Kamu politikası, devletlerin devamlılığı gereği hükümetler tarafından vatandaşın hizmetine sunmak amacıyla yapılan faaliyetleri kapsamaktadır. Devletin oluşumundan günümüze kadar herkes, kendi amaçları doğrultusunda farklı yöntemler izleyerek bu faaliyetleri sağlamışlardır. Kamu politikaları, 21. Yüzyıl itibariyle gelişim göstermiş ve teorik olarak üzerinde çalışmalara yoğunlaşılmıştır. Kamu politikası kavramı bir oluşum aşamasıyla başlayıp değerlendirme aşamasıyla biten bir süreç yaşamaktadır. Bu sürecin içerisinde farklı organlardan oluşan birçok aktör bulunmaktadır. Devletlerin yönetim sistemlerine göre aktörler farklılık gösterebilmektedir. Bu çalışma, kamu politikası aktörlerinden birisi olan ve ülkemizde mevcut Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile oluşturulan Cumhurbaşkanlığı Politika Kurulları'nın, ABD'de bulunan Başkanın Yürütme Ofisleri ile karşılaştırmalı analiz yapılarak, kamu politikası sürecinde üstlendiği görev ve sorumluluklar ele almaktadır. Çalışma kapsamında, birinci bölümde kamu politikası kavramına ilişkin kavramsal bilgilendirme yapılmıştır. Kamu politikasının oluşum ve uygulama aşamalarının arasında geçen süreçten ve süreç içerisinde etkili aktörlerden, uygulama modellerinden bahsedilmiştir. İkinci bölümde hükümet sistemleri hakkında genel bir değerlendirme yapılarak, Türkiye özelinde geçmişten günümüze hükümet sistemleri geniş perspektifte ele alınmıştır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine ilişkin kapsamlı bilgi verilmiştir. Üçüncü bölümde, Cumhurbaşkanlığı Politika Kurullarına ve ABD Başkanın Yürütme Ofisleri hakkında bilgi verilmiştir. Kamu politikası sürecinde üstlendikleri görev ve sorumluluklar ele alınarak, yazın taraması analizleri yapılarak faaliyetlere ilişkin genel değerlendirme yapılmıştır. ; Public policy covers activities carried out by governments to serve the citizens in accordance with the continuity of the states. From the formation of the state until today, everyone has provided these activities by following different methods for their own purposes. Public policies have developed since the 21st century and theoretical studies mainly focused on these policies. The concept of public policy has a process that starts with a formation phase and ends with an evaluation stage. In this process, there are many actors consisting of different organs. Actors may differ according to the management systems of the states. This study investigates the comparisons of the duties and responsibilities of the Presidential Policy Councils, which are one of the public policy actors and formed by the current presidential government system in Turkey, with the Executive Offices of the President located in the United States. Within the scope of the study, conceptual information on the concept of public policy was discussed in the first chapter. The process between the formation and implementation stages of public policy and the effective actors and implementation models in the process were analyzed. In the second chapter, a general evaluation of government systems is conducted and the government systems from past to present in Turkey are taken into consideration in a broad perspective. Extensive information on the Presidential System of Government is provided. The third chapter provides information on Presidential Policy Councils and the Executive Offices of the president of the United States. The duties and responsibilities of these councils in the public policy process were taken into consideration and the general evaluation of the activities was carried out by reviewing the literature.
Kamu politikası çözümlemesi, hükümetin ne yaptığı, neden yaptığı, ilgili politika sonucunda ne çeşit çıktıların elde edildiğine dair soruların irdelendiği bir süreçtir. Alan yazınında kamu politikası çözümleme modellerine ilişkin çeşitli modeller yer alsa da, süreç modeli akademik çalışmalarda en yaygın kullanılan modellerden birisidir. Resmi, sivil ve uluslararası aktörlerin rol oynadığı ve karmaşık bir yapıya sahip olan kamu politikası süreci, süreç modeli çerçevesinde aşamalara bölünerek çözümlenebilir. Süreç modeline dayalı son dönem çözümlemelerde; gündeme geliş, formüle ediliş, kanunlaştırma, uygulama ve değerlendirme gibi aşamaları içeren bir döngü kullanılmaktadır. 1929 yılında yürürlüğe giren Cumhuriyet tarihinin en köklü kanunlarından biri olan 1416 sayılı "Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanun" ile binlerce öğrenci yurtdışında burslu öğrenim görmüştür. Öğrenimlerini başarıyla tamamlayan bursiyerler, çeşitli alanlarda ve disiplinlerde Türkiye'nin ilkleri arasında yer almayı başarmıştır. Buna ilaveten, Türkiye'deki üniversitelerin öğretim üyesi ihtiyacının karşılanabilmesi için araştırma görevlileri, 1981'de kanunlaşan 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu çerçevesinde, 1986'da yapılan değişiklikle, lisansüstü öğrenim görmeleri amacıyla yurtdışına gönderilmiştir. 2000'li yıllarla birlikte özellikle uluslararası aktörlerinde etkisiyle başlayan reform süreci Türkiye'nin yükseköğretim eğitim alanında etkisini göstermiştir. Bu bağlamda, onyıllar içersinde etkinliğini ve verimliliğini kaybeden Türkiye'nin yurtdışı lisansüstü burs politikasının yeniden ivme kazanabilmesi için 2006 yılında "5 Yılda 5 Bin Öğrenci Projesi" uygulamaya konulmuş ve yıllar içerisinde işlevsel düzenlemeler hayata geçirilmiştir. Bu çalışmada, Türkiye'nin yurtdışı lisansüstü burs politikası süreç modeli başta olmak üzere çeşitli kamu politikası çözümleme model ve çerçeveleri kullanılarak çözümlenmektedir. Buna ek olarak, "5 Yılda 5 Bin Öğrenci Projesi" kapsamında yurtdışına gönderilen 558 eski ve mevcut bursiyere anket uygulanmıştır. Bu araştırma için oluşturulan hipotezler Bağımsız Örneklemler için t-Test ve Varyans Analizi (ANOVA) ile analiz edilmiştir. Eski ve mevcut bursiyerlerin yurtdışı lisansüstü burs politikası uygulamalarına ilişkin tutumları ölçülmüş ve karşılaştırmalı değerlendirmeler yapılmıştır. ; Public policy analysis is a process in which questions such as what the government has done, why it has done it, and what kind of outputs have gathered as a result of the relevant policy are scrutinized. Although there are various models in the literature on public policy analysis, the stages (heuristics) model is one of the most commonly used models in academic studies. Public policy process in which official, unofficial and international actors play role and has a complex structure can be analysed by dividing into stages within the framework of stages model. In the analyses conducted based on stages model, a cycle is used which comprises of the stages such as agenda setting, formulation, legitimation, implementation, and evaluation. Thousands of students studied in abroad through government scholarships with the Law No. 1416 referred to as "Students to be Sent to Foreign Countries" enacted in 1929, considered one of the most rooted laws of the history of Republic. The students who successfully completed their education have managed to be pioneers in variety of fields and disciplines in Turkey. In addition to this, research assistants were sent to abroad in order to meet the needs of the teaching staff in Turkish universities within the scope of the Higher Education Law No. 2547 enacted in 1981 re-arranged in 1986 for this specific purpose. The reform process that started especially with the effect of international actors in 2000's has been influential in the field of Turkish higher education. In this regard, in order to ensure that abroad graduate scholarship policy of Turkey which has lost its efficiency along the decades, gained its former pace once again, "5 Thousand Students in 5 Years" project was introduced in 2006 and functional regulations were put in practice. In this study, abroad graduate scholarship policy of Turkey is analysed by applying public policy analysis models and frameworks and especially by the stages model. Furthermore, a survey study was conducted on totally 558 former and present students sent abroad within the context of "5 Thousand Students in 5 Years" project. The hypotheses generated for this study were analysed by Independent Sample t-Test and Analysis of Variance (ANOVA). Attitudes of former and present scholarship students towards abroad graduate scholarship policy were measured and comparative evaluations were made.
