Sosyo-politik gelişmişlik; toplumsal, ekonomik ve meka nsal o zellikler açısından; eg itim, sag lık,
altyapı, iletişim, ulaşım, konut, çevre gibi temel hizmetlerin sunulma du zeyinin, asgari standartların
u stu nde olması olarak tanımlanmaktadır. Sosyo-politik gelişmişlig e ilişkin deg erlendirmeleri o znel
ve nesnel olarak iki grupta kategorize edebiliriz. Kişisel deg erlendirmeler temel alınarak
gerçekleştirilen yaklaşımlar o znel yaklaşım, bilimsel açıdan o lçu lebilen veriler temel alınarak
gerçekleştirilen yaklaşımlar nesnel yaklaşım olarak tanımlanmaktadır. Gelişmişlig in o lçu lmesine
yo nelik gerçekleştirilen çalışmalarda farklı sonuçlar elde edilse de o znel go stergelerin de
gereklilig inin nesnel go stergelerden daha az olmaması yo nu nde go ru ş birlig i bulunmaktadır. Bu
dog rultuda çalışmada uluslararası kuruluşlar, uluslararası şirketler ve ulusal kuruluşların sosyopolitik gelişmişlik o lçu mlerinde kullandıkları endeksler tanıtılmıştır. Endekslerin belirlenmesinde
literatu r taraması yo ntemi kullanılmıştır. Sosyo-politik gelişmişlik kavramı altında deg erlendirilen
çevre go stergeleri bu tu nleşik sosyal politika kapsamında incelenmiştir.
Devlet, günümüzde yaşamın neredeyse en etkin ve en üstün kurumudur. Bu özelliğinden dolayı da politik bilimin en tartışmalı konularından biridir. Bu açıdan devlet, en başından tartışmalı bir kavramdır. Antik toplumların politik iktidar örüntülerini anlamak sözkonusu olduğunda bu durumun daha da karmaşık bir hal arzedeceği ortadadır. Çünkü antik toplumlara ilişkin veriler arkeolojik bulgularla sınırlıdır. Antik toplumların düşünce evrenleri üzerinden politik örüntülerini anlama girişiminde, mevcut arkeolojik bulgular içerisinde en değerli olanların o toplumun mitleri olacağı aşikardır. Bu durumun bilhassa antik Mezopotamya için geçerli olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü devletin kökenine ilişkin teorilerin antik Mezopotamya bağlamında iddia ettikleri tezlerde o dönemin mitlerine değinmedikleri fark edilmektedir. Devletin günümüzde de efsane ile ilişkili olduğu düşünüldüğünde, bunun önemli bir eksiklik olduğu dikkat çekmektedir. Bu açıdan Sümer kent-krallıklarının Akad devletine evrildikleri bir dönemde Gılgameş Efsanesi'nin şimdi bildiğimiz halinin oluşturulması, Gılgameş Efsanesi'ni bu dönemin politik iktidar örüntülerini anlama çabasında önemli bir konuma oturtmaktadır. Gılgameş efsanesinin bu açıdan antik Mezopotamya bağlamında değinilen "devlet" ya da çalışmada tercih edilen tabiriyle "politik iktidar" tartışmalarına çok önemli katkılar sağlaması olasıdır. ; Nowadays state is almost the most effective and superior institution of life. Because of this characteristics, it is also one of most problemetic objects of political science. From this point of view, the concept of state is debatable from very beginning. It is obvious that this case becomes much more complicated in terms of understanding the pattern of political power of antique societies. Since data related with antique societies are limited by archeological findings. In an attempt to understand political patterns of antique societies by their universe of thought , it is clear that among all archeological findings most precious ones are the myths of that society. It is possible to say that this condition is particularly valid for antique Mesopotamia. Since it is observed that theories about the origin of state do not consider myths of those day in terms of their claims for antique Mesopotamia. When assumed relation between state and myth is thought, this condition attracts attention as a certain deficiency in political science. As it is known to us, The Epic of Gilgamesh was composed in a certain period in which city-kingdoms of Sumer evolved to the state of Akad. Thus The Epic of Gilgamesh becomes significant for understanding the patterns of political power of this period. From this point of view, The Epic of Gilgamesh may make very important contributions to discussion of the "state" or by using a term which is prefered in this study, to the "political power" wich is considered in the context of antique Mesopotamia.
