önemlidir. ABSTRACTTHE EFFECT OF ACCESSION PROCESS TO EUROPEAN UNION ON TURKISH DUTY FREE ZONESOn the study that I prepaired, I tried to present the historical development and theoretical framework to analyze the phenomenon of the duty free zones. Also development period of them on all over the world with exampling some countries are mentioned. And then I examined the development of duty free zones in Turkey on historical way with exampling the needs of establishing free zones. Existing free zones in Turkey are examined carefully and tried to find out if they realized the effects which were mentioned at the time of duty free zones were establishing.On the other part, on the entrance process to European Uniıon, possible difference effects of Turkish duty free zones has been examined. Both intencives on Turkish duty free zones and different European Union country's duty free zones are mentioned and it has been shown what kind of amendments Turkey has to do to adapdate his laws to European Union laws on this matter. Since 2000, on the development reports of Turkey, it is taking part that in a short time period Turkey has to amend his regulations which will be harmonious with European custom code. If we take into consideration that 44.500 people are working on these zones in Turkey and of foreign trade volume is made here, it is very important that harmonizing regulational operations in a very short while has a big importance for the companies who are taking part on these regions and for the potential customers that can take part on duty free zones. From the previous experiences it is clear that situations on existing duty free zones can not go for longer. That is why because of the advantages which will be provided from the zones, legal regulations has to be done as soon as possible.
İdari makamlar, "idari işlemler" yoluyla irade açıklaması yapmaktadır. İdari işlemin, idari makamlar tarafından sona erdirilmesi yine idari işlemler yoluyla olmaktadır. Bu yetki, "İdari İşlemin kaldırılması" ve "İdari İşlemin Geri Alınması" şeklinde kullanılacaktır. Türk Kamu Yönetiminde, bu yetki kullanımında hatalar olmaktadır. Bu temel bilgiden yola çıkarak, bu çalışmada, öncelikle. "İdari İşlemin kaldırılması" ve "İdari İşlemin Geri Alınması" kavramlarından bahsedilmiştir. Daha sonra Türk Kamu Yönetiminde bu yetkinin kullanımında yönelik uygulamalar açısından incelenmiştir. Ayrıca idari işlemin geri alınması ve kaldırılmasının yargı kararlarına konu olan içeriği ve hukuki durumuna değinilmiştir. Türk Kamu Yönetimi'nde idari işlemin idarece sona erdirilmesinin çeşitli uygulamalarına yer verilmiştir. Son olarak, Türk Kamu Yönetiminde idari işlemlerin idare tarafından sona erdirilmesinin etki ve sonuçları ayrı ayrı ele alınmıştır. ; Administrative authorities are making a will disclosure through "administrative procedures". The termination of the administrative proceeding by the administrative authorities is also through administrative procedures. This authorization will be used in the form of "Removal of Administrative Procedure" and "Reinstatement of Administrative Procedure". In Turkish Public Administration, there are mistakes in using this authority. Starting from this basic knowledge, in this study, firstly, the concepts of "Removal of Administrative Process" and "Reinstatement of Administrative Process" are mentioned. Then it was examined in terms of applications for the use of this authority in Turkish Public Administration. It also mentions the content and legal status of the withdrawal and removal of administrative proceedings, which are subject to judicial decisions. In Turkish Public Administration, various implementations of the end of the administrative process by the administration have been included. Finally, the impact and consequences of the administrative ending of administrative procedures in the Turkish Public Administration are addressed separately.