Kamu politikası analizi, kamu politikası çalışmalarının ilgilendiği temel konulardan biridir. Toplumun ve siyasetin giderek karmaşıklaşması, karşılaşılan sorunların daha karmaşık hale gelmesine neden olmaktadır. Bunun sonucunda, sorunların çözümüne yönelik karar verme süreçlerinin daha güçlü şekilde desteklenmesi gerekmektedir. Kamu politikası analizi, kamu politikalarına karar verme aşamasında başvurulan önemli bir yöntemdir. Anketler, istatistikler, veri setleri, diğer sayısal gereçler ve düzenleyici etki analizi gibi teknikler politika analizinin zanaat boyutunu meydana getirirken içe bakış, sezgisel unsurlar, öngörü ve çeşitli informal süreçler ise sanat boyutunu meydana getirir. Bu karmaşık olgu, hem üstlendiği işlevler, hem de karar vericilere sağladığı çok yönlü içebakışla daha sağlıklı karar vermeye yardımcı olmaktadır. ; Public policy analysis is one of the basic areas of interest of public policy studies. The increasingly complicated structure of society and politics leads to the complexity of problems encountered. As a result, decision-making processes aiming at the solution of problems have to be supported more robustly. Public policy analysis is an essential method used in decision-making stage of public policy processes. Surveys, statistics, datasets, other numerical instruments and techniques such as regulatory impact analysis create the craft aspect of policy analysis whereas insight, intuitive elements, foresight and various informal processes represent its art aspect. This complicated phenomenon helps more robust decision-making with the functions it offers and the multidimensional insight it provides to decision-makers.
Son yıllarda tüm dünyada değişen küresel kurallarla birlikte, ülkelerin dış politikalarında da değişimler kaçınılmaz olmuştur. Özellikle askeri güce dayalı güç yerini diplomasi ve müzakereye dayalı yumuşak güce bırakmıştır. Bu gücün başında da bir uluslararası politika biçimi olan kamu diplomasisi gelmektedir. Artık bütün ülkelerin yakından takip ettiği ve prestijli görünmek için devlet politikalarına ekledikleri bu ılımlı güç, gün geçtikçe daha da önem kazanmaya başlamıştır. Kamu diplomasisi aracılığı ile hedef kamuoyu ve toplumlarda fikirler ve algılar oluşturulmaktadır. Bu sayede dolaylı yoldan devletlerin karar alma mekanizmalarında etkili olan aktörlerin kararları etkilenmekte ve alınan kararlar kamu diplomasisi uygulayan ülkenin lehine şekillenmektedir. Türkiye son yıllarda kamu diplomasisi çalışmalarını geliştirmiş, birçok ülkede uygulamaya sokmuştur. Bu bağlamda kamu diplomasisi uygulamalarını hayata geçirdiği ülkelerden biri olan Kosova'da çeşitli çalışmalarda bulunmuş, bu çalışmaları çeşitli kurum ve kuruluşlar aracılığı ile gerçekleştirmiştir. ; In recent years, changes have been inevitable in the foreign policies of the countries with the changing global rules all over the world. In particular, the power based on military power has been replaced by a soft or moderate power based on diplomacy and negotiation. Public diplomacy, which is a form of international policy, comes first among this power. This moderate power, which all countries follow closely and add to their state policies in order to appear prestigious, has started to gain more importance day by day. Ideas and perceptions are created in target public and societies through public diplomacy. In this way, the decisions of the actors who are effective in the decisionmaking mechanisms of the states are indirectly affected and the decisions taken are shaped in favor of the country that implements public diplomacy. Turkey has improved public diplomacy efforts in recent years and put them into practice in many countries. In this context, he carried out various studies in Kosovo, one of the countries where he implemented public diplomacy practices, and carried out these studies through various institutions and organizations.
Yeryüzünde binlerce yıldır var olan insanoğlu, endüstri devrimi ile birlikte doğayla girdiği mücadeleyi kazanmaya başlamıştır. Aslında kazandığını sandığı savaşı kay-betmekte olduğunun farkına ise ancak 1970'lerden sonra varabilmiştir. Endüstri devrimi ne olursa olsun salt ilerleme fikriyle gelmiş ve devam etmiştir. Bu sürekli ilerleme fikri ile ülkelerin kalkınma çabaları giderek kalkınma politikalarına dö-nüşmüştür. Günümüzde kalkınma politikaları ile belirlenen hedefler, ülkelerin en önemli uğ-raşı alanıdır. Ancak devletler tarafından sorumsuzca sürdürülen uğraşılar netice-sinde, doğal kaynakların tükenebileceği, türlerin yok olabileceği ve kirliliğin doğal dengeyi bozacak düzeye gelebileceği yaşayarak tecrübe edilmiştir. Bu durumun farkına varılmasıyla birlikte çevre ile kalkınma arasında bir denge oluşturulması-nın gerekliliği gündeme gelmiştir. Çevreye zarar vermeden kalkınmanın gerçek-leştirilebilmesi için belirlenen politikalardan en önemlisi olan sürdürülebilir kal-kınma kavramı tüm dünyada kabul edilmiş ve uygulanan bir kalkınma modelidir. Sürdürülebilir kalkınma hedefine ulaşabilmek için kullanılan önemli bir araç ola-rak ortaya çıkan "Çevresel Etki Değerlendirmesi" (ÇED) ilk kez 1969 yılında Ame-rika Birleşik Devletleri'nde uygulanmaya başlamıştır. Günümüzde birçok devlet tarafından çeşitli şekillerde ve boyutlarda uygulanan ÇED, Türkiye'de de uygulanmaktadır. 1993 yılında ilk ÇED Yönetmeliği'nin uygu-lamaya konulmasından günümüze, defalarca çevresel açıdan olumsuz olan bir-çok revizyona uğramıştır. Bu makalede kalkınma ile çevre arasında bulunan ve halen kalıcı çözüme ulaşa-mamış sorunlar ile ÇED uygulamasının bu sorunlara olan olumlu ve olumsuz etkisi Türkiye örneği üzerinden tartışılacaktır. Makale ağırlıklı olarak literatür tarama-sına dayanacak, çeşitli kanun ve yönetmeliklerden yararlanılacaktır. ; The human being has been living on Earth thousands of years and there has always been the struggle about respecting the nature along with industrial de-velopment. In fact, it has been noticed that its losing to war which its assume to gain after 1970s. However, the industrial revolution came with an absolute ad-vance and this trend has continued. Gradually, the development efforts of the countries have turned with this constant advanced ideas into a development po-licy. Today, the development policy is the most important occupational area of many countries. But in turn of occupation irresponsibly continuing by state have been experienced by living to can run out of natural resources, can disappear of spe-cies and pollution be able to come to a level that can distrupt the natural balance. Along with recognition of this case, the necessity of creation of a balance between environment and developement has been raised. The concept of sus-tainable development should be a development without harming the environ-ment, that is admitted all over the world and is a development model that is applied. Environmental impact assessment (EIA) is emerged as an important tool in order to achieve sustainable development goals. It was for the first applied in 1969, in the United States. Nowadays, the EIA, is established in various forms in many states, including Tur-key. In 1993, from establishing of the first EIA instructions until today, it has un-dergone an overhaul that many times negative aspects environmental. In this article it will be discussed that the issues between development and en-vironment still have not reached a permanent solution yet and the practices of EIA regarding these problems have positive and negative contribution. Alongside with the example of Turkey, the article will rely on mainly literature reviews and will benefit from various laws and instructions.
