NATIONALISM AND PEACE :The Significance of Atatürk's Movement
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 245-263
40 Ergebnisse
Sortierung:
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 245-263
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-033
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 71, Heft 4, S. 1033-1058
ISSN: 1309-1034
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 073-098
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-012
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 1-12
In: Liberal Düşünce Dergisi, Heft 111, S. 257-280
Bir Uluslararası İlişkiler kuramı olarak liberalizmin en önemli savlarını Liberal/Demokratik Barış Tezleri (LDBT) oluşturmaktadır. LDBT, bugünkü uluslararası hukuk ve küresel organizasyonların da felsefi temelini oluşturur. LDBT üzerine yazan teorisyenler, yönetenlerin halka karşı sorumluluğunun daha fazla olduğu cumhuriyetçi anayasalara sahip yönetimlerin -ya da LDBT'nin modern yorumlarında demokrasilerin- savaşmak konusunda daha az istekli olduğunu, uluslararası hukuk ve kurumların güçlendiği bir dünyada devletlerin savaşa eğiliminin azalacağını ve serbest ticaret ile ulus-ötesi ilişkilerin artmasıyla savaşların
son bulacağını varsayarlar. Bu çalışma spesifik olarak söz konusu üç önemli unsurdan biri olan serbest ticaret ve ulus-ötesi ilişkiler konusunun Rusya ve Ukrayna arasındaki çatışmada oynadığı role odaklanmaktadır. Çalışma Rusya-Ukrayna çatışmasını LDBT perspektifinden değerlendirirken Rusya'da faaliyet gösteren çok uluslu şirketlerin olası bir barış doğrultusunda oynayabilecekleri rolü irdeleme gayesindedir. Çalışmanın amacı ayrıca hükümetlerarası örgütlerin ve uluslararası hukukun savaşı önleyemediği bir uluslararası sistemde küreselleşmenin güçlendirdiği devlet dışı aktörlerden olan çok uluslu şirketlerin otoriter rejimleri müeyyidelendirmede olası etkisini normatif olarak değerlendirmek olacaktır.
In: Alternatif politika: Alternative politics, Band 16, Heft 1, S. 31-61
ISSN: 1309-0593
İklim değişikliği, konuyla ilgili ilk ve tek belge olan 2242 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararının 2015 yılında kabul edilmesine kadar Kadın, Barış ve Güvenlik (KBG) gündeminin bir önceliği olarak görülmemiştir. Oysa iklim değişikliği, hem silahlı çatışmalar ve savaşlar yoluyla devlet güvenliği üzerinde doğrudan etkiler doğuran hem de geçim kaynaklarının kaybına, siyasi istikrarsızlığa, zorla yerinden edilmeye ve yoksulluğa neden olan bir insan güvenliği sorunudur. Bu tehditler eşitsiz toplumsal cinsiyet rolleriyle birleştiğinde, pek çok toplumda kadınlar üzerinde halihazırda var olan sosyoekonomik yük ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddet daha da artmaktadır. Bu makale, son yıllarda iklim değişikliği ve KBG gündemi arasında uluslararası literatürde kurulmaya başlayan ilişkiyi Türkçe literatüre kazandırmayı amaçlamaktadır. Makale, metodolojik olarak, mevcut araştırmalar ve uluslararası raporların bulgularından yola çıkarak iklim değişikliğini KBG gündeminin "koruma" ve "katılım" sütunları ile ilişkilendirmektedir. Bu amaçla makalede öncelikle uluslararası ilişkiler disiplininde bir güvenlik tehdidi olarak iklim değişikliğinin yeri sorgulanmaktadır. İkinci bölümde, ilk olarak kadınların iklim değişikliği nedeniyle algıladıkları güvensizlik ele alınmakta, daha sonra iklim barışı ile KBG gündeminin ortak noktası olan barış inşasına değinilmektir. Makale, ister geleneksel güvenliğe ister insan güvenliğine bir tehdit olarak ele alınsın, iklim değişikliğinin etkilerinin üstesinden gelmeyi sağlayacak çözümün KBG gündeminin içinde, kadınların dahil edildiği ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin etkilerinin hafifletildiği bir barış inşasında olduğunu vurgulamaktadır.
