Suchergebnisse

Since there is no state structure in the Jahiliyyah Period, political situation is highly uncertain and mysterious. However, the political situation reached its peak with the Umayyad dynasty while still being present during the Jahiliyyah Period. It is a known fact that the civilizations of The Jahiliyyah Period are quite different from the other civilizations in the past times. Due to geographic hardships, it is impossible to survive in the Arabian Peninsula with a nuclear family. Thus, the people of the age were forced to live with groups of people who are gathered by kindred ship. These group created the concept of tribe as a social structure. A tribe is a small state in the desert who has a socio-politic structure more than just kindred ship. Tribe members live in the tribe they are born into and obey to its rules. In addition, the tribe members join battles, get their revenge, and internalize the honour and reputation of their tribe as their own. Each tribe has a leader, and the tribes are governed by their leaders. The term "tribe" also states the political organization inside the tribe. The spirit that leads the members of a tribe to take action against the hazards and act together is called Asabiyyah. The motto of Asabiyyah is "help your brother, tyrant or oppressed". The people of the period were forced to comply with the rules and the politics that are created by the formation of tribes. Tribe life affected the literary works of the period. The poets of the period wrote many political praise poems to help their tribe dominate the politics, and many political satiric poems to criticize their enemies. In this article, political poems written in the Jahiliyyah period will be exemplified.

Kurumsal yapı içerisinde yer alan mülkiyet hakları konusu, kişisel refah ve ekonomik kalkınma için her geçen gün artan bir önem kazanmaktadır. Ancak birçok ülkede yasal ve resmi mülkiyet haklarını elde edebilmek için önemli engeller var olmaya devam etmektedir. Acaba gerçekten mülkiyet haklarının bir ülkenin ekonomik kalkınmayı başarma yeteneği üzerinde etkisi var mıdır? Şu ana kadar mevcut araştırmaların ortaya çıkan bu ihtiyaca ne kadar iyi cevap verdiği bilinmemektedir. Bu durum, mülkiyet hakları araştırmalarına duyulan ihtiyacın artmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla, bu çalışma, literatürde mülkiyet hakları araştırmalarının nasıl geliştiğini ortaya çıkarmakta ve mevcut eğilimleri belirlemektedir. Sonuçlar, mülkiyet haklarının hızla büyüyen bir araştırma alanı olduğunu, ancak araştırmanın teorik temelini güçlendirecek tutarlı ampirik çalışmalar geliştirmeye ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir. Araştırmaların çoğunluğu güvenli mülkiyet haklarına ve kurumsal
bir ortama sahip olan ülkelerin, insan refahının çeşitli ölçütlerinde daha yüksek düzeylere ulaştığını apaçık göstermektedir.

Denetim kalitesi hakkında geçmişten günümüze pek çok farklı unsur ve tanımlamalar yapılmıştır. Denetim kalitesi üzerine uzun yıllar araştırmadan sonra, denetçinin faaliyetinin belirlenen yönergelere göre gerçekleşip gerçekleşmediğini açık bir şekilde belirleyen tek bir gösterge çerçevesi oluşturmaktan hala uzak olan evrensel olarak kabul edilmiş bir tanım yoktur. Farklı yaklaşımlara dayanan çeşitli tanımlar geliştirilmiştir. Daha da önemlisi, bu sürekli evrimde bir konudur ve literatürdeki tartışma artık çok açıktır. Finansal tablolarda yer alan verilerin doğruluğunun ve doğruluğunun sağlanması için artan bir ihtiyaç hissedildiğinden, denetim kalitesi kavramının yıllar içinde giderek daha önemli hale geldiği açıkça görülmektedir.
Bu çalışma denetim kalitesi üzerine 2019-2022 yıları arsında ulusal ve uluslararası yapılmış olan çalışmaların incelenmesi amacındadır. Çalışma sonucunda genel olarak denetçinin mesleki yeterliliği, kişiliği, tecrübesi, bağımsızlığı, mesleki özeni, itibarı, tarafsızlığı, mesleki şüpheciliği ve etik kurallar, firma büyüklüğü, firma değeri, zaman bütçe baskısı, denetim rotasyonu, yönetim kurulu özellikleri, denetim ücretlerinin ve covid-19'un gibi etkenlerin denetim kalitesini etkilediğinin sonucuna ulaşılmıştır.