Türkiye, 2000'li yıllardan sonra çok önemli bir reform hareketi sürecine girmiştir. Türkiye'yi söz konusu bu reform sürecine sürükleyen temel sebeplerden biri ise Avrupa Birliği (AB)'dir. AB'ye tam üyelik hedefi bulunan Türkiye, AB müktesebatına uyumluluk göstermekle yükümlüdür. AB karşısındaki bu yükümlülük durumu, Türkiye'yi politika transferi olgusuyla karşılaştırmıştır. Politika transferi ise herhangi bir zamanda ve alanda kullanılan yönetsel düzenlemelerin başka bir zamandaki ve alandaki yönetsel düzenlemelerde uygulanmak üzere alınması, geliştirilmesi veya kullanılması süreci olarak tanımlanmaktadır. Politika transferi ile gerçekleştirilen reformların amaç ve içeriği incelenebilmekte, ilgili reformun oluşturulmasına sebep olan asıl kaynak anlaşılabilmektedir. Bu bağlamda, bu tez çalışması, AB müktesebatının önemli bir konusu olarak kabul edilen AB bölgesel politikasının Türk kamu yönetimi yapısı üzerindeki etkilerini incelemeyi ve bu etkileri politika transferi çerçevesinde değerlendirmeyi amaçlamaktadır.Çalışmanın temel hipotezi, AB bölgesel politikası ile Türkiye'nin yönetim yapısı üzerinde hem yasal hem de kurumsal boyutlarda çok önemli değişikliklerin gerçekleştirildiğidir. Çalışma daha özelde, AB bölgesel politikası bağlamında Türkiye'de gerçekleştirilen Kalkınma Ajanslarının bir politika transferi olup olmadığı sorusunu ele almaktadır. AB bölgesel politikasının Türkiye'deki etkisini politika transferi perspektifiyle ele almak, Türkiye'deki kamu yönetimi çalışmalarına büyük katkı sağlama potansiyeli taşımaktadır. Çalışmada uygulanılan temel yöntem, konu üzerine hazırlanmış ikincil kaynakların analiz edilmesidir. Çalışmanın kapsamı ise AB'ye üyelik sürecinde Türkiye'de geliştirilen yönetsel uygulamaların ele alınmasıyla ilgidir. Bu uygulamalar da AB'nin bölgesel politika boyutu ile sınırlandırılmıştır. Çalışma sonucunda, Kalkınma Ajanslarının AB etkisiyle Türkiye'de gerçekleştirilen önemli bir kamu yönetimi uygulaması olduğu tespit edilmiş ve Kalkınma Ajanslarının, politika transferinin daha çok zorlayıcı politika transferi yönüyle ilişkili olduğu kolaylıkla belirlenmiştir. ; Turkey has entered a very important reform movement process after the 2000 years. One of the main reasons that leading Turkey to this reform process is the European Union (EU). Turkey which has a target of full membership to th EU, is obliged to demonstrate compliance with the European Union acquies. This obligation situation aganist EU compared Turkey with the case of policy transfer. Policy transfer is defined as the process of development or use of administrative arrangement used at any time and on the ground to be applied at administrative or other administrative arrangement. The purpose and content of the reforms carried out by policy transfer can be examined and the real source of the relevant reform can be understood. In this context, this thesis study aims to examine the effects of EU regional policy, which is considered as an important issue of the EU acquis, on the Turkish public administration structure and to evaluate these effects within the framework of policy transfer. The basic hypothesis of the study is that significant changes have been made in both the legal and institutional dimensions of the EU regional policy and governance structure of Turkey. More specifically, the study addresses the question of whether the Development Agencies in Turkey in the context of EU regional policy are a policy transfer. Addressing the impact of the EU regional policy in Turkey from a policy transfer perspective has the potential to make a major contribution to the public administration efforts in Turkey. The basic methoda applied in the study is the analysis of secondary sources on the subject. The scape of the study is that the EU is interested in the administrative practices developed in Turkey during the membership process. These practices are also limited by the EU's regional policy dimensions. As a result of the study, it has been determined that the Development Agencies are implementing a significant public administration practice in Turkey under the influence of the EU. It has been identified that Development Agencies are associated with a more obliged policy transfer direction of policy transfer.
