Abstract: Political Culture in the Baltic States. Between National and European IntegrationEglė Kesylytė-Alliks (researcher at Institute of International Relations and Political Science, Vilnius University) reviews Political Culture in the Baltic States. Between National and European Integration written by Kjetil Duvold, Sten Berglund and Joakim Ekman.
Political Culture in the Baltic States: Between National and European Integration är en gedigen studie av demokratins ställning i de baltiska staterna och den kritiska roll som etniska skiljelinjer kan ha i demokratiseringprocesser. Den har mycket att erbjuda både områdesspecialister och läsare med ett mer allmänt intresse för demokrati och politisk kultur.
Political Culture in the Baltic States: Between National and European Integration is a thorough study of the situation of democracy in the Baltic states, and the critical role of ethnic cleavages in processes of democratization. It has much to offer to area specialists as well as to readers more generally interested in democracy and political culture.
Abstract in English: Close and Distant. Political Executive-Media Relations in Four CountriesElin Strand Larsen reviews Close and Distant. Political Executive-Media Relations in Four Countries. Edited by Karl Magnus Johansson and Gunnar Nygren, the book is based on a three-year long research project and analysis of the relationship between politicians, press secretaries and journalists in four countries – Finland, Lithuania, Poland and Sweden. By conducting thorough, well-coordinated research and numerous research interviews (20–25 from each country), the research group has studied the interplay between government and media in the period 2014–2017. The anthology contains four country-specific chapters, as well as the following cross-national themes: government communication, social media, source-journalist relationships, mediatisation and political communication cultures.
Bu çalışmanın amacı, whistleblowing kavramının önemini ortaya koymak, mevcut bilgi birikimini görünür kılmak, bu alana katkıda bulunacak gelecekteki araştırmalar için bir yol haritası çizmek ve whistleblowing üzerine yapılan yayınların bibliyometrik profilini ortaya çıkarmaktır. Bu amaç doğrultusunda Web of Science Core Collection (WOS) veri tabanında, başlığında, özetinde veya anahtar kelimelerinde "whistleblowing" ifadesini içeren çalışmalar taranmıştır. Herhangi bir yıl kısıtlaması yapılmamış, dil olarak sadece İngilizce yayınlar ve WOS kategorisi olarak Ethics (Etik), Business (İşletme), Management (Yönetim), Business Finance (İşletme Finansmanı), Public Administration (Kamu Yönetimi), Economics (Ekonomi), Political Science (Siyaset Bilimi), Nursing (Hemşirelik), Industrial Relations Labor (Endüstriyel İlişkiler ve İşgücü), Social Science Interdiciplinary (Disiplinlerarası Sosyal Bilimler) adlı 10 alan seçilmiştir. Bu kısıtlamalar sonucunda toplam 704 yayından oluşan veri setine ulaşılmıştır. R yazılımı aracılığıyla elde edilen veriler kullanılarak bibliyometrik bir analiz gerçekleştirilmiştir. Analizler, whistleblowing ile ilgili yayınların, kaynakların, yazarların, ülkelerin, anahtar kelimelerin yıl, atıf ve sıklık kriterlerine ilişkin performanslarını ortaya koymuştur. Çalışma ayrıca konu çerçevesinde oluşan kavramsal, entellektüel ve sosyal yapıları da görünür kılmıştır. Araştırma sonuçlarının whistleblowing konusunda çalışma yapan araştırmacılara konunun ana hatlarını, konuyla ilgili eğilimleri ve yayınlanan en önemli dergi ile makaleleri göstermesi, kurumların, ülkelerin ve yazarların kavramla ilgili bilimsel yayın performanslarını değerlendirmesi, birbirini tekrar eden araştırmaların önüne geçilmesi ve literatürdeki araştırma boşluğunu gidermeye çalışması açısından faydalı olacağı düşünülmektedir.
