Teaching and Research in the Field of Comparative Government
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 15, Heft 4, S. 1
ISSN: 1309-1034
35 Ergebnisse
Sortierung:
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 15, Heft 4, S. 1
ISSN: 1309-1034
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 10, Heft 4, S. 1
ISSN: 1309-1034
In: Sosyolojik bağlam dergisi: Journal of sociological context, Band 2, Heft April 2021, S. 105-122
ISSN: 2757-5942
In this study, Kemal Tahir's thoughts on Marxism and socialism are discussed in comparison with the left orthodoxy of the 1960s. The main motivating factor for the study is that Kemal Tahir's distinctive features from the orthodoxy of the period in terms of his thoughts on Marxism and socialism and the emphasis on his criticism will make an important contribution to the literature. Therefore, it focuses on the question "What are the features that differentiate Kemal Tahir's view of Marxism and socialism from his contemporary intellectuals?". Due to the characteristics of his intellectual heritage, the study has been prepared through the literature review based on careful examination of primary sources and the comparative method that provides determining the context of the data. The main argument put forward by the study is that what makes Kemal Tahir original and different in terms of his thoughts and criticisms is his understanding of Marxism in particular, and of science or scientific way of thinking in general sense. From the point of the socialist thoughts and movements, this study that presents the left orthodoxy of the 1960s on issues such as Marxism, socialism, society, the issue of development, the strategy of power and the envisioned socialist order within a theoretical and conceptual framework consisting of "high modernism", "scientism" and "political religions" contains the ideas of the party and opinion leaders of the three most representative and influential formations of the 1960s: Turkish Labour Party, National Democratic Revolution Movement and Yön (Destination) Movement. While Kemal Tahir's thoughts differ from these formations at some certain points, it should also be emphasized that despite all its differences, they have a paradigmatic similarity with the orthodoxy of the period in terms of her modernization strategy based on the distinction between culture and civilization.
In: Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi
ISSN: 1309-9302
Security is one of the most basic needs of a society. The concept of security in general means protection from all kinds of dangers and accidents. On the other hand, the concept of security is broken down into more specific, clearer and more understandable components. The issue of security has been a subject to be examined by many sciences, especially sociology. Security, as a subject of study, in sociology has many different definitions, dimensions and elements. The sociology of security is still very young. Due to the lack of scientific wealth on this subject, some believe that security can be the subject of political sociology or the sociology of war. In sociological discussions, security is a subject to be examined at the level of society, in the relations between people (in the context of political and social relations). In this respect, security is based on social factors. Therefore, in this study, we will try to answer questions like "What is Security Sociology" and "What elements is it based on?".
In: Journal of management, economic, literature, Islamic and political sciences: JOMELIPS = Yönetim, ekonomi, edebiyat, islami ve politik bilimler dergisi, Band 8, Heft 2, S. 100-119
ISSN: 2547-9512
Ehl-i hadis ekolünün önemli simalarından olan Takiyuddin İbn Teymiyye, eserlerinde Ebu Hanife, Ebu Yusuf, Muhammed b. el-Hasen gibi Hanefi imamlarına saygılı bir tutum sergilemiştir. Hatta kimi tartışmalarda onları kendi ideolojisinin referansları mahiyetinde olan "selef" dairesi içerisinde değerlendirmiştir. Bunun yanında İbn Teymiyye, Hanefilerin re'ye müstenit fıkıh metodolojilerini de yeri geldikçe eleştirmiştir. İbn Teymiyye'nin Hanefîlerin usul anlayışına hem genel anlamda hem de spesifik konular bazında eleştiriler yönelttiği görülür. Onun Hanefîlerin usulüne yönelik genel eleştirileri arasında ilk sırayı, bu usulün yeterince net olmadığı yönündeki eleştirisi alır. Usuldeki bu müphem yapı, İbn Teymiyye'nin "bid'at grupları" diye nitelediği kimi grupların Hanefî mezhebi içerisinde yapılanmasına imkân tanımıştır. İbn Teymiyye Hanefîlerin nassları anlama yöntemlerinin de ciddi ölçüde problemli olduğunu düşünür. Onun değerlendirmesine göre bu durum, onların Kitap ve sünnete çokça muhalefet etmeleri sonucunu doğurmuştur. İbn Teymiyye'nin Hanefî usulüne yönelik spesifik eleştirilerinin üç noktada yoğunlaştığı görülür. Bunların ilki kıyas konusundadır. O, Hanefîlerin "nassa muhalif kıyas" şeklinde ortaya koydukları kavramı reddederek sarih aklın sahih nakille çelişmeyeceği düşüncesinden hareketle doğru anlaşılmış nasslar ile doğru yapılmış kıyas arasında bir çelişkinin olmayacağı düşüncesini ileri sürer. Onun eleştirilerinin hedefi olan diğer iki konu ise "fıkıhta hile" ve "farazi fıkıh" konularıdır. İbn Teymiyye bunları ehl-i re'y tarafından meydana çıkarılmış "mezmum re'y" olduklarını bildirmektedir.