Güç Uluslararası İlişkiler disiplininin önde gelen araştırma konularındandır. Bir devletin kendi çıkarlarını korumak ve taleplerini başka bir ülke ya da toplumda kabul ettirebilmek konusundaki maddi ve manevi potansiyeli olarak tanımlanmaktadır. Güç kavramı bir devletin coğrafyası, tarihi, kültürü, askeri kapasitesi, insan gücü, ekonomisi gibi faktörlerle şekillenmektedir. Ancak 20. yüzyılın başlarında yaşanan iki büyük savaş bu anlamdaki bir gücün taraflara yıkım getirdiğini göstermiştir. Bunun bir sonucu olarak gerek uygulamada ve gerekse alan-yazında farklı arayışlara girişilmiş ve yumuşak güç olarak kavramlaştırılan yaklaşım doğmuştur. Yumuşak güç, bir ülkenin sahip olduğu siyasi değerler, kültür yapısı ve uyguladığı dış politika yoluyla kendini bir cazibe merkezi haline getirme yeteneği olarak tanımlanabilir. Bu tez çalışmasının amacı, Türkiye'nin yumuşak güç uygulamalarını inceleyerek, yumuşak güç potansiyelini ortaya koymak ve gelişime açık alanları belirlemektir. Araştırma, Türkiye'nin yumuşak gücü, kamu diplomasisinin bir aracı olarak kullanma kapasitesinin ve potansiyelinin ne düzeyde olduğu sorusuna cevap aramaktadır. Cumhuriyet Dönemi ile sınırlı tutulmuş olan bu araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden literatür taraması kullanılmıştır. Türkiye'nin kültür, tarih, din, sağlık turizmi ve insani yardım alanlarında başarılı uygulamalara sahip olmakla birlikte, ekonomi, teknoloji, spor, üniversite, akademik araştırma alanlarında potansiyelini yeterince kullanamadığı belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Türkiye, Güç, Yumuşak Güç, Kamu Diplomasisi ; Power is one of the leading research topics of the International Relations Discipline. It is defined as the material and moral potential of a state to protect its own interests and to make its demands accepted in another country or society. The concept of power is shaped by factors such as geography, history, culture, military capacity, manpower, economy of a state. However, the two great wars that took place at the beginning of the 20th century showed that a power in this sense has caused the parties to experience devastation. As a result of this, different pursuits were embarked on both in practice and in literature, and the approach that was conceptualized as soft power was born. Soft power can be defined as a country's ability to make itself a center of attraction through its political values, cultural structure and foreign policy. The aim of this dissertation is to reveal its soft power potential and to identify areas open to development, by examining Turkey's soft power applications. The research seeks answers to the question is that in which level of Turkey's capacity and potential to use soft power as an instrument of Public Diplomacy. In this research, which was limited to the Republican Period, the literature review was used from qualitative research method. It has been determined that although Turkey has successful practices in the fields of culture, history, religion health tourism and human aid, it has not been able to adequately utilize its potential in the fields of economics, technology, sports, university education and academic researches. Key Words: Turkey, Power, Soft Power, Public Diplomacy
İktisat biliminde belirsizlik, teorik olarak gerçekleşen onca gelişmelere rağmen hala üzerinde tartışılan bir kavram olarak yerini korumaktadır. Belirsizliğin bu kadar çok tartışılmasının arkasında yatan unsur ise belirsizlik kavramının soyut iktisadi düşüncede sahip olduğu anlamsal ölçütlerin kavramsallaştırılamaması değil, belirsizlik kavramı ile ilgili bir fikir birliğinin oluşturulamamasından kaynaklanmaktadır. Belirsizlikle ilgili bir fikir birliğinin olmayışı ise bu kavramla ilgi farklı yaklaşımların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu çalışmada diğer belirsizlik indeksleri ile karşılaştırıldığında daha güçlü ve politik unsurları da içermesi nedeniyle Baker vd. (2015)'in Amerika Birleşik Devletleri için geliştirmiş oldukları ekonomik politika belirsizliği (EPB) indeksi kullanılmaktadır. ABD'deki EPB'nin yanında gelişmekte olan ülkelerdeki politik istikrarsızlık göstergeleri de dikkate alınmaktadır. Çalışmada Keşfedici Faktör Analizi'yle 17 politik istikrarsızlık göstergesi kullanılarak politik istikrarsızlığın üç farklı boyutu ortaya çıkarılmıştır. Bu boyutlar şiddet ve gerilim, hükümet karşıtlığı ve protesto ve rejim içi istikrarsızlıktır. Çalışmada Dinamik Panel Sistem Genelleştirilmiş Momentler Metodu kullanılarak gelişmekte olan ülkelerdeki politik istikrarsızlığın ve ABD'deki EPB'nin gelişmekte olan ülkelerin büyümeleri üzerindeki etkisi incelenmektedir. Çalışmanın bulguları ABD'deki EPB'nin ve gelişmekte olan ülkelerdeki politik istikrarsızlığın üç farklı boyutunun gelişmekte olan ülkelerdeki büyüme oranı üzerinde güçlü ve negatif bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir. ; Uncertainty in the science of economics has been protecting its place as a concept still discussed despite many theoretical developments. The factor lying behind the discussion of uncertainty to this extend is based not on the fact that semantic criteria of the concept of uncertainty in abstract economic thought could not be conceptualized but on the fact that consensus on the concept of uncertainty could not be constituted. Absence of the consensus on uncertainty also caused to the emergence of the different approaches toward this concept. In this study, owing to the fact that it is stronger and also includes political factors, economic policy uncertainty (EPU) index of Baker et.al (2015), developed for the USA, shall be used. Along with EPU, political instability indicators of the developing countries shall be taken into account. In the study, using 17 political instability indicators through exploratory factor analysis, three factors of political instability has been detected. These factors are violence and tension, government opposition and protest, and instability inside the regime. Using dynamic panel system generalized method of moments, the effects of political instability in developing countries and EPU in the USA on growth of developing countries have been examined. Results of the study indicate that EPU in the USA and three factors of political instability have a strong and negative effect on growth rate in the developing countries.