The Cerattepe mining project for the extraction of gold and copper in the city of Artvin has been controversial since the mid-1980s. Local resistance against the project peaked in 2015-2016 in the form of blockages, sit-ins, social media protests, litigations, and signed petitions. This paper analyzes protests against the Cerattepe mining project in terms of their motivations, strategies, limitations, and political perceptions. Through an original survey analysis (N=253) and interview data, we find that the locals frame their activism as above party politics to keep a legitimate position in resisting the mining project. This strategy has remained intact for several years despite the politicization attempts of resistance from national-level political parties. We explain this strategy with the national consensus on prioritizing economic growth over environmental issues, neoliberal developmentalism with strong state support for private companies, and high levels of political polarization in society. Overall, the study offers an understanding of the challenges in front of environmental issue-based activism in Turkey and reveals the strategies of locals in resisting an environmentally destructive mining project.
Abstract: Post Post-Soviet, style and rebellion: Symbolism and subversive nationalism in Gosha Rubchinskiy's 'new Russia'This article explores the resonance enjoyed by streetwear designer Gosha Rubchinskiy among young Russians, and the extensive network that has emerged under his wings and refers to itself as 'the new Russia'. Analysis of Rubchinskiy's work, with Dick Hebdige's semiotic approach as the epistemological context, supplemented by insights from Simon Reynolds, Michel Foucault and Michel Maffesoli, reveals a continuous deconstruction of the Russian regime's hegemonic narrative of Russianness – so-called 'Putinism'. At the same time, Rubchinskiy constructs a countercultural form of Russian national belonging, one with room to accommodate those who feel alienated by mainstream Russian nationalism. From a social science perspective, a countercultural inclusive nation-building project is in itself a paradox – so how are we to understand Gosha Rubchinskiy's 'new Russia'?
Security is one of the most basic needs of a society. The concept of security in general means protection from all kinds of dangers and accidents. On the other hand, the concept of security is broken down into more specific, clearer and more understandable components. The issue of security has been a subject to be examined by many sciences, especially sociology. Security, as a subject of study, in sociology has many different definitions, dimensions and elements. The sociology of security is still very young. Due to the lack of scientific wealth on this subject, some believe that security can be the subject of political sociology or the sociology of war. In sociological discussions, security is a subject to be examined at the level of society, in the relations between people (in the context of political and social relations). In this respect, security is based on social factors. Therefore, in this study, we will try to answer questions like "What is Security Sociology" and "What elements is it based on?".
In: Journal of management, economic, literature, Islamic and political sciences: JOMELIPS = Yönetim, ekonomi, edebiyat, islami ve politik bilimler dergisi, Band 8, Heft 2, S. 100-119
Ehl-i hadis ekolünün önemli simalarından olan Takiyuddin İbn Teymiyye, eserlerinde Ebu Hanife, Ebu Yusuf, Muhammed b. el-Hasen gibi Hanefi imamlarına saygılı bir tutum sergilemiştir. Hatta kimi tartışmalarda onları kendi ideolojisinin referansları mahiyetinde olan "selef" dairesi içerisinde değerlendirmiştir. Bunun yanında İbn Teymiyye, Hanefilerin re'ye müstenit fıkıh metodolojilerini de yeri geldikçe eleştirmiştir. İbn Teymiyye'nin Hanefîlerin usul anlayışına hem genel anlamda hem de spesifik konular bazında eleştiriler yönelttiği görülür. Onun Hanefîlerin usulüne yönelik genel eleştirileri arasında ilk sırayı, bu usulün yeterince net olmadığı yönündeki eleştirisi alır. Usuldeki bu müphem yapı, İbn Teymiyye'nin "bid'at grupları" diye nitelediği kimi grupların Hanefî mezhebi içerisinde yapılanmasına imkân tanımıştır. İbn Teymiyye Hanefîlerin nassları anlama yöntemlerinin de ciddi ölçüde problemli olduğunu düşünür. Onun değerlendirmesine göre bu durum, onların Kitap ve sünnete çokça muhalefet etmeleri sonucunu doğurmuştur. İbn Teymiyye'nin Hanefî usulüne yönelik spesifik eleştirilerinin üç noktada yoğunlaştığı görülür. Bunların ilki kıyas konusundadır. O, Hanefîlerin "nassa muhalif kıyas" şeklinde ortaya koydukları kavramı reddederek sarih aklın sahih nakille çelişmeyeceği düşüncesinden hareketle doğru anlaşılmış nasslar ile doğru yapılmış kıyas arasında bir çelişkinin olmayacağı düşüncesini ileri sürer. Onun eleştirilerinin hedefi olan diğer iki konu ise "fıkıhta hile" ve "farazi fıkıh" konularıdır. İbn Teymiyye bunları ehl-i re'y tarafından meydana çıkarılmış "mezmum re'y" olduklarını bildirmektedir.