Demokrasilerde yerel yönetimler demokratik yaşamın vazgeçilmez öğelerinden biri olarak görülmektedir. Temsili demokrasilerde karar alma sürecini politikacılar, seçmenler ve bürokratlar oluşturmaktadır. Yozlaşma ise bu karar alma sürecinde kamu aleyhine özel çıkar sağlama sürecini ifade etmektedir. Bu çalışmanın amacı, yerel yönetim birimlerinin karar alma sürecinde kişisel çıkar sağlamak amacıyla politik aktörler (politikacılar, seçmenler, çıkar gurupları,bürokratlar) tarafından, mevcut hukuki, ahlaki ve diğer normların ihlal edilmesini kapsayan politik yozlaşmayı ve topluma maliyetini ortaya koymaktır. Günümüzde birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de merkezi hükümette ve yerel yönetimlerde kuraldışı uygulamalar yasal düzenlemelerin yerini almıştır. Bu durum toplumların karşı karşıya olduğu siyasal ekonomik ve sosyal bir hastalıktır. Politik aktörler bu süreçte yozlaşma ağının bir parçası olarak hareket etmektedir. Sonuçta karar alma sürecinin siyasi, ekonomik, ve sosyal sebeplerle çıkar amaçlı olarak işlemesi, toplumda yolsuzluk faaliyetlerini rant kollama faaliyetlerini yaygınlaştırmakta her türlü yolsuzluğun ahlaksızlık sayılmadığı bir anlayış topluma egemen olmaktadır. Yerel halkın yaşam standardı ve yaşam kalitesi düşmekte. Bunun dışında yerel yönetimlerdeki politik yozlaşma, yerel halka birçok siyasi, sosyal, ekonomik ve ahlaki maliyet yüklemektedir. Günümüzde yerel yönetim birimlerinde özellikle belediyelerde yolsuzluk, rüşvet, kayırmacılık, ranta dayalı kent toprağının kullanımı, rant kollama, çıkar amaçlı görevi kötüye kullanama, plansız borçlanarak geleceği ipotek altına alama, her türlü kaynak israfı yaygın olarak görülmektedir. Yerel yönetimlerin mevcut konumu, halkın yerel demokrasi bilinci, yozlaşmayı önleyecek düzenlemeler göz ardı edilerek gerçekleştirilecek reform çalışmaları yerel yönetimleri yolsuzluğun ve kaynak israfının odağına itecektir. Bu çalışma, yerel yönetimlere daha fazla yetki, daha fazla kaynak söylemelerinin çok yaygın olduğu günümüzde aykırı görüş olarak, yerel yönetimlere yetki ve kaynak devrinin yerel katılım ve yerel demokrasi bilincinin gelişmesine, ekonomik kalkınmanın sağlanmasına, tüm ülke genelinde herkesin kabul ettiği asgari ahlaki değerlerin sağlanmasına, hukuk devleti anlayışının oluşmasına paralel olarak gerçekleştirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Local administrations are regarded as one of the main items in democracies.In represantative democracies ,politicians,voters and bureaucrats determine the period of taking decisions.But Corroption means providing private interests against public interests.The aim of this study is to reveal the political corroption which consists breaking the available juridical,moral and other norms by political actors (politicians,voters,illegal groups,bureaucrats)aiming to provide private interest during the local administrations' process of taking decisions. Today,in our country illegal applications in local administrations and central government replace the legal arrangements as in many other countries. This situation is a political,economic and social illness societies face.In this process political actors act as part of corroption. As a result, the process of taking decision depends on economic,political,and social reasons,and thus gives rise to private interest through corroption rent seeking facilities in society and a perception that every kind of degeneration is not considered as dishonest dominates the society.The living standards and quality of public is on decrease.Apart from that, political degeneration in local administrations puts a heavy political,social and economic burden on public Nowadays, in local administrations, particularly in municipalities,misuse of authority, bribery, privilege ,using local land for private interest, rent seeking unplanned debt causing future mortgage,extreme consumption of resources are widespread.The present situation of the local administration, public's conciousness of local democracy, arrangements preventing degeneration , reformations attempts that will be achieved by ignoring corroption arrangements will push the local administrations to the core of corroption and waste of resources. This study -against the idea that more authority and resources should be given to local administarations as many say- states that more authority and finance should be paralell with the improvements of public's democracy concious, economic development, common virtue accepted by the majority of the public and the idea of lawful states.