Tezin birinci bölümü esas olarak ikinci ve üçüncü bölüme dair tanıtıcı bir giriş yapmak amacıyla ABD dış politikasının tarihsel gelişimine odaklanmaktadır. Bunun için bu bölümde ilk olarak ABD'nin Bağımsızlık Savaşı ve kuruluş süreci ele alınmıştır. Burada üzerinde durulan en önemli husus Britanya İmparatorluğu'na bağlı bir şekilde yaşayan Amerikan kolonilerinin neden ve nasıl bir araya gelerek Britanya İmparatorluğu'na karşı bir bağımsızlık mücadelesine giriştikleridir. Bu mücadelenin altında yatan nedenler sonuçlarıyla birlikte ele alınırken bu süreçte Amerikan kolonilerinin kurmuş oldukları dış ilişkilere özel bir önem verilmiştir. Çünkü burada temelleri atılan ilişkiler ileride kurulacak devletin de dış politika yapım ve uygulama sürecini derinden etkilemiştir. Nitekim birinci bölümün ikinci alt başlığında ABD dış politikasının yapım ve uygulama sürecinde etkili olan kurumlar, aktörler ve bunların rolleri, tarihsel süreç içerisinde geçirdikleri dönüşümlerle birlikte ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Buradaki amaç, tezin ikinci ve üçüncü bölümünde tartışılacak olan konuların aktörleri ve bunların rollerinin açıklığa kavuşturulması olmuştur. Bu bölümde en son ve en önemli olarak ABD dış politikasının kuruluştan II. Dünya Savaşı'na kadar geçen süreçte geçirdiği dönüşüm kavramsal olarak ele alınmaya çalışılmıştır. Buradaki en önemli tartışmayı da ABD dış politikasındaki yalnızcılık-uluslararasıcılık ikilemi oluşturmuştur. Bu kavramların ABD dış politikasındaki tarihsel bağlamlarının ortaya konmasıyla konumuz olan ABD'nin iki savaş arası dönemde izlediği dış politika stratejisinin daha sağlıklı anlaşılması hedeflenmiştir. Tezin ikinci bölümü iki savaş arası dönem boyunca Türkiye-ABD ilişkilerinin genel seyrine odaklanmaktadır. Bunun için ilk önce söz konusu dönemde iki devlet arasındaki ilişkilere önemli bir temel oluşturan tarihsel arka plan ele alınmıştır. Burada ABD'nin Osmanlı Devleti ile kurduğu ilişkiler ve bu ilişkileri etkileyen faktörler ortaya konulmuştur. Daha sonra I. Dünya Savaşı'nın sona ermesiyle birlikte dünya siyasetinin geçirdiği dönüşüm ve ABD'nin Anadolu'daki Milli Mücadele hareketi karşısında ürettiği Türkiye politikası ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Bu dönemde ABD'nin benimsediği politika 6 Ağustos 1923 tarihinde Lozan'da Türkiye-ABD Genel Antlaşması'nın imzalanarak Türkiye ile diplomatik ilişkilerin kurulması yolundaki en hayati adımlardan birinin atılmasını sağlamıştır. Ancak ABD dış politika yapımının kendisine has yapısı, bu gelişmeyi yaklaşık olarak üç buçuk yıl geciktirmiştir. Tezin bu aşamasında söz konusu gecikmeye neden olan etkenler, bu gecikmenin doğurduğu sonuçlar ve ortadaki krizi aşmak için başvurulan yöntemler ayrıntılı olarak irdelenmiştir. Nihayetinde 17 Şubat 1927 tarihinde imzalanan modus-vivendi ve yapılan nota değişim sayesinde iki devlet arasındaki diplomatik ilişkiler yaklaşık on yıllık bir aranın sonrasında yeniden kurulabilmiştir. Bu bölümün son kısmında ise diplomatik ilişkilerin kurulmasının ardından iki devlet arasındaki ilişkilerin tamirat sürecine odaklanılmıştır. Bu süreçte ABD ve Türkiye imzaladıkları ikili antlaşmalarla aralarındaki 17 Şubat 1927 öncesine ait birçok sorunu çözerken gelecekte kurulacak olan yakın ilişkilerin de temelini atmışlardır. Tezin üçüncü ve son bölümü ise iki savaş arası dönemde Türk iç siyasetinde yaşanan gelişmelerin ABD dış politika yapımı ve uygulamasında görev alan aktörler tarafından ne şekilde takip edildiğine odaklanmaktadır. Bu dönemde Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Savaşı'ndan yenik ayrılmasının üzerine imzalamak zorunda kaldığı ateşkes antlaşmasıyla birlikte toprakları işgal edilmeye başlanmış ve iradesi esir alınmıştır. Bu gelişmeler üzerine Anadolu topraklarında ortaya çıkan Milli Mücadele hareketi Osmanlı Devleti'ne dayatılan barış antlaşmasını reddederek işgalcileri ülke topraklarından çıkarmayı başarmış ve nihayetinde imzaladığı barış antlaşmasıyla da yeni bir devletin temellerini atmıştır. Ancak yeni devletin kurulmasıyla birlikte Milli Mücadele döneminde işgal kuvvetlerine karşı sağlanan ulusal birlik yavaş yavaş bozulmaya başlamış ve nihayetinde yönetim içerisinde ve toplumda önemli ayrışmalar baş göstermiştir. İlerleyen yıllar Türkiye'de yönetim ve toplumda baş gösteren ayrışmanın taraflarını birbirlerine karşı giriştikleri üstünlük mücadelesi ile geçmiştir. Bu dönemde yeni devletin kurucuları bir yandan cumhuriyetin istikrarını sağlamaya çalışıp bir yanda da köklü reformlar gerçekleştirirken diğer taraftan ülkede kurdukları tek parti yönetiminin kökleşmesi için de önemli adımlar atmışlardır. Bu süreçte ABD'nin Türkiye'de bulunan diplomatik, iktisadi ve askeri temsilcileri ülkede yaşanan gelişmeleri oldukça yakından gözlemlemişlerdir. Bu isimlerin Türk iç siyasetinle yaşanan gelişmeler hakkında yaptıkları kapsamlı değerlendirmeler Washington tarafından ilgiyle takip edilmiş ve bazen söz konusu personelden daha derinlemesine analizler de talep edilmiştir. Türkiye'ye dışarıdan bakan bu analizler cumhuriyet tarihinin epeyce tartışmalı bir dönemini çok daha farklı bakış açılarıyla değerlendirmemiz konusunda oldukça aydınlatıcı olmuştur. ; The first chapter of the thesis mainly focuses on the historical development of the US foreign policy for a descriptive introduction to the second and third chapters. For this reason, the American Revolutionary War and the establishment process of the state are discussed at first. The most crucial issue emphasized here is why and how the American colonies, living under the British Empire, come together and start an independence struggle against the British Empire. While discussing the underlying causes of this struggle and their consequences, special attention is paid to the foreign relations established by the American colonies in this process. Because these relations deeply affected the state's foreign policymaking and implementation process to be established in the future. In the second subtitle of the first chapter, the institutions, actors, and their roles that are effective in making and implementing the US foreign policy, together with their transformation in the historical process, are discussed in detail. The purpose of doing so is to clarify the actors, with their roles, of the topics to be discussed in the second and third chapters of the thesis. Finally, and most importantly, the transformation of the US foreign policy from its establishment until World War II is discussed with a conceptual perspective. The isolationism-internationalism dilemma in the US foreign policy is the most critical discussion in this part. By revealing the historical context of these concepts in the US foreign policy, it is aimed to get the foreign policy strategy followed by the US in the interwar period in a better understanding. The second chapter of the thesis focuses on the general course of Turkey-US relations in the interwar period. For this reason, the historical background, which constitutes an important basis for the relations between the two states, is discussed at first. Here, the relations established by the US with the Ottoman Empire and the factors affecting these relations are presented. Afterward, the transformation of world politics by the end of World War I and the US policy of Turkey towards the National Struggle in Anatolia are discussed in detail. The policy adopted by the US administration during this period provided the signing of the General Treaty between the US and Turkey at Lausanne on August 6, 1923, on the establishment of diplomatic relations with Turkey. However, the unique nature of the US foreign policymaking delays this development for approximately three and a half years. At this stage of the thesis, the factors causing the delay, the consequences, and the methods used to overcome the crisis are examined in detail. Ultimately, diplomatic relations between the two states are re-established after ten years thanks to the modus-vivendi signed on February 17, 1927, and the exchange of notes. In the last part of this chapter, the repair process of the relations between the two states is focused on following the establishment of diplomatic relations. In this process, through bilateral agreements, the US and Turkey solve many problems of the pre-February 17, 1927, and laid the foundation of relations between them to be established near future. The third and last chapter of the thesis focuses on how the developments in Turkish domestic politics in the interwar period are followed by the actors involved in the making and implementing of the US foreign policy. In this period, by the ceasefire agreement that the Ottoman Empire is obliged to sign due to its defeat in World War I, its lands begin to be occupied. The National Struggle that emerged in Anatolia as a result of these developments rejects the peace treaty imposed on the Ottoman State, succeeded in removing the invaders from the country's lands, and finally laid the foundations of a new regime with a peace treaty. However, by establishing the new regime, the national unity provided against the occupying forces during the National Struggle starts to deteriorate gradually, and eventually, an important differentiation occurs within the administration and society. The following years in Turkey passes with the struggle for superiority in which the parties of the confrontation against each other. In this period, while the founders of the new state try to ensure the stability of the regime and carry out radical reforms, they also take important steps towards the establishment of the single-party administration in the country. In this process, US diplomatic, economic, and military representatives in Turkey closely observe the developments. Their comprehensive analyses of developments in Turkish domestic politics are followed with great interest by Washington, and even more, in-depth analyzes are also frequently requested from the personnel in question. These outsiders' analyses of Turkey are quite enlightening for us to evaluate a rather controversial period in the history of Turkey from a different perspective.