In: Journal of management, economic, literature, Islamic and political sciences: JOMELIPS = Yönetim, ekonomi, edebiyat, islami ve politik bilimler dergisi, Band 8, Heft 2, S. 9-18
İnsan gücü, işletmenin en önemli kaynaklarından birini oluşturmaktadır. Küresel rekabet ortamında sürdürülebilir başarı elde edebilmek için, bu gücün korunması ve devamının sağlanması büyük önem arz etmektedir. Sağlıklı bir örgüt için çalışanların işe karşı istekli olmaları ve işten ayrılma niyetinden uzaklaşmaları sağlanmalıdır. Çünkü mutlu çalışanlar, işten ayrılma düşüncesine sıcak bakmamakta ve çalıştıkları işletmenin başarılarına daha fazla katkı sunmaktadırlar. Bu makalenin amacı; insan kaynağının işletmeden ayrılma niyetini etkileyen faktörleri ortaya koymaktır. İşten ayrılma niyeti hem araştırmacılar hem de yöneticiler tarafından yoğun ilgi görmektedir. Dolayısıyla; gerçekleştirilen bu çalışmanın gelecekte yapılacak araştırmalara fayda sağlayacağı düşünülmektedir.
In: Journal of management, economic, literature, Islamic and political sciences: JOMELIPS = Yönetim, ekonomi, edebiyat, islami ve politik bilimler dergisi, Band 8, Heft 2, S. 41-63
İklim değişikliği konusundaki bilgi eksikliği, iklim değişikliği ile mücadelede duyarlılığın oluşmasında en büyük engellerden biridir. İklim değişikliği farkındalığı, hem yaşanabilir bir dünyanın hem de gelecek kuşakların haklarının korunması açısından önemli bir yaklaşımdır. Bu bağlamda toplumsal kalkınmanın devamlılığının sağlanması da mümkün olacaktır. Bu çalışmanın amacı, iklim değişikliği farkındalığını üniversite öğrencileri üzerinden anlamaya çalışmak ve böylece bu farkındalığın toplumsal kalkınmadaki potansiyel rolünü ortaya koymaktır. Çalışmanın evreni, Aralık 2022 ile Temmuz 2023 tarihleri arasında, Bartın Üniversitesi öğrencileri içinden Bartın merkezde seçilerek görüşülen öğrencilerden oluşturulmuştur. Bu kapsamda 36 öğrenciye ulaşılmış ve iklim değişikliği konusundaki düşüncelerine başvurulmuştur. Araştırmada nitel bir yaklaşım belirlendiğinden, elde edilen düşünce ve görüşler derlenmiş ve toplumsal kalkınma açısından önemi belirlenmeye çalışılmıştır. Nihayet, iklim değişikliğinin yansımaları ile toplumsal kalkınma etkileşimi, elde edilen verilere göre yorumlanmıştır.