ÖZETEnerji, her gün daha fazla duymaya başladığımız, çevresel, finansal etkileri olan ve toplumların refah seviyesi ve üretim için en temel girdidir. Gelişimin unsuru olan enerjinin kullanımında, küresel eğilimler kamuoyu oluşturmakta ve çevresel etkileri nedeniyle fosil yakıtların tüketimi ve verimsiz kullanıma baskı artmaktadır.Bizim konumuz olan enerji verimliliği ulusal rekabet gücümüze katkı sağlamanın ve çevresel baskılar sonucu ileride oluşacak uluslararası yaptırımlara hazırlıklı olmanın temelini oluşturmaktadır.Hükümetler tarafından yapılan kanuni düzenlemeler ile tüm hukuksal altyapı uluslararası hukuğa ve ulusal ihtiyaca uygun hale getirilmiştir.Tüm bu unsurlar bir araya getirildiğinde ülkemizde yer alan tüm işletmelerin enerjiyi daha verimli kullanmaları, kanuni yükümlüklerini yerine getirmelerine, maliyet avantajı aracılığıyla rekabet güçlerini artırmalarına ve geleceğin en önemli pazarlama unsuru olan çevreci şirket imajlarına katkı sağlamaktadır. Bu çalışmanın amacı enerji kavramı, enerji verimliğinin çevresel ve ekonomik boyutta öneminin tanımlanması, uluslararası uygulamalar ile ulusal durumun karşılaştırılmasının yapılmasıdır. Bu karşılaştırma ve analizler enerji kullanımı yoğun, ulusal ekonomideki payı büyük olan hizmet sektörü özelinde incelenmiştir.Bu çalşma üç bölümden oluşmaktadır, ilk bölümde enerji tanımı, kaynakları, kullanım alanları, verimlilik ve uygulamaları, uluslararası uygulamalar ve sonuçları, şirketler için maliyet muhasebesi kavramlarını içermektedir. İkinci bölümde ise hizmet sektörünü oluşturan en önemli alt gruplardan konaklama tesisleri üzerine yoğunlaşılmıştır. Antalya bölgesinde yer alan 5 yıldızlı oteller ile yapılan bir anket çalışması ile bu anketin analizi ikinci bölümde yer almaktadır. Son bölümde ise uygulama ile ortaya çıkan sonuç açıklanmaktadırBu çalışma hem kavramsal olarak enerjiyi, kaynakları, tüketimini, çevresel sonuçlarını, finansal etkilerini açıklamakta hemde saha çalışması ile sonuçlarını göstermektedir.ABSTRACTEnergy is the most important input required for the production and increasing the welfare level of the communities and which we hear much more every passing day and has environmental and financial affects. The global trends form the public opinion while the usage of energy which is an element of development and the enforcements over the consumption of fossil fuels and against ineffectual usage is increasing. Energy productivity which is our issue here, form the basic for the contribution in our national competitive power and being ready for the international enforcements that will arise in the future as the result of environmental pressure. The legal regulations prepared by the government and all legal infrastructure were made proper into international laws and national requirements. When all these elements are put into together, more productive energy usage of all enterprises exist in or country contributes to performing their legal obligations, increasing their competitive power through cost advantages and their environmentalist company image which is the most important marketing element of the future. The purpose of this study is to make the definition of energy concept and defining the energy productivity in accordance with the environmental and economic dimensions and performing the comparison of international applications with national situation. These comparisons and analysis were performed specially at service sector, whose share in national economy is great and at which energy usage is intensive. This study is formed of three chapters. In the first chapter includes the definition of energy, energy resources, energy usage and application areas, international applications and their results and the cost accounting concepts for the companies. In the second chapter, the study is focused on accommodation facilities which are ones among the most important sub groups that form the service sector. A survey study performed with the 5 star hotels located in Antalya region and analysis of this survey also take place in the second chapter. And in the last chapter, the results achieved at the end of the application are explained. This study both explain the energy, resources, energy consumption, environmental results, financial affects conceptually and also shows the results by means of the field study.