Siyasal liberalizm de birçok ideoloji gibi Batı tarafından Dünya'ya ihraç edilmiş bir politik anlayıştır. Türkiye'de zaman zaman liberal söylemler olsa da bu anlayış Turgut Özal ve Anavatan Partisi hükümetleri döneminde sağlam temellere dayandırılmış ve Türk dış politikasına yön veren bir akım olmuştur. Özal hem siyasi kişiliği hem de görüş ve düşünceleri ile Liberal sistemi Türkiye'de uygulamaya çalışmıştır. İktisadi liberalizm ile dış politika da kendine etki alanı açmaya çalışmıştır. Bu politikaların kalıcı olması içinde Siyasal Liberalizme vurgu yapmıştır. Türk Dış politikasının statükocu çizgisine karşı çıkan Turgut Özal İktidarı boyunca Türkiye'nin edilgen bir dış politika yerine Türkiye'yi etkin ve bölgesinde söz sahibi olan bir ülke konuma getirmeye çalışmıştır. Bu doğrultuda Türkiye'yi önce ekonomik sonra da siyasi bağlılıklar sağlayarak Türk dış politikasındaki arayışlara bir yenisini eklemiştir. ; Political liberalism 'is also a political concept has been exported to the world by the West, like many ideologies. Turkey liberal rhetoric from time to time, though this understanding during Turgut Özal and the Anavatan Party and government have been based on the solid foundation that has been a flow direction of Turkish foreign policy. Ozal liberal system with both political figures, Turkey has also tried to implement ideasand thoughts. Foreign policy and economic liberalism has also been trying to open its domain. These policies have to be persistent emphasis in Political Liberalism. Active and passive instead of a say in foreign policy, the foreign policy of Turkey Turgut Ozal ruling against the status quo along the lines that Turkey has tried to bring a country. Ensuring economic and then political allegiance before adding another one to search in this direction is that the Turkish foreign policy.
Siyasi du?şu?nceler tarihinin en tartışmalı isimlerinden biri olan Niccolo Machiavelli'nin siyasetanlayışında politik bir araç olarak aldatma ve bununla ilişkili olarak imaj, önemli bir işlev ve konumasahip bulunmaktadır. Bu çalışmada Machiavellici siyaset teorisinin bu yönu? bağlamında, çağdaşAmerikan dış politikasının Machiavellici eğilimler taşıyıp taşımadığını tespit etmek u?zere, Amerikandış politikasının söylemsel inşasında Soğuk Savaş ve sonrası dönemde kullanılan söylemsel araçlar elealınmaktadır. Böylelikle Machiavelli'nin politik eyleme ilişkin göru?şlerinin gu?nu?mu?z du?nyasındakigeçerlilik du?zeyinin ve çağdaş siyasi olgu ve olayları anlama ve anlamlandırmada sunduğu imkânın dadeğerlendirilebileceği bir zemin elde edilmektedir. Çalışmada Irak Savaşı, söz konusu araçlar vasıtasıylaişletilen söylemsel mekanizmanın kullanım durumunun ve başarı performansının sınanacağı bir örnekolay olarak ele alınmaktadır. ; Deception as a political tool and image that concerns this occupy an important position and function in the political understanding of Niccolo Machiavelli, who is one of the most controversial figures in the history of political opinions. In this research, discursive tools used in the period of Cold War and its aftermath for the construction of discourse in American foreign policy will be explored in the context of the related sides of Machiavellian political theory in order to determine whether the contemporary American foreign policy carries Machiavellian tendencies. Therefore, it will be possible to evaluate the degree to which Machiavelli's opinions on political actions are valid in today's world and the opportunity they offer to understand and give meaning to the contemporary political facts and actions. In the research, Iraq War as a sample event will be treated to test the extent of using discursive mechanism being operated through tools under discussion and its success performance.
Küreselleşme ve bilgi teknolojilerindeki ilerlemeler gibi etkenlerle bireylerin "yalnızca hizmet alan" konumundan çıkarak kendisinin ve diğer vatandaşların yaşamlarını etkileyen önemli kararlara katılmak istemeleri katılımcı demokrasi tartışmalarını arttırarak temsili demokrasinin sorgulanmasına yol açmıştır. Vatandaşların birey olarak tek başlarına seslerini duyurmasının zorluğu ise onları organize olup örgütlenmeye itmiştir. Böylece sivil toplumun örgütlenmiş hali olan Sivil Toplum Kuruluşlarının önemi anlaşılmış ve sayısı gün geçtikçe artmıştır. Günümüzde Sivil Toplum Kuruluşları, devlet otoritesinin yetersiz kaldığı ve özel sektörün kâr amaçlı yaklaşımlarından dolayı üstlenmediği pek çok alanda üçüncü sektör olarak işlev görmektedir. Bununla beraber kamu politikalarının oluşum sürecinde mümkün olduğunca yer alarak kamusal hizmetlerin vatandaşların talepleri doğrultusunda sunulmasına çalışmaktadır. Bu çalışmanın amacı Sivil Toplum Kuruluşlarının yerel politika belirleme süreci üzerinde etkili olup olamadıklarını, hangi faktörlerin etkilerini arttırdığı ya da azalttığını, yerel katılım mekanizmalarını ne düzeyde kullandıklarını incelemektir. Araştırmanın temel özelliği konuyu Sivil Toplum Kuruluşlarının perspektifi aracılığıyla anlamaya çalışmasıdır. Bu amaçla Konya'daki 110 STK'dan her birinden bir yönetici veya üyeyle anket çalışması yapılmıştır. Elde edilen veriler analiz edilerek araştırmanın hipotezleri test edilmiştir. ; Together with the factors like globalisation and advance in information technologies, individuals are not in the position of "just getting service", but they want to participate in the making process of important decisions that affect both their own lives and other citizens'. This situation created the crisis of representative democracy and increased the debate on participatory democracy. The difficulty of making themselves heard pushed citizens to become organized. Thus, the importance of non-governmental organisations that is the organized form of civil society has realized and their number has increased day by day. Today, non-governmental organisations are functioning as the third sector in a great deal of areas in which state authority is inadequate and private sector doesn't want to take responsibility due to profit-oriented approach. In addition, they are trying to offer public services in line with the demands of citizens by taking place in the policy making process as far as possible. The aim of this study is to examine whether non-governmental organisations are affective in the local policy making process, which factors increase or decrease these effects and how they use local participation mechanisms. The main feature of this research is to study the subject from the perspective of non-governmental organisations. For this aim, a survey was conducted with one administrator or member from each of 110 NGOs. The data obtained was analysed to test the hypothesis of the study.