In: Journal of management, economic, literature, Islamic and political sciences: JOMELIPS = Yönetim, ekonomi, edebiyat, islami ve politik bilimler dergisi, Band 8, Heft 2, S. 9-18
ISSN: 2547-9512
İnsan gücü, işletmenin en önemli kaynaklarından birini oluşturmaktadır. Küresel rekabet ortamında sürdürülebilir başarı elde edebilmek için, bu gücün korunması ve devamının sağlanması büyük önem arz etmektedir. Sağlıklı bir örgüt için çalışanların işe karşı istekli olmaları ve işten ayrılma niyetinden uzaklaşmaları sağlanmalıdır. Çünkü mutlu çalışanlar, işten ayrılma düşüncesine sıcak bakmamakta ve çalıştıkları işletmenin başarılarına daha fazla katkı sunmaktadırlar. Bu makalenin amacı; insan kaynağının işletmeden ayrılma niyetini etkileyen faktörleri ortaya koymaktır. İşten ayrılma niyeti hem araştırmacılar hem de yöneticiler tarafından yoğun ilgi görmektedir. Dolayısıyla; gerçekleştirilen bu çalışmanın gelecekte yapılacak araştırmalara fayda sağlayacağı düşünülmektedir.
In: Journal of management, economic, literature, Islamic and political sciences: JOMELIPS = Yönetim, ekonomi, edebiyat, islami ve politik bilimler dergisi, Band 8, Heft 2, S. 41-63
ISSN: 2547-9512
İklim değişikliği konusundaki bilgi eksikliği, iklim değişikliği ile mücadelede duyarlılığın oluşmasında en büyük engellerden biridir. İklim değişikliği farkındalığı, hem yaşanabilir bir dünyanın hem de gelecek kuşakların haklarının korunması açısından önemli bir yaklaşımdır. Bu bağlamda toplumsal kalkınmanın devamlılığının sağlanması da mümkün olacaktır. Bu çalışmanın amacı, iklim değişikliği farkındalığını üniversite öğrencileri üzerinden anlamaya çalışmak ve böylece bu farkındalığın toplumsal kalkınmadaki potansiyel rolünü ortaya koymaktır. Çalışmanın evreni, Aralık 2022 ile Temmuz 2023 tarihleri arasında, Bartın Üniversitesi öğrencileri içinden Bartın merkezde seçilerek görüşülen öğrencilerden oluşturulmuştur. Bu kapsamda 36 öğrenciye ulaşılmış ve iklim değişikliği konusundaki düşüncelerine başvurulmuştur. Araştırmada nitel bir yaklaşım belirlendiğinden, elde edilen düşünce ve görüşler derlenmiş ve toplumsal kalkınma açısından önemi belirlenmeye çalışılmıştır. Nihayet, iklim değişikliğinin yansımaları ile toplumsal kalkınma etkileşimi, elde edilen verilere göre yorumlanmıştır.