anemon ; Localization discourses coming to the fore after the eighties gained power with the demands of international organization and had coverage in the legal basis with European Charter of Local Self Government in the nineties. The agreement in which our country made reservation for some of its articles due to our unitary structure seems quite far away from realizing its objectives under the adopted form. Although it was attempted to make arrangements specific to autonomy with various local government reforms in 2000s, it resulted in cancellation by the judiciary. Special Provincial Administration Law No 5302 released in 2005; comprises similar localization cores in respect of followed judicial process and directions of changes made. Some changes in the relationship between provincial general council and governor body draw attention; the head of provincial general council, centralized control method that can be made against the decisions of the head, duration and frequency of assembly etc. evolving situation of provincial general council which is a body established after election will outline the scope of the study. As the origin of decision is based on a body elected its position in historical process of localization will be analyzed. ; Seksenli yıllardan sonra gündeme gelen yerelleşme söylemleri, uluslararası örgütlerin talepleriyle güç kazanmış, doksanlı yıllarda Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı ile yasal zeminde yer bulmuştur. Ülkemizin üniter yapısı itibariyle çeşitli maddelerine çekince koyduğu anlaşma, kabul edilen haliyle maksadını gerçekleştirmekten hayli uzak görülmektedir. İkibinli yıllarda ise çeşitli yerel yönetim reformlarıyla özerkliğe özgü düzenlemeler yapılmaya çalışılsada yargı tarafından iptaliyle sonuçlanmıştır. 2005 yılında çıkan 5302 Sayılı İl Özel İdaresi Kanunu; izlenilen yargı süreci ve yapılan değişikliklerin yönü itibariyle benzer yerelleşme nüveleri içermektedir. İl genel meclisi ile valilik organı arasındaki ilişkide bazı değişiklikler dikkat çekmektedir; il genel meclisi başkanının kim olduğu, kararlarına karşı yapılabilecek merkezi denetim şekli, toplanma süresi ve sıklığı gibi. Seçimle gelen bir organ olan il genel meclisinin evrilen durumu çalışmanın kapsamını çizecektir. Kararın menşeinin seçimle gelen bir organa dayanması itibariyle, yerelleşmenin tarihsel sürecindeki yeri analiz edilmeye çalışılacaktır. ; 22321
Devletler için hayati önem taşıyan teşkilatlarından birisi de mülki teşkilattır. Merkez yönetim tarafından alınan kararların tam ve eksiksiz olarak ülkenin her yerinde uygulanıyor olması, büyük devlet olmanın olmazsa olmaz şartlarındandır. Bu nedenle devletler, mümkün olduğunca mülki teşkilatlanmalarını güçlü tutmaya çalışmışlar ve kendi devlet, millet ve coğrafi özelliklerine göre yapılandırmışlardır. Osmanlı Devleti, geniş topraklı, çok uluslu ve farklı dinlere mensup insanların yaşadığı bir devlet idi. Türkiye Cumhuriyeti ise daha homojen toplum yapısına sahip, Osmanlı ile kıyaslandığında sahip olduğu toprak açısından küçük sayılabilecek bir devlettir. İki devlet arasındaki farklar Türkiye Cumhuriyeti'nin devraldığı sistemlerle yola devam etmesini imkânsız hale getirmiştir. Bu nedenle pek çok alanda yenilik yapılması kaçınılmaz olmuştur. Yasal dayanağın hazırlanmasından sonra girişilen faaliyetler, vilayetlerin yeterliliklerinin sorgulanmaya başlanması ile devam etmiştir. Yapılan kanunların içerisinde vilayetleri tarif eden objektif hükümlerin yer almaması, tek parti döneminde pek çok ilin kazaya, kazanın nahiyeye dönüştürülmesine neden olmuştur. Genellikle nüfus ve iktisadi hayat üzerinde yapılan değerlendirmeler neticesinde alına kararlar kısa süre sonra, hükümet tarafından yeniden sorgulanmaya başlamıştır. Bu iki kriter haricinde, askeri önem, idari boşluklar, ulaşım sorunları gibi kriterlerin kendisini göstermesi ile ilga edilen pek çok vilayet ve kaza yeniden ihda edilmek durumunda kalmıştır. ; Local administrative authority is among the crucial authorities of the states. A whole and complete implementation of the decisions taken by the central authority all over the state is deemed as "conditio sine qua non" of the largest states or empires. Therefore, states have been all the way in an attempt to sustain their local administrative authorities and organized them according to the their characteristics of government, nation and geography. Ottoman Empire was a state with vast territories where various nations and people from different religions used to live. The Republic of Turkey has a relatively more homogenous nation and can be deemed as a small state in respect to the land area when comparing the Ottoman Empire. Because of the differences between the two states, it was impossible for Turkey to proceed with the inherited old systems. Hence, innovations were made in many areas. As a sequel of the actions after legal basis has been set, sufficiency of provincial structure was started to be interrogated. Because the legislations did not clearly define the objective criteria for a settlement to be a province, provincial status of many settlements was legally changed into district while districts are converted into sub-districts in single-party period of the Republic. Decisions taken generally following the procedure of evaluation on demographics and economic life were started to be interrogated again by the government. In addition to these two, new criteria emerged such as military importance, administrative vacancies and transportation problems. In accordance with the new criteria, many provincial or district status, abolished before, were recognized once again.