Türk dış politikası ekseninde kamu diplomasisi uygulamaları 11 Eylül 2001 terör saldırıları sonrası dönemde Türkiye ve Sahraaltı Afrika (SAA) ilişkileri örneğinde incelenmektedir. Sert ve yumuşak güç unsurlarının birlikte değerlendirildiği bütünleşik güç yaklaşımının kamu diplomasisine etkisi temel alınmaktadır. Bu doğrultuda, sosyal inşacı yaklaşım perspektifinde Türkiye ve SAA ilişkilerinde kamu diplomasisi sürecinin yorumlanması amaçlanmaktadır. Özellikle 11 Eylül sonrası uluslararası ilişkiler düzenindeki değişim, kamu diplomasisi sürecini ve uygulamalarını önemli hale getirmiştir. Kamu diplomasisi kavramı etrafında yapılan tartışmalar 11 Eylül sonrası Türk dış politikasını etkilemiştir. Tez çalışmasında nitel araştırma tekniklerinden belge incelemesi ve görüşmeler yoluyla araştırma verileri toplanmıştır. Ayrıca Kasım 2014-2019 yılları arasında Türkiye ve SAA ülkeleri arasında gerçekleştirilen üst düzey ziyaretlerde yapılan resmi açıklamalar kamu diplomasisinin temaları doğrultusunda söylem ve içerik analizine tabi tutulmuştur. Sonuç olarak Türkiye ve SAA ilişkilerinde kamu diplomasisi uygulamalarının bir dış politika stratejisi olarak kullanıldığını ileri sürmek mümkündür. Ülkeler arası iletişimi merkezine alan kamu diplomasisi sürecinde sosyal ve kültürel unsurlar esas iken resmi açıklamalarda ekonomik ilişki temasının ön planda olduğu sosyal ve kültürel ilişki ve siyasi ilişki temalarının daha sonra geldiği saptanmıştır. ; Public diplomacy practises in the axis of Turkish foreign policy is analyzed in the example of Turkey and Sub-Saharan Africa (SSA) relations after the 11 September 2001 terror attacks. The impact of integrated power approach, in which hard and soft power elements are evaluated together, on public diplomacy is based. Accordingly, commenting on public diplomacy process in the Turkey and SSA relations within the perspective of social constructivist approach is aimed. Especially, the change in international relations order after September 11 has rendered the public diplomacy process and practices important. Arguments around public diplomacy concept have affected Turkish foreign policy after September 11. In the thesis study, research datas are collected with qualitative technics which are document review and interview. Moreover, official statements, which are made during the high level visits between Turkey and SSA countries between November 2014-2019, is subjected to discourse and content analysis within the direction of public diplomacy themes. As a result, it is possible to argue that the public diplomacy practices in Turkey and SSA relations are used as a foreign policy strategy. While social and cultural factors are main in the public diplomacy process centered on international communication among the countries, it is detected that economic relation theme is at the forefront in the official statements, social and cultural relation and political relation themes come after.
Danışman: DR. ÖĞR. ÜYESİ FATİH FUAT TUNCER Yer Bilgisi: İstanbul Gelişim Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı / Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı Konu: Siyasal Bilimler = Political Science ; Günümüz koşullarına bakıldığı zaman teknolojik gelişmelerin ilerlemesi ile birlikte, dünya ülkelerinin herhangi birinde yaşanan olaylar hızla tüm dünyaya yayılmaktadır. Cereyan eden olaylar, ülkeler arası ilişkileri düzenlemek ve olası olumsuz bir durumda güvenliği tahsis etmek amacıyla devletlerarası diplomatik faaliyetlerin önemine vurgu yapmaktadır. Bu durum devletlerarasında diplomasi kavramına karşı ilginin artmasına sebebiyet vermektedir. Teknolojinin gelişmesiyle devletlerin diplomasi anlayışı da değişime uğramaya başlamıştır. Zira ülkeler arası sorunlar savaş yoluyla değil de daha barışçıl yollarla çözülmeye başlanmıştır. ''Kamu Diplomasisi'' olarak adlandırılan bu çözüm yolu, devletlerin, diğer devletlerin halklarını etkileyerek onlar üzerinde daha etkin bir rol alma yöntemi olarak sayılabilmektedir. Özellikle bir devletin uluslararası arenada imajının artması veya mevcut statüsünü koruması için, diğer devletlerden üstün olduğunu göstermesi gerekmektedir. Böylesi bir gösteriye en güzel örnek belki de devletlerin ''güç'' kavramıyla olan ilişkileridir. Çünkü her devlet küreselleşen dünyada kendi statüsünü ve prestijini diğerlerinden daha üstte tutmak isteyecektir. Bunu göstermenin en iyi yolu da sahip olunan güç kaynaklarıdır. Öte yandan bu güç kaynakları bazen gücün kendisi olurken bazen de kamu diplomasisi araçları olabilmektedir. Örneğin, eğitim, kültür, diplomasi türleri ya da kitle iletişim araçları gibi. Her devlet uluslararası konjonktürde daha iyi bir statüde olabilmek için sahip olduğu diplomasi araçlarını kullanmayı hedefler. Bu araçları kullanmak için devletlerin sert güç unsurlarına ihtiyaçları yoktur. Devletler, mevcut sorunu barışçıl yöntemlerle çözmeye dayalı politikalar geliştirirler. Türk dış politikası tarihinde bu yönteme sıkça başvurulmaktadır. Kamu diplomasisi kapsamında bu politikalara en güzel örnek eğitim diplomasisi verilebilir. Bu anlamda çalışmanın da konusu olan Türkiye, öğrenci değişim programlarıyla kamu diplomasisi faaliyetlerine katkı sağlamıştır. Öğrenci değişim programları, kültürel değişim programlarına eşdeğerdir. Farklı bir ülkenin kültürel özellikleri, değişim programına dâhil olduğu ülkeye de yansımaktadır. Tez konusu içerisinde yer alan örnek ülke Türkiye, bu anlamda başarılı girişimlerde bulunmuştur. Birçok üniversitenin yürütmüş olduğu öğrenci değişim programları sayesinde, farklı ülkelerin kültürleri daha anlaşılır olması bakımından incelenmektedir. Zira devletler her geçen gün etki alanlarını genişletmekte ve yeni eğitim programları ile karar verme sürecinde aktif rol oynayabilmektedir. Bu durum ortaya, karar verici mekanizmaların, bu ülkeleri cazibe merkezi olarak görmesini sağlayacaktır. Bu çalışmada, öncelikli olarak kamu diplomasisi ile eğitim arasındaki ilişkiye değinilmiş, çalışma konu üzerinden örneklendirilmiştir. Ayrıca Türk Dış Politikası ile ilgili olarak 1919 ile 2012 yılları arasındaki dış politikalara yer verilmiştir. Son olarak, eğitim ile ilgili olarak Türkiye'deki yabancı öğrenciler ile ilgili İstanbul Gelişim Üniversitesi örneği üzerinden incelemeler yapılmıştır. Yapılan incelemeler, en objektif şekilde ele alınmaya çalışılmış ve öznellikten kaçınılmıştır. ; In the current world, owing to the development of technology, incidents which occurred in