In: Journal of management, economic, literature, Islamic and political sciences: JOMELIPS = Yönetim, ekonomi, edebiyat, islami ve politik bilimler dergisi, Band 8, Heft 2, S. 19-40
ISSN: 2547-9512
Bu çalışmada, müşriklerin peygamber algısı, nasıl bir peygamber istedikleri ve bu bağlamda Hz. Peygamber'e attıkları iftiralar, Kur'an-siyer bütünlüğünde incelendi. Kur'an temel alınarak, müşriklerin iftiraları ve varsa Kur'an'dan cevapları mukayeseli olarak beyan edildi. Bununla beraber attıkları iftiraların sebebi, Siyer kaynaklarından tespit edilmeye çalışıldı. Müşriklerin zihnindeki peygamberin, bir melek veya meleklerin desteklediği bir peygamber olduğu ifade edilmektedir. Onlar beşer bir peygamber olacaksa Mekke ve Taif'in iki büyük insanından birinin peygamberliğe daha layık olduğunu veya Hz. Muhammed gibi bir beşer, peygamber olacaksa o zaman bağlarının bahçelerinin olması gerektiğini iddia etmektedirler. Ayrıca müşriklerin peygamberlik için yemeyen, içmeyen ve çarşı- pazarda gezmeyen birinin olması gerektiği gibi akla ziyan kriterleri bulunmaktadır. Müşrikler; Hz. Muhammed'in nübüvvetini kabul etmedikleri için bu isteklerinin yanında O'na olmadık iftiralar atmışlardır. Bu çalışmada müşriklerin Hz. Peygamber'e İbn Ebi Kebşe, Sabii gibi Kur'an'da geçmeyen bazı sıfatları yakıştırmaları ve ayrıca mecnun, kahin, yalancı ve muallem gibi Kur'an'da yer alan iftiraları üzerinde duruldu. Bu ithamların temelinde insanların Hz. Peygamber ve mesajından etkilenmemesi ve müşriklerin ileri gelenlerinin statükolarını kaybetme korkusu olduğu sonucuna ulaşıldı. Ancak açıkçagörülmektedir ki Hz. Peygamber'in şahsiyetinin bu sıfatlara uymadığı bizzat Velid b. Muğire ve Ebu Cehil gibi müşriklerin ileri gelenlerinin itiraflarıyla anlaşılmaktadır.
In: Journal of management, economic, literature, Islamic and political sciences: JOMELIPS = Yönetim, ekonomi, edebiyat, islami ve politik bilimler dergisi, Band 8, Heft 2, S. 87-99
ISSN: 2547-9512
Bu çalışma, demokrasi kavramı ve son zamanlarda üzerinde en çok tartışılan demokrasi türlerinden biri olan müzakereci demokrasi üzerine yapılan değerlendirmeleri içerir. En geçerli tanım olarak literatürde yer alan tanım olan; halkın, halk tarafından yönetimini esas alan demokrasi kavramına, zamanla toplumsal grupların ilerleme seviyelerine bağlı olarak çeşitli tanımlamalar yapılmaya başlandığı görülmektedir. Farklı ülkelerde demokrasinin uygulanma şekillerine bağlı olarak da birçok demokrasi türü ortaya çıkmıştır. Bunların içinde günümüzde özellikle batılı devletler tarafından öne sürülen müzakereci demokrasi anlayışı, alternatif bir tür olarak dile getirilmiştir. Müzakereci demokrasi, vatandaşların ve toplum odaklı kuruluşların, alınması gereken kararın oluşumuna dair süreçlerde katılımlarının sağlanması açısından örnek bir model olarak görülmektedir. Günümüz devletlerinin artan nüfusları ve küreselleşme ile birlikte karmaşık hale gelen problemler düşünüldüğünde, bu modelin uygulanması oldukça zordur.
In: Journal of management, economic, literature, Islamic and political sciences: JOMELIPS = Yönetim, ekonomi, edebiyat, islami ve politik bilimler dergisi, Band 8, Heft 2, S. 64-86
ISSN: 2547-9512
Bu makale, Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) uluslararası ilişkilerdeki yumuşak gücünün vurgulanarak, ABD'nin uluslararası politikadaki önemi üzerine odaklanmaktadır. Yumuşak güç, askeri ve ekonomik güç dışında kullanılabilen ve bir ülkenin uluslararası alanda etkili olmasını sağlayan araçtır. ABD, bu yumuşak güç aracını etkili bir şekilde kullanarak uluslararası politikada lider bir rol oynamaktadır.