In: Journal of management, economic, literature, Islamic and political sciences: JOMELIPS = Yönetim, ekonomi, edebiyat, islami ve politik bilimler dergisi, Band 8, Heft 2, S. 19-40
Bu çalışmada, müşriklerin peygamber algısı, nasıl bir peygamber istedikleri ve bu bağlamda Hz. Peygamber'e attıkları iftiralar, Kur'an-siyer bütünlüğünde incelendi. Kur'an temel alınarak, müşriklerin iftiraları ve varsa Kur'an'dan cevapları mukayeseli olarak beyan edildi. Bununla beraber attıkları iftiraların sebebi, Siyer kaynaklarından tespit edilmeye çalışıldı. Müşriklerin zihnindeki peygamberin, bir melek veya meleklerin desteklediği bir peygamber olduğu ifade edilmektedir. Onlar beşer bir peygamber olacaksa Mekke ve Taif'in iki büyük insanından birinin peygamberliğe daha layık olduğunu veya Hz. Muhammed gibi bir beşer, peygamber olacaksa o zaman bağlarının bahçelerinin olması gerektiğini iddia etmektedirler. Ayrıca müşriklerin peygamberlik için yemeyen, içmeyen ve çarşı- pazarda gezmeyen birinin olması gerektiği gibi akla ziyan kriterleri bulunmaktadır. Müşrikler; Hz. Muhammed'in nübüvvetini kabul etmedikleri için bu isteklerinin yanında O'na olmadık iftiralar atmışlardır. Bu çalışmada müşriklerin Hz. Peygamber'e İbn Ebi Kebşe, Sabii gibi Kur'an'da geçmeyen bazı sıfatları yakıştırmaları ve ayrıca mecnun, kahin, yalancı ve muallem gibi Kur'an'da yer alan iftiraları üzerinde duruldu. Bu ithamların temelinde insanların Hz. Peygamber ve mesajından etkilenmemesi ve müşriklerin ileri gelenlerinin statükolarını kaybetme korkusu olduğu sonucuna ulaşıldı. Ancak açıkçagörülmektedir ki Hz. Peygamber'in şahsiyetinin bu sıfatlara uymadığı bizzat Velid b. Muğire ve Ebu Cehil gibi müşriklerin ileri gelenlerinin itiraflarıyla anlaşılmaktadır.
In: Journal of management, economic, literature, Islamic and political sciences: JOMELIPS = Yönetim, ekonomi, edebiyat, islami ve politik bilimler dergisi, Band 8, Heft 2, S. 87-99
Bu çalışma, demokrasi kavramı ve son zamanlarda üzerinde en çok tartışılan demokrasi türlerinden biri olan müzakereci demokrasi üzerine yapılan değerlendirmeleri içerir. En geçerli tanım olarak literatürde yer alan tanım olan; halkın, halk tarafından yönetimini esas alan demokrasi kavramına, zamanla toplumsal grupların ilerleme seviyelerine bağlı olarak çeşitli tanımlamalar yapılmaya başlandığı görülmektedir. Farklı ülkelerde demokrasinin uygulanma şekillerine bağlı olarak da birçok demokrasi türü ortaya çıkmıştır. Bunların içinde günümüzde özellikle batılı devletler tarafından öne sürülen müzakereci demokrasi anlayışı, alternatif bir tür olarak dile getirilmiştir. Müzakereci demokrasi, vatandaşların ve toplum odaklı kuruluşların, alınması gereken kararın oluşumuna dair süreçlerde katılımlarının sağlanması açısından örnek bir model olarak görülmektedir. Günümüz devletlerinin artan nüfusları ve küreselleşme ile birlikte karmaşık hale gelen problemler düşünüldüğünde, bu modelin uygulanması oldukça zordur.
In: Journal of management, economic, literature, Islamic and political sciences: JOMELIPS = Yönetim, ekonomi, edebiyat, islami ve politik bilimler dergisi, Band 8, Heft 2, S. 64-86
Bu makale, Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) uluslararası ilişkilerdeki yumuşak gücünün vurgulanarak, ABD'nin uluslararası politikadaki önemi üzerine odaklanmaktadır. Yumuşak güç, askeri ve ekonomik güç dışında kullanılabilen ve bir ülkenin uluslararası alanda etkili olmasını sağlayan araçtır. ABD, bu yumuşak güç aracını etkili bir şekilde kullanarak uluslararası politikada lider bir rol oynamaktadır.