Dervishes were important figures who embraced asceticism, modesty, poverty, and patience as a way of living and played a key role in spreading Islam among the Turks. Culturally influential dervishes have been a common topic of research in many disciplines. In Sufi literature, dervishes are portrayed as nomads who advise people to be honest, have good morals, devote their lives on the path of truth, and are committed only to God. After the birth of orientalism in the West, which mainly focuses on the ever-fascinating East, dervishes appeared in different cultures and literature. For instance, in Russian culture and literature, dervishes are defined similarly but portrayed differently, depending on periods, conditions, and literary movements. However, the most potent example of a dervish notion, characterized by wisdom and mysticism, is Suhbat Aflatuni's "Clay Letters, Floating Apples." The author emphasizes the mystery of the East and the importance of being a perfect human being and conveys a profound life philosophy in his works. In this long story, the mystical dervish of the East reveals himself as a teacher. The dervish teacher comes to a village cursed by drought, poverty, and ignorance due to a cruel murder of a dervish a long time ago. He almost suffers the fate of the previous dervish, but divine powers help him complete his mission, and then he disappears. Aflatuni reflects all the aspects of the dervish image in his work and provides a unique example of intercultural interactions. This paper discusses the traces and intercultural similarities of mystical dervish images in Russian literature.

Geçmişte ekonomik büyümenin ekonomik olmayan belirleyicilerine ve kurumsal faktörlerin rolüne ikincil önem verilmekteydi. Son dönem iktisadi çalışmalarda özellikle ekonomi dışı faktörlerin önemi üzerinde durulmaktadır. Kurumsal yapı içerisinde var olan ekonomik özgürlüklerin bir ülkenin ekonomik büyümesi üzerinde etkisinin olup olmadığı sorusu, ekonomik özgürlükler ile ilgili araştırmaların artmasına neden olmaktadır. Ancak mevcut araştırmaların bu soruya ne kadar iyi cevap verdiği bilinmemektedir. Dolayısıyla, bu çalışma, literatürde ekonomik özgürlükler ve ekonomik büyüme ilişkisine yönelik araştırmaların nasıl geliştiğini ortaya koymakta ve mevcut eğilimleri belirlemektedir. Çalışma bulgularına göre, araştırmaların çoğunluğu ekonomik özgürlüklere sahip olan ülkelerde ekonomik büyümenin daha yüksek düzeylere ulaştığını apaçık göstermektedir.

In the present article author examines the problem of development of University student's socio-cultural competence by reading English fictional literature. The place of literature in intercultural communication in the teaching of foreign languages: that it is a source of information about nature, built on the basis of social and cultural realities, and through it they can know alternative cultural norms and at the same time compare their beliefs and attitudes. In addition, it is also source of developing the cognitive and emotional knowledge of students and through it they can find an easy solution to all the complexities of life. All analyzes was made on the example of fictions by E.Hemingway, Ch.Dickens, S.Mougham, F. Scott Fitzgerald, O.Henry, M.Twain, J.London, T.Morrison, P.John Dos and the approach to using historical facts in developing socio-cultural competence is revealed being supplemented with a number of pre-reading and post-reading activities suggested to students learning English as a second foreign language.