ABD'nin yumuşak gücünün temel bileşenleri ideolojik, kurumsal ve kültürel faktörleri içermektedir. İdeolojik olarak, ABD demokrasi, insan hakları ve özgürlük gibi evrensel değerleri teşvik etmektedir. Kurumsal olarak, ABD uluslararası organizasyonlarda liderlik yapar ve küresel sorunlara çözüm arar. Kültürel olarak, ABD pop kültürü, eğitim sistemi ve teknolojik üstünlüğü ile dünya genelinde etkileyici bir varlığa sahiptir. Bu faktörler, diğer ülkelerin ABD'yi taklit etmeye ve Amerikan yaşam tarzına özenmeye teşvik edebilir.
ABD'nin yumuşak gücü, uluslararası ilişkilerdeki güç dengesini yeniden şekillendirebilir. Diğer ülkeler, ABD'nin yumuşak gücüne hayranlık duyduğunda, ABD'nin politika ve değerlerini benimseme eğilimindedirler. Bu, uluslararası politikada ABD'nin çıkarlarına hizmet edebilir ve uluslararası iş birliğini teşvik edebilir.
Sonuç olarak, ABD'nin yumuşak gücü, uluslararası ilişkilerdeki etkisini artırmak için hayati bir araçtır. ABD, ideolojik, kurumsal ve kültürel faktörleri kullanarak uluslararası alanda liderlik yapabilir ve diğer ülkelerin politika ve değerlerini etkileyebilir. Bu nedenle, ABD'nin yumuşak gücü, uluslararası politikadaki önemini sürdürmek için kritik bir unsurdur.
In: Journal of management, economic, literature, Islamic and political sciences: JOMELIPS = Yönetim, ekonomi, edebiyat, islami ve politik bilimler dergisi
ISSN: 2547-9512
Bu makale, 1960'larda Hıristiyanlıkta ortaya çıkan en önemli modern teolojilerden Özgürlük Teolojisi'nin babası Perulu teolog Gustavo Gutiérrez'i, onun teolojisini ve teoloji metodunu konu edinmektedir. Özgürlük Teolojisi, Latin Amerika yoksullarının yerel dinî deneyimleriyle Katolik teolojinin farklı kültür ve inançlara açılma tutumunu birleştirmektedir. Yoksulların deneyimi ve sosyal bilimlerin verileri yanında Marksist analiz gibi tartışmalı teknikleri kullanarak geleneksel çizgiden ayrılan Özgürlük Teolojisi, bu iddialı tutumuyla, adeta XVI. yüzyıldaki Protestanlık gibi Hıristiyanlıkta çığır açarak dünyanın farklı bölgelerine etki etmektedir. Bu özellikleriyle dikkat çeken teoloji, makalede Özgürlük Teolojisi; Gutiérrez'in teolojik konumunu; teoloji metodu ve bunun yansımaları şeklinde üç aşamada ele alınmaktadır.
In: Journal of management, economic, literature, Islamic and political sciences: JOMELIPS = Yönetim, ekonomi, edebiyat, islami ve politik bilimler dergisi, Band 8, Heft 1, S. 23-41
ISSN: 2547-9512
Son yıllarda yaşanan hile ve yolsuzluklar işletmelerin varlığı ve geleceği açısından bir tehdit oluşturmaktadır. Dolayısıyla hilenin önlenmesi ve ortaya çıkartılması işletmeler açısından önem arz etmektedir. İşletmeler açısından oldukça maliyeti yüksek olan hile denetimi kavramı denetim literatüründe yer edinmeye başlamıştır. Hile denetimi, mali tabloların hile, hata ya da yanlışlık içerip içermediğini anlamaya yönelik makul bir güvence sağlamak amacıyla gerçekleştirilen planlanmış bir faaliyettir. Bu çalışmada, öncelikle hile ve hile ilgili kavramlar teorik olarak açıklandıktan sonra, hile tespitini sağlayan hile denetimi kavramı açıklanmıştır.