In: Alternatif politika: Alternative politics, Band 16, Heft 1, S. 1-30
ISSN: 1309-0593
The UN's Women, Peace, and Security (WPS) agenda emphasizes women's victimhood and peacemaking roles. However, women participate in two-thirds of armed movements and affect conflict outcomes in unique gendered ways. This article argues that excluding female perpetrators from the WPS agenda generates new insecurities for them and broader societies. By highlighting women's contribution to perpetuating conflict, I propose a framework to incite policymakers to view women's empowerment as a mainstream security concern and implement policies aligned with the goals of the UN WPS Agenda. First, I explore reasons to avoid reinforcing gender norms that portray women as victims and peacemakers. These reasons encompass assessing: 1) women's contributions to armed organizations, 2) their exclusion from post-conflict rehabilitation programs, 3) the limited visibility of human rights violations by women and the underrepresentation of male civilians as victims, and 4) "saving vulnerable women" rhetoric as a justification for Western power involvement. Then, I examine gender inequality as a fundamental cause enabling these factors, underscoring the need to regard gender inequality and traditional gender norms as central security concerns.
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 78, Heft 2, S. 357-380
ISSN: 1309-1034
Filistin-İsrail sorunu, Birleşmiş Milletler'de (BM), 1947'den beri, neredeyse kuruluşundan günümüze kadar hem Genel Kurulu'nun hem de Güvenlik Konseyi'nin gündeminin en üst sıralarında yer almıştır. Uluslararası barış ve güvenliğin sağlanmasına ilişkin birincil sorumluluğu olan Güvenlik Konseyi'nin, Filistinİsrail sorununa dahil olması küresel barış ve güvenliğin tesis edilmesi açısından merkezi konumunun bir yansıması niteliğinde olmuştur. Filistin-İsrail sorunu özelinde, 1946-2022 yılları arasında BM Güvenlik Konseyi'nde altmış iki (62) karar kabul edilmiştir. Bu çalışma kapsamında içerik analizi yöntemiyle BM Güvenlik Konseyi kararları analiz edilmiş ve barışa engel teşkil eden sorunlar; 1) Filistinli mülteciler, 2) Yerleşimciler, 3) Kudüs ve 4) Toprak bütünlüğü olmak üzere dört temel başlık altında sentezlenmiştir. Çalışmada Birleşmiş Milletler'in, çatışma çözümündeki rolüne atıfta bulunarak, Filistin-İsrail sorunu üzerindeki etkisine odaklanılmış ve BM'nin, Filistin-İsrail barış sürecinde hala bir etkisinin olup olmadığı ortaya konulmuştur. Bu yönüyle çalışma, güncel uluslararası çatışma tartışmalarına da farklı bir bakış açısı kazandıracağı için önem taşımaktadır.
In: Alternatif politika: Alternative politics, Band 15, Heft 3, S. 471-504
ISSN: 1309-0593
Kadınların silahlı çatışmalardaki deneyimleri ve barış süreçlerine dahil edilmeleri, yirminci yüzyılın başından beri çeşitli kadın hareketleri tarafından dile getirilmektedir. Feminist yaklaşımlar, uluslararası güvenlik politikalarında toplumsal cinsiyete dayalı güç ilişkilerine ve militarist politikalara karşı duruş sergilemektedirler. Kadınların çatışma ve çatışma sonrası deneyimlerinin uluslararası politikada ele alınması ise Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nin 2000 yılında Kadın, Barış ve Güvenlik (KBG) konulu 1325 sayılı kararı kabul etmesiyle başlamıştır. Bu makale, KBG Gündeminin oluşumuna giden süreçteki feminist hareketleri ve yaklaşımları incelemektedir. KBG kararları analiz edilerek, feminist yaklaşımların ve ideallerin BM'nin güvenlik söylemi içinde ne ölçüde ele alındığı da incelenmektedir. Bu makale, KBG Gündeminin önemini ve katkılarını vurgularken, kararları etkileyen siyasi dinamikleri ve feminist müdahalelerinin sınırlarını da irdeleyecektir. Metodolojik olarak, KBG Gündemi kararları ve ilgili akademik literatür incelenecektir. Bu çalışmayla KBG Gündemindeki en son gelişmeler de ele alınarak literatüre tamamlayıcı bir katkıda bulunulacaktır.