İklim değişikliği, son 50 yıldır etkisini giderek daha fazla gösteren bir durum haline gelmektedir. Yapılan çalışmalara göre gelecek iklim senaryoları, iklim değişikliğinin insanlar ve yaşam alanları üzerindeki etkilerini daha da şiddetlendireceğini göstermektedir. Bu öngörü, iklim değişikliğinin insan yaşamı ve mekân üzerindeki etkilerinden birinin iklim göçleri olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle iklim değişikliğinin giderek artan etkisine bağlı olarak iklim göçü kavramının ve bu kavram üzerinde yapılan çalışmaların önem kazanmış olduğu söylenebilir. Uluslararası literatür incelendiğinde, konu hakkındaki çalışmaların taranarak analiz edildiği ve iklim göçünün mekânsal yaklaşımlar ile fiziksel bağlamda sıkça ele alındığı görülmektedir. Ancak Türkçe yazın alanında oluşan üretimlerde konunun ne şekilde ele alındığına dair bir değerlendirmeye rastlanmamıştır. Bu kapsamda çalışmanın amacı, iklim göçü ile ilgili ulusal literatürde yer alan çalışmaların incelenmesi, sınıflandırılması ve uluslararası literatürle hangi açılardan benzerlikler ve farklılıklar gösterdiğini ortaya koyarak, iklim göçü konusundaki boşlukların tanımlanmasıdır. Bu amaç doğrultusunda, Türkçe yazın alanından konuyla doğrudan ilişkili olduğu belirlenen kırk adet çalışma incelenmiştir. Yapılan sınıflandırmaya göre çalışmaların uluslararası literatürdeki çalışmalardan farklı olarak en çok siyaset bilimi ve kamu yönetimi disiplini tarafından sosyo-kültürel bağlamda ele alındığı, mimarlık ve planlama gibi disiplinlerin mekânsal boyutta ve fiziksel bağlamda bir yaklaşım sergilemesi noktasında eksiklikler olduğu saptanmıştır.

Tourism has links with many fields such as politics, history, geography, economy, sports and culture. One of the fields it has links with is literature. Increasing competition gives rise to an expanding demand for alternative tourism destinations for tourists as destination managers incline to promote alternative tourism sites. One of these tourism types is literary tourism, which includes visits to destinations related to literature, that has recently become a popular attraction in Turkey for example there are Literature Museum Libraries which are supported by the Ministry of Culture and Tourism in Turkey. This research aims to evaluate civil structures, mainly Ankara Mehmet Akif Ersoy Literature Museum Library which was built in the name of Mehmet Akif Ersoy who is a national poet, in relation to literature tourism. The activities for tourism carried out within the scope of literary tourism contribute positively to the region economically and helps to promote the area. Visiting the areas where Mehmet Akif Ersoy, the writer of the National Anthem, spent his life, being able to see his belongings, his handwriting, first edition books and photographs of that period, helps to establish an emotional bond between the tourists and the poet, and to inform the tourists about the conditions and the feelings with which these works were written and can be concluded that it is very valuable in terms of forming ideas.

This article delves into the transformative decade between 1999 and 2009, exploring the intricate web of Jewish-Arab relations in Israel and the consequential impact of Jewish-Arab tensions on Arab politics and Arab voter behavior in Israeli elections. During this decade, internal factors, such as generational shift, leadership changes, and political pluralism, played a pivotal role in reshaping the societal landscape in the Arab sector. On the other hand, external factors, including the collapse of the Israeli-Palestinian reconciliation process and the eruption of the Second Intifada, intensified the predicament of Israeli citizens of Arab origin, amplifying their national identity dilemma. The primary objective of this study is to analyze voting patterns within the Arab sector during the elections of 1999, 2001, 2003, 2006, and 2009, thereby highlighting the profound political implications of the Jewish-Arab tensions on Arab political engagement and voting behaviors. By doing so, this research provides insights into the changing patterns of Arab votes and their impact on the broader political landscape of Israel. The findings reveal that the growing social marginalization and disconnection from the Jewish sector significantly influenced the Arab sector's electoral participation. This period witnessed a decline in Arab voter turnout and a shift in support from left-wing Jewish-Zionist parties to Arab parties, paradoxically contributing to the electoral performances of both Arab parties and right-wing Jewish-Zionist parties.