In: Journal of management, economic, literature, Islamic and political sciences: JOMELIPS = Yönetim, ekonomi, edebiyat, islami ve politik bilimler dergisi, Band 8, Heft 1, S. 1-22
ISSN: 2547-9512
Bu çalışmada, Türkiye ekonomisinin en önemli sektörü olan imalat sanayii altında bulunan alt sektörlerin finansal risk düzeylerinin Çok Kriterli Karar Verme (ÇKKV) yöntemleri ile belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla CRITIC Temelli PROMETHEE II Yöntemi geliştirilmiştir. Geliştirilen model, imalat sanayiin 9 alt sektörüne uygulanmıştır. Literatür incelemesine göre, veri seti olarak 12 adet mali oran belirlenmiş ve Veri Analiz Platformu (VAP) veri tabanından alınmıştır. Bu veri tabanından, mali oranların 2016-2020 yıllarına ait 5 yıllık sektör ortalama verisi elde edilmiştir. Çalışma sonucunda, "Diğer İmalat" sektörünün en düşük finansal riske, "Ana Metal Sanayi"nin ise en yüksek finansal riske sahip olduğu görülmüştür. Alt sektörlerle ilgili önemli finansal risklerin kısa vadeli borçların yönetiminden, işletme varlıklarının yönetiminden veya karlılıktan kaynaklanabileceği sonucuna ulaşılmıştır. Alt sektörlerin risk düzeyleri arasında önemli farklılıkların olduğu, bu nedenle finansal risklerin alt sektörler bazında ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır
In: Journal of management, economic, literature, Islamic and political sciences: JOMELIPS = Yönetim, ekonomi, edebiyat, islami ve politik bilimler dergisi, Band 8, Heft 1, S. 42-58
ISSN: 2547-9512
Performans değerleme mevcut durumun yeterliliği, zayıf ve güçlü yönlerin tespit edilebilmesi için oldukça önemlidir. Finansal performans analizleri firmaların ve sektörlerin mali yapıları hakkında fikir vermektedir. Bu araştırmada Türkiye'de ulaştırma ve depolama alanında faaliyet gösteren firmaların konsolide edilmiş mali tablolarından elde edilen finansal oranlar kullanılarak çok kriterli karar verme yöntemiyle 2009-2021 finansal performans analizi yapılmıştır. Çok kriterli karar verme yöntemi olarak TOPSIS yöntemi tercih edilmiş, kriter ağırlıkları entropi yöntemiyle belirlenmiştir. Araştırmanın bulgularına göre ilgili periyotta ulaştırma ve depolama sektörünün finansal performansı dalgalı bir seyir göstermiştir. Sektörün en başarılı finansal performansı 2009 yılında, en başarısız finansal performansı 2021 yılında gözlenmiştir.
In: Journal of management, economic, literature, Islamic and political sciences: JOMELIPS = Yönetim, ekonomi, edebiyat, islami ve politik bilimler dergisi, Band 8, Heft 1, S. 74-97
ISSN: 2547-9512
Serbest bölge, bir ülke sınırları içerisinde olup gümrük mevzuatının kısmen ya da hiç uygulanmadığı özel alanlar olarak tanımlanır. Serbest Bölgeler, devlet müdahalesinin minimum düzeyde olduğu aynı zamanda ticareti ve üretimi büyütmek için birtakım teşviklerin sağlandığı yerlerdir. Dünyada serbest bölgeler, büyük tüketim alanlarına yakın yerlerde oluşan ticaret kolonilerinin serbest alanlar oluşturması ile başlamıştır. İlk serbest liman örneği 1547 yılında İtalya' da kurulmuştur. Türkiye'de ise 1985 yılında 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun yürürlüğe girmesi ile ilk serbest bölgeleri Mersin ve Antalya illerinde kurulmuştur. Filyos Vadisi Projesi, serbest bölge, serbest endüstri bölgesi, liman ve genişleme alanının tamamına verilen isimdir. Çalışmanın temel amacı, serbest bölgeler bağlamında Filyos Vadisi Projesi'nin bölge ve ülke ekonomisine olası katkılarını incelemektir. Bu amaçla nitel araştırma yöntemi tercih edilmiş, verilerin toplanmasında doküman analizi olarak basılı ve elektronik materyaller incelenmiş ve değerlendirilmiştir.
Ulusal bir yatırım projesi olan Filyos Vadisi projesi, bir enerji, teknoloji ve lojistik üssü haline gelmesiyle birlikte hem bölge hem de ülke ekonomisine özellikle yatırım, istihdam, ticaret ve enerji gibi temel konularda önemli katkılar sağlayacaktır.