Ekonomik krizler iktisadi yaşamı etkilediği kadar sosyal yaşamı da etkileyen olgulardır. Bu yüzden de getirdikleri iktisadi dönüşümler kadar politik dönüşümler de önemlidir. Bu çalışmada en çok benzerlik iddialarına sahip olan 1929 ve 2008 ekonomik krizlerinin getirdikleri politik dönüşümlerden aşırı sağın yükselişi incelenmiştir. 1929 ve 2008 ekonomik krizleri aşırı sağın yükselişinde etkili olup olmadığını ve ne kadar etkili olduğunu araştırmak üzere bu çalışma tasarlanmıştır. 1929 Krizi'nden sonra Almanya'da Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi, İtalya'da ise Ulusal Faşist Parti'sinin yükselişe geçtiği görülmektedir. Bu yükselişin ardında ekonomik krizin etkisi göze çarpmaktadır. Bu partiler merkantilist politikalar uygulamaktadır. 2008 Ekonomik Krizi'nden sonra yükselişe geçen aşırı sağ partiler incelendiğinde ise krizin etkilerinin yanında konjonktürel etkilerin de kendini gösterdiği görülmektedir. Bu dönemde ise neo merkantilist bir korumacılık hâkimdir. İki krizin siyasal sonuçları analiz edildiğinde, sonuçlar birbirine benzese de gerek krizler arasındaki farktan gerek konjonktürel farktan ayrı değerlendirmesi gerekmektedir. --- Economic crises affect social life as well as economic life. Therefore, political transformations are as important as the economic transformations they bring. In this study, the rise of the extreme right from the political transformations brought about by the 1929 and 2008 economic crises, which have the most similarity claims, is examined. This study was designed to investigate whether and how the economic crises of 1929 and 2008 were effective in the rise of the extreme right. After the 1929 Great Depression, the National German Workers' Party in Germany and the National Fascist Party in Italy are seen to be on rise. The impact of the economic crisis behind this rise attracts the attention. These parties implement mercantilist policies. When extreme right parties which are risen after the 2008 economic crisis are analyzed, cyclical effect are observed besides the effect of the crisis. In this period, neo mercantilist protectionism prevails.When the political consequences of the two crisis are analyzed, although the outcomes are similer, they need to be evaluated separately both because of the differences between the crisis and the cyclical difference.
Ekonomik krizler iktisadi yaşamı etkilediği kadar sosyal yaşamı da etkileyen olgulardır. Bu yüzden de getirdikleri iktisadi dönüşümler kadar politik dönüşümler de önemlidir. Bu çalışmada en çok benzerlik iddialarına sahip olan 1929 ve 2008 ekonomik krizlerinin getirdikleri politik dönüşümlerden aşırı sağın yükselişi incelenmiştir. 1929 ve 2008 ekonomik krizleri aşırı sağın yükselişinde etkili olup olmadığını ve ne kadar etkili olduğunu araştırmak üzere bu çalışma tasarlanmıştır. 1929 Krizi'nden sonra Almanya'da Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi, İtalya'da ise Ulusal Faşist Parti'sinin yükselişe geçtiği görülmektedir. Bu yükselişin ardında ekonomik krizin etkisi göze çarpmaktadır. Bu partiler merkantilist politikalar uygulamaktadır. 2008 Ekonomik Krizi'nden sonra yükselişe geçen aşırı sağ partiler incelendiğinde ise krizin etkilerinin yanında konjonktürel etkilerin de kendini gösterdiği görülmektedir. Bu dönemde ise neo merkantilist bir korumacılık hâkimdir. İki krizin siyasal sonuçları analiz edildiğinde, sonuçlar birbirine benzese de gerek krizler arasındaki farktan gerek konjonktürel farktan ayrı değerlendirmesi gerekmektedir. --- Economic crises affect social life as well as economic life. Therefore, political transformations are as important as the economic transformations they bring. In this study, the rise of the extreme right from the political transformations brought about by the 1929 and 2008 economic crises, which have the most similarity claims, is examined. This study was designed to investigate whether and how the economic crises of 1929 and 2008 were effective in the rise of the extreme right.After the 1929 Great Depression, the National German Workers' Party in Germany and the National Fascist Party in Italy are seen to be on rise. The impact of the economic crisis behind this rise attracts the attention. These parties implement mercantilist policies. When extreme right parties which are risen after the 2008 economic crisis are analyzed, cyclical effect are observed besides the effect of the crisis. In this period, neo mercantilist protectionism prevails.When the political consequences of the two crisis are analyzed, although the outcomes are similer, they need to be evaluated separately both because of the differences between the crisis and the cyclical difference.