Bu çalışmada, Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin Avrupa Birliğine üyelik sürecinden bahsedilmiş olup, Kıbrıs sorununun Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini nasıl etkilediği açıklanmıştır. Çalışmada arşiv kaynaklarını kullanarak zengin bir içerik oluşturmaya özen gösterilmiştir. Çalışmanın temelini oluşturabilmek için Kıbrıs sorununun tarihçesinden bahsedilmiştir. Devamında ise Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin Avrupa Birliğine üyelik sürecinin nedenleri ve hukuki durumu değerlendirilmiştir. Çalışmanın amacı Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin AB'ne üye olmasıyla birlikte Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde Kıbrıs sorununun nasıl etkili olduğunu gösterebilmektir. Bu bağlamda Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye karşı izlemiş olduğu taraflı politikayı ortaya konmuş ve Avrupa Birliği Zirve kararlarından bahsederek, Kıbrıs sorununun Türkiye'ye karşı nasıl kullanıldığı ifade edilmiştir. Buna ek olarak günümüz için bir değerlendirme yapılması gerektiği düşünülerek Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin Avrupa Birliğine üye olmasıyla birlikte Türkiye'ye karşı Doğu Akdeniz'de oluşturdukları siyasi baskılar analiz edilmiştir. ; In this study, the membership process of the Greek Cyprus Administration of south Cyprus to the European Union is mentioned and how the Cyprus problem affects Turkey-European Union relations is explained. In the study, care was taken to create a rich content by using archive resources. In order to form the basis of the study, the history of the Cyprus problem was mentioned. Afterwords, the reasons and legal status of the Greek Cyprus Administration's membership process to the European Union were evaluated. The aim of the study is to show how the Cyprus problem is effective in Turkey European Union relations with the Greek Cyprus Administration of South Cyprus joining the European Union. In this context, the biased policy followed by the European Union against Turkey was put forward and by the mention European Union Summit decisions, it was expressed how the Cyprus problem was used against Turkey. In addition to this, considering that an evaluation should be made for today, the political pressures created by the Greek Cyprus Administration of South Cyprus in the Eastern Mediterranean with the membership of the European Union have been analyzed.
* Eren Erdem. Beyaz Hareket Vakfı Genel Sekreteri. İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Yüksek Lisans Mezunu, erdemeren2234@gmail.com ; Literatürde ilk kez 1963 yılında ABD'de kullanılmaya başlayan kamu diplomasisi kavramı, 2000'li yıllarla birlikte kavramsal ve kurumsal olarak Türkiye'de de etkin olmaya başlamıştır. Bu bağlamda resmi, yarı resmi, kamu destekli ve sivil nitelikli birçok kurum ile kuruluş oluşturulmuş, teknik desteklerden insani yardımlara, kültürel faaliyetlerden dini hizmetlere kadar birçok alanda faaliyet göstermeyi sürdürmüşlerdir. 17 Nisan 2017 tarihinde yapılan anayasa değişikliği ve yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinden Türk Kamu Diplomasisi anlayışı da hukuki olarak etkilenmiştir. Anayasa değişikliği sonrasında Başbakanlık makamı kaldırılırken, Başbakanlığa bağlı birçok kurumun hukuki statüsü ve hiyerarşik üstü de değişmiştir. Ayrıca Kararnameler ile birçok kamu diplomasisi kurumunun görevi sona ermiş, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ve Kamu Diplomasisi Dairesi Başkanlığı gibi yeni bazı kurumlarda faaliyete başlamıştır. ; For the first time in 1963 usage of the concept of public diplomacy began in the United States. In 2000s as a conceptual and institutional value in Turkey has started to be effective. In this context, many institutions including official, semi-official, publicly supported and civil institutions have been established, and have continued to operate in many areas ranging from technical supports to humanitarian aid, cultural activities and religious services. The constitutional amendment made on 17 April 2017 and the Turkish Public Diplomacy constitution, which was published by the Presidential Decrees, were also affected legally. While the Prime Minister's office was abolished after the constitutional amendment, the legal status and hierarchical top of many institutions affiliated to the Prime Ministry were changed. In addition, the Decree and many public diplomacy institutions have ceased to work and have started to operate in some new institutions such as Presidency Directorate of Communications and Public Diplomacy Department.