In: Alternatif politika: Alternative politics, Band 15, Heft 1, S. 22-53
ISSN: 1309-0593
Çocukların, dünya üzerinde devam eden çatışmalardan etkilenmeleri ve silahlı gruplar tarafından devşirilerek kullanılmaları, uluslararası toplumun en acil sorunlarındandır. Yaklaşık 60 yıldan fazladır devam eden Kolombiya İç Savaşı örneğinde de milyonlarca çocuk çatışmaların kurbanı olmuş ve silahlı aktörler tarafından kullanılmıştır ve kullanılmaya devam etmektedir. Bu çalışma, Kolombiya'daki çatışmanın muhtemel seyri, çatışmanın çözümü ve barışın tesisi için odaklanılması gereken en önemli hususlarından biri olan çocuk savaşçılar sorununa dair bir analiz sunmaktadır. Bu doğrultuda, çalışma, çocuk savaşçılar kavramı ve ilgili yaklaşımları ele almaktadır. Daha sonra, çalışmada, Kolombiya İç Savaşı'nda çözüm süreci ve barış tesisi girişimlerinde çocuk savaşçılar sorununa yönelik değerlendirmelerde bulunulmaktadır. Bu bağlamda, çalışma, Kolombiya örneğinin birçok eksiklik ve başarısızlığa rağmen bugün gelinen noktada çatışmanın sonlandırılması, savaşta kullanılan ve silah bırakan çocukların toplumla yeniden bütünleştirilmesi için birçok fırsat barındırdığını ve dünyaya örnek teşkil edecek uygulamalar sunduğunu savunmaktadır.
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 78, Heft 2, S. 419-422
ISSN: 1309-1034
The purpose of the book is to provide an understanding of how trade conflicts and the inequalities that come with them are created in the global economy. The authors' arguments are that trade wars are class wars between elites and workers within countries, which create increasing inequalities between classes in countries, disrupting the global economy and threatening international peace.
In: İslâm araştırmaları dergisi: Turkish journal of Islamic studies, Heft 49, S. 7-32
ISSN: 1301-3289
Osmanlı Devleti 1722-47 yılları arasında İran'da uzun süren savaşlara katıldı. Bu makale, Batı'da barışın sağlandığı ve Doğu'da savaş ihtimalinin günden güne arttığı 1718-1722 yılları arası dönemde Osmanlı hükümetinin imparatorluğun güneydoğu bölgelerinde yaptığı hazırlıkları ele almaktadır. Makale Suriye ve Irak'taki askerî ve siyasî nizamın tesisi faaliyetlerini merkez-çevre ilişkileri bağlamında Osmanlı arşiv kaynaklarını esas alarak incelemekte, Osmanlı merkezî otoritesinin Suriye ve Irak'taki gücünün imkânlarını ve sınırlarını tartışmaktadır. Araştırmanın bulguları, Bâbıâli'nin bir yandan sert önlemler (sopa), diğer yandan önemli tavizlerle (havuç) merkezi otoriteyi sağlamaya çalıştığını göstermektedir.
In: De securitate et defensione: O bezpieczeństwie i obronności, Band 5, Heft 2
ISSN: 2450-5005
ccording to the Section 1 of the Council of European Union Framework Decision 2008/913/JHA on combating certain forms and expressions of racism and xenophobia by means of criminal law, each Member State shall take the measures necessary to ensure that the following intentional conduct is punishable: publicly condoning, denying or grossly trivialising crimes of genocide, crimes against humanity and war crimes. Section 74.1 ―Acquittal of Genocide, Crime against Humanity‖ of the Criminal Law provides for liability in the public glorification of genocide, crime against humanity, crime against peace or war crime or glorification, denial, acquittal or gross trivialisation of committed genocide, crime against humanity, crime against peace or war crime, including genocide, crime against humanity, crime against peace or war crime committed by the U.S.S.R. or Nazi Germany against the Republic of Latvia and its inhabitants. The article aims to initiate a debate on potential problems related to the application of the Section 74.1 ―Acquittal of Genocide, Crime against Humanity‖ of the Criminal Law. The author offers his vision of the regulatory framework application problems.