anywhere in the world quickly spread and affect all over the world. Incidents that happened prove the importance of international diplomatic activities on the purpose of improving inter-state relations and of ensuring security in possible negative situation. This situation causes the increase of interests in the concept of diplomacy among states. Due to the development of technology, the understanding of states on diplomacy also began to change, because international issues began to be resolved not with wars but with peaceful ways. This way of resolution called "public diplomacy" can be counted as the method for play a more active role on peoples in other states through affecting them. Especially, it is necessary for a state to show itself better than other states in order to improve its image or keep its existing status in international arena. The most appropriate example of this is the relations of states with the concept of "power", because every state wants to keep its status and prestige superior to others in globalizing world. The best way to show this is power sources which state has. On the other hand, while these power sources are sometimes power itself, they can be sometimes the tools of public diplomacy. its examples are education, culture, various diplomacies and mass media. Every state tends to use tools of diplomacy which it has in order to be in better status in international conjuncture. It is necessary for states to use elements of hard power in order to use these tools. This method develops policies aiming to resolve existing issue peacefully. Turkish foreign policy often applies this method in history. It can be said that the most appropriate example of public diplomacy is education diplomacy. In this sense, Turkey contributed to public diplomacy activities through student exchange programs. Student exchange programs are equivalent to cultural exchange programs. The cultural features of a different states are reflected also on state included to the exchange program. Turkey succeeded in public diplomacy at this point. Due to student exchange programs managed by many universities, the cultures of different states are analyzed better, because states are expanding their spheres of influence day by day and can play an active role in decision making process with new education programs. This situation will encourage decision making mechanisms to regard these states as attraction point. In this work, the relation between public diplomacy and education was primarily dealt with and was exemplified on the research topic. Furthermore, in terms of Turkish foreign policy, that between 1919 and 2012 was analyzed. Finally, as for Turkey's education policy and international students, the case of Istanbul Gelisim University was dealt with. During the research, author took care of the objectivity of the research and avoided subjectivity.
Tezin inceleme alanını 2009-2014 döneminde Türkiye'nin Avrupa Birliği, İsrail ve Suriye ile kurduğu ilişkiler oluşturmaktadır. Tezde genel olarak, Türkiye'nin çok boyutlu ve yapıcı dış politika aktivizmini sürdürebilmesi için; Avrupa Birliği çıpasını kendi dış politikasının ve demokrasisinin ana ekseni olarak görmesi gerektiği ve aynı zamanda Türkiye'nin bölgesel ve küresel siyaset faktörlerinin konjonktürel gerçekliğe uygun değerlendirmesini yapması gerektiği öne sürülmektedir. Türkiye tarihsel süreçte elde ettiği uzun yönetim geleneğiyle hadiselere geniş boyutlu bakabilmiş, başkalarıyla evrensel düzlemde karşılıklı yarara dayalı ilişkiler modeli geliştirebilmiştir. İsrail ile ilişkilerde söz konusu dönemde yaşanan problemleri bu yaklaşımla aşmak mümkün gözükmektedir. Türk dış politikası'nın 2009-2014 döneminde yaşadığı zorluklar hem Türkiye'nin devlet kapasitesindeki eksikliklerden, hem de mevcut bölgesel ve küresel dengelerin zorluğundan kaynaklanmaktadır. Suriye ile yaşanan sorunlar bu durumun göstergesini oluşturmaktadır. Tezde kullanılan "Osmanlılık" kavramı - halk iradesinin siyasete yön vermesi- Türkiye için söz konusu dönemde karşılaşılan zorlukları çözmede önemli bir araç olabilecektir. Öte yandan, Türkiye yumuşak gücünün önemli bir unsuru olan liberal, çoğulcu niteliklere sahip demokrasiyi kurumsallaştırmada tam bir başarı örneği gösterememiştir. Bu bağlamda AB süreci Türkiye demokrasisinin gelişmesi için önemli bir destek sunmakla birlikte; demokrasinin yerleşebilmesi için birincil öneme sahip olan unsur, iç politikadaki demokrasi destekçileridir. İç politikanın önemli bir unsuru olan devlet-halk ilişkisinin, hak ve yükümlülükler temelinde bilinçlenme ile sağlam ve kalıcı bir sisteme dayandırılması büyük önem taşımaktadır. ; The scope of the thesis is the relations established by Turkey with the EU, Israel and Syria in the period 2009-2014. In this thesis, it is mainly suggested that, in order to sustain its multidimensional and constructive foreign policy activism, Turkey should consider the EU anchor as the main axis of its foreign policy and democracy, as well as evaluate regional and global political factors in accordance with conjunctural reality. Turkey has been able to evaluate the events in a large perspective and develop win-win relationship models with others, thanks to its long management tradition gained in the historical process. It seems possible to overcome the problems with Israel in the mentioned period with this approach. The difficulties encountered by Turkish Foreign Policy in the period of 2009-2014, stem both from the deficiencies in Turkey's state capacity, and from the challenges of existing regional and global balances. The problems encountered with Syria is a sign of this situation.The concept of "Ottomanism" (Osmanlılık) put forward in the thesis - the public will to give direction to the politics - could be an important tool for Turkey to solve the difficulties encountered in the mentioned period. However, Turkey could not demonstrate a success in institutionalizing the liberal, pluralist democracy, which is an important component of its soft power. In this context, although the EU process gives an important support for Turkey to improve its democracy; the most important factor for the settlement of democracy, is the democracy supporters in domestic politics. It is of utmost importance that the state-people relation, which is a significant element of domestic politics, be based on a sound and permanent system by raising the awareness of rights and obligations.