ABD'nin yumuşak gücünün temel bileşenleri ideolojik, kurumsal ve kültürel faktörleri içermektedir. İdeolojik olarak, ABD demokrasi, insan hakları ve özgürlük gibi evrensel değerleri teşvik etmektedir. Kurumsal olarak, ABD uluslararası organizasyonlarda liderlik yapar ve küresel sorunlara çözüm arar. Kültürel olarak, ABD pop kültürü, eğitim sistemi ve teknolojik üstünlüğü ile dünya genelinde etkileyici bir varlığa sahiptir. Bu faktörler, diğer ülkelerin ABD'yi taklit etmeye ve Amerikan yaşam tarzına özenmeye teşvik edebilir.
ABD'nin yumuşak gücü, uluslararası ilişkilerdeki güç dengesini yeniden şekillendirebilir. Diğer ülkeler, ABD'nin yumuşak gücüne hayranlık duyduğunda, ABD'nin politika ve değerlerini benimseme eğilimindedirler. Bu, uluslararası politikada ABD'nin çıkarlarına hizmet edebilir ve uluslararası iş birliğini teşvik edebilir.
Sonuç olarak, ABD'nin yumuşak gücü, uluslararası ilişkilerdeki etkisini artırmak için hayati bir araçtır. ABD, ideolojik, kurumsal ve kültürel faktörleri kullanarak uluslararası alanda liderlik yapabilir ve diğer ülkelerin politika ve değerlerini etkileyebilir. Bu nedenle, ABD'nin yumuşak gücü, uluslararası politikadaki önemini sürdürmek için kritik bir unsurdur.
In: Journal of management, economic, literature, Islamic and political sciences: JOMELIPS = Yönetim, ekonomi, edebiyat, islami ve politik bilimler dergisi
Bu makale, 1960'larda Hıristiyanlıkta ortaya çıkan en önemli modern teolojilerden Özgürlük Teolojisi'nin babası Perulu teolog Gustavo Gutiérrez'i, onun teolojisini ve teoloji metodunu konu edinmektedir. Özgürlük Teolojisi, Latin Amerika yoksullarının yerel dinî deneyimleriyle Katolik teolojinin farklı kültür ve inançlara açılma tutumunu birleştirmektedir. Yoksulların deneyimi ve sosyal bilimlerin verileri yanında Marksist analiz gibi tartışmalı teknikleri kullanarak geleneksel çizgiden ayrılan Özgürlük Teolojisi, bu iddialı tutumuyla, adeta XVI. yüzyıldaki Protestanlık gibi Hıristiyanlıkta çığır açarak dünyanın farklı bölgelerine etki etmektedir. Bu özellikleriyle dikkat çeken teoloji, makalede Özgürlük Teolojisi; Gutiérrez'in teolojik konumunu; teoloji metodu ve bunun yansımaları şeklinde üç aşamada ele alınmaktadır.
In: Journal of management, economic, literature, Islamic and political sciences: JOMELIPS = Yönetim, ekonomi, edebiyat, islami ve politik bilimler dergisi, Band 8, Heft 1, S. 23-41
Son yıllarda yaşanan hile ve yolsuzluklar işletmelerin varlığı ve geleceği açısından bir tehdit oluşturmaktadır. Dolayısıyla hilenin önlenmesi ve ortaya çıkartılması işletmeler açısından önem arz etmektedir. İşletmeler açısından oldukça maliyeti yüksek olan hile denetimi kavramı denetim literatüründe yer edinmeye başlamıştır. Hile denetimi, mali tabloların hile, hata ya da yanlışlık içerip içermediğini anlamaya yönelik makul bir güvence sağlamak amacıyla gerçekleştirilen planlanmış bir faaliyettir. Bu çalışmada, öncelikle hile ve hile ilgili kavramlar teorik olarak açıklandıktan sonra, hile tespitini sağlayan hile denetimi kavramı açıklanmıştır.